29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 MART 2014 SALI 4 HABERLER Erdoğan’ın mitingi sonrası Kordon’da restoran ve barlarda oturanları taşladılar Sarıgül’ün Projeleri 1 Ne Olmamalı? Sıkça düştüğümüz saplantı var. Çok kez şöyle denildiğini duyuyoruz: Efendim konuştukları hep boş laf, çıkıp programlarını, projelerini anlatsalar ya! Bu eleştirileri yapanlar haklı olabilirlerdi eğer gerçekten oyunu vermeden, ona talip olanların programlarını inceleyen, açıkladığı projelere bakarak ona göre davranan bir seçmen kitlesi olsaydı. Partileri veya adayları programlarını, projelerini açıklamamakla suçlayanlar görmüyorlar, ama ne yazık ki seçmenin programa, projeye falan aldırdığı yok. Ama yine de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday olan Mustafa Sarıgül, bu kez İstanbul ile ilgili projelerini etraflı biçimde açıkladı. Gazetelere tam sayfa ilanlar verdi. “Ötekisi Olmayan İstanbul, Birlikte Sevgiyle Yaşanacak Bir İstanbul Projesi Gazetesi” çıkardı. 600 bin adet basılan bu gazete çeşitli yerlerde dağıtıldı. Seçimlerden sonra da daha ayrıntılı biçimde kitap olarak çıkarılacağı belirtildi. Böylelikle Sarıgül, İstanbul seçmenine şöyle seslendi: Projelerin nedir diyorlardı. Alın size kent yaşamının her alanını kapsayan projeler! Gerçekten kenti yaşamının hepsini kapsayan projelerin ardında, her biri konusunda uzman 25 kişinin altı aylık ciddi çalışmalarının birikimi var. Hemen belirteyim, bunlar proje taslakları, projelerin geliştirilip yaşama geçirilmelerinin ayrıntıları, İstanbul halkının da katılımıyla oluşturulacak. Özeti, Cumhuriyet’te iki kez çıkan projeleri dikkatle okumanızı salık verirken bunları, kendi önceliklerime göre sınıflandırarak irdelemeye çalışayım. HHH Yıllardır hep düşünmüşümdür, projelerini ve programlarını sunanlar, keşke buna “neler olmalı”dan önce, “neler olmamalı” ile başlasalar diye. Sarıgül’ün projeler demeti içinde çok sevinerek gördüm ki bu hususa uyulmuş. Bu konu çok önemli, çünkü içinde bulunduğumuz yanlışlıklar komedyası ortamında İstanbul konusunda, öyle büyük yanlışlar yapılıyor ki doğruların uygulanmasına geçmeden önce yanlışlardan vazgeçmek gerekiyor. Geçen gün, dostum Şahin Tekgündüz ile birlikte arabayla Baltalimanı’ndan Taksim’e giderken dikkatimizi çekti. Yol boyunca afişler asılmıştı. Daha azında, Sarıgül’ün, daha çoğunda Başbakan Tayyip Erdoğan’ın resimleri görülüyordu. Gerçi arada pek seyrek olarak, bir iki Kadir Topbaş fotoğrafı da yok değildi, ama hâkim olan Sarıgül ile Erdoğan’dı. Ve günlerdir bu fotoğrafların önünden geçenler görüntüyü hiç yadırgamıyorlardı. Bunları gören bir yabancı, kentte ya da ülkede Erdoğan ile Sarıgül arasında bir seçim yapıldığını düşünebilirdi. Oysa, seçim resmen, Sarıgül ile Topbaş arasında geçiyordu. Ne var ki seçim aslında fiilen Sargül ile Erdoğan arasındaydı. 15 milyonluk İstanbul ne yazık ki İstanbul’dan yönetilmiyordu. İstanbul’un son resmi Belediye Başkanı Kadir Topbaş, gerçekte kenti yönetmiyor, önde bir görüntü olarak duruyordu. Kenti asıl yöneten Başbakan Tayyip Erdoğan’dı. Nitekim 3. köprüye bir zamanlar şiddetle karşı çıktığı bilinen Topbaş, Başbakan’ın bu konudaki tercihine karşı çıkamamıştı. Çıkamazdı da! Karar mercii o değildi ki. HHH İşte bu durum karşısında Sarıgül’ün şu açıklaması bir müjdeydi adeta: Önceliğimiz İstanbul’u İstanbul’dan yönetmek. Demek ki ilk yapılacak iş, kentin kent dışından yönetilmesine son vermek, kimi güneydoğu vilayetlerine çok görülmeyen, yerinden yönetim hakkını Türkiye’nin gelir vergisinin yarısını veren İstanbul ’un 15 milyon hemşerisinden esirgememektir. Yapılacak iş buradan başlamaktır. Yapılmaması gereken ikinci iş veya işlenmemesi gereken ikinci cinayet kenti kuzeye doğru büyüterek, orayı betona gark edip megapolü boğmaktır. Kuzey ormanlarına sahip çıkılarak, ağaç katliamına son vermeye öncelik tanınmalıdır, Kuzey ekolojik koridorunun, yeni katliamlarla hepten yok edilmesi işlenmemesi gereken cinayetlerin başta gelenlerinden biridir. 2. Madımak olacaktı HAKAN DİRİK / EMRE DÖKER İZMİR Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, protesto yağmuru altında yaptığı İzmir mitinginde, “Kimsenin yaşam tarzına karışmıyoruz” mesajları verirken, AKP’liler, az ileride Kordon’daki restoran ve barlarda oturanları taşladı. Tekbir getirerek gerçekleştirilen saldırı sonrası, yeni bir Madımak’ın eşiğinden dönüldüğü vurgulanıyor. Erdoğan’ın kitlesine hedef göstererek saldırıyı tahrik ettiği kaydediliyor. CHP İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel, Erdoğan’ın yaşam tarzı mesajlarıyla İzmirli u Tekbir getirerek gerçekleştirilen saldırı sonrası, yeni bir Madımak’ın eşiğinden dönüldüğü vurgulanıyor. Erdoğan’ın kitlesine hedef göstererek saldırıyı tahrik ettiği kaydediliyor. lerin nabzına göre şerbet vermeyi amaçladığını, ancak her konuda olduğu gibi bu konuda da inandırıcılığının kalmadığını söyledi. AKP mitinginin öncesinde ve sonrasında yaşananların, Erdoğan’ın Türkiye’yi götürdüğü “ayrışmanın” göstergesi olduğunu dile getirdi. Yüksel, “Her şeyden önce AKP dışında hiçbir partinin mitinginde, Kordon’daki restoranlar la miting katılımcıları arasına demirden polis barikatı kurulmuyor. Ancak yaşananlar, bunun gerekli olduğunu ortaya koydu. Miting dağılırken, arka bölümdeki restoranlara yönelik taş yağmuru, orada oturanlara yönelik saldırılar nedeniyle yeni bir Madımak yaşayabilirdik. Oradakiler linç edilebilirdi. Ama yaşam tarzına bir linç girişimi olduğu açık. Erdoğan’ın sürekli karşısındakileri ötekileştiren tutumu, halkı böyle bir ayrışma noktasına getirdi” dedi. Erdoğan’ın mitingin başında kullandığı ifadelerle insanları hedef gösterdiğini vurgulayan Yüksel, “Başbakan her zamanki gibi ayrıştırıcı dilini kullandı, ötekileştirerek insanları hedef gösterdi. Onun tahrik edici dili olayları başlattı. İzmirli AKP’den de olsa başka partiden birilerine saldırmaz. Bu taşıma, profesyonel kıtalar, Başbakan’ın talimatı doğrultusunda insanlara saldırdılar. Apartmanların 5. katlarına su sıktılar. İzmir’de TOMA terörü yaşanıyor” dedi. GÖZaLTIndaKİLEr SERBEST Yine koruma terörü E Erdoğan, ‘nEdEn Bana aTaTÜrK PoSTErİ GÖSTErİYorSUnUZ’ dİYE SordU Aydın’da da protesto Erdoğan’ın, bazı ölümlerde hükümetin sorumluluğunun olmayabileceğine ilişkin şu sözleri dikkat çekti: “27 Mayıs’ta ölen 5 kişiyi hürriyet şehidi ilan ettiler. İkisi askerlerin yanlış ateşiyle ölmüştü. Biri 27 Mayıs öncesi gösterilerde seken kurşunla ölmüştü. Bir diğeri tankın üzerinden düşüp ölmüştü. Beşincisi ise elindeki silahın patlaması sonucu ölmüştü. Maalesef beşi de kazara ölmüştü. Ölümlerinde hükümetin sorumluluğu yoktu.” Erdoğan, evindeki paralar sıfırlanırken oğlu Bilal Erdoğan’ı elde kalan son paralarla satın alması için yönlendirdiği iddia edilen Şehrizar Konakları’na ilişkin dün gazetelerde yer alan belgelere ilişkin “Paralel yapının iki gazetesi, benim yavruma yönelik bir haber yapmışlar, ev aldığına dair. Hemen davayı açtık tabii. Böyle sahtekârlık olur mu” dedi. Öte yandan Erdoğan, Aydın programı öncesi İzmir’de Adnan Menderes Havaalanı İç Hatlar Terminali’nin açılışını yaptı. HAKAN DİRİK AYDIN İzmir mitingini protestolar altında yapmak zorunda kalan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Aydın’a da protesto amaçlı çekilen Türk bayrağının altından giriş yapmak zorunda kaldı. AKP’nin Aydın mitinginde kendisine yönelik protestolara yanıt vermeye çalışan Erdoğan, “Gelirken birileri bana Atatürk posteri sallıyor. Bana neden Atatürk’ün posterini sallıyorsun? Ki büyük ihtimalle CHP’li... Laf üretme iş üret. Gazi Mustafa Kemal öldü. Paraların üzerinden Atatürk’ün fotoğrafını kaldırıp İnönü’nün resmini koyan parti sizsiniz. Siz bize bu tür oyunları bırakın, geçmişinize bakın” dedi. Aydın’da kendisini yine Adnan Menderes’le özdeşleştiren Erdoğan, ona da kendisine de “diktatör” denildiğini kaydetti. Erdoğan, “Menderes’e diktatör dediler. Bugün aynısını bana söylüyorlar. O gün Menderes’e en alçakça, edepsizce iftiraları atanlar, bugün de bana atıyor, CHP’nin başındaki Kemal Kılıçdaroğlu ve Şehrizar haberine dava Polisin Aydın’daki protestolara da sert müdahalesi vardı. avanesi. 3 ay önce askerden gelen Burak Can şehit oluyor, utanmadan sıkılmadan bunun faturasını Başbakan’a kesiyorsun. Diyor ki ne Burak Can’ı aradı, ne Ahmet’in ailesini. Senin kulakların var duymazsın” dedi. rdoğan’a İzmir mitingi öncesi el hareketleriyle hakaret ettiği iddiasıyla gözaltına alınan F.A. adlı yurttaşın, Başbakanlık korumaları tarafından evi basılarak pijamalarıyla gözaltına alındığı ortaya çıktı. Olay yerinden gözaltına alınan K.B’nin de sivil plakalı araçla uzun süre gezdirildikten sonra polis merkezine götürüldüğü belirtildi. F.A. ve K.B. gözaltına alındıktan ve Kantar Karakolu’nda haklarında “devlet büyüklerine hakaret” iddiasıyla işlem yapıldıktan sonra, savcılık talimatıyla serbest bırakıldılar. F.A ve K.B’nin avukatı Anıl Güler, yapılan gözaltı işlemiyle ilgili çok ciddi ve vahim hukuksuzlukların yaşandığını söyledi. F.A.’nın evinin salonunda otururken 15 siyah takım elbiseli Başbakanlık koruması tarafından yaka paça gözaltına alındığını anlatan Güler, “Bu korumalar hiçbir kimlik ibraz etmeden F.A’yı evine girerek, sürükleyerek gözaltına aldılar. Başbakanlık korumalarının gözaltı yapma yetkisi yok. Suç şüphesi varsa sivil ve resmi görevliler bunu yapar. Ayrıca arama kararı olmadan eve girilmesi ciddi bir hukuksuzluktur” dedi. K.B’nin de olay mahallinden alınarak sivil plakalı araca bindirildiğini ve Çeşme otoyolunda gezdirildikten sonra polis merkezine götürüldüğünü anlatan Güler, “K.B. Başbakanlık konvoyuyla Mustafa Kemal Sahil Bulvarı’ndan Çeşme otoyoluna çıkarılmış. Oradan Alsancak Polis Merkezi’ne getirilmiş. Yapılan bu gözaltı işlemlerinde çok ciddi hukuksuzluklar mevcuttur. Vahim şekilde insan hakları ihlali yapılmıştır. İzmir Barosu olarak bu konuya duyarlılıkla eğileceğiz” diye konuştu. FETHULLaH GÜLEn, ZaMan’a KonUŞTU: Darbeciden daha beterler ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Fethullah Gülen, günler önceden duyurulan ve dün yayımlanan Zaman gazetesindeki açıklamalarında, başta Başbakan Tayyip Erdoğan ile bakanların ve milletvekillerinin kendisi ve cemaat ile ilgili eleştirilerine yanıt verdi. Gün Zileli’ye saldırı ‘Bize olan hakkı helal ettik, ama...’ İstanbul Haber Servisi Yazar Gün Zileli ile eşi ve 2 arkadaşı Kınalıada’da AKP seçim bürosu önünde bir grubun saldırısına uğradı. Gün Zileli, eşi Ceren Cevahir Gündoğan Zileli ve 2 arkadaşıyla beraber önceki akşam saat 20.30 sıralarında vapurdan inerek evlerine yöneldikleri sırada AKP seçim bürosu önünde kalabalık bir grupla karşılaştı. Zileli ve arkadaşları, AKP aleyhine slogan atmaları üzerine 50 kişilik grubun yumruklu, sopalı saldırısına uğradı. Zileli ile eşi ve 3 arkadaşı darp edildi. Zileli ve arkadaşlarının sağlık durumunun iyi olduğu belirtildi. Zileli, “Derdimiz, kışkırtılmalarının mümkün olduğunu bizzat yaşadığımız AKP’yi benimsemiş halktan insanlarla çatışmak değil, efendileri teşhir edebilmek olmalıdır” dedi. İki kentte seçim gerilimi ADANA / VAN (Cumhuriyet) Adana’nın merkez Seyhan ilçesinde önceki gün HDP mitingine katılan gruplar dağılırken Obalar Caddesi’nde yürüyen kimliği belirsiz kişiler, CHP Adana Büyükşehir belediye başkan adayı Yıldıray Arıkan’ın seçim bürosuna ve aynı güzergâhtaki kahvehaneye taş ve sopalarla saldırdı. İki yerin camları kırıldı. Van’da önceki gece evlere broşür dağıtan AKP’lilere taş ve sopalarla saldırı düzenlendi. Gülen, kendisi ile ilgili suçlamalara, “Ellerindeki hangi delillere dayanarak bunları kendilerinden emin bir şekilde telaffuz ediyorlar, doğrusu çözemedim.. Herkes kendi karakterinin gereğini yerine getirir. Zulmetme kabiliyeti olanlar zulmederler” karşılığını verdi. Gülen, “Biz, bize olan hakkı helal ettik. Yedi cihan duysun. Ama tecavüz edilen şeylerde dinin hakkı varsa, mukaddes emanetin hakkı varsa, onu elbette sahibi sorar. Hiç ummadığı yerde mütecaviz tepetaklak olur. Onu da istemeyiz aslında. Çünkü insanın gönlü gül gibi olmalı” diye konuştu. lerinde baskı gördüklerini anlatan Gülen, “Şu an gördüğümüz şey askeri darbelerde gördüklerimizden 10 kat daha fazladır. Her şeye rağmen müşteki değilim. Bu defa sivillerin eliyle, aynı kıbleye yöneldiğimizi düşündüğümüz insanlar tarafından benzer bir muameleye uğruyoruz” ifadelerini kullandı. Gülen, paralel devlet tartışmalarına ilişkin ise “Kamuoyuna izah edilemeyen her hususu cemaate yıkma, kendini temize çıkarma gibi bir refleks var” değerlendirmesinde bulundu. ‘Kumpas lafzı bir ayak oyunuydu’ Gülen, Ergenekon davasındaki tahliyeler ve “kumpas” tartışmaları ile ilgili olarak da “Kanun nizam ne gerektiriyorsa, hukuk ve yasalar ne diyorsa, onun yanında oluruz. Kumpas lafzı bir ayak oyunuydu. Kendi yaptıklarını cemaate fatura etmeye kalktılar. Bir kişi için Meclis’i toplayıp yasa çıkardılar. Aynı duyarlılığı bu insanlar için de gösterebilirlerdi. Tahliye başka, yargı süreci başka” değerlendirmesini yaptı. ‘Darbelerden 10 kat daha fazla baskı’ 12 Mart ve 12 Eylül dönem
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle