Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 ŞUBAT 2014 CUMA CUMHURİYET SAYFA 13 Adaletin de bekâretin de fazlası göz çıkarmıyor. Ama bir anlam da taşımıyor. Bekâretin simgesi yok. Ama adaletin simgesi hep terazidir Kıldan ince, kılıçtan keskincedir. Hak ve hukuk tartar. “Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür yargıçlar” dışında bu teraziye hiçbir şey değemez, hatta gölgesi bile düşemez. Düşerse adalet ayağa düşmüş olur. Devletin temeline de su kaçmış olur. “Adalet mülkün temelidir” sözünü bu iktidar “Adalet gayrimenkulün temelidir” diye anladı. Ortaya dökülen kaçak göçek villalar bunun kanıtı. Adalet ve Kalkınma Partisi “adaleti” tabelaya yazmış olmanın rahatlığı ile hakkı hukuku bir yana itti. Okyanus öteleriyle gizli ittifaka gitti. Kendi hukuku ile birlikte kendi hırlısını, hırsızını, uğursuzunu yaratmaya yöneldi. 11 yıl sonra baktı ki denge bozulmuş ipin ucu kaçmış.. Bu kez paralel yapı diye bastı velveleyi: “İmdaaat paralel yapııı!” Sen yan çizseydin.. O paralellik kurulabilir miydi? Çıkış noktanız da ortak... Amacınız da... Paralelliği güle oynaya kurdunuz. Önce serbest piyasa diye kamu kuruluşlarını, arazilerini pazarladınız. Reform diye laik eğitimi törpülediniz.. Ama en büyük numarayı “darbe” velvelesiyle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kolunu kanadını kırarak yaptınız. Sıra yargıya geldi. Dolarların kasalardan taşıp ayakkabı kutularına dolduğu ortaya çıkınca.. Ortaklığı bozmaya karar verdiniz. Sizin deyişinizle.. “Olay budur!” Ve özü de Bir Meksika atasözünde gizlidir: “Yumurta çalan, fırsat bulunca pırlanta da çalar!” Meksikalılar kötü niyetli bir millet değil. Pırlantada KDV oranını “0”a indirip Bilal’in bir dönem pırlanta işine bulaştığını falan ima etmiş olamazlar. İmam hatip okulu için.. Faili meçhul dolar toplayanlar, “yandaş medya” için havuz da oluşturur. Başına damadını oturtur... Köşe yazarı da yapar... Yetmez, oğluna vakıf da kurdurur. Çünkü tas düşmüş mezhep karışmıştır. Başbakan’ın haftalar sonra halka verdiği güvenceye bakır mısınız? “(Ayakkabı kutusundaki) O paralar, bankaya ait değildir!” Keşke bankaya ait olsaydı. Hep yapıldığı gibi “görev zararı” der kapatılırdı. Faili meçhul cinayetler gibi, faili meçhul paralara da alışacağız. Başbakan, “bankaya ait değil” diyor. Herhalde “havuz”a ait. Paralel yapıdan yakınıyor. Ama “Merkez Bankası”na paralel “havuz” yaratanın kendisi olduğu ortaya çıkıyor. Evet, vatandaşın birbirine adliye koridorlarında fısıldadığı “Avukat tutma hâkim tut!” öğüdünü bu iktidar üstüne alındı. Gizli ortağı ile birlikte, üst üste yasalarda ve anayasada değişiklik yaparak ve daha da elim, vahimi halkı da bu işe bulaştırarak “hâkim ve savcı” tutmak kesmedi, sonunda topyekun HSYK’yi tutmaya yöneldikleri ortaya çıktı. TBMM Başkanı Cemil Çiçek bile bu yılın başında (4 Ocak) “Bağımsız yargı ölmüştür!” diye demeç verdi. Şakası yok, ötesi de yok. Ötesi belki kurulduğunda Yüce Divan. Artık hiç kimsenin ve hiçbir gücün bu ülkede “hâkim ve savcı tutmaya” ne parasının ne de gücünün yeteceğini bu halka göstermek zamanıdır. Devletin temelini sağlamlaştırmak için 3 aşamalı bir hamle gerekiyor. Bu hamleler için bir yıl içinde üç büyük şans halkın ayağına geliyor. Önce yerel, sonra Cumhurbaşkanlığı, en son da genel seçimler var. Sırasıyla ve hepsinde Tayyip Bey’e ve AKP’ye bu millet haddini bildirmezse.. Cumhuriyetin 100. yılını AKP iktidarı, tutulmuş yargıç ve savcılarla, tutuklu aydınlar, gazeteciler ve askerlerle kutlayacaktır. Geri kalan ahali de 17. devletin hayalini kuracaktır. Tutuk adalet ‘Avukat Tutma Hâkim Tut’ Üzerine Notlar! Siyasete bulaşmışlar için “kendinden söz etmek” bir tür “zorunluluk”. Hiç kimse mükemmel değil. Bendenizin de uzunca sayılacak bir dönem (19952011) siyaset ve yazı yazmayı birlikte sürdürdüğü malum. AKP iktidara geldiği günlerde 2003 yılı başında bir yazıda bu lafı etmiştim. “Amiral gemisi”, kendisi böylesi sözler etmeyi riskli bulduğundan mı nedir, o yazımı ve cümlemi adımı vererek manşetine taşımıştı. (9 Eylül 2003 Hürriyet) Ama yazdığım gazetenin adıyla değil, “milletvekili ve eski bakan” sıfatıyla. O dönem, zamanın ruhunun gerektirdiği bir tür mesleki gereklilikti bu herhalde. O gerçekle ilgili Oktay Ekşi “başyazı” yazmıştı. Ertuğrul Özkök de, “İçimizde en cesur Ahmet Tan çıktı” diyerek bendenize cesaret (belki de cüret) madalyası takar gibi yapmıştı. “Avukat tutma hâkim tut!” sözünü vatandaş birbirine fısıldıyordu. O dönem rüşvet iddiaları alıp yürümüştü. Savcı ve yargıçların suçüstü yakalandığı olaylar olmuştu. Son yıllarda çok şükür bu tür olaylara tanık olmuyoruz. Çünkü bütün yargıçları ve savcıları sırayla ya iktidar ya da cemaat tutmuş görünüyor. NOKTA. Eski Yunan’da “doğru”nun tersi “yanlış” değil, “unutmak”mış! Tarihin tekerrür edip durması herhalde bundan. “Yanlış”lar “unutulunca” yinelenip durması kaçınılmaz. Unutmak olmasa, çok muhtemel ki, yanlışlar da olmayacak!.. İnsanlık, doğrunun zıddının unutmak olduğunu unutmakla, belki de tarihinin ve talihinin en büyük yanlışını yaptı ve yapmakta! Bekâret “el değmemişlik” demek. “Bekâretin azı çoğu olmaz!” denilmesi bundan. Elin, avucun değmesi ile parmak ucunun dokunması hiç fark etmiyor. Adalet de bekâret gibi... Azıcığı olmuyor. Fazlası da söz konusu değil. Adalet biriktiremiyoruz. Tecridi Parçalamak Sevgili Cumhuriyet Gazetesi Emekçileri, Öncelikle sizlere Özgür Tutsak sıcaklığımızla selam ve sevgilerimizi iletiyoruz... Bu sene 6’ncısını düzenlediğimiz geleneksel Umuda Davet Şenliğimizin sonuna geldik... Şenliğimizin misyonu; devrimci iradenin, devrimci düşüncenin teslim alınamayacağını ve tecrit duvarlarını ürettikçe direnerek parçalayacağımızı tekrar tekrar göstermekti. Bu inanç ve kararlılıkla gerek Türkiye’nin diğer hapishanelerindeki tutsak arkadaşlarımızla, gerek dışarıdan bize destek sunan ailelerimiz, arkadaşlarımız, tanıma fırsatımızın olmadığı fakat tecrit saldırısına karşı tutsaklarla dayanışma içinde olan dostlarımızla, gerekse de yurtdışında yaşayan, tutsak bulunan arkadaşlarımızla birlikte şenliğimizi tamamladık. Onların bize gönderdiği ürünler (yazı, resim, fotoğraf vb.) kimi zaman hapishane idarelerinin keyfi yasaklarına, el koymalarına, kimi zaman da bizim onlara gönderdiğimiz davetiyeler defalarca engelleme uygulamasına takılsa da şenliğimiz, tüm bu keyfilikleri, hukuksuzlukları bir kez daha uygulayanların kursağında bırakmıştır. Bu mektup aracılığıyla siz değerli basın emekçileri kanalıyla, hem şenliğimize destek sunanlara hem de şenliğimize ilgi ve duyarlılık gösteren sizlere tekrar teşekkürlerimizi sunmak isteriz... Gelen ürünler çerçevesinde yaptığımız değerlendirmelerle şenliğimizde dereceye giren isimler şunlardır: Yazı Alanında (Deneme, Makale, Öykü vb.) 1 Adalet Halkın Ekmeğidir / Sevgi Saymaz / Uşak E Tipi Kapalı Kadın Hapishanesi 2 Kar Tanesi / Bakırköy Kadın Kapalı Özgür Tutsaklar 3 Bugün Ben Burada Olmasam / Kırıkkale F Tipi Hapishane Şiir Alanında 1 Her Şey Ekmek İçin / Gönül Kinem Bozkurt / Sincan Kapalı Kadın Hapishanesi / Ankara 2 Zafer Kıvılcımları / Yunanistan Halk Cephesi 3 Biliniz ki / Kırıklar 1 No’lu F Tipi Hapishane Karikatür, Çizim, Fotoğraf Alanında 1 Bir Çocuk Düşer Yarınlara / Zeynep / Erzincan Merkez 2 Hasan İçin Berkin İçin Gerçek Adalet / Bulut Yayla / Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Hapishane 3 Barış / Mustafa Mulla / Avcılar İstanbul Her ne kadar kimi ürünler dereceye girmiş olsalar da, gelen tüm ürünlerin, tecridi parçalama noktasında bizim açımızdan çok değerli olduğunu bir kez daha ifade etmek isteriz. Bu sene 6’ncısını düzenlediğimiz Ekmek, Adalet ve Özgürlük konulu Umuda Davet Şenliğimizi sonlandırırken tüm dostlarımızı, içeride, dışarıda her nerede olurlarsa olsunlar ekmek, adalet ve özgürlük için umut denizinde bir damla olmaya, seneye düzenleyeceğimiz şenliğimize de katılmaya bekliyoruz... İlgi ve destekleriniz için teşekkürler... Selam ve sevgilerimizle... Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Hapishanesi Özgür Tutsakları Yanlıştaki doğru Tabela adaleti Bekâret Paralel havuz KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ‘Anket’lerle İlgili Değerlendirmeler Üzerine “Rüşvet” ve “yolsuzluğun” görülmemiş boyuttaki çukuruna boğazına dek batan “AKP” iktidarına kendi seçmenlerince de olsa hâlâ “kucak” açılması haklı olarak kamuoyu gündemine oturdu, basın da yer yer konuya kilitlendi. Az sayıda da olsa doğruluğuna güvenilen kimi anketlerle ortaya konan bu durumu, “yalaka”ların dışındaki “basın”ın ele alışı kuşkusuz ayrımlıydı. “AKP” seçmeninin dolaysiyle halkın büyükçe bir bölümünün partisine bu denli bağlılığının nedenleri araştırılıp değerlendirmeler ve yorumlar yapılırken insan, “günümüzde çağdaş ‘demokrasi’nin tam geçerli olduğu kaç ‘İslam’ ülkesi var?” veya “Var mı?” sorularının da göz önünde tutulması gerekir diye düşünüyor, “ama biz ‘devrim’ yaptık” görüşünün anlamı da “12” yıllık “AKP” iktidarıyla yerlere serildiğine göre... Sorulara yanıt aramak için yönetim biçimi “Cumhuriyet” olan bir “İslam” ülkesine, kapı komşumuz “İran”a şöyle kısaca bir değinelim. İran yönetimi “seçim”le oluşturuluyor; siyasal partiler var; halk kadınıyla erkeğiyle kendini temsil edecek “vekil”lerini seçiyor, “meclis” oluşuyor. Böylece “demokrasi”nin, “demokratik” yönetimin temel koşullarından biri olan “seçim” uygulanıyor; ne ki seçimin sonuçlanmasıyla birlikte “demokrasi” de noktalanıyor daha bu “aşama”da. Bilindiği gibi “İran”da “dinsel” temelli yasalar, “şeriat” geçerli; bunun anlamı başta “kadınerkek” ayrımcılığının, “eşitsiz”liğinin varlığı dolaysiyle yasalar karşısında “eşit”liğin olmadığıdır. Kısacası bu yasalar ister bütünüyle ister bir bölümüyle yürürlükteyse, artık orada “demokrasi”den söz edilemez. Ayrıca “İslam”da “uygulama”nın yani “yönetim”in nasıl olacağıyla ilgili bir “ilke”de, “halk”ın “Ululemr’e itaat”ıdır, buyruğa uymasıdır, kuşkusuz “Ululemr”in de “din”in koşullarına. Dolaysiyle “Peygamber” ilk “Ululemr”dir dendiğinde, ardından seçimle gelen dört “Halife”de öyledir; daha sonraki “sultan”lar, “padişah”lar ve de bunların günümüzde çok tutulan deyimiyle “çakma” olanları da... İran’da bu “Ululemr’e itaat” ilkesi, seçimle oluşan “meclis” dolaysiyle az da olsa kısıtlanmıştır; ama tam bir “Ululemr”i ve ona “itaat”ı görmek istendiğinde “Türkiye”ye, “dinsel” temelli “AKP” iktidarındaki ülkemize bakmak da yeterlidir denebilir; pek “çelişkili” bir görüş gibi algılansa da... “Türkiye”, “laik” bir “cumhuriyet”; ilk bakışta bunun anlamı, ülkede, “din”in “güncel” yaşamı düzenleyen “1400” yıllık kurallarının, kısacası “şeriat”ın geçerli olmamasıdır. Ne ki, “din”in “yönetim” için, “yönetmek” için kabul ettiği yukarıda sözü edilen öteki “ilke”, “Ululemr’e itaat” var. Bu “İTAAT”ın; aptesinde, namazında, orucunda; her “cuma” yı TV kameraları eşliğinde de olsa “cami”de “eda” eden; eşi, kızları, gelinleri tesettürlü; dinsel eğitimle yetişip din görevlisi, bir “imam” olan ve “seçim”le gelen bir “Ululemr”e inanıp “bağlanmak” olacağı açıkça ortadadır; özellikle “mümin”ler gerçek “dindar” yurttaşlar açısından bakıldığında; kuşkusuz her alanda “din”i açıkça kullanan “Müslüman Kent Burjuvası”; kullanmasa da boyun eğen ötekiler açısından da... Üstelik laik bir ülkede“Laik ile İslam bir arada olamaz!” diyebilen bir “Ululemr”e “kulluk” bağıyla bağlanmak da söz konusudur. Artık böyle bir “Ululemr”in, “rüşvet” almayacağı, “yolsuzluk” yapmayacağı, “yalan” söylemeyeceği, “çalıpçırpma”ya hiç bulaşmayacağı, sabah söylediğinin akşam tam karşıtını söylemeyeceğini, ne kendisinin ne ailesinin “Hırsız var yakalayın hırsızı!” diyen “hırsız” durumuna düşmeyeceğinin “kabul” edilmesinin ötesinde, bunları yapmış olsa da “af” edileceğine bile inanılır. Ayrıca, “Fırat kenarında bir koyun kaybolsa, hesabı Hazreti Ömer’den sorulur!” söylemi, bu “tarihsel” deyişi değiştirip; karşıtlarına, “Bunlar Fırat kıyısında iki koyun bile güdemezler!”e çevirmesine, “Hz. Ömer’in bırakın başını sokacağı bir evi, yıkandığında giyeceği ikinci bir mintanı bile yoktu!” onun için mi değiştirdin diye de soramaz, kışlık “kömür”ü, “makarna”sı kapısına getirilip verilen halk... Yarın “Beşiktaş”taki “Sessiz Çığlık” eyleminde, “pazar” günü de “Adnan Kahveci Parkı Platformu”nda “Küçükyalı”da buluşalım! ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN T.C. KARLIOVA KADASTRO MAHKEMESİ’NDEN/BAŞKANLIĞI’NDAN ESAS NO: 2012/205 Esas Davacı Bingöl Orman İşletme Müdürlüğü tarafından davalı Halil KAVAK aleyhine açılan Bingöl İli, Karlıova İlçesi, Yiğitler Köyü 676 parsel ile ilgili kadastro tespitine itiraz davasında verilen karar gereğince, *Bingöl, Karlıova, Kanireş Mahallesi nüfusuna kayıtlı, Nazim ve Rabia kızı, 04/07/1974 Karlıova doğumlu davalı Zeynep ŞİMŞEK ile *Bingöl, Karlıova, Bahçe köyü nüfusuna kayıtlı, Nazim ve Rabia kızı, 21/05/1976 Karlıova doğumlu davalı Sıddıka ŞİMŞEK’in tüm aramalara rağmen açık adresine ulaşılamadığından davalılar hakkında ilanen tebligata karar verilmiş olup; 1 DAVANIN REDDİNE, 2 Dava konusu Bingöl ili Karlıova ilçesi Yiğitler köyü 676 parsel sayılı taşınmazın toplam 1024 pay üzerinden; *256 payın Kerim ve Seyran kızı, 01/07/1925 doğumlu, Güle KABAK *96 payın Halil ve Güle kızı, 01/07/1953 doğumlu, Muhubbet YAŞLI (KABAK) *96 payın Halil ve Güle kızı, 01/07/1955 doğumlu, Hanım ONAR (KABAK) *96 payın Halil ve Güle oğlu, 01/01/1981 doğumlu, Abdulkadir KABAK *96 payın Halil ve Güle kızı, 01/09/1968 doğumlu, Belkise AKANGÜN (KABAK) *96 payın Halil ve Güle kızı, 15/12/1975 doğumlu, Asiye BAYAT (KABAK) *96 payın Halil ve Güle kızı, 15/12/1976 doğumlu, Kıymet BAYAT (KABAK) *96 payın Halil ve Güle kızı, 07/05/1986 doğumlu, Derya ALTUĞ (KABAK) *24 payın Mehmet ve Zeynep oğlu, 03/08/1944 doğumlu, Nazim ŞİMŞEK *9 payın Nazim ve Rabia kızı, 01/07/1963 doğumlu, Sacide ŞİMŞEK *9 payın Nazim ve Rabia oğlu, 15/06/1970 doğumlu, Hasan ŞİMŞEK *9 payın Nazim ve Rabia kızı, 03/03/1972 doğumlu, Sultan ŞİMŞEK *9 payın Nazim ve Rabia kızı, 04/07/1974 doğumlu, Zeynep ŞİMŞEK *9 payın Nazim ve Rabia kızı, 21/05/1976 doğumlu, Sıddıka ŞİMŞEK *9 payın Nazim ve Rabia kızı, 21/06/1977 doğumlu, Sabriye UÇAN (ŞİMŞEK) *9 payın Nazim ve Rabia kızı, 28/08/1978 doğumlu, Kadriye ŞİMŞEK *9 payın Nazim ve Rabia oğlu, 18/03/1980 doğumlu, Yücel ŞİMŞEK ADLARINA TAPUYA TESPİT VE TESCİLİNE karar verilmiş olup verilen kararın yasal süresi içinde davacı Bingöl Orman İdaresi tarafından temyiz edildiği ilanen tebliğ olunur. “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 8813) 1/ Körler için ge 1 liştirilen ve bu2 lucusunun adını taşıyan ev 3 rensel yazı sis 4 temi. 2/ “Dertli5 lere verdim deva / Hâcetini kıldım 6 ” (Yunus Em 7 re)... Haberci. 3/ 8 Suriye’nin kuzeyinde ünlü bir an 9 tik kent. 4/ Kay1 2 3 4 5 6 7 8 9 seri ilindeki Kültepe höyüğüne verilen bir 1 S E L İ M İ Y E başka ad... Yemen ve 2 E M A N E T R A Etiyopya’da yetişen, 3 L A E T AM İ N yaprakları uzun sü 4 İ N E K L AMA re çiğnenince sarhoş 5 ME T N İ Ş R luk veren bir ağaççık. 6 İ T A L İ K E Ş 5/ Tevfik Fikret’in, MA Ş A R İ İstanbul’a lanetler yağ 7 Y dırdığı ünlü şiiri... Os 8 E R İ M E R E Z manlı mimarlığında in 9 A N A R Ş İ ZM ce ve köşeli silme. 6/ Kalın bükülmüş sicim... Ağrı Dağı’na verilen bir başka ad. 7/ Gümüşbalığı... 8/ Atletizmde en uzun koşu dalı. 9/ “Git, defol” anlamında argo sözcük... “Ben gelmedim dava için / Benim işim için” (Yunus Emre). YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Özellikle uykudayken diş gıcırdatma. 2/ Recep ayının kandil olarak kutlanan ilk cuma gecesi... Tarla sınırı. 3/ Ödenmesi gereken bir paranın önceden verilen bir bölümü... Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre. 4/ Ödünç verme... Kâğıtları bir arada tutmaya yarayan çengel. 5/ Belirti, gösterge. 6/ Ortadoğu’da, “Ölüdeniz” de denilen göl... Yurdumuzun batısında bir körfez. 7/ Yabancı... Büyük Menderes Irmağı deltasında, birçok kuş türünü barındıran bir göl. 8/ Türk müziğinde bir makam. 9/ Yayla fırlatılan ucu sivri çubuk... Judo, karate gibi dövüş sporlarında yer minderi olarak kullanılan ve pirinç saplarından yapılan halı. 1 2 3 4 5 6 7 8 9