29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 NİSAN 2014 PAZAR CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 17 Yeğeni James Warhola’nın gözünden Pop Sanat’ın ünlü adı Andy Warhol ‘Özgür sanattan yanaydı’ 7 Mayıs’ta Pera Müzesi’nde açılacak “Herkes İçin Pop Sanat: Andy Warhol” sergisine, sanatçının yeğeni James Warhola da katılacak. Warhola, yakından tanıdığı Warhol’u Cumhuriyet’e anlattı. EVRİM ALTUĞ 7 Mayıs’ta düzenlenecek “Herkes İçin Pop Sanat: Andy Warhol” sergisi vesilesiyle, Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi’nin davetlisi olarak mayısta İstanbul’a gelmeye hazırlanan Andy Warhol’un yeğeni James Warhola, amcası ile çocukluk anılarını, bugün kendi yazıp resimlediği kitaplarla yeni nesillere, bir çocuğun gözünden aktarıyor. Daha birkaç gün önce, BBC’nin verdiği bir habere göre, ölümünden evvel yaptığı son Commodore Amiga 1000 model bilgisayarda 1985’te ürettiği dijital yapıtlarından 18 tanesi eski bir bilgisayarın ana belleğinden Carnegie Mellon Üniversitesi’ndeki akademisyenlerce kurtarılan, bunların 12’sini ise “mouse” ile imzalayan Warhol’un sanat tarihine bıraktığı mirası Cumhuriyet için yorumlayan yeğeni Warhola’ya göre, sanatçının mirasının Warhol adına kurulan Andy Warhol Vakfı çatısı altında, lisanslama yöntemi ile ticarileştirilmesi ve çeşitli ürünlere büründürülmesi, kendisinin sağlığında hiç başvurmadığı bir yöntem olagelmiş. Andy Warhol’un sanatı ve mirası, bugünkü sanatın ‘özgürlüğü’ adına bir etki yaptı denebilir mi? Bana öyle geliyor ki, amcamın bıraktığı miras, 20. yüzyılın son çeyrek diliminin en etkili sanatçısı olması oldu. Bu, kendisini 27 yıl önce aniden kaybettiğimiz sırada öyle çok da görünür bir durum değildi. Kendisinin taşıdığı önemin belirleyiciliği ancak, sanat tarihsel yönden uzun edimli bir bakış eşliğinde ortaya çıktı. Yanı sıra kendisinin bir Pop Art akımı üyesi olması, hiç kuşku yok ki onu bu grubun en yaratıcı kişisi olarak ön plana çıkarıyordu. Ve evet, kendisi “sanatın özgürlüğü” kavramına çok büyük bir katkıda bulundu. Onun temel felsefesi, sanatın herhangi bir şey de olabileceği fikrine dayanıyordu ve bence geleceğin sanatçıları, onun bu fikrini büyük bir ilham kaynağı olarak değerlendirdiler. Amcanız bugün yaşasaydı, o en bilinen “15 dakikalığına meşhur olmak”, içerikli sözü ışığında, bugünün bol Tweet’li ve Instagram imajlarıyla dolu dünyasında neler düşünürdü veya yapardı? Eğer bugünün dünyasında hayatta olsaydı, tüm internet ve iletişim dünyasını inanılmaz düzeyde nefes kesici bula çocukla iletişimi oldu. Ben de amcama yaptığım bu ziyaretleri unutamadığım için, yazmış olduğum kitaplarımı bir çocuğun bakış açısı üzerine kurdum. Dilerim öteki çocuklar da benim yaşadığım bu güzelliğin kıymetini bilir. Andy Warhol’un şöhreti, yarattığı miras, işleri açısından baktığınızda, bugünkü sanat piyasasında ne görüyorsunuz; bir tür sömürü yaşandığını söyleyebilir misiniz? Günümüz sanat piyasası, giderek aşırılaşan bir küresel değer sistemine tabi olduğu için müstehcen ve saldırgan bir tutum takınıyor olsa gerek. Amcam yaşasaydı, sanatının değerinin bu seviyelerde karşılık göreceğine kesinlikle inanmayabilirdi. Gelgelelim sömürü faktörü de onu hiç şaşırtmayacak“Andy Warhol: Herkes tı; çünkü kariyeriİçin Pop Sanat” sergisincaktı. Ona göre bu, en basit nin başlangıcından de, Warhol’un (192887) tabirle kendisi için yaratıcıbu yana sanat simCampbell’s Soup, Kovboylar lığıyla yeni keşifler yapabive Kızılderililer, Tehlikedeki sarları ve koleksiyoleceği yeni bir üretim malzeTürler, Çiçekler, 20. Yüzyılnerlerle çalıştı. Bu mesi olacaktı ve bir sanatçı dan On Yahudi Portresi dizikimseler sanat dünlerinin yanı sıra, Mick Jagger olarak, bu konuda da yeni bir yasında her daim kive Lenin gibi ünlü isimlerin ufuk açmanın bir yolunu keportreleri de yer alacak. Serlit rol üstlendiler. sinlikle bulacaktı. gi, Slovak asıllı sanatçının Bu yönüyle, ken Şu sıralarda orijinal Slovakya Modra’daki Zoya disinin katılmayabisuluboya çalışmalarınızı Müzesi koleksiyonundan leceği bir konu varderlendi. Etkinlik, Türkiye’de Pensilvanya’daki Demuth ilk kez sergilenecek ipek bas sa, o da kendisine Müzesi’nde sergiliyorsukı dizilerini ve desenlerini ait imajların, Andy nuz. Bize, birikiminizi çoizleyiciyle buluşturacak. Warhol Vakfı ismi cuklarla paylaşma eylemialtında adeta uçsuz nizin gerekçelerinden söz bucaksız seviyede edebilir misiniz? Amcam hakkında hazırladığım iki ki lisanslanması olurdu. Amcamın sanatının ticarileştirilmesi ve tabım, Andy Warhol’a erişebilmenin kiçeşitli ürünlere büründürülmesi, kendisişisel bir yolu da olabildiğini bir biçimde nin sağlığında hiç başvurmadığı bir yöngösterebilmekti. Ayrıca kendisi, bir avangard olmanın yanı sıra ailesi de olan bir tem olageldi. Çünkü o şunun farkındaydı insandı. Çok değer verdiği annesiyle bir ki, bu tavır, eserlerinin orijinal içeriğine likte yaşadı ve ayrıca, etrafında her za zarar verecekti. Bütün mesele de imgeman için tanıdığı veya tanımadığı, ken nin ucuzlatılması ve fazlaca teşhir edildisine çat kapı alaka gösteren pek çok mesiyle ilgiliydi zaten. Andy Warhol, 1985. Pınar ve Adalet Rezilliği Önceki gün Haşim Kılıç’ın hukuk manifestosu niteliğindeki konuşmasını tekrar tekrar dinliyorum… “İnsanların güvercin ürkekliği içinde yaşamadığı bir ortamı” özlüyorum… “Kamu gücüne sahip olanların topluma sunduğu hak ve özgürlükleri, lütuf ya da bağış düzleminde değerlendirilmesi düşünülemez. Farklı olanların hak ve özgürlüklerine karşı kimse, ev sahibi edasıyla duruş da sergileyemez. 76 milyonun her ferdi bu evin sahibidir.” Konuşmayı dinlerken, okurken, bir yandan da onu düşünüyordum. O dediğim, sevgili arkadaşım Pınar Selek’ten başkası değil. Pınar Selek, sosyolog, yazar, barış eylemcisi ve bu memleketin ev sahiplerinden biri. Gelin görün ki bu memleketin adaletsiz, vicdansız hukuk sistemi tam 16 yıldır onu işkencede tutuyor. Bırakın insanlara güvercin ürkekliği yaşatmayı, adalet eliyle işkence sürdürülüyor. Birkaç gün sonra (30 Nisan Çarşamba) Ankara’da Yargıtay’da Pınar Selek’le ilgili temyiz davası var. Benim gibi daha binlerce insan Pınar’ın masumiyetine ve 16 yıldır yaşadığı işkenceye tanık… Anımsayın: 1998’de Mısır Çarşısı patlaması. Aynı günlerde Kürt hareketi üzerine bilimsel araştırma yapan Pınar Selek’in gözaltına alınması. Çalışmasının, notlarının yok edilmesi… Kendisine günlerce patlamayla ilgili değil sadece çalışmalarıyla ilgili soru sorulması… Emniyette ve cezaevinde gördüğü işkenceler… Sahte belgeler, yalancı tanıklar… Pınar’ı suçlayan sanığın duruşmada gördüğü işkence sonucu bu suçlamayı yaptığını söylemesi: “MİT, JİTEM ve Emniyet, Pınar Selek’i suçlamam için baskı yaptı” demesi… Sayısız bilirkişi raporunda patlamanın bomba değil, gaz kaçağından olduğunun saptanması… Ve yine anımsayın: İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 2006, 2008 ve 2011 yıllarında üç kez hakkında beraat kararı verilmesi… Ama hayır birileri kararlıydı. Bu boyun eğmeyen bilim kadınına emsal olsun diye işkence sürdürülecekti: Son olarak (2013’te) mahkeme kendi nihai beraat kararını, başkanının muhalefet şerhine rağmen bozdu ve Pınar Selek hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Böylelikle tüpgaz kaçağından olduğu belgelenmiş patlamayla ilgili ceza alan tek sanık, kendisine gözaltında patlamayla ilgili soru dahi sorulmayan Pınar Selek oldu! Memketimin adalet eliyle işkenceyi sürdürmesi bu kadarla da kalmadı. Pınar hakkında kırmızı bülten çıkarıldı, akademik çalışmalarını sürdürdüğü Fransa’dan iadesi istendi. Bu haber kendisinden avukatlarından önce basına servis edildi. İnterpol tarafından arandığı manşetleri atıldı… Kişilik hakları yok sayıldı. Oysa Interpol söz konusu talebi reddederek talep dosyasının imha edilmesine karar verdi. Türkiye bir kez daha rezil oldu! Temyiz davası için Fransa, Almanya, Belçika, İtalya’dan gazeteci, bilim insanı, sivil toplum temsilcisi ve politikacılardan oluşan 40 kişilik bir heyet Ankara’ya geliyor. Dava uluslararası platformda dikkatle izlenmekle kalmıyor Türkiye’ye ilişkin her raporda da mutlak bu davaya atıfta bulunuluyor. Heyette Avrupa Komisyonu özel temsilcisi de var; “Pınar Selek insan haklarını korumaya yönelik çalışmaları nedeniyle 16 yıldır adli yargılama hakkının defalarca ihlal edildiği hukuki tacizle karşı karşıyadır” diyen Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu (FIDH) gözlemcisi de … Bu duruşma kamuya açık. Pınar’ın Türkiye’deki dostları ve Hâlâ Tanığız Platformu’nun çağrısı şöyle: “Bir barış aktivistinden katliam sanığı yaratmaya çalışılan bu davayı, nice kirli oyunla dolu bu kritik dönemde hukukun ayaklar altına alındığı bütün siyasi davaların da ortak simgesi olarak görüyoruz. Mücadelemiz bir insan için değil, sistemin dışladığı ve bedel ödettiği herkesin hakkı için mücadele veren Pınar Selek’in şahsında hedef gösterilen bütün hayat değerlerimiz için.” Randevu: 30 Nisan 08.30’da Güven Park’taki basın açıklaması ve ardından 09.00’da Yargıtay 9. Ceza Dairesi’ndeki duruşma. Türkiye’de ilk kez 16 yıl boyunca işkence Kırmızı bülten fiyaskosu Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası BBC Proms’ta Hope olacak. Balakirev’in “Islamey”, Holst’un “Beni Mora”, Mozart’ın “Saraydan Kız Kaçırma Uvertürü”, Händel’in “Solomon Uvertürü”, Respighi’nin “Saba Melikesi Belkıs” yapıtlarının seslendirileceği konserde ayrıca, Rus besteci Sergey Prokofyev’in torunu olan besteci Gabriel Prokofyev’in BBC Proms siparişi üzerine I. Dünya Savaşı anısına bestelediği Keman Konçertosu’nun da dünya prömiyeri gerçekleşecek. Fotoğraflar: METE KIZIK Kültür Servisi 15. kuruluş yılını kutlayan Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası (BİFO) temmuzda dünyanın en büyük klasik müzik etkinliklerinden biri kabul edilen İngiltere’deki BBC Proms’ta bir konser verecek. BİFO, bu yıl 120. yılını dolduran bu saygın etkinliğe Türkiye’den davet edilen ilk orkestra olma ayrıcalığını taşıyor. Royal Albert Hall’da 29 Temmuz’daki konserin şefliğini Sascha Goetzel yapacak ve solisti kemancı Daniel 30 Nisan’ı beklerken Yazarlarımız okurlarıyla buluştu İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Gazetemiz yazarları Mustafa Balbay ve Serdar Kızık, TÜYAP 19. İzmir Kitap Fuarı kapsamında dün okurlarıyla söyleşti, kitaplarını imzaladı. Gazetemiz Ege Bölge Temsilcisi Kızık, Cumhuriyet Kitapları Standı’nda okurlarıyla buluşurken Balbay ise gazeteci yazar Tuncay Özkan’la birlikte imza etkinlikleri için ayrılan salonda yer aldı. Aynı zamanda CHP İzmir Milletvekili olan Balbay’ın, imza etkinliği öncesi düzenlenen “Geçmişten Geleceğe Türkiye” söyleşisi yoğun ilgi gördü. Günümüzde iktidar projesi ve heyecanının yaratılması gerektiğini vurgulayan Balbay, “Asıl olan engeller değil, bizim bu engelleri aşma gücümüzdür. Bu güç özellikle İzmir’de var. İzmir rüşvete, harama hayır dedi. Bu Türkiye’ye yansıması gereken güçtür” dedi. Balbay, İzmir’de CHP’nin yerel seçimlerde aldığı oyun başarı olarak görülemeyeceğini de savunarak “İzmir’de CHP’nin oy oranı yüzde 65’in altında olmamalıdır. Önümüzdeki süreçte dersler çıkartarak başarıya odaklanmalıyız” diye konuştu. Genç FotoğraFçılar Ödülü Başvurular başladı Kültür Servisi Amerikan Türk Cemiyeti’nin kültür sanat programı Moon and Stars Project tarafından düzenlenen “Genç Fotoğrafçılar Ödülü”nün beşincisi için geri sayım başladı. 15 Mayıs’ta sona erecek başvurular bu yıl Türkiye’deki bütün fotoğraf ve görsel iletişim tasarımı bölümü öğrencilerine açık olacak. Genç fotoğrafçılar toplamda 10 bin dolar para ödülünün yanı sıra yıl sonunda Elipsis Galeri’de açılacak sergiye katılma hakkı kazanacak. www.youngphotographersaward.com.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle