Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 25 MAYIS 2014 PAZAR 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada arkasından yalan da olsa üzüntü ifade eden bir iki cümle söylemesi beklenirdi değil mi? Neden bu iki cinayetten hiç söz etmiyor? Neredeyse sessizliğini taş yürekli diye anılacak biçimde koruyor. Şimdi sürekli bu ölümleri anma girişimlerini, yeni kimi önlemlerin öncü gerekçesi gibi kullanıyor. Bu türden sokak olaylarını adeta kışkırtarak rant peşinde koşanlar olduğunu, yakındır muhalefet partileridir de diyecek, bunu sokak terörü diye icat ettiği yeni bir suç olarak niteliyor... ...ne demek her ölenin arkasından tören yapmak, dediğine göre; insanlığını unutmayanların düzenlediği anma törenlerini de terör suçları içine alacak yasal önlemelere başvurmaya ve... ...toplumsal ifade özgürlüğüne yeni bir faşizan boyunduruk vurmaya hazırlanıyor. Kendi dışında herkesi sçluyor; oysa baş kışkırtıcı kendisi... HHH Diktatör değilim diyor ama diktatör ve diktatörlüğe hevesli kişilere özgü, en ilkel baskı metotlarına başvuran diktatörlere benzemesine yardımcı olacak son konuşmasında öyle değerlendirmeler yapıyor ki, bu sözleri örneğin Almanya Başbakanı Merkel’den, İngiltere Başbakanı Cameron’dan, hatta Putin’den bile asla duyamazsınız. Okmeydanı’nı adeta savaş alanına çeviren polislerin otobüsüne molotofkokteyli atılmış, içeriye düşen bomba nedeniyle polislerin tabii Başbakan’ın anlatımına göre kimileri yanmaya başlamış. Can havliyle otobüsten fırlayan polislere sesleniyor: “Hey benim ikinci ordum, polis evlatlarım. Kollarınız, vücudunuz yandı. Buna nasıl sabrediyor, katlanıyorsunuz” diyor. HHH Oysa sorulması gereken soru şu: Ey demokrasiye inanmış halkımız; her alana her türlü baskıyı yapan, sözde demokrat ve devletin polisini bile halkının üzerine gitmeye kışkırtan bu Başbakan’a nasıl katlanıyor, sabrediyorsunuz? HHH Zaten Başbakan’ın zorba türünden anlayışta olduğunu bilen polis evlatlarından bazıları da otobüsten fırlıyor. Çekiyor devletin verdiği silahı, başlıyor sıkmaya... O sırada cemevinin bahçesindeki törene katılan Uğur Kurt’un, 20 polisin havaya sıktığı iddia edilen kurşunlardan biriyle mi vurulduğu araştırılıyor şimdi. TV’lerdeki polis dizilerini izleyenler bile bilirler ki Uğur Kurt’un kafasından çıkarılan merminin 20 polisten birinin tabancasından çıkıp çıkmadığını bir saat içinde şıp diye saptamak olanaklı. Hangi polisin tabancasından çıkan kurşun Uğur’u öldürdü? Sorun bu! Yoksa sorun, Başbakan’ın teşvik ettiği polisin, atılan molotofkokteyllerine dayanamayıp; “Haytt!.. Bize karşı çıkacak, hükümetime direnip eleştirecek var mı lan” diye tabancasını çekip sağa sola ateş etmesi sonucu Uğur Kurt’un ölmediğini kanıtlamak mı? Göreceğiz. HHH Okmeydanı’ndaki olaylarda şu veya bu nedenle ölen insanımız Başbakan’ın umurunda bile değil. Okyanusun ötesinden Okmeydanı’ndaki olayları yakından izlediklerini içeren ve iki hayat kaybına üzüldüklerini ifade eden açıklama geliyor da; başlarda dedik ya, bizim Başbakan’ın iki ölüme kılı bile kıpırdamıyor. Aksine, bu ölümlerin bir numaralı şüphelisi polisi halkın üzerine gitmeye kışkırtan açıklamalarını TV’den canlı yayında izliyor, dinliyoruz. 1970’lerin sağcı iktidarlarının modası geçmiş söylemlerini, 2014 yılında gelişmekte gecikmiş Başbakan söylüyor. Polisi eleştirenleri de, Okmeydanı olaylarının da birinci sorumlusu olarak hükümeti gösterenleri de, Boğaz’a nazır villalarda (söyleminde ellerinde viski kadehleri demesi eksik) oturup ahkâm keserler, lüks kafelerden âleme nizam verirler, diye suçluyor. HHH Oysa etrafına bir baksa... Sayesinde birden aşırı lüks içinde yaşayan öyle çok gruplar ve pahalı marka satan dükkânlardan çıkmayan, başı örtülü kıçları dar elbiseleri içinde kıvrak öyle Müslüman kızlar görecek ki... Ama bunlara hayret etmez, eleştirmez Başbakan: Onun, din sömürüsü ile zengin olanları, yıllarca gelip geçen iktidarların zulmünde yaşadılar, haklarıdır, diye savunacağından kuşkunuz olmasın!.. HABERLER Karanlık sulara gömülmüş gibiydin. Sessizdin, umutsuz! Bir köle düzeninin tutsağıydın, kurulan tuzaklarda, serin çiy taneleri, yağmur, güneş altında... Toprağın 400 metre derinliğinde! Sesin soluğun kış günlerinde nasıl kesilirse, kanatların kırılırsa, hayatın ağırlığı sırtına binerse, kaygıların yamaçlarında bulursun kendini. Köle düzeninin tutsağıydın sen farkına varmadan. Yaşam hakkı, insanlık onuru, din kıskacı, şiddet, baskı ve zulüm... Namludan çıkan polis kurşunu! Belki bilinmeyen bir kentin kapısında duruyorsun... Mayıs ılık ve yapışkan bir fırtınaya dönüşmüş seyrediyorsun... Kusursuz bir acıyla, hüznün öpüşüyle insanı kucaklayan gökyüzüne bakarken eski bir şarkıyı söylüyorsun! Güneşin ve rüzgârın kollarında uyuyan bir çocuğu seyrediyorsun. Ölen gençleri düşünüyorsun! Öfke ve intikam duygularını körükleyenlerin saldırganlığı karşısında yapayalnız hissediyorsun kendini... Birbirimizi yediğimizin, tümleşemediğimizin farkındasın! Düşünceyle sözcük arasında dolaşmaktan çok yorgun düştüğünü biliyorum senin. Duygularını, acını, hüznünü! Ay bazı geceler alışılmış resimler çizer İstinye’nin lacivert sularında, Avanos’ta, İyonya kıyılarında... Bir yıldız kayar Behramkale’de... Akan uyku değildir geceleyin, hayat kayıp gidiyordur avuçlarının içinden... Bilmem anlatabiliyor muyum! HHH Hava sıkıntılıydı dün sabah senin söylediğin gibi... Doğan Öz’ü, Uğur Mumcu’yu, Musa Anter’i, Ahmet Taner Kışlalı’yı, Hrant Dink’i, Çetin Emeç’i... Tüm faili belli ama meçhul kalan cinayetleri... Onların katillerini... HHH Bu devlet, gelmiş geçmiş tüm iktidarlar hep halka karşıydı... Bugün daha fazla karşı! Demokrasi, özgürlük, hak, hukuk kavramları örtüsüyle bir acımasızlık tohumu yeşerdi... İntikam! Biat kültürü! Benden olmayana iş yok, hukuk yok, adalet yok! Ve bunun adı laik demokratik hukuk devleti! Kepazeliklerle dolu yargılamalar, devlet eliyle işlenen cinayetler, onlara göz yumanlar... Adalet, hukuk duygusunun çiğnendiği bir süreçten geçiyoruz... Aslolan iktidar hırsı, adalet ve hukuk kendilerine, kendilerinden olmayanlara değil! Hrant Dink cinayeti, Malatya Zirve Yayınevi, Ergenekon, Balyoz, KCK, Devrimci Karargâh, Odatv, Poyrazköy davaları sadece birkaç örnek... Din ve iman denilen şeyin tek başına bir anlamı olamaz... Darbeci Paşa, 32 yıl önce “asmayalım da besleyelim mi” der, sandıktan çıkan “polis nasıl sabrediyor, anlamıyorum” diye kükrer... Gaddardır devlet! Sağcı, solcu; dinci, dinsiz; Türk, Kürt, Ermeni, Laz, Çerkez hiç fark etmez... Devlet halkını düşman olarak göremez! GÜNDEM n Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Halkını Ezen Devlet!.. Ölümlerle yatıp ölümlerle uyanıyorduk! Ağlayan çocuklar, analar, babalar... Başından ve çenesinden vurulan gençler! Soma katliamının gerçeğini yazanların üstüne çizik atan iktidar, tekme, tokat, yumruk... O katliam ilkel, ağır, vahşi çalışma koşullarının ürünü değil miydi bu çağda! Evet “akan uyku değil”, aklımızdı aklımız... Düşüncelerimizin darmadağın olması, düşünemeyip insani değerlerimizi yitirmemiz... Bir çiçek atlasında ya da bir deniz suyunda çocukların ellerinde hafif bir dünya gibi duran yaşam sevinci... Emeğimiz, özgürlüğümüz, iş güvenliğimiz! Düşlerimizdeki o denizin köpükleri, öfke dolu bakışlar, “bizden olmayanlar başka kapıya” diyen haykırışlar, ayrımcılık, talan, rüşvet, köle düzeni... Buğulu aynaların, ölmüş alevlerin içinde derin bir sessizliğin anlamı neydi biliyor musun? Yıllar önce “Kocasinan Mezarlığı”nda oğlunun mezarı başında ağlayan anneyi düşündüm. Bir bayram sabahı şehitlikte o anaların, babaların, eşlerin, kaybettikleri çocuklarının, eşlerinin mezarlarına çiçek dikmeleri... Cenazede gerginlik Yurt Haberler Servisi İstanbul Okmeydanı’nda önceki gün yaşanan olaylar sırasında başından silahla vurularak yaşamını yitiren Uğur Kurt, memleketi Sivas’ın Hafik ilçesinde toprağa verildi. Kurt’un cenazesi, İstanbul’dan 5 araçlık konvoy eşliğinde Sivas’ın Hafik ilçesine bağlı Üzeyir köyüne getirildi. Köydeki yakınları tarafından gözyaşları ve ağıtlarla karşılanan Uğur Kurt için cemevinin önünde tören düzenlendi. Kurt’un tabutunun üzerine karanfiller ve Fenerbahçe forması konuldu. Törende konuşan Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez, Uğur Kurt’u kaybetmenin üzüntüsünü yaşadıklarını belirterek bu tür acı olayların bir daha yaşanmamasını diledi. Geçmez, “Şunu herkes bilsin, biz, Türkiye’de kardeşçe yaşamak için sonuna kadar mücadele edeceğiz” dedi. Kurt’un cenazesi, törenin ardından köy mezarlığına defnedildi. Cenazenin defnedilmesi sırasında Kurt’un babası Kemal, annesi Gülnaz ve eşi Narin Kurt ile diğer aile bireyleri fenalık geçirdi. Kurt’un kız kardeşleri Yeliz Boğa ve Filiz Kılıçkaya ise cenazenin defnedilmesinin ardından slogan atan gruba “İstemiyoruz sizi. Gidin buradan” diyerek tepki gösterdi. Bu tepkiyi görüntülemeye çalışan basın mensuplarına gruptaki bazı kişiler, “Çekmeyin” diye bağırınca, Kurt’un bir yakını ile bu kişiler arasında kısa süreli arbede yaşandı. Uğur Kurt’un bazı yakınları ve köylüler, slogan atan grubu köyden uzaklaştırdı. Cenaze törenine, CHP Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, Erzincan Milletvekili Muharrem Işık, CHP Sivas İl Başkanı Ulaş Karasu ile yurttaşlar da katıldı. Okmeydanı’nda polis tarafından vurularak öldürülen Kurt, memleketi Sivas’ın Hafik ilçesine bağlı Üzeyir köyünde toprağa verildi. (AA) Okmeydanı’nda öldürülen Uğur Kurt Sivas’ta toprağa verildi yaşlarındaki bir madenci omzuma dokundu. Daha selamlamadan, “Balbay Abi beni tanıdın mı?” diye sordu. Yüz tanıdık geldi ama bu yörede, yüzlerce bedene mezar olmuş maden ocağının dibinde önceden tanıştığım gençle yolumun nerede kesişmiş olabileceğini kestiremedim. Bereket beni daha fazla zorda bırakmadı, hemen kendisini tanıttı. Silivri yargılamalarının yapıldığı spor salonundan bozma cezaevi içindeki mahkeme salonundaki güvenlikten sorumlu jandarma erlerinden biriymiş. Erler beşer adım aralarla etrafımızı kuşatır, bizi her kimdense korurdu. Ayaküstü o günlerden söz ettik. Askerlik bitmiş, memlekete dönmüş. Maden ocağında iş bulmuş. Kazadan sağ kurtulanlardan... Anlattıklarını dinlerken aklıma onlarca Yemen türküsünden biri geldi: Yemen yolu çukurdandır Karavanam bakırdandır Zenginimiz bedel öder Askerimiz fakirdendir... HHH Elbet madencimiz de fakirdendir... Soma gezisi sırasında, o kısacık zamanda tanıdıklarımız, gözlemlediklerimiz bir yana günlerdir maden faciasının altında kalan hayatların öyküleri yayımlanıyor. Her biri ötekinden yürek burkucu... Zeytiniyle incirini kimlik edinmiş, dağlarından yağ ovalarından bal akan Ege’nin o bereketli toprakları üzerindeki insanlar, umudu toprağın altına gömmüş. Yöre insanlarının hesabı çok basit; 1015 yıl önce, ürettikleri bir kilo tütünle iki kilo et alabiliyormuş. Bugün 250 gram. Tütün, pamuk para etmez olmuş. İnsanlar, hükümetin koyduğu kota yüzünden ekemez olmuş. Hal böyle olunca, maden ocağında çalışmak ayrıcalık olmuş. Öyle ki, son yıllarda aileler kızlarını istemeye gelene, “Oğlunuz madende mi?” diye soruyormuş. Madendeyse, gelir garanti, kız verilir... Ege’nin bereketi için bir başka anlatım şudur: Ayağını toprağın içinde biraz fazla tut, filiz vermeye başlar! Bir bölge böylesine verimli ovalarla, dağlarla dolu olsun, insanları böylesine ilkel koşullarla işletilen bir madene mahkum olsun... Böylesi ancak çok özel bir çabayla başarılabilir... HHH Hükümet her zamanki, kriz ortamında krizin özünün konuşulmasını önleme yöntemiyle Soma gerçeğinin üstünü örtmeye çalışıyor. Ancak bunu yaparken maden faciasından daha derin sosyal enkazlara neden oluyor. Soma faciasının yaraları kanarken Okmeydanı’nda faili meşhur bir provokasyon yaşandı... Toplumsal acılar karşısında iktidar mantığının ne olduğunu en iyi ortaya koyan söylem Kızılay İstanbul Şube Başkanı İlhami Yıldırım’ın sosyal medyada paylaştığı derin görüşleri oldu. “Ya bu ülkede eşek gibi sessizce yaşayacaksınız ya da defolup gideceksiniz” diyen kişi Türkiye’nin en büyük kentinin Kızılay başkanı! Kızılay’ın kendisi afet bölgesi olmuş! Aslında Başbakan’ın polise adeta vur emri verdiği, yaşamını yitiren genç için “Ölmüştür, geçmiştir” dediği bir ülkede Kızılay başkanının başka türlü davranması da beklenemezdi. Kömür karası, ömür törpüsü bir düzende yaşıyoruz. Şu sözü bir kez daha, bin kez daha toplumun belleğine çakmak gerek: Diktatörlük; bir kişinin milyonlarca kişiye zulmetmesi değildir, milyonlarca kişinin bir kişinin zulmüne boyun eğmesidir! ‘Bu ölümü asla unutmayacağım’ İstanbul Haber Servisi Okmeydanı Cemevi’nde polisin açtığı ateş sonucu ölen Uğur Kurt’un cenazesine katıldığı Esma Ceylan’ın kızı Dr. Hülya Hürmet Özcan, olay anını sosyal paylaşım sitesi Facebook hesabında anlattı. Uğur Kurt’un annesinin cenaze törenini hemşeri derneğinin mesajı üzerine öğrenerek cemevine geldiğini anlatan Hürmet Özcan duygularını, “Sadece bir taziyeye gelip de betonun üzerine düşen o gencecik çocuğun görüntüsü yaşadığım sürece gözlerimin önünden gitmeyecek” diye paylaştı. Cenaze töreni yapılan Esma Ceylan’ın kızı Dr. Hülya Hürmet Özcan, Uğur Kurt ile karşılaşmasını ve son anlarını şöyle anlattı: “Binlerce vefat gördüm. Hiçbir insan Uğur Kurt kadar günahsız, sebepsiz ölmemiştir. Gösterici kovalayacağım diye halkının, hem de ibadethanede bekleyen halkın üzerine ateş açan, ateşi açanları saklayan, koruyan, mazur gören, bahane üreten herkes sonsuza kadar cehennem ateşinde yansın.” DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ Türkiye’ye Tayland benzetmesi İstanbul Haber Servisi “Düşünce Özgürlüğü İçin 9. İstanbul Buluşması”nda, dünyanın önde gelen ifade ve basın özgürlüğü mücadelesi veren örgütlerin temsilcileri bir araya geldi. Freedom House temsilcisi Dr. Karin Deutsch Karlekar, “Türkiye ve Tayland gibi ülkelerde bilginin yayılmasına karşı internet ve sosyal medyayı da denetlemeye yönelik kısıtlamalar var” dedi. Açılış konuşmasını Prof. Dr. Turgut Tarhanlı’nın yaptığı toplantıda söz alan Uluslararası Af Örgütü temsilcisi Andrew Gardner, “İfade özgürlüğü, bağımsız ve tarafsız bir yargının olmadığı, özgürlükleri ihlal edenlerin yargılanmadığı bir ortamda mümkün olmaz” dedi. Türkiye’de insan hakları, ifade özgürlüğü, konut hakkı gibi konularda hesap verme mekanizması olmadığını belirten Gardner, “Örneğin Gaziosmanpaşa’da kentsel dönüşümde halk hiçbir şekilde bilgilendirilmeden evlerinden edildi, kapı dışarı edildi. Bu açıkça konut hakkı ihlalidir. Gezi Direnişi’nden bu yana süren polis şiddeti var. Gezi zamanında sadece İstanbul’da 350 kişi suç duyurusunda bulunmuştu ama hiçbir soruşturma başlatılmadı” diye konuştu. “Dünyada Basın Özgürlüğü” raporunda Türkiye’yi “basın özgürlüğü olmayan” ülkeler konumuna indirmesi nedeniyle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hedef aldığı Freedom House temsilcisi Dr. Karin Deutsch Karlekar, şöyle konuştu: “Küresel anlamda genel bir kötüye gidiş olmakla birlikte, bazı ülkelerde son beş yılda olumlu eğilimler var. Olumsuz anlamdaysa hükümetler bir şekilde milli güvenlik, ulusal çıkarlar gibi bahanelerle haberlerin yapılmasını denetlemeye çalışıyor. Bu anlamda bilgi sızdıranlara karşı ciddi cezalar uygulanıyor. Hükümetler de yolsuzlukla ilgili haberleri denetlemekte ısrarcı. Ayrıca Türkiye ve Tayland gibi ülkelerde bilginin yayılmasına karşı internet ve sosyal medyayı da denetlemeye yönelik kısıtlamalar var.” Uluslararası Pen temsilcisi Eugene Schoulgin ise Soma’daki trajedinin herkes için şok edici olduğunu ifade ederek “Çok uzun süre iktidar partisinin politikaları anlayışla karşılandı, ancak durum değişti. Sivil toplum da yeni bir şekilde ayağa kalkmaya ve karşı çıkmaya hazır olduğunu gösterdi” diye konuştu. Sessizce gitti... İstanbul Haber Servisi 22 Mayıs Perşembe günü Okmeydanı’nda çıkan olaylar sırasında yaşamını yitiren Ayhan Yılmaz (42) dün Kâğıthane Berat Camisi’nde ikinci vakti kılınan cenaze namazının ardından Yeni Ayazağa Mezarlığı’nda toprağa verildi. Ayhan Yılmaz’ın babasını 1.5 yıl önce kaybettiği, Okmeydanı’nda annesi ve kardeşi ile birlikte yaşadığı, bekâr ve işsiz olduğu belirtildi. Yılmaz ile aynı mahallede yaşayan Özcan Durdu, “Sakin, kendi halinde bir insandı. Okmeydanı’nda olaylar var diye olayları görmeye gitmiş” dedi. Bazı yakınları Yılmaz’ın akli dengesinin yerinde olmadığını ifade ederek “Olayları görmeye gitmiş. Misketleri toplayıp memurlara veriyormuş” dedi. (Fotoğraf: DHA) Kameramana plastik mermi İstanbul Haber Servisi Ulusal Kanal kameramanı Mevlüt Aydoğan, Okmeydanı’nda önceki günkü olayları izlerken polisin attığı plastik mermi ile başından yaralandı. Akrep olarak anılan zırhlı araçtan atılan plastik merminin sol kulağının arkasına isabet etmesi üzerine yere yığılan Aydoğan, hastaneye kaldırıldı. Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavisi devam eden kameraman Mevlüt Aydoğan’ın sağlık durumunun iyi olduğu öğrenildi. İstanbul Haber Servisi İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu tarafından F tipi cezaevlerindeki hasta tutuklu ve hükümlülerin durumuna dikkat çekmek için yapılan “F Oturması” eyleminde, 22 yıldır cezaevinde bulunan Ali Ekber Oruç’un serbest bırakılması istendi. Galatasaray’da dün 114. kez gerçekleştirilen eylemde yapılan açıklamada, Mehmet Beşir Alto’nun geçen günlerde cezaevinde yaşamını yitirdiğine dikkat çekildi. Açıklamada, müebbet hapis cezası hükümlüsü Ali Ekber Oruç’un genetik, kronik, ilerleyici ve tedavisi olmayan bir kas hastası olduğu, ihtiyaçlarını karşılayamadığı ve konuşamadığı belirtildi. Suça değil, sesimize ortak ol Erdoğan’ın Berkin Elvan için ‘Ölmüştür, geçmiştir’ açıklamasına HDP’den tepki ‘Hesabı sormadan bitmez’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) HDP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Berkin Elvan için “Ölmüştür, geçmiştir” açıklamasına “Ölmüştür ama bitmemiştir. Siz öldürdünüz Berkin Elvan’ı. Biz bu hesabı sormadan bu iş bitmez” yanıtını verdi. Tuncel, parti meclisi toplantısı öncesinde yaptığı açıklamada, Erdoğan’ın Berkin Elvan için yaptığı “Ölmüştür, geçmiştir” açıklamasına “Başbakan’a diyoruz ki ‘Ölmüştür ama bitmemiştir’ Siz öldürdünüz Berkin Elvan’ı. Berkin Elvan’ın sorulmamış hesabı vardır. Biz bu hesabı soracağız. Biz bu hesabı sormadan bu iş bitmez” dedi. “Başbakan’ın polislere yönelik, ‘Siz nasıl sabrediyorsunuz’ şeklindeki sözlerinin ise yeni ölümlere zemin hazırladığını” söyleyen Tuncel, “AKP’nin Alevi politikası, Alevileri öldürmektir. Gezi’de ölenlerin hepsinin Alevi olması tesadüf mü? Okmeydanı’nda cemevine silah sıkılması tesadüf mü? Bir AleviSünni çatışması mı yaratmak istiyorsunuz? Bu çatışmadan çıkarınız nedir” ifadelerini kullandı. “Bu çatışma ölüm demektir” ifadesini kullanan Tuncel, “Nefret söyleminden, ayrılıkçı söylemlerden, Alevi yurttaşlara karşı geliştirilen siyasetin faturasını Türkiye’nin çok acı ödediğini” kaydederek bunun olmaması için Alevi politikasının gözden geçirilmesi gerektiğini söyledi. 5 kişiye 1’er milyon lira ANKARA (AA) Sayısal Loto çekilişinde kazandıran numaralar “9, 17, 18, 20, 37, 41” olarak belirlenirken 6 bilen 5 kişi, 1 milyon 20 bin 250 lira seksen beşer kuruş ikramiye kazandı. Çekilişte 5 bilenler 3 bin 491 lira yetmişer kuruş, 4 bilenler 50 lira otuz beşer kuruş, 3 bilenler 7 lira on beşer kuruş ikramiye alacak. Büyük ikramiye talihlileri kuponlarını Bursa Nilüfer, Samsun Çarşamba, Diyarbakır Yenişehir, İzmir Bornova ve Kocaeli İzmit’ten yatırdı.