07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 ARALIK 2014 PAZAR CUMHURİYET [email protected] SAYFA Yönetmeni Muharrem Özcan, Oyun Atölyesi’nde sahnelenen ‘Dolu Düşün Boş Konuş’u anlattı KÜLTÜR 17 Sahnede üç şair, üç dünya u Sahneye taşıdığı üç şairle, hem onların yaşamını hem de Türkiye’nin son 80 yılını anlatan Kocatürk, sanatına ve sanatçısına üretme özgürlüğü vermemiş her düzenin yıkılmaya mahkum olduğunu söylüyor. Tiyatro Kumpanyası bu sezon üç şairi sahnelere taşıyor: Orhan Veli, Can Yücel ve Ahmed Arif. Tiyatro Kumpanyası’nın kurucusu Kemal Kocatürk, şairlerin tek kişilik uyarlamalarını izleyiciyle buluşturuyor: “Ben Orhan Veli”, “Can” ve “Hasretinden Prangalar Eskittim”. Bu ciddi bir serüven elbette. O yüzden Kocatürk, “Şiir benim için başlı başına ayrı bir dünya zaten” diyor, “Günlerce o dünyanın içinde kaybolabilirim.” Kocatürk, çocukluğundan bu yana şiirin izini sürmüş. İyi bir şair olmanın yollarını keşfe çıktığından bu yana da şairlerin dünyaları, onu iyi bir şair olmaktansa, onları iyi anlatan bir oyuncu olmaya doğru itmiş. İlk olarak Can Yücel ile bu yolculuğa başladığını söylüyor. Ardından da Ahmed Arif gelmiş. Aslında sıraya Ömer Hayyam’ı koymasına rağmen, Orhan Veli’yi de getaşımış olduk.” Orhan Veli, Can Yücel ve Ahmed Arif sahnede Kemal Kocatürk ile vücut buluyor ‘Sistemin gözü üstümüzde’ Oyun Atölyesi’nde sahnelenen “Dolu Düşün Boş Konuş” oyununu izlediğinizde göreceksiniz ki oyundaki karakterler aslında biziz. O karakterler; Donna (Hasibe Eren), Frank (Fatih Al), Henry (Gökçer Genç), George (Tuna Kırlı) ve Kaynana (Murat Okay) türlü türlü konularda hepimiz gibi kaygılılar. Oyun, aslında, bu kaygıların toplumdan, aileden kaynaklanan dayatmaların özgür olmamızı engellemesi yüzünden oluştuğunu hissettirmeye, fark ettirmeye çalışıyor. Bunu başarıyor da... Nasıl mı? Hayatımızdaki ‘gerçek’lerin bir de arka planını göstererek. Taktığımız maskeleri kaldırarak. Örneğin, sahnede bir karakter konuşuyor, sonra diğer karakterler bir film sahnesi gibi donduruluyor ve o karakter bu kez arka plandaki, gerçek duygusunu söylüyor... Steven Berkoff’un yazdığı, Haluk Bilginer’in çevirdiği oyunu Muharrem Özcan yönetiyor. Özcan, takındığımız bu maskeleri sistemin bize dayatmasıyla ilişkilendirmeye çalışmış: “Sistem, kendisine hizmet edecek, kendisini metaya dönüştürecek bireyler yetiştirir. Böyle beslenir. Bizler çalışırız, emek veririz, para kazanmak ve hayatımızı devam ettirebilmek için debeleniriz. Fakat sistem aynı zamanda kendimizi başkalarının gözünde var edebilmemiz için, ihtiyaçlarımızın belirleyeni olur. Markalar, kredi kartları, fastfood.. Sistem yiyeceğimiz yemeği, giyeceğimiz kıyafeti, parfümümüzü, telefonumuzu, ses sistemimizi, koltuğumuzu, gideceğimiz mekânları vs. ortak bir ihtiyaç haline getirir. Bir yandan para kazanırken, bir yandan da kazandığımız paranın daha fazlasını elimizden almak için yapar bunu: Daha çok satın al! Artık bunun modası geçti, daha iyisi var! Onu al!” üm yönleriyle Ahmed Arif Ahmed Arif’i ise çocukluğunun soba başı sohbetlerinin vazgeçilmezi olarak tanımlıyor. O yüzden bilinmeyen hayatını gözler önüne sermeye çalışmış. Şiirlerinin tamamına yakını da bu uyarlamanın içinde yer alıyor. Gelelim Orhan Veli’ye... Kocatürk, öğrencilik yıllarında girdiği Kenter Tiyatrosu’nda Müşfik Kenter’in oynadığı “Bir Garip Orhan Veli” oyu T u Özcan, ‘Özgür seçimler üretmekten yoksunuz’ diyor. ‘Oysa Marx’ın da belirttiği gibi özgürlük, dayatılan seçenekler arasından tercih yapmak değil, alternatif seçenekler üretebilmektir.’ Oyunu sahnelerken göstermeci ve absürd bir üslup tercih eden Özcan, George karakterini bütün oyun boyunca eleştirdikleri sistemin kendisi olarak var etmeye ve yorumlamaya çalışıyor: “Oyun, kafeslerin arkasındaki karakterler, olmak istedikleri kişiye, konuma ulaşma çabasıyla konuşarak başlıyorlar, kafeslerinden çıkmaya çalışıyorlar, ancak George (sistem) buna izin vermiyor. Ve George (sistem) kendi istediği zaman kendi koşullarına uygun olduğu ölçüde, konuşmaları kesip, el işaretiyle oyunu başlatıyor... Ve hepimiz sistem tarafından sürekli olarak nasıl izleniyor, kontrol ediliyorsak, 1. perde boyunca aynı şekilde karakterleri, yani bizi izliyor.” Oyunu yorumlarken ‘kafes’ fikrinden yola çıktığını, hepimizin oyundaki karakterler gibi kendi kafeslerimizin içine hapsolmuş durumda olduğumuzu gösteriyor: “Özgür seçimler ya da bizi özgürleştirecek seçim alternatifleri üretmekten yoksunuz. Sadece bize sunulan seçenekler arasından tercihimizi yapıp ‘özgür irademizi’ kullandığımızı zannediyoruz. Oysa Marx’ın da belirttiği gibi özgürlük, var olan (dayatılan) seçenekler arasından tercih yapmak değil, alternatif seçenekler üretebilmektir. Dolayısıyla bu parmaklıklar hem birey olarak içimizdeki çıkamadığımız kafesleri temsil ediyor, hem yüksek gökdelenleri (şehirsistem), hem içimizdeki gerçekler ile dışarıya gösterdiğimiz karşıtlıkları, hem de yeri geldiğinde ses sisteminin kolonlarını temsil ediyor... Aynı zamanda bir üst katmanı da ifade ediyor. Örneğin Donna, kendini özgürleştirdiğini, kendisi için bir adım attığını düşünerek George ile yemeğe çıkıyor. Oysa yaptığı tek şey başka bir kafesin içine girmek.. ” (Oyun, 21516282930 Ocak saat 20.30’da, 341718 Ocak’ta da saat 16.00’da izlenebilir) ‘Ben Orhan Veli’ ‘Hasretinden Prangalar Eskittim’ ciktirmek istememiş. Orhan Veli’nin 100. doğum yılı da bu kararı vermesini tetiklemiş. Peki, nedir bu şairlerin Kocatürk’ün hayatındaki izleri? Anlatıyor: “Can Yücel ile oyunculuk serüvenine başladığım günden beri hep bir tutuşmam vardı. Yaptığı oyun çevirilerinin lezzetini tatmış her oyuncu gibi, ben de peşine düşenler kervanına katılmıştım. Sonrasında tanışıklığımız da oldu. Can Yücel şiirlerinden bir uyarlama yapma fikrini Mehmet Güleryüz’le yaptığımız bir sohbet esnasında geliştirdik ve sonrasında da Genco Erkal’ın yaptığı o güzel düzenlemeyle oyunu sahne üzerine rı üzerinden bir daha okuma şekli olarak yorumluyor: “Her dönemin kendine ait baskı ve sancıları olmuş, her seferinde de ne olduysa hep bu ülkenin ‘Can’ aydınlarına olmuş. Onların yaratım süreçlerini, yaşadıkları topnuna defalarca ışık ve efekt ya lumsal olaylardan ayrı düşünemepan, Müşfik Kenter’le birçok yiz. O yüzden de aslında ülkenin kente turnelere giden biri ola son 80 yılına acısıyla tatlısıyla hep rak, oyunu belleğine kazımış birlikte şairlerin gözünden bir baKocatürk. kış atmış oluyoruz.” “O gün bugündür, Orhan Tabii, önemli bir soruyu da gündeVeli’nin hayatına, o çileli ya me getiriyor Kocatürk: “Bir ülke şaşamına dair ipuçlarını biraz irlerini, aydınlarını kurban ederek daha açmak ihtiyacı içindey nereye kadar varır?” dim” diyor. Sanatına ve sanatçısına üretme özÜç şairin uyarlamasında da gürlüğü vermemiş her düzenin yıkılideolojileri, şiire olan bakışla maya mahkum olduğunu söyleyen rı, hayatı kavrayış biçimleri ön Kocatürk, son olarak ekliyor: planda. Hem şairlerin hayatlarından “Her şeyden önemlisi yeni kukesitler izlemek hem de düşünce ve şaklara geçmişin tozunu silkelegörüşlerine tanıklık etmek mümkün. melerini ve altından çıkacak olaKocatürk, “En önemlisi şiirleri nın aslında yine bizler olduğunu, doğru söylemek” diyor, “Sonrasın ama geçmiş deneyimleri unutmada da dramatizasyonunu iyi kur dan, onların yaşadıklarından ders mak ve estetiğini, görselini etkile çıkararak geleceğe uzanmalarını yici hale dönüştürmek. Sahneyi şa sağlamaya çalışıyorum. Geçmişirin bizde bıraktığı duyguya göre ten geleceğe bir çeşit köprü kurgiydirmek ve ona göre bezemek. manın peşindeyim.” Kısacası sahneyi yeni bir dünya“Ben, Orhan Veli”, bugün Ortaköy ya, yani şairin dünyasına dönüş Afife Jale Sahnesi’nde saat 18.30’da; türmek önemli.” “Hasretinden Prangalar Eskittim” 9 Ocak 2015’te saat 20.30’da Barış eçmişten geleceğe köprü Manço Kültür Merkezi’nde; “Can”, Kocatürk, üç uyarlamayı da, Cum 29 Ocak 2015’te saat 20.30’da Cadhuriyet dönemi Aydınlanma yılla debostan KM Küçük Salon’da izlerının sancılarının, ülkenin aydınla nebilir. G ALH Klasik Müzik Konserleri Sonbahar dönemi ‘Yeni Yıl Konseri’ ile noktalandı İlkbaharda ‘Romantizm Dorukta’ ZEYNEP ALTAY Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall Klasik Müzik Konserleri Sonbahar dönemi şef Alexander Rudin yönetiminde Musica Viva Oda Orkestrası’nın verdiği “Yeni Yıl Konseri” ile noktalandı. İlkbahar dönemi ise 18 Şubat 2015’te “Piyano ve Nefesli Çalgılar” konseriyle başlayacak. Musica Viva Oda Orkestrası’nın son konserinin solistleri Stanislavsky ve NemirovichDanc henko Müzik Tiyatrosu’ndan soprano Liliya Gaysina ve viyolonsel yıldızı Rudin’di. Mozart Divertimento ile başlayan konserde soprano ve orkestra, L. Boccherini’nin “Stabat Mater kantatından iki arya”, Rahmaninof’un “Vokaliz” ve C. Gounod’un “Jülyet’in Valsi” eserlerini salonun güzel akustiğinde titizlikle seslendirdiler. Boccherini’nin “Viyolonsel Konçertosu” ise Rudin’in yaratıcılığını gösteren kadansı, orkest rayla uyumlu ustalıklı pasajlarıyla konserin doruğu oldu. Konser, A. Dvorak’ın Yaylı Çalgılar için Serenat’ı ile noktalandı. 1978’de ünlü kemancı ve şef Victor Kornatchev tarafından kurulan Musica Viva Oda Orkestrası, 1989’dan bu yana dünyaca ünlü viyolonsel sanatçısı, piyanist ve orkestra şefi olan Alexander Rudin’in sanat yönetmenliğinde çalışıyor. “Romantizm Dorukta” temalı İlkbahar Dönemi 18 Şubat 2015 akşamı Sebastian Manz (klarinet), Ramon Ortega Quero (obua), Marc Trenel (fagot), David Fernandez Alonso (korno), Gülru Ensari’nin (piyano) vereceği “Piyano ve Nefesli Çalgılar” konseriyle başlayacak. Program 25 Şubat’ta Jeremy Menuhin ve Mookie Lee Menuhin (piyano), Sasha Rozhdestvensky’nin (keman) vereceği dört el piyano ve keman/piyano konseriyle devam edecek. Sundance jürisi belli oldu Kültür Servisi Bağımsız filmlerin kalesi olarak bilinen ve bu yıl 29.’su yapılacak Sundance Film Festivali 2015’in jüri üyeleri açıklandı. Türkiye’den yönetmen Tolga Karaçelik’in yeni filmi Sarmaşık’ın da adaylar arasında olduğu festivalin “En İyi Uluslararası Film” kategorisinde yarışacak filmler; IMDb’nin kurucusu Col Needham, Fransız yönetmen Mia HansonLove ve Yeni Zelandalı yazar, yönetmen, aktör Taika Waititi tarafından değerlendirilecek. Festivalin direktörü ise John Cooper. Dünyanın en önemli beş festivali arasında yer alan festival, 22 Ocak1 Şubat 2015 tarihleri arasında Utah’ta gerçekleştirilecek. Kültür ve Sanat Büyük Ödülü açıklandı Kültür Servisi 2014 yılı, Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne layık görülenler belli oldu. Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, 2014 Yılı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’nün sanatçı Gönül Ülkü Özcan, mersiyehan Celal Yılmaz, edebiyatçı Beşir Ayvazoğlu ile Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı’na verilmesinin kararlaştırıldığını açıkladı. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle