04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 ŞUBAT 2014 ÇARŞAMBA 6 HABERLER CHP grubu TV’lerin sansürüne uğradı. Kayıtları dinleten Kılıçdaroğlu Erdoğan’a çağrıda bulundu ‘Ya kaç, ya istifa et’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan arasında geçtiği iddia edilen ve “paraları sıfırla” talimatı verdiği ses kayıtlarını partisinin grup toplantısında dinletti. Kayıtları yargı dahil resmi ve gayri resmi kanallardan doğrulattırdıklarını belirten CHP lideri, “Ağrı Dağı ne kadar gerçekse, Erciyes Dağı ne kadar gerçekse, bu kayıtlar, tutanaklar da o kadar gerçek” dedi. Erdoğan’ın artık “Başbakanlık yapamayacağını” ve bu kayıtların arkasının da geleceğini belirten Kılıçdaroğlu, “Paraları kamyonlarla götürüyorsun. Yarın öbür gün yeni şeyler de çıkar. Ya atla helikoptere yurtdışına kaç, ya da istifa et” çağrısı yaptı. Konuşma kayıtlarının yayımlandığı sırada ulusal haber kanallarının yanı sıra grup toplantılarını yayımlamakla yükümlü olan Meclis TV, yayını keserek “tapelere sansür” uyguladı. Erdoğan’ın oğluyla konuşma kayıtlarının internete düşmesi üzerine önceki gece partisinin MYK’sini olağanüstü toplayan Kılıçdaroğlu, gece boyunca kayıtların gerçek olup olmadığı konusunda yoğun bir çalışma yürüterek bazı kaynaklardan “montaj olup olmadığı”nı teyit ettirmeye çalıştı. CHP yönetimine “kayıtların sağlam olduğu” bilgisi verilmesi üzerine, kayıtların dinletilmesi kararlaştırıldı. Rüşvet ve yolsuzluk operasyonu ile ilgili daha önce sadece “yasal” dinleme kayıtlarını açıklama kararı alan CHP yönetimi, ses kaydının “sağlam olduğu” bilgisi üzerine ilk kez yadoğan soruyor: “Sasal olup olmadığına bakna verdiğim görevler maksızın, kayıtları açıklatamamladın mı?” Bima kararı aldı. lal, “Bir kısmını halletKılıçdaroğlu, grup toptik, geri kalan kısımını lantısında da ses kayıtlada karanlık olunca halrını dinleterek Erdoğan’ı ledeceğiz” diyor. Ayistifaya çağırdı. Topnı gün, gece saat 23.15; lantının başında, esBilal söylüyor: “Büyük ki ANAP milletvekili yaölçüde şey yaptık.” Erzar ve şair Yılmaz Karadoğan soruyor: “Büyük koyunlu CHP’ye katıldı. ölçüde şey yaptık derKılıçdaroğlu’nun grupken, parayı sıfırladıta yaptığı konuşma ana nız mı” diyor. Bilal, “Bir başlıklarıyla şöyle: 30 milyon Avro gibi bir Kılıçdaroğlu, partisine katılan “Paraları sıfırmiktar daha var, şey eski Devlet Bakanlarından Yılmaz yapamadık, eritemedik la”: (Kayıtları dinletKarakoyunlu’ya parti rozetini taktı. henüz” diyor. O gece tikten sonra) Hayatımın en üzüntülü gününü geçiyor ertesi gün sayaşıyorum. Allah kimsenin başına böşle bir at 10.58; yine soruyor: “Para tamamen sıfırlandı mı” Bilal, “Hâlâ var, Samandıra ve şey vermesin, kimseyi yolundan şaşırmasın. Malpete’nin paraları var” diyor. Ve Erdoğan Operasyonun yapıldığı sabah, saat 08.02 uyarıyor: “Açık konuşma, izleniyoruz.” ve Başbakan oğlunu arıyor, “Oğlum senin Çocuklara üzülüyorum: Bir ülkenin evinde ne var ne yok, sen bunları çıkar tabaşbakanı kendi ülkesini soymakla görevmam mı” diyor. Sonra oğlu da cevap verilendirmiş, çoluk çocuk bütün aile işin içinde. yor, “Bende ne olabilir ki senin paran var Erdoğan’a üzülmüyorum, çocuklara üzülüyokasada” diyor. Saat 11.17 aynı gün. “Sıfırrum. Yazık değil mi hırsızlığa alet ediyorsun. layın” dedikten sonra, aileyi topluyorlar; amHırsızlığı sır değil: Manisa’da bir öğca, dayı, yeğen, parayı nasıl yok edecekler, rencinin çantasından “Hırsız var” yazan bez onun aryışı içindeler. Ama Erdoğan rahat etmiyor, bir daha soruyor; “Parayı tümüyle sı çıkıyor, savcı, “Başbakan’a hakaret” diye suçluyor. Savcıya sesleniyorum. Erdoğan’ın fırlamakta fayda var” diyor. Bilal de “Evet hırsızlığı devlet sırrı olmaktan çıktı! tamamıyla sıfırlayacağız inşallah” diyor. İtiraf ediyor: Ses kayıtlarına “MontajSaat 15.39 aynı gün öğleden sonra, yine Erdır, doğru değil” dedi. Dikkat edin “Benim sesim değildir, Bilal’in sesi değildir” demiyor. “Bunlar montajdır” diyor. Ve bir itirafta daha bulunuyor, “Kriptolu telefonlar da dinlenmiş” diye. Yolsuzluğu ört diye sana kriptolu telefon verilmedi, devletin işini gör diye verildi. Konuşmaların tamanı doğrudur. En az 34 kanaldan çek ettik, doğrulattık. Hollywood bile düşünemedi: Recep Tayyip Erdoğan’a artık Başbakan diyemeyiz. Hep söyledim “Yalancıdan başbakan olmaz” diye. Şimdi de diyoruz ki hırsızdan başbakan olmaz! Dünya tarihinde böyle bir olay görülmedi. Hollywood filmi çekenler bile düşünmemiştir böyle bir şeyi, senaristlerin bile aklına gelmemiştir. Göreceksiniz, bunların tamamı film olacak, çünkü böyle bir hırsızlık kimsenin aklına gelmez. TİB kayıtlarını açıkla: Erdoğan’a sesleniyorum. TİB kayıtlarını yayımlayın, hangi saatte kim kiminle konuştu? Sahte mahte ayaklarını bırak, devletin kayıtlarını yayımlayabiliyor musun? Çünkü kripto ile ilgili bütün bilgiler TİB’de var. Yayımlayamaz. Çiçek ve medyaya tepki: Medya patronları sesleniyorum, korkmayın, millete karşı yükümlülüğünüz var. Benim, CHP’nin sesini kesebilirsiniz, ama sokaktaki yurttaşa, millete karşı sorumluluğunuz var. Ya havuz medyası olacaksınız ya da milletin medya organı olacaksınız. Sayın Cemil Çiçek’e söylüyorum, Meclis televizyonunu neden kestiriyorsun? Yalan mı bunlar? Senin Başbakan’ın hırsılık yapıyor diye açıklamayacak mıyız? Meydan Var, Maidan Var Ama Halk da Var Kiev’de yaşananlar “Gezi”yi çağrıştırınca hemen iki kanaat oluştu: Maidan “Kiev’in Gezisi”dir. Maidan emperyalizmin oyunudur. Bir üçüncü yaklaşımı Deniz Yıldırım (Birgün), Fatih Yaşlı (SoL) dile getirerek, ülkenin özgün koşullarını, Maidan’dakilerin ekonomik, siyasi iktidar yapısının karşısındaki tutumlarını düşünmek gerektiğini vurguladılar. Ben de bu üçüncü yaklaşımın içinde var olan bir boyutun üzerinde düşünmek istiyorum. Evet “Ukrayna’da filler tepişiyor”, Maidan’da irili ufaklı faşist gruplar var. Ama Maidan’da “halk” da var. Bu halk 1991’den önce, yozlaşmış bir siyasi liderliğin elinde kötü yönetilen bir ülkede yaşıyordu. 1991’den sonra bu yönetici kesimin bir kısmı karşılarına kamu mallarını mülk edinerek zenginleşen “Mafioza oligarklar”, bir kısmı da “Mafiozapolitikacılar” olarak çıktı; 1991 sonrasında Ukrayna halkı “kızgın tavadan dışarı atlarken, ateşin içine düşmenin” düş kırıklığını yaşadı. Bu halkın tepkisini yargılamadan önce şu üç soruyu cevaplamaya çalışmak gerekiyor. Bir: 1991’den önce ne vardı da “halk” bundan kurtulmaya çalışıyordu? İki: Bu “kızgın tavadan” dışarı atlayanlar neden kendilerini “ateşin” içinde buldular. Üçüncüsü, bu halk “emperyalizmin” adeta “Voodo” ile uzaktan yönettiği Zombilerden mi oluşuyor, yoksa sokağa tepkisinin arkasında gerçek maddi etkenler var mı? Birinci sorunun cevabına ilişkin, karşımızda açıklanması gereken “bir karanlık felaket” olduğuna işaret etmekle yetineceğim. Bugünün siyasi etkinlerinde “yeni zamana” uygun kavramları üretebilmek için bu “karanlık felaketi” mutlaka aydınlatmak gerekiyor. İkinci sorunun cevabı kolay: Kapitalizmin yapısal krizi içinde, uluslararası sermayenin kullanımına, mali sermayenin talanına açılan bu ülkelerin halkları, yoksullaşma, işsizlik, toplumsal istikrarsızlık, ideolojik karmaşa yoluyla krizin tüm yükünü omuzlarında hissettiler. Dahası, bu yeni durumu eski seçkinlerin karşılarına yeni egemen sınıf olarak çıkmaya başlamasıyla birlikte yaşadılar. Kısacası, Kiev’de Maidan’a çıkan halkın öfkesinin temelinde maddi etkenler var. Sorun bu etkenlerin anlamlandırılmasına gelince ortaya çıkmaya başlıyor. 198991’de yıkılan şeyin, Rusya’da, Doğu Avrupa’da, dünyanın geri kalanında, “kapitalizmin alternatifi” olarak algılanmış olması, kapitalist uygarlık açısından, adeta “Peygamberin ikinci gelişinin” iki kez tekrarlanmasına benzer bir durum yarattı. Kapitalizm, ilk yıkıldığı yere “yeniden” geri geliyordu. İkincisi, kapitalizmin, insanlığın önündeki tek seçenek olduğu “anlaşılmış”, “tarihin sonu gelmiş” oluyordu. Böylece, kapitalizme yönelik eleştirilerin üzeri çizildi. 150 yıl önce liberal demokrasiye karşı şekillenen sosyal demokrasi (daha sonra komünist hareket), gerek kapitalizmi eleştirenler, gerekse savunanlar yönetenleraçısından, siyasi ontolojinin merkezine sınıflar arası “çatışmauzlaşma” ikileminin oturmasına yol açmıştı. 19891991 olaylarının ardından, “sınıf kavramı anlamsızlaştı”, “ideolojilerin sonu” iddialarıyla, sınıflar arası çatışmauzlaşma ikilemi siyasi ontolojinin merkezinden kovuldu. Kovuldu ama, kovanların hayal ettiği gibi yerini liberal demokrasinin “piyasası”, postmodernizmin belirsizlikleri dolduramadı. Anlamlar sistemi mutlaka, simgeleri/ göstergeleri, birbirine bağlayarak sabitleyecek sağlam çapalar, Lacan’dan ödünç alırsak, “ana göstergeler” gerektirir. Siyasi mücadele esas olarak bu “ana göstergenin” saptanması üzerinde yaşanır. Kimin kazanacağına bağlı olarak ortaya, 1930’larda Alman halkının haklı taleplerinin, tepkilerinin “Yahudi” “ana göstergesi” altında birbirine bağlanarak anlamlandırılması gibi acı sonuçlar da çıkabilir. Bugün, sınıflar arası uzlaşmaçatışma ikileminden boşalan yeri doldurmaya aday iki “sağlam çapa”, “ana gösterge” çıkıyor karşımıza: Din, etnisite. “Halk”, sıkıntılarına çare ararken başını kaldırınca, sorunlarının esas kaynağını değil, kapitalizmin sorunları gizleyen bir çözüm önerisiyle karşılaşıyor: Aynı dinden/etnisiteden olanlar, sorunlara yol açan “öteki”den kurtularak “organik” bir toplum oluştururlarsa... Kiev Maidan’ında tam da böyle bir durum oluşmadı mı? Buna karşılık “Gezi” bu iki “ana gösterge”nin dışında, sorunların esas kaynağına yönelik bir arayış değil miydi? BDP Eşbaşkanı Demirtaş ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Başbakan Tayyip Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan’a ait olduğu iddia edilen telefon konuşması konusunda “Başbakan’a ve oğluna ait olup olmadığını öğrenmek 20 dakikalık bir iş. Kendinize güveniyorsanız, TÜBİTAK’a gider ses kayıt örneklerini verirsiniz” dedi. Demirtaş, Erdoğan’ın bunun hesabını vermeden Başbakanlık koltuğunda oturamayacağını söyledi. Demirtaş, 7 bin kişinin dinlendiğine ilişkin haberlerin 17 Aralık’a karşı iktidarın hamlesi olduğunu belirtti. AKP’nin bilgisi dışında bunun yapılamayacağını kaydeden Demirtaş, KCK ve Ergenekon’un da benzer tekniklerle hazırlandığını ve AKP’nin siyasi desteğiyle yapıldığını ifade etti. Demirtaş, Erdoğan’ın “Ne kadar safmışız” dediğini anımsatarak, “Kusura bakma saf ötesiymişsin sen. Sen bunu saflık olarak kabul ediyorsan saf ötesisindir” dedi. Erdoğan’ın montaj diye karşı çıktığı ses kayıtlarıyla binlerce insanın binlerce insanın yargılanarak hapis cezası aldığını belirten Demirtaş gündeme bomba gibi düşen ses kaydıyla ilgili şunları kaydetti: “Meclis’in karşısında TÜBİTAK var. Yöneticilerini kendileri tayin etmişler. Başbakan ve oğlu TÜBİTAK’a gider, ses laboratuvarında ses örneklerini verir. Çok güveniyorsanız kendinize TÜBİTAK var TÜBİTAK’a güvenmiyorsanız, dünyanın birçok yerinde bağımsız adli laboratuvarlar var. Komplo montaj diyerek bu meseleyi örtmezsiniz” Erdoğan’ın mal varlığını okuyan Demirtaş, evdeki hesabın çarşıya uymadığını söyledi. Demirtaş, “Hadi diyelim biriktirdin; telaşla niye saklıyorsun. Senin paran ise helal ise kaynağını açıklayabiliyorsan kardeşim bu ne telaş? Bavullarla çocuğu akşama kadar niye yoruyorsun? Çocuğa da yazık. Taşı taşı öğlene kadar 30 milyon Avro yine evde” dedi. Daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtlayan Demirtaş, yaşananların çözüm sürecini de etkileyeceğine işaret ederek “Bu Başbakan’la, tüm bu iddialar ortada dururken, oturup barışı nasıl konuşacağız? Yöntem olarak istifayı mı seçiyor, erken seçim kararı alıp geçiş hükümeti mi oluşturuyor. Bunların tartışılması lazım. Bu haliyle yürümez” dedi.Uludere’de ateşkesin fiilen bozulduğunu söyleyen Demirtaş, seçim öncesi İmralı ile yapılacak görüşmenin sürecin kaderini belirleyeceğini ifade etti. PKK’nin Uludere’ye çok yakın bir noktada olduğunu kaydeden Demirtaş, son bir haftadır karşılıklı çatışma yaşandığını belirterek, 2 askerin şehit olduğuna ilişkin iddialar bulunduğunu belirtti. Sürecin başından beri ilk defa karşılıklı bir çatışma yaşandığını belirten Demirtaş, “İlk defa ateşkes fiilen bozulmuş oldu” dedi. Demirtaş, sürecin riske girdiğini kaydetti. ‘Bunun hesabını vermeli’ ‘Yanlarına bırakmayız’ Erdoğan, oğlu ile ses kaydının ‘montaj’ olduğunu savundu. Kriptolu telefonların dinlendiğini söyleyen Erdoğan ‘Paralel yapının rezilliklerini ortaya dökeceğiz’ dedi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, oğlu Bilal Erdoğan’a evdeki paraları sıfırlama talimatı verdiği ileri sürülen ses kaydının paralel yapının “kurgulanmış, dublajı kendileri tarafından yapılmış piyesi” olduğunu savunurken “Yapılan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na alçakça, haince bir saldırıdır. Biz bunu kimsenin yanına bırakmayacağız” dedi. TÜBİTAK’ın kriptolu telefonlarının dinlendiğini açıklayan Erdoğan, paralel yapının bütün rezilliklerini tek tek ortaya dökeceklerini söyledi. Ses kayıtlarının ardından gözlerin grup toplantısındaki konuşmasına çevrildiği Başbakan Erdoğan, salona 45 dakika gecikmeli olarak geldi. Erdoğan, şu görüşleri dile getirdi: TÜBİTAK’ta kriptolu telefonlar dinlendi: Geçmişte CHP ve MHP’ye hukuksuz kayıtlarla şantaj yapıldı. Şu anda bunu bize yapıyorlar. “Hükümetsiniz, çözün” diyorlar. Biz internet yasasını, MİT ile ilgili düzenlemeyi bunun için getirdik. TÜBİTAK olayı, aynen bu durumda. TÜBİTAK’ta yeni yapılanmaya bakanımız gidiyor ve çok enteresan devletin kriptolu telefonlarını bile oradan dinliyorlar. Bu kadar bunlar alçak. Cumhurbaşkanı Başbakan ile Başbakan bakanlarıyla konuşamaz. Konuştuğu anda bunlar dinleniyor. Nerede orada, merkez orada. Bunlarla ilgili, hepsiyle ilgili yasal süreci işleteceğiz. Toplayıp içeri atacaklardı: Eğer 17 Aralık darbesi gerçekleşseydi dün o gazetelerde çıkan isimlerin kahir ekseriyeti şu anda içeride tutuklu olacaktı. Rezilliklerini ortaya dökeceğiz: Bu paralel örgütün, bu paralel yapının bütün rezilliklerini tek tek ortaya dökecek, bunları da bunlarla birlikte yürüyenleri de sokağa çıkamayacak kadar mahcup hale getireceğiz. Kendi tabanlarının dahi yüzüne bakamaz hale gelecekler. Bütün rahatsızlar bir arada: Devletin içinde bir ur gibi çoğalmaya gayret eden, şantajları, komploları, ihanetleri ortaya çıkan “vaiz lobisi” milletin iktidarından rahatsızdı. 17 Aralık’ta bütün bu rahatsızlar bir araya geldiler. Milletten yüz bulamayanlar lobisi, her zaman kaybedenler güruhu bir kez daha ittifak yaptılar. Var olduğumuz, nefes alıp verdiğimiz sürece milletin iradesini bunlara teslim etmeyeceğiz. Uydurmanın da ahlakı olur: Dün akşam (önceki akşam) saatlerinde kendi kurguladıkları, dublajını da kendilerinin yaptığı bir piyesi servis ettiler. ‘Eteğinizde ne varsa dökün, elinizde ne varsa çıkarın’ diyordum, ama bunlar gidiyor, alçakça, hayâsızca, edepsizce montaj yapıp bunu servis ediyorlar. Yahu uydurun da uydurmanın da bir ahlakı, edebi var. Bu kadarı da olmaz. Aynı şekilde izleteceğiz: Şimdi bir hafta 10 gün içerisinde onların karşıtlarını, aynı şekilde biz de bu teknolojiden hareketle izleteceğiz. Kılıçdaroğlu, Meclis’te izletiyor ya aynısı. Teknolojinin nereye geldiğini görmeniz bakımından bunlar çok önemli. Şimdi CHP, bu montajı gerçekmiş gibi lanse edecek, bunun üzerinden dedikodu siyaseti yapacak. Robot lobisi: Kendilerince kusursuz bir senaryo hazırlamışlardı. Vaiz lobisi, yargı ve emniyetle, medya lobisi manşetlerle ve televizyonla, sosyal medyada kurdukları robot lobisi twetlerle, terör lobisi silahları yeniden devreye sokarak vuracaktı. Ama bir şeyi unuttular. Onların bir tuzağı varsa Allah’ın da bir tuzağı var. Erdoğan, gazetecilerin montajla ilgili nasıl görüntüler izletileceğini sormaları üzerine, “Hepsi başlayacak, biraz sabırlı olun. Yalnız montajın ne olduğunu öğrenmeniz lazım. Onu da öğreneceksiniz” dedi. Ses kaydıyla ilgili AKP’de inceleme komisyonu oluşturuldu. AKP Genel Sekreteri Haluk İpek, komisyonun incelemelerini tamamlamasının ardından gerekli adımların atılacağını söyledi. 1071 Malazgirt Bulvarı, Erdoğan tarafından açıldı. Öğrencilerin açılış töreni yapıldığı alana ulaşmaları polis tarafından engellendi. (Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ) ODTÜ gaza boğuldu SİNAN TARTANOĞLU ANKARA Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin, uğruna gece baskını yapıp binlerce ağacı kestiği yolun bir ucu devlet törenine, diğer ucu da devlet şiddetine sahne oldu. Polis ODTÜ öğrencilerini yola çıkarmamak için sert müdahale etti. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı ve bir kısmı ODTÜ arazisinin içinden geçen 1071 Malazgirt Bulvarı adı verilen yolun açılışı, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da katılımıyla dün gerçekleşti. Yolun açılış töreni gerekçesiyle ODTÜ’lü yaklaşık 1000 öğrenci, kampus içinde toplandı. Yolun bir ucunda devlet töreni düzenlenirken, diğer ucunda da polis şiddeti yaşandı. “Hırsızlar ayağınıza geliyor” sloganıyla düzenlenen eylemde çatışma öncesinde ve sırasında polis, “Geleceğinizi karartmayın” anonsu yaptı. “Hırsızlar ayağınıza geliyor” ve “Rantın yolunu dar etmeye geldik. Gökçek bu yolla gidecek” pankartları dikkat çekti. Öğrenciler, fidan dikerek “Ahmet Atakan artık bizim öğrencimizdir” dedi. Öğrenciler A4 kapısına yürürken kampus içerisine rektörlükten izin almadan girmemesi gereken polis, öğrencilerin yolunu yerleşke sınırlarının içinde kesti. Polis, öğrencilerin yerleşke dışına çıkmaması için müdahale etti. Saatler süren çatışma başladı. Polis gaz bombası ve tazyikli suyla müdahale ederken öğrenciler de onlarca havai fişekle karşılık verdi. Törenin sonlanması beklenirken öğrenciler ormanın içinden polisi kuşattı. Törenin sonlanması ve Başbakan Erdoğan’ın evine ulaştığı bilgisinin polise iletilmesinin ardından, tüm çevik kuvvet unsuru kampus içinden çekildi. Öğrenciler bu sırada taşlar ve havai fişekler attı. Polisin tamamen uzaklaşmasının ardından açılışı yapılan 1071 Malazgirt Bulvarı öğrenciler tarafından kurulan barikatlarla kapatıldı. Her yere asılan ve Gökçek ile Erdoğan’ın fotoğraflarının olduğu pankart yakıldı. A4 kapısına barikat kuruldu. Barikatın arkasında biriken trafikte Erdoğan’ın fotoğrafının olduğu AKP’nin seçim aracı olan TIR’ı uzaklaştırılmayınca taş yağmuruna tutuldu. Molotofkokteyli nedeniyle TIR’ın ön camı yandı. Bulvar uzun süre trafiğe kapalı kaldı, ancak polisin müdahalesi de gecikmedi. Daha önceki müdahalelerde atılan gaz bombalarından dolayı yanan ağaçlar TOMA suyuyla söndürülürken, TIR için itfaiye araçları geldi. ‘Bilal’e de yazık’ Açıldığı gün kapandı ‘Nasıl konuşacağız?’ Kriptolu telefon dinlenir mi? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başkentte dinlememontaj tartışmaları devam ederken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan grup toplantısında kriptolu telefonların bile dinlendiğini söyledi. Oysa bundan bir yıl önce eski Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, devletin zirvesine dağıtılan kriptolu telefonların hiçbir şekilde dinlenemeyeceğini söylemişti. Ergün, 13 Ocak 2013’te TÜBİTAK’ın devletin zirvesi için özel olarak ürettiği kriptolu telefonlar hakkında bilgi vermişti. Son teknoloji kriptolu telefonlar üretildiğini ve tüm kabine üyelerine dağıtıldığını belirten Ergün, daha önce de bu telefonlardan Başbakan ve Genelkurmay’a verildiğini söylemişti. Ergün, hatta TÜBİTAK’ın NATO’ya bile kripto cihazları üretip sattığını açıklamıştı. Bakan Bozdağ ‘Ahlaksızca üretilmiş, yenileri de çıkabilir’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Başbakan Tayyip Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan arasında geçtiği iddia edilen ses kaydına ilişkin, “Ahlaksızca üretilmiş bir kaset olduğu, hukuk içerisinde hesabının sorulacağı ifade edildi” dedi. Bozdağ, AKP grup toplantısı öncesinde gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bozdağ ses kayıtıyla ilgili olarak “Hukuk içerisinde bundan gerekli hesap sorulacağı açıklandı. Şu anda ahlaksızlıkta bir sınır tanınmıyor. İnsanların haysiyeti, onuru ve şerefi ile oynamak için her yolu mübah gören bir anlayışla insanlar toplum gözünden düşürülmek isteniyor. Bu tür kurgu kasetlere, kurgulamalara bundan sonra belki daha da fazla şahit olabiliriz. Onun için de... Bu tür ahlaksızlık karşısında söylenecek söz bulamıyorum” dedi. ‘Montajı öğreneceksiniz’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle