29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 NİSAN 2014 PAZAR 12 PAZAR YAZILARI ‘Bizler bu dünyanın vatansız 1 insanlarıyız’ T ürkiye’ye, “Senin ülkende şu, bu, o etnik azınlıktır, kabul etmelisin!” diyen Avrupa Birliği (AB) üyesi Almanya, 600 yıldır birlikte yaşadığı, Hitler döneminde soykırımdan geçirdiği Yahudilerle Sinti ve Romanları azınlık olarak kabul etmeye yanaşmıyor. Nazi Almanyası’nda sadece 6 milyon Yahudi öldürülmemişti. Toplama kamplarında ve gaz odalarında yarım milyon da Sinti ve Roman yaşamını yitirmişti. Savaş sonrasının Alman politikacıları onlara da soykırım yapıldığını ancak 1979’a gelindiğinde kabullenmiş, Hitler’in ellerinden almış olduğu Alman vatandaşlığını da 1980’lerde geri vermişti. Hitler’in “Çingene” dediği bu insanlar için Berlin’e bir soykırım anıtı yapılması kararı 90’lı yılların sonunda alınmıştı. Genç nesillere o “büyük cinayeti” anımsatması istenen anıt savaşın bitişinin 60. yılı olan 8 Mayıs 2005’te açılacaktı. Olmadı. Paris’te yaşayan İsrail doğumlu sanatçı Dani Karavan’ın tasarımı anıt 2012’de açılabildi. Berlin’de Federal Meclis yakınlarındaki yeşil alana, ağaçlar arasına yapılan küçük bir havuz, 12 metre çapında büyük bir su kabı! Zemini kara olduğu için suları hep kara görünüyor! Ortasındaki üçgen toplama kamplarına atılanların sol yakalarına takılan üçgeni anımsatıyor. Üzerinde hep taze bir çiçek duruyor. Kenarına gelen güvercinler, sincaplar susuzluklarını gideriyor. Havuzun çevresini kaplayan yer taşlarına nasyonal sosyalistlerin kıyım yaptığı kentlerin adları kazınmış. Hitler’in savaşı biteli neredeyse 70 yıl olacak, ancak özgür yaşamı seven, katı toplum kurallarını ise pek benimsemeyen Sinti ve Romanlar günümüz Almanyası’nda hâlâ pek kabul görmüyor, ülkedeki ayrımcı ve yabancı düşmanı davranışlardan çok etkileniyor. Caz şarkıcısı Dotçi Reinhardt, “Bizler bu dünyanın vatansız insanlarıyız” diyor. Onları bir arada tutan tek şey ortak kültürleri ile dilleri. Son yıllarda Doğu’dan Batı’ya birçok AB ülkesinde bu insanlar yine aşağılanıyor, sınırlar onlara kapatılıyor. Almanya Sinti ve Romanları Merkez Konseyi Başkanı Romani BERLİN Rose, “Onlarca yıl sonra gerçekleştirilen bu anıt bir göstermelik olmasın” demişti açılışta. “Avrupa insanı üç maymunları oynamasın!” Şimdi uzak geçmişe gidelim. Ancak AHMET ARPAD konumuz yine aynı: Yabancı ülkelere sığınan insanlar! Yıllardan 1938. Semiha Güzelhisar ile evlenen Burhan Arpad günün birinde Osmanbey’deki evine kolunun altında bir karton kutuyla gelir. İçinde bir saat vardır. Koskocaman bir Karaormanlar saati! Onu Karaköy’deki “Alman saatçi” Emil Meyer’den almıştır. Oğlu da torunu da yarım saatte bir yuvasından çıkıp “guguk” diyen kuşun sesiyle büyür... Niçin mi geçmişi anımsadım. Bir yakın dost Berlin Anne Frank Merkezi’nin internet sitesine (http://www.annefrank.de/mensch/) göz atmamı önermişti kısa süre önce. Son yüz elli yılda Almanya ile Türkiye arasında göç etmiş binlerce insandan altısının alınyazısı filmler, belgeler ve yazılarla burada çok kapsamlı canlandırılıyor... Johann Meyer 1876’da Berlin’den Sultan 2. Abdülhamit’in sarayına saatçıbaşı olarak gelir. Şehzadelerin, hanım sultanların, nazırların, komutanların saatleriyle ilgilenir. Ancak saraydaki entrikalardan rahatsız olmaya başlayan Meyer, 1878’de Yıldız’daki görevinden ayrılır. Fransızların inşa ettiği Tünel kısa süre önce açılmıştır. Meyer Karaköy çıkışına yakın bir sokakta bir dükkânı devralır ve saatçilik mesleğini burada sürdürür. Yıllar sonra, üniversiteye gittiğim yıllarda çevirmen olarak çalıştığım Heidelberg Baskı Makineleri temsilciliği de aynı sokaktaydı. Sahibi Willi Blümel’i 1935’te Yunus Nadi Cumhuriyet’in matbaasına getirtmişti. Herr Blümel 1984’teki ölümüne dek İstanbul’u hiç terk etmedi. Küçük Bebek’te denize sıfır evinde yaşadı. Aile dostumuzdu! Anne Frank Merkezi’nin belgeselinde 1900 İstanbul doğumlu Yahudi Leon Veissid, 15 yaşında öksüz kaldıktan sonra 1916’da Almanya’ya gelip kundura ustası olan İstanbul doğumlu Ahmed Talib, kimya profesörü babasıyla 1935’te Türkiye’ye sığınan Yahudi asıllı Dorothea Brander, 1935 yılında Almanya’ya yerleşen, bu ülkede ünlenen opera sanatçısı Saadet Altan ve 1955’te İstanbullu bir Rumla evlenip ülkemize yerleşen ve bugün 89 yaşında hâlâ İstanbul’da yaşayan Alman asıllı Waltraud Hanopulos da var. Hitler’den kaçarak Atatürk Türkiyesi’nde 11 yıl yaşayan ünlü Ernst Reuter’in oğlu Edzard Reuter’e geçen buluşmamızda bu sergiden söz ettiğimde gülümseyerek “Dorothea ile Ankara’da aynı sınıftaydık” dedi. Türkiye onlar için bir “bekleme salonu”ydu. Hitler’in sonunu beklemişti yüzlerce Alman aydını ve bilim insanı Atatürk’ün ülkesinde..! Anne Frank ve ailesi ise aynı günlerde, 1944’te saklandıkları evden alınmış, Auschwitz’in gaz odalarında öldürülmüştü. Son Berlin ziyaretimde gezdiğim Anne Frank Merkezi’nin salonları bu ailenin yaşamıyla dolu. www.ahmetarpad.de Avrupa’nın utancı... başlayınca medya da konuyu Daha sonra yenileri geldi STOCKHOLM ele aldı. Dagens Nyheter’de ve marketlerin kapıları sonbaharda uzun bir röportaj parsellendi. Sokaklarda yayımlandı. Stockholm’de gezenler de var. Her birinin nerede barındıklarından hayat elinde bir kâğıt parçası, hikâyelerine kadar yüzlerini üzerinde “çocuğum hasta” gördüğümüz Romanları gibi bir şeyler yazıyor. tanımış olduk. Aynı Bazılarında bu kâğıt OSMAN İKİZ gazeteciler sonra Romanya’ya parçaları fotoğraflı. Perişan gittiler, bu kez ülkelerindeki görünümlü çocuk ya da perişan yaşamlarını öğrendik. Dahası aile fotoğrafları. Bu gibi görüntülere alışık olmayan İsveçliler önceleri açılan Avrupa’ya dilenmeye gidecek olanlar yolculuğa borç alarak çıkabiliyorlarmış. avuçlara bozuk paralarını koyuyorlardı Yani avuç açarak önce borcunu ama dilencilerin günlük hayatımızın ödeyecek, sonra birikim yapacak. bir parçası olmaya başlamasıyla Ama sayıları arttıkça adam başına işin rengi de değişmeye başladı. düşen günlük gelirleri azaldığından “Çocuğum hasta ameliyat olacak”, memleketlerine dönüş için yeterince “Eşim felç” diyerek dilenenlerin kazanamıyorlarmış. Hayat hikâyeleri filmin sonunu getirmeye hiç niyetli hazin. AB’ye üye olarak kabul edilmiş olmadıkları anlaşıldı. Üstelik sayıları da her geçen gün arttı. Sessiz, naif olan bir ülkede insanların böylesine İsveç halkı dilenciyle yüz yüze gelince perişan bir şekilde yaşamasına önce başını çevirdi, daha sonra da nasıl izin verildiğine pek çok kimse homurdanmaya başladı. Bir yıldır şaşırdı. Bu arada yüzlerce Romanın sesler yükselmekte. Sesler yükselince, Fransa’dan sınır dışı edildiği, gazetelere şikâyet mektupları gitmeye Macaristan’dakilerin iyice dışlandığı haberleriyle sorunun dilenciliğin ötesinde çok daha kapsamlı olduğu anlaşıldı. Güllük gülistanlık olduğu zannedilen, uygarlığın beşiği Avrupa’da utanılacak bir tablo herkesi sarstı. Peki AB, insan hakları kriterlerini tamamlamayan, insanları sefalet içinde yaşayan bu ülkeleri nasıl üye olaral kabul etmişti ve bu soruna nasıl bakıyordu? AB’nin göç ve göçmen sorunlarına bakan komisyon üyesi, İsveçli Cecilia Malmström saçları sinirden dikilmiş vaziyette açıkladı. Meğer 20072012 yılları arasında Avrupa ülkelerindeki Romanların durumlarının düzeltilmesi için AB 17 milyar Avro bütçe ayırmış. Bunun 6 milyarı Romanya’ya gitmiş. Peki ne yapılmış? Bilen yok. Uygarlığın beşiği diye anılan bir kıtada bir halkın perişan halde yaşamasına “Avrupa’nın utancı” diyorlar. Paraların buharlaşmasına ne demeli acaba? [email protected] 970’lerde turist olarak Bulgaristan’dan gelen akrabalarımızın Türkiye’de en şaşırdıkları şey sokaklardaki dilencilerdi. İnsanlık onuruna aykırı buldukları dilenciliği devletin ayıbı olarak görüyorlardı. “İnsan hırsız da olur huysuz da ama devlet bu sosyal hastalığa izin vermemelidir” diyorlardı. 3040 yıl öncesinden söz ediyorum. Dün insanlara onurlu olmayı öğreten ülkeden kapağı Avrupa’ya atanların bir bölümü sokaklarda avuç açıyor. Nereden nereye... İsveç dilencilerin istilasına uğrayan ülkelerden biri. Diğer Avrupa ülkelerinde de manzara farklı değil. Avuç açanların büyük çoğunluğu Romanya’dan gelen Romanlar. Bulgaristan’dan gelenler de var. Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkeler arasında serbest dolaşım başlayalı beri Avrupa’nın büyük şehirlerine akın akın geliyorlar. Önce metro trenlerinde ortaya çıktılar. Yeniler gelince istasyonların kapılarını mekân edindi. ‘Flamanlar ve Valonlar farklı Flamanlar işsizlik ödeneğini belirli bir nce “Gizli Yalnızlık” diye bir süre ile sınırlama, kraliyet harcamaları yazı kaleme alıp, “Brüksel’de ve kamusal yaşamı ağır bir şekilde 100’ü aşkın sosyal konut etkileyen grevlere sınırlama getirme sitelerinde yaşayan 60 yaşın konularında aynı düşüncedeler. Oy üzerindeki binlerce kişinin sosyal kullanma programları (oylama testleri) hayatla tek bağlarının haftada bir parti programlarından seçilen belirli ya da iki kez uğrayan sosyal asistan konulara ve önerilere seçmenin olduğunu” yazmayı düşündüm. “Tek verdiği yanıtlar doğrultusunda siyasi kişilik dünyalarımızdaki toplu eğilimini belirlemesine yardımcı yalnızlığımız”dan daha önce birkaç oluyor. VRT televizyonu ve De yazımda bahsetmiştim. Yaşlıların Standaard gazetesi Brüksel ve Flaman gizli yalnızlığı, bizim kendi gönüllü bölgesi oy kullanma testlerinden sonra yalnızlığımızdan farklı, zoraki ve federal seçimler için oy kullanma testi yürekler dağlayan bir yalnızlık. Sonra başlattı. Federal düzeydeki konuları “evsizlerin görünmezliği” konusunda ve önerileri içeren test kullanıma yapılan bir deneyi anlatıp Brüksel’in diğer yüzünü öteki Brüksel’i mi yazsam sunulmadan önce Belçikalı seçmeni temsil ettiği düşünülen 1000 diye geçirdim aklımdan. BRÜKSEL Valon ve 1000 Flaman’a Evsizler gibi giydirilip kullandırıldı. VRT siyaset sokakta oturtulan insanları uzmanı Bart Verhulst’ın yakın akrabaları hatta belirttiği gibi “Sonuçlar, kardeşleri bile tanımayıp Belçika’daki Flamanların görmezden gelmiş deneyde. ve Frankofonların farklı Sanki evsizler hayatımızda gezegenlerde yaşamadığını hiç yokmuş gibi gözümüzü ERDİNÇ UTKU gösterdi. Ancak bu her kapatıp geçiyoruz. Aynı konuda aynı düşündükleri kâğıtsızları (ülkede yasadışı/ anlamına gelmiyor.” Flaman Sosyalist kaçak olarak kalanları) sanki kâğıttan Partisi SP.A dışındaki tüm Flaman insanlarmış gibi görmememiz kadar partileri demiryolları grevi yapıldığında acı. Yaşlı gizli yalnızlar, görünmeyen minimum tren hizmeti garanti edilmesi evsizler ve kâğıttan insan muamelesi gerektiğini düşünüyor. Flamanların gören kaçaklar, ne kadar kaçmak yüzde 87’si ve Valonların yüzde 85’i istesek de, gözümüzü kapatsak de aynı görüşü paylaşıyor. Diğer da, yüreklerimizin gördüğü ve bir konu ise kraliyet ailesine ayrılan vicdanlarımızın sızladığı, yaşamın bütçenin azaltılması. Daha kraliyetçi gerçekleri. 25 Mayıs’ta Belçika’da bilinmesine rağmen Valonların Avrupa Parlamentosu, federal ve yüzde 74’ü de bu görüşü paylaşıyor. bölgesel seçimler gerçekleştirilecek. Flamanların ise yüzde 83’ü kraliyet Umarım insanlar cüzdanlarını ve bütçesinin azaltılmasından yana. egolarını değil yüreklerinin sesini Gündeme gelen diğer bir tartışma ise ve vicdanlarını dinlerler. İnsan her işsizlik ödeneklerinin belirli süre ile yerde insan. Sorunlar yaklaşık aynı. sınırlanması. Flaman liberalleri ve Valonmuş, Flamanmış milliyetçileri mali tasarruf yapmak pek de fark etmiyor. Zaten için işsizlik ödeneğinin 2 yıl ile seçim kampanyalarında öne sınırlanmasını istiyor. Flamanların çıkarılan konular hakkında yüzde 54’ü öneriyi desteklerken çok da farklı düşünmedikleri Valonların yüzde 52’si bu fikre saptandı. Oy kullanma karşı çıkıyor. İşsizlik ödeneğinden programları aracılığıyla çıkartılan işsizlere asgari geçim yapılan eğilim belirleme ödeneği verilmesi ve aldıkları para testlerine göre Valonlar ve karşılığında da toplumsal sosyal işlerde çalıştırılması önerisini ise Flamanların yüzde 80’i, Valonların da yüzde 72’si Katolik Kilisesi’nin yardım ördestekliyor. İşsizlik ödeneklerinin gütü Caritas’ın verdiği bilgiye süre ile sınırlanması Flaman liberalleri göre, ülkede 3 milyon insan Open VLD ve Flaman milliyetçileri yoksulluk içinde yaşamakta ve NVA’nın önerdikleri tek tasarruf aylık gelirleri 307 Avro’nun tedbiri değil tabii ki. Bu partiler altında. Yoksulluk içinde yaBelçika’da uygulanan “maaşların şayanların sayısı 2008’dekinin enflasyon oranına göre otomatik iki katı. AB İnsan Hakları Komiseri olarak arttırılması sistemi”nin de Nils Muiznieks, “Okullarda açlıktan kaldırılmasını istiyorlar. Flamanların bayılan çocukların sayısının arttığıyüzde 74’ü, Valonların ise yüzde nı” söylüyor. İspanya’da gıda yardımı 71’i bu öneriye karşı. Zenginler için ek vergi getirilmesi Flaman üzerine faaliyet gösteren kuruluşlayeşilleri ve sosyalistlerinin önerisi. rın çatı örgütü, “binlerce insanın Bu öneri Flamanların yüzde 75’inin, paraları olmadığı için haftada bir Valonların ise yüzde 81’inin desteğini gün hiçbir şey yemediklerini” bealıyor. Sadece Flaman yeşillerinin lirtiyor. Portekiz’de de işsizlik rekor desteklediği “şirketler tarafından seviyeye ulaşmış durumda, makaçalışanlarının kullanımı için verilen leye göre yaklaşık yüzde 17. AB şirket arabalarının daha fazla ülkeleri Yunanistan, Portekiz ve İsvergilendirilmesi” önerisine ise panya ciddi açlık sorunları yaşarken Flamanların yüzde 54’ü, Valonların Avusturya’nın başkenti Viyana’da da yüzde 59’u destek çıkıyor. AB da binalara girip çöp karıştıranların dışından işçilerin Belçika’da zor sayısı her geçen gün artıyor. Artık eleman bulunan bazı alanlarda insanlar ekmek rafları önünde uzun çalışmasına izin verilmesi önerisine uzun düşünmekte. Bütçe açığının Flamanların yüzde 64’ü Valonların kapatılamayacak kadar büyük olduise yüzde 77’si karşı. Frankofon ve ğu ve iktidar partilerinin seçmenleri Flaman seçmen 25 Mayıs’ta bencillik aldattıkları gündemi ciddi oranda ve dayanışma modelleri arasında meşgul etmekte. Bir zamanlar hatercihini yapacak. Gizli yalnızları ve yaller kıtası olan Avrupa hayaletler fark edilmeyen evsizleri fark edecekler kıtasına mı dönüyor? mi, göreceğiz! [email protected] [email protected] Ö gezegenlerde yaşamıyor’ 1 703’ten bu yana yayın hayatında olan Wiener Zeitung, Avusturya’nın en eski gazetesidir. Son dönemlerde yayımladığı haber ve yorumlarla Avrupa’nın artık vaktinin geçmekte olduğunu anlatıyor. ve Lizbon’dan yazan Hubert Kahl, İklim değişikliği, sermayenin kâr Takis Tsafos ve Emilio Rappold hırsı ve dünya nüfusunun artması gibi imzalı makalede “Güney Avrupa’da konuları sayfalarına taşımakta. Haher gün açlık ve yoksullukla müberlerin birinde BM Gıda ve Tarım cadele edildiğine” vurgu yapıldı. Örgütü FAO’nun açıkladığına göre, Makaleye göre, yoksulluğun kol gezdünyada 842 milyon insanın açlık diği ülkelerden ilki Yunanistan’dı. çektiğini duyurdu. FAO’nun tahminGazeteci Tsafos, lerine yer veren gazete, 2050 yılına emekli maaşlarıVİYANA kadar dünyada et ihtiyacının iki nın küçüldüğüne, kat daha artacağını ve sadece çöpe Yunanlıların temel atılan gıda ürünlerinin açlığa çare gıda ürünlerini alolabileceğini de yazdı. Açlığın en makta zorlandıklaçok yaşandığı yerlerin 295 milyon rına işaret etti. Yoinsan ile Güney Afrika, 223 milrumda Yunan Oryon ile Orta Afrika, 167 milyon ile KADİM ÜLKER todoks Kilisesi’nin Doğu Asya olduğuna dikkat çekti. büyük süpermarDiğer bölgeler olarak ise sırasıyla ketlerle ortak 65 milyon ile Güney Asya, 47 milçalışarak düşük gelirlilere ucuz gıda yon ile Latin Amerika ve Karayibler, ürünü sağlamaya çalıştığı anlatıldı. 24 milyon ile Batı Asya ve Kuzey Yunanlıların son beş yıl içinde gelirAfrika’nın geldiğini, onları 16 millerinin dörtte birini kaybettikleri ve yon insan ile sanayi ülkelerinin takip 11 milyon nüfuslu ülkede 1.4 milyon ettiğini, Orta Asya ve Kafkaslar’da 6 işsizin bulunduğu yazıda yer alan milyon aç insanın olduğunu belirtti. bilgilerdendi. Açlık çeken ülkelerDünyada var olan açlık sorununun den bir diğeri ise İspanya; ekonomik Avrupa’da da yaşandığı ise başka bir makalenin konusuydu. Atina, Madrid kriz ülkeyi ciddi şekilde etkilemiş. Raflar tıka basa, cüzdanlar boş
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle