06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 ARALIK 2014 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER 9 PKK gençlik yapılanması ile HüdaPar’lılar arasında çatışma çıktı: Üç kişi öldü Cizre’de kanlı oyun MAHMUT ORAL CİZRE Hizbullah’a yakın HüdaPar ile PKK’nin Gençlik yapılanması Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi arasında Şırnak’ın Cizre ilçesinde aylardır süren gerilim önceki gece çatışmaya dönüştü. 3 kişinin öldüğü, en az 3 kişinin yaralandığı olaylar, sokak çatışmasına dönerken kazılan hendekler nedeniyle polis bazı mahallere giremedi. Hüda Par ve DBP, olayı “sürece yönelik provokasyon” olarak nitelendirirken, olaylarla ilgili birbirini suçladı. Her iki kesimin sağduyu çağrılarının ardından olaylar dün akşam saatlerinde son buldu. Hizbullah ve PKK arasındaki 90’larda yaşanan çatışmalı süreç 2000’lerin başında yerini örtülü ateşkese bırakırken, iki örgütün sempatizanları IŞİD’nin Suriye’nin kuzeyinde PYD’nin kontrolündeki Kobani kantonuna saldırıları sonrası yeniden karşı karşıya geldi. Ekim ayı başında HDP’nin çağrısıyla Kobani’ye destek eylemlerinde PKK sempatizanlarıyla, Hizbullah sempatizanlarının legal siyaset yaptığı HüdaPar’ın üyeleri arasında yaşanan çatışmalarda onlarca kişi öldü. O tarihten bu yana gerilimin sürdüğü Şırnak’ın Cizre ilçesinde birçok kez çatışmanın eşiğine gelen PKK ve Hizbbullah sempatizanları arasında önceki gece kan döküldü. Olayların, PKK’nin çatı gençlik yapılanması Komalen Ciwan’ın (Gençlik Topluluğu) 2124 Aralık’ta Kandil’de yaptığı toplantıda “şiddet eylemlerini” reddeden sert açıklamasının hemen ardından başlaması ise dikkat çekti. Peki Cizre’de “sokak savaşı”na dönen, yürekleri ağza getiren çatışma nasıl başladı? İddiya göre PKK’nin gençlik yapılanması Yurtsever Demokratik Gençlik Hareketi (YGDH) üyelerinin Cizre’nin Nur Mahallesi’nde kurdukları nöbet çadırına önceki gece saat 03.00 sıralarında yaklaşan, kimliği belirlenemeyen iki kişi ile YDGH’liler arasında silahlı çatışma çıktı. İki kişinin açtığı ateşle 19 yaşındaki Yasin Özer yaşamını yitirdi. Taraftarların da olaya katılmasıyla olaylar uzun namlulu silahlarla çatışmaya döndü. YDGH üyeleri ile Hizbullah’a yakın gruplar arasında çıkan olaylar gece boyu sürerken, HüdaPar üyelerine ait bazı evlerin ateşe verildiği belirtildi. İlçenin her yerinden dün gün boyu silah sesleri duyulurken, Nur Mahallesi’nde HüdaPar Cizre ilçe yöneticilerinden Aziz DBP yöneticileri Diyarbakır’da basın toplantısı yaparak HüdaPar ve çevresini Kürtler arası bir çatışma yaratmaya çalışmakla suçladı. (Fotoğraf: DHA) İki Kelepçe, İki Dilekçe 30 yıl önceydi: 1984 yılı. Mayıs ayı… Prof. Hüsnü Göksel, Prof. Bahri Savcı, Aziz Nesin, Esin Afşar, Bilgesu Erenus ve Prof. Fehmi Yavuz, Çankaya’ya çıkıp Cumhurbaşkanı’na iletilmek üzere bir dilekçe bıraktı. “Aydınlar Dilekçesi”nin altında, 1260 imza vardı. 12 Eylül karanlığından korkmayan, aydınlığı arayan bir grup cesur insanın 6 sayfalık dilekçesi şu cümleyle başlıyordu: “Türkiye, en ağır bunalımlarından birini yaşamaktadır.” Ve özetle deniliyordu ki: “Biz aşağıda imzası bulunanlar; Olağanüstü yargıya başvurmayan bir hukuk devleti istiyoruz. Kimsenin siyasi görüşünden veya dinsel inancından ötürü kınanmadığı bir ülke istiyoruz. Çoğunluk iradesi bahane edilerek temel hakların yok edilmemesini istiyoruz. Basına özgürlük, TRT’ye özerklik istiyoruz. Eksiksiz insan hakkı, güçlü demokrasi, çağdaş eğitim, özerk üniversite, sansürsüz sanat istiyoruz.” HHH Bilin bakalım Cumhurbaşkanı, dilekçeyi alınca ne yaptı? İlk katıldığı törende, “kendini aydın zannedenler”e giydirdi: “Bu millete hükmetmek için aydın olmak gerekmez” dedi. Yurtiçinden ve yurtdışından çatlak sesler çıktığını, “iç düşman”ın, “dış düşman”dan daha tehlikeli olduğunu söyledi. “Çerkez Ethem’in bizi arkadan hançerlediğini” hatırlattı. “Bizim basın özgürlüğüne dokunduğumuz yok ki” deyip ekledi: “Onların istediği her çeşit Marksist yayın yapılsın. Yağma yok vatandaşlarım.” HHH 30 yıl sonra geçen gün, 93 isim, “Demokrasiye Darbe” başlıklı bir bildiriye imza koydu. Gazetelerde tam sayfa ilan olarak yayımlanan o bildiri, şu cümleyle başlıyordu: “Geçmişte askeri darbelerle kesintiye uğrayan Türkiye demokrasisi, bugün sivil yönetim altında büyük hızla kan kaybediyor.” Özetle deniliyordu ki: “ Kuvvetler ayrılığını, yargı bağımsızlığını, gösteri hürriyetini, basın özgürlüğünü, ‘milli iradenin önünde engel’ sayan bir iktidar işbaşında... Hukuk, özgürlükler aleyhine bir baskı aracına dönüştü. Hükümet, her gün daha da otoriterleşiyor. Gazeteciler işten attırılıyor, hapse atılıyor, taraftar sermayeye devredilen medya tamamen susturulmak isteniyor. Biz aşağıda ismi zikredilen imzacılar, Türkiye demokrasisi için çok geç olmadan, AKP hükümetini girdiği tehlikeli yoldan dönmeye davet ediyoruz”. HHH Bilin bakalım Cumhurbaşkanı, dilekçeyi okuyunca ne yaptı? İlk katıldığı törende, “eli kalem tutanlar”a giydirdi: “Türkiye aleyhine propaganda yapıyor ilkesizler, pervasızlar, ahlaktan yoksunlar...” diye hakaret etti. “Sizi sırtınızdan kimin hançerleyeceğini göremezsiniz” diye ekledi. Dünyanın hiçbir yerinde medyanın Türkiye’deki kadar serbest olmadığını söyleyip içeride 7 gazeteci olduğunu açıkladı. “Biz azarlanacak ülke değiliz. O günler geçti” dedi. HHH Tanıdık bir korku filminin güncel versiyonu gibi değil mi? 30 yıl arayla, aynı baskılara karşı çıkan iki bildiri… 30 yıl arayla aynı baskıları savunan iki Cumhurbaşkanı: İlki Kenan Evren, ikincisi R. Tayyip Erdoğan… İnsan umutsuzlanıyor değil mi? Umutsuzlanmayın! 30 yıl önce aydınlara, eli kalem tutanlara saldıranın şimdi ne halde olduğuna bakıp şimdikinin sonunu hesaplayın. ‘Süreç provoke ediliyor’ Çatışmalara, ellerinde uzun menzilli silahlar olan maskeli kişilerin de katıldığı görüldü. (Fotoğraf: DHA) DİYARBAKIR (Cumhuriyet) DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek, Diyarbakır’da HDP milletvekilleri ve Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda DBP’li belediye başkanının katılımıyla Cizre’de 3 kişinin öldüğü en az 3 kişinin yaralandığı olaylarla ilgili açıklama yaptı. Değerlendirmeler özetle şöyle: Kamuran Yüksek: Olaylar sürece yönelik provokasyon. Silahlı, hiçbir çatışmanın yaşanmasını tasvip etmiyoruz. Haftalardır sokaklarda girişimler söz konusu. HüdaPar ve bağlantılı kesimlerle de birçok kez görüşmeler yapıldı, diyaloglar geliştirildi. Bu kesimlerin amacı Türkiye’deki çözüm sürecini provoke etmektir. HüdaPar ve çevresi Ortadoğu’daki bazı çetelerle ilişkiye geçerek, Kürtler arası bir çatışma çıkarmaya çalışıyor. Seçim öncesi AKP de bu kavgadan nemalanmaya çalışıyor. HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ: Çözüm sürecinin hızlandırılması tartışmaları yapılırken Cizre’de yaşananlar karanlık bir provokasyon. DTK Eşbaşkanı Selma Irmak: Komala Ciwan’ın (Gençlik Topluluğu) açıklamasının hemen ardından birdenbire alevlenen bir şey var. Biz bunu tehlikeli bir oyun olarak görüyoruz. Bütün taraflar konuyu ele almalı. Ortak bir noktada buluşulmalı ve hep birlikte bir çözüm bulmalıyız. Şırnak Valiliği olaylarla ilgili pozitif bir tutum izliyor. DTK Eşbaşkanı Hatip Dicle: Çözüm ve müzakere sürecinin ağır işlemesi bu tür provokasyonlara zemin hazırlıyor. PKKHizbullah çatışması olarak körüklenmek istenen olayları sağduyulu bir şekilde çözmek esas temel görevimizdir. HÜDAPAR DA YAŞANAN OLAYLARIN ‘PROVOKASYON’ OLDUĞU GÖRÜŞÜNDE ‘İşin içinde derin eller var’ DİYARBAKIR (Cumhuriyet)Diyarbakır’da parti binasında basın toplantısı düzenleyen HüdaPar Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Yılmaz, toplantıdan hemen önce DTK Genel Başkanı Hatip Dicle ile telefonla görüştüklenini, Dicle’nin olayları tasvip etmediğini söylediğini belirterek,“Tam da hükümet ile İmralı’nın ya da PKK tarafının bundan sonra YGDH eylemlerini kesecek şeklindeki be yanlarından sonraya denk gelmesi, bu da bizi düşündürüyor. İşin içinde derin ellerin olduğu noktasında Hatip Bey’le hemfikiriz. Ne zaman süreçle ilgili olumlu bir mesaj verilse PKK, YGDH çevreleri tarafından partimize yönelik provokatif eylemlerde bulunuluyor. Partimiz üzerinden kendilerine göre çözüm sürecini sabote etmeye çalışıyorlarz” dedi. belediye eş başkanı, BDP ve HDP ilçe örgütü yöneticileri de olayların sakinleşmesi için mahallelere giderek görüşmeler yaptı. Cizre’de 3 kişinin öldüğü olayları protesto için Şırnak’ın Silopi ilçesinde YDGH üyeleri İpekyolunu trafiğe kapattı. Polis ve göstericiler arasında çıkan çatışmada Musa Azma adlı bir genç göğsünden vurularak ağır yaralandı. Silopi Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Azma’nın durumunun ciddiyetini koruduğu bildirildi. Diyarbakır’ın merkez Bağlar ilçesi Sento Sento Caddesi, Yenişehir’deki Seyrantepe semti ile Silvan yolu ve Sur ilçesindeki Mardinkapı çevresinde de YDGH üyeleri yolu trafiğe kapatarak eylem yaptı. Polis olaylara biber gazı ile müdahale ederken HüdaPar binaları çevresinde de güvenlik önlemi aldı. Siirt merkezde Tillo ve Sakıp Beygo caddelerindeki esnaftan kepenk kapatmalarını isteyen bir grup, Alan ve Barış mahallerinde barikat kurup yolu trafiğe kapattı. Polis müdahale etti. 3 ölü, en az 3 yaralı Deniz’in babası 65 yaşındaki Abdullah Deniz de vurularak öldürüldü. YDGH’lilerin polise taş, molotofkokteyli ve havai fişek atması nedeniyle Deniz’in cenezasi dün akşam saatlerine kadar olay yerinden alınamadı. Olaylar sırasıda yaralanan Nedim Kültür, Hâkim Budak ve Hekim Kasırga hastanede tedavi altına alınırken, yaralı bir çok kişinin hastaneye gitmediği belirtiliyor. Şırnak Valiliği, silah seslerinin duyulması üzerine polis ekiplerinin bölgeye gönderildiği belirtse de polis olaylara müdahale etmekte yetersiz kaldı. YGDH üyeleri, Cudi ve Nur mahallelerinde hendekler kazarak araç giriş çıkışlarını engellerken, yüzlerini poşularla kapatan göstericiler, zırhlı polis araçlarına da havai fişeklerle saldırdı. Akşamüstü ulaştığımız Cizre’de ilçe girişinde yüzleri kapalı göstericilerin giriş ve çıkışları kontrol altına aldıklarını gördük... İlçede polisin attığı biber gazı nedeniyle göz gözü görmezken, Dörtyol mevkiinde polis zırhlı araçlarla devriye geziyordu. Havanın kararması ve Polis giremedi her iki kesimden yapılan sağduyu çağrılarının ardından çatışmalar akşam saatlerinde tansiyon düştü. HDP Milletvekili Faysal Sarıyıldız ve DTK Eşbaşkanı Şırnak Milletvekili Selma Irmak, Cizre Devlet Hastanesi’ni giderek yaralıları ziyaret etti. Sarıyıldız, olayları provokasyon olarak nitelendirdi ve çözüm sürecine karşı karanlık ellerin devreye girdiğini söyledi. KCK’den yapılan açıklamada ise “Bülent Arınç HüdaPar ve PKK karşıtı partilerle görüşmüştür. Bu saldırının bundan sonra gelmesi de manidardır” denildi. Olayların gün boyu sürdüğü Nur mahallesinde 15 yaşındaki B.D. isimli çocuk göğsünden vurularak yaşamını yitirdi. Olay yerinden yaşamını yitiren Dalmış’ın cenazesi, Cizre Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. İlçeye çok sayıda zırhlı araç ile özel harekat timi de sevk edildi. Silah seslerinin sustuğu ilçede sokak başlarında ateş yakan göstericiler, nöbet tutarken, PKK ve Öcalan lehine sloganlar attı. DTK Eş Başkanı ve HDP Milletvekillleri Selma Irmak, Faysal Sarıyıldız, Olaylar yayıldı Çocuk vuruldu Yoksa İnsan Neden Yarası Kapanmasın İster ki? Televizyonda Roboski katliamını anlatan bir belgesel var. Ev halkı, kim bilir kaçıncı kez bu belgeseli izliyor. Duvardaki posterde fotoğrafları olan 34 kişinin hikâyesi ekranda akarken, evin 13 yaşındaki küçük kızı bana geçen yıl basılmış bir kitabı gösteriyor. Sayfaları tek tek çevirerek, neşeyle anlatıyor. Köye gelen abi ve ablalarla atölyeler yapmışlar; resimler çizmişler, yazılar yazıp fotoğraflar çekmişler. Kitap o atölyelerin kitabı. Evin annesi gözü televizyonda, aklı üç yıl önce kaybettiği oğlunda, ağlıyor. Biz küçük kızla gülümseyerek fotoğraflara bakıyoruz. Evin babası iç çekiyor. Biz küçük kızla sayfaları çeviriyoruz. Çocuklar artık evlerde anneleri ağladıkça, babaları iç çektikçe konuyu değiştirmeye çalışıyorlar. Bir acının içinde büyümenin zoraki öğretisinden geçerek girdikleri ergenlikleri, bastırmaya terbiyelendikleri itirazı her fırsatta yüzeye çıkartıyor. Belgesel bitiyor. Evin büyük kızı gözyaşlarını silerek anlatıyor. “Biz” diyor, “Eskiden hayvan otlatmaya bile en güzel elbiselerimizi giyip giderdik. Gözlerimize sürme çekmeden evden dışarı çıkmazdık. Şimdi hepsinden vazgeçtik. Bu katliamın hesabı verilene kadar yas tutmaya ve karalar giymeye devam edeceğiz.” Küçük kız oturduğu yerden kalkıyor, boşalan bardaklara çay dolduruyor. Şimdi ekranda çözüm sürecinden bahsedilen bir program var. Evin babası başını iki yana sallayarak söyleniyor. Çözüm süreciyle birlikte Roboski’nin de çözüleceğini umanlara kızıyor. Ona göre Roboski’yi çözmeden, Kürt sorunu çözülemez. Katliam sonrası Erdoğan ’ın söyledikleri yüzünden düşman bellediği AKP’yle anlaşmaya varılmasın dan yana değil. Onlarla hiçbir sorunun hallolamayacağından emin. Gece bana o kitabı gösteren, sonra da boşalan bardaklara çay dolduran o küçük kız, ertesi gün mezarlıkta, CHP’li milletvekilleri konuşma yaptıktan sonra yaşıtı diğer kızlarla birlikte slogan atıyor: “Türkiye sizinle gurur duyuyor. Katil AKP; hükümet istifa. Susma; sustukça sıra sana gelecek.” Bu arada mezarlıkta herkes Cizre’de olanları konuşuyor. Hizbullah’ın son iki aydır nasıl hızla silahlandığını; kendilerine “Şeyh Sait’in Askerleri” diyen HüdaPar’lı gençlerle YDGH’li gençler arasında günlerdir süren çatışmaların arttığını; böyle giderse durumun daha da sertleşeceğini söylüyorlar. Cizre’den gelen haberler hiç iyi değil... İyi haberler almamaya alışkın bu coğrafyada, bir türlü gömülmeyen ölüleriyle birlikte yaşayan insanlar ve o ölümlerin nefes zorlayan, kalp acıtan rüzgârında büyüyen çocuklar tuhaf ve zor bir hayatı sırtlanmak zorundalar. O hayatın ne kadarı kendilerinin, ne kadarı başkalarının, belli değil. Bu belirsizliğin arasındaki kara boşlukta doğanlar ve ölenler ve ağlayanlar ve savaşanlar dünyanın aslında onlardan bağımsız döndüğünü herkes gibi için için biliyorlar. Yine de trajedilerle yazılan eski bir destanın isyankâr kahramanları olmaktan kaçamıyorlar. Burada sadece köyler değil, hayat da bizzat aşılması güç sarp dağlarla çevrili. Yoksa insan neden yarası kapanmasın ister ki? Sezgin Tanrıkulu, Levent Gök ve çevre illerden gelen CHP’liler dün Roboski’ye gitti. Ailelerle görüşen CHP heyeti daha sonra katledilen 34 kişinin mezarlarına karanfil bıraktı. (Fotoğraf: DHA) CHP heyeti, Roboski’de katledilenlerin ailelerini ziyaret etti ‘Türkiye sizin için ağlıyor’ edeceğiz. Hepinizin acısı önünde tekrar saygıyla eğiliyorum ve bu katliam ortaya çıkıncaya kadar da sizlerle beraber olmaya devam edeceğimizi bir kez daha ifade etmek istiyorum” dedi. Gök de aradan geçen 3 yılda acının katlandığını vurgulayarak “Bir büyük acı önce sizi sonra tüm Türkiye’yi sardı. 3 yıl sonra geldiğimiz noktada, ne yazık ki Roboski’de adalet gerçekleşmedi. Çok karışık bir olay değil Roboski. Devletin tüm üst yönetiminin sorumlu olduğu bir olay. Yalnız değilsiniz” diye konuştu. Aileler adına konuşan Veli Encü de “Üç yıl önce çocuklarımızın üzerine bombalar yağdırıldı. Failleri yargılama yerine Roboskili aileler yargılandı. Roboskili aileler cezalandırıldı” dedi. Bu arada Roboski katli amının 3. yıldönümü nede Neden imzalamadım? Yurt Haberleri Servisi Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Irak sınırındaki Roboski bölgesinde 28 Aralık 2011’de savaş uçakları tarafından bombalanarak katledilen 19’u çocuk 34 kişi düzenlenen törenlerle anılıyor. Dün düzenlenen törenlere CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu ve Levent Gök ile İHD heyeti katıldı. Tanrıkulu, Gök ve çevre illerden gelen CHP’liler dün Roboski’ye gitti. Ailelerle görüşen CHP heyeti daha sonra katledilen 34 kişinin mezarlarına karanfil bıraktı. Tanrıkulu, “Bir cumhuriyet kendi uçaklarıyla, kendi en ağır silahlarıyla, kendi yurttaşlarını bombaladı. Bu cumhuriyetin en ağır travmalarından bir tanesi burada yaşandı. Yaşanmaya da devam ediyor. Sözün bittiği yer burası. Kalplerin kuruduğu yer burası. Bu katiller ortaya çıkıncaya kadar biz oturup, kalkıp Roboski demeye devam niyle Hakkâri’nin Berçelan Mahallesi’nde toplanan Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi üyesi yaklaşık 60 kişilik grup Hakkari Adliyesi’nin arka tarafına taş ve molotofkokteyli attı. Polis de müdahale etti. Atılan gazlardan çevredeki yurttaşlar da etkilendi. Roboski’yi 3. yılında anmak isteyen, kendilerini “Demokratik Yurtsever Öğrenci Meclisi” diye adlandıran öğrenciler dün akşam saatlerinde Kadıköy çarşısına yürüdü. Eyleme daha sonra Arap Alevi Gençlik Meclisi üyeleri de katıldı. Eylem sırasında ülkücü olduğu belirtilen bir kişi hakaretlerde bulundu. Söz konusu kişi alandan uzaklaştırılırken polis eylem yapanlara plastik mermiyle müdahale etti. Polisle öğrenciler arasında çıkan arbedenin ardından grup dağıldı. İstanbul’da müdahale Adliyeye saldırı “Demokrasiye Darbe” başlıklı bildiri imza için adresime yollandığında, çoğu cümleye katılmakla birlikte metindeki iki ifadeden rahatsız oldum. İlki şu: “Son birkaç yılda pek çok yasa değiştirilerek, hukuk sistemi evrensel hukuk normlarından uzaklaştırılmış ve temel kişi hak ve özgürlükleri aleyhine bir baskı aracına dönüştürülmüştür.” “Son birkaç yılda” mı? Yıllardır temel hak ve hürriyetlere yönelik saldırılardan yakınmıyor muyuz? Hukuksuzluğun, Cemaat’in baskı altına alındığı “son birkaç yıl”la sınırlanması, daha önce yargısız infazlarda evi basılan, tutuklanan, yargılanan, mahkum olanlara haksızlık değil mi? İkinci itirazım ise, bildirinin iktidara, “girdiği tehlikeli yoldan dönme” davetiyle sona ermesine… Tehlikeli yolun bitmesi için, o yolu açanlardan insaf ummak, bir çaresizlik ifadesi… Bir felaketin nedeni, onun panzehiri olabilir mi? Artık bizim, iktidara yönelik, “Yoldan dön” ricalarına değil, “Onu yoldan çevirmek için dayanışma ve güç birliği” çağrılarına ihtiyacımız var. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle