29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 MART 2014 SALI CUMHURİYET SAYFA 13 Saf Proje! Dün akşamüstü, “En büyük projem seçime 5 gün kala” dedi. (Son hafta patlayacak kayıtlara karşı tedbir?!) Ama “daha az büyük” projesini açıkladı: “İstanbul’un 26 meydanında, 1 Nisan’dan sonra, internete girmek bedava!” Şaka gibi! Demek ki Tayyip Bey’in Bilal ile sıfırlama, bürokratlarıyla arazi yağmalama muhabbetlerini.. “İlik Bankası” vaadini gerçekleşirmek yerine halkın iliğine kadar nasıl soyulduğunu; Zarrab’ın para trafiğini vs.. İstanbul ahalisi keyfince ve rahatça izleyecek! Bu proje CHP’li Sarıgül’ün değil. Kadir Topbaş’ın. “Kadir Abi” ya çok saf.. Ya da ufaktan saf değiştiriyor. Bir dönem dans için, “Niye yatakta değil de, ayakta” diye soranlar vardı. “Yatay arzuların, dikey giderilmesi” diye tanımlayanlar da.. İki taraf da feci biçimde dikleşiyor. Ama kavganın hangi paralel sorunun giderilmesinden patlak verdiği hâlâ meçhul., Ancaak.. “Tüm kavgalarda ve savaşlarda ya kadın ya da İngiliz parmağı ara!” diyen atalarımız haklı çıkıyor galiba! İngilizlerle ilgili bir bulgu henüz yok. Ama kavgadaki “kadın” boyutunu, Başbakan açık Artık kefede Tayyip Bey, seçik doğruladı. terazi de onun elinde! Hem de (Sn. Güven Dinçer’e Meşrutiyet teşekkürler.) HİSSELİ KAMPANYA Erdoğan, “Hiç 100 milyar dolarım olmadı” demedi! Ama Gülen, “Hayatımda hiç 2 ceketim olmadı!” dedi. “100 milyar $” zor. Ama Gülen için “2. Ceket! Kampanyası” başlatılabilir! Paralelin Uçları Uçkura Uzarken çapkınlarının kullandığı, yarı şifreli ve soylu o “Alüfte” sözcüğüyle! Türk Dil Kurumu’na göre, “iffetsiz, cilveli, oynak kadın” demek. Tövbe! Sayın Gülen’i “İnzivaya çekildiği yerden, ‘alüfteleri’ takip etmekle” suçluyor! Çok değil, 34 ay önce onu göklere çıkaran ve “Gökten ne yağmış da yer kabul etmemiş!” diyen kendisi değilmiş gibi! Hocaefendi herhalde boş konuşacak, iftira atacak biri değil. Erdoğan’ın Ayrıştıran Ruh Hali!.. İkiye böldüğü ülkede ciddi bir kaygı tırmanıyor. Bu gerilim, bu ayrışma, büyük bir felaketi, iç çatışmayı yaratırsa. Bütün ülkeyi yasa boğacak kanlı bir olay yaşanırsa... AKP’nin İzmir mitinginde Madımak benzeri bir felaketin kapısından dönüldü. Mitingin yapıldığı Gündoğdu Meydanı’nın 60 70 metre yakınında, bir kafenin açık alanında yemek yiyen, bira içenlere taş, sopa ve şişelerle saldırıldı. İnsanlar kafenin ikinci katına sığındı, kapılar kapatıldı, panik yaşandı bir an. Polis koruma çemberi oluşturmasa, bambaşka bir güne uyanabilirdi Türkiye. Oysa... Aynı bölgede, iki yüz metre ileride, Dönerciler Sokağı’nda mitingden çıkanlar, Erdoğan’ı protesto edenlerin kucağına düşmüştü. AKP’liler şaşkındı. Memleketin getirildiği koşullardan ötürü ürktüm o an. Ya göstericiler AKP’lilere fiziksel bir müdahalede bulunsalardı? Düşüncesi bile ürkütücü. Neyse ki hiç kimse, böyle bir eyleme yönelmedi. Salt sözlü tepkilerle sınırlı kaldı protestolar. İzmir farkı diyelim... HHH Aynı saatlerde polis apartmanlarda Erdoğan’ı tencere tava çalarak protesto edenlere, TOMA’larla müdahale ediyordu. Balkonlara basınçlı su sıkmanın neresi güvenlik önlemi, Emniyet yetkilileri açıklasalar da öğrensek. HHH Ergenekon ve benzeri davalarda kumpaslarla içeri atılanlar bile tahliye edilirken, kendilerine yapılan onca zulme karşılık “kin ve nefretten uzağız” demişlerdi. İlker Başbuğ, hücrelerde, betonlarda çürütülmeye, tüketilmeye çalışılan Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ve diğerleri “kin ve nefret duymuyoruz, ama yapılanları unutmayacağız” diye konuşmuşlardı. HHH Kutuplaşan, bölünen, ayrılan ülkede bu koşulları yaratanlar sorumludur. En başta Başbakan Erdoğan. Ne olursa olsun böyle bir süreç yaşanmamalıydı. Bıraktım her şeyi bir yana. Bugüne değin hiç görmediğimiz, tanık olmadığımız bir tablo var ortada. Şimdiye kadar hangi başbakana kitlesel biçimde, “Hırsız var” “Katil var” çığlıkları atıldı. Hangi başbakan sokaklarda kendiliğinden oluşan kalabalıklar tarafından böylesine ağır hakaretlere, burada yazamayacağım, ağza alınmayacak küfürlere uğradı. Hangi iktidar, hangi koltuk, hangi servet ve ikbal değerdi buna? HHH “Kininize sahip çıkın” söylemiyle bir iktidar daha ne kadar sürer? Halk televizyonlarda, miting alanlarında tanık oluyor. Yalanlarıyla, dün söylediğini bugün inkâr etmesiyle, tutarsızlığıyla, öfke, kin ve nefret söylemiyle, kendisinden olmayanı adeta düşman gören tavrıyla izlenen bir başbakan... Erdoğan’ın tutumu kaygı vericidir. Nitekim Türk Tabipleri Birliği, geçen hafta Erdoğan’ın ruh haliyle ilgili bir açıklama yaptı. “Ayrıştırıcı, ötekileştirici, kutuplaştırıcı dili hekimler olarak kaygıyla izliyoruz. Bizler hekimiz. İnsanın bin bir ruh halini, bin bir duygu durumunu biliriz. Başbakan Erdoğan’ın duygu durumundan fevkâlâde endişe duyuyoruz. Kendisi, çevresi, ülkemiz adına endişe duyuyoruz” denildi. Başbakanlığı yürütmeye yeterli bir ruh hali sorgulanıyor artık... Bunca gelişmeden sonra aslında başbakanlığın sadece adı kaldı. Çünkü hafta sonu Kanal 7 ve Ülke TV ortak yayınında “Hırsız Tayyip desen hadi bunu bir şekilde uydurursun. Ama hırsız başbakan diyorsun. Bunu kabul etmek mümkün değil” dedi. Kendini bile ayrıştırıyor, ne diyelim... “Alüfte takibini” kendisi için yapacak biri de hiç değil. Kaldı ki tövbe tövbe, o bekâr adam. Ama Başbakan evli barklı, çoluk çocuk sahibi. Dolmabahçe’deki makam odasından, Kadıköy vapurundan çıkan kadınları incelediğini bizzat kendisi ayrıntılarıyla itiraf etmişti. Paralelin uçları, dolar Avra havuzlarından geçerek tarihi eserler ve arazi yağması üzerinden gelip “alüftelere” dayandı. İnşallah içki ve kumar üzerinden daha ötelere devam etmez! Yırtılan Zar Damarı Şehrizar Konakları’nı “rüşvet tarihi”ne mi yazmak gerek, “barbut coğrafyası”na mı? “Villa alarak para sıfırlamak” kolay değil.. Ki bu kez “konak” alışverişine yönelinmiş! 6’şar 6’şar.. Ama atılan zar düşeş gelmedi. Sadece “alüfte” takibi değil.. Konak takibi de yapıldığı ortaya çıktı Er Kişi Niyetine Esad’a bağlı güçler, isyancıların kontrolündeki önemli sınır kenti Yabrut’u Hizbullah’ın da desteğiyle geri aldı. Şam’da, cuma namazı kılma hayali belli ki suya düşüyor. Ama Esad, yakında kendisi için, “siyaseten mefta” diye simgesel bir cenaze namazı kıldırabilir!.. Dekolte İrade Başbakan “kriptolu” telefondan vazgeçti. Belli ki, Bilal’e laf anlatmaktan bıktı. Normal telefona döndü. Acaba, “Battı balık mı?” demek istiyor. Yoksa meydan mı okuyor? Artık “açık poker” oynayacak.. “Sağlam irade!” olduğunu kanıtlayacak! Çocuktan Al Haberi AKP mitingi öncesi, meydana açılan bir sokağın girişi.. Polis: Oraya bisikletini koyma! Çocuk: Niye ki? Polis: Başbakan geliyor! Çocuk: Merak etmeyin kilitledim! ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] Erdoğan’ın Gücü 10 Ayda Dibe Vurdu! Seçimler yaklaşırken, hakkında her gün sanal dünyadan bizlere sızan tüm tahammül edilemez suçlamalara rağmen, Erdoğan, hiçbir şey olmamış gibi seçim propagandalarına devam ediyor. Önce bu durumun kolay hazmedilir olmadığını ve buna alışmamızın da son derece tehlikeli olduğunu vurgulayalım. Kendi ailesini, bakanları soruşturan polis ve savcıları görevlerinden alıp sağa sola sürerek, Erdoğan zaten en azından bugünkü verilerle aklanma fırsatını kaçırmış durumda. Bu Cumhuriyette yaşayan hiç kimsenin bunu göz ardı etmesi mümkün değil.Bu arada yandaşpaydaş medya ve yağdanlıkların topluma yaymaya çalıştıkları hava, RTE’nin nasıl olsa bu seçimleri kazanacağı ve “hesabın sandıkta verileceği” gibisinden bir konuyla alakasız ve ukala bir durum saptamasıdır. Yolsuzluk suçlamaları, hiçbir hukuk devletinde seçimlerde aklanamaz. Başbakan artık toplumun geneli üzerindeki kontrolünü kaybetmiş durumdadır. Berkin Elvan’ın ölümü üzerine verdiği tepkiler, yaptığı mantık ve insanlık dışı yorumlar, 14 yaşında bir çocuğun oyuncak bilyeleriyle uğraşmaya ve suçlamalarını yüreği yanan acılı bir ailenin fertlerine taşıyabiliyor olması, toplumsal kızgınlığı görülmemiş düzeylere taşıdı. Başbakan da bu durumu hâlâ görmezden gelmekte, hatta gerilimi üstüne giderek tırmandırmaktadır. Bu toparlamanın ardından durumun aslında hiç de kimilerinin göstermek istediği gibi Başbakan adına iç açıcı olmadığını vurgulamak istiyorum. RTE, bundan 10 ay önce, bugünle kıyaslanamayacak kadar güçlü bir konumdaydı. Siyasi muhalif sol partiler, Atatürkçü dernek ve limitli gençlik gruplarının muhalif tepkileri ve yürüyüşleri dışında çeşitli meslek odalarının veya Sanatçılar Girişimi, TOBAV, UPSD gibi sanat kurumlarının karşı çıkışları vardı. Mesela bir sene önce bugünlerde Taksim konusunda toplumsal duyarlılığı harekete geçirmek için medyayı haberdar ederek meydanda konuşmalar ve basın toplantıları düzenleniyordu. Taksim Meydanı’nın ağzından bir makale yazarak insanları duyarlı olmaya ve bu tarihi alanın talan edilmesine dur demeye davet etmiştim. Ne yazık ki toplumsal uyanış sinyalleri çok güçlü gelmiyordu. Taksim Dayanışması da kitle örgütlerine olayın vahametini aktaran toplantılar yapıyordu. Peki son 10 ayda neler oldu? Önce 27 Mayıs gecesinden başlayarak, o koca Gezi uyanışı yaşandı. Bir ay boyunca tüm dünya Gezi’yle yattıkalktı. Bu demokratik pasif direniş, her ülkeye örnek oluşturdu. RTE, pabucun pahalı olduğunu ve milyonların korkusuzca sokağa dökülerek özgürlüklerini korumak için savaşacaklarını ve “depolitize gençlik” olarak adlandırılan kitlelerin, artık tam tersine sazı ellerine alarak kendisine dünyanın önünde meydan okuyabildiklerini gördü. 17 Aralık’tan itibaren yaşananlarla ise kendisini iktidar yapan ilk seçimlerden itibaren en önemli destek ayağı olan “Cemaat”le olan bağlarının koptuğu gün geldi. Toplum değişik kaynaklardan zaten bu kopuşun yaşanmakta olduğunu biliyordu. Yine de herhalde kimse 17 Aralık kadar radikal bir operasyonun iktidar sahiplerine karşı yapılacağını hesaplayamamıştı. Ardından yaşananları biliyoruz. Hesap vermek üzere “Hodri Meydan” diyeceğine panik içinde soruşturmayı durdurmaya veya yürütenleri mevkilerinden etmeye çalışan bir hükümet gördük. Para sayma makineleri, milyonlarca dolar ve Avro ortalığa saçıldı, iktidarın çivileri çıktı. RTE, bu ortaklığın sona ermesiyle ne kadar depreme açık bir yüzey üzerinde hükümranlığını sürdürdüğünü acı şekilde anladı. Ardından ise her gün yaşamaya devam ettiğimiz kasetler geldi. Yenilir yutulur lokmalar değil bunlar. Zaten “montaj sanayi” olmadıkları, bizzat RTE tarafından kabul olundu: “Bunlar kriptolu telefonlarımızı bile dinlemişler.” Yapılan görüşmeler ise var olduğu bilinen akar işlere paralel gidiyor, yani bu konularda tereddüt yok! Her biri diğerinden daha ağır yolsuzluk, ihaleye fesat veya demokrasiye doğrudan darbe bilgileri içeriyor. Gerek 17 Aralık skandalı, gerek Berkin Elvan’ın ölümü ardından yaptığı yorumlarla, Gezi olaylarında RTE’nin sarsılan uluslararası prestiji, bu sefer tam dibe vurdu. Yangına körükle giden tavrı tavan yapmış durumda ve yabancı basın kendisini tanımlayacak başka örnek bulmakta zorlanıyor! Toparlarsak, bütün bu veriler üst üste geldiğinde, birçok çağdaşlık karşıtı yasayı son dakika golü olarak geçirmeye çalışan Erdoğan’ın projeleri iflas etti. Ne istediği anayasayı yaşama geçirebildi, ne de başkanlık hayalleri vücut bulabildi. Erdoğan çöken imparatorluğuyla 10 ay önceki gücünün çook gerisinde. Şimdi sıra bu seçimlerde “çöpe atılan inat oyları”nı azaltarak bu dibe vuruşu tescil etmeye geldi. Top sizde! HARBİ SEMİH POROY BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN VEFAT VE BAŞSAĞLIĞI Baromuzun 3190 sicil sayısında kayıtlı AVUKAT FATMA TAYYURE KESKİN 15.03.2014 tarihinde vefat etmiştir. İstanbul Bilim Üniversitesi’nden almış olduğum geçici mezuniyet belgemin aslını kaybettim. Hükümsüzdür. DOĞAN TUNÇ Bir çocuk daha okusun diye... 21. YÜZYIL EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFI (YEKÜV) Cenazesi 17.03.2014 tarihinde defnedilen aziz meslektaşımıza Tanrı’dan rahmet, kederli ailesine, yakınlarına ve baromuz mensuplarına başsağlığı dileriz. İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI Tel : 0212.274 15 02213 74 02 Fax :275 52 44 www.yekuv.org [email protected] Vakıflar Bankası: Osmanbey Şubesi00158007287986476 SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Tanrı’dan 1 suçlarının ba 2 ğışlanmasını dileme. 2/ Bir 3 Asya ülkesi 4 nin başken 5 ti... Amaç. 6 3/ Hiçbir üretici çalış 7 mada bulun 8 madan, yal 9 nızca mülkünün geliriyle 1 2 3 4 5 6 7 8 9 yaşayan kimse. 1 P E R S E N K L 4/ Sevgide aldat 2 E B E R T Ö K E ma... Önü hendekli 3 AM İ N siper. 5/ “ ömür 4 L O T İ E N L A L E G biter bir uzun sonF E bahar olur” (Y.K. 5 S İ N A R A YM İ R Beyatlı)... Ergen 6 E T A N 7 N U K U B E T lik sivilcesi. 6/ N E Endonezya’nın 8 K A R A T E plaka imi... Erkek 9 Ş U A Y D E R geyik. 7/ I. Dünya Savaşı’nda İngilizlerle birlikte savaşan Avustralya ve Yeni Zelanda askerlerine verilen ad... Bir bağlaç. 8/ Damların üzerindeki karı atmakta kullanılan büyük tahta kürek. 9/ İştahı açmak için yemekten önce içilen içki. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kusma. 2/ Tavlada “üç” sayısı... “Ben Musa’yım sen firavun / İkrarsız şeytanı lain / Üçüncü ölmem bu / Pir Sultan ölür dirilir”. 3/ Türkçülüğün bir kolunun Türklerin Asya’daki eski yurduna verdiği ad... Doğu Anadolu’da bir ırmak. 4/ Sonsuza kadar. 5/ Bir soru sözü... Başında ok biçiminde bir tel demeti bulunan balıkçıl kuşu. 6/ Gönül ayartıcı, cilveli... Lityum elementinin simgesi. 7/ Nazilerin politikasında Germen ırkından kimselere yakıştırılan ad... Muhabbet tellalı. 8/ Bir mağazanın yalnız bir tür eşya satılan bölümü... Bir tembih sözü. 9/ Büyük ve derin karavana... Bağışlama.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle