07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 NİSAN 2014 ÇARŞAMBA 8 HABERLER GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada Sanki daha önceki yıllarda var imiş de, Dışişleri’ndeki dört yetkilinin hükümetin ne yaparız, deriz de Suriye’ye savaş açarız çabalarını doğrulayacak bilgiler içeren ses kayıtlarının sokağa dökülmesinden sonra... ... Artık kimsenin kendini evinde bile güvende hissetmediğini belirtti. Ardından Türkiye’yi bir konuda aydınlattı: “Buna Başbakan da dahil” dedi Bakan, “Bir ülke böyle olabilir mi?” diye soruyor. Doğru. İktidarınız sayesinde bu ülke “böyle bir ülke” oldu. Acaba hangi demokratik ülkede, örneğin Almanya, Fransa, İngiltere gibi ülkelerde, başbakanlar bizde olduğu gibi son yıllarda değil, neredeyse iktidara geldiğinden beri makam arabasının arkasında, yanında, önünde polis koruma arabalarıyla, ambulansla evinden işine gidiyor, işinden evine geliyor. Zira bizim Başbakan korku içinde. Kırmızı ışıkta durursa camları kurşun geçirmez arabasına olacak bir saldırıdan bile korkuyor. Oysa gerçek şu: Bu başbakan kadar ülkesinde güvenliği sağlayamayan bir başbakan yok! HHH İkide bir biz bu makama kefen bezimizi hazırlayarak geldik, Allah’tan başka kimseden korkumuz yok der durur. Ama Allah’ın verdiğini söylediği canın çıkmaması için dünya gözüyle ne önlem alınması gerekiyorsa, bu önlemleri her güne oranla bir gün sonra misliyle artırılmasına ses çıkarmaz. Destek verir. Evinde bile kendini güvende hissetmiyormuş. Başbakanı gibi halkın da kendini artık güvende hissetmediğinin söylenmesi bu ülkede artık değil evde, sokakta bile güvenliğin kalmadığını hafifletmek, dışarıya yutturmak için. İçişleri Bakanı’na bir zahmet sorsunlar: Eskiye oranda son yıllarda kaç kişi sokağa silah kuşanarak ya da keskin bir bıçakla çıkıyor? Bu, yalnız insanların silah merakından değil, aynı zamanda sokakta, işyerinde güvenliğini sağlamak amacından. Çok iyi anımsıyorum. Patronlarının uluorta, siyasal amaçları uğruna kötülediği Atatürk döneminde bizim evlerin kapısına kilit vurulmazdı. Şimdi örneğin kaldığımız binada her apartman dairesinin bir alarmı var! Son üç ayda, 61 kadın ya boşanmak istediği ya da başka nedenlerle eşi tarafından elde tabanca, olmadı bıçak, hatta tüfekle öldürüldü. Seçimlerde bacılarım dediği kadınları sandık olayı bitti mi ne aradığını ne sorduğunu veya yahu bu kadın katliamına bir son vermek için ne gibi önlemler alınabilir diye bir gün olsun ilgililerle toplantı yaptığına tanık oldunuz mu? HHH Zaten ülkemiz artık yalnız güvenlik sorunuyla baş edemiyor değil. Siyaset sözlüğü o ve çevresindekiler sayesinde hayli zenginleşti. Başbakan gidişata karşı çıkan kim olursa olsun, örneğin başta ana muhalefet liderini cibiliyetsizlikle ve TÜSİAD’la birlikte vatan hainliğiyle suçladı. Meğer bir köşe yazısından öğrendik ki, sözlükte daha başka değişiklik de yapmışlar. Burhan Kuzu var ya, anayasa profesörü ve Meclis’teki o konulu komisyon başkanı, hoca yine kızacak ama yine de takılalım. Twitter’da porno hesapları takip ettiğini yazan birine çok nezih, çok terbiyeli, herhalde anayasa hukuku çerçevesinde olacak bir yanıt vermiş: “Ha...s...” diye yanıtlamış! HHH Görüyorsunuz işte ülkemiz her alanda olduğu gibi bu alanda da alabildiğine özgür bir ülke artık! Sokakta, üstelik polis güvencesine karşın kadınlar şak diye öldürülüyor. Vatan hainliği ucuzladı. Başbakan’ın ağzında eksik olmuyor. Yoksullarla çok gelirliler arasındaki derin fark giderek yoksulların aleyhine açılıyor. Ekonomik refah öylesine aldı başını gidiyor ki, hırsızların sayısı gün be gün artıyor. Bütün bunlar, muhterem halkımızın hâlâ bu iktidarı ve başını her seçimde yaşanan gerçeklere karşın yeğlemesini engellemiyor. HHH Bu ülkenin halkının genelde yüzde 59’u mutluyum dedikten sonra... Böyle gelmiş böyle gitmez kuralını bu ülke halkı... ... Hayır, şöyle okuyor: Böyle geldi, böyle gider! TÜRGEV’e bağış karşılığı Suudi kralı için imar izni çıktı GÜNDEM Sevda Tepesi imara açıldı! Sevda Tepesi’nin imara açılmasını önlemişti. Sevda Tepesi, Başbakan Erdoğan, 13 Nisan 2012’de Suudi Arabistan’da Kral Abdullah ile görüşene değin 28 yıl boyunca imara açılamadı. Erdoğan’ın bu görüşmede Kral ile Sevda Tepesi’ni de görüştüğü o günkü basın organlarında yer aldı. Erdoğan’ın Türkiye’ye dönüşü ile birlikte 26 Nisan 2012 günü, Suudi Arabistan Krallığı, Başbakan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın yöneticisi olduğu TÜRGEV’in Vakıfbank’taki “TR 2200 0150 0158 0480 1323 9675” IBAN No’lu hesabına 99 milyon 990 bin 990 dolar yatırdı. Bu para, bir sonraki aşamada Vakıfbank’taki “TR 0800 0150 0158 0380 1344 6974” IBAN numaralı hesaba geçirildi. Suudi Kral, Mayıs 2012’de 57 bin 470 metrekare arazisine yapı izni verilmesi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na başvurdu. Bakanlık da konuyu İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne aktardı. Belediye 2012’de yapılaşma hakkı verdi. MUSTAFA BALBAY n Baştarafı 1. Sayfada olan bu söz, elbette siyasetin de ana ilkelerinden biridir. Seçimlerde başarı, hedefe ulaşmaktır. En ideal hedef birinciliği yakalamaktır. 30 Mart yerel seçimlerinin ardından CHP’nin elde ettiği sonuçlar değişik yaklaşımlarla masaya yatırılıyor. Yerel seçim öncesi genel iklimi özetlemek gerekirse; iktidarın her türlü dopingi yapmasının serbest olduğu bir yarışta, öteki partiler özgüçleriyle koştular. Başta vurguladığımız gibi, bu değerlendirme mazeret üretmeye dayalı değil, görünen gerçek. Seçim sonuçları her şeye karşın, AKP iktidarının karşısında en güçlü seçeneğin CHP olduğunu ortaya koyuyor. Ancak bu güçlülüğün sonuç getirecek oranda olmaması pek çok kesimi harekete geçiriyor. İşin içine CHP’nin işgal edilmesi gibi bir güzellik de girdi! CHP’nin içinden ve dışından yoğun bir “Ne oluyor”, “Ne yapmalı” havasının yükselmesi çaresizliğin değil, ciddi bir arayışın göstergesidir. Ne var ki yayılmak istenen iklim daha çok şu yönde: CHP’de iç hesaplaşma olacak... Kılıçlar çekilecek... HHH Bu iklim mevcut enerjiyi de toprağa verecek bir iklimdir. Karşıda her türlü yöntemi kullanıp sandıktan birinci çıkmayı hak sayan bir parti varken, “Başarısız olduk, bittik, birilerinden bunun hesabını soralım” demeden önce bu durumun sağlıklı bir analizini yapmak gerekir. Zira toplumbilimde “öğrenilmiş çaresizlik” diye de tanımlanan bir yöntem bugün iktidar koalisyonunun çevresi tarafından ustaca kullanılıyor. İktidar koalisyonu bu havayı tüm partilere daha seçim gecesi başta Anadolu Ajansı olmak üzere tüm organları kullanarak yerleştirmeye çalıştı. Anadolu’dan gelen kimi haberler şu yönde; ilk yayınların ardından AKP’nin tüm Türkiye’de yüzde 50’yi de aşan ezici bir üstünlük kurduğuna inanan pek çok sandık sorumlusu görev yerini terk etmiş. Demokrasinin en önemli unsuru sandıktır. Ancak sandıktan ideal sonucu alamamak her şeyi yitirmek anlamına gelmez. Hele mücadele gücünü yitirmek anlamına hiç gelmez. HHH 30 Mart sonrasında yerleşen “umutsuzluk havasının” kalıcı bir iklime dönüşme tehlikesi var. Buna kesinlikle izin vermemek gerekiyor. İktidar sandığı kazandı, ama demokrasiyi kaybetti. Seçim öncesi başlayan baskıcıyasakçı tutum katlanarak devam ediyor. Üstelik iktidar bu yasakları göğsünü gere gere, “Halk bize sandıkta bu görevi verdi” gibi demokrasiyle taban tabana zıt bir söylemle üstleniyor. Bu tablo karşısında biz ne yapacağız? “Mademki sandık o görevi vermiş, buyurun” mu diyeceğiz? Elbette hayır... Türkiye’de, iktidarın bu tutumuna karşın mücadeleyi bırakmayan, kitleselleşebilecek bir potansiyel vardır. Bütün mesele bunu harekete geçirebilmektir. CHP’ye yönelik, sahip çıkma temelli her türlü yaklaşım, her türlü eleştiri bu potansiyeli güçlendirecektir. AKP’nin dışında yeni bir iktidar projesi oluşturmanın zemini vardır. Türkiye bu iktidara mahkum değildir. Bu ortamda en büyük lüks, umutsuzluktur. Böyle bir lüksümüz yoktur. Önümüzdeki günlerde adım adım artacağı anlaşılan arayışlar “aklın yolunu” izlemelidir. Aklın yolu; bu arayışların yeni bölünmelere, yeni çatışmalara meydan vermeyecek bir zeminde yapılmasıdır. CHP’ye yönelik eleştirilerde belli bir samimiyet de aramak gerekir. Böylesi durumlarda aklıma hep şu atasözü gelir: Tarlada izi olmayanın sofrada yüzü olmaz! ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Gazetemiz Cumhuriyet’in 1980’li yılların başında bir haber ve yazı kampanyası ile yapılaşmadan kurtardığı İstanbul’daki Sevda Tepesi, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın yönetiminde olduğu TÜRGEV’e bağış karşılığı Suudi Kralı için imara açıldı. ANAP iktidara gelir gelmez dönemin Başbakanı Turgut Özal, Suudilerle yaptığı görüşmeler sonrası, Boğaziçi Yasası değiştirilmiş, yabancıların “mütekabiliyet beklenmeden” Türkiye’de mülk edinmelerini sağlamak için yasa çıkarmış; bu yasa, Halkçı Parti’nin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmesine karşın yasa iptal edilinceye kadar dönemin Suudi Arabistan Veliaht Prensi Abdullah bin Abdülaziz’e Sevda Tepesi, 431 milyon 941 bin 614 lira karşılığı satılmıştı. Tepenin sahipleri de bu satıştan 340 milyon 668 bin 591 lira elde etmişlerdi. Ancak, gazetemiz Cumhuriyet, olayın üstüne gitmiş, haber, röportaj ve yazılarla konuyu kampanyaya çevirmiş, CHP’Lİ TANRIKULU’NDAN ÖNERGE 28 yıl engellendi ‘99 milyon 990 bin 990 dolar ödendi mi?’ CHP’li Sezgin Tanrıkulu, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesi ile konuyu TBMM’ye taşıdı. Tanrıkulu, önergesi ile şu sorulara yanıt aradı: l 26 Nisan 2012 günü TÜRGEV’in Vakıfbank’taki hesabına Suudi Arabistan’dan gönderilen 99 milyon 990 bin 990 dolar tutarındaki paranın, Suudi Arabistan Kralı tarafından 1984’te 27 milyon bedelle satın alınan ve Sevda Tepesi olarak bilinen araziye imar izni verilmesi karşılığında gönderildiği iddiası doğru mudur? l Suudi Arabistan Royal Protocol adlı Türkçe karşılığı Suudi Kraliyet Hükümeti tarafından gönderilen 99 milyon 990 bin 990 dolarlık bağış tarihi olan 26 Nisan 2012’den yaklaşık iki ay sonra 16 Haziran 2012’de Sevda Tepesi’ne imar izni verildiği iddiası doğru mudur? l TÜRGEV’e 26 Nisan 2012’de gönderilen 99 milyon 990 bin 990 dolarlık para Sevda Tepesi’ne imar izni karşılığında ödenen para mıdır? l 99 milyon 990 bin 990 dolarlık para transferinde Suudi Arabistan Kralı’nın, satın aldığı araziye imar izni verilmesi için TÜRGEV adlı vakfa bağış yapılması gerektiğini kim söylemiştir? l Suudi Arabistan Kralı sahip olduğu araziye imar izni için resmi başvuru yapmış mıdır? Yapmışsa başvuru tarihi nedir? İmar izni verilmemesinin gerekçesi nedir? Kutlu doğum gerginliği Diyarbakır Dicle Üniversitesi’nde hafta nedeniyle bildiri dağıtmak isteyen öğrencilerle karşıt görüşlü öğrenciler arasında kavga çıktı DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Diyarbakır Dicle Üniversitesi’nde Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri için bildiri dağıtımı nedeniyle karşıt görüşlü öğrenciler arasında kavga çıktı. Bir grup öğrenci ise fen edebiyat fakültesi binasının kapı ve camlarını kırdı. Çok sayıda öğrenci gözaltına alındı. Dicle Üniversitesi Bilge Gençlik Kulübü üyesi öğrenciler, Kutlu Doğum Haftası etkinleri kapsamında program duyurusunun bulunduğu afiş ve bildiri dağıtırken Dicle Üniversitesi Öğrenci Derneği (DÜÖDER) üyesi öğrencilerle aralarındaki tartışma, kısa sürede kavgaya dönüştü. Polis, kavgayı büyümeden önlerken, üzerlerinde bıçak çıkan Bilge Gençlik Kulübü üyesi 2 öğrenci gözaltına alındı. Bu durumu protesto etmek isteyen DÜÖDER üyesi yaklaşık 500 öğrenci de fen edebiyat fakültesi önüne yürümek istedi. Polis yapılan görüşmelerin ardından yürüyüşe izin verdi. Fen edebiyat fakültesi önüne yürüyen öğrenciler burada basın açıklaması yaptı. İSTANBUL 2. Çocuk AĞIR CEZA MAHKEMESİ ‘Ogün Samast Öğrenci işgali gözaltıyla bitti Öğrenciler girdikleri fakülte binasının turnikelerine, kapı ve camlarına sopa ve taşlarla saldırdı. Yaklaşık yarım saat süren saldırıda turnikeler, kapılar ve camlar kırıldı. Daha sonra içeriye giren polis ekipleri, saldırgan öğrencilere coplarla müdahalede bulundu. Bu sırada yaşanan arbedede bazı öğrencilerin baygınlık geçirdikleri görüldü. Polis, çok sayıda öğrenciyi gözaltına alırken fakülte binası başta olmak üzere üniversite kampusunda sıkı güvenlik önlemleri alındı. AZERBAYCAN DÜĞMEYE BASTI ana davada yargılansın’ CANAN COŞKUN Cemaate operasyon Haber Merkezi Azerbaycan yönetimi, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ziyaretinden bir hafta sonra aralarında Gülen cemaati mensuplarının da olduğu Nurculara yönelik eşzamanlı operasyon düzenledi. Yasamal ve Gökçay bölgelerinde yapılan eşzamanlı operasyonlarda, 41’den fazla Nurcu tutuklandı. Tutuklanan cemaatçilerin arasında Türk vatandaşları da bulunuyor. Azerbaycan İçişleri Bakanlığı, baskınları basın açıklamasıyla duyurdu. Bakanlığın internet sitesinde yapılan duyuruda da, 11 Nisan tarihinde Azerbaycan’ın Göyçay bölgesinde ‘Nurcu’ dini tarikatının bir toplantısının yapıldığı istihbaratı alındığı belirtildi. Bu toplantıya Türkiye vatandaşı olduğu belirtilen “Fırıncı Abi” lakaplı Mehmet Nuri Güleç’in yanı sıra Himmet Uyar, Mustafa Kemal Uyar, Nureddin Karagözoğlu, Ömer Güzeldemirçi ile 6070 Nurcunun daha katıldığı ifade edildi. Açıklamada, Nur tarikatının Gülenciler, Sungurcular ve Fırıncılar kollarına ait evlerinin basıldığı belirtildi. Baskınlarda üç adet tüfek, iki adet tabanca ve gece görüş dürbünü ele geçirildi. Baskınlarda ayrıca, Azerbaycan’da yasadışı olan Risalei Nur kitapları ve broşürlerin ele geçirildiği açıklandı. Tarikat evlerinin mühürlendiği operasyonlarda tutuklananların 17’si Azerbaycan devlet memuru olduğu bilgisi verildi. Türkiye’den 11 Nisan’da Azerbaycan’a giden Mehmet Güleç, Kadir Uyar, Mustafa Kemal Uyar ve Nurettin Karagözoğlu’nun da gözaltında olduğu öğrenildi. İstanbul Emniyeti’nde Salihoğlu: Hukuktan yana 80 polisin yeri değişti olmayana yazıklar olsun İstanbul Haber Servisi İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü’nde 17 Aralık operasyonu sonrasında başlatılan soruşturma çerçevesinde, aralarında rütbelilerin de bulunduğu 80’e yakın polisin görev yeri değiştirildi. İstanbul Emniyeti’nde 17 Aralık sonrası yaşanan görevden alma operasyonlarının devamında önceki gün İEM İstihbarat Şube Müdürlüğü’nde adeta deprem yaşandı. Soruşturma kapsamında, dinlemelerle ilişkisi tespit edildiği ileri sürelen aralarında çok sayıda komiserin de bulunduğu 80’e yakın polisin görev yeri değiştirildi. Polisler, istihbarat şube müdürlüğünden alınarak İstanbul’un değişik ilçelerinde farklı birimlerde görevlendirildi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde 17 Aralık operasyonuna ilişkin daha önce de aralarından İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’ın da olduğu çok sayıda üst düzey Eemniyet görevlisi ve polisin yeri değiştirilmişti. Öte yandan Trabzon Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube’den 20 polis başka birimlerde görevlendirildi. İstihbarat şubede görev yapan 45 personelden 20’si çeşitli şubelere gönderildi. İstanbul Haber Servisi İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Hadi Salihoğlu, adının sosyal medyada Başbakan’ın oğlunun trafik kazasını kapatan savcı olarak geçmesine tepki gösterdi. Salihoğlu bu yorumların kalbini acıttığını söyledi. Salihoğlu, Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu’nun kurulmasına ilişkin adalet.org sitesinde de Kartal Adliyesi’nde görev yapan Sevgi Ö. isimli bir hakimin “Hırsızlık ve yolsuzlukları kapatmak için 15 savcı az mı?” dediğini belirterek, “Bunca yıllık meslek tecrübeme ağır eleştiri sayıyorum. Yasal hakkımı saklı tutuyorum” dedi. Son dönemde hakim ve savcıların hangi taraftan olduğuna ilişkin yorumlar yapıldığına dikkat çeken Salihoğlu, “Bu mesleği yapan hakkın hukukun yanındadır. Olmayana yazıklar olsun” ifadesini kullandı. “Selam örgütüne yönelik dinlemeler mahkeme kararı ile mi yapıldı?” sorusuna Salihoğlu, “Bir mahkeme kararı ile dinlenenler var, bir de bu kararlara mesnet edilerek dinlenenler var. İddianame ile açıklanacaktır” yanıtını verdi. 17 Aralık savcılarından Celal Kara’nın görevden alınmasına ilişkin HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur’un eleştirisiyle ilgili Salihoğlu “Ekrem Aydıner, tecrübesi dikkate alınarak tercih edilmiştir. Şikâyet aldılar diye insanların hukuk bilgisinden faydalanmayacağız diye bir şey yok” dedi. Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’i öldüren Ogün Samast’ın terör örgütü üyesi olduğu iddiasıyla yargılandığı davada savcı, İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Hrant Dink cinayeti ana davasıyla birleştirme talebinde bulundu. Mahkeme heyeti, Dink cinayeti davasının görüleceği İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yazı yazılarak, bu dava dosyası ile Ogün Samast’ın yargılandığı dava dosyası arasında fiili ve hukuki irtibat bulunması nedeniyle birleştirilmeleri yönünde görüş alınmasına karar verdi. İstanbul 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmada Dink ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu hazır bulunurken, sanık Ogün Samast ve avukatı katılmadı. Dink ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu, “Dink cinayeti önemli toplumsal ve siyasal sonuçları olan bir cinayet. Her tür bilginin müdahil tarafa verilmesi zorunluluğu vardır. Bu nedenledir ki gelen evrakın tamamından bize suret verilmesi gerekli” dedi. Mahkeme, MİT tarafından TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’na yollanan Dink cinayetine ilişkin belgelerin gizli olup olmadığına ilişkin Başbakanlık Hukuk Hizmetleri Başkanlığı’na yazılan yazının cevabının beklenilmesini belirterek katılan avukatının talebinin yanıttan sonra değerlendirilmesine karar verdi. Mahkeme duruşmayı 27 Haziran’a erteledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle