29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 NİSAN 2014 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Cezaevinde çıplak arama ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM İnsan Hakları Komisyonu, “Cezaevlerini İnceleme Alt Komisyonu” raporunu tamamladı. CHP, Silivri ve Kandıra cezaevleri alt komisyon raporuna muhalefet şerhi koydu. CHP’nin muhalefet şerhinde, “Silivri ve Kandıra gibi cezaevlerinde hak ihlallerinin yapıldığı” kaydedildi. Cezaevi Alt Komisyonu üyesi Veli Ağbaba, Kocaeli Kandıra Ceza İnfaz Kurumları’nda gerçekleştirilen incelemeler sonucu hazırlanan raporda, tespit edilen birçok sorun ve hak ihlalinin gerektiği gibi yansıtılmadığı ya da hiç yer verilmemiş olduğunu tespit etmelerine rağmen çözüm üretilmediğine dikkat çekti. Ağbaba, raporda; gerçekleştirilen ziyarette Kandıra F Tipi Ceza İnfaz Kurumu’nda yapılan incelemeler sonucunda; sorun ve hak ihlalleri tespitlerini şöyle anlattı: “Cezaevinde mahpus mektupları idarece engelleniyor. Komisyona yapılan başvurunun 21 adet olmasının asıl sebebi, hak ihlallerine ilişkin mahpuslar tarafından yazılan mektupların engellenmesidir. Bu mektupların cezaevi idaresince engellendiği iddiası mutlaka değerlendirilmelidir. Kocaeli Tıp Fakültesi’nde tutuklu ve hükümlü koğuşu bulunmuyor. Ayrıca cezaevinde gece sağlık personeli bulunmadığı için acil durumlar söz konusu olduğunda zamanında müdahale edilemiyor. Beslenme koşulları yetersiz, ağır hastalar rapor bekliyor. Cezaevlerinde çıplak arama var.” Silivri ve Kandıra cezaevlerinde birçok sorun ve hak ihlali var Kimin Umurunda? İktidar blokunun çatlamasının yarattığı hasarı yerel seçim “zaferi” ile giderebileceğini düşünen, sarsılan otoritesini daha üst düzeyde yeniden kurmak için çabalayan ve kesinlikle engel istemeyen Başbakan Erdoğan, aslında şaşırmaması gereken keskin bir çıkışla karşılaştı. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın AYM’nin kuruluş yıldönümündeki konuşması iktidar bloku içindeki sarsıcı çatlamanın devlet boyutuna sıçradığının göstergesidir. Başbakan şaşırmamalıydı, çünkü son dönemde giriştiği, devleti yeniden ve kendine göre yapılandırma adımlarının devletin öteki kesimlerinde, aparatlarında tepki ile karşılanmasından daha doğal bir şey olamaz. İdeolojik ve siyasi bir akımın devleti ele geçirmesi her zaman tartışmalı bir süreçtir ve her zaman o akımın istediği doğrultuda gelişmez. Özellikle ideolojik hâkimiyet kurma çabalarının devletin klasik görevlerini aksatabilecek çatışmaları kışkırtması durumunda düzeltme istekleri, revizyon çabaları kendini gösterir, güç kazanır. HHH Başbakan Erdoğan’ın, popülist bir söylemle, dini ideolojiye ağırlık vererek otoriter bir rejim kurmak istediği genel kabul gören bir durum saptamasıdır. Bu hem iktidar blokundaki çatışmayı kendi lehine sonuçlandırma amacına hizmet etmekte, hem de artık gizlisi saklısı kalmayan gündemin sonraki maddelerine hızlı bir geçişi hedeflemektedir. Klasik devlet, sermaye sınıflarının iç kavgalarını zaman zaman düzenleyebilir, içerde ve dışarda çıkarların savunulması için yumuşak ya da sert düzenlemeleri gerekli görebilir. Ama bu başka birtakım uzlaşmaları zorunlu kılan bir süreçtir. Bunun için popülist yöntemlerle, ideolojik baskıyla kazanılmış halk desteği, yani şu meşhur “milli irade” yeterli olmayacaktır. Başbakan Erdoğan’ın ihtiyacı, devletin öteki organlarının da bir şekilde ikna edilmesidir. Bunun zor bir iş olduğu, çatışmasız bir ortamda gerçekleşemeyeceği anlaşılıyor. HHH AYM Başkanı’nın kapitalist devletin “hukuk devletiRechtsstaat” teorisi kapsamında sert eleştiriler içeren konuşması Erdoğan ve yakın çevresini kuşkusuz sarsmıştır. Şimdi ya rejim değişikliği konusunda genel amaçlarından vazgeçmeden bir yeni düzenlemeye, “barışa” gereksinim duyacaklar ya da bu gelişmeyi daha fazla otorite gerektiği inancının bir kanıtı sayacaklardır. “İşte gördüğünüz gibi böyle olmuyor” söylemi ağırlık kazanırsa, ki büyük olasılık budur, Türkiye’yi pek de parlak günlerin beklemediğini söylemek kehanet olmaz. Yürürlüğe giren MİT Yasası’nın Cumhurbaşkanı tarafından onaylandığını, muhalefetin yasayı AYM’ye götürmekten başka çaresinin kalmadığını, otoriterleşme eğiliminin bundan böyle “meşruiyet” aramayı fazla ciddiye almayacağını da rahatlıkla söyleyebiliriz. HHH Kapitalist modern devlet sosyalist bir değişim, dönüşüm, devrim tehdidi ile karşı karşıya değil bugün. Ama o devlet her geçen gün biraz daha fazla kendi iç sorunlarının ve çatışmalarının sıkıntısını hissetmeye başladı. Ekonomik krizlerin ve ilerlemenin, yani modernleşme ve gayri safi milli hasılayı artırma zorunluluğunun ağır baskısı giderek tehlikeli dönemeçleri haber veriyor. Maceraların ve aynı zamanda savaş tedirginliğinin yükselmesi kimi zaman bizim gibi ülkelerde rejim değişikliği peşinde olanlarda “işte yıllardır beklediğimiz zaman geldi” duygusunu güçlendirebiliyor. Yine de devlet daha başka bir şeydir ve kapitalist devlet modernlikle arkaiklik arasındaki çatışmada ağır hasar görebilir. Bu hasar, halkın büyük çoğunluğunu oluşturan emekçilerin umurunda bile olmaz. Onlar duruma başka türlü bakacaklardır. Son zamanlarda başbakan, cumhurbaşkanı ve parti başkanlığının “de facto” tek adamda birleştirilmesi çabalarını “felaket” olarak niteleyenlerin, “halk buna izin vermez” demesi de zaten bu “başka türlü bakma” ihtimalinin dile gelişiydi. AYM Başkanı’nın konuşması, umurunda olması gerekenlere sert bir uyarıdan başka ne anlam taşıyabilir ki... Kötü yaşam koşulları Ağbaba, ceza infaz mantığındaki sorunlar ve sıkıntılar ile cezaevindeki kötü yaşam koşullarının; çok ciddi hak ihlalleri ve insanlık dışı manzaraların doğmasına sebebiyet verdiğini de belirterek “Cezaevi ziyaretlerinde karşılaştığımız fiziki koşullar, tarafımıza aktarılan hak ihlalleri ve keyfi uygulama lar; cezaevlerinde kapsamlı fiziki yenileme projelerine ve insan haklarına dayalı bir ceza infaz sistemi reformuna ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir” dedi. Bu doğrultuda, cezaevi koşullarının insanlık onuruna yakışır bir hale getirilmesi ve adil bir ceza infaz sisteminin oluşturulması gerektiğine işaret eden muhalefet şerhinde tespitler ise şöyle sıralandı: “Cezaevinde bulunan mahpuslar birçok sosyal hak ve ortak faaliyetlerden mahrum bırakılmaktadır. Sohbet hakkından yeteri kadar faydalanamayan mahpuslar ayrıca spor ve diğer etkinlik haklarından faydalandırılmamaktadır.” Hasta tutukluya tahliye yok nİstanbul Haber Servisi İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi tarafından hasta tutuklular için gerçekleştirilen F Oturması eyleminde, aralıklarla toplam 28 yıldır cezaevinde yatan Wernicke Korsakoff (hafıza kaybı) hastası Kemal Özelmalı’nın durumuna dikkat çekildi. Tutuklu yakınları ve insan hakları savunucularının, Galatasaray Meydanı’nda 110. kez gerçekleştirdikleri oturma eyleminde Özelmalı’nın mektubun okundu. Yüzüne biber gazı sıkıldı, Mersinli yazılım uzmanı Mehmet İstif’in hastalığı günden güne ilerliyor ölümle pençeleşiyor Mehmet İstif Ermeni aydınlar anıldı nİstanbul Haber Servisi Cumartesi Anneleri, 474. kez gerçekleştirdiği oturma eyleminde 1915’te kaybedilen Ermenileri andı. Galatasaray Meydanı’nda gerçekleştirilen eylemde Cumartesi Anneleri yakınları ile birlikte Ermeni aydınların fotoğraflarını taşıdı. Eyleme katılan Fransa merkezli Akdeniz Kayıp Yakınları Derneği Genel Sekreteri Raşit El Mahluzi “Aynı mücadelenin parçası olduğumuz için buradayız” dedi. Kayıp yakınları adına yapılan ortak açıklamada da “99 yıl önce devletin gözaltına alarak kaybettiği, mezarsız İstanbullu Ermeni aydınlarımıza ‘Rahat uyuyun, mezarlarınız kalbimizdedir… Rahat uyuyun; hakikatinizin emanetçisiyiz’ demek için buluştuk” denildi. Açıklamada Başbakan Erdoğan’a “Samimiyseniz Başbakanlık bünyesindeki Asılsız Soykırım İddialarıyla Mücadele Koordinasyon Kurulu’nu lağvedin” çağrısı yapıldı. MERSİN (DHA) Mersin’deki Gezi eylemleri sırasında yüzüne biber gazı sıkılan ve bu nedenle dil kökü kanseri olduğu iddia edilen 36 yaşındaki Mehmet İstif, ölümle pençeleşiyor. Hastalığı ilerleyen Mehmet İstif, götürüldüğü Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde tedaviye alındı. Kanser nedeniyle dilinin bir bölümü de alınan İstif, şiddetli ağrılar, enfeksiyon ve yüksek ateş nedeniyle ölüm kalım savaşı veriyor. Konuşamadığı için kendini yazarak ifade eden İstif, “Devletten biber gazının sebep olduğu zararın giderilmesini istiyorum. Şu an savcılık bana gaz sıkan polisleri arıyor. Onlara emir veren polislerin soruşturulmasını da istiyorum” dedi. Yazılım uzmanı Mehmet İstif, 17. Mersin Akdeniz Oyunları’nın açılış töreni öncesinde Gazi Mustafa Kemal Bulvarı’nda düzenlenen Taksim Gezi Parkı protestolarına katıldı. Polisler, eylemcileri biber gazı ile müdahale edip dağıttı. Sıkılan biber gazından Mehmet İstif de etkilendi. Yakın mesafeden yüzüne biber gazı sıkılan İstif, ertesi gün yüzünde, ağzında oluşan kızarıklık ve şişlikler nedeniyle Toros Devlet Hastanesi’ne başvurdu. Burada muayene edilen İstif’e enfeksiyon tanısı konulup, tedavisi için sprey türü ilaçlar verildi. Ancak Mehmet İstif’in ağzındaki yaralar daha da kötüleşti. Birkaç gün sonra Mehmet İstif, Mersin Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi’ne gitti. Kulak burun boğaz polikliniğindeki muayenesinde “alerjik reaksiyon” tanısı konulan İstif, geçen 24 Temmuz’da aynı hastanede ameliyat edildi. İstif’in dilinde oluşan mukoza operasyonla temizlendi. Bu ameliyatın ardın dan İstif, konuşma ve beslenme güçlüğü çekmeye başladı. Kanser teşhisi konuldu Daha sonra Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi’nde tedavisine devam edilen Mehmet İstif’e biyopsi yapıldı. Dilindeki yaranın dil kökü kanserine dönüştüğü saptandı. Radyoterapi ve kemoterapi tedavisine başlandı. İstif yazılım işini yaptığı işyerini kapatmak zorunda kaldı. İstif sadece emekli olan babası tarafından ancak maddi olarak destek görebiliyor. Ölümle pençeleşen kardeşinin başucundan bir an olsun ayrılmayan ablası Meryem Aygenli, kardeşine biber gazı sıkan polislerin bulunarak cezalandırılmasını istedi. Olayla ilgili Mersin Cumhuriyet Savcılığı’nın açtığı soruşma ise devam ediyor. DİRENİŞE KATILDI DİYE KÜÇÜKÇEKMECE’DEN SULTANGAZİ’YE ATANDI Öğretmene Gezi sürgünü SİBEL BAHÇETEPE Gezi eylemlerine katıldığı gerekçesiyle hakkında soruşturma açılan Küçükçekmece Atakent İMKB Teknik Endüstri Meslek Lisesi’nde teknik öğretmen ve Eğitim Sen üyesi Ersan Karababa, bu kez de Sultangazi Endüstri Meslek Lisesi’ne sürgün edildi. Kadrosu evine 2 saat uzaklıkta olan Sultangazi’ye alınan Karababa, karar ile ilgili mahkemeye başvurdu. Hakkında 31 Aralık 2013 günü, Gezi eylemleri sürecinde “gruplara liderlik etmek”, “grupları yönlendirmek”, “etrafa zarar vermek” ve “okulda illegal örgütlerin faaliyetlerini yürütmek” suçlarından 4 ayrı soruşturma açılan Karababa, soruşturma devam ederken Küçükçekmece Kaymakamlığı Küçükçekmece İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından soruşturma tamamlanıncaya dek görevden uzaklaştırma ve aylık gelirinin üçte birinin kesilmesine karar verilmişti. Son olarak geçen günlerde hakkında yeni bir karar alınan Karababa’nın bu kez kadrosunun bulunduğu okul değiştirildi. Küçükçekmece’deki okulundan Sultangazi Endrüstri Meslek Lisesi’ne kadrosu alınan Karababa, duruma tepkili. Yeni okulun, evinden 2 saat uzaklıkta olduğunu anımsatan Karababa, “Eğitim Sen olarak mahkemeye, yürütmeyi durdurma kararı için başvuruda bulunduk” dedi. Gezi olaylarına Eğitim Sen 7 No’lu Şube üyesi ve işyeri temsilcisi olarak katıldığını anımsatan Karababa, “Soruşturma sırasında müfettişler, Gezi olaylarına ait bazı kamera kayıtları gösterdi ve orada bir kişinin etrafa zarar verdiği gösterildi. Gezi olaylarına katıldığımı kabul ediyorum ama kameralarda gösterilen kişi ben değilim, ben çevreye zarar vermedim” diye konuştu. Karababa, açılan soruşturmanın muhalif kesimi sindirme ve korkutmaya yönelik olduğunu kaydederek özetle şunları söyledi: “Gönderildiğim okul, genelde sürgün edilen öğretmenlerin bulunduğu okul ve evime 2 saat mesafede. Ceza, yalnız bana değil, bütün muhalif kesimedir. Özellikle sendikalı öğretmenler üzerinde baskılar kuruluyor.” 500 insan 500 fotoğraf Gezi Direnişi’nde sanatçılar tarafından oluşturulan Gezi Sanat Forumu üyeleri “500 insan 500 fotoğraf” sloganıyla dün ellerinde fotoğraflarla insan zinciri oluşturdu. Galatasaray Lisesi önünden Fransız Konsolosluğu’na kadar 500 kişi, ellerinde Gezi Direnişi döneminde çekilen fotoğrafları taşıdı. Grup, eylem sırasında “Sanat sokakta güzel” ve “1 Mayıs’ta Taksim’e” sloganlarını attı. Yoldan geçen yurttaşlar da eyleme alkışlarla destek verdi. (HAZAL OCAK) Uçakta ‘bomba’ paniği nİstanbul Haber Servisi THY’nin, TK 382 uçuş numaralı saat 13.10’da İstanbulTiflis seferini yapmak üzere hazırlanan uçağındaki bir yolcu, kolundaki saati göstererek “Uçağa bomba yerleştirdim. Patlatacağım” dedi. Bunun üzerine kaptan pilot, uçağı park pozisyonuna çekti. Polis ekiplerinin çağrılmasının ardından uçaktaki 124 yolcu tahliye edildi. Tehditte bulunan ve Pakistanlı olduğu öğrenilen kişi ise gözaltına alındı. İNSAN hAKLARI öRGÜTLERİ: Selek’e hukuki taciz var İstanbul Haber Servisi Akademisyen Pınar Selek hakkındaki ağırlaştırılmış müebbet cezasına ilişkin temyiz duruşması Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nde 30 Nisan günü görülecek. İnsan Hakları Savunucularını Koruma Gözlemevi, duruşma öncesinde gözlem raporunu yayımladı. Raporda ihlaller şöyle sıralandı: “Alıkonma ve tutukluluk sebepleri hakkında bilgilendirilme hakkının ihlali, soruşturma sırasında zorlama yasağına aykırılık, aleni yargılanma hakkı ihlali, kanun ve mahkeme önünde eşitlik ilkesine aykırılık, mahkeme heyetini yanıltma, işkence altında verilen ve geçerliliği olmayan kanıta dayanarak cezaya hükmedilmesi, makul sürede yargılanma hakkı.” 42 polisin yeri değişti nTUNCELİ (DHA) Tunceli Emniyet Müdürlüğü’nde eski müdür Hayati Yılmaz’ın istifası üzerine yerine atanan Fahrettin Şen, göreve başlamasının ardından 9 şube müdürünü görevden aldı. Yeni şube müdürlerinin atamasının yapılmasının ardından 42 polisin daha görev yerleri değiştirildi. ‘Taksim 1 Mayıs alanıdır’ İstanbul Haber Servisi 1 Mayıs Tertip Komitesi, Taksim’in 1 Mayıs Alanı olduğunu ilan eden AİHM kararının ellerinde bulunduğunu belirterek, “Elimizde AİHM’nin Taksim Meydanı’nın ‘1 Mayıs Alanı’ olduğunu tescil eden ve hükümetin görevinin de Taksim’i 1 Mayıs’a hazırlamak olduğunu ilan eden çok net mahkeme kararı var. AİHM’nin kararı anayasanın 90. maddesine göre bağlayıcıdır ve yok sayılamaz” açıklamasını yaptı. 1 Mayıs Tertip Komitesi dün bir kez daha Taksim çağrısını yineleyerek, kutlama hazırlıklarının sürdüğünü ve uygulanmak istenen yasak kararının yasadışı olduğunu belirtti. Açıklamada “Taksim çağrısı yapan DİSK, KESK, TMMOB ve TTB olarak işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma gününe bir bayrama hazırlanır gibi hazırlanıyoruz” denildi. VALİLİĞE BAŞVURU İzmir Barosu avukatlarından Arif Ali Cangı, 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’nda toplantı ve gösteri hakkının sağlanması için İstanbul Valiliği’ne bireysel başvuru yaptı. Taksim Meydanı’nın kapatılacağına ilişkin açıklamaların hiçbir hukuksal haklılığı olmadığını belirten Cangı, “Demokratik protesto hakkı, demokratik toplumun olmazsa olmazlarındandır” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle