02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 MART 2014 PERŞEMBE 6 HABERLER Yandaş medyanın ‘dinleme kayıtlarının yok edildiği’ haberi ‘Bu kimin işine yarar’ kuşkusu doğurdu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye gündemini belirleyen dinleme kayıtlarının odağındaki kurum olan 2007 yılında kurulan Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndaki tüm dinleme kayıtlarının kopyalarının alındığı, ardından “Kâğıt kopyaları var” gerekçesiyle tüm kayıtların silindiği ya da çalındığı iddia edildi. Yapılan incelemede, orijinal kayıtları kimlerin sildiğinin ise belirlenemediği öne sürüldü. Başbakan Tayyip Erdoğan, kayıtların silinmesi ile ilgili iddialara, TÜBİTAK’ın kriptolu telefonlarını ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nu da dahil etti. Star, Sabah, Takvim ve Yeni Şafak gazetelerinde yer alan haberlerde “Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nda yapılan incelemelerde, 2012 yılına kadar TİB’i de sıfırladılar Erdoğan TÜBİTAK ve BTK’yi de ekledi Başbakan Tayyip Erdoğan, dün yerel medya temsilcileri ile yaptığı toplantıda, TİB’deki kayıtların yok olmasına değindi. Erdoğan, kendisi ve yakın çevresi ile ilgili dinlemelere ilişkin “Bu dinlemeler, Emniyet, TİB, TÜBİTAK, yargı gibi kurumlar içinde o malum örgütün mensupları tarafından yapıldı. TÜBİTAK gibi kurum, merkezinde bu dinlemeleri yapıyor. Aynı şeyi, Bilişim İletişim Teknolojisi Başkanlığı’nda da yapıyorlar” dedi. yapılan tüm dinlemelerin dijital kayıt kopyalarının alındığı ve ‘Kâğıt kopyaları var’ iddiasıyla arşivden silindiği ya da çalındığı” belirtildi. İlk incelemelerde, “TİB personelinin yüzde 90’ının ‘homojen’ olduğu”, yani kurumun “bir grubun” hâkimiyetine girdiği tespitinin yapıldığı kaydedilen haberlerde, “TİB’de 2012 öncesine ait tüm dijital kayıtların silindiği ya da çalındığı” belirtildi. Kayıtların tamamının yok olduğunun belirlendiği incelemelerin, 17 Aralık operasyonu ne deniyle TİB Başkanı’nın ve daire başkanlarının görevden alınmasının ardından yapıldığı belirtildi. Buna göre dinleme kayıtları yani “tapeler”, kimlerin hangi mahkeme kararına, hangi suçlamalara göre dinlendiği, kimlerle, ne zaman, hangi süreyle görüştüğüne ilişkin verilerin tamamı yok oldu. Star gazetesinde yer alan bir iddiaya göre ise 2007’de kurulan TİB’in, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün talimatıyla çalışan Devlet Denetleme Kurulu (DDK) tarafın dan 2009’da denetlendiği anımsatıldı. Haberde, “Denetimde örgütlü bir karartma uygulandı ve hayati güvenlik açıkları gizlendi” denildi. Haberde “TİB’in dinleme, izleme, kayıt cihazları ile bunların yazılımlarının çoğunun da yine aynı grupla bağlantılı özel teknoloji/bilişim şirketlerinden satın alındığı tespit edildi” ifadelerine de yer verildi. İddiaya göre elektronik sistemde “kullanıcının parmak izi” ola Faili meçhul rak bilinen ve sistemi kimin kullandığına, hangi bilgilere eriştiğine, hangi işlemleri yaptığına ilişkin verileri gösteren “log” kayıtlarının sistematik bir şekilde ve düzenli olarak tutulmadığı belirlendi. Haberde, “log” kayıtlarının düzenli tutulmamış olması, TİB sisteminde kimin hangi bilgilere eriştiği, hangi bilgisayardan hangi işlemleri yaptığı, kimlerin dijital kayıt arşivinden hangi kopyayı aldığı, hangi bilgiyi değiştirdiğinin veya sildiğinin görünmediği belirtildi. Haberlerde, Haramzadeler isimli Twitter hesabından paylaşılan dinleme kayıtlarına da işaret edilerek “Örneğin Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve Başbakan bile dinlenmiş olsa, bu kayıtlar ancak ‘sızdığı’ zaman ortaya çıkabilecek” ifadeleri kullanıldı. Çöktürülen Bir Devlet Bunları yazmıştık, öyle olduğunu tahmin etmiştik, bir dizi olay bize ipuçlarını zaten ayan beyan vermişti.. Aydın Doğan medyasına milyarlarca vergi cezası; Koç şirketlerine neredeyse bütün devleti salması.. Keyfilik, yasaları takmama.. Bugün ortaya çıkan hemen her şeyi yazmıştık.. Tabii elimizde dinleme tapeleri olmadığı için “işte...” diyemiyorduk! Şimdi yaşadıklarımızın bütün kanıtları perşembe pazarına düştü.. Bir dikta heveslisinin ıcığı cıcığı.. öyle ki pazar tezgâhının yanına yaklaşamıyorsunuz, çevreyi saran kokulardan... Propagandacı Goebbels’lerin (medya borazanları dahil!) bütün konuşmalarındaki ve yazılarındaki İleri demokrasi yalanlarının vardığı nokta, tek adamın ülkeyi kendi çıkarlarına göre yönettiği gerçeğidir. Bir devlet enkazı var, anayasa enkazı var, yasalar enkazı var, devletin neredeyse bütün kurum ve kuruluşlarının enkazı var önümüzde.. Bakanları kokmuş... İşadamı kokmuş.. Savcısı kokmuş.. Mahkemesi kokmuş.. Gazetecisi kokmuş, yazarı kokmuş.. Aldığı her emri, yasal mı değil mi bakmayarak “başüstüne” diyerek yapmaya koşanların hepsi kokmuş.. Ve.. işin en dramatik yanı, kendisine laf edecek tek kimse yok, yasa –anayasa diyecek tek Allahın kulu ara bulasın... HHH ‘Yasa da benim, anayasa da!’ Bu sözü, 12 Mart işkencelerinden geçenlerin hepsi çok iyi bilir: “Burada anayasa yok, anayasa da benim babayasa da.. hadi öt bakalım..” Aydın Doğan’ın beraat etmesine şaşkın, bu nasıl olur diye bakanı arıyor.. O da diyor ki “Efendim o hâkim Alevi.. Merak etmeyin Yargıtay’ı var, orada hallederiz..” Bunu diyen kişi, Antakya’da Belediye Başkanı olmak istiyor, gazetecilerin sorusuna yanıt veriyor, “illegal tapelere verecek yanıtım yok”.. Kendisi ise tamamen yasadışı, Yüce Divan’lık ilişkiler içinde! Koç’un kazandığı MİLGEM firkateyn ihalesini iptal ettiriyor, şöyle yap böyle yap diye akıl veriyor adamına.. Şunu söyleyebiliriz o halde: Bütün önemli ihalelerde parmağı var.. Kimlerin kazanmasını istediyse onlara kazandırdı.. Sonra da.. Gelsin geri dönüşler.. Oğlu bile duruma uyum sağlamış.. Babası yasaları takmıyorsa kendisi neden taksın? Belediye şirketi müdürüne “sen de yasaları çok ciddiye alıyorsun” diyor.. Ortada devlet diye, hükümet diye, gerçek hiçbir şey yok... Bir kişinin iki dudağı arasında her şey, hepimiz.. İnsanı, ekonomisi, toplumu, kültürü, börtüböceği.. HHH Çok gülüyorum, birileri diyor ki, dinlemelerin hepsi yasadışı.. Yasa mı, anayasa mı kalmış ortada! Yasadışı olan tek şey var: Bu ülkeyi yöneten kişi ve emirlerini yerine getiren adamları.. Veee partisi dahil! Bütün bunları görüp de bilip de susan Cumhurbaşkanlığı makamı dahil.. Açtırdığı soruşturmanın salt kendisini kurtarmaya yönelik olduğunu belirtelim... Ağustos’ta adaylığını koyacak (*) ve halka “soruşturma açtırdım, daha ne yapabilirdim” diyecek.. Ama ikinci Cumhurbaşkanlığı rüyası, bu iktidarın çöküşü ile birlikte bitmiştir.. Ülkenin, devletin tepesindeki yasadışı işleri, anayasayı ve yasayı çiğneyen bütün karanlık olayları, konuşmaları açıklayan her şey, meşrudur, yasaldır ve hukukidir.. Devletin, anayasanın, yasaların varlıklarının korunması, birinci derecede en üst yasadır.. Bütün bunları çiğneyip yok sayan insanları ortaya çıkartıyorsa, felaketi haber veriyorsa, devletinülkenin çöküşünü bildiriyorsa, diktatörlüğü açıklıyorsa, yasaldır ve meşrudur. Bütün bunların soruşturulmayacağını sananların vay haline.. Bütün suç ortaklarıyla birlikte... Türkiye, küllerinden yeniden doğmak zorundadır, yoksa varlığını sürdüremez.. Çöken, çöktürülen her şeyi yeniden ayakları üzerine kaldırmak gibi ağır bir görev var milletin önünde... Bunu yaptı yaptı.. yoksa önünde onlarca yıl sürünmek seçeneği var sadece. (*) RTE Cumhurbaşkanlığı adaylığının sözkonusu olmadığını belirtti ve “Cumhurbaşkanı devam edebilir” dedi. İki hafta önce, 23 Şubat tarihli “Bu Dikta Yasalarının Anlamı Ne?” başlıklı yazımda, bunu öngörmüştüm! http://orhanbursali. blogspot.com.tr/2014/02/budiktayasalarnnanlamne.html OKUR NOTU. Rıfkı Yeşilbaş: Biz Nerede hata yaptık: Bugünlerde Taner Timur hocamızın  “TÜRK DEVRİMİ VE SONRASI” isimli kitabını okuyorum. Bugün yaşamakta olduğumuz ve de yaşayacağımız “sonuçların” en temel “sebeplerinin” neler olduğunu çok sade bir dille yazmış. Bir seminerde de sayın Tınaz Titiz şöyle demişti: “Bu ülkede ortaya çıkan siyasal, sosyal ve ekonomik sorunların çözümünü hep sorunları yaratanlardan çözmelerini bekliyoruz!” Doğru söze ne denilebilir? Hata yapanlar ise, bilerek ve isteyerek yaptıkları içindir ki, biz hata yapmadık demeye devam ediyorlar. Bizler de “kurtarıcıyı” hâlâ ve ısrarla onların içinde arıyoruz. 17 ARALIK’IN MÜFETTİŞİ HSYK Tektaş’tan vazgeçmedi u Onlarca müfettişin görevinin yasayla sona erdiği HSYK’de yeniden atanan başmüfettişler içinde 17 Aralık soruşturmasını yürüten Vedat Ali Tektaş ve Ömer Kara da yer aldı. ALİCAN ULUDAĞ ‘Brüksel’den yolsuzluk tepkisi Belçika’nın başkenti Brüksel’deki Avrupa Parlamentosu binası önünde, CHP Brüksel Temsilciliği ve Atatürkçü Düşünce Derneği’nin organize ettiği yolsuzluk protestosu eylemi düzenlendi. Parlamento binası önünde toplanan ve Brüksel’de yaşayan Türklerden oluşan grup, “Demokrasime dokunma, yolsuzluğa hayır” eylemiyle, AKP hükümetini protesto etti. Grup daha sonra basın açıklaması yaparak eylemine son verdi. (Fotoğraf: DHA) ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, 30 Mayıs 2012’deki “Avukatlar İçin Adli Yargı Hâkim ve Savcı Adaylığı Yarışma Sınavı’nda usulsüzlükler yapıldığı ve sorularının servis edildiği” iddiasıyla yürütülen soruşturmada daha önce takipsizlik kararı veren Ankara Cumhuriyet Savcısı Ömer Faruk Tezel, o dönemin Ankara Başsavcısı İbrahim Ethem Kuriş ile soruşturmanın yeniden açılmasına karar veren Ankara Başsavcısı Fethi Şimşek hakkında suç duyurusunda bulundu. Kart, HSYK’ye verdiği dilekçesinde, “Sınav sorularının önceden servis edildiği, AKP ve cemaat kadrolarının işbirliğiyle sınavda usulsüzlükler gerçekleştirildiği iddiasıyla” 3 Temmuz 2012’de suç duyurusunda bulunduğunu anımsattı. HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ Türkiye, Afrika ülkelerinden bile geride Haber Merkezi “Dünya Hukukun Üstünlüğü Küresel Endeksi”nde Türkiye, 99 ülke içinde 59’uncu sırada yer aldı. Endekste Türkiye’nin birçok Afrika ve İslam ülkesinden düşük not alması dikkat çekti. Microsoft’un kurucusu Bill Gates’in de sponsorları arasında bulunduğu Dünya Adalet Projesi’nin (The World Justice Project) “2014 Küresel Hukukun Üstünlüğü Endeksi” yayımlandı. Endekse göre, genel sıralamada 99 ülke içinde 59’uncu sırada yer alan Türkiye, “Temel Haklar” kategorisinde 78, “Açık Devlet”te 69, “Düzen ve Güvenlik”te 67, “Düzenleyici Uygulama”da 38, “Yolsuzluğun Yokluğu”nda 35 ve “Sivil Adalet” sisteminde 47’nci sırada yer aldı. Türkiye’nin, “Hükümetin Hesap Verebilirliliği”nde 72 ve “Temel Haklar”da 78’inci sırada kalmasına neden olan düşük puanların “ifade özgürlüğü üzerindeki kısıtlamalar ve özel hayata müdahaleler” nedeniyle olduğu kaydedildi. Endekste Türkiye’yi geride bırakan ülkeler arasında Botswana (25) , Gana (37), Güney Afrika (40), Senegal (43), Burkina Faso (53) ve Malawi (55) gibi Afrika ülkeleri yer alırken, Birleşik Arap Emirlikleri (27), Malezya (35), Ürdün (38), Bosna Hersek (39), Tunus (41), Endenozya (46), Lübnan (49), Moğalistan (51), ve Fas (52) gibi Müslüman ülkelerin karne notları da Türkiye’den yüksek çıktı. ANKARA Yeni yasa değişikliğinin ardından toplanan HSYK Genel Kurulu’nun, yasayla görevi sona eren başmüfettişlerden 17 Aralık ve 25 Aralık soruşturmalarını yürüten savcılar hakkındaki iddiaları araştıran Vedat Ali Tektaş ve Ömer Kara’yı yeniden kurula atadığı ortaya çıktı. Başmüfettiş Tektaş, dosyadan el çektirilen üç Deniz Feneri savcısı hakkındaki soruşturmayı da yürütmüştü. 17 Aralık operasyonu üzerine hükümetin HSYK’ye ilişkin yaptığı yasa değişikliği ile kuruldaki tüm müfettiş ve tetkik hâkim ile diğer personelin görev süresi doluyordu. Yasanın yürürlüğe girmesiyle 134 müfettişin ve 42 tetkik hâkimin kurulla ilişiği kesildi. HSYK Genel Kurulu, pazartesi yaptığı toplantıda bu isimlerin yerine atanacak müfettiş ile tetkik hâkimlerin bir kısmını belirledi. Genel kurul, yasayla görevi sona eren 57 müfettiş ve başmüfettiş ile 18 tetkik hâkimi yeniden görevlendirdi, cemaate yakın isimleri ise tasfiye etti. Şaibeli yargı sınavı HSYK’de ‘Son dakika’ korkusu EMİNE KAPLAN sürdürecek Savcıları soruşturmayı Tekrar atanan 57 müfettiş arasında iki isim dikkati çekti. Bunlar, 17 Aralık ve 25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonunu yürüten savcılar Zekeriya Öz, Celal Kara ve Muammer Akkaş hakkındaki incelemeyi yürüten başmüfettişler Vedat Ali Tektaş ve Ömer Kara oldu. HSYK 3. Dairesi’nin başlattığı inceleme kapsamında görevlendirilen Tektaş ve Kara, yeniden atama kararıyla birlikte savcılar hakkındaki iddiaları incelemeyi sürdürecek. İnceleme sonucunda Tektaş ve Kara hazırlayacağı raporu HSYK 3. Dairesi’ne sunacak. Bu rapora göre 3. Daire, üç savcı hakkında soruşturmaya gerek olup olmadığına karar verecek. Her iki durumda da karar Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın “olur”una sunulacak. Bakan Bozdağ’ın soruşturma izni vermesine kesin gözüyle bakılıyor. Soruşturma izninin ardından savcılar hakkında meslekten atılmaya kadar varabilecek disiplin cezaları verilebilecek, ayrıca ceza soruşturması yapılabilecek. AKP kulislerinde Gülen medyasındaki muta nikâhı ve Yazıcıoğlu’nun ölümüne ilişkin yeni gelişmeler olabileceği haberlerine dikkat çekiliyor ANKARA Ses kayıtlarının ortaya dökülmesinin ardından seçim sürecine sıkıntılı giren AKP’de, “Bunlar partinin oyunu etkilemiyor, vatandaşlar kurulan tuzağı görüyor” açıklamalarına karşın, 30 Mart’a kısa bir süre kala cemaatin bugüne kadarki ses kayıtlarından daha sarsıcı ve büyük ses getirecek girişimde bulunması endişesi yaşanıyor. Parti yöneticileri, “Son dakikada bir şey olmazsa seçimden başarılı bir tabloyla çıkarız” görüşünü dile getiriyor. Parti kulislerinde, Gülen medyasındaki “muta nikâhı” üzerine yapılan yayınlar ile sosyal medyada eski BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümüne ilişkin yeni gelişmeler olabileceği haberlerine dikkat çekilerek, “Paralel yapıdan her şey beklenir. Montajlarla her şeyi yapabilirler. İnsanları sadece dinlemekle kalmamışlar yatak odalarına bile girmişler. Bugüne kadar yaptıklarıyla bir şey elde edemediler” değerlendirmesi yapılıyor. Cemaatten son dakikada “Erdoğan’ı tam seçim öncesi yıpratmaya dönük bir girişim” gelebileceği beklentisi dile getiriliyor. OyLAR DÜŞÜYOR Partinin yaptırdığı anketlerde partinin oy oranında düşüş gözleniyor. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, 12 Şubat’taki açıklamasında son ankete göre AKP’nin oy oranının yüzde 48.5 olduğunu açıklamıştı. 17 Aralık tarihli ankette partinin oy oranının yüzde 45’lere gerilediği kaydedildi. Erdoğan’ın “montaj” dediği oğlu Bilal Erdoğan’a “evdeki paraları sıfırlar” talimatı verdiğinin ileri sürüldüğü ses kaydı ise 24 Şubat’ta yayımlanmıştı. ‘Yargılamayacağız, araştıracağız’ İstanbul Haber Servisi İstanbul Barosu tarafından yolsuzlukları araştırmak üzere kurulan komisyon çalışmalarına başladı. Komisyonun Başkanı İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı Mehmet Durakoğlu, Susurluk Araştırma Komisyonu’na benzer bir komisyon oluşturmak istediklerini belirterek “Yargılama iddiası olmayan, ama araştırma iddiası ile her şeyi açığa çıkarmaya çalışan bir çaba içinde olacağız” dedi. Durakoğlu, bir yandan yargısal bağlamda ne olduğunu, bu kadar savcının nasıl bir araya getirildiğini, hangi seçim süreçlerinde neler yaşandığını ortaya koyarken bir yandan da Emniyet’te neler yaşandığını araştıracaklarını söyledi. Durakoğlu, “Bu yolsuzlukların üzerine gidilmesinin arka planında neler var” gibi sorulara yanıt arayarak perdeyi kaldıracaklarını vurguladı. Durakoğlu’nun başkanlığındaki komisyon, avukatlar İsmail Altay, Ayhan Erdoğan, Figen Erbek, Murat Kara’dan oluşuyor. Külünk: Günah işleme özgürlüğü Haber Merkezi AKP İstanbul Milletvekili Metin Külünk, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun “ensanların günah işleme özgürlüğüne müdahale olduğunu” söyledi. Külünk, dün akşam katıldığı televizyon programında 17 Aralık operasyonuyla ilgili konuştu. 17 Aralık operasyonunun felsefi ve dini boyutunun hiç konuşulmadığını dile getiren Külünk, bu konuda Diyanet İşleri Bakanlığı’na büyük görevler düştüğünü söyledi. Külünk, “İnsanların günahları üzerinden siyaseti çıkmaza düşürmek ya da insanların günah işleme özgürlüğünü elinden alacak şekilde bireylerin hayatlarına müdahale etmek anlayışı, düşünme biçimi, muhaberat devletinden öte bir anlayıştır” dedi. Bireyin günah işleme özgürlüğüne büyük bir baskı uygulandığını söyleyen Külünk, “İki insanın arasındaki bire bir olan telefon görüşmelerini dinleyerek bir darbe girişiminin aracı haline getirmek, İslam hukukunda yoktur” dedi. Feneri’nde de vardı Kamuoyu, Vedat Ali Tektaş’ın ismini Deniz Feneri soruşturması sırasında duydu. Deniz Feneri soruşturmasını yürüten savcılar Nadi Türkaslan, Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz hakkında evrakta sahtecilik iddiasıyla HSYK’nin başlattığı incelemeyi başmüfettiş Tektaş yapmıştı. Tektaş, üç savcının soruşturmadan el çektirilip yargılanmasına neden olan raporu hazırlamıştı. Ancak üç savcı, Yargıtay’da beraat edip aklanmıştı. Tektaş Deniz
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle