29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 MART 2014 SALI CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR Aysa Prodüksiyon Tiyatrosu’nun yeni yapımı ‘Şenlikli Limonata’ sürüyor 15 Bulvar komedisi mi demeli? Aysa Organizasyon 1985’ten bu yana birçok özel tiyatronun Anadolu çapında turne düzenlemelerini yapıyor. Alaittin Eraslan’ın girişimiyle başlamıştı serüven. Sonra ekibe kardeşler, evlatlar, kuzenler, yeğenler, başkaları da katıldı. Bir süre önce İzmir’de Alaittin’i şehit verdiler. Acısı, yası hepimizin... Aysa Organizasyon, 2002’den bu yana Aysa Prodüksiyon Tiyatrosu olarak yaklaşık yirmi oyunun yapımcılığını da üstlendi. 20132014 tiyatro döneminde “Huysuz” müzikali ve “Şenlikli Limonata” ile karşımızdalar. “Şenlikli Limonata” Murat İpek’in, TV dizilerinden de tanıdığımız Günay Karacaoğlu için yazıp yönettiği ikinci oyun. Yine bir Aysa Prodüksiyon Tiyatrosu yapımı olan ilk oyun tek kişilik “Basit Bir Ev Kazası”ydı. Günay Karacaoğlu, kendisine pek çok ödül kazandıran bu oyunla sahnede yedinci yılı sürdürüyor. “Ev Kazası”, sıradan bir yaşam süren, sıradan bir kadının gülünesiacınası yaşantısını anlatıyordu. r ü g z ö dünya Düşlerin de u İki kişilik oyunlar, başyapıtların çizgisine ulaşılamayınca ya çekilmez derecede sıkıntı veren metinler çıkıyor ortaya ya da komedi/melodram ağırlıklı bulvar oyunları. Murat İpek, “Şenlikli Limonata”yı bu ikinci tür “iki kişilik oyun” kalıplarıyla biçimlendirmiş. Karacaoğlu, bu gevşekçe kurgulanmış malzemeyi işlerken, seyircinin dikkatinin sahneye yoğunlaşmasını “tek başına” sağlamış; oyunu, yorucu bir hareket çizgisi içinde, soluğunu yitirmeden, tonlama yanlışı yapmadan, kan ter içinde kalmadan, sahnede hızlı bir enerji akışı yaratarak taşımıştı. Yazaryönetmen Murat İpek, Karacaoğlu için yaptığı bu ikinci projede “iki kişilik oyun” tekniğini deniyor. İşi çok daha zor. “Tek kişilik oyun”da tüm ağırlığı “anlatıcı” ve “oynayıcı” konumundaki sanatçı yüklenirken, bu kez iki kişinin karşılıklı ve soluklu bir tartım içine girmesi, canlandırılan öykünün ve işlenen izleğin seyirciyi sarıp sarmalayacak çapta olması gerekiyor. Dahası, iki kişilik oyunlar, dramatik akışı çekici, içeriği yoğun olan bir diyalog ustalığı istiyor. Tıpkı Melih Cevdet Anday’ın “Mikado’nun Çöpleri”, Edward Albee’nin “Hayvanat Bahçesi”, Harold Pinter’ın “GitGel Dolap”, Beckett’in “Godot’yu Beklerken” ya da “Oyun Sonu”, Ionesco’nun “İskemleler”, Arnold İki kişilik oyun Wesker’ın “Dört Mevsim” adlı başyapıtlarında görüldüğü gibi... Bu başyapıtların çizgisine ulaşılamayınca, ya çekilmez derecede sıkıntı veren metinler çıkıyor ortaya ya da komedi/melodram ağırlıklı “eh, idare eder” dedirten’ bulvar oyunları. İki “çok ünlü” oyuncunun, karizmalarını tokuşturma yoluyla seyirciyi coşturdukları, bu nedenle de Broadway ya da West End yapımları için pek çok benzeri art arda yazılan türden oyunlardır bunlar; içeriği duygusal dolgularla oluşturulmuş, yer yer göz yaşartabilen, kofluğu oyunculuktaki ustalıkla gizlenen sahne metinleri... Murat İpek, “Şenlikli Limonata”yı bu ikinci tür “iki kişilik oyun” kalıplarıyla biçimlendirmiş. Bir başka deyişle, “bulvar tiyatrosu”nun bütün özelliklerini boca etmiş metnine: Aşırı biçimde renkli ve “seks” çağrışımları yapan ışık ve dekoruyla (Barış Dinçel’in gördüğüm en gereksizce abartılı çalışması) süslü püslü bir otel odası; ertesi günkü uçağa yetişecek olan, kaymak tabakadan, yakışıklı bir genç adam (Fırat Doğruloğlu); kapıdan kovsan bacadan girebilen, gülünç giyimli, 5. sınıf bir otel fahişesi (Günay Karacaoğlu); seyirciden kahkaha bekleyen uzun bir itiş kakış sürecini izleyen duygusal süreçte kişisel öykülerin dile gelmesiyle gözlerin yaşarması ve beklenmeyen Beklenmeyen son Sergi, Arte İstanbul Sanat Galerisi’nde bugün açılacak Bedri Rahmi’den ‘Narmanlı’ya Selam’ (sürpriz) son... Ne ki İpek’in metninin sorunları kahkahaya da gözyaşına da izin vermiyor pek. İlk sorun, tecimsel tiyatroda ve TV’de sakız gibi çiğnenmiş örgelerin (motiflerin) ve örüntülerin bir kez daha yinelenmesiyle, seyircinin beklentilerinin daha en başta zayıflatılmış olması. Bu nedenle, oyunun hiçbir aşamasında gerektiğince yoğun bir “merak duygusu” uyandırılamıyor. İkinci sorun ise oyunda izlek (tema) bütünlüğüne ulaşılamamış olması. Son derece parlak bir eğitim görmüş ama babasının sert tutumu altında ezilmiş gencin cinsel tercihi, dışarıda sürmekte olan Gezi olayları, “fahişe”den çok “gündelikçi” kimliği yakıştırılabilecek kadının siyasal görüşleri, iki uç toplumsal sınıf arasındaki değer çatışması/uzlaşması oyunda bir düşünce çizgisi oluşmasını sağlamıyor. Belki en önemli sorun da iki kişilik oyunların belkemiğini oluşturan ve iki oyuncuyu birbirine bağlayacak olan yoğun diyalog örgüsü yerine, odaya girip çıkmalarla ya da sahne karartmalarıyla sık sık kesilen konuşmalarla yetinilmiş olması. Bu sorunlar, rollerinin gereğini yeterince yerine getirmelerine karşın, Karacaoğlu ve Doğruloğlu’nun seyirciyle sahne arasında sürekli bir akım sağlamasını engelliyor. Gelin, “Ev Kazası” ile “Şenlikli Limonata”yı art arda izleyin. Derdimi daha iyi anlayacaksınız... ‘Erkan Yücel Tiyatro Ödülü’nü alan Mehmet Esen: Kültür Servisi Çağdaş Türk resminin büyük ustalarından Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun eserlerinin yer aldığı “Narmanlı’ya Selam” sergisi bugün Arte İstanbul Sanat Galerisi’nde açıldı. 26 Nisan’a kadar görülebilecek sergide, Eyüboğlu’nun aile koleksiyonundaki altmışın üzerinde eseri sergilenecek. Fonda ise yine Eyüboğlu’nun şiirleri olacak. Bedri Rahmi Eyüboğlu, ressam Aliye Berger, yazar Ahmet Hamdi Tanpınar ile birlikte uzun yıllar, Beyoğlu’nun simge yapılarından, tarihi Narmanlı Han’da eserler üretmiş, atölyesinde pek çok sanatçıyı ağırlamıştı. Narmanlı Han ise geçen şubat ayında satılmıştı. Eyüboğlu, sanat yaşamıyla ilgili şöyle demişti: “Benim hayatım, biliyorsun, ortadan ikiye bölünmüş. Bazıları beni yazar diye tanıyor, bazıları ressam. Benim hayat çizgim, sahiden incecik bir çizgi de olsa bu ortadan ikiye bölünmüş bir çizgi. Bunun yarısı resim, yarısı şiir, yazı...” Erkan Yücel her yerde Kültür Servisi Erkan Yücel Tiyatro Ödülleri Kuşadası’nda önceki gün yapılan törenle sahiplerine sunuldu. 1985 yılında Kuşadası’nda geçirdiği trafik kazası sonucu yaşamını yitiren usta oyuncu Erkan Yücel adına Kuşadası Belediyesi tarafından dördüncüsü verilen ödüle; 2013 yılı için Uğur Uzunel, bu yıl için tiyatrocu Mehmet Esen değer görüldü. Sanat yaşamının ilk zamanlarında Erkan Yücel aracılığıyla Devrimci Ankara Sanat Tiyatrosu’na giren Mehmet Esen, ödülle ilgili “Erkan Yücel’in fikirleri, düşünceleri her yerde dolanıyor. Gezi Parkı’nda vardı, Berkin Elvan’da da görüyoruz. Erkan Yücel bir tek sahnede, halkın önünde eğmiştir boynunu” dedi. “Ayak Bacak Fabrikası”, “Arturo Ui’nin Önlenebilir Yükselişi”, “72. Koğuş”, “Pazar Gezintisi”, “Nafile Dünya ve Ana” adlı oyunlarıyla tanınan Erkan Yücel; “Endişe”, “Bereketli Topraklar Üzerinde” ve “Hakkâri’de Bir Mevsim” filmleriyle pek çok ödül aldı. Erkan Yücel Tiyatro Ödülü’nü 2011’de Meral Çetinkaya, 2012 yılında ise Genco Erkal almıştı. Kültür Servisi Gezi Direnişi sırasında, Eskişehir’de sivil görünümlü kişiler tarafından dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz için, Kolektif Sinema tarafından çekilen “Ali: Düşlerinde Özgür Dünya” belgeselinin galası, önceki gün 4. Uluslararası Gençlik Filmleri Festivali kapsamında Beşiktaş Kültür Merkezi’nde yapıldı. Galayla birlikte belgeselin DVD’si de satışa sunuldu. Kolektif Sinema ekibi belgeseli Antakya’da Ali İsmail Korkmaz’ın ailesiyle, Eskişehir’de olayın tanıkları ve sürecin içinde olan insanlarla, İstanbul’da aydınlar, sanatçılarla yapılan röportajlarla ve Kayseri’de katillerinin yargılandığı davanın görüntüleriyle yaklaşık 3 ayda hazırladı. Galada konuşan Ali İsmail Korkmaz’ın kuzeni Dönmez Korkmaz “Ali İsmail 19 yaşında gitti ama arkasında bir sürü insanın sığdıramayacağı bir vicdan azabı bıraktı, bizi buraya getiren vicdanlarımızdır. Ali’nin düşlerindeki özgür dünyayı kurana kadar mücadele edeceğiz, direnişçilerin hepsini saygıyla anıyorum” dedi. Bu yıl “direniş” temasıyla perdelerini açan 4. Uluslararası Gençlik Filmleri Festivali, 10 Mart’ta Eskişehir’de başladığı yolculuğuna, İstanbul’un ardından 24 Mart’ta İzmir’de devam edecek. “Ali: Düşlerinde Özgür Dünya” belgeseli ise festivalin yanı sıra mahalle forumlarında da gösterilecek. ‘Dostoyevski’ heykel oldu Kültür Servisi Heykeltıraş ve ressam Çağdaş Erçelik’in heykel ve resim çalışmalarından oluşan “Dostoyevski” adlı sergisi 28 Mart 13 Nisan tarihleri arasında Galeri Eksen’de görülebilecek. Sergide, sanatçının, ünlü Rus romancı Fyodor Dostoyevski’nin “Karamazov Kardeşler”, “Budala”, “Suç ve Ceza” ve “Yeraltından Notlar” gibi romanlarındaki karakterlerden ve mekânlardan yola çıkarak yaptığı çalışmalar yer alıyor. Erçelik’in, ahşap, metal, kâğıt, polyester gibi çeşitli materyellerden yaptığı heykellerin yanı sıra karakalem ve yağlıboya resimleri de sergide görülebilecek. Sanatçı, Dostoyevski heykeliyle birlikte 20’ye yakın eser ve 20 kadar resmin yer alacağı sergiyle ilgili olarak, romanlardan, izleyicilerin hayal gücüyle doldurabileceği sahneler seçip, onlar üzerine çalışmalar yaptığını belirtiyor. Okuduğu kitapların, sevdiği edebiyatçıların en büyük esin kaynağı olduğunu söyleyen Erçelik, roman kahramanlarıyla uğraşarak hayal gücünü özgürce ifade edebildiğini ifade etti. Ceyhun Atuf Kansu ödülü, 11 Nisan’daki törende sunulacak Ödül Cevahir Bedel’in Galeri Eksen’deki sergi 28 Mart13 Nisan tarihleri arasında ANKARA Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü’nü bu yıl “Çayırı Sayıklamak” adlı yapıtıyla Cevahir Bedel kazandı. Adnan Binyazar, Müslüm Çelik, Refik Durbaş, Şükrü Erbaş, Bahar Gökler, Emin Özdemir ve Sevgi Özel’den oluşan seçici kurulu, 2014 yılı için Bedel’in eserini oyçokluğu ile ödüle değer gördü. Cevahir Bedel’in şiirleri Varlık, Yasakmeyve, Sincan İstasyonu, Deliler Teknesi, Dize, Şiirden, Har ve Yeniyazı gibi dergilerde yer aldı. İlk şiir kitabı “Cevher Kapısı” 2010’da yayımlandı. 2011’de yayımlanan “Gece Yanığı” adlı yapıtı Momeros Arif Damar Jüri Özel Ödülü’nü kazandı. “Çayırı Sayıklamak”, şairin üçüncü kitabı. Cevahir Bedel, Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü’nü, 11 Nisan’da Ankara’da Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde düzenlenecek bir törenle alacak. İlki 1986 yılında verilen Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü’nü, 2012’de “Başka Tufan” ile Selami Karabulut, 2013’te ise “Avluda Kuş Sesleri” adlı yapıtıyla Halim Yazıcı kazanmıştı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle