02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 ARALIK 2014 SALI 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada ... AKP’nin. Yönetimin başında yıllardır kim vardı? RTE. Şimdi de AD. Bu ikili tam 13 yıldır bu ülkeyi ve yönetimini ne hale getirdiler, şu haberi okuyunca bir kez daha anlayacaksınız. Haber yıllardır atılan nutukların nafileden de öteye boş olduğunu, Doğu ve Güneydoğu illerinde devletin yönetimi tamamen PKK’ye teslim ettiğini, daha açık bir ifadeyle PKK’ye teslim olduğunu açıklıyor, kanıtlıyor. Haberin başlığına bakınız: Başbakan, PKK’yi halka şikâyet etti, diyor. Devleti yöneten bir Başbakan’ın terör örgütüne teslim olduğunun belgesi bu. HHH Konya’daki açıklamalarında AD; “PKK’nin Doğu ve Güneydoğu’nun bazı ilçeleri ile mahallelerini ele geçirdiğini, esnafı ve köklü aileleri baskıyla yerlerinden ettiğini” söylüyor. Bu açıklama karşısında sorulacak doğal soru ise devlet nerede? Devlet, aman çözüm sürecini engelleyen bir şey olmasın diye yıllardır o bölgelerde PKK eşkıyalarına ses çıkarmadı. Ama oysa bu gelişmeler tamamen devleti yönetememenin, siyasal amaçlar uğruna kamu düzenini o bölgelerde tamamen PKK’ye teslim etmenin sonucu. HHH İmralı’dan, Kandil’den çözüm süreciyle ilgili ne idüğü belirsiz bir plana onay çıktı diye hükümet titizlendiği kamuda güven sorumluluğuna, PKK unsurlarının dokunmayacağı rahatlığı içinde iken birden Cizre’de silahlı kavga izleniyor, kan dökülüyor. Beklemediği bu olay karşısında hükümet adına çözüm süreci müzakereleri yürüten Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’dan kullanıla kullanıla artık eskiyen, ucuzlayan bir açıklama geldi: “Ne zaman sonuca, çözüme yaklaşsak hep karanlık bir el devreye girdi.” Sanki var ise o karanlık eller, onları daha önceden devlet yönetiminde baş köşeye aldığınız, her türlü maddi olanak ve yasalarla donattığımız MİT’in daha önceden keşfetmesi, yakalanmasına hizmet etmesi gerekmiyor muydu? Bu nasıl devlet yönetimi ki içimizde “karanlık eller” cirit atıyor. Devlet de onların ancak eylem yapmalarından sonra var olduğunu görüyor ve örneğin Cizre olaylarının sorumlusu ilan edip işin içinden sıyrılıyor. HHH Bu nasıl bir ülke ki, Cumhurbaşkanı mı başbakan mı ne olduğuna henüz içeride dışarıda karar verilemeyen Saraylı; 14 Aralık tutuklamalarına daha yenilerinin ekleneceğini açıklıyor. Bu, haddini bilmezlik değil de nedir? Ama bir ülkenin meşru başbakanı; o koltuğa kendini oturtan Saraylı için adeta ne yaparsa yapsın helalimdir demek anlamına gelmesi olası “dünya ahret kardeşimdir” derse bu ülkede daha çoook yargıya, Eminiyet’e tepeden emirler verildiğine tanık olabiliriz. HHH Durmadan siyasal sömürü malzemesi yaptığı Cumhuriyetin geçmişine saldıran RTE de; başbakanlığı sırasında daha dosyaları açılmamış nice kanlı olayların hesabını vereceği günlerin gelmeyeceğini düşünerek Saray’ında yan gelip oturuyor. İşte biri Roboski’deki 34 vatandaşımızın öldürüldüğü olay. Başbakanlığı zamanında faillerini bildiği halde açıklamadı ama unutmasın geçmiş daima gelecektir... Bir gün gelecek, durmadan eskiye saldıran RTE’yi aynı silahlarla suçlayacaklar ve 34 canın hesabını vermek zorunda kalacak, hiç kuşkusu olmasın! HHH CHP sözcüsü Haluk Koç soruyor: “Abin yüzlerce defa yatıp kalkıp suçladığı Pensilvanya ve cemaati için, ne istedilerse verdik, dedi. Cemaat ne istedi, abin ne verdi? Sen abine sor, başbakansan cevabını al ve açıkla.” Fakat ne RTE’den ne de Cumhurbaşbakanı’nın vesayeti altındaki Başbakan AD’den yanıt var! Neden olsun? Yakında hükümet adına İngiliz Independent gazetesinin, “Kadınlar sokaklarda kahkaha atmayacak” sözleriyle dünya cinsiyetçilik liginde üçüncü ilan ettiği Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç çıkar TV’lere, gereken yanıtları nasılsa kıvırarak verir. Türkiye’nin bütün çözüm bekleyen sorunlarına çare bulmuş gibi; 5 Ocak’ta Bakanlar Kurulu’na tepedeki mi yoksa alttaki mi, kim başkanlık edecek diye bir tartışma gündemi yarattılar. Saraylı, Bakanlar Kurulu’na başkanlık etse ya da etmese ne değişir ki?.. Zaten tepeden hükümete emrediyor. Bakanlar Kurulu’na göstermelik başkanlık etse bu davranış ülke anayasal sınırlar içinde yönetiliyor diye mi algılanacak? Ancak kendilerinin inandığı bu palavrayı yutan yok. Zahmet etmesinler! HABERLER GÜNDEM MUSTAFA BALBAY n Baştarafı 1. Sayfada her an ciddi depremler yaratmaya aday olduğunu gösterdi. PKK ile HüdaPar arasında görünen çatışmalar aynı zamanda 1990’lı yılların başındaki HizbullahPKK çatışmasını da anımsatıyordu. O dönem bölgede yükselmekte olan terör eylemlerinin bir başka terör eylemiyle yok edilip edilemeyeceği kaygı verici bir politika olarak gündeme gelmişti. Birbirine benzer biçimde art arda öldürülen yöre insanları faili meçhul cinayetler dosyasının arasında kalmıştı. Yine benzer bir noktaya gelinmiş olma olasılığı kaygı verici. Bu her şeyden önce hukuk temeline dayalı bir devlet otoritesinin yerine yönlendiricisi meçhul otoritelerin devrede olduğunu gösterir ki, bu tür politikaların başıyla sonu birbirini tutmaz. Cizre’de bir kamu otoritesinin olmadığını hükümet de kabul ediyordu. Zaman zaman çözüm süreci çerçevesinde yapılan pazarlıkların merkezine, “önce kamu düzeni” uyarısı oturtuluyordu. Son olaylar 2015 seçimleri öncesinde sandığa giden yolun mayınlı olduğunu, hükümetin böyle bir düzeni baştan reddetmek yerine bunları pazarlık ve tehdit payı olarak kullandığını gösteriyor. HHH Cizre’de 3 kişinin ölümüyle sonuçlanan, bütün kenti abluka altına alan çatışmalar sürerken, Başbakan Ahmet Davutoğlu da CHP ile çatışmaktaydı. Partisinin Konya kongresinde konuşan Davutoğlu’na göre Türkiye’nin başlıca problemi ana muhalefetti. Orada da gündeme getire getire CHP’nin dikkatli bir kriz yönetimiyle kolaylıkla devre dışı bırakabileceği Şişli’yi getirebildi. Davutoğlu’nun kongreye katılan Filistin Hamas Siyasi Büro Şefi Halid Meşal ile 4.5 saat görüşmesi de önceliğini ortaya koyuyordu. Türkiye’nin Filistin’le ilişkileri elbette önemli, ancak topraklarımız içinde her an daha büyük çatışmalara evrilebilecek olaylar yaşanırken önceliğin bu olması akla şu soruyu getiriyor: Davutoğlu Filistin’den sorumlu AKP koordinatörü mü, yoksa Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanı mı? Davutoğlu’nun yanı sıra Bülent Arınç’ın, Yalçın Akdoğan’ın yaptığı açıklamalar da Cizre krizinin çözümüne değil, kullanımına yönelikti. Arınç’a göre HüdaPar olayların mağduruydu. Hükümetin tam resmi yayın organlarının bile karşılıklı çatışma olarak gösterdiği bu olayın taraflarından birini mağdur ilan etmek, en hafif anlatımla Cizre’ye kayıtsız kalmaktır. Akdoğan’ın olayları “Kandil’e nanik” olarak yorumlaması ise Aziz Nesin’lik bir acıklı güldürü. Öyle anlaşılıyor ki Akdoğan’ın başlıca kaygısı çözüm sürecinde hükümetin karşısındaki pazarlık yapısının kendi içinde çatlaması ve partisinin Güneydoğu’daki oyunun artması. HHH Hafta sonu Cizre’de bunlar yaşanırken biz de Diyarbakır, Şanlıurfa, Suruç ve Kahramanmaraş’taydık. Özellikle Suriye’den göç akınının kapısını oluşturan Suruç’ta iki yerel iktidarın olduğu dikkati çekiyordu. Meclis çatısı altındaki anlatımla AKP ile HDP’nin bölgede birbirini alt etme mücadelesi gerçek anlamda Türkiye Cumhuriyeti’ni ayakta tutan değerleri erozyona uğratıyor. Suriye’den en acıklı koşullarda Türkiye’ye gelen sığınmacıların tutulduğu kamplar bile siyasal hedefe dayalı olarak ayrılmış. Yanılmayı yürekten diliyoruz, ancak Suruç’taki bu ikili iktidar tablosu ciddi gerilimlere gebe. Cizre’den Suruç’a bu tablo karşısında İçişleri Bakanlığı’nın izlediği siyaset akla şu soruyu getiriyor: Siz iç barışın böylesine yıpranmasına seyirci kaldığınıza göre, Hiçişleri Bakanlığı mısınız, yoksa Suçişleri Bakanlığı mısınız? Özelleştirme direnişi büyüyor İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) AKP’nin, Soma B Termik Santralı’nı özelleştirme kapsamına almasının ardından, Tesİş Sendikası’nın başlattığı direniş, desteklerle büyüyor. Özelleşirme karşıtı mücadele kapsamında santral önünde geçen hafta direniş çadırı kurduklarını anımsatan Tesİş Soma Şubesi Başkanı Bedri Demiraslan, yaptıkları destek çağrılarının, her geçen gün daha fazla karşılık bulduğunu söyledi. Taşeron sistemi nedeniyle Soma’da 301 madencinin yaşamını yitirdiğini anımsatan Demiraslan, “Özelleştirmenin ülkemize verdiği zararlar bu kadar ortadayken, iktidar hâlâ bu yöntemi kurtuluş umudu olarak görüyor. Bu santralın satılması, hâlâ yaralarını sarmaya çalışan ilçemize yönelik yeni bir darbedir. Soma’da bu kadar acı, bu kadar işsiz varken, Soma’yı Soma yapan termik santralı satmak istiyorlar. Bu özelleştirmeyi yaparsanız, ilçemizdeki sorunları halletmiş mi olacaksınız?” dedi. Maden faciasından bu yana AKP iktidarına ilettikleri görüşlerin hiçbirinin dikkate alınmadığını da vurgulayan Demiraslan, “Ülkemize yıllardır kamu eliyle ciddi katma değer yaratan santralımızı satamazsınız. Bir gün bu millet size hesabını sorar. O günler çok yakın” diye konuştu. Erdoğan, Bakanlar Kurulu’nu toplamasının rahatsızlık yaratmamasını istedi Kabine 19 Ocak’ta Saray’da toplanıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Bakanlar Kurulu’nu 19 Ocak’ta Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda toplayacağını açıkladı. Erdoğan, dün Türkİş’i ziyaretinin ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. “Yeni yılda Bakanlar Kurulu’nu toplayabileceğinizi ifade etmiştiniz. Binali Yıldırım, bir tarih verdi. Sonrasında Başbakan Ahmet Davutoğlu ‘5 Ocak’ta böyle bir toplantı olmayacak’ dedi. Son olarak Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın bazı ifadeleri oldu. Tüm bunları nasıl değerlendirirsiniz? İlk Bakanlar Kurulu başkanlığınız ne zaman olacak” sorusuna Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasanın çizmiş olduğu çerçeveler içerisinde yönetilen bir cumhuriyet olduğunu, rastgele u Anayasal yetkilerini sonuna kadar kullanacağını yineleyen Erdoğan, “Gayet güzel bir çalışma olacağı inancındayım” dedi. bir kasaba devleti olmadığı karşılığını verdi. Erdoğan, halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı olarak, seçimler öncesinde “Anayasanın vermiş olduğu yetkiler ne ise bu yetkileri sonuna kadar kullanırım” ifadesini sıkça kullandığını belirterek, “Bir cumhurbaşkanı ola Arınç: Başbakan ile Cumhurbaşkanı birlikte karar aldı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmesi ile ilgili olarak “Bakanlar Kurulu’nun toplantısını uygun buluyoruz. İlk defa halk tarafından seçilen bir Cumhurbaşkanı olarak bu yetkilerini kullanması taktir edilecek bir davranış şeklidir” dedi. Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından Bakanlar Kurulu’na Cumhurbaşkanı’nın 19 ocakta başkanlık edeceğine ilişkin açıklamasına ilişkin konuştu. Arınç şunları kaydetti: “19 Ocakta Cumhurbaşkanılığı başkanlığında Bakanlar Kurulumuz toplanacak. Bu toplantı yapılabilir. Anayasal bir görev olarak bunu yüklemektedir. Anayasa’nın bu hükmünce Cumhurbaşkanımızın başkanlığında Bakanlar Kurulu’nun toplantısını uygun buluyoruz. İlk defa halk tarafından seçilen bir Cumhurbaşkanı olarak bu yetkilerini kullanması taktir edilecek bir davranış şeklidir. Başbakanla Cumhurbaşkanı toplantı gününü birlikte kararlaştırmıştır. Şüphesiz bu Cumhurbaşkanımızın hakkıdır. Başbakanımız ve kendilerinden başka açıklayacak ve yorumlayacak bir başka kişinin de olmas doğru değildir.” rak, Bakanlar Kurulu’na anayasanın hükmü ‘Başkanlık eder, gerekli görüldüğü hallerde toplar’, bu hükümdür. Ve Sayın Başbakan’la da bu konuyu görüştük. Binali Bey’in böyle bir tarih verip vermediği konusunda, kendisi ‘Ben böyle bir tarih vermedim’ diyor; ama biz Sayın Başbakan’la da konuyu görüşerek ayın 19’unda ben Bakanlar Kurulu’nu Beştepe’de (Cumhurbaşkanlığı Sarayı) toplayacağım. Ve orada, Bakanlar Kurulu toplantısına başkanlık edeceğim” dedi. Bunun dışındaki konularda da Cumhurbaşkanı üzerinde kimsenin vesayet kurmaya kalkmamasını isteyen Erdoğan, cumhurbaşkanının bu devletin başı olduğunu ve yetkisini kullanacağını bildirdi. “Bu tür bir araya gelişimiz kimseyi rahatsız etmesin” diyen Erdoğan, “Hükümetle, Beştepe’nin veya Cumhurbaşkanının kopuk olması, bize farklı bakışlar sergileyenleri sevindirebilir. Biz onları sevindirmeye pek niyetli değiliz. Gayet güzel bir çalışma olacağı inancındayım” dedi. rdoğan’ın dediğini ilk Özal yaptı Erdoğan’ın sözünü ettiği şekilde çalışan yakın dönemdeki tek örnek 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal oldu. Özal, Yıldırım Akbulut’un başbakanlığını yaptığı, ANAP ve Süleyman Demirel’in başbakanlığı üstlendiği DYPSHP koalisyon hükümetleri döneminde cumhurbaşkanlığı yaptı. Özal, 1. Körfez Savaşı arifesinde Bakanlar Kurulu’nu topladı. Özal, hükümeti 1992’de Diyarbakır’da Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki PKK saldırılarının artması ve “Şırnak olayı” olarak anılan 36 saatlik çatışmalarının ardından olağanüstü olarak MGK ve Bakanlar Kurulu’nu topladı. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ise sadece bir kez Bakanlar Kurulu’na başkanlık etti. Demirel, görev süresinin dolmasına kısa süre kala, dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in daveti üzerine Bakanlar Kurulu’na bir anlamda “sembolik” olarak başkanlık etti. Yaklaşık 35 dakika Kurul’da kalan Demirel, daha sonra Ecevit’e veda edip ayrıldı. 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ise Bakanlar Kurulu’nu hiç toplamadılar. E Hakan Aygün’e Ergenekon’un ‘medya yapılanması’ suçlaması KAYHAN AYHAN Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Hakan Aygün, “Ergenekon’un Medya Yapılanmasını Oluşturmak” suçlamasıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na “şüpheli” sıfatıyla ifade verdi. Hakan Aygün dün sabah İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na giderek yaklaşık yarım saat ifade verdi. Savcıya verdiği ifadede “söz konusu yapı”yla bir ilişkisinin olmadığını belirten Aygün, “Zaten sanırım savcının havası da o yönde. Daha sonra ayrıntılı olarak yazılı ifade vereceğimi söyledim. “Sonuçlandırmak için açılmış bir takibat, soruşturma var. Ama bu cemaat AKP ilişkileri felan sarsaklayınca ya da bunlar birbirine düşünce Ergenekon davası gibi davalar sulanınca bundan vazgeçmişler ama açık bir dosya olduğu için bunu kapatmaya çalışıyorlar. Kapattıktan sonra da cemaatle ilgili dosyalar birleştirilecek. Bütün bunların kumpas olduğu, cemaatin kumpaslarına örnek olarak da tam tersi bizi soruşturan savcı ve polisleri sorgulanacak. Ben henüz kimseden şikayetçi olma yoluna gitmedim” diye konuştu. Aygün’ün ifade verdiği dosyada, 75 kişinin daha suçlandığı öğrenildi. n İstanbul Haber Servisi Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl Başkanı Murat Karayalçın, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun kendisi hakkında söylediği “Şişli, Kadıköy, Beşiktaş’taki vatandaşlara sesleniyorum. İstanbul’da il başkanı mı yoktu da Ankara belediye başkanını İstanbul’a il başkanı yaptılar” sözlerine twitter üzerinden yanıt verdi. Karayalçın, “Ben İstanbul’a sayın Başbakan’ın partisinin yarattığı sorunları çözmeye, İstanbul’da halkımızla birlikte destan yazmaya geldim. Korkmasınlar” dedi. Murat Karayalçın’dan Davutoğlu’na: Korkmasınlar Sarayın camisi ‘çakma’ SERTAÇ EŞ TOKİ, Cumhurbaşkanlığı yerleşkesini ‘mimari şaheser’ olarak nitelemişti ACI KAYBIMIZ Ayten Doğanay’ın değerli eşi, Burcu Doğanay’ın kıymetli babası, DİSK Sosyal İş Sendikası Eski Genel Sekreteri 1 işçi yaşamını yitirdi nKAHRAMANMARAŞ / KARAMAN (Cumhuriyet) Elbistan’da bulunan A Termik Santrali’nde görev yapan iki işçi çalıştıkları yere giderken yürüme yolunda kafalarına havalandırma amaçlı kullanılan 12 metrelik boru hattı düştü. Ağır yaralanan işçilerden Ömer Şahan (35) hastaneye kaldırılırken yolda hayatını kaybetti. Diğer işçi Ali Sarı (47) ise ağır yaralandı. Öte yandan Karamanın Ermenek ilçesinde, bir maden ocağında tahkimat çalışması yapan işçilerden Abdurrahman Doğan’ın (37) üzerine tavandan taş düştü. Yaralanan Doğan, ambulansla Ermenek Devlet Hastanesine kaldırıldı. İş müfettişleri tarafından üretimin durdurulması yönünde karar verilen maden ocağında eksiklerin giderilmesi için çalışma yapıldığı öğrenildi. ANKARA Devasa yerleşkesinde bir kısmının inşaatı halen süren ve ana yüklencisi TOKİ’nin “mimari harika” olarak nitelediği Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na ilişkin yeni bilgiler açığa çıktı. Mimar Şefik Birkiye ve Selim Dalaman’ın çizimlerini yaptığı sarayın camisinin “çakma olduğu” gerekçesiyle reddedildiği ve yerine yeni projenin yapıldığı öğrenildi. İki minareli 5 bin kişi kapasiteli caminin yeni planıyla inşaatına başlandığı kaydedildi. Maliyeti ve lüks özellikleriyle kamuoyunda çokça tartışılan ve “KaçAk Saray” olarak nitelendirilen Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın yerleşkesine yapılacak camiye ikinci proje hazırlandı. İki minareli ve 5 bin kişi kapasiteli caminin ilk projesini sarayın da mimarı olan Şefik Birkiye ve Selim Dalaman’ın çizdiği bildirildi. Ancak ilk projenin Osmanlı ve Selçuklu mimarisi özelliklerini taşıması düşünülürken ortaya çıkan kolajın beğenilmediği ve “eklektik” bulunduğu dile getirildi. Beğenilmeyen projenin Kültür Varlıkları’nı Koruma Kurulu’nda da aynı eleştirilere hedef olduğu, yeniden proje yapılmasının istendiği bildirildi. Kurul üyelerinin tamamının, ilk projeyi “kötü bir kolaj” olarak nitelemesi üzerine yeni proje yapıldı. Yeni proje hem TOKİ tarafından hem de Kültür Varlıklarını Ko ruma Kurulu’nca uygun bulundu. İkinci planın oylamasında projeye yalnızca Yenimahalle Belediyesi temsilcisi Betül Uyar’ın muhalif oy kullandığı dile getirildi. Uygun görülen ikinci projenin ardından caminin inşaatına başlandı. Sarayı inşa eden Rönesans Holding’in sahibi Erman Ilıcak da, daha önce, yapının örnek olduğunu belirterek Anıtkabir’e benzetmiş, kendileri için onur kaynağı olduğunu söylemişti. HASAN BEDRİ DOĞANAY 29 Aralık 2014 tarihinde Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 30 Aralık 2014 Salı günü (bugün) Modern Mehmet Çavuş Kozyatağı Camii’nde kılınacak öğle namazını müteakip Aile kabristanına defnedilecektir. AİLESİ C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle