04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 TEMMUZ 2014 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Balyoz ve Şike davalarında hak ihlallerini görmezden geldi, Hizbullah’ı tahliye etti 9. Ceza özgürlüğü unuttu ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Devlet aleyhine işlenen suçlar ile terör ve darbe gibi yargılamaların temyiz incelemesini yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesi, son dönemde verdiği kararlarla Anayasa Mahkemesi’nin gerisinde kaldı. 9. Ceza Dairesi, Balyoz, Şike ve Sarp Kuray davaları gibi kamuoyunun yakından takip ettiği birçok davada özel yetkili mahkemelerin verdiği kararları onarken hak ihlallerini görmezd en geldi. Yargıtay’ın bu dairesinin tek özgürlükçü kararı ise Hizbullah sanıklarını tahliye etmek olmuştu. Yargıtay’da en kritik dairelerin başında 9. Ceza geliyor. Bu daire; silahlı suç örgütü, darbeye teşebbüs, insanlığa karşı suçlar, devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmak, anayasayı ihlal gibi 100’e yakın Türk Ceza Yasası’nda yer alan suçtan açılan davaların temyiz işlemlerini yürütüyor. Özellikle kamuoyunun “siyasi” olarak gördüğü davalar, Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin önüne geliyor. Ancak 9. Ceza Dairesi, özellikle 2010 referandumu sonrasında özgürlük ve insan haklarından ya ‘Bu kumpas bitecek’ İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Vardiya Bizde Platformu tarafından İzmir’de 95.’si düzenlenen “Sessiz Çığlık” eylemine katılan eski Ege Ordu Komutanı emekli Orgeneral Hurşit Tolon, “Bu kumpas ve katakulli er geç sona erecektir” dedi. Tolon, imzasız mektup, sahte dijital delillerle, bir kısım ayarlanmış yargı ve polis gücüyle yüzlerce kişinin mağdur edildiğini vurgulayarak, “Her gün yeni gerçekler ortaya çıkmakta, haksızlık sonucu özgürlükleri elinden alınanlar ailelerine kavuşmakta. Ancak yine de içeride özgürlüğe kavuşma heyecanı içindeki arkadaşlarımız, kardeşlerimiz bulunuyor” diye konuştu. Güner’in koruması azaltıldı İstanbul Haber Servisi Balyoz ve Askeri Casusluk gibi davalar nedeniyle tepki olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’nden (TSK) ayrılan eski Donanma Komutanı Oramiral Nusret Güner’in “özel koruma” statüsü, “yakın koruma”ya düşürüldü. Güner’in koruması, bugüne kadar 24 saat oturduğu yerin koruması, koruma aracı, koruma görevlisi ve koruma şoföründen oluşuyordu. Son kararla koruma seviyesi tek kişiden oluşan yakın korumaya düşürüldü. Devletin isteğe bakmadan verdiği koruma ekibi, Merkez Koruma Kurulu’nun oyçokluğu kararıyla alındı. Güner, karara tepki göstererek, “Necdet Özel’in bana olan düşmanlığından dolayı yaptığını değerlendiriyorum” dedi. Bir süre önce de Güner’in askeri sosyal tesislere girişi de yasaklanmıştı. Vizyonda Görünen Ne? Başbakan’ın nasıl bir cumhurbaşkanı olacağını anlattığı uzun konuşmasında ve “Vizyon Belgesi”nde, kimi anlı şanlı yazarlar satır arasında büyük bir “devrimcilik” görmüş olsalar da, yeni bir şey yoktur. Yeni olan “12 yıldır iktidardayım ve daha on yıl iktidarımı sürdüreceğim” inadıdır. Dokununca yıkılacak hale geldiği anlaşılan ve yıkılan kadim devletin otoriter karakterde yenilenişinin ortasında olduklarını, sona eren irili ufaklı ortaklıkları, iç tasfiyeyi ve işi nasıl tamama erdireceklerini anlatıyorlar aslında. Dış politikadaki dökülüş bu belgede “öncü devlet” olarak tersine çevrilmiş durumdadır. Ekonomideki klasik teori ve pratiğin anlamakta ve anlatmakta zorlandığı perişanlık büyük bir başarı hikâyesine dönüşmüş durumdadır. Devletin yeniden şekillenmesi ise otoritenin yasallaşması olarak bizim onayımızı beklediğini ve bu onayın bir şekilde elde edileceğini söylüyor yalnızca. Onayın öyle ya da böyle elde edileceği yürütülen kampanyanın “üstünlerin janjanlı kampanyası” olarak sürdürülmesinden, hukuk, eşitlik, ahlak, yasallık gibi genel kuralların bir yana bırakılmasından bellidir. Kısaca söylenen şudur: “Millet ümmettir. Devlet ise, eh artık bunca çabadan sonra müsaadenizle benimdir ve benden ibarettir.” HHH “Ben yaptım oldu” tezinin toplumun önde gelenleri, “kanaat önderleri” ve kurumlar tarafından bu kadar çabuk kabul edilmesinde, onaylanmasında şaşılacak bir şey yoktur. Çünkü bu onayı verenler devletin kişiye özel bir hal alması durumunda kendilerinin de kişiye özel durumlar yaratabileceklerine, kendi küçük alanlarında istedikleri gibi hüküm sürebileceklerine, yasaları geniş ve kişiye özel bir şekilde, mafyatik bir anlayışla yorumlayabileceklerine inanıyorlar. Yukarıdan bir itiraz, onun alanına girilmedikçe, paylaşma kuralları ihlal edilmedikçe gelmeyecektir. Burada temel kural tıpkı onun gibi yetkili ama sorumsuz olmaktır. Onaylanan torbalar bu olanağı alabildiğine genişletmiş bulunuyor. Yeni dönemin ilkesi öyle anlaşılıyor ki “her şeyi yapabilirsin ve sana hesap sorulmayacak” olsun isteniyor. Kolay gibi görünüyor. Zordur aslında sorumsuz bir devletli olmak. HHH Yasaları zorlayanlar yalnızca kendi kurucu yasalarını yapabilir ve topluma kabul ettirebilirlerse yani devrim ya da karşıdevrimi gerçekleştirebilirlerse toplumsal bir değişimi geleceğe ya da geçmişe doğru uzatabilirler. Bunun geçen yüzyıldaki ilginç bir örneği İran’da Humeyni rejiminin kuruluşudur. Kalıcı olamamış, iktidarını zorbalık üzerine kurmuş Pehlevi hanedanının kolayca yıkılması, Humeyni’nin toplumsal ayaklanmanın üzerine basarak, ortaklarını tasfiye ederek devrimi sahiplenmesi böyle bir altüst oluşun hâlâ süren hikâyesidir. Erdoğan ise aynı türden bir “devrimi” zamana yayarak gerçekleştirmeye çalışıyor. Ama zamana yayılan her “devrim” gibi çürüyor. Tüm benzerleri gibi toplumu geriye götürme projesi ya da isterseniz vizyonu tökezliyor. Çok şaşaalı törenlere duyulan ihtiyaç bu çürümeyi perdelemeye yetmiyor. Son bir çabayla elde edilecek cumhurbaşkanlığı da bu nedenle “benden sonra tufan” anlayışının, sorumluluktan sıyrılmanın yeri olacaktır. HHH Dış politika ve ekonomi, çürümenin kendini en fazla gösterdiği alanlardır. Yol, köprü ve gökdelenlerle, TOKİ marifetiyle parlatılan ekonomi, gerçek değerlere bakıldığında müflis tüccarın karşılıksız çeklerle etrafı dolandırmaya devam etmesine benziyor. Dış politika ise kaçırılan diplomatlarını teröristlerin imanına havale eden, en önemli bölge ülkelerinde artık büyükelçisi bulunmayan devletin dış politikasıdır. Vizyon adı üstünde geleceği öngörmeyi gerektirir. Başbakan Erdoğan ise geleceği öngörmüyor, onu yaşıyor ve tüketiyor. Ve Türkiye her geçen gün biraz daha Hamlet’in Danimarka’sına benziyor. Fotoğraf: METE KIZIK na kararlara imza atmadı. Bunun son örnekleri Balyoz, Şike ve Sarp Kuray davalarında yaşandı. 350 kişinin yargılandığı Balyoz davasında sanıkların avukatları, Yargıtay’da görülen temyiz duruşmasında adil yargılanma haklarının ihlal ettiğini ısrarla anlattı. Avukatlar, dijital delillerdeki çelişkilere vurgu yaptı, tanık dinletme taleplerinin kabul edilmediğini kaydetti. Ancak yüksek mahkeme, tüm bu hak ihlali başvurularını geri çevirdi ve Balyoz davasında verilen hapis cezalarını onadı. Anayasa Mahkemesi’nin, bu ko nuda yapılan bireysel başvurularda adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine hükmetmesiyle Yargıtay 9. Ceza’nın hükmü de çökmüş oldu. Ekrem Ertuğrul başkanlığındaki 9. Ceza, benzer şekilde Aziz Yıldırım’ın arasında bulunduğu onlarca sanığın yargılandığı davadaki cezaları onadı. Ancak İstanbul’daki yerel mahkeme yeniden yargılama kararı alınca Şike davası yeniden açıldı. Bu daire, “Yasadışı 16 Haziran Örgütü’nü kurup yönettiği” gerekçesiyle mahkum olan ve AİHM’nin ihlal kararı sonrası yeniden yargılana rak tekrar müebbet hapse çarptırılan Sarp Kuray’ın cezasını onamıştı. Şimdi 21 yıllık bu dava da Anayasa Mahkemesi’ne taşınacak. Öte yandan hükümetin çıkardığı son yargı paketi uyarınca Yargıtay’ın 38 dairesinin görev alanları ve üyeleri yeniden belirlenecek. Birinci Başkanlık Kurulu üyeleri seçimi tamamlandıktan sonra bu dairelerin bakacağı davalar sil baştan yenilenecek. Bu kapsamda 9. Ceza Dairesi’ne ne görev verileceği ve üyelerinin nerede görevlendirileceği merak konusu oldu. Yargıtay, polisin vatandaşı darp etmesini işkence saydı Ders gibi karar ‘Gerçek adalet mücadeleyle elde edilir’ İstanbul Haber Servisi “Cumartesi Anneleri”, 34 yıl önce Diyarbakır’da kaybedilen Recep İkincisoy’un akıbetini sordu. Kayıp yakınları, Susurluk çetesinin 1990’lı yıllarda işlediği faili meçhul cinayetlere ilişkin Ankara’da görülen davada sorumluların ceza almamasına tepki gösterdi. Kayıp yakınları ve “Cumartesi Anneleri” destekçileri, 485. kez Galatasaray Lisesi önünde oturma eylemi yaptı. Eyleme destek veren CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise Ankara’da görülen faili meçhul cinayetleri davasıyla ilgili, “Mahkeme, Ayhan Çarkın’ı serbest bırakarak bundan sonra tanıklık yapmak isteyenlere açık bir mesaj vermiştir. Görülmüştür ki, gerçek adalet, toplumsal mücadele ile elde edilir” dedi. Hasan Ocak’ın ağabeyi Ali Ocak da “Biz zaten yıllar önce bu mahkemelerden adalet çıkmayacağını öğrenmiştik. Sokaklarda olmaya devam edeceğiz” dedi. 121. F Oturması Hüseyin Zeytin için İstanbul Haber Servisi İnsan Hakları Derneği (İHD) Cezaevi Komisyonu’nun F tipi cezaevlerindeki hasta tutukluların durumuna dikkat çekmek için her hafta yaptığı F Oturmaları’nın 121. haftasında Erzurum H Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan ve kolon kanseri olan 59 yaşındaki Hüseyin Zeytin’in durumuna dikkat çekildi. Galatasaray Meydanı’nda dün bir araya gelen İHD üyeleri, hasta tutuklu Hüseyin Zeytin’in serbest bırakılmasını istedi. Grup adına açıklama yapan İHD İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu Üyesi Aylin Hacaloğlu, doktorların en az üç ay ömrünün kaldığını söylediği Zeytin’in tahliye edilmediğini belirterek, “Hüseyin Zeytin’in tedavisinin ve ceza erteleme hakkının engellenmesi fiili idam cezası değil midir” diye sordu. İstanbul Haber Servisi İstanbul’da 17 Temmuz 2008’de kız arkadaşıyla birlikte yürürken polisler tarafından sokak ortasında önce copla dövülen, ardından bindirildiği polis aracında yumruklanan M.B’yi döven polislere verilen 2 yıl 8 aylık hapis cezası, ders gibi bir kararla bozuldu. Yargıtay 8. Ceza Dairesi, M.B’ye yapılan muamelenin ‘işkence’ kapsamına girdiğini, polislerin bu suçtan cezalandırılmasını istedi. 3 polisin “kasten yaralama” ve “kişiyi hürriyetinden alıkoyma” suçundan yargılandığı dava, 29 Aralık 2011 yılında karara bağlanmıştı. İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi kararında sanık polisleri “kasten yaralama” suçundan 1 yıl 10 ay 15 gün, “kişiyi hürriyetinden alıkoyma” suçundan ise 1 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırmıştı. Polisler hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar ve ren mahkeme, olaya karışmayıp arkadaşlarını uyaran polis İsmail Yılmaz’ı beraat ettirmişti. M.B’nin avukatı Ergin Cinmen de karara itiraz etmişti. Avukat Cinmen’in itirazını değerlendiren Yargıtay 8. Ceza Dairesi ise M.B’nin üç polis tarafından cop ve yumruklarla dövülmesi, araçta gezdirilmesi ve hakarete maruz kalmasının bir bütün halinde işkence suçu kapsamında kaldığına karar vererek yerel mahkemenin kararını bozdu. Daire, sanık polislerin iş kence suçundan 3 yıldan 12 yıl hapis cezasıyla yargılanmalarını istedi. Yerel mahkeme tarafından beraat ettirilen polis İsmail Yılmaz’ın ise “suçu bildirmeme” suçundan 1 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanmasına hükmetti. Cinayet sanığının AKP’li vekilden yardım istediği iddia edildi Ali İsmail’e son tekmeyi atan ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Gezi eylemi sırasında Eskişehir’deki bir ara sokakta Ali İsmail Korkmaz’ın dövülerek öldürülmesi olayında son tekmeyi atan sanık polis Mevlüt Saldoğan’ın tutuklanmasının ardından, kullandığı telefonundan AKP Batman Milletvekili Ziver Özdemir ile defalarca görüşme yaptığı ortaya çıktı. Konuştuğunu doğrulayan AKP’li Özdemir, Saldoğan’ın bir dönem Batman’da görev yaptığını belirtirken görüşme içeriğini açıklamadı. Kayseri’de süren Ali İsmail Korkmaz davasında Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndan (TİB) sanıkların 1 Haziran1 Eylül 2013 tarihleri arasında yaptığı telefon görüşlerine ilişkin HTS kayıtları istenmişti. TİB, kayıtları Kayseri 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne ulaştı. Birgün gazetesinden Uğur Koç’un haberine göre kayıtlarda davanın bir numaralı sanığı Saldoğan’ın aradığı ve kendisini arayan numaraların bilgileri yer aldı. Saldoğan’ın telefonunun 7 Ağustos’ta tutuklanması ardından da kullanıldığı, telefondan AKP’li Özdemir ile defalarca görüşme yapıldığı anlaşıldı. Sanık Saldoğan, 7 Ağustos 2013 tarihinde tutuklandı. Kayıtlara göre Saldoğan’ın telefonundan Özdemir ile 4 görüşme yapıldı. Görüşmeler toplamda 15 dakika sürdü. Öte yandan Saldoğan tutuklandığı gün olan 7 Ağustos’ta Ankara Terörle Mücadele Harekât Başkanlığı üzerine kayıtlı olan B.Ç. aranırken B.Ö’ye mesaj atıldı. polis AKP’li vekili aradı Ağbaba’dan soru önergesi CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde, “Korkmaz’a son tekmeyi atarak ölümüne sebep olanların iktidar partisi ve onun milletvekili olduğunu düşünüyor musunuz? AKP’li Özdemir hakkında yasal işlem başlatılacak mı” diye sordu. ‘Devlet silah versin vermiyorsa Allah belasını versin’ KARAKOLDA DAYAK MANİSA (DHA) Bursa’da vatani görevini 5 ay önce tamamlayarak memleketi Adana’ya dönen Ramazan Günevi (21), geçen 24 Haziran’da iş bulmak için Alanya’ya gitti. 2 gün sonra Alanya Mahmutlar’da motosiklet kazasına karışan Günevi, iddiaya göre, götürüldüğü Alanya Mahmutlar Jandarma Karakolu’ndaki erler tarafından dövüldü. Alanya’daki hastanede tedavisi yapılan Günevi, akli dengesinin bozuk olduğu gerekçesiyle Manisa Ruh Sağlığı ve Hastanesi’ne sevk edildi. 30 Haziran’a kadar burada kalan Günevi, aniden fenalaştı. Akciğerleri su toplayan ve böbrekleri çalışmayan Günevi, Manisa Devlet Hastanesi’ne kaldırıp tedaviye alındı. Günevi’nin hayati tehlikesinin sürdüğü belirtilirken, yakınları cumhuriyet savcılığına şikâyette bulundu. Günevi’nin yakınları şikayetçi olduklarını söyledi. Baba Durdu Güveni de oğlunun herhangi bir akli sorunun bulunmadığını sorumluların cezasını çekmesi gerektiğini söyledi. l Haber Merkezi 1990’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetlerle ilgili itirafları ile gündeme gelen ve 2011’den beri tutuklu bulunduğu cezaevinden önceki gün tahliye olan eski özel harekâtçı Ayhan Çarkın: “Koruma istemiyorum. Allah beni korur” dedi. T24 sitesine konuşan Çarkın, “Devlet eğer bir şey yapacaksa, bana ruhsatlı silah versin vermiyorsa da Allah o devletin belasını versin” diye konuştu. Polis, iki kardeşi darp etti ‘Beni her insan arayabilir’ l NEVŞEHİR (Cumhuriyet) Nevşehir’de, aşırı yüklü olduğu gerekçesiyle kesilen trafik cezasına itiraz eden Şaban ve Halil Tunca kardeşler, tartıştıkları polisler tarafından darp edildi. Kafasından ağır yaralanan Şaban Tunca ameliyat edildi, Halil Tunca ise müşahede altına alındı. Derinkuyu Kaymakamı Mithat Can Kutluca, “Devletimiz adına milletimizden özür dileriz, ilgili polisler açığa alınmıştır” dedi. Bu görüşmeler üzerine Cumhuriyet’in aradığı AKP’li Özdemir, konuya ilişkin yarın açıklama yapacağını belirtti. Israrlı sorularımız karşısında Özdemir, “O polis, bir dönem Batman’da görev yaptı. Telefonum internette kolayca bulunabilir. Beni her insan arayabilir” demekle yetindi. Namazı amcası kıldırdı l DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Siirt İl Emniyet Müdürlüğü’nde meslektaşının silahını kazara ateşlemesi sonucu öldüğü ileri sürülen polis memuru Serdar Keleş (24) için Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğü’nde cenaze töreni düzenlendi. Siirt Emniyet Müdürlüğü’nde 15 gün önce göreve başlayan Keleş’in cenaze namazını imam olan amcası Mustafa Keleş kıldırdı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle