08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 ŞUBAT 2014 SALI 6 Washington merkezli düşünce kuruluşu Freedom House (FH), Türkiye’de medyanın “Hükümetten gelen çok büyük baskıyla yüzleştiğini” duyurarak, AKP hükümetine “Medyanın sindirilmesi ve yolsuzluklara son verilmesi konusunda” somut adım atma çağrısında bulundu. Kişi hak ve özgürlükleri alanında araştırmalar yapmak üzere 1941 yılında kurulan FH’nin Türkiye hakkında hazırladığı “Demokrasi Krizi: Türkiye’de Yolsuzluk Medya ve Güç” başlıklı özel rapor, Ankara’da düzenlenen bir toplantıyla kamuoyuna açıklandı. FH Başkanı David J. Kramer, gazeteci Andrew Finkel, Carla Anne Robbins’in konuşmacı olarak katıldığı toplantıda, FH’nin kasım ayında hükümet, medya ve STK’lerle yaptığı bir dizi görüşmenin ardından hazırlanan rapor tanıtıldı. “Türkiye’deki demokrasi krizi, geleceğin sorunu değil; şu anda ve tam da burada” diyen Kramer, gazetecilere tehdidin sıradanlaştığını söyledi. Son olarak geçen hafta Vagus TV ’ye erişimin durdurulması ile bağımsız internet sitesi T24 sitesine yapılan baskıları hatırlatan Kramer, İstanbul Milletvekili Umut Oran’a yapılan baskının gazetelerde yer almamasının çok düşündürücü olduğunu belirtti. HABERLER ‘Türk Demokrasisi Krizde’ Saray’ın bu kadar büyük ölçekteki bir krizi ve tehdidin ciddiyetini fark etmekte geç kaldığını vurgulayan Kramer, “Obama yönetimi zor konulardan kaçınmıştır” dedi. Kendisinin Bush yönetimiyle de çalıştığını ve o döneme dair de eleştirileri olduğunu belirten Kramer, şöyle dedi: “Obama yönetimi Rusya’da Medvedev ile ilişki kurarken de insan hakları konusuna önem vermedi. Eleştirileri yok denecek kadar az. Artık bu rahatsızlığın, hem resmi, hem de özel kanallardan ve en üst düzeyde gösterilmesi gerekiyor. Özellikle, ABD Büyükelçisi’ne (Ricciardone) böyle saldırıların olduğu bir dönemde bu konu daha da önem kazanıyor. Beyaz Saray’ın sözcüsü değil, bizzat Obama konuşmalı ve Başbakan Erdoğan’a kaygılarını anlatmalı.” Kramer, bu rapor öncesinde, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Bakanlar Ömer Çelik ve Egemen Bağış ile görüştüklerini aktararak sözlerini şöyle sürdürdü: “Resmi kanallardan anlatılanlar ile realite arasında büyük bir uçurum var. Hukuk devleti ve medyaya baskı konusunda insanların artık ‘Türkiye gerçeğinin’ farkında. Ancak Türkiye’de de artık insanların ayağa kalkıp ‘Biz hukuk devleti, yargı bağımsızlığı, basın özgürlüğü istiyoruz’ demeli.” FH’nin raporunda, AKP hükümetinin medya üzerindeki baskıları sıralanırken, “en büyük kozunun ekonomik ilişkiler olduğu” gerçeğinin altı çiziliyor. Medyanın sahiplik yapısının, kurumlar bazında tek tek analiz edildiği ve medya patronlarının başka hangi alanlarda faaliyet gösterdiği aktarılan raporda, bu bağlamda hükümetin medya üzerinde icraatıyla ilgili kamusal tartışmayı kısıtladığı tezi işleniyor. Susan Cork, Andrew Finkel, David J. Kramer , Carla Anne Robbins ve Nate Schenkkan’ın hazırladığı 20 sayfalık rapor Türkiye’de Medya Sektörü, Tarihsel Gelişim, Bir Tarih Dergisi Nasıl Otosansürün Kurbanı Oldu, Hapis ve Cezalandırma, Prognoz (bir hastalığın seyri hakkında tahmin) ve Öneriler başlıklı makalelerden oluşuyor. Raporda NTV Tarih’in kapatılmasını kaleme alan Finkel, “Bu derginin kapatılması ana akım medyanın kendi gölgesinden nasıl korktuğunun bir göstergesi” diye yazdı. Raporun öneriler bölümündeki bazı başlıklar şöyle: 4 AKP artık, özgür kamusal tartışma ortamının engellenmesinin vatandaşları daha da yabancılaştırdığını ve ülkenin istikrarını tehlikeye attığını fark etmeli. 4 Basına yönelik tüm tehdit ve baskılar sona ermeli. 4 İfade özgürlüğünü tehdit eden yasalarda düzenleme yapılmalı. Terörle Mücadele Kanunu ile TCK 301 kaldırılmalı. TCK 220 ve 125 yeniden düzenlenmeli. Günün En Yüksek Siyasetidir Ali İsmail Korkmaz Bugün o bildiğiniz “yüksek siyaset” yok burada. Ali İsmail Korkmaz var. Günün en yüksek siyaseti Korkmaz’dır... Benim gençliğim o... Bizim gençliğimiz... Ona baktıkça, onu okudukça, onu gördükçe, yazılar, fotoğraflar, duruşlar... sanki ben vurulup öldürülmüşüm gençliğimde. Ali İsmail Korkmaz, bizim 68’li, 78’li kuşağımızın yaşadığı zamanlardan çıkıp gelmiş gibi, hepimizi geriye götürüyor, o yiğit kahraman günlere, hani gençliğin dağları delecek yüreklerle saldırdığı kahpe düzene, sisteme; yeni bir dünya yeni bir toplum için... adalet için, hakkaniyet için... Ali İsmail içimizden, bizden biri... yani vurulup yere düşenlerden; tarih boyunca, kanları akıyor henüz taptaze, hiç durmadan, bir ölümsüz pınar gibiler, çevreleri kırmızı gül ve karanfillerle donatılmış hepsinin. İşte vuruldukları, asıldıkları, bombalandıkları, keleşlerle tarandıkları yerlerde yatıyorlar... yaşıyorlar... Ne diyorlar duyuyorsunuz: 20 yıl, 30 yıl sonra bunların hiçbiri anımsanmayacak... demek istiyor ki ölenler öldükleriyle kalacaklar... Bakıyorum da yiğitlerin hepsi yaşıyor... Tarih onların üzerinden yazılıyor, farkında değiller... Herkes birer Ali İsmail Korkmaz. İsimlerinin yanına kazıyorlar. Tıpkı Mumcu’lar gibi, Deniz’ler gibi.. Muammer Aksoy’lar gibi, yaşıyorlar, ömürleri hepimizi geçti ve geçiyor. Bizler öleceğiz, onlar kalacak... Bu gerçeği Çanakkale’de fark etmiştim ilk. Baktım şehitlerin hepsi orada yaşıyor. İsimleri kazılmış. Köylerinde yaşıyorlar, kentlerinde... Baktım kaç yıl geçmiş. Balıkesirli onbaşı Mehmet, 20 yaşında düşmüş yere... Bugün 115 yaşında... Yaşamak ve ölmenin göreceliğini gördüm... Yaşıyorsun, gibi; ama yaşamıyorsun. Yaşamıyorsun ama yaşıyorsun... İpekçi mi öldü? Fikret İlkiz anımsattı geçen cumartesi günkü Hukuk panelinde... kızı Nüket İpekçi’nin “Katiller kazandı, biz kaybettik” sözlerini yeniden. Öyle mi? Çünkü katiller bir ayakları ile iktidardalar hep, her zaman... Bütün cinayetlerde neredeyse iktidardalar... Ali İsmail’ler ise belki de hiçbir zaman iktidar olmayacaklar. Ama katiller vurduklarında ölüyorlar, kim Ali İsmail’leri öldürebilir? Katili, katilleri, işte orada! Yaşıyorlar mı? HHH Ali İsmail Korkmaz. Kaçırılıp duruyor. O mahkemeden bu mahkemeye... Katiller iktidarda bir ayaklarıyla dedik. Bildikleri tek şey, örtbas etmek. En ilkel şekilde... Otobüsleri durduruyorlar. Kayseri’de sıkıyönetim. Sokaklarda TOMA kol geziyor. 2 Haziran’da Eskişehir’de, resmi ve sivil silahlı ve sopalı katiller tarafından kıstırıldı Ali İsmail. 19 yaşındaydı. 39 gün komada kaldı.. Cinayet üzerine, katillerin arkasındaki birileri dedi ki, arkadaşları dövüp suçu polisin üzerine atmak istemiş olabilirler… Bir diğeri dedi ki, aslan polislerim destan yazıyor… Bir başkası çizdi ki ölenleri, sen öleceksin diye. Alçağın alçağı... Ali İsmail, tarihi yazıyor. Düzenin rezilliğini, kirliliğini, soygunculuğunu, insansızlığını, sevgisizliğini, insana düşman yüzünü... Katilliğini yapının.. Binlerce öteden bugüne gelen... İktidar olmanın caniliğini okuyoruz Ali İsmail’de ve düşenlerin hepsinde... Gezi Parkı direnişçileri, hepimizin yüreğinde akıyor... Yüreğini dinle... Bak senden başka kaç can çarpıyor orada... AB ve ABD’ye öneriler AB’ye öneriler şöyle: l Türkiye için temel barometre olarak basın özgürlüğü alınmalı. l Serbest vize protokolü düzenlenmeli. Türkiye vatandaşlarının da Avrupa’ya vizesiz girişi sağlanmalı. l Temel hak ve özgürlükleri düzenleyen 23. ve 24. fasıllar açılmalı. ABD’ye öneriler ise şunlar: l AKP hükümetinin otoriteryenliği daha fazla göz ardı edilemez. ABD en kısa zamanda Türkiye’deki son gelişmeleri göz önünde bulundurarak politikalarını düzenlemelidir. l Türkiye ile ilişkilerinde basın özgürlüğü ve insan haklarını temel alan yeni bir strateji çerçevesi hazırlamalıdır. konulardan kaçtı Obama yönetimi zor ‘İnsanlar gerçeğin farkında’ Türkiye’de medyaya yönelik artan baskılar karşısında Avrupa ülke ve kurumlarının “itiraz ettiğini” ancak buna karşılık, Beyaz Sayıştay, AA’nın hisselerinin, kurumun genel müdürüne satılmasına büyük tepki gösterdi: Yasaya da etiğe de aykırı FT’DEN ERDOĞAN’A SERT ELEŞTİRİ: FIRAT KOZOK Hukuk sistemi zedelendi Dış Haberler Servisi İngiliz Financial Times (FT) gazetesi, yolsuzluk soruşturmasında görev alan polisler hakkında soruşturma açılmasını “Türkiye’deki siyasi güç gösterisindeki son tırmanış” olarak yorumladı. Financial Times, üst düzey bir hükümet yetkilisinin yolsuzluk soruşturmasını “paralel devletin intikamı” olarak nitelediğine dikkat çekerek Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ise “yolsuzluk soruşturmasını köstekleyerek hukuk üstünlüğünü zedelemekle” eleştirildiğini kaydetti. Gazete, Gülencilerin “paralel devlet”in varlığına ilişkin kanıt bulunmadığını savunduklarını, Erdoğan’ın da yolsuzluk soruşturmasının arkasında “uluslararası komplo” olduğunu ısrarla vurguladığını belirtti. Başbakan Erdoğan’ın Almanya ziyaretine de değinen gazete, ziyaretin Ankara’nın Avrupalı müttefikleriyle ilişkilerini güçlendirme çabasının bir parçası olduğunu kaydetti. ANKARA Sayıştay, Anadolu Ajansı’nda (AA) sahipleri net olarak saptanamayan yüzde 25.65’lik hissenin 12 bin 825 TL’ye Genel Müdür Kemal Öztürk’e satılmasının hem yasaya hem de etiğe aykırı olduğunu vurguladı. AA hisselerinin yüzde 47.75’i Hazine’ye, diğer kısmı da ajansı kuran Atatürk’ün arkadaşlarının vârislerine aitti. Nisan 2012’deki genel kurulda ajansın 20 bin TL olan sermayesinin 50 bin TL’ye çıkarılmasına karar verildi. Hazine, 30 bin liralık sermaye artırımına 14 bin 325 lira ile katılarak hisse oranını korudu. Aynı yıl temmuzda yapılan yönetim kurulunda ise sahipleri bilinmeyen hisselerin sahiplerinin kullanamadıkları rüçhan (öncelikli alma) haklarının tamamının Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Başkanı olan Kemal Öztürk tarafından kullanılmasına karar verildi. Yüzde 25.65’lik hisseler bu yolla Hazine’ye devir ya da satış yerine Öztürk’e satıldı. Bu hisseler için 12 bin 825 TL fiyat biçildi. Öztürk, ardından şirkete verdiği bir dilekçe ile sahibi olduğu hisseler üzerinde Hazine Müsteşarlığı lehine intifa hakkı (yararlanma ve kullanma) tesis etti. Bu işlemler sonucunda sahibi tam olarak bilinmeyen hisselerin oranı yüzde 41.25’ten yüzde 17.10’a geriledi. Bu süreçte, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun vârislerinden yüzde 4.2’lik hisse satın alan ajansın eski mali müşaviri Arslan Ataman da hisseleri edinmek istemiş ve para ödemiş, ancak satış kabul edilmemişti. Ancak Sayıştay, AA ile ilgili yaptığı çalışmada, hisselerin satışıyla ilgili izlenen yolun mevzuata aykırı olduğunu saptadı. Sayıştay ayrıca Öztürk’ün bu hareketine itiraz etmeyen diğer yönetim kurulu üyelerinin de mevzuata aykırı davrandıklarına işaret etti. Genel Müdür’ün aldığı paylar için hazine lehine intifa hakkı vermesinin tabloyu değiştirmeyeceğinin altını çizen Sayıştay, Öztürk’ün 14 Nisan 2005’te Resmi Gazete’de yayımlanan Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkeleri ile Başvuru Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik hükümlerine de aykırı davrandığına dikkat çekti. Sayıştay, Hazine menfaatinin korunması amacıyla müsteşarlık tarafından öncelikle kayyım idaresinin talep edilmesi ve ulaşılamayan hisse sahiplerinin paylarının Hazine’ye devri için sürecin başlatılması gerektiğini kaydetti. TBMM’de olan torba yasada kabul edilen maddeyle AA Sayıştay denetiminden çıkarılmıştı. Uludağ’da toplu Bursa’nın önemli kayak merkezi Uludağ’da yarıyıl tatili, hafta sonu ile birleşince büyük bir yoğunluk oldu. Uludağ’a aileleriyle birlikte yarıyıl talili için gelen çocuklar kayak yaparak eğlenirken zirvenin yakınındaki Sarıalan’da ise aileleriyle pikniğe gelen çocuklar, naylon poşetlerle kaya namaz kıldılar rak karın keyfini çıkardı. Teleferiğin önünde uzun kuyrukta beklemeye koyulan Mısırlı 20 kişilik turist kafilesindeki erkekler, öğle bir anda yan yana dizilerek saf tuttu. Çocukların da bulunduğu gruba namazı yine kafileden biri kıldırdı. Diğer tatilcilerse namaz kılanları izledi. (Fotoğraf: DHA) ALMAN BASININDAN CEMAAT RAPORU: Sayıştay: Mevzuata aykırı Haber Merkezi Almanya’da BadenWürttemberg Eyaleti Anayasayı Koruma Teşkilatı, Gülen Cemaatinin “kuvvetler ayrılığı ilkeleri, din özgürlüğü, kadınerkek eşitliğine aykırı” olduğunu rapor etti. Raporda hareketin “din devleti eğilimli” olduğu da ileri sürüldü. Alman ARD televizyonunda yayımlanan raporda, Gülen Cemaatine bağlı eğitim kuruluşlarının Almanya’daki sayısınn 300 olduğu ve 140 ülkede faaliyet gösterdiği bilgisi paylaşıldı. Haberin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Almanya ziyareti öncesi yayımlanması dikkat çekti. Din devletine eğilimleri var Yine TOKİ CANAN COŞKUN El çektirilen savcı Yüzgeç’in öne sürdüğü yeni iddiaların merkezinde İdare yer aldı Bakan çocukları, işadamları ve bürokratların tutuklu bulunduğu 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun TOKİ ayağına ilişkin geçtiğimiz hafta 12 şüpheli ve 10 tanığın İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde ifade verdiği belirtildi. Dosyadan el çektirilen savcılardan Mehmet Yüzgeç’in hazırladığı iddianame taslağında işadamı A.A.’nın örgüt üyeliği, nüfuzu kötüye kullanmak, rüşvet vermek ve imar kirliliği iddialarıyla yer aldığı kaydedildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Hadi Salihoğlu’nun dosyadan el çektirdiği Yüzgeç’in iddianame taslağında şüphelilere ilişkin 18 eylemin olduğu belirtildi. Dosyada aralarında ünlü işadamlarının da bulunduğu 4 şüphelinin de yarın 5 Şubat Çarşamba ifade vermek için savcıdan randevu aldığı öğrenildi. 17 Aralık operasyonunun TOKİ ayağında aralarında işadamları ve Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurul Üyeleri’nin de bulunduğu 12 şüpheli ile 10 tanığın geçtiğimiz hafta İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne giderek ifade verdiği aktarıldı. İşadamları M.A.A., M.N.Z ve O.Ö.’e giden tebligatta şüphelilerin 15 gün içerisinde ifade vermeye gelmeleri istendi. Ancak savcı Yüzgeç, geçtiğimiz hafta dosyadan el çektirildi ve dosya soruşturmadaki tek yetkili savcı olan Ekrem Aydıner’e kaldı. Kurul üyeleri şüpheli KAVGA YARGIYA TAŞINDI Gülen’den Erdoğan’a 100 bin TL’lik dava ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 17 Aralık operasyonu sonrasında karşı karşıya gelen Fethullah Gülen ile Başbakan Tayyip Erdoğan kozlarını bu kez yargıda paylaşacak. Gülen, çeşitli tarihlerde yaptığı konuşmalarda kişilik haklarına saldırıda bulunduğu gerekçesiyle Başbakan Erdoğan hakkında 100 bin TL’lik manevi tazminat davası açtı. Bu, Gülen’in Erdoğan hakkında açtığı ilk dava olma özelliği taşıyor. Gülen’in avukatı Nurullah Albayrak, davayı Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açtı. Nefret söyleminin giderek dozunu artırdığı belirtilen dilekçede Erdoğan’ın 17 ve 25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonları sonrasında “agresif, kutuplaştırıcı, tahkir edici, insanları kin ve düşmanlığa tahrik edici nefret söylemi ile Gülen’i ve onu seven insanları hedef almaya başladığı” belirtti. Dilekçede Erdoğan’ın ima yoluyla Gülen’i hedef aldığı belirtilerek Başbakan’ın “sinsi virüs, örgüt, maşa, Haşhaşi, bedduacılar, kaset montajcıları, yalancı peygamber, âlim müsveddesi, kod adı ananas, şifre ananas” gibi ifadeleri anımsatıldı. GÖREV YERLERİ YİNE DEĞİŞTİRİLDİ Bolu Emniyeti’nde bir deprem daha Haber Merkezi Bolu Emniyeti’nde aralarında 17 Aralık operasyonunun ardından görevden alınan iki şube müdürünün de bulunduğu 120 polisin görev yeri değiştirildi. Bolu İl Emniyet Müdürlüğü’ne Mustafa Kızılkaya’nın atanmasından sonra yeni atamalar yapılmıştı. Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nden alınarak Spor Şube Müdürlüğü’ne getirilen Kubilay Akgün, bu kez de Pasaport Şube Müdürlüğü’ne atandı. Pasaport Şube Müdürü Cenk Akgün Özel Güvenlik Şube Müdürlüğü’ne getirildi. İlde aralarında komiser, komiser yardımcılarının da bulunduğu çok sayıda polisin görev yerleri değiştirildi. Kocaeli Emniyet Müdürlüğü’nde de 12 müdür yardımcısı ve müdür yardımcı vekilinin görev yerleri değiştirildi. YAZARLAR VAKFI: YETKİLERİNİ KULLANMALI CHP’Lİ TANRIKULU: TMSF’DEN ÇIKARILDI MI? Cemaatten Gül’e çağrı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Fethullah Gülen’in onursal başkanlığını yaptığı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV), 17 Aralık operasyonu sonrası yaşanan hükümetcemaat kavgasında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü göreve çağırdı. GYV Başkanı Mustafa Yeşil, “Kendilerinin yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarında yaşanan hukukun işlevsiz hale getirilmesi yönündeki müdahaleleri araştırmak üzere anayasanın verdiği tüm yetkileri kullanması kamuoyunun beklentisidir” dedi. Hükümeti nefret dili kullanmakla suçlayan Yeşil, “Hizmet camiasının terör örgütü kapsamına alınması yönünde ‘şartların olgunlaştırılmak’ istendiğine dair şüpheler güç kazanmaktadır” ifadesini kullandı. Yeşil, “Anayasanın yargı bağımsızlığını düzenleyen ve emreden 138. maddesi fiilen rafa kalkmıştır” dedi. Öz’ün kardeşini sordu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İstanbul’da 17 Aralık’ta başlatılan ve bakanlara uzanan yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrası İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekilliğinden, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcı Vekilliğine atanan Zekeriya Öz’ün kız kardeşinin de TMSF’deki görevinden alındığı ileri sürüldü. CHP Genel Başkanı Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na verdiği soru önergesinde, Öz’ün kız kardeşi Meryem Öz’ün görevden alındığı iddiasını gündeme getirdi. Tanrıkulu, “Meryem Öz’ün TMSF’deki görevi nedir? TMSF’ye bağlı hangi firmalarda görev yapmıştır? 10 Ocak’ta gerekçe gösterilmeksizin işten çıkarılması için baskı yapıldığı iddiaları doğru mudur? Kendisine işten çıkarılma sonucunda ‘tazminat hakkı’ tanınmış mıdır?” diye sordu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle