28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 ARALIK 2014 PAZAR CUMHURİYET SAYFA Bu yol ülkeyi parçalayıp bataklığa sokar... Geldiğimiz noktaya bakın: Türkçenin Osmanlıca ile, Türkçe alfabenin Arap alfabesi ile yer değiştirme sürecinin eşiğindeyiz... 5 yaşındaki bebelerimize “din eğitimi” dersleri başlatılması öneriliyor. Bebelerimiz onların oyuncağı olsun diye, bir RTE ve benzeri İslamcı totaliter kafada ve iktidarın yalakası ve adamları olarak yetiştirilsin diye doğurduk ve onların ellerine teslim ediyoruz.. Bizlere “toplum mühendisliği yapmayın” diye bas bas bağıran liberal veya İslami utanmazlar korosu eşliğinde, modern dünyanın en aşağılık toplum mühendisliğine soyunan ve ucu ElKaide ve IŞİD Müslümanlığına kadar giden yola sokulmak isteniyor... Neredeyse, anne emzirmesi bittikten 6 ay sonra bebeleri onlara teslim etmemizi isteyecekler... Adam boşuna 35 çocuktan aşağı düşmüyor! Ona, yetiştireceği çok sayıda kendi kafasında çocuklar gerekli. Uyduruk ve siyasetin tamamen aleti durumundaki sözde Milli Eğitim Şurası’nın ve aldığı kararların arkasındaki adamdır kendileri... Ne demişti şura açılışında: “Bizim bazı sıkıntılarımız var hâlâ. Bu sıkıntıları anaokulundan başlayarak bir hayat tarzı sunarak yeneceğiz...” Evet anaokulundan başlayacak yeni “hayat tarzı”nın ne olduğu açıklığa kavuştu: 5 yaşında bebelerimizi din eğitiminin içine sokmak... Bunu şiddetle reddetmeliyiz. Okullardan din dersleri kaldırılmalıdır. Din ve ahlak derslerini aileler çocuklarına evde verebilir. Sen de öğrenip öğrenmediklerini okulda test edersin. Toplum ikiye, üçe bölünmüştür. İktidarın siyasal İslam ağına hiç olmazsa laik kesim çocuklarını kaptırmamalıdır. Anaokulunda RTE’nin hayat tarzına hayır! Bunu mahkeme ve dünya konusu yapmalıyız... Bu kadar basit... Okullarda ciddi bir bilimsel bilgi eğitimini HABERLER Eveeeet, Geldik Arapça Alfabeye hedeflemeyen bir ülke zaten batıktır... Türkiye eğitimin hemen her alanında nal toplamaktadır dünyada. Küçük bir azınlık eğitimde yukarıda fırlamakta ama yaygın olarak çocuklarımızın önünü açacak, yeteneklerine cevap verecek ve onları en üst eğitim dönemeçlerinden geçirerek zirvelere tırmandıracak bir eğitim sistemi yoktur. Adeta gemisini kurtaran kaptandır... “Bunu nasıl yaparız”a kafayı yoracaklarına, bebelerimizi din dersi eğitimi içine sokmayı planlıyorlar... Onlar için bilimsel bilgi, özgür ve açık bir beyin, yaratıcı bir insan ve düşünce kötüdür. Adamları zaten fetva veriyorlardı: Yıkılsın bilimin kaleleri, ODTÜ gibi üniversiteler topa tutulup yok edilmelidir! ekseninde büyük bir çatışma, bir üst düzeye çıkarılmak isteniyor. Kız bebelerimizin başlarının türbanlanması sürecinin doğal sonuçlarıyla karşı karşıyayız. Türbanı bir özgürlük seçeneği olarak gören Liberal İhanetçilerin, (Merdan Yanardağ, eline sağlık!), şimdi bebelerin din dersine sokulmasına da bir açıklamaları mutlaka vardır... Mesela “darbeyi önlemek...” gibi. RTE ve adamları bol bol, Müslümanların geçmişte ne büyük keşiflere imza attıklarını anlamaya merak sardılar... RTE, Amerika’yı keşfedenlerin Müslümanlar olduğunu bile iddia etti! Arkasından Bakan Fikri Işık da daha büyük bir palavraya imza attı: Dünyanın yuvarlak olduğunu da Müslümanlar keşfetti! Batı’nın bilim, teknoloji, düşünce, dünya üzerinde egemenlik ve refah düzeyi karşısında, bir aşağılık kompleksinin çevreyi sardığını görüyoruz... Ama buna karşı çıkmak için sarıldıkları, bebelere din eğitimidir. RTE diyor ki “...ilim Müslümanın yitiğidir, nerede olsa gidip alacağız..” Geçen cuma CBT Gündem’de diyordum ki: “Bilimi satın alamazsınız, onun yarattığı teknolojiyi para vererek alırsınız... Bilimi, bir sistem, eğitim ve araştırma sistemi olarak kurarsınız; özgür beyinlerle, özgür eğitimle, düşünce bağnazlığının zincirlerini kırarak... Ama bunu yapamazsınız... Bu politikanızla ancak bilimi dışlayan ama teknolojiyi satın alan ve tüketen bir toplumu sahiplenebilirsiniz... Sizin iktidarınız iyi ‘ara eleman’ yetiştirebilmenin yolunu yordamını bilecek ve uygulayacak bir sistemi bile kuramadı..” Amaçları bilim ve teknolojide Türkiye insanının yolunu açmak değil... Totaliterliğini, iktidarını sağlamlaştırmaktır. Ülkeyi siyasal İslam totaliterliği içine sokmak ve orada boğmaktır... Bu çok net olarak ortaya çıkıyor.. RTE, başından beri bu politikanın adamıdır... 9 Cumhuriyet’e Açık Teşekkür “Al gülüm, ver gülüm” yaptığımız sanılmasın; gazeteme hepinizin huzurunda içtenlikle teşekkür etmek istiyorum. Medyanın büyük çoğunluğunun sesinin kısıldığı bir dönemde, birçok konuda olduğu gibi, yolsuzluk soruşturmasında da hepimize gurur veren bir dik duruş sergiliyor Cumhuriyet… HHH Belki biliyorsunuz: 25 Aralık soruşturmasına dair “Arkadaş’ın Babası” başlıklı yazı dizimden sonra, bir açıklamacaydırmayıldırma kampanyası başlatıldı. İlkin, yazı dizisinde adı geçen hemen tüm şüphelilerden düzeltme, tekzip yazıları geldi. Polis fezlekesinde birçok yolsuzlukta ortak oldukları iddia edilen isimler, ortak olmadıklarını kanıtlamak için, noktası virgülüne kadar aynı açıklamayı yollayarak adeta ortak olduklarını kanıtladılar. Cumhuriyet, açıklamaları yayımlarken “Düzeltme Örgütü” başlığını kullandı. Ona ayrıca düzeltme geldi. Bunlar da yayımlandı. Paniğin büyüklüğünü ve tekziplere olur veren mahkemelerin cömertliğini kanıtlamak için gazetenin dün verdiği rakamları kullanayım: 2013’te Cumhuriyet’te yayımlanan cevap ve düzeltme sayısı sadece 4… 2014 Haziranı’na kadar da 3 düzeltme gelmiş gazeteye… 16 Haziran’da, yeni yetkilere sahip sulh ceza hâkimlikleri kurulduktan sonra bir patlama yaşanmış. Son 6 ayda İstanbul Adliyesi’nden gazeteye tam 13 cevap ve düzeltme kararı gelmiş. Buna ek olarak aynı hâkimlikler 17 adet de “İnternet yayınına erişimin engellenmesi” kararı vermiş. Bu 30 karara yapılan itirazların 1’i dahi kabul edilmemiş. Üstelik bu kararların hiçbirinde hukuksal gerekçe gösterilmemiş. Haberin neresinin yanlış olduğu belirtilmemiş. Sadece yollayanların ne kadar “saygın”, gazetenin ne kadar “yalancı” olduğu söylenmiş. Dün, tamamen açıklamalara ayrılan sayfada şu ifade vardı: “Gazetemiz tarihinde ilk kez, aynı gün 5 ayrı cevap ve düzeltme metnine birden yer veriyoruz.” HHH Sadece açıklama yollamakla kalmıyorlar tabii; soruşturma talepleri, dava dilekçeleri de yağıyor. Benim de, gazetenin Hukuk Bürosu’nun da vaktinin önemli kısmı, düzeltmelere cevap yetiştirmekle, Çağlayan Adliyesi’nde ifade vermekle geçiyor. Gerçeği yazmaktan korkmayan gazeteciler için yeni bir durum değil bu; fakat işin gazete boyutu farklı… Bu tür baskılar karşısında günümüz medyasının genel tavrı, öncelikle yolsuzluklara dair haberleri koymamak, koyuyorsa budamak, budayamadıysa karşı görüşü öne çıkarmak, o da olmadıysa ve yazı yayımlanıp dava konusu olduysa suçu yazanın üzerine yıkmak, sonra da yazarı kovmak şeklindedir. Bunun birçok örneği arşivlerdedir. Cumhuriyet ise sadece kendi tarihine değil, basının bu karanlık dönemine de kaydolacak bir cesaretle yazarını, yayınını savunurken sorumluluğu üstleniyor. Dün yaptığı gibi, mahkeme kararına uyarak gelen açıklamaları yayımlarken, hemen yanda bu düzeltmeleri düzeltiyor, cevapları cevaplıyor. Şüphelilerin tümünün, aynı ihtarnameleri, tıpatıp aynı metinlerle göndermesindeki tutarsızlığa dikkat çekiyor. Yalanlanan iddiaları doğrulayan fotoğrafı yeniden basıp “Bu fotoğraf gerçek değil mi” diye soruyor. “Sonuna kadar haberlerimizin, muhabirlerimizin, yazarlarımızın arkasındayız” diyerek bize güç veren, diğer yayın kuruluşlarına ibret olan bir tavır sergiliyor. Huzurunuzda bu tavrı nedeniyle gazeteme teşekkür ediyorum. Siz okurken, biz yazarken ne kadar övünsek az. ‘Tehlikenin farkında mısınız...’ Bu slogan Cumhuriyet’in 2007 seçimlerine yönelik kampanyasının baş tacıydı. Dün sosyal medyada gezindi durdu... Ve soruldu: Acaba o zaman farkında olmayanlar şimdi farkında mı?.. Cumhuriyet mitinglerine katılan milyonlarca insan tehlikenin yürekten farkındaydı ve alanları doldurdu... O dönem sürü sepet insan, toplumun sözde “aydınları” halkın bu direnişini “darbeci girişim” olarak nitelendirecekti... Daha sonra bu safsatayı, AKP iktidarına karşı her ciddi direnişe veya protestoya karşı kullanılacaktı. Gezi Direnişi de darbe tezgâhıydı, 1725 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonu da... HES’lere karşı çıkanlar da... Madenlerde direnenler de... Tehlikenin farkında mısınız, diyecek durumları bile arayabilir bu ülke! Türkiye bataklığın çarmıhına geriliyor Türkiye’nin evlatlarını, Ortadoğu bataklığının çarmıhına germek istiyorlar! Bizim tek ayrıcalığımız, tek üstünlüğümüz, oradan uzaklaştıkça yaratıcı olmamızdaydı... O da kısmen... Şimdi onu yok edecekler, aramızdaki farkı sıfırlayacaklar... Türkiye’yi tüm ülkesi ve insanıyla, emperyalizmin ve kara cehaletin ebedi köleliğine mahkum edecekler. Bu süreç 1950’de, ülkemizi kalkındırma iradesini ABD ve Batı’ya teslim etmekle başlamıştı... Ülkenin zaten etkileri görülen parçalanma, toplumun birbirine girme, mezhep ve etnisite savaşlarının içine düşme, laiklikdin Aşağılık kompleksinden kurtulmak için Bu politika, ülkeyi Batı karşısında daha büyük bataklık içine sokar... Tam tersine yapmanız gereken, bilim, düşünce, sanat, teknoloji üretececek beyinleri, zincirleri kırarak tamamen özgürleştirmektir. Eğitimde ve sanayi hedefli bilim politikalarıdır. Çin, Kore, Finlandiya böyle yaptılar ve fırladılar... Yimpaş mağduru yurttaş, yıllar önce Almanya’da başlattığı hukuk mücadelesini kazandı Uyar’ın evine haciz AYKUT KÜÇÜKKAYA Almanya’da yaşayan yeşil sermaye mağduru A.Ç. yıllardır sürdürdüğü hukuk mücadelesini kazandı. Yeşil sermaye mağduru, 164 bin TL alacağı için 4 Aralık 2014 tarihinde Yimpaş Holding ve şirketin patronu Dursun Uyar’ın Yozgat’taki evinde haciz işlemi yaptırdı. Uyar’ın adına kayıtlı iki gayrimenkule haciz konulması için de işlem başlatıldı. Mağdurun avukatı Dr. Acun Papakçı, “Sonraki aşama haczedilen malların paraya çevrilmesi. Malların alacağı karşılamaması durumunda şirketin iflası için dava açılacak. Şirketin iflas etmesi durumunda hileli iflas nedeniyle yöneticiler hakkında suç duyurusunda bulunacağız’ dedi. Binlerce Yimpaş mağdurundan birisi olan A.Ç, parasını geri alabilmek için Yimpaş Holding ve şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Uyar hakkında Bochum mahkemelerinde dava açtı. Hamm Yüksek Eyalet Mahkemesi, A.Ç’nin Yimpaş’ a yatırdığı 35 bin 790 Avro’nun 20 Temmuz 2000 tarihinden itibaren faiziyle birlikte geri ödenmesine karar verdi. Karar 2009 tarihinde kesinleşti. Almanya’da alınan bu kararın tenfizi (Türkiye’de tanınması) için 2011 yılında Yozgat 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açıldı. Dava 25 Eylül 2012 tarihinde kabul edildi. Bu karar Yimpaş Holding ve Uyar tarafından temyiz edildi. Yargıtay 13 Şubat 2013 tarihinde temyiz taleplerini reddetti. Karar düzeltme talepleri de 13 Haziran 2013 tarihinde reddedildi. Mağdur A.Ç.’nin alacağı için 6 Eylül 2013 tarihinde İstanbul 6. İcra Dairesi icra takibi başlattı. Yimpaş’ın ve Uyar’ın borcu ödememesi üzerine 3 Aralık 2014 tarihinde borç miktarı olan 164 bin 181 TL için haciz talimatı alındı. 4 Aralık 2014 tarihinde Dursun Uyar’ın Yozgat’taki evinde ve Yimpaş Holding merkezinde haciz işlemi yapıldı. Rasih Nuri İleri yaşamını yitirdi İstanbul Haber Servisi Türkiye komünist hareketinin önde gelen isimlerinden Rasih Nuri İleri, 94 yaşında İstanbul’daki evinde hayatını kaybetti. İleri, 2011’de yaşamını yitiren Mihri Belli’nin cenaze töreninde Vedat Türkali’ye “Bir tek ikimiz kaldık” demişti. Galata’da bulunan Doğan Apartmanı’ndaki evinde hayata gözlerini yuman İleri’nin cenazesi salı günü Bebek Camii’den öğleyin kılınacak cenaze namazının ardından Aşiyan Mezarlığı’nda toprağa verilecek. İleri, 28 Mart 1920’de babası Mustafa Kemal Atatürk’ün özel temsilcisi olarak Cenevre’de görev yaptığı sırada burada doğdu. 1939 yılında üniversitede TKP için mücadele etmeye başlayan İleri, partiye 1942 yılında kayıt oldu. 1946’da Adana Sendikalar Birliği’ni kurdu. 1962’de TİP’e üye oldu. 1. Kongre’de Merkez Komite üyeliğine seçildi. Aralık 1967’de partiden ihraç edildi. 1968’de Milli Demokratik Devrim Derneği kurucusu ve Genel Sekreter Yardımcısı oldu. Mart 1970’de kurulan İstanbul İşçi Birliği Genel Başkanı oldu. 1973’te Haziran Hareketi örgütünün bir numaralı sanığı olarak yargılandı, beraat etti. 1977’de ikinci TİP hareketine dahil oldu. Haziran 1990’da Türkiye Birleşik Komünist Partisi’nin kurucusu ve merkez komitesi üyesi olan İleri, 1992’de istifa etti. 1992’de Sosyalist Birlik Partisi’ne girdi. 1999’da Sosyalist İktidar Partisi üyesi olan İleri, daha sonra Türkiye Komünist Partisi üyesi ve konferans delegesi oldu. İleri, 3 Kasım 2002 genel seçimlerinde TKP’den İstanbul’dan milletvekili adayı oldu. İleri, Kurtuluş 1 Mayıs 1919Şubat 1920, Atatürk ve KomünizmKurtuluş Savaşı Stratejisi, Kırklı Yıllar Dörtlemesi (1944 TKP Davası, 1945 İGB Davası 1947 TKP Davası) isimli kitapların da bulunduğu 20’nin üzerinde eseri ve birçok çevirisi bulunuyor. İleri için dostları ve yakınları düşüncelerini şöyle aktardılar: l Yazarımız Hikmet Çetinkaya: 1942’de TKP üyesi olması ve sonraki siyasi hayatını kendisinden dinleme fırsatım oldu. Devrimci ruhu hiç kaybetmedi. l Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı (TÜSTAV) Başkanı Fahrettin Ozan: Rasih Ağabey Türkiye’de Cumhuriyet kuşağının değerli aydınlarındandı. Kendisinin vakfımıza ciddi katkıları oldu. Türkiye sosyalist hareketinin önemli isimlerindendi. Anısını yaşatacağız. l Eski TMMOB Başkanı Kaya Güvenç: Tüm yaşantısı boyunca ödünsüz ve örgütlü mücadele içinde bir yaşam sürdü. Tarihin aydınlatılmasında belgelere olan düşkünlüğü bilinir. Anıları ışığımız olacak. l Halkın Türkiye Komünist Partisi’nin Merkez Komite Üyesi Metin Çulhaoğlu: Türkiye’nin tarihsel sürecinde farklı evrelere tanıklık etti. Çok büyük değişimleri gördü. Bu süreç içerisinde kendi komünist inancından, düşüncelerinden hiç ödün vermemesi saygıdeğer bir olaydır. l Komünist Parti Merkez Komite Üyesi Aydemir Güler: Nadir entelektüel insanlardandı. 94 yıllık yaşamında çok üretken bir hayat sürdü. Ne dediler? Fotoğraf: Arşiv, VEDAT ARIK ‘Arşivimi AKP’ye bıraksam belki o da kapanır!..’ Oldukça zengin bir arşive sahip olan Rasih Nuri İleri, ilginç bir vasiyet öyküsüyle 2009’da gazetemizin pazar ekinde yer almıştı. Bütün arşivini TİP’e bırakan İleri, 12 Mart’ta TİP’in bütün belgeleri devlet tarafından yakılınca vasiyetini değiştirmiş. Bu kez tüm arşivini DİSK’e bağışlamış. 12 Eylül 1980 darbesinde de DİSK kapatılınca vasiyet yazmaktan vazgeçmiş. İleri bu hikâyeyi anlattıktan sonra “Acaba bir vasiyet daha yazıp bu sefer de AKP’ye mi hibe etsem arşivimi, belki o da kapanır” demişti. Bu cümlesiyle ilgili daha sonra Hürriyet’ten Faruk Bildirici’ye konuşan İleri, bir düzeltme yaparak şunları söylemişti: “Ağzımdan eksik ve doğru bir şey çıktı, cuntacı oluverdim. Şimdi darbe olsun istemişim gibi oldu. Yeni vasiyet yazmadım, bir darbe daha istemiyorum! Halkın oylarıyla gitmelerini istiyorum.” Örgüt sığınaklarına operasyon BİTLİS (AA) Bitlis’te 12 Eylül’de kaçırılan köy korucusu Nihat Çaprak, 25 Ekim’de TatvanHizan karayolunun Geçitbaşı ve Çayırlı mezrası arası yakınlarında elektrik direğine bağlanarak uzun namlulu silahla taranarak öldürülmüş olarak bulundu. Olaydan 2 gün sonra açıklama yapan PKK, olayı üstlenmişti. Olayla ilgili 1 kişi tutuklanırken İl Jandarma Komutanlığı ekiplerince yürütülen arazi aramasında, PKK’lilerin kış mevsimi dolayısıyla hazırladığı iki sığınak ve iki depo bulunduğu belirtildi. Valilikten yapılan yazılı açıklamada Çaprak’ı şehit eden teröristlere ait olduğu değerlendirilen sığınak ve depolarda el yapımı patlayıcı, gıda, kıyafet, elektronik malzeme, güneş panelleri ve piller bulunduğu belirtildi. ombassan hacizde parayı ödemişti Yeşil sermaye şirketleriyle ilgili gelişmeleri kamuoyuna duyuran Cumhuriyet, bir diğer önemli yeşil sermaye şirketlerinden Kombassan’a geçen ay yapılan haciz işlemini haberleştirmişti. Almanya Hamburg’da yaşayan mağdur E.S, 10 Kasım 2014 tarihinde parasını Kombassan Holding’den haciz yoluyla almak isteyince yeşil sermaye şirketi aynı gün 50 bin TL’yi mağdurun hesabına yatırmıştı. Yimpaş ise mağdura parayı geri ödeme yoluna gitmeyerek evdeki ve şirketteki eşyalara haciz konulmasını tercih etti. K ‘Saltanatın bedeli emekçilere’ MUSTAFA ÇAKIR ANKARA Hükümet ile MemurSen arasında imzalanan toplusözleşmeyle 123 liralık zamma mahkum edilen, enflasyon farkı verilmeyen kamu çalışanları, Ankara’da yaklaşık 15 bin kişinin katılımıyla miting yaptı. Türkiye KamuSen’in mitinginde memurlar yüzde 12 ek zam istedi. Sabah Abdi İpekçi Parkı’na yürüyen memurlar “Padişah” kıyafetleri giydi, “Hiç kimse şah değil, padişah değil” pankartları taşıyarak hükümete mesaj gönderdi. Mitingde Türkiye KamuSen Genel Başkanı İsmail Koncuk, “Memurları, emeklileri enflasyona ezdirmedik” diyenlerin ülkenin “kaynağını ve kaymağını” yandaş çevrelere dağıttıklarına işaret etti. Koncuk, meydanlarda “Günde birkaç hurma ile açlığını bastıran bir peygamberin ümmetiyiz” diye bağıranların kendilerine 1.4 milyar liraya saray yaptırdığını vurgulayarak, “Bin odalı saraylarda oturanlar memurun halini nereden bilecek?” dedi. Yolsuzluk, yoksulluk ve yasakları bitireceğim diye iktiFotoğraf: NECATİ SAVAŞ dara gelenlerin “saltanatın, sarayın ve servetin esiri” olduklarını söyleyen Koncuk, saltanatın bedelini ise memur, işçi ve asgari ücretlinin ödediğini belirtti. Toplusözleşme nedeniyle 2014 yılı bütçesinde memurlara ayrılan paranın tam 3 milyar lirasının hükümete peşkeş çekildiğine işaret eden Koncuk, “Alınan zam ortadadır. Altı da üstü de 123 lira. Paraları sıfırlama konusundaki uzmanlıklarını memuru, emekliyi sıfırlamakta da kullanıyorlar” dedi. Koncuk, memura, emekliye yüzde 12 ek zam istedi. DİYARBAKIR (Cumhuriyet)PKK’nin Kuzey Irak’taki kamplarından kaçan biri çocuk, biri kadın 5 PKK’li Şırnak’ın Silopi ilçesindeki Habur Sınır Kapısı’nda güvenlik güçlerine teslim oldu. Çözüm sürecinin başladığı 21 Mart 2013’ten bu yana teslim olan PKK’li sayısı 487’ye yükseldi. 5 PKK’li teslim oldu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle