29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 HAZİRAN 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA [email protected] EKONOMİ 13 Merkez şampiyon u 2013 Kurumlar Vergisi’nde Merkez Bankası 889 milyon TL ile ilk sırada yer aldı. Kamu kurumlarının öne çıktığı listede, dev ihaleleri alan şirketler ve cari açığın yüzde 15’ini kapattığı iddia eden Rıza Sarraf’ın holdingi yok. Ekonomi Servisi Gelir İdaresi Başkanlığı geçen yıl 29.4 milyar TL kurumlar vergisi topladı. Merkez Bankası, “2013 Kurumlar Vergisi Rekortmenleri” listesinde ilk sırada yer alırken bu sırayı, Ziraat Bankası ile Elektrik Üretim AŞ izledi. Merkez Bankası son dönemde faiz ve enflasyon konusunda başta Başbakan Tayyip Erdoğan olmak üzere hükümetin eleştirilerine hedef olmuştu. Kamu kurumlarının öne çıktığı sıralamada, son dönemde pek çok ihaleye imza atan şirketlerin yer almaması dikkat çekti. Son birkaç yılın en iyi ihalelerine imza atan Nihat Özdemir’in başında yer aldığı Limak Holding, yolsuzluk soruşturmalarının kilit ismi olan Rıza Sarraf’ın sahibi olduğu Royal Holding ilk 100’e girmedi. Tapelerde ismi çokça geçen ve hükümetten pek çok ihale alan Mehmet Cengiz’in başında olduğu Cengiz Holding, listeye 49’uncu sıradan girebildi. Yine hükümete yakınlığı ile bilinen ve 3. havalimanı ihalesini alan IC Holding de listede hiçbir şirketi ile yer almadı. Kemerköy ve Yeniköy Termik Santralları’nın ihalesini 2 milİlk 100’e bakıldığında yar 671 milyon dolara alan İÇDAŞ ise Merkez Bankası, 86. sıradan listeye dahil oldu. ödediği 889 milyon 835 bin 346.20 lira ile 2013’ün kurumlar vergisi şampiyonu oldu. Listede bir başka dikkat çeken Bunun en önemli nedeni nokta ise perakende şirketleri ile geçen yıl genelinde Türk alkol ve tütün üreten şirketlerin Lirası’nın yüzde 18 değer yitirmesi oldu. Piyasaların oysayısı oldu. Listede Lc Waiki nak olduğu dönemde yüksek ki 19’uncu, BİM 22’nci, Mig fiyattan döviz satan Merkez ros 36’ncı, Mey İçki 28’inci, Bankası’nın kur farkı gelirleri, Philip Moris Sa 46’ncı sıra kurumlar vergisi rakamlarına da yansıdı. Merkez, daha da yer aldı. Listedeki 23 kuruluşun 2013 önce devalüasyon yılı olan yılında 100 milyon liranın üze 2001’de ve krizin yükseldiği 2011’de liradaki değer kaybı rinde kurumlar vergisi ödediği nedeniyle vergi şampiyonu anlaşılırken ilk 100’deki en düolmuştu. şük vergi tutarı 25 milyon 459 bin Listede bankaların ağırlığı da dikkat çekti. İlk 10 44.28 lira oldu. Listedeki en diksırada bankaların 3’ü kat çekici diğer bir şirket ise Akkuyu kamu bankası olmak Elektrik Üretim AŞ oldu. Mersin’de üzere 7 banka yer yapımı devam eden Akkuyu NGS 56.2 aldı. İlk 100’e milyon TL ile listeye 39’uncu sıradan giise 18 banka riş yaptı. Rekortmenler listesinde ilk 100’e gigirdi. Başbakan Erdoğan’ın ağır eleştirilerine hedef olan Merkez Bankası kurumlar vergisinde rekor kırdı ‘Merhametsiz!’ AKP iktidarının ekonomi politikalarını betimleme amacıyla son haftalarda kullanılmaya başlanan merhametsiz büyüme kavramı yaşanmakta olan düşünsel değişimin de çok ilginç bir izdüşümüdür. Merhamet, acıma anlamına gelir. Bu konudaki yorumlarda anlatılmak istenen acımasızlar da ülkenin kapitalistleri ve AKP iktidarıdır. HHH Kapitalistlerin ister insana ister çevreye karşı olsun, merhametli olmaları istenemez ve beklenemez! Çünkü, işin doğasında kapitalistlerin merhametli olmaları için hiçbir nesnel neden yoktur. Merhamet, kimi sermaye sahiplerinin akıllarına ancak çok aşırı ölçüde zenginleşmelerinden sonra, o da bazen ve belki gelir. Diğer yönden çalışanların da işverenin merhametine sığınmaları, onların gönlünden ne koparsa onunla yetinmeleri düşünülemez. Çalışanlar da kişisel üretkenlikleri ve özellikle de örgütlü güçleri ölçüsünde ürettiklerinden pay alır. AKP iktidarı da eğer kalmışsamerhametini elbette sarmaş dolaş olduğu sermaye için kullanır; ekonominin büyümesini omuzlayan emekçiler için değil! HHH Bu öykünün bir de hak ve özgürlük isteyenleri, bağımsızlığı savunanları ve onların sendikalarını ve örgütlerini yok eden eli kanlı bir özgeçmişi var! AKP’nin mirasçısı olmakla sürekli övündüğü sağcı iktidarlar, 1950’lerin ikinci yarısından başlayarak, ekonomik büyüme ile demokratikleşme arasında bir çelişki varmışçasına davrandılar. Bu anlayışa göre önce ekonomi büyümeli, örneğin kişi başına gelir belli bir düzeyin üzerine çıkmalı, bundan sonra da ekonomik hak ve özgürlüklerin genişletilmesi yoluna gidilmelidir. Bu görüş, demokrasiye ne zaman ve nasıl geçileceği konularında kimin karar vereceği sorusunun yanıtını boşlukta bıraktığından, aslında sakattır; yine de açık ya da kapalı biçimde varlığını sürdürür. Ülkenin en özgürlükçü ve demokratik anayasasına sahip olduğu bir dönemde 12 Mart 1971 askeri darbesine giden süreçte sağcı Adalet Partisi iktidarının bu anayasa ile ülke yönetilemez; bu hak ve özgürlükler elbisesi topluma bol geliyor söylemi ve bununla çok uyumlu bir tutum sergileyen o zamanki Genelkurmay başkanının, anayasada verilen ekonomik ve sosyal haklar ekonominin olanaklarından fazla anlayışıyla darbe yapması, ekonomik gelişme ile demokrasiyi bağdaştırmayan aşırı sermaye yanlısı sağın gerçek geleneksel niteliğinin çok açık bir örneğidir. Sonrasında, 1961 Anayasası’nın sağladığı hak ve özgürlükler, özellikle de işçi hakları büyük ölçüde budanmış; solcuların ve özgürlükçülerin üzerinde devlet terörü uygulanmış, 12 Eylül 1980’den sonra da ülke, haksızlıkların ve hukuksuzlukların karanlığına sürüklenmiştir. Daha sonrasındaysa, o karanlıktan hak ve özgürlükleri genişleterek demokrasi düzlemine çıkma girişimleri büyük ölçüde başarısızlığa uğramıştır. İç ve dış etkenlerle yolu açılan AKP, merkez sağın geleneksel sermayeci özelliğini kendi dar siyasal İslamcı hak ve özgürlük anlayışıyla birleştirerek taçlandırıyor. Sonuçta da 1970’lerden bu yana işçi haklarını çiğneye çiğneye gerçekleştirilen ekonomik büyüme “merhametli” mi olur? HHH Keramet merhamette değildir. Merhamet; ne aşırı sermayeci ve siyasal İslamcı AKP iktidarının, ne de kapitalistlerin kalbinden gelecektir. Bir banka reklamı şube siz bankacılık diyordu. Doğrusu burada da merhamet siz denilmeli! Merhamet; yalnız ve ancak, sizden, hak ve özgürlükler için çok büyük bir özveriyle örgütlü savaşım verenlerden ve böylece emekçiler için elde edilecek somut kazanımlardan gelecektir! Kur farkı rekor getirdi Santral kurmadan vergisini ödedi ren 15 kurum ise isminin açıklanmasını istemedi. Emeklilikte yaşa takılanlar eylemde İstanbul Haber Servisi Emeklilikte Yaşa Takılanlar Türkiye Platformu üyeleri, Türkiye’deki emeklilik sistemini Kadıköy’de yaptıkları yürüyüş ile protesto etti. Emeklilik sisteminin değiştirilmesi gerektiğini belirten platform üyeleri, yürüyüş sırasında taşıdıkları siyah balonları Soma’da yaşamını kaybeden 301 emekçinin anısına havaya bıraktı. Eylemde yapılan açıklamada, emeklilerle ilgili yapılan yasal değişiklikler ile emeklilerin kazanılan haklarının elinden alındığı, anayasal suç işlendiği vurgulandı. Eyleme destek veren CHP İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi “Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da haklarınızı alana dek yanınızda olmaya devam edeceğiz” dedi. u CHP’nin ekonomi raporuna göre, geçen yılın başından bu yana konutta arz fazlası 306 bin 509 adede ulaştı. Bu, son 15 ayda üretilen konutların üçte birinin satılamadığını gösteriyor. Geçen hafta, Financial Times’da, Philip Stevens’in “Xi (Çin Devlet Başkan) ve Putin (Rusya Devlet Başkan) Batı hakkında gerçekten ne düşünüyorlar” başlıklı yorumuna eşlik eden karikatürde, ön planda Xi ve Putin dünyayı birbirlerine top gibi atıp tutuyorlar, arka planda daha küçük boyutta çizilmiş Obama ve Merkel de aradan çıkıp bu topu yakalamaya çalışıyorlardı. Bu yorumda dünya dört köşeli olarak betimleniyor. Bu dört güç arasındaki ilişkiler önümüzdeki dönemde dünya siyasetinin dinamiklerini, halklarının yaşamlarını belirleyecek gibi görünüyor. Bence bu resim eksik, dünyanın bir köşesi daha var: Ortadoğu’dan Afrika’ya kadar geniş bir bölgeyi ateşe veren, Avrupa’da siyasi iklimi etkileyen İslamcı hareket. Son aylardaki duruma bakarak bu resmi doğrulamak olanaklı. Ukrayna krizi ve Rusya’nın Kırım’ı alması, Rusya’ya yaptırımlar uygulamaya gelince, Almanya’da Siemens’in İngiltere’de BP ve finans kesiminin karşı yöndeki lobileri, ABD ve Batı’nın yetersizliğini ortaya koydu. Alman Şansölyesi Merkel, geçen hafta yine, “Rusya’ya karşı düşmanca tavır almanın yanlış olacağını” vurguladı. ABD’nin Polonya ile askeri ilişkilerini geliştirmeye başlaması da uzun dönemli, soğuk savaşı anımsatan bir askeri konuşlanmanın gündemde olduğunu düşündürüyordu. Çin’in Kıta sahanlığı ve güvenlik alanı konularında, Vietnam, Filipinler ve Japonya’yı tedirgin eden girişimleri için Philip Stephens, “Çin’in kararlılığını, ABD’nin kararsızlığını gösteriyor” diyor. Geçen hafta yapılan ShangriLa Güvenlik Konferansı’nda Çinli yetkililer “ABD büyük stratejik hatalar yapıyor. Çin’i düşman olarak düşünmeye başlarsanız sonunda Çin düşmanınız olur” diyorlardı (Wall Street Journal, 01/06/14). ABD Savunma Bakanı Hagel de, “Çin’in tek taraflı girişimleriyle istikrarı bozduğunu” söyledi. Bu sırada Hindistan’da milliyetçidinciırkçı bir parti hükümet oldu. Rusya, Pakistan’a silah satmama uygulamasını tek taraflı olarak kaldırdı, hem de “Pakistan dağılıyor mu” sorusunun gündeme geldiği bir noktada. Deneyimli diplomat Bhadrakumar, “bu durumun Konut çok, talep yok! Ekonomi Servisi Dünya genelinde ev fiyatlarının en çok arttığı 4. ülke olan Türkiye’de emlak balonu tartışmaları sürerken CHP’nin 94. Ekonomik Görünüm Raporu yılın ilk 4 ayında konut satışlarının yüzde 7.5 gerilediğini ve son 15 ayda üretilen konutların da üçte birinin satılamadığını ortaya koydu. Rapora göre, konut satışları ilk 4 ayda 341 bin 463’e inerken ipotekli konut kredisiyle satın alınan konut sayısı yüzde 33.5 gerileyerek 104 bine düştü. Raporda, faizlerdeki artışın satışların düşüşünde önemli rol oynadığı ifade edildi. 2013 ile 2014’ün ilk üç ayı arasında konut piyasasına yeni giren ve kullanma izin belgesi alan daire sayısının yaklaşık 956 bin, yeni konut satış rakamının 649 bin 341 olduğu belirtilen raporda, “Dolayısıyla, 2013’ün başından bu yana arz fazlası 306 bin 509 konut var. Bu, son 15 ayda üretilen konutların üçte birinin satılamadığını gösteriyor” denildi. de özel bir durum yaratmış bulunuyor. Cihat, isyan, gıda fiyatları Dünyanın V. Köşesi ‘Sistemik düzensizlik dönemi’ İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague, geçen hafta Chatam House’da gerçekleştirilen Londra Konferansı’nın açış konuşmasında, “Dünyanın yaşamakta olduğu geçici bir istikrarsızlık dönemi değil. Dünya sistemik bir düzensizlik dönemine girdi” saptamasını yapmıştı. Konferansın web sitesinden izlenebilen panelinin, 1914 ile 2014’ü karşılaştırmaya, “Küreselleşme ve entegrasyon daha fazla istikrarsızlık ve çatışmaya mı yol açıyor” sorusuna cevap aramaya yönelik olması da ayrıca anlamlıydı. “Sistemik düzensizlik” saptaması açık bir biçimde Çin’in yükselmesine, Rusya’nın etkisini yeniden artırmaya başlamasına, ABD ve Batı’nın olaylara yön verme gücünün gerilemekte olmasına ilişkin. Hindistan’ı ABD’ye yakınlaştırarak bölgede yalnızlaştıracağını” düşünüyor. ABD’nin bölgedeki en yakın ittifakı Japonya ise milliyetçi bir hükmet, milliyetçilik eğilimi artan bir nüfusun etkisi, Çin tehdidi algısı altında ABD’ye bağımlılığını azaltmaya, askeri olarak kendi başının çaresine bakar duruma gelmeye hazırlanıyor. Chatam House Konferansı’nın konuşmacılarından Harold James de “Yüz yıl önce böyle bir toplantı yapsaydık aşağı yukarı benzer temaları dile getirirdik” dedikten sonra, yükselen güçlerden, gerileyen güçlerden, güç dengeleme politikalarından söz etti. Ancak bu kez dünyanın bir köşesi daha var: ABD “Büyük Ortadoğu” olarak tanımladığından bu yana Ortadoğu ve Kuzey Afrika başlı başına bir bölge. İslamcı hareketin şiddete dayalı cihat savaşı da bu bölge Geçen hafta Wall Street Journal’da aktarılan bir Rand Corporation araştırmasının bulgularına göre, 20102013 döneminde, cihat projesine bağlı terörist grupların sayısında yüzde 58 artış olmuş. Araştırmada, bu grupların militan sayısının ikiye katlanarak 100.000’e ulaştığı tahmin ediliyor. El Kaide taraftarı grupların saldırıları 392’den yaklaşık 1000’e yükselmiş. Bu yıl bu sayının hızla artmaya devam ettiği de söylenebilir. Libya ve Suriye bir yana, yalnızca Boko Haram’ın eylemlerinde nisandan bu yana bu saldırılarda yalnızca Nijerya’da 500’den fazla insan öldü (Financial Times, 05/6/14); kaçırılan 200 kız öğrencinin kaderi de hâlâ belli değil. Kuzey Afrika, Nijerya, Gana, Mali, Yemen, Somali bu grupların eylemlerinin etkilerini yaşamaya devam ediyor. Ortadoğu’ya gelirsek, hemen kapımızın yanında, Suriye, Irak ve Lübnan gibi üç ülkeyi tek bir savaş alanına çevirmeye başlayan bir savaş var. Bu savaşın yayılmasında, AKP hükümetinin de desteklediği, Türkiye topraklarında rahat rahat dolaşmalarına izin verdiği cihatçı gruplar adeta belirleyici rol oynuyorlar. Söylentilere göre bu grupların en acımasız militanlarının da İngiltere, Fransa, Belçika, Hollanda gibi ülkelerden geliyor olması, bu savaşın geleceği hakkında önemli işaretler veriyor. Bu savaşların, cihatçı grup ların etkinliklerinin geleceği hakkında başka önemli işaretler de var. İstihbarat çevrelerinde gıda fiyatları, siyasi istikrarsızlık eğilimlerine ilişkin çok önemli bir öncü gösterge olarak kabul ediliyor (Foreign Policy, 05/6/14). Ben de geçmişte, bu ilişkiyle ilgili kimi araştırmaları yayımlamıştım. Mayıs sonunda Dünya Bankası, temel gıda fiyatları eğiliminde bu yıl yaşanan önemli gelişmeleri gösteren bir rapor yayımladı. Rapor 2012 Ağustos ayından bu yana gerilemekte olan gıda fiyatları indeksinin, bu yılın başından bu yana belirgin biçimde artmaya başladığını saptıyor. Bu dönemde, genel gıda fiyat indeksi yüzde 4 artarken, buğdayın fiyatı ocaknisan arasında yüzde 18, şekerinki yüzde 13, mısırınki yüzde 12 artmış. Rapor, bu fiyatların, önümüzdeki dönemde, kuraklığın ve genel iklim koşullarındaki değişimin, siyasi etkenlerin de basıncıyla artmaya devam etme olasılığının da yüksek olduğunu saptıyor. Ben de “heç fonların” spekülatif hareketlerini hızlandırıcı etkisini eklemek isterim. Gıda fiyatları kronolojisiyle “Arap isyanlarının” kronolojisi arasında güçlü korelasyon olduğunu gösteren çalışmaları, Suriye iç savaşıyla ülkede patlak veren büyük kuraklık arasındaki güçlü bir ilişkiyi daha önce aktarmıştım. Gıda krizlerinin yarattığı yıkım cihatçı örgütlerin yeni kadro kazanmasını hızlandırıyor. Özetle Büyük Ortadoğu bölgesinde siyasi istikrarsızlıkların hatta savaşların artabileceğini, İslamcıcihatçı hareketin dünyanın beşinci köşesi olmaya başladığını düşünmek olanaklı. Oto pazarı yüzde 25 küçüldü n Ekonomi Servisi Otomotiv pazarı 2014 ocakmayıs döneminde 2013’ün aynı dönemine göre yüzde 25 oranında azalarak, 241 bin adet düzeyinde gerçekleşti. Aynı dönemde otomobil pazarındaki düşüş yüzde 24 düzeyinde oldu ve pazar 178 bin adede geriledi. Otomotiv Sanayi Derneği’nden (OSD) yapılan açıklamaya göre, 2014 ocakmayıs döneminde hafif ticari araç pazarı bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 34 azaldı ve pazar 48 bin adet düzeyine geriledi. 2014’ün ilk 5 aylık döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre ağır ticari araç pazarı yüzde 6 oranında azaldı ve pazar 14 bin 552 adet düzeyinde gerçekleşti. 2014’te 2013 yılı aynı dönemine göre kamyon pazarı yüzde 3 oranında artarak 12 bin 381 adet düzeyine yükseldi, otobüs pazarı ise yüzde 68 gibi önemli oranda azaldı ve 725 adet oldu. Bu azalışta yerel yönetimlerin alımlarını sınırlandırması etkili oldu. Son 10 yıllık ortalamalara göre toplam pazar yüzde 8.4 azalırken otomobil pazarı yüzde 5.7 oranında arttı. Hafif ticari araçlar (HTA) pazarı yüzde 39.7 oranında azaldı, bu araçlarda daralma artarak devam ediyor. Kamyon pazarında yıllık ortalamalara göre değişim olmadı, otobüs pazarı ise yüzde 20.0 oranında düşüş gösterdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle