02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 ARALIK 2014 SALI [email protected] 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Türkiye’de Toplumsal İletişimin Çöküşü Dr. Ali Haydar Fırat İletişim Bilimci Bugünün Türkiye’sinde izlenen siyasetlerin ve yaşanan krizlerin yarattığı temel sonuçlardan biri toplumsal iletişimin çökmesidir. Bunun neden kaynaklandığını anlamak için iletişime ilişkin iki paradigmayı anlamak ve o çerçevede çözümleme yapmak gerekmektedir. Ana akım iletişim paradigması bireyin içinde bulunduğu toplumsal, sınıfsal, siyasal, ideolojik ve kültürel koşul, durum ve özellikleri dikkate almadan ve buradaki eşitsizliklerin yarattığı tahakkümü görmeden iletişimi GöndericiMesajKanalAlıcı çizgiselliğinde ele alır. Eleştirel teori ise Marksizm ve onun farklı yorumlarının/türlerinin ideoloji, kültür ve hegemonya kavramları ekseninde iletişim üzerine yaptığı çözümleme, bizlerin yeni bir iletişim okuması yapmamıza imkân sunmaktadır. Buradan hareketle; iletişim çizgisel bir süreç değil; bireyin ya da toplumun içinde bulunduğu koşulların, egemenlik ilişkilerinin yarattığı bir etkileşim ve de var olan ilişki ve süreçlerin yeniden üretilmesiyle gerçekleşen bir süreçtir. Buradan hareketle ülke ve toplumlarda eşitsizlikler, baskılar, olumsuzluklar ne denli fazla ise sağlıklı iletişimin (kastedilen eşit iletişimdir) kurulması o denli zordur. Çünkü bütün bu eşitsizlikleri, baskıları yaratanlar hem kişiler arası iletişimde hem de toplumsal iletişimde sınırlayıcı bir çerçeve sunar ve o çerçevede bir iletişime izin verir. rilmiyor. Bireyler arası iletişimde korku egemen hale geldi. Kitle iletişim araçlarına AKP’nin müdahalesi darbe dönemlerinden daha ağır bir hal almıştır. AKP’nin toplumsal alanda sınıfsal, dinsel, etnik, mezhepsel, cinsel, siyasal ve ideolojik ayrıştırmaları, kutuplaştırmaları, ötekileştirmeleri bireylerin, grupların ve de toplumun bir bütün olarak sağlıklı bir iletişim kurmasına engel olmakta ve çok ciddi bir yarılma yaşanmaktadır. AKP’nin çoğunlukçuluğu esas alarak yaptığı dayatma, bu toplumun birlikte yaşama iradesine ket vurmaktadır. Bir toplum ancak sağlıklı koşullar ve sağlıklı bir ortamda sağlıklı iletişim kurabilir. Sağlıklı iletişim kurmak demek; korkmadan fikrini söylemek, örgütlenmek, tartışmak, müzakere etmek ve ortak aklı bulmaktır. Komşusuyla konuşan esnaf, telefonda eşiyle konuşan yurttaş, haber yapan gazeteci, ders anlatan öğretmen; yani bütün mikro alanlardaki iletişim iktidar baskısı ve tahakkümü ile sınırlandırılmışsa orada sağlıklı bir iletişimin ve etkileşimin olması mümkün değildir. Türkiye her alanda olduğu gibi iletişim alanında da bir toplumsal çöküşü yaşamaktadır ve bu durum birlikte yaşama iradesine çok büyük bir darbe vurmaktadır. Hem de darbe dönemlerini aratırcasına... Katmerli Bir Karabasan! Geçen haftayı çok kötü bir soğuk algınlığı ile boğuşarak geçirdim... “Soğuk algınlığı” deyip geçmeyin, tam bir karabasan: Sık sık gelen ve karın kaslarınızı bile ağrıtan şiddetli bir öksürük nöbeti... Dayak yemiş gibi ağrıyan bütün bedeniniz... En önemlisi, nefes darlığı... Ve hepsinin üstüne üstlük, zihin bulanıklığı... Bu yüzden hiç aksatmamaya çalıştığım gazete yazılarımı bile yazamadım. Dilerim okurlarım beni bağışlar! HHH İnsan hasta olunca, başka hiçbir şeyle ilgilenemezmiş gibi geliyor: İnsanın canından daha önemli ne var ki, başka şeyleri dert edinsin! Ama bu hastalık sırasında fark ettim ki, insan “canıyla uğraşırken” bile, bazı olaylar sağlık sorunlarının dahi önüne geçecek kadar üzebiliyor insanı. HHH Aldığım ilaçların etkisiyle biraz gözümü açabildiğimde haberlere bir bakmak istedim... Ve bir kez daha çarpıldım: 16 yaşında bir öğrenci evladımız, Erdoğan’a hakaretten tutuklanmış! Bireysel karabasanımın üstüne birdenbire bir de bu toplumsal karabasan bindi ve perişan oldum. HHH Sanıyorum öğrencilere ve gençlere karşı olan koruyucu sevgim ve saygım, bir nevi mesleki sapma: Akademisyen olduğum, bütün yaşamım boyunca öğretmenlik yaptığım için, öğrencilerimi eğitmek, onlara gerçeği, doğruyu, iyiyi, güzeli öğretmek benim için mukaddes bir görev. Onları, öğretmenlere emanet edilen, eğitimleri bize büyük sorumluluklar yükleyen, geleceğin filizleri olarak görüyorum... Bizler eğitmemiz gereken öğrencileri ihbar eden, suçlayan, cezalandıran eğitimciler olamayız; olmamalıyız... Öğrencide bir sorun varsa önce kendimize bakmalıyız; bizden, eğitimcilerden kaynaklanan bir nedeni var mı diye! Bu öğrencinin tutuklanması, sadece demokrasinin ve hukukun rafa kalktığını değil, gençlere olan sevgimizi, geleceğimizi de çöpe attığımızı gösteriyor... HHH Benim bireysel karabasanım yakında bitecek... Ama asıl önemli olan, eğitilmeleri için bize emanet edilen gençlerimizin harcanması... Çocuklarını, gençlerini sevmeyen, korumayan, onları düşman gören bir toplum nasıl yaşar! AKP döneminde Türkiye’de iletişim(sizlik) Türkiye, darbe dönemlerinde gördüğü baskı, tahakküm, dayatma ve sınırlamaları AKP döneminde çok daha yoğun bir biçimde yaşadı, yaşıyor. AKP iktidarında ne kişisel iletişimde ne toplumsal iletişimde hiçbir özgürlüğe izin ve C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle