22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 ŞUBAT 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Başbakan’a seslenen MHP lideri Bahçeli, ‘Montaj iddiasını halka ispat et’ dedi 5 Balyoz, Odatv, Poyrazköy, KCK, Hrant Dink, Devrimci Karargâh, Fuhuş ve Casusluk davalarında gördük... Tapeler, telefon dinlemeleri, teknik izleme! Bunlar yapılırken, ıslak imzalar elden ele dolaşırken “Ben bu davanın savcısıyım” diyen, savcılara “efsane savcı” adını takan kimdi? Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin eski bir Genelkurmay Başkanı, TSK’nin kuvvet komutanları, havacı, karacı, denizci subaylar zindanda... İlker Başbuğ, silahlı örgüt kurmaktan Silivri mahkemesince cezalandırıldı! Zaten silahlı bir ordunun başında olan orgeneral, nasıl “silahlı örgüt lideri olur” diye hiç düşündünüz mü? Düşünmediniz! HHH Düşünmeyince devletin istihbarat birimleri dolduruldu, dinlemeler yapıldı... Şimdi bataklığın içindeyiz! Bakıyorum bir tarafta “havuz medyası”, öte tarafta “paralel gücün medyası”, birkaç muhalif gazete, ortadan giden merkez medya... Paralel medyayla havuz medyası 12 yıldır el ele kol kola yürüyorlardı... Pensilvanya’ya gidip Fethullah Gülen’i ziyaret ediyorlardı... Kankaydılar! Şimdi birbirlerine savaş açtılar... Atış serbest! İktidar ne demişti bir zamanlar: “Ne istedilerse verdik!” Demek ki verdiniz... Masum insanları dinlettiniz! Torba davalar yarattınız! İftira attınız! Bunu o “paralel yapı”yla birlikte yapmadınız mı?.. Ne zaman bakan oğullarına dokundular, yerinizden zıpladınız... Yıllardır “ceberut devlet” değil “saydam devlet” diyor, demokrasi ve özgürlüklerin genişletilmesini istiyoruz... Demek ki demokrasiler “din kardeşliği”yle falan olacak şeyler değil! Elbet biliyoruz gazetecilerin dinlendiğini, fişlendiğini... HHH Gezi Direnişi’ni bile terörist eylem olarak gördünüz, çocuklarımızı öldürdünüz... Onları gece yarıları evlerinden aldınız... Ağzınızdan hep “başörtülü bacım” çıktı, “başörtüsüz bacım” çıkmadı... Unuttunuz mu? ‘Bir dakika görevde kalamaz’ BİLECİK (Cumhuriyet) MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 17 Aralık yolsuzluk operasyonunun ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, oğlu Bilal’i arayarak “evdeki paraları dağıtın” talimatı verdiği ses kayıtlarının ortaya çıkmasıyla ilgili, “Türkiye’de yolsuzluğun başının Başbakan olduğuna dair işaretler var. Başbakan diyor ki bu komplodur, reddediyor. Ama bunu halka ispat et. Ama konuştuklarınız doğruysa sayın Başbakan bir saniye dahi Başbakanlık görevinde kalmaman lazım” dedi. Bilecik’e giden Bahçeli, Bozüyük ilçesi girişinde partililerce karşılandı. ‘Babaoğul’un ses kayıtlarının ortaya çıktığını anımsatan Bahçeli, “Çok büyük bir rüşvete babaoğul karıştıkları anlaşılıyor. Böyle bir durumda Türkiye’de yolsuzluğun başının Başbakan olduğuna dair işaretler var” dedi. Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ne kadar savcı kıyımı olursa olsun, ne kadar bu konuların yalan olduğu ifade edilirse edilsin, bazı belgeler ortaya çıkmış olsun, telefon konuşmaları yayılmış olursa olsun Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı sandalyesinde oturmamalıdır. Bu Cumhuriyetin başsavcısı bu kadar söz dolaşıyorsa, bu kadar belge ortadaysa yerinde duramaz, bunlara kulak tıkayamaz. Başbakan ne kadar üstünü örterse örtsün, Cumhuriyet Başsavcısı diyecek ki ‘Bu neyin nesidir?’ Bunu ilgili savcılara iletecek, onlara diyecek ki ‘yargı görevini yapsın’ ve gereği neyse oraya kadar da gitsin.” Bahçeli yaptığı yazılı açıklamada ise “Erdoğan ve hükümetinin meşruiyeti kalmamıştır” dedi. Devletin İçinde Savaş!.. Her şey ortaya döküldü, ses kayıtları, görüntüler... Bu olay nedir? Tam 40 yıllık bir örgütlenmenin artık devlet içinde ne denli güçlü olduğunun göstergesidir. Bunun üzerini örtmeye gerek yok! Dokunursan yanarsın! Doğrusu bu işte! Dokundular ve yandılar! Ortaklık bozulunca her şey ortaya saçıldı, Başbakan Erdoğan’ın, oğlu Bilal Erdoğan’la yaptığı iddia edilen telefon görüşmesi bomba gibi gündeme düştü. Dolar yine yükseldi! Toplumu ayrıştırarak, rüşvet ve yolsuzluk savlarının üzerini örterek bir yere varılmıyor. Bunun yakın siyasal tarihimizde örneklerinin ne denli çok olduğunu, üstünün örtülmeye çalışılmasına karşın bir işe yaramadığını Ahmet Hakan’ın “Tarafsız Bölge” programında DYP, CHP, ANAP ve RP’li eski deneyimli bakanlar anlattı. HHH Bugün yaşananlar ise bir ay önce yazdığım yazımı anımsattı bana: “Kılıçlar çekildi, devlet içinde güç savaşı başladı...” 17 Aralık 2013’ten bugüne dek “paralel yapı”, “çete”, “haşhaşiharami savaşı” diye meydanlara seslenen, sürekli medyayı suçlayan Erdoğan, ülkenin içine düştüğü bu bataklığı, çamuru görmüyor ya da görmezden geliyor. Yandaş medyaya, dinlendiği söylenen 7 bin kişinin listesini kimler sızdırdı? Durum ortada... Devlet içinde bir savaş var! Dün yazdım, bugün de yineleyeyim: Şu paralel devletin başı, ayağı, kolları, parmakları, gözleri, kulakları nerede? Bulun ve ortaya çıkarın! Yargı kararını versin! Her şey hukuk içinde yapılsın! Bu ülkede “devlet içindeki güç odakları”nın kimler olduğu böylece ortaya çıksın! HHH Bir kumpas devleti çıkmış AKP’nin 12 yıllık iktidarı süresince... Adına paralel devlet, haşhaşi, çetemete, ne derseniz deyin! Savcılar, polisler, yargıçlar... Benzerini Ergenekon, Anayasa Mahkemesi, avukat fişlemelerinin delil olamayacağına hükmetti MİT’in fişi hukuk dışı ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Anayasa Mahkemesi, Devrimci Karargâh davası dosyasına avukatlara yönelik fişleme bilgiler içeren MİT’in istihbarat raporunun delil olarak konulmasını hukuksuz buldu. Demokratik bir toplumda, doğruluğu hiçbir şekilde sorgulanmamış ve denetime tabi tutulmamış istihbari nitelikteki bilgilerin dava dosyasına konulmasının kabul edilmez olduğuna karar veren Yüksek Mahkeme, böylece önemli bir içtihada imza attı. İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Devrimci Karargâh davasının dosyasında, MİT İstanbul Bölge Başkanlığı’na ait bir istihbarat raporu yer aldı. 17 Mart 2011 tarihli MİT raporu, dönemin İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün tarafından soruşturma savcısına gönderildi. 17 kişinin yer aldığı raporda, davaya bakan avukatlara ilişkin Devrimci Karargâh örgütü ile ilişkileri olduğuna yönelik suçlamalar yer aldı. Raporda ayrıca 17 kişinin aile ve meslek ilişkilerine yönelik ayrıntılı bilgilere yer verildi. Bunun üzerine avukatlar, MİT raporunun dosyadan çıkarılmasını talep etti. Ancak mahkeme reddetti. MİT’in fişlediği avukatlardan Ercan Kanar, bu raporu hazırlayan MİT görevlileri hakkında suç duyurusunda bulundu, ancak savcılık soruşturma izni verilmediği gerekçesiyle takipsizlik kararı verdi. Raporda Kanar’a ilişkin, “... gibi örgüt mensuplarıyla cezaevinde görüşen şahısların Devrimci Karargâh örgütü ve üst yönetimi ile adı geçenler arasında aracılık/kuryelik yapabileceği değerlendirilmektir” denildi. Avukat Kanar, özel hayatının gizliliğinin ihlal edildiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Başvuruyu değerlendiren Yüksek Mahkeme, anayasanın 20. maddesinde düzenlenen özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine hükmetti fakat manevi tazminata hükmedilmesine yer olmadığına karar verdi. KADIKÖY ANTALYA Yolsuzluğa isyan Haber Merkezi Başbakan Tayyip Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan arasında geçtiği iddia edilen telefon konuşmasına ilişkin ses kayıtlarının internette yayımlanmasının ardından Türkiye genelinde birçok ilde protesto gösterileri düzenlendi. Meydanlarda Erdoğan ile oğlu arasında geçtiği iddia edilen konuşmaların ses kayıtları dinletilirken polis bazı illerde göstericilere biber gazıyla müdahale etti. Ankara’da Kuğulu Park’ta toplanan yaklaşık 500 kadar yurttaş, “Güle güle Tayyip”, “ODTÜ’de düşene, dövüşene bin selam”, “Diktatör istifa” ve “Hırsız Tayyip Erdoğan” sloganlarıyla Kennedy Caddesi’ne doğru yürüyüşe başladı. Caddeye gelen yüzlerce yurttaşın önü yaklaşık 100 çevik kuvvet polisi ve 2 TOMA ile kesildi. Bir süre bekleyişin ardından yurttaşlara sert bir şekilde müdahale eden çevik kuvvet, plastik mermi kullanarak toplananları dağıtmaya çalıştı. Yaklaşık 2 saat süren direnişin ardından polisin geri çekilmesiyle yurttaşlar dağıldı. İstanbul’da Kadıköy Altıyol Meydanı’nda toplanan yaklaşık 500 kişilik grup, Bahariye Caddesi üzerinden bir yürüyüş gerçekleştirdi. Slogan atan grup, Rıhtım Caddesi’ne inerek tekrar Altıyol meydana geldi. Söğütlüçeşme Caddesi üzerinden AKP ilçe binasına yürümek isteyen gruba polis müdahale etti. TOMA’dan sıkılan tazyikli su, biber gazı ve boyalı plastik mermiyle müdahale edilen grup ara sokaklara kaçtı. Polis ve göstericiler arasındaki gerginlik geç saatlere kadar sürdü. İstanbul’da ayrıca Bakırköy, Kartal, Maltepe, Okmeydanı, Sarıyer ve Sarıgazi’de de eylemler düzenlendi. İzmir’de dün akşam saatlerinde Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde toplanan 3 bin kişilik grup, Gündoğdu üzerinden Gazi Caddesi ve Cumhuriyet Bulvarı’na kadar yürüdü. Bu arada eylemcilerin önü TOMA, çevik kuvvet ve sivil polisler tarafından kesildi. Göstericilerin yürümesine izin vermeyen polis, basınçlı su ve gaz bombalarıyla müdahalede bulunurken bir kişi yaralandı. İzmit’te Cumhuriyet Parkı’nda bir araya gelen yaklaşık 300 kişilik grup sloganlar atarak kent merkezinde dolaştı. Grup AKP ilçe binasının önünden geçerken binaya yumurta atıldı. ‘Her şey yalan, her yer yolsuzluk’ pankartıyla Eskişehir Espark önünde toplanan gruba AKP seçim bürosu önünde polis biber gazıyla müdahale etti. Antalya’da sivil toplum örgütleri ve siyasi partilere mensup yaklaşık 1000 kişilik grup, Başbakan Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan arasında geçtiği öne sürülen tape kayıtlarına ilişkin protesto yürüyüşü düzenledi. Trabzon Dayanışma Platformu üyeleri de, hükümetin internet kısıtlamaları, MİT ve HSYK yasalarıyla memurların özlük haklarına ilişkin düzenlemelerini protesto amacıyla yürüyüş düzenledi. Basın açıklaması yapan 200 kişilik grup, hükümet aleyhine sloganlar attıktan sonra olaysız dağıldı. Muğla’nın Bodrum ilçesinde, Mavi Yol Girişimi Sözcüsü Filiz Dizdar, belediye meydanındaki Şehitler Anıtı önünde düzenlediği tek kişilik, sessiz oturma eyleminde AKP hükümetini istifaya çağırdı. Dizdar’a, 5 Bodrumlu destek verdi. Antakya, Bursa, Çanakkale’de toplanan yurttaşlar yolsuzlukları protesto etti. evlet özel yaşamı yükümlü’ ‘Dkorumakla Mahkeme, gerekçeli kararında devletin, kişilerin özel ve aile hayatına keyfi olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin haksız saldırılarına karşı korumakla yükümlü olduğuna dikkati çekti. MİT’in istihbarat raporunun milli güvenlik, kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla hazırlandığı belirtilen kararda, mahkemenin MİT’in raporunu dosyaya koyması şu ifadelerle eleştirildi: “Bir yasadışı örgütün çeşitli yönleriyle değerlendirildiği başvuru konusu rapordaki başvurucuyla ilgili ifadeler, başvurucunun bu örgütle veya örgütün suç oluşturan faaliyetleriyle ilgisi olduğu yönünde bir yargı ve kesinlik taşımamakta olup, örgüt iletişiminin izlenmesi amacına yönelik bazı olgulara işaret etmektedir. (...) Başvurucu hakkında mesleğiyle bağlantılı ve olumsuz olarak nitelendirilebilecek bu değerlendirmenin hukuki kesinlik taşımaması ve başvurucu hakkında bir isnada dayanak teşkil etmemesine rağmen, dava dosyasına konulması suretiyle alenileştirilmesi başvurucuların özel hayatına yönelik ağır bir müdahale gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Demokratik bir toplumda, doğruluğu hiçbir şekilde sorgulanmamış ve denetime tabi tutulmamış istihbari nitelikteki bilgilerin dava dosyasına konulması suretiyle alenileştirilmesi kabul edilemez. Bu belirlemeler karşısında başvurucunun icra ettiği avukatlık mesleği nedeniyle oluşan ilişkileri çerçevesinde, olumsuz sayılabilecek bir değerlendirme içeren raporun kamuya duyurulması sonucu doğrudan uygulama nedeniyle özel yaşama saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.” Yargı, Erdal’a kafayı kötü taktı ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Gezi eylemlerine katıldığı gerekçesiyle terör suçlamasıyla tutuklanan üniversite öğrencisi Erdal Kozan hakkında, serbest bırakıldıktan sonra adli kontrol kararına uymasına rağmen yakalama kararı çıkarıldı. İzmir’de ifade veren Kozan, karakola her hafta gidip düzenli olarak imza verdiğini ispatlayınca serbest bırakıldı. Kozan, Gezi eylemleri üzerine başlatılan soruşturma kapsamında gözaltına alınarak tutuklandı. Kozan, kendisini tutuklayan hâkime “Arama kararında 9 tane sol örgüt adı var. Hangi örgüt üyesi olduğumuz belirtilmemiş. Örgütü siz mi seçiyorsunuz, yoksa biz mi beğeniyoruz?” diye sordu. Hâkim ise yanıtı tutuklama kararıyla verdi. Yaklaşık 3 ay cezaevinde kalan Erdal Kozan, avukatlarının itirazı üzerine tahliye edildi. Kozan’a her hafta karakola giderek imza atması şeklinde adli kontrol getirildi. Okul için İzmir’e taşınan Kozan, düzenli olarak imza atıyordu. Ancak Ankara 2 No’lu Hâkimliği, adli kontrol kararının ihlal edildiği gerekçesiyle Kozan hakkında yakalama kararı çıkardı. Kozan da İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na giderek ifade verdi. Kozan ifadesinde İzmir’e taşındığını belirterek, “Her hafta düzenli olarak imzalarımı atmaktayım” dedi. İfadenin ardından Kozan serbest bırakıldı. Kozan’ın avukatı Saliha Şahin, şunları kaydetti: “Hukuk, Gezi eylemcilerine bu ülkede farklı uygulanmaktadır. Ethem Sarısülük’ü vuran polis için verilen adli kontrol kararında da sanık polisin adresi bile belirtilmemiştir. Düzenli olarak imza verip vermediği belli değildir ve hakkında herhangi bir işlem yapılmamaktadır. Ancak müvekkilim düzenli olarak imzalarını atmasına rağmen, yargı peşini bırakmamaktadır.” İZMİR TGC: Yasa basın özgürlüğüne darbe vuracak İstanbul Haber Servisi Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) MİT Yasa Tasarısı’nın yasalaşması halinde ifade ve basın özgürlüğüne ağır bir darbe vurulacağına dikkat çekti. “Gazeteciler, eser sahipleri, sorumlu müdürler, yayın sahipleri ve hatta basımı yapanlar bile, işkence yapan kişilere öngörülen cezalara eşit bir yaptırım tehdidiyle karşı karşıya kalabilecektir” uyarısını yapan TGC, teklifin yasa laşması halinde, gazetecilerin kaynaklarını açıklamama hakkının ortadan kalkacağını vurguladı. Açıklamada, yasanın kabul edilmesi halinde gazetecilerin kamu yararı adına görevlerini yapamayacağı vurgulanarak “Gazetecinin gizlilik kalkanı altındaki bir bilgiyi, belgeyi yayınlaması dolayısıyla cezalandırılması, halkın gerçeklerden haberdar olma görevini yerine getirmesini engelleyecektir” denildi. Soruşturmayı yürütürken evrakta sahtecilikle suçlanan üç savcının yargılandığı davada verilen beraat kararı onandı Deniz Feneri savcıları aklandı ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Deniz Feneri soruşturmasını yürütürken görevden alınan ve haklarında resmi evrakta sahtecilik suçundan dava açılan üç savcıyla ilgili verilen beraat kararını onadı. Böylece, Deniz Feneri yolsuzluğunu araştırırken “evrakta sahtecilik yaptılar” denilerek dosyadan el çektirilen savcıların suçsuzluğu 3 yıl sonra kanıtlandı. Beraat eden savcılardan Nadi Türkaslan, Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada “Verilen kararla yargı önüne çıkmamızın ne kadar yanlış olduğu ortaya çıktı. Verilen kararla suçsuz olduğumuz anlaşılmıştır” dedi. Ankara’da Deniz Feneri soruşturmasını yürüten savcılar Nadi Türkaslan, Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz, yüzyılın bağış yolsuzluğu olayını açığa çıkarmak amacıyla Temmuz 2011’de düğmeye basarak, Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman ve Zahid Akman’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda şüpheliyi gözaltına aldı. Karaman ve Akman dahil 9 kişi tutuklandı. Ancak bu sırada Zahid Akman’ın avukatı, savcıların mal varlıklarına tedbir konulmasına ilişkin yazıda tahrifat yaptıkları iddiasıyla HSYK’ye suç duyurusunda bulundu. Bu arada dönemin başsavcısı İbrahim Ethem Kuriş, bu iddia üzerine üç savcıyı görevden alıp, iki yeni savcı görevlendirdi. HSYK soruşturma izni verince, üç savcı hakkında Yargıtay’da evrakta sahtecilik ve görevi kötüye kullanmaktan dava açıldı. Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nde yapılan yargılama sonucunda üç savcı 2012 yılında beraat etti. Zahid Akman’ın avukatının itirazı üzerine dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gitti. Alınan bilgiye göre, Ceza Genel Kurulu, dün beraat kararını onadı ve böylece üç savcının masum olduğu ortaya çıktı. Diğer yandan Deniz Feneri soruşturmasında görevlendirilen iki savcı, dosyadaki örgüt ve dolandırıcılık suçuna takipsizlik vererek, sanıklar hakkında daha basit suçlardan dava açtı. Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi de davada görevsizlik kararı vererek, dosyayı İstanbul’a gönderdi. Deniz Feneri davası, şimdi gözlerden uzak bir şekilde İstanbul’da yürüyor. Savcılık teşhisi koydu, takipsizlik kararı verdi CANAN COŞKUN İstanbul Anadolu Başsavcılığı, Hatay’da Gezi Parkı eylemleri sırasında Ahmet Atakan’ın öldürülmesini Kadıköy’de protesto eylemlerinde polisin yoğun olarak gaz kullandığı dönemde 13 Eylül 2013 günü yaşamını yitiren ses yönetmeni 37 yaşındaki Serdar Kadakal soruşturmasıyla ilgili kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Savcı kararında, Kadakal’ın ölümünün kalp hastalığı sonucu gerçekleştiğini ifade etti. Adli Tıp Kurumu’nun İstanbul Anadolu Cumhuriyet Savcılığı’na gönderdiği 24 Aralık 2013 tarihli raporunda, kalp krizinden öldüğüne ilişkin bir bulgu yer almamıştı. Kalp hastası olan Kadakal’ın, ODTÜ’deki yol çalışmaların ve Hatay’da Gezi Parkı eylemleri sırasında öldürülen Ahmet Atakan’ın ölümünün protesto edildiği 3 gün boyunca polisin Kadıköy’deki göstericilere karşı yoğun olarak kullandığı gazdan etkilenerek öldüğü iddia edilmişti. Kadakal ailesinin avukatı, karara itiraz edeceklerini kaydetti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle