06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 ARALIK 2014 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 15 Ne zaman bir erkek parmağı havaya kalkıp kadınlara doğru ileri geri sallanmaya ve daima apış arasına odaklı ahlak dersi vermeye kalksa, o parmağı hart diye ısırıp koparmak gelir içimden. Ne yazık ki vahşi değilim, iğrenirim. Zaten o parmaklar da size, bana karşı değil, ısırmayacak “bende”lere karşı sallanır. Bizim gözümüze televizyonda görünür. Plazma ekranları da dişlemek kolay değil. Bir şehriyarımız* var; işte o plazma ekranlarda en çok onun parmağı sallanır. Kadının erkekten farkını, toplumsal konumunu; neyi, nerede, kiminle, ne zaman, nasıl yaşaması gerektiğini saptar. Kadının döllenmesiyle de yakından ilgilidir ve döl artışına özel bir önem verir. Kürtajı katliam sayıp tecavüz sonucu hamileliklerde bile yasaklatmaya kalkmış henüzbaşaramayınca, şimdi de doğum kontrolüne takmıştır. Şehriyarımız her ne kadar Türkçeyle felsefe yapılmayacağına hükmettiyse de “doğum kontrolü vatana ihanettir” mantığı, kontrolsüz doğum için gereken cinsel ilişki çokluğunu ister istemez “vatana hizmet” olarak tanımlar. Bu da felsefi bir çıkarsamadır. HHH Vatan hizmeti olarak sınırsız seks, Osmanlıca felsefeye uyar mı uymaz mı bilemem. Ama “doğum kontrolü vatana ihanettir” saptaması, bana böylesi ihanet tarihindeki en hazırcevap haini anımsattı. Arletty, 20. yüzyılın birinci yarısında Fransa’nın en ünlü kadın oyuncularından biriydi. Sinema tarihinin efsane yönetmeni Marcel Carne’nin başta “Cennetin Çocukları” olmak üzere dört filminde başrol oynamış; tiyatroda Sacha Guitry, Jean Cocteau gibi unutulmaz isimlerle çalışmıştı. İkinci Dünya Savaşı’ndaki Alman işgali, eğlence ve aşkı seven Parislilerin yurtseverliği için zor sınavdı. Yurt sevgisi ağır basanlar düşmana karşı direnmek üzere örgütlenirken çoğu işgalcilerle işbirliği içine girdi. Bazı kadınlar da o güne kadar hiç görmedikleri kadar uzun boylu, sarışın ve mavi gözlü Almanlara gönlünü kaptırdı. Esmer güzeli Arletty de çok yakışıklı bir Luftwaffe subayı, Hans Jürgen Soering’in çekiciliğine dayanamadı. Birbirlerine gerçekten tutulup büyük bir aşk yaşadılar. HHH Sonunda yenilen Alman ordusu Paris’ten kesildiği Fransa’da, düşman Almanla “yatay işbirlikçiliği” adı takılan yatak muhabbetinin simgesi olup çıkmıştı. HHH Sonunda mahkemeye çıkartıldı. “Vatana ihanet” suçundan yargılandığı davada ayağa kalkıp: “Kalbim Fransız, ama kıçım uluslararasıdır!” dedi. Yargı heyeti başkanı, kaidesini herhangi bir yabancı ulusa değil, Fransa’ya düşman Alman işgaline sunduğunu anımsatınca, omuzlarını silkti: “Madem öyle, düşmanı Fransa’ya sokmamanız gerekirdi!” Artık tıklım tıklım dolu mahkeme salonunu güldürdüğü için midir yoksa düşündürdüğü için mi bilinmez Arletty birkaç hafta tutukluluktan sonra, serbest bırakıldı. Film çevirmemek koşuluyla, mahkeme kararını Houssey şatosunda gözetim altında beklemesine izin verildi. Zaten 6 Kasım 1946’da çıkan mahkeme kararı da basit bir “kınama” olup; suçu “1941’de tanıdığı Alman subayla aşk ilişkisi kurmak” diye kaydedilmişti. HHH Üstelik gerçek aşk, hem de tutkulu ve büyük bir aşktı, Hans Jürgen ile Arletty’nin yaşadığı. Fransız oyuncu, mahkemesi biter bitmez Almanya’ya, âşığıyla buluşmaya gitti. Soering, kendisinden on yaş büyük Arletty’ye evlenme teklif etti ama Arletty’nin kalbi gerçekten Fransa’nındı! Reddetti, ülkesine döndü. Yeniden film çevirmeye başladı. İki sevgili, ateşli aşk mektuplarıyla sürdürüyorlardı ilişkilerini. Luftwaffe subayı Soering, savaştan önce yargıçtı. Bir süre sonra Luanda’ya Alman konsolosu atandı. 1949 yılında Paris’e geldiğinde, Arletty sevgilisinin kalbinde başka bir kadına yer açıldığını hissetti. Zaman, sevgilileri yavaş yavaş birbirinden uzaklaştırmaya başlamıştı. Soering, 1960 yılında yüzmek için girdiği Kongo Nehri’nin sularına kapılıp kayboldu. Cesedi bulunamadı. Arletty, onun ölümünden sonra yaşadığı otuz yılda, kimseyi hayatına sokmadı. İki sevgilinin ortak çocukları olmadı ama bugünkü AlmanFransız dostluğuna bakılırsa, “vatana hizmet”te kusur etmedikleri söylenebilir! *Padişah Vatan Karine, Hizmet Kaide! FRIEDRICH NIETZSCH “Aşk için yapılan her şey, iyiliği de kötülüğü de aşar.” E TALİH Eski denizcilerin yalancısıyım Gemilerin de talihlisi olurmuş kimilerine ışıklı limanlar durgun denizler kimilerine kör kuyular sert havalar gece yatağa girerken ferahlatıyor beni sonunda eşitleniyorlar avuntusu ya parçalanıyorlar ya da maviliklerin bağrındalar bir yastık bir yorgan yatağın bir kenarı yazılarım şiirlerim gece yarıları bitip başlayınca sabahlar dalgalar fırtınalar batıp çıkan talihsiz gemiler gibi ekmek kavgalarım. A.KADRİ ERGİN İnternete Ayar Vermek Steve Jobs’lar yetiştirmeyi hedefliyoruz. Bill Gates’ler, Mark Zuckerberg, Jack Dorsey, Larry Page’ler... Pek çok ülke bunu hedefliyor. Nedenini anlamak zor değil. Çünkü bu kişilerin kurdukları şirketler dünyanın en değerli şirketleri arasında yer alıyor: Apple, Microsoft, Facebook, Twitter, Google. Forbes dergisinin “Global 2000” listesine bakıyorum (httpp://www.forbes.com/ global2000/). Apple’ın piyasa değeri 483 milyar dolar. Türkiye’den Forbes listesine giren şirket sayısı on. Bu on şirketin toplam piyasa değeri, Apple’ın dörtte biri değil. Apple’ın yıllık geliri 173.8 milyar dolar. Türkiye’nin 2013 yılında yaptığı ihracat 152 milyar dolar. Türkiye yaklaşık 11 bin dolarlık kişi başına gelirle dünya ülkeleri arasında 68. sırada yer alıyor. Yukarıda adı geçen şirketlerden üçü Türkiye’de olsa, kişi başına gelirimiz ve dünya sıralamasındaki yerimiz, işsizlik oranımız ne olurdu? Bu yüzden Steve Jobs’larımız, Zuckerberg’lerimiz olsun istiyoruz. Diğer yandan Twitter’i, YouTube’u yasaklıyoruz, Facebook’a sınırlamalar getiriyoruz, interneti kontrol altına almaya çalışıyoruz. Jobs’lar, Zuckerberg’ler özgürlüğün olmadığı bir ortamda var olabilirler mi? 2014’te internet yasasını tartıştık. TİB’e internet trafik bilgilerini toplama, sitelere erişimi engelleme yetkisi verilmesi büyük tepki yarattı. Ekim ayında da Anayasa Mahkemesi’nce bu düzenlemeler iptal edildi. Şimdi yeniden bir değişiklik gündemde. Hükümet, “milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması” gibi nedenlerle internet erişiminin başbakan ve ulaştırma bakanının talimatıyla TİB tarafından engellenebilmesini öngören yeni bir düzenleme üzerinde çalışıyor. Bazı gazeteler haberi “İnternete Ayar” başlığıyla verdiler. Türkiye 2014 yılında internet sitelerinin yasaklanmasında rekor kırdı. İnternete “ayar” vereceğim diye 18 bin siteye erişim yasağı getirildi. Böylece erişimi engellenen toplam site sayısı 62 bin 273’e ulaştı. Bu “ayarlar” sonucu, ABD’li düşünce kuruluşu Freedom House’un “2014 İnternet Özgürlüğü Raporu”nda Türkiye “kısmen özgür” ülkeler arasına girdi. Artık internet özgürlüğünde Uganda, Angola, Tunus, Singapur, Endonezya, Zambiya, Fas, Ürdün, Libya, Bangladeş ve Ruanda’nın gerisinde yer alıyoruz. OECD’nin bu ay yayımlanan “Dijital Ekonominin Ölçümü” raporuna göre Türkiye üye ülkeler arasında internet kullanımında sondan ikinci sırada yer alıyor. İnternete “ayar vermeye” çabalamak yerine, devrim yaratan bu teknolojiyi ülke kalkınması için daha etkin bir şekilde kullanmaya uğraşsak? Yeni yıla girerken, Amerika’da Princeton Üniversitesi ses getiren bir projeye imza attı. Albert Einstein’ın yazılarını, mektuplarını internete koydu. 5 bin belge var. Siteye oldukça iyi çalışan bir de arama motoru eklenmiş. (http://einsteinpapers.press.princeton.edu/) Ne diyor Einstein? “Gerçekten büyük ve esin verici olan her şey özgür bir ortamda çalışabilen birey tarafından yaratılmıştır.” Haksız mı? çekilirken Arletty’yi Almanya’ya götürmek istedi Soering. Kalırsa, başına gelecekleri her ikisi de tahmin edebiliyordu. Ama Arletty, âşığıyla birlikte Almanya’ya gitmeyi reddetti. Paris’i ele geçiren Direniş Ordusu, düşmanla işbirliği yapanları yakalayıp önemine göre ya kurşuna diziyor ya da mahkemeye sevkediyordu. Sokağa dökülen halk da Alman subaylarla ilişki kuran kadınların peşine düştü. Avladıkları dişi hainleri çırılçıplak soyuyor, tükürük yağmuruna boğuyor, saçlarını kökünden kazıyorlardı, sokak ortasında. Arletty, saklandığı arkadaş evinde tutuklandı. Saçları kesilmedi. Sorguya çekildi, 11 gün emniyet müdürlüğündeki bir hücrede bekletildikten sonra Drancy tutukevine gönderildi. Şöhreti yüzünden, elbette herkesin “ben de direniyordum ama gizli” mavallarıyla yurtsever mutanım geçenler bizim çocuklar’ dedim. ‘Biliyorum’ diye cevapladı, bunu Şırnak’a da bildirdim.” Davut devam ediyor: “Havan topu ateşi kesil di. Biz bekliyoruz, askerler yolu açsın Ben katliamdan (28.12.2011) on diye, birden büyük bir patlama beş gün sonra oraya gittiğimde, oldu, bir ses ve ışık ortalığı kapbölgenin adı Uludere’ydi. Daha ladı, öndekilerin hepsi ölmüştü. sonra bölge Kürtçe adıyla anılmaBize F16’lardan bomba atılmıştı. ya başladı ve şimdi adı Roboski! Durduk, arkadaşlarımızın çığlıkları Oradan döndüğümde, yaşadıklave can çekişme sesleri geliyordu, rımı, gördüklerimi bir dizi yazıyla cep telefonlarıyla köyü aradık, ‘üssizlere de iletmiştim. Bu yazılar tümüze bomba atılıyor’ diye feryat daha sonra Meclis’te tanıklıklar ettik. Kayaların altına doğru kaçolarak gösterildi. Şimdi üç yıl sonra tık, birden ikinci bir bomba daha yeniden hiçbir şeyin değişmediğini geldi, ardından üçüncü bomba. görünce dayanamadım. Sizlere Bu bombanın patlamasıyla ben de kendime de bir kez daha olup şans eseri dereye düştüm, öylece biteni anlatmak istedim. kurtuldum. Bizim gruptaki arkadaşBölgede üç köy var, Gülyazı, larımız korunmak için katırların atına Ortasu ve Ortabağ. Çok değil on yatmışlardı, bu nedenle katırların beş gün önce, bu köylerden ağıtorganlarıyla arkadaşlarım organları larla birlikte çoğu çocuk tam 34 bir arada öleyazdı.” cenaze kaldırıldı. Onların üstüne Bir hıçkırık sesi, Davut’un anlatF16’lardan yollanan, en ucuzu tıklarını bölüyor, 13 yaşında ölen dört yüz bin dolar olan MK82 ve Erkan’ın annesi Felek, ellerini bize MK83 bombaları atıldı. doğru uzatıyor: “Ben Erkan’ımı bu İşte bölgeyi avucunun içi gibi ellerle bir katırın altından çıkardım. bilen Güneydoğu sorumlumuz Sadece gövdesini gördüm, başı Mahmut Oral’la Ortasu’dayız. Bizi bir başka yerdeydi, onu aradım!” karşılayıp, geniş bir odaya alıyorlar. Felek bir çığlık atıyor ve herkes Gencecik iki kadın, gözyaşlarını başı önünde susuyor. Kuzenleri, yemenileriyle silip, usulca “hoş ağabeyi ölmüş Derviş Encü söze geldiniz” diyorlar, erkekler gözgiriyor: “Biz fırlayıp olay yerine yaşlarını göstermek istemiyorlar ulaştığımızda gördük ki, el fenerleri ya da gözyaşları dondu. hâlâ yanıyor, ölülerimizin parmakSöze önce Muhtar Mehmet ları fenerin üstünde donup kalmış, Bey başlıyor. “Bizim buralarda yani çaresizce biz PKK değiliz diye yıllardan beri kaişaret vermeye çaçağa çıkılır ve Güllışmışlar.” yazı’daki tugayın Davut, “Bir şey komutanından erdaha var” diyor, lere kadar herkes “bombalardan bunu bilir. (Yazarın sonra ortalık sesnotu: Bir tugay 3 sizleşti. Askerler alaydan oluşuyor, yoldan çekilmişher alayda 3000 lerdi, yol açıktı”. asker var.) Ayrıca Derviş Encü kaçak yolu, yani Üç yıl önce Roboski’de so devam ediyor: sınıra sıfır bölge te banın çevresine sığınmıştık. “Biz köycek olay pedeki kulelerden yerine doğru yola açık açık görünür, yani insansız çıktık, kadınlar erkekler olay yerine uçaklara gerek yoktur. O yoldan geldiğimizde sekiz kişi yaşıyordu, bir gün önce de 150 katır geçti, ambulanslara telefon ettik, bize hep ertesi gün kırk katırla bizimkiler ambulanslar yola çıktı diyorlardı yola çıktı. 5.30 gibi yoldaydılar, ama ambulanslar yoktu. O sekiz güle oynaya gittiler; anneleriyle kişi kan kaybından, donarak öldü, babalarıyla helalleştiler. Cep teambulanslar sabaha karşı altı gibi lefonları açıktı.” bölgeye gelmeye başladılar. NeMuhtar sözlerine devam ederrede kaldınız deyince, ‘biz çok ken, kapı açılıyor ve yirmilerindeki önceden yola çıktık ama askerler Davut Encü odaya giriyor, Muhbizi bırakmadı’ dediler.” tar “Bundan sonrasını o anlatsın” Bir süre bir sessizlik oldu. diyor, “katliamdan kurtulan üç kiSonra sözü Mehmet Encü alışiden biri o”. yor, o bir savaş gazisi. Nüfusu Davut sözü alıyor: “Köyden yola binin biraz üstünde olan köyde çıktık, iki kilometre sonra Irak’a dört savaş gazisi var. Mehmet geçtik, bir süre malları bekledik, Encü korucu olduğu yıllarda, sonra mallar geldi, biz oralarda 1998’de korucuların da katıldığı yaşayan herkesi tanırız, çoğu akbir sınır ötesi operasyonda görabamız olur, oralarda daha ucuz zünün birini yitirmiş. “Benim 13 olduğu için mazot, benzin, sigara, yaşındaki oğlum Erkan öldü, iki cep telefonu, bir de şeker çok alırız. kardeşim öldü. Onların ölüsünü O gün de öyle oldu, mallarımızı sırtımda birer birer taşıdım. Şöyle katırlara yükledik, yemek yedik, sözler söylüyorlar; onlar da kaçağa sekiz gibi yola koyulduk, bir saat gitmeselerdi. Biz neyle geçinelim sonra sınıra geldiğimizde daha bize söyleyin! Meralarımız PKK önce açık olan üç yolun askerler olayından sonra elimizden alındı. tarafından tutulduğunu gördük. Bir karış toprağımız yok! Bölgede 15’lik üç grup halinde yürüyorgençlerin gideceği fabrika mı var? duk. Baştaki grup biz arkadakileri Çocukların çoğu o gün, aldıkları telefonla uyardı. Durduk. Birden bilgisayar taksitlerini ödemek için havan topu atışı başladı, bunun kaçağa gittiler. Biz çok ölüm görüstüne köydekilere telefon ettik.” dük, biz hep yüreğimiz ağzımızda Sözü burada Muhtar alıyor: yaşadık. Kim bana yavrumu geri “Ben korucuyum, hemen tugay verecek?” komutanına telefon ettim. ‘KoKim? Üç Yıl Önce Roboski’de Uyuşturucu alarmı Bu yıl bağımlılık yüzde 17, bonzai kullanımı yüzde 38 arttı. 648 kişi yaşamını yitirdi çocukta ısrarlı Haber Merkezi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kadınların 3 çocuk yapması gerektiğine yönelik açıklamalarının ardından AKP Kahramanmaraş Milletvekili Yıldırım Mehmet Ramazanoğlu da matematiksel olarak her kadının ortalama 2 buçuk doğum yapmaması durumunda 2075’te Türkiye nüfusunun 89 milyon olacağını, 119 milyon nüfusa ulaşılması için her kadının mutlaka dünyaya 3 çocuk getirmesi gerektiğini söyledi. Ramazanoğlu, Kahramanmaraş’ta toplu nikâh töreninde Erdoğan’ın 3 çocuk tavsiyesine mutlaka riayet etmeleri gerektiğini belirtti. AKP, 3 l Haber Merkezi Emniyet Genel Müdürlüğü’nün raporuna göre, uyuşturucu kullanımı ve bağımlılığının 2014’te yüzde 17 arttı. Bonzai kullanımı da yüzde 38 yükseldi. Raporda, bu yıl 648 kişinin hayatını kaybettiği yer aldı. Başta Bonzai olmak üzere uyuşturucu bağımlılığı, kullanımı ve buna bağlı ölümlerin artmasından sonra “Uyuşturucu Eylem Planı” devreye sokuldu. 6 bakanlığı kapsayan ve uygulamaya başlanan eylem planına rağmen uyuşturucunun önüne geçilemedi. Raporda uyuşturucu satıcılarının, bağımlılığı artırmak için sentetik kannabinoidler olarak adlandırılan “Bonzai”nin, ABD ve Çin’den Türkiye’ye yasa dışı yollardan sokulduğu etken maddenin ada çayı ve damiana çayı gibi bitki yapraklarına emdirilerek piyasaya sürüldüğü kaydedildi. Adli Tıp Kurumları’ndan alınan ölüm nedenlerinin de yer aldığı raporda, Türkiye’de 2014 yılında 7’si kadın 232 kişinin doğrudan, 12’si kadın 416 kişininde dolaylı olmak üzere 648 kişinin uyuşturucudan hayatını kaybettiği belirtildi. Türkiye’nin 2013 yılındaki uyuşturucu raporunda ise toplam ölüm sayısa 162 kişi olarak kayıtlara geçmişti. Uyuşturucu madde kullanıcılarının yüzde 69.74’ünün ilköğretim mezunu olduğu, madde kullanıcılarının yüzde 66.49’unun hiç evlenmemiş veya yalnız yaşayanlardan oluştuğu ifade edildi. Uyuşturucuya bağlı doğrudan ölümlerin yaş gruplarının da yer aldığı raporda 13 yaşında bir çocuğun da öldüğü kayıtlara geçildi. Yaş ortalaması önceki yıllarda 35 iken, genç ölümler arttı, ortalama 31’e düştü. En yüksek ölüm oranı yüzde 49.6 ile İstanbul olarak kayıtlara geçerken bu ili yüzde 10.8 ile Antalya, yüzde 7.3 ile Adana ve yüzde 5.6 ile Ankara takip etti. 13 yaşında ölüm G NOKTASI ARLETTY BULMACA SEDAT YAŞAYAN KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Cemal 1 Süreya ’nın 2 bir şiir kitabı. 2/ Mektup... 3 Bira yapmak 4 için çimlen 5 dirilip kuru6 tularak hazırlanmış arpa. 7 3/ Olağanı 8 aşan büyük 9 lüğü olan... Ayak, adım. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 4/ Uzaklık anlat 1 S O M E L İ Y E makta kullanılan 2 A N E M O F O B İ söz... Demir çu 3 buk. 5/ Gelenek 4 K A R M A R O N İ T A L İ K Ş U sel Japon müzik 5 N M İ L A S İ türü... “İstanbul’u 6 A F K O T L E T dinliyorum, gözlerim kapalı / Ba 7 M A K A M A D İ S Y A N şında âlemlerin 8 E D A sarhoşluğu” (Or 9 O Y A Ü T ME han Veli). 6/ Seçkin... Kalın bükülmüş sicim. 7/ Şalgam... Yunan mitolojisinde tutku tanrıçası. 8/ Felsefede, bilgi ile varlık arasında ilişki kurduğu düşünülen kavram.. Dağkeçisi. 9/ Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın bir şiir kitabı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir çokluğu oluşturan varlıkların her biri... Pamuktan dokunmuş basma. 2/ Çok iri bir kertenkele cinsi... Tokyo’nun eski adı. 3/ Bir tembih sözü... Büyük iplik çilesi. 4/ Bir nota... Akdeniz’in batısında, İspanya’ya ait bir takımada. 5/ Akım şiddeti birimi kiloamperin kısa yazılışı... İşaret. 6/ Yoksullara yiyecek dağıtan hayır kurumu... İlave. 7/ Tarlayı sürerek dinlenmeye bırakma... Karışık renkli. 8/ Güreşte bir oyun... Eklembacaklıların ve kabukluların örteneğini oluşturan organik madde. 9/ Otomatik para çekme makineleri için kullanılan kısaltma... “Altınkökü” de denilen kusturucu bir kök. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle