04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 MAYIS 2014 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER GÜNCEL n Baştarafı 1. Sayfada 9 GÜNDEM n Baştarafı 1. Sayfada CÜNEYT ARCAYÜREK Biber gazı yüzünden kanser olan Mehmet İstif toprağa verildi MUSTAFA BALBAY ocakta kaç işçi vardı, 200 mü, 300 mü, 500 mü; kesin rakamı bilen yok! Neden mi? Mazeret çoktan, daha facia patlak verdiği andan itibaren hazırdı; eleştiri piyasasının ağzını kapamak için medya piyasasına dağıtılmıştı bile. Enerji Bakanı Taner Yıldız çıkmış basının önüne, o saate kadar ocaktan çıkarılan cansız bedenlerin sayısını elma, armut sayar gibi 201 “tane” diye açıklıyor. Bunlar sözüm ona halkın çocukları, halkın içinden gelen halkın bakanları ha? İşçi tarihine geçen örnek olaylar ne ölçüde halk çocuğu olduklarını açıklıyor zaten. Daha önceki yıllarda Zonguldak’taki grizu patlamasında ölen yüzlerce maden işçisi için “Güzel öldüler” demişti Çalışma Bakanı Ömer Dinçer. Başbakanları ise “Bu tür ölümler mesleğin kaderinde var” diye sözde kalan o engin insan severliğinin felsefesini yapmıştı. Bu kez de Soma faciasında ölen işçileri çürük meyveleri sepetten ayırır gibi tane diye sayıyor Enerji Bakanları. HHH Bakan Taner Yıldız kısa süre önce aynı kuruluşun komşu bir başka ocağını işletmeye açarken o ocaklardaki işçi güvenliğine verilen duyarlılığı, önemi yere göğe sığdırmamıştı. Tabii AKP iktidarı muhalefetten gelen uyarıların hemen hepsini hükümeti kösteklemek için atılan adımlar varsaydığı için... … CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel’in MHP ve BDP desteğinde verdiği Soma’daki ocakların denetlenmesini sağlayacak önergesini son faciadan 20 gün önce AKP çoğunluğu ile reddetti. Hadi bunu siyasettir bahanesi ile olabilir diye yorumlayalım ama... ... Ya Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İzmir Teftiş Kurulu Başkanlığı müfettişlerle İş Teftiş Kurulu Başkanı’nın da katılımıyla Soma’daki Kömür İşletmeleri AŞ’ye ait madende 2012’de iki kez ve son olarak da Mart 2014’te dört gün iş sağlığı ve güvenliği yönünden yaptığı teftişler sonucundaki mevzuata aykırı bir durum görülmediği raporlarını hangi mazerete veya nereye sığdıracaklar acaba? Bunlar ellerindeki ve emirlerine uygun yayın yapan TV’ler aracılığıyla caminin minaresini bile gerekirse savunmalarında halka, ayol o minare değil diye yutturabilir; halkın yanlışı, hatayı doğruymuş gibi sindirmesini sağlayabilirler. Örnek çok da son aylarda izlenen biri yeter de artar bile. Evlerde kasalar, ayakkabı kutularında hesabı verilemeyen milyarlarca yabancı paraları iktidarı devirmek için darbe diye yutturup 30 Mart’ta oy toplamadı mı bu iktidar? Geçelim... HHH Bu nedenle örneğin ocağa inen 15 yaşındaki Kemal Yıldız’ın ailevi hangi yaşam sıkıntılarını gidermek için yanarak, dumandan boğularak ölmesinin üstünü bile kimbilir hangi gerekçelerle örtecekler ve... … Bu yaştaki çocuğun işçi gibi maden ocağında kömüre üç beş lira için kazma vurmasına nasıl izin verildiğinin hesabını acaba verebilecek mi ilgililer? Ya da böyle biri yok denilip işin içinden çıkacaklar mı? Göreceğiz. Ne çare Türkiyemiz yıllardır böyle ocak facialarıyla sarsılır; lakin ancak üç beş gün. Hükümet, hele bu hükümet gerekli araştırmayla soruşturmanın büyük bir titizlikle sürdüğünü, sorumluları varsa mutlaka cezalandırılacağını bir güzel kamuoyuna pompalar. Sonra?.. Sonrası daha önceki örneklerle sabit! Son ocak faciası da bir süre sonra ötekiler gibi, kömür ocakları faciaları tarihinde bir sayfada unutulur. 9. cana veda edildi ABİDİN YAĞMUR MERSİN Gezi Direnişi sırasında Mersin’de polisin ağzının içine yakın mesafeden biber gazı sıkmasının ardından dil kökü kanserine yakalanan ve önceki gün yaşamını yitiren 37 yaşındaki Mehmet İstif, son yolculuğuna uğurlandı. Gezi Direnişi’nin 9. kurbanın cenazesinde acı ve öfke birbirine karıştı. Baba Hasan İstif fenalaştığı için cenazeye katılamazken anne Emine İstif, “Mehmetim” diyerek ağıtlar yaktı. İHD, Mersin Barosu, DİSK, KESK, TTB yöneticileri, çok sayıda siyasi parti ile sivil toplum örgütünün temsilcisi ve yurttaşlar dün saatlerinde de Özgür Çocuk Park’ında bir araya gelerek “Mehmet İstif ölümsüzür/ Biber gazı yasaklansın” yazılı pankart açtı. İstif’in fotoğralarını taşıyan grup, “Kader değil katliam” yazılı dövizler taşıdı. Mersin Emek ve Demokrasi Platformu Sözcüsü Vakkas Kılıç, Mehmet İstif’in Gezi Direnişi’nde polis şiddetine kurban giden 9. genç olduğuna dikkat çekerek “Haziran eylemleri boyunca ön saflarda yer alan Mehmet yoldaşımızı unutmayacağız” dedi. Eylemciler daha sonra Silifke Caddesi’ni takip ederek Mehmet İstif’in cenaze töreninin gerçekleştirileceği Müftü Camii’ne doğru yürüyüşe geçti. “Katil devlet hesap verecek”, “Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek”, “Hepimiz Mehmet’iz öldürmekle bitmeyiz” “Mehmet yoldaş ölümsüzdür” sloganları atan grup, camiye yaklaştığında yürüyüşüne sessizce devam etti. Müftü Cami’ndeki törene fenalaşan baba Hasan İstif katılamazken acılı anne Emine İstif, “Mehmetim” diyerek ağıtlar yaktı. Akrabalarının yardımıyla ayakta durabilen Emine İstif, cenaze aracına konulan tabuta dokunarak bir süre gözyaşı döktü. İstif’in cenazesi Akbelen Mezarlığı’nda toprağa verildi. Töreninin ardından Barış Meydanı’nda bir araya gelerek Mehmet İstif için ayrı bir anma programı düzenledi. Burada grup adına yapılan açıklamada şöyle denildi: “İstif, polisin saldırısı sonucu kaybettiğimiz dokuzuncu canımız olmuştur. Biber gazı derhal yasaklanmalı.” İSTİF’İN AVUKATI: O GÜN GÖREVLİ POLİSLER AÇIKLANSIN İstenirse fail bulunur MERSİN İstif’in avukatı Sevim Küçük’ün geçen mart ayında cumhuriyet başsavcılığına yaptığı suç duyurusunun ardından Savcılık, Çukurova Üniversitesi ve Mersin Üniversitesi’nden İstif hakkındaki sağlık raporlarını istedi. Savcılık, İstif’in ağzına biber gazı sıkan polisler ve emri veren amirlerinin yargılanması için Mersin Valiliği’nden de soruşturma izni istedi. Ancak Mersin Emniyeti ve Emniyet Genel Müdürlüğü olayla ilgili hâlâ soruşturma başlatmadı. Mehmet İstif, ölümünden önce yaptığı açıklamada polisin kendisini takip edip kasıtlı olarak biber gazı sıktığını alatmıştı. Avukat Sevim Küçük, polislerin başındaki kaskların yan tarafından görev yaptıkları illerin plaka numarasının bulunduğu belirterek İstif’in verdiği bilgiye göre söz konusu polisin Kahramanmaraş Emniyeti’nde görev yaptığını belirtti. Küçük, “O gün orada görevli olan polislerin listesi açıklandığında sorumlu polis bulunabilir” dedi. Küçük, “Başka ölümlere sebebiyet verilmeden biber gazının kullanılması yasaklanmalıdır” dedi. uygulama sürdürülmeye devam edilirse, son da olmayacaktır! Biber gazı ölümcül bir silahtır. Bu silahın kontrolsüz kullanımı yüzünden yargısız infazlar yaygınlaşmıştır. Bu bakımdan da AKP, 1990’ların yargısız infaz yöntemini sürdürmektedir.” Tanrıkulu, “Bu silahı kullanarak yargısız infazlara sebep olanların da yargılanması için mücadele etmeye devam edeceğiz” açıklamasını yaptı. Yeni yargısız infaz yöntemi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, İstif’in ölüm haberinin ardından “Biber gazı yasaklansın” çağrısı yaptı. Tanrıkulu yaptığı yazılı açıklamada, “İstif’in vebali, biber gazının yasaklanması için TBMM’ye getirdiğimiz teklifleri reddeden tüm milletvekillerinin de üzerindedir!” dedi. İstif’in kanserle boğuşurken konuşma yetisini kaybetti ği için talebini yazılı olarak, “Devletten biber gazının sebep olduğu zararın giderilmesini istiyorum” diye ifade ettiğini anımsatan Tanrukulu şunları kaydetti: “İstif’in yaşam hakkını ortadan kaldıran biber gazı derhal yasaklanmalı, bu ölümcül yöntemi kullananlar yargılanmalıdır! Mehmet İstif, doğrudan veya dolaylı olarak biber gazından dolayı yaşamını yitiren ilk kişi değildir ve ne yazık ki bu Gezi davasındaki sanık ifadelerinde polis şiddeti öne çıktı Sıra dayağına çektiler İstanbul Haber Servisi Gezi Parkı eylemlerinde polis şiddetinden kaçanların sığındığı Dolmabahçe Bezmi Âlem Valide Sultan Camisi’nde içki içilmesi iddiası ve yaralılara tıbbi müdahalede edilmesiyle ilgili 255 sanığın yargılandığı davada sanıklar savunmalarını yaptıkça polisin yazdığı “hukuksuzluk destanı” da tek tek gün yüzüne çıkıyor. Sanık Tayfun Özel, gözaltına alındığı yaklaşık 60 kişilik grupla birlikte İTÜ kampusunda polis tarafından sıraya dizildiklerini anlatarak “Sivil bir amir tarafından hepimiz tokatlandık, ağır hakaretlere maruz kaldık. Darp sonucu çapraz bağlarım koptu” dedi. Özel savunmasında, gözaltına alındığı sırada polise eğlenceden geldiğini, olayla ilgisi olmadığını söylediğini belirterek “Buna karşın ilk başta sağ bacağıma tekme atıp yere düşürdüler. Yere düşünce tekmeleyip ters kelepçe yaptılar” diye konuştu. Sanık Selen Almacıoğlu da olay günü evine gitmek için herkesin geçtiği sakin yoldan geçerken park civarına geldiğinde gaz bombalarının atıldığını kaydederek “Aşağıdan TOMA’nın geldiğini gördüm ve korunmak amacıyla parka doğru koşmaya başladım” dedi. Polislerin saçından tutup çekerek gözaltına aldığını anlatan Almacıoğlu, “Elimi açıp ‘bir şey yapmadım’ derken saçlarımı çekip koparmakla tehdit etti. Kolumu arkaya çevirdiği için kolumu günlerce kullanmakta güçlük çektim” diye konuştu. Hukuk Fakültesi öğrencisi sanık Abdülkadir Tanrıverdi, gözaltına alındıktan sonra karakola götürüldüğünü, kendilerine hazırlanmış formlar içerisinde yer alan sorular sorulduğunu anlatarak, “Görevli polislerden birisi ‘Bugünün talihlileri sizlersiniz’ dedi” ifadelerini kullandı. Sanık Efe Pınar da olay günü sıkıntı olmasın diye polis kordonunun arkasından geçtiklerini kaydederek, “Herhalde en kolay gözaltına alınan biz olduk. 5 saniye içinde gözaltına alındık” diye konuştuk. Hukuk Fakültesi öğrencisi sanık Berk Arda Yurdakul da suçlamaları kabul etmediğini belirterek, beraatını istedi. Yurdakul’u babası Fatih Selim Yurdakul savundu. Avukat baba Yurdakul, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin hukukta düzenlendiğini belirterek, beraat talep etti. Mahkeme duruşmayı sanıkların ifade alımına devam edilmesi için bugüne erteledi. önceki gün tüm ülkeyi sarsan facia ile birlikte tarihin en yüksek noktasına ulaştı. Öncelikle faciada yaşamını yitiren tüm işçilerimize Tanrı’dan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyoruz. Sonuçta acı hepimizindir, Türkiye’nin başı sağ olsun. Bu insani dileğimizi paylaştıktan sonra gerçeğe dönelim... Biz gelişmeyle büyümeyi birbirine karıştırıyoruz. Gelişme, ülkenin her anlamda ileri gitmesi, çağdaş uygarlık düzeyini yakalamasıdır. Büyüme ise pek çok alanda rakamların üst düzeylere çıkmasıdır. Örneğin Türkiye, cep telefonu satışı bakımından gelişmiş ülkeler ortalamasının üzerinde. Avrupa’da bir kişi ortalama 22.5 yılda bir cep telefonunu yeniliyor. ABD’de bu rakam 3 yılı buluyor. Türkiye’de ise insanlar yeni tasarımları yakından izliyor ve 6 ayda bir cep telefonunu yeniliyor. Piyasa büyük. Peki, insanların kendini ifade etme özgürlüğünde gelişme var mı? Yok... Kadına yönelik ayrımcı tutumdan basın özgürlüğüne, iş güvenliğinden iyi eğitim alma hakkına kadar Türkiye insani gelişmişlik ölçütü olan hemen her alanda 100. sıraların altında geliyor. Soma faciası bu gerçeğin yüzümüze vurulmasıdır. Türkiye’de hayat pahalıdır, can ucuzdur. HHH Olumsuz durumlarla ilgili verilerde ise ilk sıraları kimseye kaptırmıyoruz. Madencilik sektöründeki iş kazaları bunların başında; Avrupa birincisiyiz. Maden Mühendisleri Odası’nın verilerine göre, dünyada da Rusya ve Hindistan’ın ardından üçüncü sırada yer alıyoruz. Çin’de de ölüm oranı çok yüksek ama üretimle karşılaştırıldığında Türkiye bu ülkeyi de solluyor. Çin’de her bir milyon ton üretimde 1.3 kişi yaşamını yitirirken Türkiye’de 7 kişi ölüyor. 5 kattan daha ağır bir tablo. Yeraltı kömür işletmeleri bakımından Türkiye’nin şartlarına en yakın ülke Polonya. Oysa Türkiye’deki ölüm oranı bu ülkenin 5 katı. Türkiye’deki maden ocaklarının durumu, işyeri güvenliği, çalışanların eğitimi, iş güvenliğine yapılan yatırım, kamu denetimi dikkate alındığında Soma faciasının bağıra bağıra geliyorum, dediği ortaya çıkacaktır. Son yıllarda hızla artan, Meclis’e getirilen yeni çorba yasayla daha da yaygınlaştırılması hedeflenen taşeronlaşma yukarıda sıraladığımız tatsız tabloyu kalıcılaştırıyor. Özelleştirme, devletin zarar eden kurumlarının elden çıkarılıp özel sektör elinde verimli hale getirilmesi diye sunuluyordu ama yaşama geçen bu değil. Kâr eden kurumların devredilmesi ve işyerinin daha güvensiz hale gelmesiyle sonuçlanan bir bataklıkla karşı karşıyayız. HHH Önceki gün Soma’dan gelen ilk haberlerin ardından herkes, yeraltındaki insanların canlı kurtarılma olasılığını konuşmaya başladı. Sonrasındaki haberler ne yazık ki umut vermiyordu. Çünkü böyle bir kazaya hazırlıklı bir yönetim anlayışı yoktu. Her sorumludan başka ses çıkıyordu. Biri, “Madene temiz hava verildi. Bu, zaman kazandırır” derken bir başkası, “Oraya verdiğiniz temiz hava yangını daha da arttırır, felaket getirir” yorumu yapıyordu. Her büyük kazada olduğu gibi Türkiye seferberdi, herkes Soma’ya akıyordu ama kimse doğru dürüst ne yapacağını bilmiyordu. Soma ders olur mu? Keşke... Bir sendika çıkıp olumsuzlukları eleştirirse Başbakan’ın vereceği yanıtlar sıralamasında birinci sırayı şu almaz mı: Baretini çıkar, siyasete gir! geniş yetki reddinin gerekçesi Kör eden polise suç duyurusu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başkentte yapılan 1 Mayıs eyleminde polisin attığı plastik mermi sonucu sol gözünü kaybeden Barış Ceyhan, sorumluların bulunması için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusunda, şüpheli polislerin tespit edilerek haklarında işkence ve kasten yaralama suçundan dava açılması talep edildi. 1 Mayıs’ta Ankara’da yapılan gösteri sırasında atılan plastik mermi sonucu Barış Ceyhan gözünü kaybetmişti. Çağdaş Hukukçular Derneği ve İnsan Hakları Derneği, ortak bir basın açıklaması yaparak, Ceyhan’ı yaralayan polisler hakkında suç duyurusunda bulundu. Basın açıklamasına, Soma’daki maden kazası damgasını vurdu. Aralarında CHP milletvekili Aylin Nazlı Aka ve HDP milletvekili Demir Çelik’in katıldığı basın açıklamasında, Soma’da hayatını kaybeden işçiler için saygı duruşu yapıldı. CHP’li Aka, Barış Ceyhan’ın plastik mermi sonucu gözünü kaybetmesini “devlet terörü” diye nitelendirirken, HDP’li Çelik de polisin sokakta hak arayan vatandaşları katlettiğini iddia etti. Baba Mustafa Ceyhan, oğlunun gözünü kaybettiğini ve şüpheli polislerin cezalandırılması talebinde bulunarak “Bu tablonun sorumlusu AKP’dir” dedi. Mahkemelerin bağımsızlığına uygun değil ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi, HSYK’de Adalet Bakanı’na geniş yetkiler veren düzenlemeyi iptal etmesinin gerekçesini açıkladı. Yüksek Mahkeme, iptal edilen maddelerin, “mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı”na aykırı olduğuna hükmetti. Mahkeme, kurul üyeleri hakkında soruşturmaları Adalet Bakanı’nın yapacak olmasına ilişkin düzenlemenin, Bakan’ı üyelerin disiplin amiri konumuna sokacağını bildirdi. Adalet Bakanı’nın Bakanlar Kurulu’nun bir üyesi olduğuna dikkati çeken mahkeme, bakanın HSYK başkanı olarak temsil ve yönetim dışında diğer üyelerinden bir üstünlüğü olmadığını vurguladı. Anayasa Mahkemesi’nin 10 Nisan’da büyük bölümünü iptal ettiği HSYK düzenlemesinin gerekçeli kararı dün, Resmi Gazete’de yayımlandı. İptal kararlarına ağırlıkla üyeler Emin Kuz, Burhan Üstün, Hicabi Dursun, Celal Mümtaz Akıncı, Muammer Topal, Zühtü Arslan muhalefet etti. 174 sayfalık kararda, “HSYK’nin oluşumunun Bakanlar Kurulu’nun bir üyesi olan Adalet Bakanı tarafından belirlenmesi sonucunu doğurduğu” belirtilen kararda, “Bir hukuk devletinde böyle bir algının ortaya çıkmasına dahil sebep olabilecek bir düzenlemenin kabulü olanaklı değildir” denildi. Bayrak satıcısına yakalama kararı İstanbul Haber Servisi Gezi Parkı eylemlerinde 6 Temmuz 2013’te TOMA’nın önüne yatarak çevik kuvvetin çalışmasına engel olduğu iddiasıyla hakkında “görevli memura mukavemet etmek” ve “izinsiz gösteri yapmak” suçlarından 7 yıla kadar hapsi istenen bayrak satıcısı Ali Sarıçiçek’in aralarında bulunduğu 20 kişinin yargılanmasına devam edildi. Mahkeme, duruşmalara katılmadığı için ifadesi alınamayan Mehmet Yalçın hakkında yakalama kararı çıkarttı. İstanbul 9. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmaya bayrak satıcısı Ali Sarıçiçek’in de aralarında bulunduğu 8 tutuksuz sanık, bir de başka suçtan tutuklu sanık katıldı. Yargıç duruşmada, sanık Mehmet Yalçın’ın cep telefonuna SMS gönderildiği, bir başvurusunun olmadığı, mazeret bildirmediğini belirtti. Yargıç, Yalçın’ın adına çıkartılan davetiye, zorla getirme ve SMS’e karşın ulaşılamadığını kaydederek, Yalçın hakkında sorgusunun yapılması amacıyla yakalama kararı çıkarttı. İtalyan fotoğrafçı sanık Mattia Cacciatori’nın ifadesinin talimat ile İtalya’da alınmasına karar vererek duruşmayı 10 Eylül’e erteledi. Babası savundu n ADANA (Cumhuriyet) Kozan ilçesinde inşaat işçisi, çalıştığı damda ölmüş halde bulundu. Taş Mahallesi Köksal Sokağı’nda Abdi Salas’a ait tek katlı evin damına duvar örmeye çıkan Muzaffer Şenkal’ın (79) hareketsiz yattığını gören vatandaşlar, polise haber verdi. Sağlık ekiplerinin incelemesinde hayatını kaybettiği belirlenen Şenkal’ın cenazesi, Kozan Devlet Hastanesi morguna götürüldü. Soruşturma başlatıldı. İnşaat işçisi ölü bulundu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle