04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 MAYIS 2014 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Korkmaz’ın öldürüldüğü gece, polisler tarafından dövülüp arabaya kilitlenen Ertay’a ait görüntüler 11 ay sonra bulundu 7 Bagajda işkence görüntüleri çıktı lıklar” olduğu yönünde rapor verildi. Eskişehir Başsavcılığı, soruşturma kapsamında Eskişehir Devlet Hastanesi ve Yunus Emre Devlet Hastanesi’nin güvenlik kamerası görüntülerine el koydu. İşkencenin görüntüleri de güvenlik kameralarından 11 ay sonra çıktı. Radikal gazetesinden İsmail Saymaz’ın ulaştığı görüntülere göre, 2 Haziran gecesi saat 02.29’da Eskişehir Devlet Hastanesi girişine sivil plakalı bir araç yanaşıyor ve içinden 3 kişi iniyor. Sonra aracın bagajı açılıyor. Bagajdan çıkan Ertay topallayarak yürüyor. Bu halde hastaneye götürülüyor. 10 dakika sonra Ertay koluna iki polis girmiş halde yeniden bagaja bindiriliyor. Araç, saat 02.49’da Yunus Emre Devlet Hastanesi’ne varıyor. Ertay, tekerlekli sandalyeyle götürülüyor. Bu sırada koridorda, Ertay’ı getiren iki polis beliriyor. Biri şapkalı iki polis, kısa bir muayenenin ardından Ertay ile odadan ayrılıyor. Odessa Göz Göre Göre Tutuştu Birkaç yıl önce Ukrayna’ya yaptığım ilk geziyi anlattığım dizide; “Şairler ve casusların kenti” demişim Odessa için… Putin ve Obama’nın provokatörleri, casusları ve kiralık askerlerinin, uzmanlarının kol gezdiği kentte hafta sonu yaşanan korkunç gelişmeleri izlerken “Karadeniz’in incisi” diye tanınan kentteki izlenimlerimi hatırlıyorum şimdi… Odessa, aslında baştan böyle kurulmuş… “Karadeniz kıyılarının fatihi” Rus Çariçesi Büyük Katerina, 1789 yılında Osmanlılardan bu toprakları aldığında… burada sadece Hacıbey adında bir kale varmış… Kuzeyde Deli Petro’nun yoktan yarattığı San Petersburg gibi bir kentin benzerini, buraya Karadeniz kıyılarında dikmek isteyen ihtiraslı hükümdar, “Amerika’nın Vahşi Batısı” gibi bu toprakları sıfırdan yerleşime açmış. Ve bu amaçla… Avrupa’nın dört bir yanından her din, dil, millete mensup insanlara davetiye çıkarmış. Gelenleri burada çeşitli şekillerde mükafatlandırmış. Yurt Haberleri Servisi Gezi Di sürükleyerek merdivenlerden indirrenişi sırasında Eskişehir’de Ali İs di. Ertay’ı döven polisler, yüzüne bimail Korkmaz’ın öldürüldüğü gece, ber gazı sıktıktan sonra onu bir aracın bagajına koydu. Ertay’ın iddiasına polisler tarafından sopalarla dögöre kendi aralarında “Bunu vülüp arabanın bagajına kilityok edelim” diye konuşan lenen Tevfik Caner Ertay’a Ertay, 2 Haziran polisler, Ertay’ı daha sonait işkence görüntüleri 11 ay sonra ortaya çıktı. gecesi müdahaleden ra bir hastaneye götürdü. Ertay’ın avukatlarını araAnadolu Üniversitesi kaçıp otoparka ması engellenirken, rapor İletişim Fakültesi öğrensaklandı. Arkasından yazan doktorlara da bascisi Tevfik Caner Ertay, 2 Haziran gecesi düzen gelen 2030 polis, Ertay’ı kı yapıldı. Ertay’ın suç duyurusu üzerine savcılenen eylemde biber gazlı bayıltana kadar dövüp lık soruşturma başlattı. müdahaleden kaçıp otobir aracın bagajına Ertay’a “burun ve elinparka saklandı. Arkasından de kemik kırığı, yüzüngelen 2030 polis, Ertay’ı kilitledi. de yaygın şişlik, sağ göz altekme, yumruk ve copla batında 10x5 santimetre çapınyıltana kadar dövdü. Eskişehir da morluk, sırtında, ensede, baTerörle Mücadele Şubesi’nde görevli 5 polis Ertay’ın kimliğini aldı ve tında ve sol uylukta büyük kızarık Polisler teşhis edilemedi Ertay’ın kayıtlarını inceleyen Ankara Emniyet Müdürlüğü bilirkişi raporunda, “kayıt çözünürlüğünün düşük olması, kayıtların uzak mesafe olması ve şüpheli şahısların yüzünü temsil eden görüntü bilgisinin yeterli düzeyde olmaması” nedeniyle teşhis yapılamadığı ifade edildi. ‘Vahşi Batı’ ruhu Odessa’ya gittiğim yıllarda limana hâkim en görkemli noktada bulunan heyhat sonra oradan taşındığını öğrendiğim! Türk konsolosluğundan az ilerde örneğin, çok ilginç bir sanat müzesi vardı... Müzenin içinde bulunduğu ev vaktiyle buraya İstanbul’dan gelen, Osmanlı Rus savaşında II. Katerina adına casusluk yapan bir Rum kadına aitmiş. Çariçe, “casusluğunun” mükafatı olarak bu zengin malikhaneyi Sofia’ya armağan etmiş… Böyle kolayına servet yapmak isteyen, macera arayan kim varsa…o yıllarda, Çariçe’nin teşvikiyle Odessa’ya akmış. İhtillalerden, savaşlardan, fakirlikten kaçan Almanlar, Fransızlar, İtalyanlar, Yunanlılar, Polonyalılar, Slav ve Yahudiler… buraya dolmuşlar. Odessa böylece baştan benzersiz fay hatları ve tezatlar barındıran bir “mülti külti” kent olarak doğmuş. Yahudi nüfusunun bolluğuna karşın, Yahudi düşmanlığı da kentte örneğin bir o denli eski ve köklü. Yahudiler, ilki 1821’de… defalarca burada “kıyım/pogrom” yaşamışlar. “Vahşi Batı”nın genleri, zamanla buraya Karadeniz’in en ürkütücü “mafya kentlerinden” birini yapmış. Öyle ki rehberler dahi gelen turistleri kentin ciddi bir “mafya karargâhı” olduğuna dair burada uyarıyor. Odessa’da karaborsa her türlü silahın elde edilebildiği herkesçe konuşuluyor. gezi DOktOrlarına Destek ‘Suçsa biz de işledik’ SİBEL BAHÇETEPE Gezi Direnişi sırasında, Dolmabahçe’deki Bezmi Âlem Valide Sultan Camii’nde yaralılara sağlık hizmeti verdikleri için haklarında 8 yıla kadar kadar hapis istemiyle dava açılan Dr. Sercan Yüksel ve Dr. Erenç Yasemin Dokudan’ın da aralarında bulunduğu 255 kişinin yargılanmasına bugün başlanacak. Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve sağlık meslek örgütleri, İstanbul 55. Asliye Ceza Mahkemesi’nde saat 09.00’da başlayacak davanın yarınki duruşmasının ardından 12.30’da adliye önünde değerlendirme yapacak. Aynı gün Gezi olaylarına katılan ve aralarında TTB Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan’ın da bulunduğu 200’ün üzerinde hekim de “Bu suçsa biz de bu suçu işledik” diyerek savcılığa suç duyurusunda bulunacak, kendini ihbar edecek. TTB, İstanbul Tabip Odası, İnsan Hakları Vakfı ve Adli Tıp Uzmanları Derneği, dava öncesinde “Hekimlik yargılanamaz. Hekimler camide, sokakta, hastanede, nerede ihtiyaç varsa oradadır” başlıklı 24 sayfalık bir kitapçık hazırladı. Kitapçıkta “Yasalarınız, genelgeleriniz, yönetmelikleriniz ne derse desin bizler; bu topraklarda bin yıldır olduğu gibi bugün ve bundan sonra da sadece hekimliğin gereklerini yerine getirecek, değerlerimize sahip çıkacak, genç hekim meslektaşlarımızı Çağlayan Adliyesi’nde yalnız bırakmayacağız” denildi. Yargılanan hekimlere destek amacıyla http://www.change.org/tr/ kampanyalar internet sitesi üzerinden “Gezi Hekimleri ve Olağanüstü Durumlarda Hekimlik Yargılanmasın” başlıklı imza kampanyası başlatıldı. Emrah Kırımlı tarafından başlatılan kampanyada 3 binden fazla imza toplandı. Toplanan imzalar, Adalet Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ile Sağlık ve Adalet Bakanlığı’na gönderilecek. Tamamı serbest kaldı Kesinleşen AİHM’nin bu kararına göre, Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs kutlaması yapmanın toplantı ve gösteri yürüyüş hakkının ayrılmış bir parçası olduğunu belirten Vural, AİHM’nin bu kararının iç hukuk bakımından da bağlayıcı bir karar olduğunu vurguladı. Vural, Anayasa Mahkemesi’nin “keyfi ve hukuksuz Taksim yasağına onay vererek, evrensel hukuktan uzak, oldukça milli ve sığ bir karara imza attığını” da savundu. 1 Mayıs’ta polis müdahalesi sonucu gözaltına alınan ve ek süreyle hukuksuz bir şekilde tutuldukları belirtilen 171 kişi sorgularının ardından salıverildi İstanbul Haber Servisi İstanbul’da Taksim’de kutlanmak istenen 1 Mayıs’a polis müdahalesi sonucu gözaltına alınan 171 kişinin tamamı serbest bırakıldı. Savcılık sorgusunun ardından 1’i tutuklanma, 17’si adli kontrol talebi ile mahkemeye sevk edilen 18 kişi de adli kontrol kararı uygulanmadan serbest bırakıldı. İstanbul genelinde gözaltı na alınan 171 kişi önceki gün Emniyet’ten İstanbul Adliyesi’ne sevk edilmişti. Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından gözaltına alınarak mahkemeye sevk edilen 4 kişi ise mevcut delil durumu, yüklenen suçların vasıf ve mahiyeti ve sabit ikametgâh sahibi olmaları göz önünde bulundurularak serbest bırakılmıştı. Güvenlik şube müdürlüğü tarafından gözaltına alınan ve aralarında polisin poşu takarak fotoğrafını çektiği 23 yaşındaki İstanbul Üniversitesi öğrencisi İ.T ile T24 editörü Deniz Zerin’in de bulunduğu 162 kişinin tamamı dün sabah 05.00 sıralarında serbest bırakıldı. Önceki gün gözaltına alınan kişilerin “ek gözaltı süreleriyle” hukuksuz bir şekilde gözaltında tutulduğunu belirten yaklaşık 10 avukat, gözaltıları protesto etmek için geceyi İstanbul Adliyesi’nde geçirmişti. Puşkin ve Ayzenştayn’la anılıyor Odessa’nın bir yüzü buysa, diğer yüzü de Viyana’dan eksik kalmayan… rafine kültür, sanat atmosferi… Kentin “opera” binası, Viyana operasının bire bir kopyası… Sokaklarda, parklarda konservatuvar öğrencileri kendilerinden geçmiş huşu içinde klasik müzik çalıyor. Sanat müzelerinde Kandinsky gibi dünya çapındaki isimlerden, Karadeniz resimleriyle bilinen Ayvazovsky’ye dek pek çok ünlü ressamın tabloları bulunuyor. Kestane ağaçlarıyla çevrili bol gölgeli ve serin Primorsky Bulvarı’na bakan 19. yüzyıldan kalma görkemli oteller, bir vakitler burayı aristokrasinin en sevilen sayfiyesine dönüştüren zengin geçmişi hatırlatıyor. Ünlü Rus şairi Puşkin’in burada geçirmiş olduğu sürgün yıllarında bıraktığı izler, Ayzenştayn’ın unutulmaz sinema klasiği Potemkin Zırhlısı yapıtı ile belleklere kazınan “Potemkin merdivenleri”… Odessa’nın çılgın, korkutucu “Vahşi Batı ruhu” denli, yüksek kültür ve sanattan nasibini alan albenili geçmişini çağrıştırıyor. Taksim yasağı yeniden AİHM’de MUSTAFA ÇAKIR ANKARA 1 Mayıs’taki Taksim yasağı bir kez daha Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşındı. Yasağın kaldırılması için Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvuru “iç hukuk yollarının tüketilmemiş olması” gerekçesiyle reddedilen avukat Sedat Vural AİHM’de dava açtı. Vural başvurusunda, AİHM’nin Taksim yasağını kaldıran daha önceki kararına da dikkat çekti. “Güvercin ürkekliği ne acıdır ki ülkemizdeki yargı dahil tüm kurum, kuruluş ve kişilerin yaşadığı somut bir olgudur” diyen Vural, dilekçesinde, Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla “Evrensel hu kukun, ifade özgürlüğünün birincil ve en önemli aracı barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüş hak ve özgürlüğünün güvenlik anlayışına kurban edildiğini” vurguladı. Vural, Anayasa Mahkemesi’nin AİHM kararlarına ve anayasal hükümlere aykırı olarak Başbakan ve İstanbul Valisi’nin “keyfi uygulamalarına” ortak olduğunu belirtti. DİSK ve KESK’in, 2008’de Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs gösterisine izin verilmemesi ve 1 Mayıs’a katılmak isteyenlere uygulanan şiddete karşı AİHM’de dava açtıklarını anımsatan Vural, bu davanın 27 Kasım 2012 tarihinde ikinci daire tarafından karara bağlandığını, hükümetin de bu karara itiraz etmediğini bildirdi. ÇHD 1 Mayıs gözaltılarına ek süre isteyen savcılar HakkınDa suÇ DuyurusunDa BulunDu: ‘Yeni Yalta düzeni’ kapışması Cuma günü, RusUkrayna yanlıları arasında çıkan çatışmada sendika binasından yükselen korkunç yangının alevlerini seyrederken, Odessa’nın bu iki zıt ruhunu düşündüm… Odessa gibi derin tarihi, siyasi, kültürel fay hatlarının geçtiği bir yerde; vahşetin böyle uygarlığa bir anda galebe çalması çok ürkütücü olmakla beraber beni hiç şaşırtmadı… Ukrayna’daki ilk gezimden itibaren tüm yazılarımda, Karadeniz’deki “büyük güçler dengeleri” başta olmak üzere adı bile “sınır” anlamına gelen Ukrayna’nın yazgısının, hep pamuk ipliğine bağlı olduğunu belirtmişim. 7 yıl önce 2007 Haziranı’nda yazdığım bir yazıda örneğin, “Ukrayna üzerinde kartlar yeniden açılıyor” derken şu sözleri not düşümüşüm: “(2005’te AB’ye giren...) Diğer Doğu Bloku ülkelerine göre, büyük lokma Ukrayna’daki gelişmeleri Brüksel… ‘siperden’ izliyor. ‘Turuncu Devrim’in sahibi Washington… başka önceliklerle meşgul. ‘Kapanın elinde kalmak’ kaderiyle baş başa kalan Ukraynalıları, ancak kendileri kurtaracak. Bunun da ‘olmazsa olmaz’ iki koşulu var: Dışa güdümlü olmayan bir siyasi sınıf ve istikrarlı siyasi sistem. Kiev’de, iki koşulun ikisi de yok!” (“Kiev’de Atılan Zar”, 11/6/2007 Sağnak) “Ukrayna’da Oynan Oyun” ve “Tarihin Karadeniz’in çılgın sularına geri dönüşü çok ürkütücü” dediğim, bir yıl arayla yazdığım diğer yazılarda ise, Turuncu Devrim’den itibaren patlak veren Ukrayna’daki siyasi kapışmanın, sıradan bir siyasi mücadele olmadığını; sonucun, “yeni Yalta düzenini” ve bu düzenle beraber… Karadeniz komşumuzun hangi “yanda” kalacağını belirleyeceğini söylemişim… Ukrayna’da olan hiçbir şey bu nedenle beni şaşırtmıyor. Şaşırdığım tek şey… çıplak gözle görülen bu gerçeklere karşın, Batı’nın nasıl olup da bu savruluş ve sürüklenişe… bu noktaya gelene dek izin vermiş olduğudur. İşlenen suça ortak oldular İstanbul Haber Servisi Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) 1 Mayıs’ta İstanbul Valiliği’nin Taksim’deki kutlamalara izin vermemesi nedeniyle polisin yoğun güç kullanarak gözaltına aldığı kişilerle ilgili ek gözaltı süresi talep eden savcılar ve ek gözaltı süresi veren hâkimler hakkında suç duyurusunda bulundu. ÇHD üyesi avukatlar, savcılar İsmail Uçar, Adem Meral ile hâkimler Rukiye Çelik, Hulusi Pur ve Sevilay Aslantaş’ı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na görevi kötüye kullanma, işkence ve kötü muamele suçuna ihmal suretiyle iştirak suçunu işledikleri iddiasıyla HSYK’ye gönderilmek üzere Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne suç duyurusu dilekçesi verdi. Gözaltına alınan 171 kişinin büyük çoğunluğunun yakalandıkları ilk andan itibaren ekip otolarında, karakolda, hastane veya adliyeye getirilip götürülürken darp edilerek, ters kelepçe takılarak fiziki işkence ve kötü muameleye tabi tutulduğu anlatılarak “Ayrıca sürekli küfür ve hakarete uğrayarak psikolojik işkence görmüşlerdir. Gözaltındakilerin serbest bırakılması veya adliyeye sevk edilmeleri taleplerimiz savcılar ve nöbetçi hâkimlerce hukuki tek bir gerekçe sunulmaksızın reddedilmiş, böylece soruşturma savcıları ve nöbetçi sulh ceza yargıçları işkence ve kötü muamele suçuna ihmal suretiyle iştirak etmiştir” değerlendirmesi yapıldı. Sendikalardan Çelik’e tepki İstanbul Haber Servisi DİSK Genel Başkanı Kani Beko, KESK Genel Başkanı Lami Özgen, aynı konferansta bulunan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’i, 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasına ilişkin açıklamaları nedeniyle eleştirdiler. Bakan Çelik, konuşmasında 1 Mayıs tartışmalarına ilişkin “Taksim’de bu sembolik anmayı yapabilirsiniz diyen idarenin almış olduğu karara sendikalar saygı duymalıdır. 1977’yi unutturalım düşüncesinde değiliz” dedi. DİSK Genel Başkanı Kani Beko, “Unutulmamalı ki hukuk dışı, akıldışı, vicdansız baskılara biat ederek emek mücadelesi yürütülseydi, bugün Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı burada olamazdı” diye konuştu. TOMA kayıtlarına ait rapor dosyada CANAN COŞKUN Elvan soruşturmasına bir süre önce ortaya çıkan görüntüler de girdi Gezi eylemleri sırasında polisin başından gaz kapsülüyle vurarak ölümüne neden olduğu 14 yaşındaki Berkin Elvan’ın yaralandığı sokaktaki TOMA’nın kamerası görüntülerine ilişkin bilirkişi raporu, soruşturma dosyasına girdi. TOMA kamerasından çekilen görüntülere ilişkin Ulusal Kriminal Büro 155 sayfalık bir rapor hazırladı. Raporda TOMA’nın kamerasından çekilen 35 dakikalık gö rüntüye ilişkin bilgiler yer aldı. Berkin Elvan’ın ölümüne neden olan gaz fişeğini ateşleyen failin kim olduğu, görüntülerin savcılık tarafından incelenmesinin ardından belirlenecek. TOMA kamerasının görüntülerine ilişkin daha önce de bilirkişi İlhan Koç tarafından hazırlanan rapor soruşturma dosyasına girmişti. Koç’un hazırladığı raporda, “DVD içerisinde 27 Mayıs 2013 ve 28 Mayıs 2013 tarihli bir TOMA aracına ait ön ve arkadan çekilmiş kamera görüntüleri olduğu anlaşılmıştır. TOMA aracının ön cephesinde bulunan eylemci gruba aracın arkasından gaz fişeği sıkarak müdahale eden çevik kuvvet polisi ekibinin görüntüleri fotoğraflanarak hazırlanan raporda sunulmuştur” ifadelerine yer verilmişti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle