23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 TEMMUZ 2014 PERŞEMBE CUMHURİYET kultur@cumhuriyet.com.tr SAYFA KÜLTÜR 15 Barış yanlısı bir muhalif MURAT BEŞER Yaşayan rock efsanesi Neil Young İstanbul’a ilk kez ayak bastı İlk Türk Filmini Kim Çekti? Türk sinemasının ilk filmi olarak Fuat Uzkınay’ın “Ayastefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı” kabul edildiğini hatırlatan Sungu Çapan “‘İlk Türk filmi’ hiç çekilmedi mi” diye soruyordu cuma günkü yazısında (Cumhuriyet, 11.07.14). Sinemamızın başlangıcı sayıp bu yıl yüzüncü yılını kutladığımız 14 Kasım 1914’te çekildiği söylenen filmin günümüze ulaşmadığını belirtip Uzkınay’ın bu filmi çekememiş olabileceğini de yazıyordu. Bu önemli iddia. Sinema tarihçileri de çoktandır tartışıyor. Uzkınay’ı “resmen” ilk sinemacımız olarak kabul ediyoruz. Hemen tüm kaynaklarda böyle geçiyor. Bir alanda resmen “ilk” olmak için önemli bir kıstas var, “Müslüman olmak”. Örneğin ilk matbaayı İbrahim Müteferrika’nın kurduğunu kabul ediyoruz ve matbaacılık ülkemize 234 yıl gecikmeyle geldi diye yakınıp, bu inanış üzerinden kültür teorileri üretiyor, matbaanın gecikmesini cahilliğimizin temel kanıtı olarak gösteriyoruz. Oysa Gutenberg’in 1450’de Almanya’nın Mainz şehrinde metal harflerle basım tekniğini bulup ve matbaaya uygulamasından sadece 43 yıl sonra Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk matbaa çalışmaya başlamış. Yahudi kökenli Osmanlı vatandaşlarının matbaasının İstanbul’da kuruluş tarihi 1493. 1567’de Ermeniler, 1627 yılında ise Rumlar ilk matbaalarını İstanbul’da açmışlar. Müteferrika 1728’de matbaa açtığında şehirde çalışan birçok matbaa var. Ama onların sahipleri Müslüman olmadıkları için ilk olma şerefi Müteferrika’nın olmuş. İlk Türk romanında da benzer bir durum söz konusu. Şemsettin Sami’nin 1872 tarihli “Ta’aşşukı Tal’at ve Fitnat”ı ilk Türk romanı olarak kabul edilir, oysa ondan 21 yıl önce 1851’de Hovsep Vartanyan’ın “Akabi Hikâyesi” yayımlanmıştır. Ta’aşşukı Tal’at ve Fitnat’dan önce Hovsep Balıkçıyan, Hovsep Maruş ve Viçen Tilkiyan’ın romanları da vardır ama onlar ilk Türk romanı sayılmaz ve bir “Müslüman”ın roman yazması beklenir (bkz. Ana Metne Taşınan Dipnotlar, Laurent Mignon, 2009, İletişim Yay.). Sungu Çapan’ın da belirttiği gibi “Aslında Uzkınay’dan daha önce Sultan Reşat’ın 1911’deki Selanik ve Manastır seyahatleri olmak üzere, çeşitli belge filmler ve haber filmleri çekerek Balkanlar’a sinemayı yayan, fotoğrafçılıktan yetişme, Manastırlı Yanaki Manaki (18781954) ile Milton Manaki (18821964) kardeşlerdir ilk Osmanlı sinemacılarımız”. Manaki kardeşlerin ilk sinemacılar sayılmamasının nedeni “Müslüman” olmamaları. Çapan Müslümanlık kıstasını kullanmıyor ama onları diğer sinema tarihçileri gibi “Osmanlı” diye niteliyor. Türk saymayıp “Osmanlı” diye nitelemesinin sebebi Manaki kardeşlerin Manastırlı olması olabilir. Çünkü Manastır Makedonya sınırları içinde. Ama o tarihlerde bir Osmanlı Devleti toprağı. Sadece 1923’ten sonraki sınırlar içinde doğanları Türk sayarsak Selanik doğumlu Mustafa Kemal Atatürk’ü de, birçok önemli kişiyi de “Türk” sayamayız ve bazı art niyetli tarihçilerin kazdığı kuyuya düşeriz. “İlk Türk Filmleri” (2006, Es Yay.) adlı kitabın da yazarı eleştirmen Burçak Evren “Manakiler hem çektikleri film kutularının üzerine hem de fotoğraflarının altına her zaman Türkiye ibaresi yazdılar” diyor (Skylife Dergisi, Haziran 2014). Burçak Evren kitabında “resmen” ilk Türk filmi olarak kabul edilen “Ayastefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı”ndan önce çekilmiş Türk filmlerinin listesini de vermiş. “Ayastefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı”nın çekildiğine dair bir kanıt yok ama Manakiler’in çektiği tüm filmler elimizde diyor Burçak Evren. Resmi görüşe göre bir kişinin “Türk” sayılabilmesi için “Müslüman” olması gerekiyor. Türk sinemasının yüzüncü yılı da bu anlayışla 2014’te kutlanıyor. Evet, sembolik olarak kutlanabilir ama bazı gerçekleri de artık kabul etmek ve doğruları kayıtlara geçirmek şartıyla... Seyyar köftecisi, buzlu kovada biracısı, insanın gözünün içine bakan karaborsacısı; Küçükçiftlik parkının üzerinde insan kalabalığından yükselen bir duman bulutu kol geziyor. Girişe doğru pozisyon almış her kuşaktan rock sevdalısı hararetli konuşmalar arasında dostluk pekiştiriyor, hasret gideriyor; aynı işi memlekete ilk kez ayak basan Neil Young ile birazdan yapacak olmanın heyecanıyla. Çiseleyen yağmurun altında gerçekleşen sahne mesaisini Büyük Ev Ablukada’dan Teksaslı topluluk Midlake devralmışken, üst üste çakan korkutucu şimşekler de yıllardır beklenen konseri arsızca tehdit ediyor. Kendine özel bir paye biçmeden geliyor Young sahneye, Crazy Horse elemanlarının arasında. Hep birlikte başlıyorlar çalmaya, selamsız sabahsız. Devasa atının üzerinde dörtnala giden Kızılderili siluetinin altına kurulan davulcu Ralph Molina’nın önündekiler gitarcı Poncho Sampedro ve basçı Rick Rosas. Parçaları albümlerdeki orijinal hallerinden daha uzun çalıyorlar, birbirlerinin önünde eğile eğile. Tekrarlanan riff’ler, uzatılan cümleler, ibadet eder gibi izleyen hayranlarının üzerine serpiliyor. Hepsi aynı renk; yüzünün yarısını kapayan şapkası, üzerinde Earth yazan tişörtü, diz yerleri çıkmış pantolonu ve alelade ayakkabısıyla Men in Black’in proleter sürümü Young. Tek beyazı çenesine kadar uzanan favorileri. Sanki dünyanın bütün yükünü müziğe yürekten inanan bu vicdan sahibi adamın acılı yüzü taşıyor. Ketum karakter, hayli de asık suratlı. Topluluk elemanlarını bile ta Geceden buradaki 6 bin insana, 68 yaşındaki bu barış yanlısı muhalif Kanadalı Kaliforniya sakininden kalan o kadar çok şey var ki... Kim bilir, belki sadece onu görmek bile yeterli, başımızın göğe ermesi için... nıtmıyor. Ondan şarkı aralarında eski hikâyeleri dinlemek isteyenler avuçlarını yalıyor, haliyle. Tatmin edici olmayan repertuvar münasebetiyle, şu an mutlaka birileri hayal kırıklığına uğruyor. “Only Love Can Break Your Heart”, “Hearts Of Gold”, “Down By The River”, “After The Goldrush”, “Rockin’ in the Free World”e (hatta Bob Dylan klasiği “Blowin’ in The Wind”e) rağmen kalabalığın beklentisi karşılanmıyor; “Southern Man”, “Cortez The Killer”, “My My Hey Hey”, “Old Man” gibi efsane şarkılar gelmiyor. Oysa bu parçalar onun diskografisinde zincirin olmazsa olmaz halkaları. Üzerimizden geçen yağmur bulutları mantar gibi şemsiye açtırıyor, sırtına geçirecek bir yağmurluğu olmayanlar birbirlerine yaklaşıyor. Islanan tişörtü sıyıran gençlerden oluşan bir grup, birbirlerini omuzlarına alarak ahir zaman Woodstock’larını yaşıyor. Onları gören bulutlar insafa geliyor, yağmur duruyor. Hoplayıp zıplayan yok, herkes pür dikkat dinliyor şimdi. Nedense huzursuz bir enerji yayıyor Young, mutsuz adam intibaı uyandırıyor. Neyse ki bunu telafi edecek çok şeyi var onun; öncelikle halen yetmişli yıllardaki gibi tınlayan çarpıcı, esnek ve yumuşak tonlu tenor sesi. Ardından tabii ki sevgi ve şefkat kokan şarkıları. Ağlayan gitarını ve arada bir mızıkasından çıkan hırıltı bir gotik blues sound’u da unutmayalım. Şayet bulmak istersek, geceden buradaki 6 bin insana, 68 yaşındaki bu barış yanlısı muhalif Kanadalı Kaliforniya sakininden kalan o kadar çok şey var ki… Kim bilir, belki sadece onu görmek bile yeterli, başımızın göğe ermesi için… muratbeser@muratbeser.com Antalya Büyükşehir Belediyesi yetkilileri: ‘Aykal’la prensipte anlaştık’ n Kültür Servisi Efsane progressive metal grubu Dream Theater, beş yıl aradan sonra yeniden İstanbul’a geliyor. “A Long For The Ride” turnesi kapsamında 31 Temmuz Perşembe akşamı KüçükÇiftlik Park’ta hayranlarıyla buluşacak topluluk, müziğinde rock ve heavy metal’i, jazz temelleriyle birleştirerek progressive metal’de yeni bir tarz oluşturmasıyla tanınıyor. Dream Theater yeniden İstanbul’da Kültür Servisi Antalya Bü Fazıl Say’ın Antalya Piyano ğini koruyor. Bilindiği gibi, bir süre yükşehir Belediyesi yetkilileri, Festivali’yle ilgili eleştirileri önce seçilen AKP’li Belediye Başkanı Menderes Türel, belediyece düzenleorkestra şefi Gürer Aykal’la 15. Uluslararası Piyano Festivali’nde sürerken belediye yetkilileri nen Antalya Piyano Festivali’nin, fesbirlikte çalışma konusunda “pren orkestra şefi Gürer Aykal’la tivalin genel sanat yönetmenliğini yasipte anlaştıklarını” açıkladı. birlikte çalışma konusunda pan Fazıl Say olmadan da devam edebileceğini söylemesinin ardından bir Kasım ayında yapılacak 15. anlaştıklarını, ancak Uluslararası Antalya Piyano Aykal’ın görev tanımının yönetim krizi yaşanmıştı. Türel’in bu açıklamasının ardından Fazıl Say da Festivali’yle ilgili olarak, bir sühenüz belirlenmediğini “Şu bir gerçektir, suçsuz yere yargıre önce festivalin sanat yönetmenbelirtti. landığım ve 10 ay ceza aldığım için, liğini bıraktığını açıklayan Fazıl hiçbir AKP’li arkadaşım olamaz. Bu Say’ın Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel ve orkestra şefi şartlarda AKP belediyesinin kazandığı bir şeGürer Aykal’a yönelttiği eleştiriler sürerken be hirde bir aydınlanmayı temsil eden bizim feslediye yetkilileri, Aykal ile görüşmelerin devam tivalimize ne olacak ben de merak ediyorum” ettiğini, ancak festivaldeki görev tanımının he demiş; kısa bir süre önce de yönetimden çekildiğini açıklamıştı. Say’ın çekilme kararının arnüz belirlenmediğini belirtti. Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin konuy dından, Forte Prodüksiyon şirketi sahibi Kadir la ilgili somut ve ayrıntılı bir açıklama yapması Dursun da yaptığı bir açıklamayla festival orgabeklenirken Gürer Aykal bu konudaki sessizli nizasyonundan ayrıldığını duyurmuştu. Kültür Servisi Özellikle seri katil hikâyelerini ele alışındaki özgün tavrıyla tanınan yönetmen David Fincher’ın yeni gerilim filmi “Gone Girl” 10 Ekim’de gösterime girecek. Başrollerinde Ben Affleck ve Rosamund Pike’ı göreceğimiz film, Gillian Flynn’ın çok satan gerilim romanı “Gone Girl”den uyarlanacak. Film, Nick ve Amy Dunne’un sorunlu evliliklerini konu alıyor. David Fincher’dan yeni film Not: Metin Celâl’in, dün teknik bir hata sonucu yayımlayamadığımız yazısını, yazarımız ve okurlarımızdan özür dileyerek bugün yayımlıyoruz. n Kültür Servisi Sinema tarihinin sevilen fantastik kült komedilerinden biri olan Hayalet Avcıları, 1984 yapımı ilk filmin üzerinden geçen 30 yılın şerefine revize ediliyor. Dan Aykroyd, Bill Murray ve Rick Moranis gibi isimlerin başrollerini paylaştığı ve gösterime girdiği döneme kadar yapılmış en pahalı komedi filmi olan Hayalet Avcıları’nın revize edilmiş 30. yıl özel versiyonu 29 Ağustos tarihinde ABD’de izleyicisiyle buluşacak. Hayalet Avcıları macerası sürüyor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle