03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 MAYIS 2014 SALI CUMHURİYET SAYFA SAĞLIK 11 Devlet İKLİM ÖNGEL ANKARA Yüzde 90 engelli sayılan diyaliz hastaları, AKP hükümetinin yaptığı yasa değişikliği nedeniyle “malulen emekliliğe” ancak öldükten sonra kavuşabiliyor. Diyaliz hastalarının, hastalandıktan sonra malulen emekli sayılabilmeleri için sigorta başlangıcı ile emekliliğe müracaatı arasında 17 yıl geçmesi gerekiyor. Uzmanlar ise diyaliz hastalarının 17 yıl bekleyemeyeceğini, yüzde 54’ünün 10 yıl içinde yaşamını yitirdiğini belirterek organ naklinin önemine dikkat çekiyor. Diyaliz Hastaları Derneği Genel Başkanı Selim Gündüz, devletin engellileri korumak için 2010’da çıkardığı Emeklilik Yasası’nı eleştirdi. 17 yıl bekle 2010 yılı öncesinde hastalanmadan önce sigortası olanların 1800 gün prim yatırması durumunda malulen emekli olabildiğini söyleyen Gündüz, 2010’dan sonra 1800 günle malulen emekli olabilmek için “sigorta başlangıcı ile emekliliğe müracaat etme tarihi arasında 10 yıl geçmesi” zorunluluğu getirildiğini belirtti. Hastalandıktan sonra ise 3 bin 600 gün primle malulen emekli olunabilmesine karşın yine aynı yasada yapılan değişiklikle, hastalandıktan sonra malulen emekli olabilmek için “sigorta başlangıcı ile emekliliğe müraacat arasından 17 yıl geçmesi şartı” getirildiğini dile getirdi. “Hangi diyaliz hastası 17 yıl yaşamış ki” diye soran Gündüz, “Biz diyaliz hastaları ölünce emekli olabilir hale getirildik” dedi. l Diyaliz hastalarının malulen emekli olabilmesi için 17 yıl geçmesi gerek. Oysa hastaların yarısından fazlası 10 yıl yaşıyor. Çözüm böbrek nakli diyor Danıştay Olayı: Eşikteki Türkiye! Danıştay’ın 146. kuruluş yıldönümünde ortaya çıkan tabloyu tanımlamakta “skandal”, “kriz” gibi sözcükler yetersiz kalıyor. Bunlar arızi durumları tasvir etmek için kullanılabilecek ifadeler... 10 Mayıs karesi yazık ki “geçici” değil, görünebilir gelecekte “kalıcılık” arz eden bir resmi tarif ediyor. Yüz yüze geldiğimiz resim, bir süredir yaşadığımız rejimin resmidir. Alternatif hiçbir söz hakkının kalmadığı... Alternatif hiçbir değerlendirme, hiçbir fikir ve tespitin ileri sürülemediği... Hiçbir uyarının yapılamadığı... “Sağlam irade”ye alternatif başka hiçbir iradenin artık söz konusu olmadığı/olamadığı bir rejimin resmi bu. Devleti temsil eden tüm şahsiyetler; cumhurbaşkanı, genelkurmay başkanı, Danıştay başkanı bu resim içinde “alternatifsiz sağlam iradeye”, kısaca Recep Tayyip Erdoğan’ın iradesine baş eğmek ve biatla yükümlü. Danıştay yıldönümünde... kürsüde konuşmakta olan Feyzioğlu’nun sözünü oturduğu yerden bölerek mütecaviz bir uslupla müdahale eden Başbakan’ın bundan böyle artık (sıfırlanmış olan!) dengefrenleri iplemeyen, tanımayan hiddetini; işe yaramayan hemşire edasıyla Erdoğan’ı sakinleştirmeye çalışmanın ötesinde başka hiçbir kaygısı bulunmayan Cumhurbaşkanı’nın işlevsiz kalışını, ardından Başbakan’la salonu terk edişini izlerken; “Tam işte!” dedim kendime: “İçinde yaşadığımız devletin ve rejimin resmidir bu!” Başbakan’ın, ortaçağ hükümranları gibi yanındakilere şimşek gibi dönüp yalnız “Götürün kürsüdeki şu adamı!” demediği kaldı. Oraya doğru da ilerliyoruz, az kaldı. İstanbul’da geçen hafta yapılan “Adalet ve Hukuk Devleti” konferansına katılan Amerikalı anayasa uzmanı Prof. Heather Gerken Radikal’den Ezgi Başaran’a bakın “Türkiye hayati bir eşikte, bir sapma noktasında duruyorsunuz!” demiş ve mealen sözü “Türkiye’nin başka bir yer haline gelmesine ramak kaldı!”ya getirmiş... Türkiye yazık ki çoktan “başka bir yer oldu” aslında... Danıştay yıldönümündeki resim, tam o gelinen başka yerin resmi! Aynı konferans için İstanbul’da bulunan, bu vesileyle Hürriyet’ten Cansu Çamlıbel’e konuşan Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanı Hannes Swoboda da benzer saptamalar yapıyor ve Türkiye’nin “fiili bir tek parti devletine” evşirilme riskinden söz ediyor. 12 Eylül 2010 referandumunda “hayır” diyen seçmenleri “demokrat olmamakla” suçlayan kıdemli “yetmez ama evet”çi Swoboda’sının ayakları da yere ermiş: “Erdoğan, anayasayı ve yasaları kendi çıkarına göre değiştirmeye çalışan bir otokrat!” (bonjour!) diyor. Bitmedi... “Türkiye’nin AB üyeliğinden 7 yıl öncesine göre çok daha uzak” olduğunu belirten AP Sosyalist Grup Başkanı, “Erdoğan’ın yolu: Batı’yı dış politika hamleleriyle memnun edip, içerde bildiğini okumak!” Suudi Arabistan, Mısır gibi özetle Ortadoğu’nun “otokrat rejimleri” misali! Dışta Batı’nın isteklerine amade... İçerde Ali kıran baş kesen! Bu ne pehriz, ne lahana turşusu diyeceksiniz... Swoboda madem bu tespitleri yapmış, vaktiyle neden Erdoğan’ı desteklemiş? Avrupalı parlamenter; “Erdoğan I”, “Erdoğan II” diye bir şablon uydurmuş. “Erdoğan I” reformcuymuş da sonradan değişmiş ve “Aa ne görelim?” “Erdoğan II otokrat” olmuş. Bu numarayı bütün “yetmez ama evet”çiler yapıyor. Kusur böylece perşembenin gelişini çarşambadan göremeyen kendilerinde değil, Dr. JekyllMr. Hyde misali değişen Erdoğan’da oluyor! “Erdoğan’ın başkalaşmasını” yetmez ama evetçiliğin üstatlarına bırakalım... biz Türkiye’nin başkalaşmasına dönelim. Beni kahreden, Türkiye’nin böyle... başka bir yere dönüşmesini elimiz kolumuz bağlı izlemek... Ağır çekim bir kaza anı izler gibiyiz... Kaza, gözlerimizin önünde oluyor. Ama kazayı önlemek adına, kimsenin elinden bir şey gelmiyor. Ana muhalefet partisi sadece laf üretmekle meşgul. Laf ebeliği yaparken her kafadan başka bir ses çıkıyor. Danıştay olayında örneğin; Kılıçdaroğlu, Feyzioğlu’nun konuşmasını desteklerken; genel başkan yardımcısı Loğoğlu “Başbakan haklı! Feyzioğlu saygısızlık etti” dedi! Loğoğlu ancak “majestelerinin muhalefetine” yakışacak bu cümleleri, bu konjonktürde, bu “başkalaşan Türkiye tablosu” içinde kurmaktan çekinmedi! Yaşamsal bir kavşakta, yaşamsal söylem farkıyla, parti lideriyle 180 derece ters düştü ve bir yandan da sorumluluk koltuğunda oturmaya devam etmekte... CHP, kendisine en ihtiyaç duyulan bir anda dahi, “inandırıcılığına” darbe almadan duramıyor ve “hasar onarımı” adına olsun... arkadan çaba da göstermiyor. Yalnız Loğoğlu’nun sözleri karşısında değil, partinin bu dağınıklığı, derbederliği, basiretsizliği, özensizliği karşısında dumur olmaktayız. NOT: Çizme’deki son Temiz Eller krizi ile birlikte, “2014 model rüşvet”i anlatırken... araya Danıştay badiresi girdi. Perşembeye devam... Nefroloji Profesörü Aydın Dalgıç, şu an Türkiye’de 76 bin diyaliz hastasının olduğunu kaydetti. 2016’da bu sayının 100 bine çıkacağını söyleyen Dalgıç, “Bu hastaların yüzde 46’sını kaybedeceğiz. Çünkü diyaliz hastalarının yaşama oranı yüzde 54. Bu nedenle organ bağışı çok önemli. Bağışlarımız çok az, bağışları artırmak gerekiyor” dedi. l Sayı 100 bine çıkacak ‘Başkalaşan ülke’nin fotoğrafı Sağlık çalışanları zorunlu nöbet uygulamasından şikâyetçi Yaşamla oyun olmaz Bir günlüğüne asker oldular İstanbul Haber Servisi Jandarma Genel Komutanlığı’nın kuruluşunun 175. yılı kutlamaları kapsamında Alemdağ Jandarma Komando Tabur Komutanlığı’nda 204 engelli yurttaş, bir günlüğüne askere alındı. Bedensel ve zihinsel engelli gençlerin aileleri, yaşadıkları mutluluğu dile getirdi. Askeri üniformalar ve silahlarla tanışan gençler bol bol fotoğraf çektirdi. İstanbul İl Jandarma Komutanlığı’nın düzenlediği program kapsamında, genç askerler sabah saatlerinde Alemdağ Jandarma Komando Tabur Komutanlığı’na geldi. Aileleri de bu mutlu günlerinde çocuklarını yalnız bırakmadı. Engelli askerler ilk olarak üniformalarını giydi. Daha sonra da eğitim alanına gelerek silahlarla ve askeri araçlarla tanıştılar. Bol bol fotoğraf çektiren engelli gençlere görev başındaki erler eşlik etti. Selam ve tekmil vermeyi öğrenen gençler, komutanlarının talimatlarını yerine getirdi. Çocuklarını askeri kıyafetle gören aileler mutluluklarını dile getirerek askeri yetkililere teşekkür etti. Gençler bir günlüğüne de olsa askerde olmanın kendilerini mutlu ettiğini söyledi. Program, tören programının arzı, İl Jandarma Komutanı Kurmay Albay Mehmet Artar’ın konuşması, yemin töreni ve engelli askerlere terhis belgelerinin verilmesi ile sona erdi. Tedavide sorun yaratır İstanbul Haber Servisi İstanbul’da aile sağlığı merkezlerinde (ASM) görev yapan hemşire, ebe, acil tıp teknisyeni, sağlık memurları, mesai saatleri dışında kamu hastanelerinin acil servisleri ve 112 istasyonlarında, ayda en az 8 saat zorunlu nöbet tutmayı yargıya taşıyacak. İstanbul Aile Sağlığı Elemanları Derneği (İSTASED) Başkanı, hemşire Gülsenem Bolat, “İstanbul’daki nöbet listeleri belli olunca hukuki yollara başvuracağız. Gece nöbetinin yaratacağı fiziksel yorgunluktan kaynaklanan hataların telafisi mümkün olmayabilir, yaptığımız iş insan sağlığıyla ilgili ve ciddi bir iştir” dedi. AKP hükümetinin Sağlıkta Dönüşüm Programı ile sorunlarının giderek arttığını vurgulayan hemşireler, geçen aylarda Sağlık Bakanlığı’nın çıkardığı torba yasa ile getirilen asgari 8 saatlik nöbet tutma zorunluluğu ile mağdur edildiklerini söylediler. 1218 Mayıs Hemşireler Haftası’nda sorunlarının çözümünü beklediklerini anımsatan Gülsenem Bolat, getirilmek istenen gece nöbetinin ASM’lerde görev yapan hemşire, ebe ve sağlık memurlarının hizmet kalitesini düşüreceğini ve bu nöbetlerin yarattığı yorgunlukların da telafisi mümkün olmayan sonuçlara yol açacağını söyledi. Nöbet düzenlemesinin, mevcut durumda yüzde 50 gibi bir çoğunluğu görev yerinin dışında, her seferinde eğitim döneminde hiç acil servis eğitimi değişebilecek yerlerde nöbet tutmayı almamış olan ebelerden oluşan aile getirdiğini, bunun da hasta takibinde sağlığı elemanlarının acil servis hizmeti ve tedavisinde sorunlara yol açacağını vermesi beklenemez. Aile Sağlığı kaydeden Bolat şunları kaydetti: “Acil Elemenları Sözleşmesi’ne göre, ASM’de servis hizmeti, başlı başına bir sağlık görev yapan sağlık çalışanları mesai disiplini ve uzmanlık alanıdır. Acil saatinin dışında herhangi bir sağlık Sağlık Hizmetleri Yönetmeliği’ne kuruluşunda çalışamaz ve herhangi Gülsenem Bolat göre, acil sağlık hizmetlerinin uzman bir ticari faaliyette bulunamaz. hekim sorumluluğunda, acil sağlık ASM’lerde çalışan ve sözleşmeli olan hizmetleri konusunda eğitim görmüş, tecrübeli personel de zorunlu nöbet listesine dahil edilmek ve yeter sayıda doktorun, hemşirenin ve diğer isteniyor. Buna karşı da İstanbul Halk Sağlığı personelin de katılımı ile yapılması gerekir. Bu Müdürlüğü’ne de dilekçeler verdik.” Ağır çekim izler gibi Sağlık sektörüne başkanlık sistemi İstanbul Haber Servisi “Sürdürülebilir Sağlık İçin Çözüm Arayışı Türkiye Raporu 2014”, dün İstanbul Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen toplantıda açıklandı. Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, sağlık sektörüne yeni başkanlık sistemi getireceklerini söyledi. Müezzinoğlu, Türkiye’de tıbbı araştırmalar, ilaç üretimine verilecek destek ve tıbbi teknoloji konularında sağlanacak kaynaklar gibi konularda çatı görevi yapacak 5 bakandan oluşan “Sağlık Bilimleri Yüksek Teknoloji Başkanlığı” adıyla yeni bir düzenleme yapılacağını belirtti. Toplantıda açıklanan “Sağlık İçin Çözüm Arayışı Türkiye Raporu 2014”e göre dünyada kronik hastalıklara bağlı ölümlerin sayısı 2015 yılında yaklaşık olarak 41 milyona ulaşacak. Bu rakama bağlı ölüm hızı yılda yüzde 2 oranında azaltılabilirse 36 milyon ölümün önüne geçilebilecek. Hemşireler de tükendi Mesleğimiz değersizleştirildi METE KIZIK İZMİR Genel Sağlıkİş Genel Sekreteri Zekiye Bacaksız, Dünya Hemşireler Günü’nün buruk kutlandığını söyledi. Hasta sayısı sürekli artarken hemşire sayısının yerinde kaldığını, performans uygulamasından olumsuz etkilenenlerin başında bu meslek grubunun geldiğini vurguladı. Hemşirelerin günde 1624 saatlik nöbetler tuttuğunu belirten Bacaksız, “Sağlıkta Dönüşüm Programı ve 663 sayılı KHK ile sağlık çalışanları ve meslekleri değersizleştirilmiştir” dedi. Hakkını arayan hemşirelerin de baskı altında tutulduğuna dikkat çeken Bacaksız, “AKP’nin piyasacı sağlık politikaları ile meslekler kimliksizliğe uğramaktadır” diye konuştu. İstanbul Haber Servisi 12 Mayıs Hemşireler Günü’nde SES’e bağlı bir grup hemşire, uzun mesai saatleri, nöbet ve yıllık izinlerini kullanamamalarını İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi’nde yaptıkları basın açıklamasıyla protesto etti. Grup adına basın açıklamasını okuyan Huriye Üzümcü, uzun çalışma saatleri nedeniyle tükenmişlik sendromu yaşadıklarını belirterek “Birer işletme haline gelen hastanelerde müşteriye odaklı anlayışla arttırılan çalışma saatleri, yıllık ve nöbet izinlerinin kullanılamaması hemşireleri çalışma alanlarına hapsediyor. Bizleri sistemin tezgâhtarları haline getirdiler” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle