29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 HAZİRAN 2014 PAZARTESİ 8 HABERLER CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanlığı adayı turlarının en kritik görüşmelerinden birini bugün HDP/BDP heyetiyle yapacaktı. Nitekim görüşmeye verdiği önemi dün Hürriyet’te Okan Konuralp’e “HDP tabanının desteğini almak istiyorum. Kürt sorununu çözebilecek tek parti CHP’dir” mesajı vererek gösterdi. Kılıçdaroğlu ile görüşecek HDP/BDP heyetinde yer alan Ertuğrul Kürkçü dün Diyarbakır’daydı. Önceki gün Lice’de çıkan çatışmada hayatını kaybeden Ramazan Baran ve Baki Akdemir’in cenaze törenlerine katıldı. sız bir ilişki olabilir mi? Bunlar tamamen AKP’nin hâkimiyetini koruma amacıyla yürüttükleri halkla ilişkiler çalışmaları. Başbakan Erdoğan için her şey bu hâkimiyet mücadelesinin bir parçası. Cumhurbaşkanlığı, çözüm süreci, yolsuzluklar, dinlemeler. Hepsi. O çalıştayda konuşulanlara, yazılanlara dönüp bakmayacaklardır bile.” Kalekol tartışması: GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Neden mi bahane mi? HDP Eş Genel Başkanı Kürkçü, Lice’deki olayların sebebinin, TSK tarafından inşası süren ‘kalekollar’ olduğunu belirterek “Bu mesele baş çelişki haline geldi. Hükümet bunun tek taraflı sürmeyeceğini görmelidir. Çözüm sürecinin orta yerinde buralara yeniden karakol inşa ediliyor olması, buralarda çözüm değil güvenlik sürecinin yaşandığı duygu ve düşüncesini besliyor. Buna son verilmedikçe çözüm sürecinin ilerlemesi mümkün gözükmüyor” diyor. Ancak Genelkurmay Başkanlığı’nın dün yaptığı açıklamada, olayların jandarma timlerine, ses bombası, molotofkokteyli, el yapımı patlayıcı ve havai fişek ile saldırılması ve ateş açılması üzerine başladığı ve ölenlerden birinin karakol mevzisine sızmak isterken açılan ateş sonucu hayatını kaybettiği belirtildi. Olayların PKK tarafından kasıtlı olarak tırmandırıldığı düşüncesindeki güvenlik birimleri yetkililerine göre örgüt “çözüm sürecinde daha çok taviz koparma” ve “bölgenin hâkimi olduğunu halka gösterme” amacıyla şiddet eylemlerini artırıyor. Kalekol tartışmasını da bunun ‘kılıfı’ olarak kullanıyorlar. Karakolların modernizasyonunun sadece Güneydoğu’da değil, ülkenin diğer bölgelerinde de sürdürülen bir çalışma olduğunu vurgulayan kaynaklara göre “Sınırlardan içerilere doğru sıklığı azalarak da olsa güvenlik için karakollara ihtiyaç var. Doğrudan PKK ile ilgili değil. Komşularla ve genel asayişle ilgili. Ama PKK, ileride bölgenin tek hâkimi olmak istediği için bunları engel görüyor. Ve sürekli halkı bunlara karşı provoke ediyor.” n Baştarafı 1. Sayfada sunmak! Bunu yaparken de “gerici” sözcüğünün tüm anlamlarının hakkını veriyor. Hem yüzyıllar öncesinin özlemlerini tazeleyip devlet çarkını ve toplumu geriye götür, hem de toplumu her alanda kamplara bölüp alabildiğine ger! Böylesine gerici bir hükümet tarihimizde görülmedi. İktidarın bu tavrını teşhir etmek, gerçek yüzünü ortaya çıkarmak için muhalefetin gösterdiği bütün çaba olağanüstü donanımlı “algı yönetiminin” gölgesinde kalıyor. Bir başka deyimle Türkiye gerçeklerle değil, algılarla yönetiliyor. Bu algı yönetiminin başlıca silahı medya. Bütün renkleri iktidar kokan çok kanallı tek seslilik görünümündeki medya, öyle bir algı oluşmasını sağlıyor ki, gerçeğin ona yetişmesi mümkün değil. Hani bir söz vardır, gerçek ayakkabısını giyinceye kadar yalan dünyayı üç tur atar, derler. Bu rakam Türkiye’de sağına istediğiniz kadar sıfır koyabileceğiniz hıza ulaştı. HHH Algı yönetiminin artık bayatlamış, halk diliyle yalama olmuş konuları bile çok tazeymiş gibi sunmasının son örneği yeni barış açılımı. Öncelikle altını çizmeliyiz ki, Güneydoğu’dan tabutların gelmemesi iyidir, olumludur. Bunun devamının kalıcılaşmasını ve tüm Türkiye’de iç barışı sağlayacak bir sürece evrilmesini hedeflemek gerekiyor. Gelin görün ki hükümet, önümüzdeki nesiller mi, önümüzdeki seçimler mi ikileminde hep ikinciyi tercih ettiğinden Güneydoğu’dan şehit cenazesi gelmemesinin devamında kalıcı bir barışa dönüşme olasılığı ne yazık ki güçlü değil. Neden? Hafta sonunda iktidar yelpazesindeki gazetelerin ortak başlıklarından biri şuydu: “Çözüme hiç bu kadar yakın olmamıştık.” Yukarıdaki başlık özellikle 2009 yılından bu yana onlarca kez atıldı. Bu başlıkların devamında kesin çözüm sürecine girildiği havası en az beş kez büyük bir kampanya halinde topluma pompalandı. Tümü AKP’nin ülke siyasetiyle bölgedeki yerel siyasetin kısır hesapları arasında kayboldu gitti. Şimdi yeniden Cumhurbaşkanlığı takviminin resmen işlemesine çok kısa bir süre kala böyle bir iklim yaratılmaya çalışılıyor. Yanılmayı yürekten diliyoruz ama bu iklimin de ömrü Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin tamamlanmasına kadardır. Sonra bir kış uykusu, devamında 2015 genel seçimleri için yeniden “çözüme hiç bu kadar yakın olmamıştık” nakaratı! HHH İktidarın ve büyük ölçüde iktidardan beslenen Güneydoğu’daki yerel siyasetin karşılıklı yarattığı bu kısırdöngü Türkiye’nin genel dokusunu derinden etkiliyor. Türkiye’nin 21. yüzyılı yakalaması, kalıcı bir iç barış inşa etmesi, bölünme tehlikesinin gündemden tümüyle çıkması için çaba harcayan kurumlar iktidarın yukarıdaki politikalarına karşı durunca sanki statükocuymuş, Türkiye’nin elini kolunu bağlıyormuş suçlamasıyla karşı karşıya kalıyorlar. Oysa gerçek tam tersi. İktidar ve bu iktidardan beslenenler Türkiye’nin tarihini ve geleceğini adeta teslim aldı, istediği gibi oynuyor. Bu gidişe son vermek için iktidarın adımlarının yanlışlıklarını, eksikliklerini vurgulamak elbette bir yoldur. Ama bunun da önüne Türkiye’nin kuruluş felsefesinin üzerinde inşa edilecek yeni bir toplumsal sözleşmeyi koymak gerekiyor. İktidarın Türkiye’nin dokusunu erozyona uğratan, kalplerde, beyinlerde parçalanmaya neden olan bu politikalarının üzerine çıkmak ve şu yaklaşımı temellendirmek gerekiyor: 75 milyon insanın burası benim ülkem dediği, geleceğini kendi topraklarında aradığı, hiç kimsenin devletine yabancılaşmadığı yeni bir Türkiye yaratmak. Oy İstiyorsan Devreye Gir olaylarda, çözüm sürecinin başladığı Ocak 2013’ten bu yana ikinci kez kan döküldü. Geçen yıl da yine Lice’de, yine kalekol protestosu sırasında güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu Medeni Yıldırım hayatını kaybetmişti. Kürkçü önceki gün yaşanan çatışmada asıl sorumlu olarak hükümeti görüyor: “Orada bir yılı aşkın bir direniş var bu kalekollara karşı. Hükümet bu krizi yönetmeyi başaramadı. Güvenlik kuvvetlerini kendi rutiniyle baş başa bıraktı. Sonuçta askerin elinde tüfek varsa ve sivil tarafından komuta edilmiyorsa emirlerin gereğini yapacak. Ve yaptı da. Üç aydır uyarıyorduk, ‘Her an kötü bir şey olabilir’ diye. Ama buna karşın kimse kulak kabartmadı. Ve işte iki can gitti.” HDP’den Kılıçdaroğlu’na yanıt: Kılıçdaroğlu’na iki mesaj Haftanın ikinci yarısına ertelenen CHP buluşmasında HDP kanadı Kılıçdaroğlu’na ne mesaj verecek? CHP liderinin Almanya’da yaptığı “HDP oylarını istiyorum” sözüne Kürkçü şu yanıtı veriyor: “Kemal Bey her zaman bizim tabanımızın desteğini istiyor istemesine ama... Biz de kendisinin çözüm sürecini sahiplenme iddiasını görmek istiyoruz. Daha kapsamlı, eşitlikçi ve kucaklayıcı bir barış projesi olacak mı olmayacak mı, bunu görmek isteriz.” Kürkçü’nün anlatımına göre HDP kanadı bu görüşmede CHP’ye iki temel mesaj verecek: 1. CHP Kürt sorununun çözümünü gerçekten istiyorsa kimseden davet beklemeden harekete geçmelidir. 2. Bu konudaki samimiyetlerini çıkaracakları cumhurbaşkanı adayından anlayacağız. Bakalım AKP’den daha mı ileri, yoksa daha mı geri duran birini çıkaracaklar... ‘Süreç boşa gitti’ duygusu Diyarbakır’da katıldığı cenaze töreninin havasını da aktaran Kürkçü, şu izlenimleri paylaştı: “Burada hem üzüntü var hem de öfke. Yürütülen çözüm sürecinin boşa çıktığı, ham olduğu hissiyatı var. ‘Bir buçuk yıl boşa gitmiş’ duyusu. İçinde ‘barış’ geçen cümlelere artık ‘İnanmıyoruz’ ya da ‘Yetti’ diye karşılık veriyorlar. Durum burada oldukça sıkıntılı.” Lice’de çatışma yaşanırken, Diyarbakır’da iktidar partisi AKP’nin ‘Çözüm Süreci Çalıştayı’ yapıldı. Kürkçü bu konuda da şu değerlendirmeyi yaptı: “Burada insanlar barışçı gösteride, itirazlarını ifade etmek için hayat veriyor. Hükümet ise topladığı çalıştayda sürecin diğer tarafında olanlara yağıyor, gürlüyor. Bundan daha anlam ‘Lice’ rötarı CHP randevusuna Diğer eşbaşkan Sebahat Tuncel ile birlikte öncelikli gündemleri Lice olduğu için Kılıçdaroğlu randevusunu erteleme düşüncesindeydiler: “Buradaki (Diyarbakır ve Lice) durum çok gergin. Halkın morale ihtiyacı var. Yarın (bugün) da burada kalıp, salı günü de grup toplantımızı Lice’de yapmak istiyoruz. Birazdan CHP’yi arayarak görüşmeyi haftanın bir başka gününe almayı önereceğiz. Ertelemesek Lice konusu, onların konuşmak istediği gündemin önüne geçecek. İki taraf için de erteleme iyi olabilir.” Önceki gün yaşanan Tape ‘Ak’lama skandalı Deniz Feneri’ne kara para aklamaktan takipsizlik verilmesi unutulunca dinleme kayıtlarını imha edebilmek için yeni soruşturma açılıp kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Almanya’da “yüzyılın bağış yolsuzluğu” olarak görülen Deniz Feneri e.V Derneği’nin gurbetçilerden topladığı milyonlarca Avro’nun iç edilmesine ilişkin Ankara’da yürütülen soruşturmada büyük bir skandal ortaya çıktı. Görevden alınan savcıların yerine atanan üç savcı, şüphelilerin telefon dinleme kayıtlarının imha edilmesi için Ankara Başsavcılığı’na bağlı Teknik Büro’ya yazı gönderdi. Teknik Büro, şüphelilerin “suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerinin aklanması” suçundan da dinlendiğini ancak soruşturma sonucunda bu suçtan takipsizlik kararı verilmediğini, dolayısıyla kayıtları imha edemeyeceğini bildirdi. Bu unutkanlığın farkına varan ve “usul” işlemini tamamlamak isteyen savcılar, oturup Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman ve Genel Yayın Yönetmeni Zahid Akman’ın arasında bulunduğu 15 şüpheli hakkında 18 milyon Avro’luk “kara para aklamak” suçundan yeni bir soruşturma açtı. Savcılar, bu suçtan açtıkları soruşturmayı da hemen takipsizlik kararıyla kapatarak telefon dinleme kayıtlarının imha edilmesinin önündeki engeli kaldırdı. Böylece sanıklar rahat bir nefes aldı! Takipsizlik kararı sonrasında yasal dinleme tapelerinin de imha edildiği haberleri yayımlanmıştı. Ancak Cumhuriyet’in ulaştığı bir belge, yeni skandallar zincirini gün yüzüne çıkardı: Deniz Feneri hakkında basit suçlardan dava açan savcılar, şüphelilerin isteği üzerine Ankara Başsavcılığı’na bağlı Teknik Büro’ya yazı göndererek dinleme kayıtlarının imhasını istedi. Savcılar, örgüt ve dolandırıcılık suçlarından takipsizlik verildiğini, “katalog suçların hiçbirisinden dava açılmadığı için bu maddeler uyarınca elde edilen verilerin delil olarak kullanılmasına yasal imkân kalmadığını” bildirdi. Dosyayı inceleyen iki savcı, bu unutkanlığının farkına vardı ve “Teknik Büro’nun yazısı doğrultusunda usuli işlemlerin tamamlanması amacıyla yeni bir soruşturma kaydı aldı.” Savcılar, şüpheliler, İsmail Karahan, İzzet Kurum, Kadir Sadal, Mehmet Sıdık Balıkçı, Mustafa Çelik ve Zekeriya Karaman hakkında “suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklamak” suçundan 2012/150576 esas numarasıyla soruşturma kararı aldı. Savcılık, tapeleri imha etmek üzere usül işlemlerini tamamlamak için kara para aklamak suçundan tüm şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. 14 Aralık 2012 tarihli takipsizlik kararına MASAK’ın hazırladığı “Aklama suçu inceleme raporu” delil olarak gösterildi. Bu raporun sonuç bölümünde,“Deniz Feneri e.V. hesabından 20022007 arasında nakit olarak çekilen 18.574.000 Avro’nun ve diğer hesaben yapılan ödemelerin Türkiye’deki yerleşik kişi ve kuruluşlara ve Almanya’da kurulu olan şirketlere aktarıldığına dair incelemede mevcut bilgiler çerçevesinde TCK’nin 282. maddesi hükmü uyarınca herhangi somut bir tespitin yapılamadığı sonucuna varıldığı” ifadesine yer verildiği belirtilen kararda, takipsizliğin dinleme tapelerini yok etmek için verildiği şu cümlelerle anlatıldı: “Soruşturma evrakı kapsamı ve MASAK raporu birlikte değerlendirildiğinde, şüphelilerin suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerinin aklanması suçunu işlediklerine dair haklarında kamu davası açmaya yeterli şüphe uyandıracak delil bulunmadığı anlaşılmıştır.” Soruşturma kapatıldı Pınar Selek için Yargıtay kararı bekleniyor İstanbul Haber Servisi Hâlâ Tanığız Platformu üyelerinin, sosyologyazar Pınar Selek için 11 Haziran günü Yargıtay tarafından açıklanacak karar öncesinde başlattığı iki günlük “Adalet Nöbeti” dün sona erdi. Galatasaray Lisesi önünde gerçekleştirilen Adalet Nöbeti’nin ikinci gününde, dün doğaçlama müzik ve dans gösterileri sergilendi. Nöbet tutulan alana “Pınar Selek’in beraatını geri istiyoruz”, “Pınar Selek için ya beraat, ya beraat”, “O beraat gelecek, Pınar geri dönecek” yazılı döviz ve pankartları asıldı. Nöbet eylemi, akşam saatlerinde sona erdi. Muhalif memura barınak sürgünü HAZAL OCAK ‘Yandaş medyanın gerçek tirajı Erdoğan’ı kızdırdı’ Haber Merkezi İstanbul’da 17 ve 25 Aralık tarihlerinde başlatılan yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrası Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AKP içindeki “kulis haberleri”ni Twitter üzerinden paylaşan “Fuat Avni” adlı hesaptan dün de ilginç iddialar gündeme getirildi. Fuat Avni, Erdoğan’ın danışmanlarının yandaş medyanın gerçek tirajları hakkında bir rapor hazırlattığını yazdı. Danışmanların rapo Twitter’dan paylaşım yapan “Fuat Avni” hesabından dün de ilginç iddialar gündeme getirildi. porda, “Vakit’in 44 bin, Akşam’ın 38 bin 500, Yeni Şafak’ın 31 bin, Takvim’in 26 bin, Star’ın 19 bin 800, Milat’ın 1100” sattığını ileri sürdü. Fuat Avni, Erdoğan’ın, danışmanların verdiği tiraj raporuyla genel yayın yönetmenlerinin verdiği rapor arasındaki farkı görünce genel yayın yönetmenlerini “Size verdiğimiz bütün imkânlara rağmen ana akım medyanın yarısı kadar etkin değilsiniz” dediğini yazdı. runa göre, 400 bin civarı olduğu söylenen Sabah gazetesinin tirajının 118 bin olduğu ileri sürüldü. Fuat Avni, yandaş medyanın manşetten verdiği haberlerin bile etkili olmadığı yönünde MİT Başkanı Hakan Fidan tarafından Başbakan Erdoğan’a rapor verildiği, bunun üzerine Erdoğan’ın danışmanları ve yandaş medyanın yayın yönetmenlerine ayrı bir rapor hazırlattığını belirtti. Fuat Avni danışmanların verdiği ra Fatih Belediyesi yetkilileri kendisine muhalif memurları sürgün ediyor. Özellikle sendika üyesi memurları, 2013 yılında beri belediyeye bağlı Yedikule Hayvan Barınağı’nda hiçbir gerekçe göstermeden 3 ay geçiçi olarak görevlendiren belediye yetkilileri, 3 ay sonra da “görülen lüzum üzerine” bu süreyi uzatıyor. Barınakta aralarında elektrik, inşaat ve kimya mühendisleri ile mimarların da olduğu 12’si Tüm Belediye Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası (TümBelSen) üyesi toplam 14 kişi bulunuyor. TümBelSen 1 No’lu Şube Başkanı Kadri Kılıcı, “Bizim burada görev tanımımız yok. Büro diye verdikleri yerde hem yemek yiyoruz hem de güya ofis. Hijyen yok. Bütün gün izleniyoruz. Dışarı çıktığımız anda müdürler arayıp hesap soruyor. Bu tasfiye politikasını hayata geçirmek için yerel iktidarlarda inanılmaz yöntemlerle kamu emekçilerine mobbing uygulanmaktadır” dedi. Barınakta çalışan 2 memura da kameranın görüntüsünü engelledikleri gerekçesiyle “uyarı” cezası verilmiş. Sendika üyeleri üzerinde Fatih Belediyesi tarafından mobbing uygulandığını anlatan Kılıcı mevcut barınakta 500 köpeğin barınmasına ancak yeterli olmasına karşın 3 bin köpek olduğuna dikkat çekerek, hayvanların da burada eziyet çektiğini söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle