02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 ARALIK 2014 SALI 4 HABERLER Hükümetin hedefindeki Kılıç, emekli olacağı 13 Mart’tan sonra konuşacağını söyledi AKP ve Maneviyat 2015 birçok gelişmeye gebe. Bunlardan biri de AKP’nin hakkında yolsuzluk iddiası olan dört bakan konusunda alacağı tavır. Bu tavır, komisyon, bilmediniz dosyaların intikal etmesinden sonra Genel Kurul’un vereceği karar ile belli olacak. Son zamanlarda ibre, maneviyatçı yanı ağır basan, AKP’nin bu yolsuzlukların üstünü örtmenin altından kalkamayacağı yönüne doğru eğiliyor. Bu kanaat hemen görüldüğü gibi, AKP’nin maneviyatçı yanının ağır bastığı gibi çok kuşku götürür bir varsayıma dayanıyor. Bu noktada değerli iktisatçı ve gazeteci yazar Ege Cansen ile yapılmış bir söyleşiden söz etmek istiyorum. Ege Cansen 28 Aralık günkü Sözcü’nün 9. sayfasında yayımlanan söyleşinin bir yerinde aynen şunları söylüyor: “...Geçenlerde bir toplantıda birisi ‘AKP maneviyatçı’ diye bir laf etti. Ben de bunun üzerine dedim ki, ‘En maddiyatçı parti AKP. Onların maneviyatla ilgisi var?’...” HHH Ege Cansen şöyle devam ediyor: “Bu konuşmalardan hareketle ben bugün maddiyat ve maneviyatı irdelemek istiyorum. Çünkü şu anda toplumda şöyle bir parselleme var: Laikler maddiyatçı, dindarlar maneviyatçı. Aslında gerçek tam tersi. Laikler kadar maneviyata önem veren insanlar yoktur. Bugün kendini dindar diye tanımlayan, aslında dinci olan kesim kadar da mal peşinde koşan yoktur. AKP de dincilerin ya da sözde dindarların siyasi örgütüdür. Netice itibarıyla yeryüzü nimetlerini kendilerine mal ettikleri maneviyatçılığın arkasına geçip sonuna kadar kullanan bu kesime maneviyatçı demek son derecede yanıltıcıdır. Üstelik de onları maneviyatçı kabul etmek, laik kesimin hayat tarzını haksız yere küçümsemek demektir. Ya da başka deyişle, dinciler maneviyatçı iseler, o zaman laikler de maddiyatçı mıdır? Bunun tam tersini iddia ediyorum. Üstelik somut örneklerle değerlendirmemi ortaya koyuyorum... Son Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı bir yana koyup, AKP iktidarına bakarsak, AKP iktidar döneminde iki Cumhurbaşkanı gördü. Birisi Ahmet Necdet Sezer, diğeri Abdullah Gül. Bu ikisini karşılaştırarak kim maddiyatçı kim maneviyatçı net olarak görebiliriz.” Gerçekten de, görevlerini ifa sırasında ve akabinde yaşadıkları hayatlar, Sezer ile Gül’den hangisinin mal ve debdebe düşkünü olduğunu ortaya koyduğuna göre, daha fazla açıklamaya gerek yok sanırım. HHH AKP’nin İslami değerlerle kapitalizmi bütünleştirme çabası, söylemi dinsel, ibadetin şekli zorunlulukları dışındaki eylemi maddeci örneği Türkiye’nin yaşamına egemen kılmıştır. Bunun özü sömürü mekanizması üzerine otursa da, üretimi temel alan klasik kapitalizm ile de bir ilgisi yoktur. 19 Aralık günü bu sütunda yayımlanan “Yağma Rüşveti Meşru Kılar” başlıklı yazıda da belirtildiği gibi, talan yağma avanta üçgeni üzerine bina edilmiş olan sistem rüşvet yolsuzluk hırsızlık sacayağına karşı duyarlılığı da yok eder. Talan yağma avanta düzeninin bu sonucu sağlamaya yönelik kurumları da vardır. Yağmadan pay vermeyi, avantadan kırıntı atmayı öngören “talan sosyal adaleti” bunların en başta gelenidir. Rüşvet, hırsızlık, yolsuzluk karşısındaki duyarlılık, ancak üretime dayalı ekonomik düzenlerin egemen olduğu ülkelerde gelişir. İşte dincilik ile mal hırsının atbaşı gittiği düzeni doğuran AKP felsefesinin maneviyatçı olması bu nedenle mümkün değildir. AKP’nin maneviyatçı olduğu gibi gerçekle hiç bağdaşmayan varsayım, bu mekanizmanın temel işleyişini kavrayamamış olmaktan kaynaklanır. Talan yağma avanta düzeninde, topluluklara, yalnızca yolsuzlukları göstermek değil, aynı zamanda sistemi hakça bölüşüme yönelik üretim tabanlı temele nasıl oturtacağını da anlatıp, ikna etmek gerekir. Biliyorum bu da söylemesi kolay, yapması zor bir iştir. ‘Günah keçisi ilan ettiler’ ERDEM GÜL ANKARA 17 Aralık sonrası yargıya yönelik düzenlemelerin iptaliyle YouTube ve Twitter kararları nedeniyle hükümetin boy hedefi haline gelen Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, “günah keçisi ilan edildiğini”, “Büyük bir baskı altında görev yaptığını” belirterek, emekli olacağı 13 Mart’tan sonra köşesine çekilmeyip konuşacağının mesajını verdi. Yargıda “vesayeti bitirmek adına daha vahim vesayet oluşturulduğunu” belirten Kılıç, Yargıtay ve Danıştay’da kurulan yeni dairelerle üye sayısının artırılmasını da “Böyle otobüslerle, kamyonlarla taşır gibi üye doldurarak yargının sorunları çözülemez” diye eleştirdi. Haşim Kılıç, 17 Aralık sonrası hükümetin tartışılan yasal düzenlemelerinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesiyle hükümet çevrelerince en çok eleştirilen isim haline geldi. Kılıç, hükümetten gelen suçlamalar karşısındaki sessizliğini önceki gün katıldığı bir toplantıda bozdu. Ankara’da eski siyasetçilerin de aralarında bulunduğu bir düşünce topluluğunun basına kapalı toplantısında konuşan Kılıç, 13 Mart’taki emekliliği sonrasına ilişkin mesajlar verdi ve hükümetin yargıya ilişkin düzenlemelerini sert bir dille eleştirdi. sayeti bitirmek adına hareket edildiği söyleniyor. Ancak öncekinden daha vahim bir vesayet sistemi oluşturuluyor. Çünkü bunların pek çoğu hukuki olmayan düzenlemeler. Yargının durumu iç açıcı değil. Yargı büyük bir sıkıntı içinde” değerlendirmelerini yaptı. Kılıç, hükümetin Yargıtay ve Danıştay’da da kendisine yakın yönetimler oluşturmak amacıyla yeni daireler kurarak üye sayısını artırmasını da ilginç örneklerle eleştirdi. Kılıç, “Yargının sorununu yargı organlarının üye sayılarını artırarak çözemezsiniz. Yargıtay’a, Danıştay’a otobüslerle, kamyonlarla adam taşır gibi üye yaparak yargının sorunları çözülmez. Amerika’da Yargıtay 9 üyeden oluşuyor. Bizde ise Yargıtay 526 kişi” dedi. Kılıç, Anayasa Mahkemesi’nin özellikle hükümetin YouTube ve Twitter’ı kapatan kararlarını kaldırması sonrasında hükümet çevrelerinin hedefi haline geldiğini söyledi. “Beni günah keçisi yaptılar” diyen Kılıç, Youtube ve Twitter kararları için şunları söyledi: “Oysa bu kararlar (YouTube ve Twitter) mahkememizce oybirliğiyle alınan ender kararların başında geliyor. Hükümetin Youtube ve Twitter kapatma kararına karşı Danıştay’ın üç tane yürütmeyi durdurma kararı var. Tam 8 gün bekledik, bu yürütmeyi durdurma kararını uygulamaları için. Ancak bu kararları uygulamadılar. Yürütmeyi durdurma kararları uygulanmayınca mahkememiz de oybirliğiyle kapatma kararlarını kaldırdı.” Haşim Kılıç, kendisini ve mahkemeyi hedef alan ve ağırlıkla iktidardan gelen eleştiri ve suçlamalara karşı görevdeki bir Anayasa Mahkemesi başkanı sıfatıyla konuşmasının uygun olmadığını söyledi. 13 Mart’ta emekli olacağını vurgulayan Kılıç, bu tarihten sonra özgür olarak konuşacağını söyledi. Kılıç, emekliliğinin ardından sessiz sedasız köşesine çekilmek yerine, özellikle kendisine yönelik eleştirilere yanıt vereceğinin ve yargıya yönelik siyasi bulduğu düzenlemeler konusunda görüşlerini açıklayacağının mesajını verdi. l Yargıtay’da 4 yıllık ‘iktidar’ el değiştirdi ‘Otobüsle adam taşır gibi’ Cemaat gitti, YBP geldi ALİCAN ULUDAĞ ANKARA – Yargıtay’da yargı paketi uyarınca tüm daireler arasında yeni işbölümü yapacak olan Birinci Başkanlık Kurulu seçimleri hükümetin lehine sonuçlandı. Sosyal demokrat ve milliyetçi isimlerin desteğini alan Yargıda Birlik Platformu’nun (YBP) tek listeyle girdiği seçimler sonucunda 12 kişilik Başkanlık Kurulu üyeleri belirlendi. 12 kişilik kurul, daireler arasında yeni işbölümü yapacak ve üyelerin görev yerlerini de değiştirecek. Bu yolla özellikle tazminat, ihale ve örgütlü suçlara bakan dairelerde söz sahibi olmak istiyor. En son Hanefi Avcı hakkında Devrimci Karargâh davasında verilen cezayı onayan ve önümüzdeki aylarda Ergenekon davasının temyiz incelemesini de yapacak olan Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin yeniden dizayn edilmesi bekleniyor. Seçimler, Yargıtay’da cemaat etkisinin tamamen silindiğini de ortaya koydu. HSYK’nin 144 yeni üye atamasının ardından üye sayısı 515’e çıkan Yargıtay’da dün Birinci Başkanlık Kurulu için seçim yapıldı. YBP’nin çıkardığı tek liste ile gidilen seçime 488 üye katıldı. Cemaat ise kendi adaylarını çıkarmadı. Yapılan seçim sonucunda, 12 asıl, 8 yedek üyeler belirlendi. Birinci Başkanlık Kurulu asıl üyeleri şu isimlerden oluştu: 23. Hukuk Dairesi Başkanı Hamit Dizdar (413 oy), 3. Hukuk Dairesi Başkanı Ayşe Özçelik (426 oy), 12. Hukuk Dairesi Başkanı Erol Uzuner (409 oy), 13. Hukuk Dairesi Üyesi Ali Selman Erkuş (392 oy), 11. Hukuk Dairesi Üyesi Refik Cemal Hanedan (317 oy), 10. Hukuk Dairesi Üyesi Halil Özdemir (299 oy), 18. Ceza Dairesi Başkanı Hamdi Yaver Aktan (299 oy), 21. Ceza Dairesi Hüseyin Boyrazoğlu (426 oy), 17. Ceza Dairesi Başkanı Abdulhalik Yıldız (303 oy), 12. Ceza Dairesi Üyesi Ahmet Er (386 oy), 3. Ceza Dairesi Üyesi Methiye Şebnem Günaydın (413 oy), 1. Ceza Dairesi Üyesi Dilaver Kahveci (406 oy). Şimdi olağanüstü toplanacak yeni Divan, daireler arasındaki işbölümünü yeniden belirleyecek. 17. Daire’nin başına Kaya geldi Kamuoyunda yeni yargı paketi olarak bilinen kanunun yürürlüğe girmesinin ardından kurulan iki daire için yapılan seçim de tamamlandı. Danıştay’da yeni kurulan 17. Daire’nin başkanlığına, eski Danıştay Genel Sekreteri Enver Kaya seçildi. Kaya, 24 Şubat 2011’de Danıştay üyeliğine seçildi, 11 Eylül 2013 tarihi itibarıyla da Danıştay Genel Sekreteri olarak görevlendirilmişti. Kaya’nın yerine, Danıştay Genel Sekreterliği’ne, Danıştay üyesi İsmail Hakkı Sayın görevlendirildi. ahim vesayet Edinilen bilgilere göre Kılıç, hükümetin yargının bütününe yönelik adımlarını eleştirirken “2010’dan sonra yargıda vesayet sistemi oluşturuldu. Şimdi yargıya yönelik düzenlemelerde bu ve V ‘Ben de konuşacağım’ 12 asıl, 8 yedek seçildi Kritik toplantı bugün HSYK 17 Aralık savcılarını görüşecek ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 2. Dairesi’nin, 1725 Aralık savcıları ile ilgili ihraç talepli soruşturma dosyasını bugün gündemine alarak, karara bağlayacağı öğrenildi. Dairenin, dört savcıyı açığa alması bekleniyor. Bakan çocukları ile Rıza Sarraf’ın gözaltına alındığı, dört bakanın istifasına neden olan 17 ve 25 Aralık soruşturmasını yürüten Zekeriya Öz, Celal Kara, Muammer Akkaş ve Mehmet Yüzgeç hakkında başlatılan disiplin soruşturması ile ilgili bugün HSYK’de kritik bir toplantı yapılacak. HSYK başmüfettişi Ömer Kara, dört savcı ile ilgili “kusurlu, uygunsuz hareket ve ilişkileriyle mesleğin şeref ve nüfuzuna ve saygınlığına zarar verdikleri” iddiasıyla rapor hazırlamış, meslekten ihraç talebiyle soruşturma izni istemişti. HSYK 3. Dairesi de soruşturma izni vererek, dosyayı 2. Daire’ye göndermişti. 3. Daire, yazısında dört savcının açığa alınmasını da istemişti. 4 savcı ile ilgili raporda farklı suçlamalar yer alıyor. Bolu’ya düz savcı olarak gönderilen Zekeriya Öz, işadamı Ali Ağaoğlu’nun parasıyla Dubai’de tatil yapmak, Twitter’da siyasi içerikli mesajlar paylaşmak, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a hakaret etmekle suçlanıyor. Savcı Celal Kara’nın, 17 Aralık’ta gözaltına alınanlara savunma hakkı vermediği, Mehmet Yüzgeç’in ise somut bilgi ve belge olmadan gözaltı işlemi uyguladığı, mal varlıklarına el koyduğu öne sürülüyor. 25 Aralık’ı yürüten savcı Muammer Akkaş için yöneltilen suçlamalardan biri adliye önünde basın açıklaması dağıtmak. Mehmet Yılmaz başkanlığındaki HSYK 2. Daire’nin bugün yapacağı toplantıda 4 savcıyla ilgili bir karar çıkması bekleniyor. Dairenin, soruşturmanın selameti için savcıları açığa alması yüksek ihtimal. Enerji ve çalışma bakanlıkları geçer not alamadı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kamu Denetçiliği Kurumu “Soma Maden Kazasından Hareketle Kömür Madenciliğinde İş Sağlığı ve Güvenliği” konulu raporunu tamamladı. Meclis’e sunulacak raporda, arama ruhsatlarının verilmesinden, madenlerin kapatılmasına kadar tüm süreci ve iş güvenliğini sıkı bir kontrol mekanizması altına alacak idari yapıya ihtiyaç duyulduğu vurgulandı. Soma ve Ermenek’te incelemelerde bulunan 10 uzmandan oluşan komisyon, raporu düzenlemek için, sorunun tüm taraflarıyla bir araya geldi. Uzmanlar; kamu kurumları, sendikalar, işveren temsilcileri, maden işçileri ve kazada yaşamını yitiren işçilerin yakınlarıyla yüz yüze görüştü. Kamu Denetçiliği Kurumu tarafından düzenlenen ilk rapor olma özelliğini taşıyan raporda, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı değerlendirildi. Raporda, “Yeraltı kömür madenciliğinin özel yapısından dolayı arama ruhsatlarının verilmesinden, işletme ve üretim safhasına ve madenlerin kapatılmasına kadar tüm süreci iş sağlığı ve güvenliği perspektifi ile düzenleyecek ve denetleyecek yetkin, güçlü bir idari yapıya ihtiyaç olduğudur. Mevcut idari yapının bunu icra edecek yeterlilikte olmadığı anlaşılmıştır” denildi. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle