05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 TEMMUZ 2014 CUMARTESİ 6 HABERLER İstanbul Emniyeti’ndeki operasyonda gözaltına alınan sanıklar adliyeye sevk edildi 8 polis tutuklandı CANAN COŞKUN Din, Dindar, Dinci... İnsanlığımızın tarihini dinlerin tarihinden ayrı düşünemeyiz. Bütünüyle kültür tarihi, siyasi tarih, dinlerin tarihiyle iç içe süreçlerdir. İnsanlığımız ve dinler, herhangi iki şeyden daha çok birbiriyle ilişkili sosyal, tarihsel, psikolojik, bütün anlamlarıyla kültürel oluşum süreçleridir. Herhangi bir dinin mensubu olup olmamaktan bağımsız, nesnel bir olgudur bu. Bu gerçeği bir yere yazalım... HHH Dinler nasıl ortaya çıktı? Ateşe, güneşe, herhangi bir puta taparlıktan, tek tanrılı dinlere hangi süreçlerden geçerek gelindi? Bu soruya herkesin yanıtı; bilgi, inanç vb. düzeylerine ve farklılıklarına göre farklı farklı olacaktır... Benim düşünceme göre bütün dinler, insan düşüncesinin ürünüdür... Herhangi bir Tanrı kavramı da buna dahildir... Fakat bu yazı çerçevesinde bunu tartışacak değilim... HHH İnsan kendi düşüncesinin ürününe nasıl böylesine insan üstü anlamlar yüklüyor? Bu da hem bireysel hem toplumsal psikolojiyle ilgili bambaşka bir konu... Elbette sayısız nedeni var... Fakat kestirmeden bir şey söylemek gerekirse, büsbütün yok olup gitme korkusu diyebiliriz... Başka korkular da bu çok anlaşılır korkuyu kışkırtıyor kuşkusuz... Üzerinde sayısız düşünce üretilebilecek harika bir konu... Fakat bu konuda düşünce üretmek de tek bir yazının çerçevesini çok aşar... HHH Bir dinin mensubu olmakla dindar olmak ayrı şeylerdir. Dinsel kimliklerimiz bizden bağımsız olarak doğumlarımızdan önce saptanıyor. Bu aidiyeti sonradan benimser ya da benimsemeyiz.... Yaşanmakta olan gerçeklik, bütün çağlarda ve bütün dünyada (ulusal aidiyet gibi) bu aidiyetin de çok büyük çoğunlukla kabul edilmekte oluşudur. Böyle olmakla birlikte, din olgusu bağlamında düşünmeyi sürdürerek söylersek, bir dine mensubiyetle dindar olmanın iki ayrı şey olduğu açıktır... Bu nedenle, herhangi bir toplumun yüzde bilmem kaçının şu ya da bu dinden olduğunu ileri sürmek, sadece kâğıt üzerinde bir doğru, ondan da öte bir saptırmacadır. Ülkemiz bakımından bunu ileri sürenler, toplumun şu kadarı Müslüman’dır derken aynı zamanda dindardır demeye getiriyor... Kâğıt üzerinde bir dinden olanların acaba ne kadarı bu dine inançla bağlıdır ve gereklerini yerine getirmektedir? Böyle bir genelleme gerçek anlamıyla dindarlara karşı da haksızlıktır... HHH Dindar, bir dinsel inanışı, aklıyla ya da duygusuyla, ya da ikisiyle birlikte benimsemiş kişidir. Akıl ve inanç barış içinde bir arada yaşayabilir mi? Ben böyle bir şeyin nasıl olabileceğini anlamakta zorlanıyorum... Fakat sadece bizde değil bütün dünyada yaşanmakta olan gerçek, bunun pekâlâ olabileceğini gösteriyor... Bu gerçeği anlamanın iki anahtarı olsa gerek: İlki, yüce bir yaratıcıya inanma gereksinimi, ikincisi herhangi bir dinin sosyokültürel bir olgu, kültürel bir aidiyet olarak görülüp tartışılmaksızın kabul edilmesi ve yüceltilmesi... Bu sınırlar içinde bir dine bağlılığın, bu anlamda bir dindarlığın, o dinin fanatiği olmamak ve belki ondan da kötüsü dinci olmamak koşuluyla herhalde kimseye bir zararı yoktur... HHH Fanatizmin her türünün en korkunçlarından biri olan dinsel fanatizmin insanlığa yaşattığı acıları günümüzde de görüyoruz... Buna bir çeşit akıl hastalığı da denebilir... Bir dinin fanatiği, her şeyin o dinin kurallarınca olmasını isteyen ve bunun için çalışan bir dincidir kuşkusuz... Fakat bir de, herhangi bir dini kendi kişisel çıkarları için kullanan irili ufaklı dinciler gerçeği vardır... İçtenlikle dindar olmaları olanaksız bu kişiler, fanatizmle arkadaş, kimi kez fanatikten bile daha tehlikeli olabilecek çıkarcı, iki yüzlü, aşağılık tiplerdir... Bu nedenle de aralarında benzerlik değil taban tabana zıtlık bulunan dindarla dinciyi birbirinden kesinkes ayırmak yaşamsal önemdedir... İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün çeşitli kademelerine “usulsüz dinleme ve casusluk” gerekçesiyle yapılan ve cemaat örgütlenmesine yönelik operasyon kapsamında gözaltına alınarak adliyeye sevk edilen 114 polisten 8’i tutuklandı. Mahkeme sorgu tutanağına İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişliği’nin dinlemelere ilişkin raporu da yansıdı. Rapora göre, dönemin Ergenekon savcısı Zekeriya Öz’ün teyzesinin oğlu Seyrullah Vatansever, eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden, Doğan Holding Başkanı Aydın Doğan ile Ergenekon operasyonlarının ar Adana’da 6 polis meslekten ihraç edildi SAVAŞ KÜRKLÜ Adana adliyesinde hâkim ve savcıları yasadışı dinledikleri iddiasıyla 47’şer yıl hapis istemiyle yargılanan 10 polisten 6’sı meslekten ihraç edildi. 2. Sınıf Emniyet Müdürü İsmail B. ve 3. Sınıf Emniyet Müdürü Ertuğrul Y. ile Emniyet Amiri Aytaç A, Komiser Fevzi M, polis memuru Hasan S. ve emekli polis başmemuru Abdullah K. hakkında birden fazla defa meslekten ihraç kararı verildi. Soruşturma kapsamında polis memuru Ahmet Ş. hakkında 24 ay kıdem durdurma cezası verilirken 3 polis hakkında ise cezaya gerek görülmedi. İçişleri Bakanlığı tarafından gönderilen yazının valilik ve Adana Emniyet Müdürlüğü’ne iletildiği belirtildi. dında Fettullah Gülen hareketinin olduğunu rapor olarak sunan gazeteci Gareth Jenkins da Ergenekon kapsamında dinlenmiş. Operasyon kapsamında 22 Temmuz’da gözaltına alınan polislerden 22’si önceki gün Emniyet’teki işlemlerinin ardından Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne sevk edildi. 22 polisin ifadesi 4 savcı tarafından alındı. Yaklaşık 15 saat süren savcılık ifadeleri, dün sabah saat 05.00 sıralarında tamamlandı. Savcılık sorgusunun ardından 8 polis serbest bırakıldı. 14 polis ise “Üzerlerine atılı suçu işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak”, “Res mi belgede sahtecilik”, “Görevi kötüye kullanma”, “Haberleşmenin gizliğini ihlal etmek”, “Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları kayıt etmek”, “Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek” suçlarından tutuklanma istemiyle İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliği’ne sevk edil YALAN ORTAYA ÇIKTI TİB de dinlemiş ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndaki (TİB) yasadışı dinleme iddiasına ilişkin yürütülen soruşturmada dikkat çeken bir gelişme yaşandı. Şu ana kadar TİB’in telefon dinlemesi yapmadığı, sadece hukuka uygunluğunu denetlediği biliniyordu. Ancak savcılığın görevlendirdiği uzman bilirkişiler, iki aylık inceleme sonucunda telefon dinlemelerini bizzat TİB’in yapıp konuşmaları kaydettiğini tespit etti. Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcılığı, geçen mayıs ayı sonunda TİB’e yönelik yasadışı dinleme soruşturması başlatmıştı. Savcılığın görevlendirmesiyle 7 kişilik uzman bilirkişi heyeti, kurumun sistemini incelemeye başlamıştı. İnceleme sırasında bilirkişi heyeti çarpıcı bir gerçeğe ulaştı. Buna göre, bilinenin aksine adli telefon dinlemelerini TİB yapıyor. TİB, adli makamların kararı doğrultusunda ilgili telefonu dinliyor, sesleri kaydediyor, daha sonra bu kayıtlara Emniyet, MİT ve jandarmanın ulaşması için hat açıyor. Emniyet ve jandarma bu hat üzerinden kayıtlara ulaşarak soruşturmasını sürdürüyor. Ortaya çıkan bu gerçeğe soruşturma savcısının da şaşırdığı öğrenildi. Soruşturma kapsamında şu an bilirkişiler, TİB’in bilgisayarlarındaki imajlarını kopyalıyor. Kopyalama tamamlandığında bilirkişiler tek tek bu imajları inceleyecek ve yasadışı dinleme kaydı olup olmadığını araştıracak. Bu gerçeğe rağmen TİB’in internet sitesinde kesin bir ifadeyle TİB’in dinleme yapmadığı, dinlemelerin sadece hukuka uygunluğunu denetlediği ifade ediliyor. Sitede “Başkanlığımızda dinleme yapılmakta mıdır” sorusu altında şu açıklama yer alıyor: “Başkanlığımızda herhangi bir dinleme işlemi yapılmamaktadır. Bu işlemler, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından kendi kanunları çerçevesinde ‘kendi birimlerinde’ yapılmaktadır.” Hükümete ‘sırat’lı tepki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde “casusluk ve usulsüz dinleme” iddialarıyla yapılan operasyonda gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan polisler adliye önünde yaptıkları açıklamada, kendilerine iftira atıldığını belirtiller. Emniyet amiri Kadri Cemil Yiğit, Selam Tevhid dosyalarının kamuoyuna açıklanması gerektiğini belirtti. Yiğit, oy verdikleri partiye darbe girişiminde bulunmadıklarını belirterek “Bu yapılanlar hırsızlıkları örtmek içinse ant olsun, sıratta vallahi billahi bize bunları yapanları tam geçip kurtulduk dedikleri yerde, bu ellerimizle yakalarından tutacağız. Onları öyle sarsacağız ki, keşke bir dünyada bir zalimin kuyruğuna takılıp gidenlerden olmasaydık diyecekler” diye konuştu. Polis ailelerinin de destek verdiği eyleme yaklaşık 2 bin kişi katıldı. Grup, “Türkiye sizinle gurur duyuyor”, “Zalimler için yaşasın cehennem” ve “Havuz medyası defol” sloganları attı. Gözaltına alınanlar arasındaki eski İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün’ün kızı Elif Atayün, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından babasına verilen takdirnameyi geri gönderdi. Bu arada Çağlayan Adliyesi önünde bekleyen gözaltındaki polislerin yakınları, yere serdikleri örtüler üzerinde toplu iftar sofrası kurdu. Bağımsız İstanbul Milletvekili Hakan Şükür, iftarın ardından Çağlayan Adliyesi önünde bekleyen aileleri ziyaret etti. ‘Gerilim artacak gibi görünüyor’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, NTV’de katıldığı programda, Emniyet’e yapılan “paralel yapı” operasyonu ile ilgili soruları yanıtlarken cemaati sert sözlerle eleştirdi. “Bir kucaklaşmayı gönülden isterim” diyen Arınç, “Ancak ‘Bizim içimizde yanlış yapanlar vardır ve bizim artık bunlarla ilgimiz yoktur’ denmesi yönünde yaptığım çağrıya yanıt gelmedi. Bu olmadıkça gerilim artacak gibi görülüyor” dedi. Arınç, 30 Mart seçimlerinde cemaatin kendilerine oy vermediğini de belirterek, “Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız Melih Bey’den biliyorum. Bunların her hizmetine olağanüstü gayret vermişlerdir. Melih Bey’i desteklemeleri gerekirdi. Tehdit ede ede desteklemeyeceklerini söylediler. Yurtlarını tehdit altında tutan siyasi partiye oy vereceklerini düşünmemiştim” dedi. Tolon: Kumpas ortaya çıksın HAKAN DİRİK İZMİR Ergenekon davası mağdurlarından emekli Orgeneral Hurşit Tolon, “paralel operasyonun” derinleştirilerek kendilerine kumpas kuranların daha geniş yelpazede ortaya çıkarılmasını istedi. Operasyonun, kumpasa karşı mı yoksa 17 ve 25 Aralık’la bağlantılı mı olduğuna ilişkin ortada bir muğlaklık olduğunu kaydeden Tolon, “Bizzat devletin yetkili, sorumlu kişileri bunun bir kumpas, bir katakulli olduğunu pek çok kez ifade ettiler. Bu kumpasta, sadece bu operasyonla gözaltına alınanlar mı rol almışlardı, bunu iyi değerlendirmek lazım. İnanıyorum ki, bu kişilerin yanı sıra daha geniş bir yelpazede, bize yönelik 40 ayaklı kumpasın katakullisini uygulayanlar mutlaka vardır. Adil bir yargılama yapılması halinde bunların dört başı mamur bir şekilde ortaya çıkacağına inanıyorum” dedi. di. Savcılık sorgusunun ardından tutuklanma istemiyle mahkemeye sevk edilen 14 polisin mahkeme sorgusu saat 05.00’te başlayıp 11.00’de bitti. Mahkeme, Mesut Yılmaz, Mehmet Dilaver, Selahattin Engin, Ramazan Orkun Altınışık, Erkan Palas, Fatih Kıncır, İsmail Torlar ve Şeref Bolat’ın “Resmi belgede sahtecilik”, “Kişilerin arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması” suçlarından tutuklanmasına karar verdi. Eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ertan Erçıktı ile Metin Sayılgan, Çetin Öztürk, Ömer Özüyılmaz, Ramazan Candan ve Hüseyin Özkan ise serbest bırakıldı. 8 polisin tutuklanma kararının açıklanması ve polislerin mahkeme salonundan çıkmasıyla yakınları alkışlarla karşıladı. Bazı yakınlarının ise tepki gösterdiği görüldü. Tutuklama kararı çıkan bir polis ise “Ben örgütçü müyüm?” diyerek meslektaşlarına tepki gösterdi. Mahkeme salonunda kısa süreli arbede yaşandı. Tutuklama kararını veren İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimi Bekir Altun, kararında, eski Anayasa Mahkemesi başkanı, eski bakan, eski Yargıtay başkanı, milletvekilleri, askerler, hâkim ve savcılar, RTÜK üyeleri, öğretim görevlileri, avukatlar, siyasi parti temsilcileri, işadamları, sanatçılar ve gazetecilerin şüpheliler tarafından dinlemeye ilişkin istem evraklarında bilgileri bilerek gerçeğe aykırı düzenlediklerini belirtti. Kararda, şüphelilerin kod adı ve IMEI (cihaz kimlik) numarası üzerinden yapılan dinlemelerin, 20082009’da yoğunlaştığı, 2010’da azaldığı belirtildi. İstihbarat programları kullanılarak rahatlıkla IMEI numaralarında kullanılan iletişim ve abone bilgilerine ulaşılabildiği halde mahkeme hâkiminden gerçek kişinin kimliğini gizlemek suretiyle yargıyı yanıltma amacı güttükleri kaydedildi. Tutuklanan polisler hiçbir suçlamayı kabul etmeyerek, 5397 sayılı Yasa’nın verdiği yetki çerçevesinde görevlerini yerine getirdiklerini kaydetti. Tutuklanan polislerden Fatih Kıncır, yasanın IMEI numarası üzerinden dinleme isteminde bulunulmasını mümkün kıldığını savundu. Serbest kalan polislerden İlhan Polat da dinlenilen telefonlardan polis Ferdi Abeş adına kayıtlı hattın “Çoban” kod adlı DHKPC üyesi tarafından kullanıldığını anlattı. Kararın açıklamasının ardından aileler ile arkadaşları tutuklanan polislerle görüşmek için mahkeme salonuna girmek isteyince görevli polislerle aralarında tartışma yaşandı. Tutuklanan 8 polis, Paşakapısı Cezaevi’ne konuldu. Dün gece geç saatlere kadar 92 kişi daha adliyeye sevk edildi. Adliyeye sevk edilenler arasında Eski Emniyet İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer de bulunuyor. Eski TEM Şube Müdürü Yurt Atayün de dün gece geç saatlerde, gözaltı süresinin dolmasına 2 saat kala adliyeye sevk edildi. Gözaltındakiler ESKİ AKP’Lİ VEKİL Şirin de şikâyetçi İstanbul Haber Servisi Ergenekon davasında 7.5 yıl hapis cezasına çarptırılan eski AKP milletvekili Emin Şirin, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde yapılan operasyon kapsamında gözaltına alınan polislerden şikâyetçi oldu. Şirin’in avukatı Celal Ülgen tarafından Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunulan dilekçede, soruşturmanın genişletilerek Ergenekon davası hazırlık soruşturmasında Şirin’in yasama dokunulmazlığını hiçe sayarak hakkında usulsüz işlemler yapanların da bu soruşturma kapsamında cezalandırılmasını istedi. Dilekçede, Şirin hakkında soruşturmanın başladığı 17 Ağustos 2007 tarihi dikkate alındığında milletvekili olduğu dönem içinde işlendiği iddia edilen atılı suçla ilgili müvekkil aleyhine bir cezai soruşturma yapılmasının olanaksız olduğuna dikkat çekildi. Gözaltındaki polisler CHP’li Tanal’a 2008’den önceki dinlemeler hakkında soru sorulmadığını aktardı ‘Talimat verdiler dinledik’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyesi, CHP İstanbul Milletvekili Mahmat Tanal, Çağlayan’daki adliyede gözaltına alınan bazı polislerle görüştükten sonra gözaltındaki polislerin kaldığı yerlerin fiziki şartlarını görmek istedi ancak izin verilmedi. Gözaltında tutulan polislerin kaldığı koşulları görebilmek için Terörle Mücadele Şubesi’nin nezarethanelerini görme talebine olumsuz yanıt verildiğini, vali ile yaptığı görüşmeden de sonuç almadığını belirten Tanal, “Ben kimseyle görüşmek istemiyorum, sadece fiziki koşulları görmek istiyorum’ dedim. Şikâyetiniz varsa, dilekçenizi vermişsiniz, dedi, o kadar. Eğer açmazsanız burada kötü muamele var, milletin öğrenmesini istemediğiniz koşullar var demektir. Bugüne kadar milletvekillerine nezarethane kapısının açılmadığı bir tek örnek bu oldu. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na gittim, saat 03.0003.30 gibi savcıyla görüştüm, idari bir konu, yetkimiz dahilinde değil, dediler.” Tanal, Çağlayan’da görüştüğü polislerin kendisine “TCK 312316’dan dolayı evlerimizi aradılar, bizi gözaltına aldılar, ama usulsüz dinlemeden dolayı ifade alıyorlar. 112 klasörü hâkim 24 saat içinde okuyup nasıl karar verecek? Dinlemeler 2008 ile 2013 Haziran ayına kadar soruşturma konusu yapılmış. Niye daha sonrası ya da öncesini getirmiyorlar. Çünkü, kendileri bize talimat verdi, yaptık” dediklerini aktardı. Tanal, “Yargı dürüst olmalı, adamın evini hangi maddeden aradın, hangi maddeden gözaltına aldın, soruşturma başlattın? Sonra bununla ilgili niye soru sormuyorsun? Bir de niye sadece belli bir dönem dinlemeler soruşturuluyor? 2008 öncesi Ergenekon, Balyoz, KCK var, 2013 Haziranı sonrasında da hükümetle ilgili konuşmalar var. Sıfırlama konuşmalarını almıyorlar. Dinleme kararlarında eksiklikler var, deniyormuş. ‘Mahmut’ yazmışlar diyelim, soyadı yokmuş örneğin. Kanun, hepsini net yazın, diyor. Bunları savcı, hâkim görmüyor mu? Şimdi bunu ayırıyorlar, ileride gelecek onlar da herhalde” dedi. ŞAHİN’DEN YARGITAY’A SUÇLAMA: İmamı hasır altı etti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, “Yargıtay imamı” iddialarıyla ilgili yürütülen soruşturmanın Yargıtay tarafından kapatıldığını, hasır altı edildiğini söyledi. Kanal 7’nin sorularını yanıtlayan Şahin, “Yargıtal imamı” iddialarıyla ilgili Yargıtay’da yürütülen soruşturmada, konuya ilişkin herhangi işlem yapılmasına yer olmadığına dair karar verilmesini eleştirdi. Şahin, bir Yargıtay üyesinin, görülen bir dava dosyasını görüş için Pensilvanya’ya gönderdiğini duyduğunda buna ilk başta inanmadığını dile getirdi. Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’nun, dosyayla ilgili şahitleri çağırmadığını, numarasını ve ismini verdiği ceza dosyasını da incelemediğini dile getiren Şahin, “Bunların hiçbiri soruşturulmamış; hasır altı ettiler, kapattılar” diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle