07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 NİSAN 2014 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Erdoğan, Adana’da paralel yapının devreye girdiğini, tutukluları serbest bıraktığını söyledi: Haşhaşı fazla kaçırmışlar ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, paralel yapının saldırı girişimlerine devam ettiğini belirterek, Adana’da casusluk suçlamasıyla tutuklananların bu yapının devreye girmesiyle serbest bırakıldığını iddia etti. Erdoğan, yargıda hukuksuzluklar olduğunu ileri sürerek HSYK’nin sessiz kalmasını eleştirdi. Erdoğan, partisinin grup toplantısında özetle şu görüşleri dile getirdi: Düşman böyle namert olmazdı: İçeride yargı ve Emniyet içindeki çeteler marifetiyle MİT’in TIR’larına saldırıldı. Amaç, Türkiye’ye “terör örgütlerine yardım eden ülke” iftirasını atmaktı. İnanın düşman gelse böyle namertçe davranmazdı. Bazı yargı ve Emniyet mensupları, Türkiye’nin en azılı düşmanlarını bile kıskandıracak biçimde ülkelerine bu ihaneti yaptılar. El Kaide terör örgütüyle Türkiye arasında bir bağlantı varmış gibi, Türkiye terörü destekliyormuş gibi bir algı oluşturulmak istendi. Ermeni lobilerine parasal destek: ABD’de aynı şekilde kara propaganda yapıldı ve yapılıyor. Ülkelere mektuplar yazılarak, hatta Ermeni lobisinin temsilcileri ile işbirliği yapılarak, hatta onlara parasal destek verilerek Türkiye’ye karşı çok çirkin, çok alçakça karalama kampanyaları yürütülüyor. Bu girişimler 30 Mart seçimlerinde milletten çok ağır cevap alan, yenilmiş, kaybetmiş çevrelerin hezeyanından öte değildir. Adana’da paralel yapı: Adana’da vatansever bir savcı çıktı. Hem casusluk faaliyetleri hem de hukuksuz dinlemeler konusunda soruşturma başlattı. Bazı zanlılar da bu soruşturmalar kapsamında gözaltına alındı ve tutuklandı. Aradan birkaç gün geçmeden işte o paralel yapı, o paralel çetenin mensupları devreye girdiler ve soruşturmaya müdahale ettiler. Paralel yapının medyası manşet atıyor, paralel yapının yargıdaki uzantıları adeta talimat almışcasına zanlıları serbest bırakıyor ve tutuksuz yargılama kararı ile serbest kalıyor. Ortada apaçık bir ihanet ve casusluk faaliyeti varken, haklarında güçlü deliller bulunan zanlıların serbest bırakılması gerçekten düşündürücüdür. Aynı şey “böcek” soruşturmasında yapıldı. Zanlılar ellerini kollarını sallayarak yurtdışına kaçtılar. Aynı şey sınavlardaki yolsuzluk soruşturmasında yapıldı. Aradan yıllar geçti ve belki de deliller karartıldı. 35 yıllık sürecin temizliği: Başta HSYK olmak üzere, yüksek yargı da bu hukuk cinayetlerini adeta uzaktan film izler gibi izliyor. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı’nın, Başbakanı’nın, Genelkurmay Başkanı’nın, hâkim ve savcılarının dinlenmesinden, Dışişleri Bakanlığı’ndaki en gizli toplantının dinlenip servis edilmesinden, MİT’e ait TIR’ların aranmasından daha vahim ne olabilir? HSYK, bu hukuksuzluk ve hukuk cinayeti karşısında daha ne kadar sessiz ve takipsiz kalacak? Birileri şantaja boyun eğmiş, tehditlerle sindirilmiş olabilir. Birileri de haşhaşı fazla kaçırmış olabilir, ama biz sonuna kadar bu hukuksuzluğun takipçisi olacağız, geri adım atmadan bu çetenin üzerine gideceğiz. Ama bu akşamdan sabaha o kadar kolay değil, 35 yıllık sürecin temizliğini yapacaksınız. Erdoğan, partisinin grup toplantısında yargıda hukuksuzluklar olduğunu ileri sürüp HSYK’nin sessiz kalmasını eleştirdi. Köşk seçiminde omurgalı duruş Önümüzde sadece 4 ay var. Biz 4 ay içinde ilkeli duruşumuzu, onurlu ve omurgalı duruşumuzu muhafaza edeceğiz. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine 4 ay kala da yerel seçimlerden önceki gibi aynı şekilde bayat senaryoya başvuranlar, milletten gereken cevabı alırlar. Bu süreci suhuletle götüreceğiz. Muhalefete ‘gerilim’ eleştirisi: Biz hiçbir zaman gerilimin tarafı olmadık. Her seçim sonrasında, başta medya olmak üzere, bizden balkon konuşması yapmamızı, gerilimi düşürmemizi istediler. Her seçim sonrasında gerilimi düşürmek için gereken adımı attık. Herkesten helalleşme istedik, açtığımız davalardan feragat ettik. Biz bu büyüklüğü, olgunluğu gösterirken, ne CHP’den ne MHP’den ne de BDP’den bu olgunluğu hiçbir zaman göremedik. Öyle zamanlar oldu ki “Gidelim partilerinde ziyaret edelim, konuşalım” dedik, o nezaketi bile göstermediler. Bir Dönüşümün Eşiğinde II Pazartesi yazımda, uygarlığın geleceği, küresel ısınma ve iklim değişikliği üzerine iki önemli araştırmanın çok kritik bulgularını aktardım. Sonra da Thomas Pikkety’nin büyük yankı uyandıran “21. Yüzyılda Sermaye” başlıklı çalışmasını (açıkçası, yansıttığı anksiyeteye dikkat çekmek için) çok kısaca aktardım. Şimdi bu resme, Goldman Sachs’ın baş ekonomistiyken BRICS kavramını yaratan Jim O’Nneil ile Bruegel Enstitüsü uzmanlarından Alessio Terzi’nin birlikte hazırladıkları, Bruegel Enstitüsü tarafından yayımlanan “Ticaretin değişen kalıpları Avrupa ve dünyanın değişmeyen yönetişimi” (Changing trade patterns, unchanging European and global governance) başlıklı çalışmalarını eklemeye çalışacağım. O’Nneil ve Terzi’nin çalışmalarının temel tezi kısaca şöyle özetlenebilir: Son 15 yılda dünya ticaretinin geleneksel Batı merkezli kalıpları değişti. Ticaretin ağırlığı “Batı” dünyasından uzaklaşarak Doğu’ya kayıyor. Bu süreç Batı merkezli ticaret kalıplarını, uluslararası para sistemini yönetmek üzere kurulmuş, geliştirilmiş kuralları, kurumları zorluyor. Bu koşullar özellikle Avrupa Birliği’nin geleceği açısından ciddi bir tehdit oluşturuyor. Varlık nedeni üyelerinin ağırlıklı olarak kendi aralarında ticaret yapıyor olmalarına dayalı bir ortak pazar, para sistemi ve ekonomik bölge; en önemli üyelerinin bölge dışıyla yaptıkları ticaret göreli olarak arttıkça varlık nedenini kaybetmeye başlıyor. O’Nneil ve Terzi’nin araştırmasının bulgularına göre (yazarlar BRIC ülkelerinin payındaki değişimi saptıyorlar, ama özellikle Çin üzerinde duruyorlar) Çin’in dünya toplam hasılası içindeki payı 19912000 arasında yüzde 2.06, 20012010 arasında yüzde 5.25 artarken ABD’ninki aynı dönemlerde önce yüzde 4.91 artmış, sonra yüzde 9.12 gerilemiş, Japonya’nınki sırasıyla yüzde 0.7 ve yüzde 4.28 gerilemiş. Avrupa Birliği’nin payının da yüzde 6.59 ve yüzde 1.21 gerilediği görülüyor Batı blokunun dünya hasılası içindeki payı 19912000 arasında yüzde 1.68 artarken 20012010 arasında yüzde 10.33 gerilemiş. Çin dünya ticareti içindeki payını 200211 arasında yüzde 5.4 artırırken OECD grubunun payı yüzde 12 gerilemiş. Son yıllarda, 20062013 arasında Çin’in küresel rekabetçilik endeksi sıralamasındaki yeri birçok alanda yukarıya doğru tırmanmış. Örneğin, Çin kurumsal alanda 75. sıradan 47. sıraya yükselmiş. Bu veriler aynı dönem için Çin’in eğitim ve sağlık alanında 80. sıradan 40. sıraya, emek piyasası etkinliği alanında 54. sıradan 34. sıraya, mali piyasalar alanında119. sıradan 54. sıraya, yaratıcılıkta 38. sıradan 32. sıraya yükseldiğini gösteriyor. Tüm bu gelişmelere karşın yeni teknolojilere hazır olma alanında 69. sıradan 85. sıraya düşmüş olması, Çin’in hâlâ yeni bir sermaye birikimi modeli (bu yeni bir emek süreci, verimlilik artışı anlamına geleceğinden) üreterek kapitalizmin yapısal krizinden çıkışa öncülük etme noktasından uzak olduğunu düşündürüyor. Yazarlar ABD ekonomisinin, “mali krizden çıkarken” bir “seküler durgunluğa” girmesine, AB’nin hâlâ resesyonda olmasına dayanarak yukarıda aktardığım değişimin, verili kurumsal düzeni, kuralları zorlamaya devam edeceğini savunuyorlar. Ben de buradan, “Batı merkezli hegemonya düzeni sert pazarlıklara sahne olacak, dağılmaya devam edecek” sonucunu çıkarıyorum. Bu pazarlık ve dağılma sürecinin üç önemli, çoğu kez birbiriyle kesişen özelliği daha şimdiden (Bkz: Son örnek: Ukrayna) kendini gösteriyor: Büyük güçler arası sürtüşmeler, yükselen milliyetçilik ve kitle eylemlilikleri. AB üyeleri arasındaki ticari bağlar zayıflamaya devam ettikçe Birliğin kurallarına uymak, halklara, özellikle kriz içinde daha da ağır gelecek. Bunu, şimdiden sağ popülist, AB’ye karşı milliyetçilik kartını kullanan, ırkçı partilerin artan oy oranlarında görmek olanaklı. AB halklarının tepkileri yalnızca seçimden seçime sağ popülist partilere kaymakla kalmıyor, sık sık kendiliğinden kitle eylemleri, protesto gösterileri, daha düzenli grevlerle de patlak verebiliyor. Bu iyi tanımlanmamış, örgütsüz protestolar sol gruplara olduğu kadar sağ gruplara da eylem, çalışma alanı sunuyor. Hem genel olarak dünya düzeninin kurumları hem de özel olarak birçok Batı ülkesinde düzenin meşruiyetini koruma kapasitesi giderek zayıflıyor... Buradan bir “olay” çıkar mı? Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ AKP’de Gül’e direniş de var İğneli Fırça ZAFER TEMOÇİN EMİNE KAPLAN KÖŞK SEÇİMİ TAKVİMİ NETLEŞTİ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yüksek Seçim Kurulu (YSK), Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin takvimi belirledi. Buna göre ilk tur 10 Ağustos’ta yapılacak. Herhangi bir adayın yüzde 51 oy alamaması durumunda ikinci tur 24 Ağustos’ta gerçekleştirilecek. Yurtdışında oy kullanan 2.7 milyon seçmen bu seçimlerde ilk kez bulundukları ülkelerde oy kullanacak. Yurtdışı seçmen için 56 ülkede, 118 temsilcilikte sandık kurulacak. 500’ün altında seçmen bulunan ülkelerde sandık kurulmayacak. Cumhurbaşkanlığı seçiminde toplam 55 milyon 429 bin 429 seçmen sandık başına gidecek. ANKARA Cumhurbaşkanlığı seçiminde kimin aday olacağı konusunda çok çeşitli senaryolar tartışılıyor. AKP’nin büyük çoğunluğu adaylığın Başbakan Tayyip Erdoğan’ın hakkı olduğunu ve aday olması gerektiğini düşünürken, bir kesim de partiyi bırakmasını istemiyor. Parti içinde “Erdoğan Çankaya Köşkü’ne çıkarsa genel başkan kim olacak?” tartışması yaşanırken, Abdullah Gül’ün genel başkan olmasını istemeyenler de bulunuyor. Kimin aday olması gerektiği konusunda istişarelere başlayacak olan Erdoğan, bugün milletvekilleriyle bir araya gelecek. MKYK’nin de bu gündemle olağanüstü toplanması kararlaştırılırken, Erdoğan’ın en geç mayıs ayı başında kararını netleştireceği belirtiliyor. Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili siyaset kulisleri hareketlendi. Radikal gazetesindeki senaryoya göre Erdoğan ve Gül son yaptıkları görüşmelerde kimin aday olacağı konusunda uzlaştı. Erdoğan’ın aday olmak istediğini belirttiği, Gül’ün de “Hakkınız” diyerek Erdoğan’a destek verdiği, Gül’ün Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda partinin olağanüstü kongresinde genel başkanlığa aday olacağı ileri sürüldü. Cumhurbaşkanlığı Basın Başdanışmanı Ahmet Se ver ise “Sayın Cumhurbaşkanı ile Sayın Başbakan arasında Cumhurbaşkanlığı seçim süreci ve sonrasıyla ilgili konular şu ana kadar kesinlikle görüşülmemiştir. Yakın bir süreçte bu konular ele alınacak” dedi. Bir başka senaryoya göre ise Erdoğan aday olarak cumhurbaşkanı seçilecek. 2015’teki genel seçimlere kadar Başbakanlık koltuğuna Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu oturacak. Genel seçimlere kadar bekleyecek olan Gül, 2015 seçimlerinde milletvekili olacak. Siyasi Partiler Yasası’nda yapılan değişiklikle getirilen eşbaşkanlık, AKP’de de uygulanacak. AKP Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ve Gül partinin eşbaşkanları olacak. Kurtulmuş genel başkanlığı, Gül ise başbakanlığı yürütecek. Kulislerde dillendirilen diğer bir senaryoya göre ise Abdullah Gül ikinci dönem için de cumhurbaşkanı adayı gösterilecek, Erdoğan ise 2019’da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar bekleyecek. Cuma günü il başkanlarıyla toplantı yapacak Erdoğan, MKYK’yi da bu konu için olağanüstü toplayacak. Erdoğan’ın 24 Mayıs günleri arasında Abant’ta milletvekilleriyle yapacağı kampın ardından kararını kesinleştirmesi bekleniyor. Erdoğan’ın Gül ile partide yaptığı istişarelerin ardından görüşebileceği dile getiriliyor. TIR savcılarına ‘geçici sürgün’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 1. Dairesi, Adana’da MİT’e ait silah yüklü TIR’ların 19 Ocak’ta durdurulması operasyonlarını yürüten Adana’daki 3 savcı ile bir hâkimin görev yerini değiştirdi. Savcılar hakkında önceki gün basına yansıyan haberler üzerine dün sabah saatlerinde toplantı yapan HSYK 1. Dairesi, Adana Savcısı Mustafa Sırlı’yı Sivas, Adana Savcısı Aziz Takçı’yı Trabzon, Adana Başsavcıvekili Ahmet Karaca’yı da Kayseri’de geçici yetkilendirdi. Takçı’nın eşi olan Adana Asliye Ceza Hâkimi Selma Takçı ise İcra Hâkimi olarak Trabzon’a görevlendirildi. Kararların ata H S Y K ’ d e n A d a n a o p e r asy o n u [email protected] l TBMM Başkanı Çiçek: Köşk güçlü, ama sorumluluğu yok ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Meclis kulisinde gazetecilerle sohbet eden TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgili olarak, “Güçlü bir Cumhurbaşkanlığı müessesesi var. Buna karşılık cumhurbaşkanının hiçbir sorumluluğu yok. Buna karşılık da halka vaatleri olan, programı olan ve her şeyden sorumlu etkili olmak zorunda olan bir hükümet var. Bu ilke, sıkıntı çıkarır” dedi. Sıkıntının kaynağının Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararı olduğunu dile getiren Çiçek, “Son zamanlarda bir moda oldu Türkiye’de Orucu yiyen başkası, kefareti başkasına tutturuyorlar. Bugün söylediğim mahsurun ortaya çıkmasının en önemli sebebi, Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararıdır. O gün bir kriz çıkmıştı. Bu krizi aşmak gerekiyor. Kanama var, koyduğunuz tampon uygun mu, değil mi, vesaire... Bu kanı evvela durdurmak lazım” diye konuştu. Çiçek, “Gösterilen aday, başkası da çıkabilirdi, Anayasadaki nitelikleri taşımıyor muydu ki Türkiye böyle bir krize girdi de Cumhurbaşkanı seçemedi. Gerçi şimdi herkes demokrat oldu ama o gece fazla kimseyi görmedim... Ortalık aydınlanınca, mezarlıktan geçen kabadayı sayısı çoğalıyor” dedi. Yüzbaşı ve astsubay serbest ADANA (Cumhuriyet) Adana’da MİT’e ait TIR’ların araması nedeniyle açılan “yasadışı dinleme” soruşturmasında tutuklanan Jandarma İstihbarat Yüzbaşı H.G. ile Astsubay G.M, bir üst mahkemeye yapılan itiraz üzerine tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Adana Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen casusluk soruşturması kapsamında daha önce gözaltına alınan ve ifadesinin ardından serbest bırakılan Yüzbaşı H.G. 10 Nisan’da, Astsubay G.M. de bir gün sonra getirildiği Adana’da çıkartıldığı nöbetçi mahkemece tutuklanmıştı. ma değil geçici görevlendirme olduğu belirtildi. Önceki gün hükümete yakın gazetelerde, yasadışı dinleme iddiasından tutuklanan 6 istihbarat polisinin, Aziz Takçı’nın eşi olan hâkim Selma Takçı’nın nöbetçi olduğu gün bırakılacağı yazılmıştı. Suriye’ye gitmekte olan MİT’e ait TIR’lar, bir ihbar üzerine savcı Aziz Takçı’nın talimatı üzerine 500 Jandarma tarafından 19 Ocak’ta durdurulmuştu. Terörle Mücadele Yasası’nın 10. maddesiyle görevli savcılar Takçı ve Sırlı ile Başsavcıvekili Karaca’nın bu nedenle özel yetkileri kaldırılmıştı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle