26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 MAYIS 2014 PAZAR 16 PAZAR YAZILARI Singapur’da terörist, Endonezya’da baştacı Belçika, hükümet krizini Dehaene’sız çözmek zorunda B elçika’da bugün gerçekleştirilecek olan Avrupa Parlamentosu (AP), Federal ve Bölgesel seçimlerde 105 Türk kökenli yarışıyor. Belçika’da AP’ye 21, Federal Meclis’e 150, Flaman Bölge Parlamentosu’na 124, Valon Bölge Parlamentosu’na 75 ve Brüksel Bölge Parlamentosu’na 89 ve Alman Topluluğu Parlamentosu’na ise 25 temsilci seçilecek. 7’si AP, 28’i Federal ve 70’i Bölge Parlamentoları için olmak üzere toplam 105 Türk kökenli aday seçimlerde tercih oyları ile seçilmek için mücadele ediyor. AP’ye 4 Flaman, 3 Frankofon partilerden olmak üzere 7 Türk kökenli aday olurken Belçika Federal Parlamentosu için 17’si Flaman partilerden, 11’i Frankofon partilerden olmak üzere 28 Türk kökenli listelerde kendilerine yer buldu. Flaman Parlamentosu’na seçilmek için 26 Türk kökenli, Valon Parlamentosu’na ve bölge hükümetlerin yetki alanları farklılık gösterirken özellikle 6. devlet reformları ile bölge hükümetleri yetkileri arasına işsizlik politikalarını belirleme, çocuk parasını yönetme gibi halkın günlük yaşamını doğrudan etkileyecek bazı yetkiler eklendi. Adalet, vergi, savunma gibi yetkiler federal hükümetin görev alanlarından bazıları. Belçika’da bölgesel ve federal düzeyde bu 6 hükümeti 5 yıllığına belirleyeceği için seçimlerin anası olarak nitelendiriliyor. Hükümetlerin önünde istihdam yaratılması, işsizlik ödeneklerinin geleceği, sağlık ve bakım sektörünün iyileştirilmesi, alım gücünün artırılması gibi sorunlar var. Koalisyonda yer alan 6 siyasi partinin oylarını üç aşağı beş yukarı koruması halinde Elio Di Rupo hükümetinin aynen devam etmesi bekleniyor. Seçim anketleri 2010 yılında ülkenin 542 gün hükümetsiz kalmasına neden olan federal seçimler sonrası bir durumun tekrarlanacağını işaret ediyor. Flaman Bölgesi’nde Milliyetçi parti NVA yükselişini sürdürerek yüzde 30’lara çıkarken Valon Bölgesi’nde Frankofon Sosyalistleri PS yine birinci parti konumunda. Ülkenin iki büyük bölgesindeki vatandaşların birbirine taban tabana zıt iki ayrı partiyi ilk sıralara yükseltmesi bugünkü seçimden sonra da hükümet kurmanın kolay olmayacağını gösteriyor. evremde, birinci Hükümet kuramama krizi denince kuşak göçmen akla gelen isimlerden biri tabii tanıdıklarımdan ki tatilini geçirdiği Fransa’da çok azı kaldı hayatta... düşerek 73 yaşında yaşamını “Anadolu’da bir yitiren eski Belçika Başbakanı köy mezarlığına JeanLuc Dehaene. 1992’de gömsünler beni” Guy Verhofstadt ve Melchior diyen Nâzım’ın Wathelet hükümet kuramayınca isteğini paylaşırcasına, görev Dehaene’ye verilmiş öldüklerinde, yeşil ve krizi çözmüştü. Hükümet örtülere sarılı tabutlar kurma krizlerinde “akil adam” içinde Türkiye’ye olarak uzlaştırıcı işlevi gören götürülmeyi düşlediler. Dehaene Belçika’yı federal devlet Cansız bedenlerinin yapan ve Avro’ya geçmesini uçakla taşınması, sağlayan devlet adamı olarak cenaze giderlerinin tarihe geçti. Hıristiyan demokrat karşılanması için politikacı 19911999 yılları paralar biriktirdiler. arasında Belçika’yı yaklaşık 8 Çoğunun isteği yıl yönetti. Dehaene 20002007 yerine getirildi. arasında da yaşadığı Vilvoorde Ancak götürülmeyenler de oldu. Onlar da unutturdu. Yaşlı karıkoca, eski eşyalarla dolu evde “bir yerleşim biriminin belediye Malmö’deki Müslüman gömütlüğünde yatıyor... Bir köroğlu, bir ayvaz” misali yalnız kaldılar. Kapılarını örnek anımsıyorum: İsveç’ten Türkiye’ye cenaze, başkanlığını yürüttü ve aynı bir çalanları olmadı. O coşkulu, kalabalık aile profili uçak giderlerini karşılayacak para bırakmasına karşın zamanda AP milletvekilliği yaptı. çok gerilerde kaldı artık. İsveç’te yaşayan kız kardeşim, 1992’de 7 yıl sürecek hükümeti götürülmedi. Biriktirdiği parayla mobilya alındı, evin o zamanlar 8 yaşında olan oğluna sormuştu: “Oğlum, Hıristiyan Demokrat ve Sosyal dekorasyonu yenilendi. Aylar sonra oğluyla karşılaşmıştım; yaşlandığında annene bakacak mısın?” Çocuk, başı önünde Demokratlar’la ittifak yaparak “Köyde kimsemiz kalmadı abey, burada hiç olmazsa düşündü; ne “evet” sözcüğü çıkmıştı ağzından, ne “hayır”; kurdu. Devrinde Belçika devleti mezar ziyaretine gideriz” demişti. Babanın ölümünün “Bilmem, hanımıma sormam gerek o zaman...” demişti.. federasyon halinde örgütlendi. üzerinden 2 bayram geçmişti, mezar ziyaretine Küçük kızım da bana kızdığında, “Yaşlandığında seni 1994’te Ruanda’daki askerlerini gidilmemişti... Bizim kuşak iki arada, bir derede bu yaşlılar evine bırakacağım, arayıp sormayacağım” geri çekti ancak bundan sonra Tutsi konularda. Öldükten sonra Türkiye’de gömülmeyi isteyen diyordu küçükken.. İsveçli yaşlıların durumu da bizden soykırımı başladı. Kendisine aldığı de var, istemeyen de... Çoğunluk, “İçilecek su, yenecek parlak değil... Onların da en büyük sorunu yalnızlık... bu kararla ilgili pişmanlık duyup ekmek nerede bittiyse, orada...” görüşünde. “Bu işi Bakım görevlilerinden başka arayanları, soranları olmuyor. duymadığı sorulduğunda hiçbir tatile denk getirip Türkiye’de noktalarsak, ‘kadayıf üstü İsveç’teki ilk yıllarımda, her sabah dil okuluna giderken pişmanlık hissetmediğini belirtti. kaymak’ gibi olur” diyor Kenan.. önünden geçtiğim apartmanın birinci kat Avrupa Komisyonu Başkanlığı için Çocuklarımızın ise böyle bir sorunları yok... MALMÖ penceresinden sokağı izleyen yaşlı bir kadın aday oldu ancak dönemin Birleşik Onlar, İsveç’te doğdular, orada kalacaklar. görürdüm. Okulda dörtbeş saat geçirdikten Krallık Başbakanı John Major Oradaki Türklerle, başka yabancılarla, İsveçlilerle sonra aynı yoldan geri döndüğümde, o yaşlı kendisini veto edince adaylığı evlenecekler. Türkçe bilmeyen torunlarımız olacak; kadını, yine o pencereden sokağa bakarken düştü. Döneminin sonunda çıkan tıpkı Linda gibi, “Benim de dedem Türkmüş..” bulurdum. Sonra bir gün, kadın pencereden yolsuzluk skandalları hükümete diyecekler. “Önemli olan insanlıktır; dil, din, ırk görünmez oldu. Onu görebilmek için her gün olan güvenin yitirilmesine yol farkının önemi yok” sözü boş bir teselli olarak ALİ HAYDAR merakla aynı yerden geçtim. Ancak, bir daha açtı. 1999’daki seçimlerden sonra kalacak. Hiçbir avuntu, çocuklarımızı başka ülkelere NERGİS karşılaşmak mümkün olmadı. Yaşlılardan Dehaene görevini Verhofstadt’a armağan etmenin hüznünü gideremeyecek. Denizleri, her söz açıldığında, pencereden saatlerce devrederek ayrıldı. 2007 seçimleri okyanusları dolaştıktan sonra, yaşamın sonlarına dışarıyı izleyen o yaşlı kadını anımsarım hep. Sokaklarda iyi sonrası hükümet kurulması için doğru doğdukları sulara dönen bazı balık türleri gibi, arabulucu olarak atandı. Küresel giyimli, eli yüzü tertemiz İsveçliler gördüğümde, düğüne mi, yaşlılıklarında ülkeye dönmek isteyenler, yola çıktıklarında krizde Ekim 2008’de Belçikalı cenazeye mi, kiliseye mi gittiklerini bir türlü ayırt edemem. kendilerini yalnız buldular. Aynı yastığa baş koydukları Fransız Bankası Dexia Bank’ın Çünkü, düğüne de, cenazeye de, kiliseye de en yeni, en can yoldaşları eşlik etmedi onlara; “Sen gidersen git; yönetim kurulu başkanlığına temiz giysilerini giyerek giderler... Bu yazıya başlar ken ben çocuklarımı, torunlarımı bırakıp dönemem” dedi atanarak iflastan kurtulma sürecini sonunu nasıl getireceğimi bilmiyordum. Bitirdiğimde, anneler.. Elinde valiz, başında fötr şapka ile “Üryan yönetmişti. Uzlaşma ve diyalog görüşlerini almak için İsveç’te benden daha eski, mürekkep gelip, yine üryan gidenler”, doğdukları topraklarda o sanatıyla özdeşleşen Belçika’da yalamış arkadaşıma okutmak istedim. Önce, “Yaşlılık eski tadı bulamadılar, barınamadılar. Hastalandıklarında “uzlaşma kültürü” yavaş psikolojisine girmişsin galiba!” diyerek hafiften ti’ye aldı. baş uçlarında bekleyenleri, bir bardak su verenleri olmadı. yavaş tarihe karışıyor. Bugünkü Sonra da, “Bolca laf salatası yapmışsın. Hiç olmazsa içine Çaresizlik içinde, çocuklarının bulunduğu ülkelere seçimlerden sonra yine bir hükümet biraz nesnel bilgi ve istatistik katsaydın” dedi... Siz ne döndüler yeniden. İsveç’i yurt edinenlerimiz belki rahat krizi çıkarsa bu kez arabulucuk dersiniz?.. yaşam koşullarına sahip oldular, ancak mutlu olamadılar... yapacak bir Dehaene’sı olmayacak Büyüyen, okuyan, evlenen çocuklar bir bir ayrıldı evden. Belçika’nın! [email protected] Günlük koşturmalar, yaşam gaileleri anayı, babayı [email protected] seçilmek için ise 13 Türk kökenli mücadele edecek. Brüksel Parlamentosu’na girmek için yarışan Türklerin sayısı ise 26’sı Frankofon partilerden, 5’i Flaman partilerden olmak üzere 31. Federal meclis adayları Emir ERDİNÇ UTKU Kır (PS), Özlem Özen (PS), Fatma Pehlivan (sp.a), Meyrem Almacı (Groen) ve Zuhal Demir’in (NVA) seçilmelerine kesin gözüyle bakılırken diğer Türk adaylarının seçilmesi partilerinin durumuna ve alacakları tercih oylarına bağlı. Dil bazında 3 toplumlu (Flamanca, Fransızca ve Almanca) coğrafik temelde 3 bölgeli federal bir devlet olan Belçika’da dil ve coğrafik bazda olmak üzere toplam 6 hükümet mevcut. Federal BRÜKSEL E ndonezya hükümeti, milli kahraman ilan ederek veda ettiği iki denizcinin adını tam 44 yıl sonra bir devriye gemisinefirkateyne vererek ölümsüzleştirdi. Osman bin Hacı Muhammad Ali ve Harun bin Said. Firkateynin adı, KRI OsmanHarun 356 oldu. Cakarta’ya 1.5 saat uçuş mesafesindeki komşu minyatür ülke, Singapur’da bu isim değişikliği duyulur duyulmaz dananın kuyruğu koptu. Singapur fena halde içerlemişti bu beklenmedik vaftiz olayına... Derhal resmi bir mektup yazılarak incinmiş duygular ve öfke dile getirildi, ismin değiştirilmesi istendi. Aslında komşu pek de haksız değildi! Endonezyalı kahraman(!) denizciler 1965’te, Singapur’da Mac Donald Evi olarak bilinen, Hong Kong ve Shanghai (HSBC) Bankası’nı bombalamış, 3 kişinin ölümüne, 30 kişinin de yaralanmasına sebep olmuşlardı. Olayın ardından kaçıp Sambu Adası’ndaki Endonezya Deniz Üssü’ne doğru yol alırken bindikleri teknenin bozulması üzerine Singapur donanması tarafından yakalandılar. Yargılanıp terörist ilan edilmelerinin ardından 1968’de idam edildiler. Endonezya’nın denizcileri kurtarmak için temyiz dahil bütün çabaları boşa gitmişti. Aynı gün cenazeler Cakarta’ya nakledildi, burada milli kahraman ilan edilip devlet töreniyle Kalibata Milli Şehitler Mezarlığı’na defnedildi. Görevleri süresince takma ad kullanan denizcilerden Osman’ın gerçek adı Janatin, Harun’unki Tahir bin Mandar’dı. Denizcilerin bombalama olayına karışması ise hiç tesadüf değildi. Endonezya tarafından planlanan Dwikora operasyonunun bir parçasıydı. O yıllarda Malezya bağımsızlık istiyor, Singapur destekliyor, Endonezya’nın ilk Devlet Başkanı Sukarno Malezya Federasyonu kurulmasına karşı çıkıyordu. Harun Singapur’u yakından tanıdığı için orada casusluk yapması uygun görülmüştü, görev bombalama ile tamamlandı. Denizcilerin anavatan Endonezya’da kahraman ilan edilmesi ile iki ülke arasındaki ilişkilerin neredeyse sonu geldi. Singapur, asker yerine sivilleri hedef alıp masum insanların hayatına kast eden teröristlerin kahraman olmasını hazmedememişti. Donmuş ilişkiler, 1973’te Singapur Başbakanı’nın Endonezya’yı ziyareti sırasında denizcilerin mezarına da uğrayıp çiçek bırakmasıyla rayına girdi. Singapur “Artık bu konuyu sorun etmiyoruz, geçmiş ile meşgul olmanın anlamı yok” demişti. Aynı dosyanın yıllar sonra isim vermeyle gündeme gelmesinden rahatsızdı. CAKARTA Diğer taraftan ismin değiştirilmesi talebi Endonezya tarafından içişlerine karışmak olarak algılandı. Her şey deniz kuvvetleri GÜLSEREN TOZKOPARAN komutanının JORDAN başının altından çıkmıştı aslında... Komutan Soeparno, Tempo dergisine “Biz bu isim sürecini iki yılda tamamladık, vazgeçmek kolay mı!” diyordu. 2006’dan beri Endonezya’da firkateynlere ulusal kahramanların adı verilecekti. Yasal düzenleme, imha edicilere büyük adaların, deniz altına ise mitolojiden kahraman adı verilmesini gerektiriyordu. Meclis de hükümet ve deniz kuvvetlerini destekliyor; “Kesinlikle geri adım atmayız”, İngiliz yapımı firkateyne bu adlar yakışır deniyordu! Endonezya Dışişleri Bakanı Singapur’a kibar bir cevap yazdı, “Endişelerinizi anlıyoruz ancak isim vermede herhangi bir kasıt yok, en iyisi bu dosyayı kapatın” denildi. Mektup, durumu kurtarmak şöyle dursun işleri arapsaçına çevirdi. Zaten Singapur geçen yıl açığa çıkan ABD ve Avustralya’nın dinleme olayında adı geçtiğinden beri sabıkalıydı. Casusluk iddialarına da henüz tam bir açıklama getirilmemişti. Bundan sonra olaylar intikam alırcasına gelişti. O günlerde Endonezya Savunma Bakanı planlanmış olduğu halde Singapur Hava Gösterisi’ne katılmayı, ardından iki ülke arasındaki savunma işbirliğine dair toplantıyı iptal etti. Gerekçe General Iskandar’a göre Singapur’un gösteri için davet ettiği Savunma Bakanlığı ve Deniz Kuvvetleri’nden 100 görevlinin davetini geri çekmesiydi. Singapur, daveti firkateyn adının değişmeyeceğini öğrendikten sonra çekmişti. Bir taraftan da komşusunu eski yaraları kanatmakla suçluyordu. İki taraf da uzlaşmaya yanaşmadığı gibi en küçük şeyler bile tansiyonu fırlatır oldu. Savunma Bakanlığı sözcüsünün firkateynlerin adının değiştirilmeyeceğini açıklamasına Singapur, HarunOsman’ın karasularına giremeyeceğini bildirmekle cevap verdi. Bu karar karşısında alttan almak bir yana zeytinyağı gibi su yüzüne çıkan Endonezya Güvenlik Bakanı Suyanto, “Daha firkateyn ortada yok, bu yaygara da nerden çıktı anlamadık, ayrıca kim demiş firkateynin Singapur’a gideceğini, öyle bir niyetimiz yok” dedi. Zira İngiliz yapımı devriye gemisi daha İngiltere’den çıkış vizesi bekliyordu. Şimdi sular durulmuş gibi görünse de haziranda OsmanHarun 356 Singapur açıklarında dolaşırsa deniz çalkalanır ve dibi tekrar bulanır mı diye merak devam ediyor. [email protected] Gurbette yaşlanmak... Ç F ransa’da mayıs ayını kutlama ve anmaların yoğunluğuyla geçiririz. 10 Mayıs’ta, köleliğin kaldırılmasını anma günü etkinliklerinin yapılacağı kuzey bölgesindeki, şatolarıyla ünlü VilliersCotterets şehrine geliyoruz. Burası aynı zamanda Fransa Kralı 1. François’ın da yıllarca yaşadığı yer. Şimdi ise bir köle torunu olan ünlü romancı, yazar Alexandre Dumas’ın dünyaya geldiği yer olduğundan anma törenleri için sembolik bir şehir haline getirilmiş. Yağmurlu, soğuk havaya rağmen yüzlerce kişi önce belediye binasının önünde toplanıyoruz. Ardından Siyahi Dumas’ın anıtının bulunduğu meydana doğru yürüyoruz. Anıtın önünde bir dakikalık saygı duruşuyla birlikte törene başlıyoruz. Yıllardan beri VilliersCotterets’de mayıs ayının 10’unda köleliğin kaldırılması ve köleleri anmak için coşkulu anma törenleri Köleliğin kaldırılmasını anarken lık yağmura aldırmadan şehrin düzenlenirdi. Bu yıl ise önPARİS meydanında toplanıyor. Beleceki yıllara göre daha södiye başkanını ırkçılıkla suçnük. Nedenini öğrenmelayarak tepkilerini dile getirimiz ise fazla uzun sürmüyor. Bizler buradaki anma töyor, geçen aylarda yapırenini yaparken aynı saatlerde lan yerel seçimlerde şehrin Cumhurbaşkanı Hollande’ın belediye başkanlığını aşıSÜLEYMAN da katıldığı başka bir anma törı sağcı parti FN’nin kazanTOSUNOĞLU reni Paris’teydi ve yine Siyamasının ardından kölelehi bir komutanın anıtı önünde ri anma törenlerini iptal etdüzenleniyordu. Hollande, yaptığı kotiğini öğreniyoruz. Oysa bir köle çocunuşmada “kölelik yıllarında 23 milyon ğu olarak 1762 yılında dünyaya gelen, insanın pazarlarda bir eşya gibi satılyazar Dumas’ın babası Thomas Aledığını, bunun insanlık açısından unuxendre Dumas, Fransa askeri birliğintulmaz bir vahşet olduğunu” belirtde ilk Afrikalı Siyahi general olarak zamesinin ardından, Villiers Cotterets’in ferler kazanarak, Napoleon’un güvenbelediye başkanını da eleştirdi. Siyadiği komutan olarak da tarihe geçmişti. hiler kölelikten kurtulsalar da kendileYani Fransa için yıllarca düşmana karşı rini hiçbir zaman ırkçılıktan kurtarasavaşmış bir asker olması bile ırkçılığın mıyor. Öncelikle spor alanlarında muz önüne engel olamıyor. Ama aşırı sağgösterilerek ırkçılık yapıldığını görücı belediye başkanına rağmen kalaba yoruz. Geçen aylarda ise daha da ileriye gidilerek Fransa’da Siyahi Adalet Bakanı’nı aşırı sağcılar maymuna benzetti. Villiers Cotterets’deki anma törenlerini iptal etmeye uğraşan belediyenin ırkçı başkanı mayıs ayını yasaklamadığı sürece amacına ulaşması zor gözüküyor. Çünkü Fransa’da mayıs ayı resmi bayramların ve kutlamaların yoğun olduğu bir ay olarak geçiyor. Öyle ki önce 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı, ardından 8 Mayıs Paris’in Hitler işgalinden kurtuluşunun yıldönümünü, 10 Mayıs’ta da köleliğin kaldırılmasını kutladık. Fransa’da köleliğin kaldırılışını kutladığımız bugünlerde, Somali’deki kömür madeninde bir köle gibi çalıştırılan yüzlerce işçinin yaşamını yitirdiğini duyunca, köleliğin hiç de bitmediğini şimdi daha iyi anlıyoruz. [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle