06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 HAZİRAN 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA [email protected] EKONOMİ 11 ‘AKP’nin ekonomi yönetim anlayışı tıkanma noktasına geldi, faturasını halk ödeyecek’ Faiz çatlağı sarsacak u CHP Milletvekili Umut Oran, Başbakan Erdoğan’ın Merkez Bankası’na ‘faizi indir’ baskısının ardında, 11.5 yıldır şişirdikleri inşaatkonut balonunun patlama noktasına gelişinin yattığını vurguladı. Ekonomi Servisi CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Merkez Bankası’na “faizi indir” baskısı sonucu ekonomi yönetiminde ortaya çıkan ayrışmaya dikkat çekerek, “Ekonomi yönetiminde ortaya çıkan çatlak, buzdağının görünen ucudur. Ekonomi tıkanmıştır, sürdürülemez nitelikteki yanlış ekonomi yönetimi ömrünü bitirmiştir” dedi. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ile Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Erdoğan’ın faiz baskısına karşılık olarak Merkez Bankası’nın bağımsızlığına vurgu yaparken, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi “Başbakan’ın isyanını haklı buluyorum” diyerek Erdoğan’a destek çıkmıştı. Ekonomi yönetimindeki vizyonsuzluk ve keyfiliğin Türkiye’yi büyük yapısal sorunlarla karşı karşıya bırakacağı görüşünü savunan Oran, bunun faturasını tüm halkın ödeyeceğini dile getirdi. Oran özetle şunları söyledi: * Erdoğan’ın Merkez Bankası’na faizi indir baskısının ardında, 11.5 yıldır şişirdikleri inşaatkonut balonunun patlama noktasına gelişi yatıyor. * Ekonomiyi tamamen sıcak paraya bağımlı hale getirip; ağır borç yükü altına soktular, inşaata dopingle ekonomiyi canlı tuttular. * ABD Merkez Bankası’nın kararları ile sıcak para musluklarının kısılması ve 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonları sonrasında artan siyasi risk – azalan güvenin etkisiyle dövizde yaşanan sıçramaya şok faiz artışı ile cevap verilmişti. * Yükselen finansal maliyetler kredi fiyatlarına yansıdı, bu durum piyasada durgunluğa yol açtı. İnşaattaki saadet zinciri bozuldu. Daireler satılmıyor, konut stoku elde kaldı. Şimdi Erdoğan telaşla “faizleri indirin!” diye feryat ediyor. * Faizde sert bir indirim, dış muslukların iyice kısılması, zaten yük sek olan dövizin fırlaması demek. Bu durumda cari açık finanse edilemez, borçlar döndürülemez, aşırı dış borçlu reel sektör ve bankaların mali yapısı bozulur, şirket iflasları çoğalır, bunun siyasal ve sosyal sonuçları ağır olur. * Bu vahim tablo karşısında bazı bakanlar otokrat Erdoğan’a karşı artık sesini yükseltme noktasına gelebildi. Dinamiklerini anlamadığı ekonomiyi keyfi biçimde emirle yönetmeye devam edeceğini sanan Erdoğan her alanda giderek daha da otoriterleşirken, ekonomi hızla kötüleşirken, ekonomi yönetimindeki çatlak daha da büyüyecek. Sermayeciliğin Böylesi! Üç hafta önce bu köşede T. Piketty’nin, gelişmiş kapitalist ülkelerdeki servet ve gelir dağılımı eğilimlerinin tarihsel istatistiklerinin karşılaştırılmasına dayanan 21. Yüzyılda Kapital adlı yapıtından Türkiye için de dersler çıkarılabileceği belirtiliyordu. Ancak araya giren Soma acısı ve kurtkuzu olayı konunun yazılmasını geciktirdi. HHH En baştan belirtmeliyim ki, istatistiklerin yetersizliği, Türkiye ekonomisinde servet ve gelirin geçmiş yıllardaki gelişmelerini izleme olanağı vermiyor. Bu durumda yapılabilecek olan, kimi göstergeler eşliğinde şimdiki duruma bakmaktır. Elimizde iki veri var; vergiler ve dolar milyarderleri sayıları. Türkiye’nin vergi düzeni tümüyle sermaye yanlısıdır, adaletsizdir. Örneğin 2013’te toplam vergi gelirleri 367.5 milyar liraydı. Bu toplamın yalnızca 78.7 milyar lirası, yüzde 21.4’ü, yani yaklaşık beşte biri gelir vergisinden, kalanı çok büyük bölümüyle varsılyoksul ayırımı yapmayan dolaylı vergilerden oluşuyor. Asıl acı gerçek bundan sonra başlıyor; gelir vergisinin yüzde 67.1’ini ücretliler ödüyor. Bitmedi; 5.5 milyon asgari ücretli, gelir vergisinin yüzde 11.08’ini öderken, beyanname veren 4 milyon 39 bin gelir vergisi mükellefi de 5.6 milyar lira ile toplamın yalnızca yüzde 1.53’ü (yazıyla yüzde bir buçuk) kadar vergi ödüyor. Kamuoyunda bu yüzde 1.53’ün şampiyonları konuşuluyor; oysa asıl vergi şampiyonu Şükrü Kızılot’un da yazdığı gibi ücretlilerdir. (Hürriyet, 5, 7 Mayıs) Türkiye yüksek gelir sahiplerinden vergi almadığı için bütçe açığını yüksek faizle borçlanarak kapatıyor; o kadar ki 2014 merkezi yönetim bütçesinden yılda 52 milyar lira faiz ödenecektir. Yıllardır yüksek faiz ödemeleri nedeniyle bütçeden başta eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik olmak üzere en temel kamu hizmetlerine yeterince ödenek ayrılamıyor. HHH Vergi adaletsizliğinin kaçınılmaz bir sonucu olarak Türkiye dolar milyarderi üretiyor, bu konuda rekorlar kırıyor. Forbes dergisinde yayımlandığına göre, AKP iktidara geldiği 2002’de dünya dolar milyarderleri arasında yer alan Türk vatandaşlarının sayısı yalnızca 6’ydı. Bu sayı 2013’te yedi katından fazla bir artışla 44’e çıkmış bulunuyor. Oysa aynı dönemde dünyadaki dolar milyarderi sayısındaki artış oranı bizdekinin yarısı dolayında kalıyor! Bu bağlamda çok önemli bir nokta daha var. 2013’te Türkiye’nin en zenginlerinin sayısı bir önceki yıla göre yüzde 8.4 artarken, servetleri yüzde 10.5 büyüyor. (Cumhuriyet portal, 13 Mayıs) Geçen yıl Türkiye ekonomisi yüzde 4 oranında büyüdüğüne göre sermaye kesiminin kazançlarının büyüme oranı, ülke ortalamasının 2.6 katıdır; iki buçuk katından daha fazladır. Gelir eşitsizliği derinleşiyor ve kalıcılaşıyor. Üstelik, yüksek gelirler üretimden ve gelecekte ekonomiyi büyütecek olan ileri teknolojiden değil, özelleştirme yağmasından, artık yüzde 95’i adamına göre dağıtılan devlet ihalelerinden, kent rantlarından ve sermaye üzerindeki denetimlerden tümüyle vazgeçilmiş olmasından kaynaklanıyor. Bu fotoğrafa bakıp AKP’nin emeğinden başka geçim kaynağı olmayanların yararına bir iktidar olduğunu öne sürebilmenin gerçekle hiçbir yakınlığı yoktur. HHH Bu aşırı sermayeci ekonominin kendisi sakattır, uzun dönemde sağlıklı bir biçimde büyüyemez. Dahası, bu ekonomi politikasıyla, genişletilmesinden vazgeçtik, olduğu kadarıyla bile hak ve özgürlükler özümsenip yaşatılamaz; var olanlar da iktidar sahiplerinin eliyle kolayca yok edilir! AKP ekonomisinin gerçek tehlikesi budur! Gençlere bütçe yok u Nüfusun yüzde 17’sini oluşturan gençlere, Türkiye’de kamu harcamalarının GSYH’ye oranının yüzde 1’inden bile az pay düşüyor. Ekonomi Servisi İstanbul Bilgi Üniversitesi STK Eğitim ve Araştırma Birimi ile Gençlik Çalışmaları Birimi tarafından hazırlanan “STK’lar İçin Gençlerin Güçlendirilmesine Yönelik Harcamaları İzleme Kılavuzu” , nüfusun yüzde 17’sini oluşturan 1524 yaş arasındaki gençlerin, Türkiye’de kamu harcamalarının GSYH’ye oranının sadece yüzde 0.42’sini alabildiğini ortaya koydu. Araştırmaya göre, gençliğe spor, toplumsal hayata katılım, barınma, eğitim, eğitimden işe geçişte destek sağlayan kurumların harcamaları 2012’de 5 milyar 764 milyon 391 bin 220 TL oldu. Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) içinde, gençleri güçlendirmeye yönelik yapılan harcamaların payı ise 0.42 olarak hesaplandı. Araştırma sonucunda “1524 yaş grubundaki gençlerin kamunun sunacağı hizmetlerle karşılanabilecek çeşitli ihtiyaçları bulunmaktadır. Bu ihtiyaçların karşılanması kamunun en temel görevlerindendir. Nüfusun neredeyse yüzde 17’sini oluşturan gençlerin, kamu bütçesinde neredeyse görünmez olduğunu söylemek mümkün” denildi. Türkiye’nin geleceği olan gençlerin güçlendirilmesi için devletin yaptığı harcama gülünç boyutlarda Çalışanlar adil yönetici istiyor Ekonomi Servisi Kariyer.net’in yaklaşık 4 bin kişiyle yaptığı ankete göre çalışanların yüzde 52.57’si yöneticilerinden öncelikle dürüst, şeffaf ve adil olmalarını bekliyor. Kariyer.net Genel Müdürü Yusuf Azoz, “Kişisel değerlerin ön plana çıktığı bu soru, çalışanların iş yaşamında en çok eksikliğini duyduğu unsuru su yüzüne çıkarıyor” dedi. Ankete göre yüzde 88 gibi çok büyük bir oran yabancı yöneticiyle çalışmak isterken, yüzde 71 hâlâ erkek yöneticiden yana. Eğitim almayanın işi daha zor Araştırmaya göre tüm genç nüfusun yüzde 30’unu oluşturan “eğitim alan gençler”, 2012’de gençlerin güçlendirilmesine yönelik yapılan harcamaların yaklaşık yüzde 68’ini alıyor. “Eğitim dışındaki gençler” genç nüfusunun yüzde 70’ini oluşturmalarına rağmen, gençlerin güçlendirilmesine yönelik yapılan harcamaların içinden aldıkları pay yüzde 32 ile sınırlı kalıyor. Mayısta ihracat Ekonomi Servisi İhracat, mayısta nisan ayına göre yüzde 1.9 artışla 13.412 milyar dolar oldu. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, nisan ayında ihracat 13 milyar 153 milyon dolar olarak gerçekleşmişti. TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, mayıs ayı toplam mal ihracatının önceki yılların Türkiye İstatistik Kurumu mayıs ayı rakamlarını geçtiğini belirterek, ihracatta mayıs ayı cumhuriyet rekorunun kırıldığını söyledi. İhracat, 2014 yılının ilk 5 ayında ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 8 artışla 67 milyar 93 milyon dolar düzeyine ulaştı. Son 12 aylık ihracat yüzde 1.7 artışla 156.145 milyar dolar oldu. 2014’te mayısta en fazla ihracatı, 2.54 milyar dolar ile otomotiv endüstrisi yaptı. Otomotiv endüstrisi ihracatı mayıs ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 11.5 oranında artış gösterdi. Geçen ay en fazla ihracat yapılan 3 ülke sırasıyla Almanya, Irak ve İngiltere oldu. Türkiye’nin en büyük dış pazarı olan Almanya’ya ihracatla yüzde 25 artış yakalandı. Öte yandan Büyükekşi TİM Başkanlığı’na tekrar aday olacağını açıkladı. yüzde 1.9 arttı Wavin Pilsa 20 milyon dolar yatırım yapacak SAVAŞ KÜRKLÜ ADANA Dünyanın lider plastik boru üreticisi Wavin Group bünyesindeki Wavin Pilsa, çözüm ortaklarına ve geleceğin tesisatçılarına eğitim konusunda destek vermek amacıyla Wavin Pilsa Adana Fabrikası’nda kurulan ve sektörde bir ilk niteliğindeki Wavin Academy Eğitim Tesisleri’ni hizmete soktu. Wavin Group’u bünyesinde bulunduran Mexichem Yönetim Kurulu Başkanı Juan Pablo del Valle Perochena açılışta yaptığı konuşmada yıllık 200 milyon TL ciro ile başarılı bir grafik yakaladıkları Türkiye’de 2014 yılında 20 milyon Avro yatırım yapmayı planladıklarını söyledi. Perochena, Wavin Academy ile ilgili ise “Burada tüm dünyadaki tesislerimizde edindiğimiz bilgi ve tecrübe ile daha çok başarılı üretim ve çalışmalar yapacağız” dedi. Wavin Pilsa Genel Müdürü Orhun Çapanoğlu da, halen yüzde 10 olan pazar paylarını daha da artırmayı hedeflediklerini, 26 ilde 6 bin 550 çalışanıyla üreten, hizmet veren tesislerde yılda 10 bin kişiye bir ve 7 günlük periyotlar halinde boru işleme ve döşeme konusunda eğitim vereceklerini, katılanlara sertifika sunulacağını söyledi. İşyerleri depreme hazır değil Ekonomi Servisi Yenibiris.com’un ofislerin bina güvenliği ve çalışanların depreme hazırlıklı olup olmadığı üzerine gerçekleştirdiği ankete katılan 3 bin 240 çalışanın yüzde 72’si “Çalıştığınız binanın depreme dayanıklı olduğunu düşünüyor musunuz” sorusuna “hayır” cevabını verdi. Çalışanlar deprem anında ne yapacağını bilmiyor. Şirketlerin çok azı çalışanlarını bilgilendiriyor. “Çalıştığınız şirkette depremle ilgili bir eğitim verildi mi” sorusuna katılımcıların yüzde 85’i “verilmedi” yanıtını verirken “Verilmesi planlanıyor” şıkkını seçenlerin oranı ise yüzde 1’de kaldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle