06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 ŞUBAT 2014 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ÇYDD 25 Yaşında: Bir Cumhuriyet Kurumunun Oluşumu Bir Başlarsam Yeniden akşam oldu. Yılların biriktirdiği bir dünyanın içindeyim. Eskimek biraz da kendimizden gelir. Yaşlanmak doğaldır, ölmek de! Ama yılların insana yaşattığı o ezeli sıkıntıyı yok edemez. Hep yeniden başlarsın yarıda bıraktığın işe! Ne biçim iş de olsa!.. Evet pencereye sabah gelmişti, makinenin başına geçememiştim henüz. Neyse serince şubat rüzgârı geldi, yetişti. Oh ne iyi yaşamak, bir gün daha olsa, sonra da bir hafta, bir ay, bir yıl daha olsa... O birikim biter mi? Yaşadıkça bir şeyleri eklersin içinde büyüyen yığına... Altmış yıl mı geçti, daha mı çok? İlk basılan yazım o günlerin ünlü İskender Fahrettin’in dergisinde çıktı. Müdürü olduğu Milliyet’in, ama Cumhuriyet’in değil. Cüretimiz yetmezdi, ülkenin yanına yaklaşılmaz anıtı Cumhuriyet gazetesine. Kapısından bile zor geçilirdi. İki kapıcısı vardı nöbet tutan. Her geleni hemen içeri almazlardı. Üst kattaki birine sorarlar, içeri girmek isteyenin de hüviyetine bakarlardı. Başyazarla ancak önemli günlerde karşılaşırdım ben. Lise mezunu bir genç, hevesli. Önem veren olmazdı heveskâr gençlere... Sonradan anlaşıldı Nadir Bey’in gerçek kişiliği... Bir de baktık ki İlhan Selçuk, o şaşırtıcı yazılarını yazmaya başlamaz mı? Sen hâlâ edebiyat diye eski aşkları, ümitleri, bilmem neleri yazmayı çalış. Babıâli’de sanki bir devrim olmuştu. Bir yandan Çetin Altan, bir yandan İlhan Selçuk, sonra Mümtaz Soysal. Bir yeni dönem böyle başlamıştı. Şimdi bütün o güzel anları yeniden yaşamak, yaşatmak isteği içimde kıvranıyor. Ne kadar uzak o günler. Bu kadar uzayıp gideceğini o günlerde bilmiyorduk. Ama ufak tefek şeyleri yazmak, bir anda çöpe atılır oldu. Yerine halk için, halktan yana yazmak, toplumdaki farklılıkları belirtmek, belli bir azınlığın tekelindeki gazeteleri kurtarmak, en büyük görev olmuştu. Özellikle benim gibi daha okul sıralarından beri yazar olmak heveslisi gençlere... İşte bugünlük bu kadar. Bir başlarsam romana, sonu kolay kolay gelmez. Daha doğrusu getiremem. Bu yıl yirmi beşinci kuruluş yılını kutlamakta olan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin de en önemli Cumhuriyet kurumlarından biri haline geldiğini söylemek herhalde yanlış olmayacaktır. ÇYDD’nin büyük bir öngörü ile başlatıp sürdürdüğü eğitsel projeler ile toplumsal kalkınma girişimlerini, yarıda kesilmiş Köy Enstitüleri ve Halkevleri hareketinin on yıllar sonrasında yeniden hayat bulması olarak değerlendirebiliriz. AZMİ KİŞNİŞCİ ÇYDD üyesi aptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılapların gayesi, Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağdaş ve bütün anlam ve görünüşüyle uygar bir toplum haline ulaştırmaktır. Mustafa Kemal Atatürk 1923 yılında atılan çok sağlam temeller, toplumumuzu “çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine” çıkaracak yeni kurumların oluşmasına, birçok öncü toplumsal projenin yaratılmasına olanak tanıdı. Demirel, Cumhurbaşkanı iken, sanırım ODTÜ’de bir özel öğrenci yurdunun açılışında, ODTÜ’yü Cumhuriyet döneminin yarattığı en önemli 10 kurumdan, toplumsal “proje”den biri olarak kabul ettiğini belirtmişti. 2016’da altmışıncı kuruluş yılını tamamlayacak olan, benim de mezunu olmaktan gurur duyduğum ODTÜ için sanırım bundan daha doğru bir nitelendirme yapılamazdı. Geri kalan 9 kurumu sıralamamıştı eski Cumhurbaşkanı. Ama bilim, sanat, kültür, ekonomi, toplumsal kalkınma alanında 90 yılda Cumhuriyetimize kanat geren çok sayıda kurumun yaratıldığını biliyoruz. Bu yıl yirmi beşinci kuruluş yılını kutlamakta olan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin de, en önemli Cumhuriyet kurumlarından biri haline geldiğini söylemek herhalde yanlış olmayacaktır. ÇYDD’nin büyük bir öngörü ile başlatıp sürdürdüğü eğitsel projeler ile toplumsal kalkınma girişimlerini, yarıda kesilmiş Köy Enstitüleri ve Halkevleri hareketinin on yıllar sonrasında yeniden hayat bulması olarak değerlendirebiliriz. Derneğin 25 yılda üyelerimiz ve duyarlı yurttaşlarımız ile birlikte başardıklarından önemli bir demete bakalım: On binlerce üniversite gencine burs verilmesi, kızerkek eşitsizliğine ve Doğu’nun “makus” talihine başkaldıran Kardelenler projesi, onlarca okul ve yurdun yapımı ve onarımına katkı sağlanması, 1999 Marmara depreminden sonra çaresiz kalan toplum kesimlerine birçok boyutuyla sahip çıkılması, anababa eğitimi ile okumayazma kampanyalarına yoğun destek verilmesi, zorunlu eğitimin 8 yıla çıkarılmasındaki ısrarı, dernekler yasasının çağdaş ölçütlere yükseltilmesi için harcadığı çabalar, insan hakları eğitim programlarına etkin katılım sağlaması... ÇYDD, kökleşen bir Cumhuriyet kurumuna dönüşürken kısa sürede içselleştirdiği çok önemli nitelikleri bulunmaktadır. Temel rotasında, çağdaş eğitimin yaygınlaştırılarak çağdaş bireyin yaratılması ve böylelikle çağdaş topluma ulaşma çabası yer almaktadır. ÇYDD’nin belki de en ayırt edici özelliği, toplumun aydın ve seçkin kesimleri ile geniş toplum kesitlerini neredeyse sorunsuz biçimde buluşturabilmesidir. Bir yandan topluma katkı sağlamaya gönlünü vermiş birikimli, duyarlı, mütevazı, özverili insanlar... Öte yanda, bu özverili insanlara kucağını, gönlünü açan geniş halk kesimleri... Ve bu buluşmadan ortaya Y çıkan olağanüstü bir enerji... Sorunun yerine çözümün parçası olma ilkesinin benimsenmesi... Yerel ve merkezi yönetimle, diğer gönüllü kuruluşlarla ortaklık kurularak toplumsal projelerin daha geniş işbirliği içinde yürütülmesine özen gösterilmesi... ÇYDD’nin bir belirleyici niteliği de inisiyatif kullanmayı başarabilen yaygın ve kollektif bir liderlik anlayışına sahip olmasıdır. Değerli Türkan Saylan ve Aysel Çelikel hocalarımızda somutlaşan bu anlayış, 101 şubesinde tümü gönüllü olarak çalışan, her yönetici ve üyesinde rahatlıkla gözlemlenebilir. “Ben senden daha iyi bilirim” tavrını takınmadan yurttaşının gerçek gereksinimine odaklanan; her aşamada takım çalışmasına önem veren; toplumsal yararı bireysel çıkarın üzerinde tutan; hedefindeki her çocuğu, genci, anababayı, yurttaşı projesinin etkin bir parçası haline getirmeyi temel alan; yaşam boyu eğitimi ve sürekli öğrenmeyi sadece karşısındaki için değil kendi bireysel gelişiminde de dikkate alan bir liderlik anlayışının başarımızda ağırlıklı yer tuttuğunu düşünüyorum. 25 yıllık uygulamalarında ÇYDD’nin benimsediği ilke ve değerlerin Cumhuriyetimizin ilke ve değerleri ile bütünüyle örtüştüğünün, bunları etkin biçimde yaşama geçirdiğinin pek çok kanıtı bulunmaktadır. İçinde neden yer aldığını anlayamadığımız hukuki süreçlerin hızla sonuçlanmasını ve adaletin bir an önce yerini bulmasını içtenlikle diliyorum. Sevgili Türkel Minibaş’ı ve aramızda olmayan tüm ÇYDD gönüllülerini minnetle, sevgiyle anıyorum. Sevgili Türkan Hocam; önderlik ettiğiniz ve esin verdiğiniz eğitim projelerini, toplumsal kalkınma programlarını coşkuyla gerçekleştiriyoruz; yaygınlaştırarak sürdüreceğiz. 25. yaşımız ülkemize kutlu olsun. Keşke Erdal İnönü Hayatta Olsaydı Uygardı... Zekiydi.. Sakindi... Espriliydi... Derin bir kültürü vardı; sadece bilim alanını değil, felsefe, sanat, edebiyat konularını da çok iyi bilirdi... İyi bir eş, iyi bir arkadaştı... Değerli ve onu tamamlayan eşi Sevinç İnönü ile birlikte, sohbetlerinin, dostluklarının tadına doyum olmazdı... Ve en önemlisi, 1990’ların başında, başta Kürt sorunu için olmak üzere, önerdiği çözümler, bugüne hâlâ ışık tutuyor! HHH Erdal İnönü gerçekten müstesna bir insandı... Bu “istisnai” özelliğiyle siyasete de büyük katkıları olmuştu... 2007’de aramızdan ayrılmasaydı, daha da olacaktı hiç kuşkusuz. HHH Fizik alanındaki yapıtları yanında, anılarını da yazmıştı üç cilt olarak. Bunları okuduğunuz zaman, “siyasete de büyük katkıları olmuştu” dememin arkasında yatan olayları görüyorsunuz. Fizik alanı dışındaki yapıtları tarihe, topluma, bilime ve siyasete bakışını yansıtır: Mehmet Nadir Bir Eğitim ve Bilim Öncüsü (1997) Anılar ve Düşünceler 1. Cilt (1996) Anılar ve Düşünceler 2. Cilt (1998) Anılar ve Düşünceler 3. Cilt (2001) Kurultay Konuşmaları (1998) Fikirler ve Eylemler Tarih, Bilim ve Siyaset Üzerine Konuşmalar (1999) Bilim Konuşmaları (2001) Üçyüz Yıllık Gecikme Tarih, Kültür, Bilim ve Siyaset Üzerine Konuşmalar (2002) Bilimsel Devrim ve Stratejik Anlamı (2003) Osmanlı’nın geri kalışını ve çöküşünü, “Bilimsel Devrim”de geri kalmış olmasına bağlardı. HHH Kültür Üniversitesi, büyük bir isabetle her yıl onun için bir anma töreni düzenliyor. Bu yıl SevinçErdal İnönü Vakfı ile birlikte yedincisi düzenlenen bu toplantı 21 Şubat Cuma günü (yarın) üniversitenin Ataköy yerleşkesinde yapılacak... Şirin Pancaroğlu’nun bir arp resitali ve Mesut Ilgın’ın “Atatürk’ün 1933 Üniversite Reformu ve ülkemize sığınan Alman bilim insanları” üzerine bir konuşması var... Kaçırılmayacak bir toplantı. Cumhuriyet ilkeleri Kökleşen ÇYDD ne kedisiz ne kitapsız
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle