04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 ŞUBAT 2014 CUMARTESİ 12 DIŞ HABERLER [email protected] İtalya’da koalisyonun büyük ortağı PD’deki iktidar kavgası, başbakanın istifasıyla sonuçlandı Roma’da ‘Fonzie’ depremi Dış Haberler Servisi İtalya’da koalisyon hükümetinin büyük ortağı merkez sol Demokratik Parti’deki (PD) iktidar kavgası Başbakan Enrico Letta’nın istifa kararıyla sonuçlanırken başbakanlık koltuğuna partinin lideri Matteo Renzi’nin gelmesi bekleniyor. 39 yaşındaki Renzi, son dönemde Letta hükümetini ekonomik krizde yetersiz kalma, reformları yaşama geçirememe gerekçeleriyle eleştiriyordu. Letta’nın istifa kararı önceki gün başbakanlık internet sitesinden yapılan açıklamayla duyuruldu. Dün son kez kabineyi toplayarak gelişmeleri değerlendiren Letta, ardından da istifa dilekçesini Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano’ya sundu. Renzi önceki gün parti toplantısında Letta’nın görevi bırakması ve seçime gidilmeksizin yeni bir hükümet kurulmasına yönelik öneride bulundu. Teklif parti yönetim kurulunca kabul edildi. Koalisyon ortaklarından Yeni Merkez Sağ Partisi’nin lideri ve aynı zamanda kabinede başbakan yardımcılığı ve İçişleri Bakanlığı görevlerini yürüten Angelino Al lideri 39 yaşındaki Matteo Renzi, ülkenin en genç başbakanı olmaya aday. Floransa’nın eski Belediye Başkanı, PD’nin hırslı lideri Renzi, deri ceketi ve kont pantolonlarıyla bir dönemin Amerikan sitcom’u Happy Days’in sevilen karakteri Fonzie’ye benzetiliyor. fano, krizinin PD yönetiminde yaşanan iç çatışmadan çıktığını belirtti. Alfano, “Yeni hükümet, taleplerimizi zorlarsa biz bu doğuma ‘hayır’ deriz. Ya büyük işler yaparlar ya da küçük işler yapmaktansa seçime gitmek daha iyi” dedi. Koalisyonun küçük ortağı Sivil Seçim Partisi ise Renzi’nin dile getirdiği “radikal değişiklik” konusunda açıklık beklediklerini açıkladı. Merkez sağdan Forza Italia da Genel Başkan Silvio Berlusconi’nin üst düzey kurmaylarını toplayarak değerlendirme yapacağını duyurdu. Yaklaşık 10 ay süren Letta hükümeti, geçen eylül ayında Berlusconi’nin hükümete verdiği desteği çekmesiyle düşme tehlikesi atlatmıştı. İtalyan basınında krize ilişkin “Ölümcül atlayış” yorumları yapılırken bazı siyasi gözlemciler de PD’nin çiçeği burnunda hırslı lideri, eski Floransa Belediye Başkanı Renzi’nin daha önce 2015’e kadar Letta yönetimine yeşil ışık yakmasına karşın fikrini değiştirmesinin eleştirilere yol açabileceğine işaret ediyor. Bazı çevreler çekişmeden Berlusconi’nin partisinin güçlü çıkmasından endişe etse de reformları kısa zamanda hayata geçirmesi halinde Renzi’ye kamuoyunun deste uBaşbakan Letta istifasını verirken partinin yeni ğinin artacağı görüşü de dile getiriliyor. AFP’nin haberinde, Renzi’nın güneş gözlüğü, deri ceket ve kot pantolonlarıyla fotojenik bir isim olduğu yorumu yapılırken kendisine bir dönemin Amerikan ünlü sitcom’u “Happy days”in (Neşeli Günler) rahat görünümlü, sevilen karakterine atıfla “Fonzie” lakabının takıldığı ifade edildi. İtalyanlar sosyal paylaşım sitelerindeki kriz anlarında tepeden karar alınmasını eleştiriyor ve “Artık açık ki İtalya bir demokrasi ülkesi değil” yorumunu yapıyor. İtalya, son olarak 2008’de seçimle başbakanını seçmişti. Adı yolsuzluk, rüşvet, seks skandallarıyla anılan Berlusconi’nin başbakan koltuğuna oturduğu 2008 seçimlerinden yaklaşık 3 yıl sonra, ekonomik krizin etkisiyle Berlusconi istifa etmek zorunda kaldı ve Napolitano, başbakanlığa ekonomist Mario Monti’yi atadı. Şubat 2013’teki seçimlerde de hiçbir partinin çoğunluğu sağlayamaması üzerine Napolitano, Letta’yı hükümet kurmakla görevlendirmişti. (Fotoğraf: AFP) Batsın Böyle Gazetecilik Medyanın sefaletinin son perdesini izlerken yirmi gün önce TGC’de andığımız Mumcu’yu düşündüm. “Gazetecinin güvenilir kişi olması zorunludur” diyordu Uğur Mumcu “gazeteci” tanımını yaparken: “Sır saklayan, haber, bilgi kaynağını gizlemesini bilen; gerektiğinde hükümetlere, güç odaklarına karşı savaşmayı göze alan insan gazetecidir!” Türk basınına adını altın harflerle yazdıran Mumcu; geçen gece Cüneyt Özdemir’in programında “Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu total rezaletin sorumlusu ben miyim?” diyerek “Alo Fatih” durumunu açıklamaya çalışan Fatih Altaylı’yı görse acaba ne derdi? “Bu olay bilinen medyaya baskısının ortaya çıkmasıdır. Neil Armstrong’un aya ayak basması gibidir... Ben namuslu bir gazeteci olarak bugünlerin elverdiği ortamda elimden geleni yaptım… Herhalde Türkiye’de 20 tane onurlu gazeteci varsa onlardan biriyim” diyen Altaylı’ya Mumcu acaba neler söylerdi? Türkiye’nin yaşadığı en feci askeri darbe dönemlerinde araştırmacı gazeteciliğin âlâsını yapan/yapabilen Mumcu’yu düşünün bir; bir de “Alo Fatih” gazeteciliğini. Aradaki fark bir taraftan askerisivil baskı dönemleri istibdatını karşılaştırmak açısından somut bir ölçü sunarken bir yandan gazeteciliğin nasıl trajikomik hal aldığını, giderek hatta katlanılması güç bir karikatüre indirgendiğini gösterecektir. Sadece Altaylı mı? Gezi’nin sanal “Kabataş” mağduru için; “Ben cesur bir kadın tanıdım o gün... Kalabalık bir grup tarafından darp edilen, tacize uğrayan, bebeği ve kendisi için ölümüne korkan, olur da şikâyette bulunursa sokakta tekrar başına bir şey gelir mi kâbusu gören... Travmaya tanık oldum, konuşmasına, bana bakamayışına, olayı konuşurken bebeğini odada istemeyişine... Ellerini hiçbir yere koyamayışına... Geç gelen ama sonrasında hiç bitmeyen gözyaşlarına... Kâbuslarına, sütten kesilmesine değinmiyorum bile... Ruhunda telafisi imkânsız darbeler yaratmış bir şey yaşadı Z.D. Başına gelmeyen kalmadı. Ne acı” diye hiç olmayan/olmamış bir saldırının psikolojisini nakleden Balçiçek İlter’in “kullanışlı gazeteciliği” için ne derdi acaba Mumcu? “Çok ama çok acı bir öykü, maalesef gerçek. MOBESE görüntüleri dahil pek çok şey var, savunulur tarafı olmayan bir olay” diye aynı masala kefil olan bir İsmet Berkan için ne derdi? Esad röportajı için “gidilmeyecek!” komutu aldıklarında gazetecilik adına direnç sergileyemeyen gazetecileri görse Mumcu ne derdi? O gazetecilerden biri olan Amberin Zaman, olaydan 1.5 yıl sonra! dünkü köşesinde “Türkiye’de gazetecilik bitti!” dediği anın, o meşhur Esad röportajı vetosunu yedikleri an olduğunu yazdı! Mumcu sonra Başbakan Rajoy’la Erdoğan’ın ortak basın toplantısında yaşananları ve o basın toplantısını izleyen El Pais yazarının Ankara’dan gönderdiği dehşetengiz değerlendirmeleri okusa ne derdi? Bir kreşendo halinde Erdoğan’ın yükselen öfkesini kayda geçen; bu meyanda başbakana soru sormak gafletinde bulunan bir gazetecinin muhatap kaldığı fırçaya ve yalnızlığına tanık olan Avrupalı medya mensubunun “Bir gazetecinin bu kadar açıkça tehdit edilmesine şimdiye kadar hiç tanık olmamıştım!” diyen tweet’lerini görse ne düşünürdü? Listeyi uzatmak mümkün. Örnekleri yan yana koyduğunuzda, yuvarlanılan çukurun Mumcu döneminde kullanılan; “yandaşlık/yalakalık” gibi kavramların ötesine geçtiği görülüyor. Olmayan saldırıları olmuş gibi anlatan… Buna karşın açık saldırı karşısında başını öte yana çeviren bu “Alo Fatih” gazeteciliği artık “yandaşlık” sınırını geçip bildiğimiz Goebbels propagandasına bağlanmış. Erdoğan’ın “Bu gazetecilik batsın!” temennisi sonunda gerçek olmuş ve Türkiye’de gazetecilik batmış… AKP’nin iktidarda olduğu son 10 yılda, Türkiye, basın özgürlüğünde 56 sıra gerileyerek 180 ülke arasında 154. sıraya savrulmuş. Mumcu dönemine gitmeyip bilançoyu AKP yılları ile sınırladığımızda uluslararası basın örgütleri tarafından kayda geçilen bu korkunç tabloyla karşılaşıyoruz. “Sınır Tanımayan Gazeteciler”in son raporuna göre Türkiye, basın özgürlüklerinde dünya ülkeleri arasında 2005’teki 98. sıradan yani ortalardan! listenin kuyruğundaki 154. sıraya düşmüş. Bir üstümüzde Irak, bir altımızda Gambiya var! Ha gayret! Kuzey Kore’nin rekorunu yakalamaya az kaldı. AKP birkaç yıl daha başımızda kalırsa 180. sıraya doğru hızla koşarak ıskaladığımız bu rekora da ulaşabiliriz! ‘Onurlu yirmi gazeteciden biri’ 4 DHKPC üyesi tutuklandı Atina’da ATİNA (AA) Yunanistan’ın başoperasyonu kenti Atina’da, terörle mücadele çerçevesinde evlerinde silah ve mühimmat bulundurma suçundan gözaltına alınan DHKPC üyesi 4 Türk vatandaşı, dün sevk edildikleri Atina Harbiye Mahkemesi’ndeki sorgulamalarının ardından tutuklandı. Yunan polisi tarafından önceki akşam fotoğrafları ve kendi ifadelerine göre kimlik bilgileri yayımlanan dört kişinin savcının ve sorgu yargıcının oybirliği ile aldığı karar uyarınca yargılanıncaya kadar tutuklu kalmaları kararlaştırıldı.Polisteki ilk ifadelerinin ardından aleyhlerinde terör, sahtecilik ve yasadışı yollardan ülkeye girme suçlarından dava dosyası oluşturularak adliyeye sevk edilen 25, 33, 41 ve 49 yaşındaki dört zanlıya savunmalarını hazırlamaları için cuma gü41 yaşındaki Cengiz nüne kadar süre taBayır (İsmail Akkol) nınmıştı. Bu arada, gözaltına alınmıştı. (AA) Atina’da başlatılan DHKPC operasyonu kapsamında önceki gün Selanik’te “Çetin” isimli bir Türk vatandaşının daha gözaltına alındığı öğrenildi.Yunan polisinin yayımladığı fotoğraflarda polis verilerine göre, Petar Petrov kimliğiyle görünen 49 yaşındaki kişinin Hüseyin Fevzi Tekin olduğu, 25 yaşındaki kişinin Bilgehan Karpat, 41 yaşındaki kişinin Cengiz Bayır (İsmail Akkol) ve 33 yaşındaki kişinin ise Murat Korkut olduğu belirtildi. 1996’da Özdemir Sabancı’nın katillerinden Akkol, 2000’li yılların başlarında Çetin Bayır adıyla siyasi mülteci olarak kabul edilmişti. terör ‘Çok acı bir öykü’ Yanardağdan büyük kaçış Endonezya’nın en kalabalık adası Cava’da, Kleud Yanardağı’nın yeniden faaliyete geçmesiyle birlikte 3 kişinin öldüğü, 100 bin kişinin tahliye edildiği, 7 havaalanının kapatıldığı bildirildi. Yanardağın patlama sesinin 200 km. öteden duyulduğu, lavların gökyüzünde 18 km. yükseldiği, bazı yerlerde kül kalınlığının 4 santimetreye ulaştığı kaydedildi. Ölümlerin de evlerin çatılarının kül ve lavların ağırlığı altında çökmesiyle meydana geldiği ifade edildi. ‘Gazeteciliğin bittiği an’ Lavrov, ABD’yi barış görüşmelerini rejim değişimi için kullanmakla suçladı ‘ABD Cenevre’yi baltalıyor’ Dış Haberler Servisi Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, ABD’yi, Cenevre’deki barış görüşmelerini Suriye’de “rejim değişimi” için kullanmakla suçladı. Lavrov, Suriye muhalefetinin öne çıkardığı “geçiş yönetimi” meselesinin görüşmelere damga vurmaması gerektiğini savunarak, “muhalifleri destekleyenlerin aslında sadece rejim değişimiyle ilgilendikleri izlenimini edindik” dedi. Lavrov, Cenevre görüşmelerinde “kısır döngü” yaşandığını, muhalifler ile Batılı ve Arap destekçilerinin Cenevre görüşmelerini baltaladığını da belirtti. Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Gennadi Gatilov da Suriye yönetiminin, muhalefetin “terörizme karşı ortak mücadele” sözü vermesi halinde, geçiş yönetimini görüşmeye hazır olduğunu söyledi. Gatilov, Suriye yönetiminin, Cenevre’de yapılan taraflar arasındaki görüşmelerden çekilmeyi düşünmediğini de bildirdi. Birleşmiş Milletler (BM) İnsani Yardım ve Acil Durumlar Koordinatörü Valerie Amos ise Suriye’ye insani yardım ulaştırılması konusunda BM Güvenlik Konseyi’ni göreve davet ederek “Suriye’deki vahşeti tasvir etmek için kelimeler yetersiz kalıyor” dedi. Kuzey Kore’ye az kaldı… Ankara’dan Afrika’ya asker için yeşil ışık ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Orta Afrika Cumhuriyeti’nde devam eden dini çatışmalara asker göndermeye hazırlanan AB, Türkiye’nin de kapısını çaldı. Türkiye, yapılan ilk toplantıya katılarak yeşil ışık yaktı. ABNATO işbirliğinde bugüne kadar direnen Ankara, adada müzakerelerin başladığı bir dönemde bu talebe “hayır” demedi. AB’nin 500 kişilik ordu için mektubu Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na da gönderildi. AB, aralıktaki zirvesinde askeri işbirliğinin genişletilmesini kararlaştırmıştı. Dün Brüksel’de Fransız Tümgeneral Philippe Ponties komutasında hazırlık çalışmaları süren operasyon için bir toplantı düzenlendi. Toplantıya AB ülkelerinin yanı sıra Türkiye, ABD, Kanada, Gürcistan, Norveç ve Sırbistan da katıldı. AB üyesi olmayan ülkelerden sadece Gürcistan’ın katkı için somut taahhütte bulunduğunu belirten diplomatik kaynaklar, Türkiye’den de “sahada ya da karargâhta görev yapacak” askeri katkı talep edildiğini belirtti. Türkiye’nin olumlu ya da olumsuz görüş bildirmediği öğrenildi. AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton da talebi Davutoğlu’na mektup ile iletti. İlk etapta 6 ay görev yapması ve maliyetinin 25.9 milyon Avro olması beklenen operasyonda yer alacak asker sayısının 500 civarında olması öngörülüyor. Kaynaklar, mektupta spesifik bilgilerin yer almadığını belirtti. Birçok uluslararası operasyonda görev alan Türkiye’nin “muharip” güç göndermeye ise kesin karşı olduğu belirtiliyor. Esad güçlerinin hava saldırısında enkaz altında kalan bir bebek kurtarıldı. (Fotoğraf: REUTERS) Waterboarding işkencesi Dış Haberler Servisi ABD’de “paranormal bilim” ve “ölüm anına yaklaşma” alanlarındaki çalışmalarıyla tanınan eski bir çocuk doktoru, üvey kızına, suda boğulma hissi yaratan ve ABD’li sorgucuların kullandığı waterboarding yöntemi uygulamaktan suçlu bulundu. Kız çocuğunun kafasını musluğun altında tuttuğu anlaşılan, 60 yaşındaki Melvin Morse’un cezası 11 Nisan’da açıklanacak. Pasaportuna el konulan Morse’un 10 yıl ceza alması bekleniyor. Morse, iki kez waterboarding yapmak, bir kez de elle boğma girişiminde ve kötü muamelede bulunmakla suçlanmıştı. Jüri 6 saat süren tartışmalardan sonra, waterboarding suçlamalarından birini ve 5 kez kötü muamele suçlamasını yerinde buldu. Karar karşısında tepki vermeyen Morse, gazetecilerin sorularını cevaplamayı reddetti. Eşi ve üvey kızı ise ifadelerinde ise waterboardingi tehdit ya da cezalandırma amacıyla kullandığını söylemişlerdi. Brüksel çocuklara ötanaziye ‘evet‘ dedi Dış Haberler Servisi Belçika Temsilciler Meclisi, bazı şartlara bağlı olmak kaydıyla çocuklara yaş sınırı olmaksızın, ötanazi hakkı tanınmasını öngören yasayı 44 oya karşı 86 oyla kabul ederek bir ilke imza attı. 12 parlamenter ise çekimser kaldı. Hollanda’daki uygulama 12 yaşın üstündekilere yönelikti. Dini liderlerin muhalefet ettiği yasaya göre, ötanazi talebinin çocuktan gelmesini, çocuğun bilincinin yerinde olmasını ve hastalığın tedavisinin olmamasını şart. Bir sağlık ekibi ve psikoloğa danışılması şart koşulurken ebeveynlerin de onayı aranacak. IŞİD genç kızı telle boğdu Dış Haberler Servisi Suriye’nin kuzeyinde bazı bölgeleri kontrol altına alan El Kaide bağlantılı Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütüyle ilgili korkunç iddiaların ardı arkası kesilmiyor. İnternette dolaşan bir videoda, bir genç kızın, şeriat kurallarına uymayı reddettiği gerekçesiyle, halkın önünde militanlarca telle boğularak öldürüldüğü görülüyor. Suriye’de çekildiği belirtilen ancak yer bildirilmeyen videoda, militanlar kapüşonlu görülüyor. Çarşamba günü de Facebook’a üye olduğu gerekçesiyle bir genç kızın recm edildiği iddia edilmişti. Fars Haber Ajansı’na göre, El Rai El Yum gazetesinde yer alan haberde, Fatum el Cassim’in Rakka’da dini mahkemeye çıkarıldığı ve Facebook üyeliğinin zinayla bir olduğuna karar verilmesi üzerine genç kızın taşlanarak öldürüldüğü belirtilmişti. IŞİD’in Halep’in kuzeyindeki Hrietan’daki bir elektrik tesisinde 13 sivili öldürüp kuyuya attığı da söyleniyor. DÜZELTME Yazarımız Özgen Acar’ın dünkü Kavşak köşesindeki “Yeni Cami’nin 650 Yılı” başlığı “Yeni Cami’nin 350 Yılı” olacaktır. Okurlarımızdan özür dileyerek düzeltiriz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle