06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 MAYIS 2014 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR ALİF ART MÜZAYEDESİ 1 HAZİRAN’DA RİTZCARLTON İSTANBUL’DA 17 Doğu gözüyle Amerika tarihi Kültür Servisi Alif Art Antikacılık AŞ’nin, 1 Haziran Pazar günü The RitzCarlton İstanbul, Balo Salonu’nda “Osmanlı ve Karma Sanat Eserleri Müzayedesi” başlığı altında düzenleyeceği müzayedede, özel koleksiyonlardan seçkin eserlerin yanı sıra, ağırlıklı olarak Osmanlı – Türk hat sanatından önemli hattatların eserleri, Türk ressamlar ile oryantalistlerin özgün eserleri, tuğralı gümüşler, Beykoz’lar, porselenler, Tophaneler, Tombaklar, işleme, kuyum, tespih, tekke işi ve mobilya gibi sanat dallarının nadir örnekleri yer alacak. Nihal Sarıgül yönetiminde, saat 14.30’da başlayacak müzayededeki 328 lot eser arasında, Davud bin Yahya bin Davud tarafından 1702 yılında yazılmış “Tarihi Hindi Garbi” ya da “Hadisi Nev” adlı yazma eser de bulunuyor. 150 bin TL açılış bedeliyle satışa sunulacak eser, Amerika’nın Batı dışında yazılmış ilk tarihi. İlk nüshası 1583 yılında Mehmed bin Yusuf elHerevi tarafından yazılmış ve Sultan III. Murad’a sunulmuş olan eserin bir diğer nüshası, müzayededeki eserden bir yıl sonra 1703 yılında Kâtip Çelebi tarafından yazılmış ve bugün Topkapı Sarayı Müzesi’nde. Müzayededeki tüm eserler, 31 Mayıs Cumartesi akşamına kadar Chalabi Art Gallery, Mim Kemal Öke Cad. No.17’de sergileniyor. Alo Başbakan?! Gözümüzün içine baka baka haykırıyor: “... Şimdi soruyorum, bunları yazanları, patronları gazetelerinde nasıl barındırıyor? Eğer bunları kapıya koymuyorsan sen de aynı zihniyete sahipsin demektir!” Ağza alınmayacak hakaretler eşliğinde söylüyor bunu... Önceden “Alo Fatih” diye arar, kovulacaklar listesi iletir, müfettişlerle, para cezası ve vergi borcuyla tehdit ederdi. Bu kez “Alo Aydın Doğan, sana söylüyorum, Yazgülü Aldoğan’ı ve Yılmaz Özdil’i kovacaksın” demeden, Meclis kürsüsünden onları kapıya koysun diye haykırıyor... İsimleri söylemeden ama herkesin anlayacağı biçimde. Utanma yok. Diyeceksiniz ki şimdiye dek kim neden utandı ki bundan utanılsın? Bugüne dek Başbakan “kovacaksın” dediği gazetecileri kovdurtmadı mı?! Her alanda olduğu gibi gazetecileri de birbirine düşman edip, birbirlerine saldırtmadı mı? Yandaş gazetecileri rehin ya da tutsak almadı mı!? Bir gazeteci kovdurulduğunda, tüm gazeteciler dayanışma gösterebildi mi? Bir tek gazete patronu çıkıp da “Alo Başbakan senin bu yaptığın, basına müdahaledir. Bunu yapan başbakanın bir saniye bile orada oturmaya hakkı yoktur. Önce sen kendini o koltuktan, o makamdan kov!” diyebildi mi? “Bu katliama göz yuman, sorumluluk üstlenmeyen bakanlarını kapının önüne koy! Sen önce kendi bakanlarından hesap sor” diyebildi mi? Yandaş gazetecilerin biri olsun, “Alo Başbakan (madem bu kadar yakınlar, uçağından inmezler , eteğinden ayrılmazlar) ayıptır vatandaşa tokat atılmaz, seni yuhalasa bile atılmaz” diyebildi mi? Ya da “Medyayla uğraşacağına, enerjini Soma’ya harca” diye haykırabildi mi? ‘Uyanık kalabilirseniz olağanüstü’ Kültür Servisi “Bir Zada şekerleme yapanların samanlar Anadolu’da’nın yö yısına bakıldığında, bu filnetmeninin son filmi, hem mi tam bir zafer olarak görCannes Festivali’nin büyük mek de zor... Filmi izlemeyi ödülünün baş yarışmacıladüşünenler, sağlam bir bünrından biri, hem de uyanık yeye sahip olmalı ve epeyce kalma konusunda zorlu bir koyu kahve içmeli...” sınav.” “Kış Yazıları GuarUykusu”nun ‘Kırsal sahnelerin dian ve Indepenkırsal Türkiye dent gibi gazesahnelerinin olaolağanüstülüğü telerde yayımlağanüstülüğü kove oyuncuların nan İngiliz sinema nusunda herkeincelikli performansı sin birleşmesi ve popüler külkarşısında tür yazarı Nichogerektiğini vurlas Barber, Nuri gulayan Barber, afallayacaksınız’ Bilge Ceylan’ın “Uyanık kaldiyen Barber, Cannes’da Altın mayı başarırkonuşmaların Palmiye için yarısanız, oyuncuşan “Kış Uykusu” ların incelikli uzunluğuna adlı filmini böyle performansları, dayanabilmek için yorumladı. karakterizasseyircinin epeyce Barber, “Türk yonun genişliği koyu kahve içmesi yaratıcı yönetve derinliği, ahmen Ceylan’ın laksal sorunlagerektiğini yazdı. bir önceki filrın yoğunluğu mi ‘Bir Zamanve kara mizah lar Anadolu’da’ 2011’de serpintileri karşısında afalCannes’da Jüri Büyük layacaksınız” dedi. Ödülü’nü paylaşmış ve son “Kış Uykusu”nu, benzeryıllarda en büyük övgüyü siz bir yazaryönetmenin olaalan filmlerden biri olmuşğanüstü başarısı olarak nitetu. Onun ardından gelen fil leyen Barber, yazısını, “Ama min Cannes’daki ilk göstedingin ve kılı kırk yaran riminde ayakta alkışlanma tartışmalar hiçbir çözüm sına bakılırsa, ‘Kış Uykusu’ belirtisi göstermeden 15 daaynı övgüleri toplayabilir” kika sınırına ulaştığında, bidiye yazdı. ri pencereye bir taş atsa da Ancak Barber şöyle demek buna bir son verse diye düten de kendini alamadı: şünmeye başlayabilirsiniz” “Ama gösterim sırasındiye bitirdi. n Kültür Servisi Boğaziçi Caz Korosu, Bulgaristan’ın Varna kentinde düzenlenen International May Choir Competition’da Karma Korolar kategorisinde birinci oldu. Topluluğun 2007 yılından bu yana şefliğini sürdüren Masis Aram Gözbek ise Genç Şef Özel Ödülü’ne değer görüldü. İngiliz sinema yazarı Nicholas Barber, Nuri Bilge Ceylan’ın ‘Kış Uykusu’nu yorumladı Sınırlar ötesinde bir ‘Akdeniz’ yolculuğu Halil Akdeniz’in son dönem yapıtlarını içeren ‘Sınırlar Ötesi’ sergisi Bozlu Art Project Nişantaşı’nda u ‘İçinde yaşadığım bu coğrafyanın kültürleri, kültür katmanları, kültürel farklılıkları, zenginliği benim için ilginçtir ve önem taşımaktadır.’ Kültür ServisiBozlu Art Project Nişantaşı, “Sınırlar Ötesi” sergisinde Halil Akdeniz’in kültürel veriler, simgeler ve işaretlerden yola çıkarak meydana getirdiği son dönem yapıtlarını sanatseverlerle buluşturuyor. Halil Akdeniz’in “Sınırlar Ötesi” sergisinde yer alan çalışmalarının içeriğini yaşadığımız coğrafyaya ait kültürel bellek biçimlendiriyor. Sanatçının daha önceki dönemlerde resmin sınırlarını, kullandığı malzeme ve yöntemlerle zorladığına, çeşitlendirdiğine tanıklık ederken son çalışmalarında, artık resmin duvar yüzeyinden koparak tüm mekânı kapsayan, bütünleyen bir forma doğru evrildiğine tanık oluyoruz. Sanatçının sergide yer alan “Akdeniz Küpü” adlı yapıtı belki de bu süreci en güzel özetleyen örneklerden. Akdeniz’in sanatındaki bu yeni yapılanmalar, sanatçının bugün geldiği nokta itibarıyla çevreyle bilgi ve sanat iletişimi içinde ‘entelektüel mekân’ bilinci ve sanatçının kendi deyimiyle ‘kavramlar ötesi resim’ anlayışına doğru bir gelişim gösterirken sergi başlığını da daha iyi anlamamızı sağlıyor. “Kültür kuramcıları kültürü biz biçimlendiriyoruz diyorlarsa da, sanatçı olarak beni kültürün sonuçları ilgilendiriyor. Kültürü biz biçimlendirdiğimiz kadar, bana göre, kültür de bizi biçimlendiriyor” diyen Akdeniz bu noktadan yola çıkarak sanatında bugün geldiği aşamayı şöyle özetliyor: “Son dönem çalışmalarım Anadolu UygarlıklarıKültür İmleri üzerinedir. Anadolu coğrafyası, tarih boyunca Grek, Hitit, Likya, Frig gibi değişik kültürlere ev sahipliği yapmıştır. İçinde yaşadığım bu coğrafyanın kültürleri, kültür katmanları, kültürel farklılıkları, zenginliği benim için ilginçtir ve önem taşımaktadır.” Tarihe ve kültüre yeni bir bakış, yeni bir görüş açısı kazandıran Akdeniz yapıtları Nişantaşı Bozlu Art Project’te 24 Mayıs’a kadar görülebilir. Neden şehit? Önceki gün Yazgülü Aldoğan’ın “Şehitliğin ne olduğunu ben çok iyi bilirim” başlıklı yazısı, kaç gündür söylemek istediklerimi vurguluyordu. Yazgülü 8 aylıkken babasını savaşta kaybetmişti ve o gün bugün “Niye babasız büyüdüm” dememişti... Yaşadığımız Soma katliamıyla ilgili olarak, “Algı yönetimi yapmak için birileri ‘ŞEHİT’ kavramını attı ortaya. Niye? Çünkü şehitlik İslamda en yüksek ölüm mertebesidir” dedikten sonra yazısı şöyle devam ediyordu: “Şehit olana sevinilir! Arkasından ağlamak, üzülmek, dövünmek ayıptır. Şehit denince akan sular durur, kadere razı olunur, gurur duyulur. Kimse sorgulamaz. Bir ulvi amaç için kendini feda etmiştir. Bunu en iyi ben bilirim, çünkü ben şehit kızıyım! Ama Soma’da yanan kömürün içinde pişerek ölen işçinin niye öldüğünü sormak hakkım. ‘O şehit oldu’ dersem soramam! Oysa o maden işçileri şehit değildir, vahşi kapitalizmin, çarpık sömürü düzeninin ‘kurban’ıdır. Taşeronlaştırılmış bir müessesede, hakkını hukukunu aradığı an kapıya konulacağını, güvenlik koşullarının eksik, yaşam koşullarının yetersiz olduğunu bilen, üç kuruş paraya çalıştırılan bir kurban. Öldüğü zaman da ‘Bu adam niye öldü? Bu madenin kirişleri niye, metal değil de ağaç? Niye yaşam odası yok? Niye maskeleri yarım saat bile dayanmadı? Niye karbonmonoksit ölçümleri yapılmadı’ demeyelim diye, ‘onlar şehit’ dediler. Twitter’da bu zihniyeti eleştiren bir cümle yazdım diye 24 saattir bazılarının saldırısı altındayım. Maksat; ‘Şehit’ deyip bu büyük faciadaki tüm sorumlulukların üzerini kapatmak. Ne cinsiyetim, ne yaşım, ne başım kaldı küfür etmedikleri. Soma’da iş kazası cinayetine kurban giden işçilerin haklarını aramaktan asla vazgeçmeyeceğim.” MORRISSEY’İN ALBÜMÜ 14 TEMMUZ’DA YAYIMLANACAK D UR UŞM A BUGÜN ÇA ĞLA Y A N A D LİY ESİ’ ND E Y A P ILA CA K Boğaziçi Caz Korosu’na ödül ‘Karagözlü çocuk’ için şarkı Gezi Fenomeni davası sürüyor Kültür Servisi Nurten Özkoray ve Erol Özkoray’ın yazdığı “Bireyselleşme ve Demokrasi: Gezi Fenomeni” adlı kitapla ilgili olarak, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Kamu görevlisine görevinden dolayı alenen hakaret” suçlamasıyla açtığı davanın yeni duruşması bugün Çağlayan Adliyesi’ndeki İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Gezi Direnişi’ni anlatan kitaplar içinde soruşturmaya uğrayan tek çalışma olan, İdea Politika Yayınları’nca basılan “Gezi Fenomeni”nde yer verilen “Eşek olma halkı dinle”, “Totoş Tayyip”, “İstifa et şerefsiz” gibi duvar yazıları savcı tarafından Başbakan’a hakaret olarak değerlendirilmişti. Davanın ilk duruşması geçen mart ayında görülmüştü. Kültür Servisi Ünlü sanatçı Morrissey’in 14 Temmuz’da yayımlanacak “Dünya Barışı Sizin İşiniz Değil” adlı yeni albümünde yer alan “İstanbul” şarkısı, internette iTunes üzerinden satışa sunuldu. Morrissey, 2012 yılında İstanbul’da verdiği konserde, bu şehirden çok etkilendiğini ve İstanbul için bir şarkı bestelemek istediğini söylemişti. Sanatçının, İstanbul’da bir babanın, kaybolan “karagözlü oğlunu” aramasını anlattığı şarkının girişinde ezan sesine yer vermesi de dikkat çekti. 18 şarkıdan oluşan albümde, 4. sırada yer alan “İstanbul” şarkısının sözleri şöyle: Anası öldü / İlk ağladığında / Çok gençtim ben doğduğunda, / Ama yol göstermeye çalıştım ona / Oğlunu arıyor baba İstanbul’da / Oğlumu bana geri ver ah İstanbul / Geri ver karagözlü oğlumu bana / Ayışığı süzülüyor ağaçların arasından / Çökmüş gözler kaçıyor benden / Şafaktan gün batımına dek sürüyor arayış / Oğlunu arıyor baba İstanbul’da / Oğlumu bana geri ver ah İstanbul / Geri ver kara gözlü oğlumu bana / İnançsız dolaşırken gizli sokaklarda / Küçük bir gölge yol gösteriyor / Fahişeler, gösterişli ve suratsız / Farklısın onların içinde / Ah, ben ne yaptım? / Nefes nefese dökülüyor ağızlardan / Acımasız sokak çetelerinin argosu / Eğiliyorum ucuz bir tabuta / Oğlumun yattığını görüyorum. (Şarkının sözlerini çeviren: Özgür Ali İzmir.) C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle