04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 MAYIS 2014 SALI 8 n Baştarafı 1. Sayfada HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK GÜNCEL sollayan veya sollayacak olan ne Türkiye’de ne de dünyada bir başka siyasal ekip bulabilirsiniz. Örnek mi arıyorsunuz, bakın şu Cumhurbakaşkanlığı adaylığı sürecine. Sanki RTE yıllardır gözünü Çankaya’ya dikmemiş, Abdullah Gül’ün görev süresinin biteceği yılı ve günleri dört gözle beklemiyor. Üstelik aylardır Çankaya’ya pek o kadar iştihalı değilmiş havası basıyor kamuoyuna.. Ama sanki cumhurbaşkanı olmaması işareti almak için partisinden, vekillerinden, il başkan ve kongre delegelerinden ve şimdi de anketlerle halktan bir hayır, sen bize Başbakanlık’ta lazımsın yanıtı almayı bekliyor. Bu istişari koşuşturmalar baştan aşağı palavra, asıl amacı örtme girişimleri.. Hele bir seçilsin, hiç kuşkunuz olmasın cumhurbaşkanı adaylığına öncelikle partimin bütün kademeleri ısrar etti… Yetinmedim. Halkımızın görüşünü almak için anketlere başvurdum. Nihayet, halkımızın şu kadar oyu ile Çankaya’ya çıkmam, tepeden yine insanların, toplulukların canına okumaya devam etme kararı çıktı. Başka nasıl davranabilirdim; halka, parti kademelerine karşın, hayır cumhurbaşkanı olamam, diyebilir miydim, diyecektir. HHH İkiyüzlüğün sınırı yok. Halkı uyutarak sanki Türkiye seni istiyor, diye sürekli bağıran yalaka taraftarın zorlamasıyla Çankaya’ya çıkmak zorunda kalmış gibi…. Cumhurbaşkanı olunca anayasadaki partisiz ve tarafsız cumhurbaşkanı kimliğini kapıda bırakarak…fiili olarak yine AKP genel başkanlığını, başbakanlığı yürüteceğini şu sıra kendisi söylemiyor; ama, çevresi RTE’nin Çankaya’da devleti de partiyi de tek elden idare etmeye kararlı olduğunu durmadan yayıyor. Peki ama RTE’nin anayasanın açık hükümlerine karşın tarafsızlık, partisizlik gömleğini çöp sepetine atmasına kim, hangi kuvvet veya hukuksal güç karşı çıkacak? Daha bugünden devletin bütün kurumları teslim bayrağını çekmiş bir tablo sergiliyorlar. Daha bugünden RTE’ye sadık hukukçular, örneğin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı Köşk’te yarı başkan durumundadır diyor. Yani kurulacak hükümeti denetlemek, bakanları atamak veya yukarıdan şu şu konularda, tabii başkanlığına yol açacak yasaları Meclis’e getirmesi ve AKP çoğunluğunun oylarıyla kabul edilip önüne gelmesi emrini verebilir görüşü ağırlık kazanıyor... Tekrar soruyorum: Tepedeki demokrasiye inanç değeri zaten düşük olan Cumhurbaşkanı RTE’nin bu yasaları şak diye onaylamasını ve elinde esasen var olan tek adamlık gücünü yasalarla onarıp kuvvetlendirmesini, örneğin AKP çoğunluğundaki parlamento mu, sesi soluğu bir gün duyulur duyulmaz yalaka TV’ler ve medya ile ağzı kapatılan ve bir türlü ulusal hiçbir konuda bir araya gelip anlaşamayan muhalefet partileri mi önleyecek? Hele zaten susturulmuş, korkudan sütunlarından çıkamayan medya mı? Güldürmeyin insanı! HHH Sıra geldi babaların aklanmasına. O da gün sayıyor. Dört AKP bakanı ile ilgili AKP’nin tabii işine gelen içerikteki önergesi dün Meclis’te tartışılacaktı. Amaç, dört bakanın rüşvete bulaşıp bulaşmadığını onca kasalar dolusu Avro’larla açıklanan kanıt değerinde telefon kayıtlarına karşın araştıracak bir komisyon kurulup kurulmamasına karar vermeye yönelik. Bu satırlar yazıldığı sıradaki görüşmeler sonunda soruşturma komisyonu kurulmasına, hatta AKP oyları ile karar verilse ne yazar? Bu bile AKP’nin çoğunlukta olacağı komisyondan dört bakan hakkında soruşturma açılmasına gerek olmadığı olası kararı çıkmasını kim engelleyebilir? HHH AB Türkiye Delegasyonu Başkanlığı’na getirilen İtalyan Stefano Manservisi hem nalına hem mıhına saptamalar yapan son açıklamalarında, internet, HSYK, MİT yasaları, Twitter ve YouTube yasakları kaygı verse de “Ben” diyor”, “Türkiye’nin otoriter bir yönetimde olduğunu düşünmüyorum.” AB açısından önemli olan rüşvet ve yolsuzlukları yargının gün ışığına çıkardığını görmekmiş. Çok doğru, lakin yeni delegasyon başkanı yargının ve emrindeki polisin 17 Aralık depreminden sonra getirildiği duruma, komplo mu değil mi bilemem, diyor ve buna karşın hâlâ gerçekleri güvenilir bir soruşturmanın ortaya koyacağını söylüyor. Ne ki Bay Manservisi, yargının ve polisin, gerçeklerin ortaya çıkarılmaması için baştan aşağı budandığını anımsamıyor ve… ….RTE’nin kaygı veren yasaları otoriter bir rejim uğruna çıkardığını …Türkiye’de yalaka medya, bilim adamı ve sözcüleri dışındaki çoğunluğun; RTE’nin devletin bütün kurumlarını, tabii zaten suspus ettiği orduyu, parlamentoyu, başına Gül’ü bile getirip getirmemekte tereddüt ettiği bir başbakanla hükümeti, partiyi yukarıdan, tek elden yönetmeye hazırlandığını hâlâ otokratik amacın dışında görüyorsa Bay Manservisi’ye, bırak idarei maslahatçı demeçleri de sadede gel demekten başka çare kalmıyor. Tabii Tanrısı akıl fikir ihsan eylesin demek dışında! Çocuğa dokunan yanacak!.. İdam yok, 39 yıllık müebbet var, cinsel suç terör suçu gibi olacak FIRAT KOZOK ANKARA Çocuk cinayetleri ve istismarına karşı ağır cezalar getiren tasarı Bakanlar Kurulu’nda imzaya açıldı. Türk Ceza Yasası’nda yapılacak değişiklikle cinsel saldırıya uğrayanlarda “ruh sağlığının bozulup bozulmadığı” yönünde ayrım yapılmayacak. Cezalar kademeli olarak yarı yarıya artırılacak. Çocuklara karşı işlenen bir suçtan dolayı ağırlıştırılmış müebbet hapis alanlar, bundan sonra 30 yıl yerine 39 yıl, müebbet alanlar, 24 yıl yerine 33 yıl cezaevinde kalacak. Yapılacak düzenlemeyle cinsel suç işleyenler de terör suçluları gibi aldıkları cezanın en az 4’te 3’ünü yatacak. Bu cezanın bir bölümü terör suçluları tek kişilik hücrelerde geçecek. Yine bu suçlular için “psikolojik ve biyolojik” tedavi yöntemleri de gündeme geliyor. Ancak bu başlığın içerisinde “hadım” işlemi yok. Başbakan Erdoğan, çocuk cinayetlerine ilişkin yaptığı açıklamada, “Gönlüm idam diyor ama yasada yok” şeklinde konuşmuştu. Erdoğan, cezaların artırılması yönünde Adalet Bakanlığı’na talimat verdiğini, konuyu kısa sürede gündeme getireceklerini açıklamıştı. İşte o çalışma Bakanlar Kurulu’nun dünkü toplantısında masaya yatırıldı. Hafta içerisinde TBMM’ye sevk edilecek tasarıda yer alan bazı düzenlemeler şöyle: l Basit ve daha ağır cinsel saldırılar için verilen cezalar kademeli olarak artırılacak. l Beden ve ruh sağlığının bozulması hali cezayı artırıcı bir neden olmaktan çıkarılacak, suçun temel şeklinde ceza artırılacak. l Cinsel taciz suçunun çocuğa karşı kamu görevinin sağladığı kolaylıktan işlenmesi ya da posta ve elektronik haberleşme araçlarının sağladığı olanaklarla işlenmesi durumunda yine cezalar artırılacak. l 15 yaşını bitirmiş yetişkinler tarafından kandırılarak veya ikna edilerek cinsel ilişkiye girilmesi durumunda sanığa verilecek ceza artırılacak. Türk Ceza Yasası’na ilk kez “Ensest” tanımı da girecek. l Cinsel suçlardan hapis cezasına mahkum olanlar için tıbbi tedaviye tabi tutulmaları, mağdurun bulunduğu yerlere yaklaşmaktan uzaklaştırılmaları gibi önlemler de yeni kanunda yer alacak. GÜNDEM n Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Köşk zirvesi AYŞE SAYIN ANKARA CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda görüşüne başvurduğu eski Genel Başkan ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, muhalefetin “ortak aday” göstermesi için girişimde bulunulmasını istedi. Kılıçdaroğlu’nun MHP’nin “ortak adaya mesafeli olduğu”nu belirterek ortak aday çıkarmanın zorluğunu dile getirdiği ancak Baykal’ın “Denemek lazım, temaslar kurulunca bu tavır değişebilir” görüşünü ilettiği öğrenildi. Edinilen bilgiye göre görüşmede Baykal, AKP’nin büyük olasılıkla Başbakan Tayyip Erdoğan’ı, o olmazsa cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü yeniden aday gösterebileceğine dikkat çekti. Baykal’ın, “AKP kendi adayını gündemde tutarak, bir anlamda muhalefeti oyalıyor. Biz bir an önce aday konusunu netleştirerek önümüze bakmalıyız. Oyalanmamalıyız. Meclis’te MHP ve HDP’nin de üzerinde uzlaşabileceği bir isim arayışı için temasBaykal, geçen cumartesi lara başlanmalı. Şimdiden partilerin amcasını kaybeden CHP likendi adaylarını isimlendirmeleri, o derine başsağlığı da diledi. adayları etkisizleştirir, çürütür” görüşünü dile getirildiği öğrenildi. AKP’nin “kemik oyu”nun yüzde 36 civarında olduğu değerlendirmesi yapan Baykal, son seçimlerde yüzde 6.5’lik oy kaybı nedeniyle Erdoğan’ın da cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda tereddütleri bulunduğuna işaret etti. Edinilen bilgiye göre Baykal, “Muhalefet partileri ortak aday için görüşmeye başlayabilirler. Eğer böyle bir uzlaşma olursa, Türkiye’nin kaderi değişir” dedi. l Zorla evlendirilmeye ilişkin düzenlemelerde evlenme yaşına ulaşmış kişilerin baskıyla istemedikleri kişilerle evlendirilmeleri suç olacak. Bu kişilere 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası verilecek. l Cinsel saldırı ve cinsel taciz suçu kutlama, konser ve miting gibi insanların toplu halde bulundukları alanlarda gerçekleşirse ceza oranı da artırılacak. Mevcut düzenlemede, 2 ile 7 yıl arasında öngörülen cezalar yarı yarıya artırılacak. ılbaşı tacizcilerine 15 yıla kadar hapis Y aşbakan ‘yüreğim yanıyor’ dedi’ Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, getirilecek düzenlemelerin kamuoyunda vicdanları rahatlatıp rahatlatmayacağı yönündeki soru üzerine “Cezalarda aslolan caydırıcılıktır. Siz 39 yılı az mı sanıyorsunuz” dedi. Bakanlar Kurulu toplantısında Başbakan Erdoğan’ın bu konuda “yüreğinin yandığını söylediğini” anlatan Arınç, “Türkiye’de idam cezasının karşılığı olan cezalar ağırlaştırılmış müebbet olarak infaz ediliyor” diye ekledi. ‘B 18 saldırı düzenlediği iddia edilen ‘Selam’ şüphelileri hâkim karşısına çıkacak İfadeye çağrıldılar CANAN COŞKUN İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 19881999 arasında Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı’nın öldürülmesi olaylarının da aralarında bulunduğu 18 ayrı saldırıyı gerçekleştirdikleri iddia edilen “Tevhid Selam Kudüs Ordusu Örgütü”ne yönelik soruşturmada dosyada adı geçen şüpheliler ifadeye çağrılmaya başlandı. Şüpheliler arasında yer alan ‘Umut davası’ sanığı Abdülhamit Çelik’in de önümüzdeki günlerde savcı İrfan Fidan’a ifade vermesi bekleniyor. İHH Başkanı Bülent Yıldırım, ilahiyatçı yazar Mustafa İslamoğlu, Yenişafak Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, Star gazetesi yazarı Hakan Albayrak’ın da ifadeye çağrılan isim ler arasında yer aldığı, ancak şüpheli mi yoksa tanık olarak mı ifadelerine başvurulacağı bilinmezliğini koruyor. 2011’de başlatılan Selam terör örgütü soruşturması bazı basın yayın organlarında “7 bin kişi dinlendi” şeklindeki haberlerle gündeme gelmişti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da “doğrudan veya dolaylı olarak 2 bin 280 kişi herhangi bir silahlı terör eylemi ya da terör planlamasının olmadığının görülmesine rağmen 3 yıldan fazla dinlendiği” açıklamasını yapmıştı. Soruşturmaya bakan savcılardan Adnan Çimen gazetelerdeki iddiaları yalanlayarak yaklaşık 230 şüphelinin mahkeme kararlarıyla dinlendiğini belirtmişti. Çimen suç duyurusunda bulunarak müfettiş incelemesi yapılmasını istemişti. Soruşturma uzun süre TMK’nin 10. mad desi ile yetkili savcı Adem Özcan tarafından yürütüldü. Soruşturma ile ilgili haberlerin ardından Özcan, Afyonkarahisar Cumhuriyet Başsavcılığı’na atandı. TMK savcılığının kaldırılmasının ardından soruşturma dosyası ‘terör ve örgütlü suçlar soruşturma bürosuna’ nakledilerek, 25 Aralık yolsuzluk soruşturmasını da yürüten savcılardan biri olan savcı İrfan Fidan’a verildi. şey değişmemiş görünüyor. Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın devletçe planlanarak öldürülmesine giden yolun her aşaması başta siyasetçiler ve hukukçular olmak üzere bugünkü kuşaklara da ders olacak niteliktedir. Davanın açılmasından başlayalım. 12 Mart rejiminin en katı günlerinde Türkiye’nin farklı illerinden yakalanıp tutuklanan gençlerle ilgili soruşturmalar başlangıçta ayrı ayrı yürütülüyordu. 12 Mart rejimi bu yöntemle istediği sonucu alamayacağını anlayınca yasaları zorladı ve hukuksuzluk dilinde “amaç suçları” diye tanımlanan yönteme başvurdu. Yani İstanbul sokaklarında bildiri dağıtanla Ankara’da araç yakan, Adana’da eylem yapanla İzmir’de miting düzenleyen kişiler arasında hiçbir bağlantı olmasa da, aynı şeyi amaçladıkları için aynı örgütün üyesi olarak yargılanacaktı. Eylem ne olursa olsun cezası da idama kadar uzanacaktı. İstanbul 1 No’lu Sıkıyönetim Mahkemesi, böyle bir davanın hukuki olmayacağı görüşünü belirtince lağvedildi. Yerine Ankara’da davaya özel bir mahkeme kuruldu. Bir başka deyimle dava açılırken, mahkeme kurulurken hüküm de oluşturulmuştu. HHH Deniz’lere yüklenen suç, kestirmeden anayasayı ortadan kaldırmak olarak tanımlandı. Oysa Samsun’dan Ankara’ya bağımsızlık yürüyüşü düzenlemekten İstanbul’da 6. Filo’ya hayır eylemi yapmaya kadar o dönem gençliğinin başlıca istemi, öncelikle mevcut 61 Anayasası’nın iyi uygulanmasıydı. Onlara göre dönemin yöneticileri, bağımsız Türkiye anlayışını kaybetmişti. Deniz’lerin savunması nasıl bir dünya istediklerini ortaya koyan tarihi bir belgedir. Mahkeme kararını çok önceden verdiği için ne savunmaları dinlemeye ne de avukatların tek tek çürüttükleri delilleri tartışmaya niyeti vardı. Tıpkı bugünkü gibi! 1 yıldan daha kısa süren bu yargılama sürecinin sonucunda 24 Nisan 1972’de idam kararı kesinleşti. Meclis idam kararlarını o kadar hızlı onayladı ki, yerine göre hafta sonu bile çalıştı. Meclis’in önüne gelen idam kararlarında sayının üç olmasının nedeni şuydu; çünkü 1960’da üç kişi idam edilmişti. Menderes, Zorlu, Polatkan’ın intikamını almak için aynı sayıda idam için yeterli sayılacaktı”. HHH Deniz’lerin idamına giden yolda son imza dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ındır. Sunay bu imzayı atmadan önce dönemin Barolar Birliği Başkanı Prof. Faruk Erem, kendisine önemli bir mütalaa göndermişti. Prof. Erem mütalaasında, “İnfazın telafisi imkânsızdır. Anayasanın Meclis’e tanıdığı yetki mahkemelerce verilen ölüm cezalarının yerine getirilmesine karar vermektir. Bu yetki esasında ölüm cezasının yerine getirilmemesi kararının verilmesinde toplanır. Değerlendirmenizi bu yönde yapınız” diyordu. Oysa Cumhurbaşkanı Sunay da verilen karara uymuş ve infaz kararını istem üzerine “ivedilikle” onaylamıştı. Bu onayın ardından infazın önünde hiçbir engel kalmamış oluyordu. 42 yıl sonra bugün Deniz’lerin idamı haklıydı diyen sağduyulu bir kişi bile bulamazsınız. Dahası tarihimizdeki siyasi davaların hiçbiri bugün hayırla anılmamaktadır. Bugünkü davalar da yakın bir gelecekten itibaren tümüyle aynı kaderin parçası olacaktır ve tarih bu davaların hiçbir aşamasını atlamadan gerçeği bütün çıplaklığıyla yeni kuşakların önüne serecektir. Bu ülke topraklarındaki herkesin özgür ve mutlu yaşaması için ölümü göze almacasına büyük bir hayal kuran Deniz’lere bir kez daha selam olsun... İfadeye çağrılan isimler arasında Abdülhamit Çelik’in de yer aldığı belirlendi. Abdülhamit Çelik, Umut davası sanıklarından biriydi. Sanık Abdulhamit Çelik’in “silahlı suç örgütü üyesi olmak” suçundan aldığı 6 yıl 3 ay ceza geçen hafta Yargıtay tarafından onandı. mut davası’ sanığı ifadeye çağrıldı ‘U Genelkurmay: İhraç iddiaları gerçekdışı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı, 30 Nisan tarihinde yapılan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında, TSK içindeki “paralel yapılanmanın tasfiye edilmesi yönünde karar alındığı ve bu doğrultuda, paralelcilerin ordudan temizleneceği” yönündeki haberleri yalanladı. Genelkurmay Başkanlığı’ndan konuyla ilgili olarak yapılan açıklamada şöyle denildi: “Ağustos ayı olağan YAŞ toplantısına yönelik çalışmalar, kurumsal hafıza ve teamüller çerçevesinde ve normal seyrinde sürdürülmektedir. Söz konusu haberler gerçekdışıdır.” Genelkurmay, açıklamanın devam bölümünde ise TSK içinde “etnik ve mezhepsel ayrımcılık yapılmadığını” vurguladı. DEMİRTAŞ AİLESİYLE MAHMUR’U ZİYARET ETTİ MUSA ANTER DAVASI Aygan ifade verecek DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Diyarbakır’da 22 yıl önce Kürt aydın Musa Anter’in öldürülmesi ve yazar Orhan Miroğlu’nun yaralanması olayıyla ilgili özel yetkili Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dosya, Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmişti. Dosyada daha önce verilen ara kararları inceleyen mahkeme, tutuksuz sanık Abdulkadir Aygan’ın İsveç’te bulunduğu gerekçesiyle Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla 2 Temmuz’da ifadesinin alınmasını kararlaştırdı. Dosyada, Hamit Yıldırım tutuklu yargılanırken emekli Albay Savaş Gevrekçi, “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım ve Abdulkadir Aygan ise tutuksuz yargılanıyor. İddianamede, sanıklar hakkında, “taammüden adam öldürmek” suçundan ağırlaştırılmış müebbet, “halkı isyana teşvik” ve “adam yaralamak” suçlarından da 20 yıla kadar hapis isteniyor. O liseli serbest bırakıldı l DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Merkez Yenişehir ilçesinde Erol Böçkün ve eşi Aysel Böçkün, Lise 2. sınıf öğrencisi oğulları M.S.B’nin 23 Nisan günü Lice’de karakol protestosuna götürüldükten sonra ortadan kaybolduğunu belirtmişti. Oğullarının terör örgütü PKK üyelerince dağa çıkarıldığını belirten aile, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önünde oturma eylemi yapmıştı. M.S.B, önceki gece bir otomobille evlerinin yanına bırakıldı. Yalova’ya AKP’li başkanvekili ‘Öcalan özgür olmadan dönmeyiz’ DİYARBAKIR (Cumhuriyet) BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, ailesi ile birlikte Kuzey Irak’ta Mahmur mülteci kampını ziyaret etti. Burada mültecilerin sorunlarını dinleyen Demirtaş, “Öcalan özgürleşmeden dönmelerinin mümkün olmadığını söylüyorlar” dedi. Demirtaş, eşi Başak, annesi Şadiye ve babası Tahir Demirtaş ile Kuzey Irak’a gitti. Demirtaş ve ailesi, daha sonra önceki gezilerinde söz verdiği için Türkiye’den 1990’lı yıllarda Irak’a göç etmek zorunda kalan Kürtlerin bulunduğu Mahmur kampını ziyaret etti. Mahmur Halk Meclisi üyelerince karşılanan Demirtaş, çözüm sürecinde Mahmur kampında kalanların Türkiye’ye geri dönüşünün de tartışıldığını belirterek “Buradaki halkımızın istekleri çok açık ve nettir. Öncelikle önder Apo’nun özgürlüğünü istiyorlar. Öcalan özgürleşmeden dönmelerinin mümkün olmadığını söylüyorlar. Eğer dönüş olacaksa kendi dillerini, kültürlerini, eğitimlerini ve sağlık hizmetlerini anadillerinde almak istiyorlar. Buradaki halkın tek derdi geri dönüş değildir, asıl sorun nasıl dönecekleridir” diye konuştu. Duruşma öncesi gazlı müdahale SİİRT (Cumhuriyet) Kurtalan ilçesinde 16 Aralık 2011’de düzenlenen KCK operasyonunda tutuklanan DİHA Muhabiri Abdullah Çetin’in de bulunduğu 8’i tutuklu 27 kişinin yargılanmasına Siirt 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Duruşma öncesi mahkeme önünde toplanan ve slogan atan kalabalığa polis biber gazıyla müdahale etti. Müdahale nedeniyle pek çok kişi gazdan etkilenerek fenalık geçirdi. YALOVA (Cumhuriyet) CHP’nin adayı Vefa Salman’ın 6 oyla seçimi kazanmasının ardından AKP’nin itirazı üzerine YSK, Yalova’da seçimlerin 1 Haziran’da yenilenmesine karar vermişti. Yalova Belediye Meclisi, seçimlere kadar başkanvekilliği görevini yürütecek kişinin belirlenmesi için dün seçim yaptı. AKP Grubu, Ömer Aslan’ı aday olarak gösterirken, CHP Grubu ise aday göstermeyeceğini açıkladı. 3. turda AKP’li meclis üyesi Ömer Aslan, başkanvekilliği görevine seçildi. Oylama sırasında Başbakan Tayyip Erdoğan’a da 1 oy çıkması tartışmalara neden oldu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle