07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 ARALIK 2014 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 yardım kampanyası başlatması Sarısülük ailesinin içini acıttı... Erk Acarer’in dün Cumhuriyet’te yayımlanan haberini okurken geçmişe doğru bir yolculuk yaptım... Genç ölümleri, faili meçhulleri, işkenceleri Yetki çatışması mı? Davutoğlu’nun Bakanlar Kurulu’yla ilgili açıklamaları, Yüce Divan’dan sonra Erdoğan’la ikinci görüş ayrılığı olarak yorumlandı. Başbakan’ın icra yetkisinin hükümette olduğuna vurgu yapması dikkat çekti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 5 Ocak’ta yapılacak Bakanlar Kurulu’na başkanlık edeceğine ilişkin Binali Yıldırım’ın açıklamalarına “Böyle bir toplantı yok, bu cumhurbaşkanımızla bizim vereceğimiz bir karardır” yanıtını vermesi, Erdoğan ile Davutoğlu’nun Yüce Divan’dan sonra ikinci kez görüş ayrılığı biçiminde yorumlandı. Yıldırım, Erdoğan’ın yılın ilk Bakanlar Kurulu toplantısına başkanlık edeceğini açıklamıştı. Davutoğlu, önceki gün bir televizyon kanalında, böyle bir toplantının olmayacağını söyledi. Yıldırım’ı üstü kapalı eleştiren Davutoğlu, “Cumhurbaşkanımızla beni ilgilendiren konular sadece cumhurbaşkanımızın zatı tarafından ve benim tarafımdan açıklanır. Dolayısıyla 5 Ocak’ta böyle bir toplantı yok. Ama cumhurbaşkanımızın kurula başkanlık yapması, gerektiğinCumhurbaşkanlığı’nda gölge bakanlar kurulu oluşturulacağı biçiminde yayınlar yapıldığını kaydeden Davutoğlu, Erdoğan’ın bütün meseleleriyle ilgili kendisine görüş alışverişi olanağı sunacak, görüş bildirecek her türlü yapıyı kurabileceğini belirtti. Davutoğlu, “Orada danışmanlar ve ekipler oluşturulabilir. Bu Cumhurbaşkanlığı makamının takdirindedir ama icrai yetki, sayın cumhurbaşkanımızın da her zaman vurguladığı gibi anayasal, yasal hiçbir tereddüt olmadan de anayasadaki ifadesiyle söylüyorum, daha önce de örnekleri olmuş, uygulaması görülmüş bir husustur. Daha önce Turgut Özal ve Süleyman Demirel dönemlerinde de olmuş istisnai uygulamalardır” dedi. Toplantı için kesinleşen bir tarih olup olmadığı sorusu üzerine Davutoğlu, “Bu benimle cumhurbaşkanımızın bileceği bir husustur. Kimsenin, bunu Binali Bey için söylemiyorum, bu konula Diren Halkım, Kazanacaksın!.. Gökyüzü yine siyaha büründü, hava soğudu, yağmur yağmaya başladı... Böyle havalarda hüzünlenirim hep! Maviler giyinmiş gökyüzü, umutlarımı, sevinçlerimi çoğalttığından olacak. Aklıma bir soru geldi gökyüzüne bakarken: “Hayatın açılıp kapanan perdelerini bilen var mı?” Nereden geldi bu soru aklıma? İnsanın tarih boyunca çırpınıp durması... 3 bin yıl önce bu topraklarda hangi uygarlıkların olduğu... O süreçten bugüne neler olup bittiği!.. Yıllar önce okumuştum, kim söylemiş kim yazmış onu da anımsamıyorum. Üç duvarlı dünyanın dördüncü boyutu salona açılır, gerçek dünyaya karışır; sahnedeki oyuncularla salondaki izleyiciler arasında bir bağ kurulurmuş... Hem oyuncular hem izleyiciler bu konumlarının bilincinde olurlarmış... Oyuncu oynadığını seyirci oyunu izlediğini bilir; ama perde kapandıktan sonra alkış seslerinin ne kadar yükseleceği bilinmezmiş... Oyuncu başarılı, oyun güzelse alkış sesleri yükselir, perde üçdört kez açılır kapanırmış... Seyircinin tavrı şuymuş: “Oyuncu oynamadı, yaşadı!” HHH Hayat tıpkı bir tiyatro sahnesi.... Rol yapmak zordur, hele onu yaşamak olanaksız... Çünkü hayat tiyatro sahnesi değildir... Sadece hayatın perdeleri vardır! Yaşadığımız coğrafyada hayatın perdeleri yoksulluğa, hukuksuzluğa, rüşvete, talana, yağmaya açılır... Köşe dönücülük helal sayılır! Eh Müslüman toplumların baskıcı rejimleri olduğuna göre buralarda “haram lokma” helaldir! Hayat sudan ucuzdur! Çocuklar, insanlar öldürülür, bir süre sonra katiller dışarıya çıkar... Ethem Sarısülük’ü Gezi eylemleri sırasında Ankara’da öldüren polis için Emniyet’in ‘GÖLGE BAKANLAR KURULU’ TEPKİSİ Bakanlar Kurulu’nda. Öyle gölge bakanlar kuruluymuş gibi gazetelere yansıtanlar bir başka oyunun içindeler. Buna ne sayın cumhurbaşkanımız izin verir ne ben izin veririm. Türkiye’de anayasal ve yasal çerçeve neyi gerektiriyorsa onu yaparız” dedi. Cumhurbaşkanı ile haftalık olağan görüşmede olabilecek hususların varsa kendisine aktarılabileceğini kaydeden Davutoğlu, “Haftalık olağan görüşmenin mantığı da doğası da budur” dedi. ise milletvekillerinin bu konuda serbest bırakılmasını istediği dile getiriliyor. Milletvekillerinin serbest bırakılmasının “Bakanların Yüce Divan’a gitmesi benim açımdan sorun olmaz” mesajı anlamına geldiği kaydedilirken, Erdoğan’la görüş ayrılığının giderilememesi nedeniyle Davutoğlu’nun bakanlara “Yüce Divan’ı kendiniz isteyin, bu yönde açıklama yapın” çıkışını yaptığına dikkat çekiliyor. rın sadece ikimizi ilgilendirdiği, en başından sayın cumhurbaşkanımızla emaneti devraldığım gün mutabık kaldığımız bir husus” diye konuştu. 4 eski bakanın Yüce Divan’a gönderilip gönderilmemesi konusunda da Erdoğan ile Davutoğlu arasında görüş ayrılığı yaşanıyor. Erdoğan’ın bakanların aklanması gerektiği, Davutoğlu’nun O mesajın anlamı ‘Fişleme’ düzenlemesine tepki ‘Muhaberat devleti gibi’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Grup Başkanvekili Levent Gök, hükümetin TBMM’ye sevk ettiği “Kişisel Verilerin Korunması Yasa Tasarısı” ile devlet eliyle herkesin fişleneceği uyarısını yaparak sivil toplum kuruluşları, aydınlar ve siyasi partileri birlikte mücadele etmeye çağırdı. Getirilmek istenen söz konusu düzenlemenin AB uyum yasaları çerçevesinde sunulmasının gerçekçi olmadığını kaydeden Gök, “Bırakın AB’ye uyumu, bu tasarı temel hak ve hürriyetlerin tamamına aykırıdır” dedi. Gök şunları söyledi: Devlet eliyle fişleme: Tasarıyla hemen hemen herkesin devlet eliyle fişlenmesi söz konusu oluyor. Çok ilginçtir ki, bunu da “kişisel verilerin güvenliği” gerekçesiyle yapıyorlar. Devletin asıl görevi bu fişlemeleri ortadan kaldırmak iken; şimdi “fişlemeyi” devlet eliyle meşru hale getirmeye çalışıyorlar. Böyle bir tabloda; yaptığı uygulamalarıyla zaten her türlü antidemokratik girişimlerin içeresinde olan hükümetin muhalefeti sindirme, baskı altına alma ve takip etmek gibi ancak ve ancak muhaberat devletlerinde görülebilecek bir uygulama içerisine gireceği anlaşılıyor. Yani aslında Türkiye bir muhaberat devletine dönüştürülmeye çalışılıyor. AB’ye uyumla ilgisi yok: Tasarıdaki düzenlemeleri güya AB uyum yasaları çerçevesinde göstermek istiyorlar. Bu bir kandırmacadır. Çünkü gerçekte getirilen düzenleme bu kapsamın çok çok dışındadır. Türkiye’de herkesin kişisel bilgilerinin kayıt altına alınması sonucunu doğuracak olan bu yasa, bırakın AB’ye uyumu, temel hak ve hürriyetlerin tamamına aykırıdır. Topyekun mücadele: Biz ana muhalefet partisi olarak mücadelemizi eksiksiz şekilde vereceğiz. Ancak bu yetmez. Burada tüm toplumu ilgilendiren böylesi bir düzenlemeye karşı tüm STK’lerin, aydınların, diğer siyasi oluşumların, kısacası herkesin ortak katkısıyla bir demokrasi mücadelesi verilmesine ihtiyaç vardır. Meşal tekbirlerle karşılandı AKP’lilerin “Hamas sana canım feda” ve “Kahrolsun İsrail” sloganlarıyla karşıladığı Hamas Siyasi Büro Şefi Halid Meşal, tekbir getiren AKP’lileri tekbir getirerek selamladı. Türkiye’de olmaktan büyük gurur duyduğunu ifade eden Meşal, “İstikrarlı Türkiye ve kalkınmış Türkiye tüm Müslümanlar için güç kaynağıdır. Nasıl ki geçmişte yüzyıllar boyunca sizin halkınız Kudüs’ü, Aksa’yı, Filistin’i koruduysa umutluyum gelecekte de Filistin’i, Kudüs’ü tekrar kurtaracağız inşallah” dedi. ‘Herkes hesap verecek’ KONYA (Cumhuriyet) Başbakan Ahmet Davutoğlu, AKP Konya İl Kongresi’ne Hamas’ın Siyasi Büro Şefi Halid Meşal ile birlikte katıldı. CHP’yi cemaat ile ittifak yapmakla suçlayan, Davutoğlu, “Herkes hesap verecek. Yükselen Türkiye’nin önünü kesmek isteyen herkes hesap verecek. Kılıçdaroğlu açıklasın paralel çete ile yaptıkları işbirliğini, neyi aldılar, neyi verdiler?” dedi. AKP Konya 5. Olağan Kongresi’ne katılan Davutoğlu, “Gelin bir yılın muhasebesini” yapalım diyerek yaşanan son gelişmeleri değerlendirdi. Gezi Direnişi’ni “provokasyon” olarak nitelendiren Davutoğlu, Gezi Direnişi’yle kargaşa ortamı yaratılmak istendiğini ileri sürerek canlı yayın yapan uluslarararası medyanın da Türkiye’de kriz çıkarmak istediğini savundu. Başbakan Davutoğlu, “Herkes hesap verecek. Yükselen Türkiye’nin önünü kesmek isteyen herkes hesap verecek. Milletten almadığı desteği kapalı kapılar ardından almaya çalışan herkes hesap verecek” dedi. CHP’li Şişli Belediyesi’nde yaşanan krize değinen Davutoğlu, “Kirli çamaşırlar ortaya çıkıyor. Şişli’yi yönetemeyen Kılıçdaroğlu, Türkiye’yi yönetmeye nasıl talip olabilir?” diye konuştu. AKP’nin 2015 seçimlerinde kullanacağı seçim şarkısı dün Davutoğlu’nun katıldığı AKP Konya Kongresi’nde tanıtıldı. Ünlü halk ozanı Köroğlu’na ait “Kiziroğlu Mustafa Bey” türküsünün sözleri, AKP’nin seçim müziklerini yapan şarkıcı Uğur Işılak ve Arter Reklam Ajansı’nca “Davutoğlu Ahmet Hoca Bir bilge adam, bir yiğit adam” olarak uyarlandı. Şarkı AKP kongresinde Ayna grubu tarafından seslendildi. Şarkının, bu hafta Kürtçe de dahil farklı versiyonlarının çıkacağı belirtildi. Şarkının sözlerinde ise “Osmanlı” vurgusu dikkat çekti. Şarkıda, “Dualarla çıktı yola /Reisle girdi kol kola /Tam bir Osmanlı torunu/ Yiğit kim doğru kim dürüst kim/ Davutoğlu Ahmet Hoca/ Bir bilge adam, bir yiğit adam” sözleri kullanıldı. Başbakan Davutoğlu, cemaate ve muhalefete yüklendi Muhalefeti takip ve sindirme: CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler’in “CHP cemaat ile işbirliği yaptı” açıklamasını anımsatan Davutoğlu, “2015 seçimlerine giderken pazarlıkların yapıldığını görüyoruz. Bunların hepsinden hesap sorarız. Kılıçdaroğlu açıklasın paralel çete ile yaptıkları işbirliğini neyi aldılar, neyi verdiler. Bu pazarlığı yapanların hepsi millet tarafından cezalandırılacaktır” ifadelerini kullandı. ‘Tam bir Osmanlı torunu’ düşündüm! Yardım kampanyasını Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğü düzenliyor... Ethem Sarısülük’ün ağabeyi Mustafa Sarısülük bakın ne diyor: “Devlet katillere yardım kampanyası düzenliyorsa düşünmek gerekir!” Biz laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletinde mi yaşıyoruz yoksa polis devletinde mi? HHH Hayat bir tiyatro sahnesi değil... Laik, demokratik, sosyal hukuk devletinde birey, yasal ve anayasal haklarını kullanır... Demokratik ve özgür toplumlarda düşünceyi ifade özgürlüğü suç değildir... Türkiye’de bunlar 1970 yılında da suçtu, 2015 yılına girerken de suç! Cinayet işleyen güvenlik güçleri, faili meçhul cinayetleri işleyenler bugün aramızda... Hele hele Gezi eylemleri sırasında çocuklarımızı öldürenlerin çoğu koruma altında... Halkımız gün gelecek direnecek ve kazanacak! Demokrasimizi ve özgürlüklerimizi daha ileriye, aydınlık günlere götürecek. Yargıda dürüst, evrensel hukuktan, adaletten, eşitlikten yana yargıçlarımız sayıları az olsa da var... Bakın Soma’nın Yırca köyüne! Termik santralı kurmak için binlerce zeytin ağacını kesen Kolin şirketine karşı davayı, Danıştay 6. Dairesi’nin kararıyla kazandı. Yargı acil kamulaştırmayı durdurma kararı verdi. Köylüler şimdi “Zararlarımızın karşılanması için hukuk mücadelesi vereceğiz” diyor... HHH Tiyatroda oyunlar çoğunlukla ya üç ya da tek perdelidir... Elbet tek kişilik oyunlar da vardır! İnsanın hayatın içinde ne zaman rol yaptığı ya da yapmadığı anlaşılmaz... Bir gece sonrası salt gerçek yaşamda değil tiyatro sahnesinde de yaşanmaz! l Yüksek mahkeme, hasta bilgilerinin SGK’ye verilmesine onay verirken, bakanlığın ‘muafiyetine’ ret kararı aldı. Neyi aldılar neyi verdiler? AYM’den SGK CHP’li Koç’tan Davutoğlu’na 3 soruyla yanıt ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Sözcüsü Haluk Koç, partisinin Konya il kongresinde “CHP paralel çete ile yaptığı işbirliğini açıklasın” diyen Başbakan Ahmet Davutoğlu’na üç soruyla yanıt verdi. Partisinin genel merkezindeki basın toplantısında Koç, sorularını “Sen vesayetten kurtulup gerçekten Başbakan olabilecek misin, Şırnak’taki olaylara önlem almayı düşünüyor musun, abine sor bakalım paralel yapı sizden ne istediler verdiniz, ne istediler vermediniz?” diye sıraladı. fişlemesine ‘onay’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi (AYM), kişisel verilerin paylaşılmasında muaf olacak kişilerin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından belirlenmesine hükmeden maddeyi iptal ederken, sağlık kuruluşlarının kişisel bilgileri Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) verinceye dek para ödenmemesine yönelik maddesinin iptal istemini reddetti. Danıştay 15. Dairesi baktığı bir davayla ilgili, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’nın “Sağlık hizmeti sunucularının kayıt ve bildirim zorunluluğu ve kontrol yetkisi” başlıklı 78. maddesinin ilgili hükümlerinin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Başvuruyu esastan görüşen yüksek mahkeme, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişinin sağlık bilgilerinin ne şekilde korunacağının, ulusal güvenlik nedeniyle sağlık bilgisi paylaşıma açılmayacak kişilerin tespitinin ilgili bakanlıkların önerisi üzerine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca yapılmasına ilişkin düzenlemeyi iptal etti. Bu kişi ve grupların sağlık bilgilerinin nasıl tutulacağının ilgili kuruluşların görüşleri alınarak hazırlanacak yönetmelikle düzenlenmesini öngören yasa hükmü de anayasaya aykırı bulundu. Kurum ile sözleşmesi olan sağlık kuruluşlarını, sağlık hizmeti sundukları kişilere ait sözleşme hükümlerinde yer verilen bilgileri, belirlenen yöntemlere ve süreye uygun biçimde elektronik ortamda veya yazılı olarak SGK’ye göndermek zorunda kılan, bu bilgiler gönderilmeksizin talep edilen sağlık hizmeti bedellerinin, bilgiler gönderilinceye kadar ödenmeyeceğini düzenleyen hükme ilişkin iptal istemi ise reddedildi. Valla billa kimseye laf çarptırmıyorum; mahalle kahvelerindeki sohbetlerden bir cümle aktardım o kadar. Diyeceğini uzun ve karmaşık cümlelerle dillendirenlere “Felsefe yapma lan. Sadede gel oğlum, sadede…” denir. Haksız da değiller. Felsefe dediğin epey derindir. O sularda kulaç atmak, birikimi “kahvehane kültürü” ile sınırlı olanlara birkaç numara büyük gelir. Hele hele “Ayağını sıcak tut, başını serin, kendine bir iş bul, düşünme derin” diyen ata öğüdünün pek yaygın kullanıldığı bir ülkedeyiz ve felsefe ne çare ki derin düşünmeyi gerektirir. Dahası dünyaya, olup bitene, yaşama sadece inancın penceresinden bakmayı yeğleyenler için sorgulamaya hem de sonuna kadar sorgulamaya dayanan felsefe ürkütücü hatta düşman bir alandır. O yüzden büyük Türk büyüğü ve son günlerdeki çıkışıyla büyük Türk “düşünürü” olduğuna da tanık olduğumuz Tayyip Erdoğan’ın savurduğu son inci beni şaşırttı. Hatırlayın, ne dedi? “Türkçe ile felsefe yapamazsınız. Ya Osmanlıca ya İngilizce, Almanca, Fransızca kullanmanız lazım.” Yani üstat felsefe yapacak ama Türkçe ile yapılamıyor; eh “Van minüt” İngilizcesi de felsefe yapmaya yetmiyor. Almanca ve Fransızca da nanay. O zaman tek çare kalıyor: Osmanlıca!.. Şimdi anladınız mı “Osmanlıca liselerde zorunlu ders olsun” önerisinin ardında yatan derin felsefe Felsefe Yapma Lan!.. aşkını? HHH Beştepe Sarayı sultanının incilerinde biraz daha kalalım mı? Duymuşsunuzdur, zaten duymayan da kalmadı; Erdoğan 2012 yılında düzenlenen “Anayasanın Dili Sempozyumu”ndaki konuşmasında, “Zaman zaman söyleniyor; Türkçe ile felsefe yapılmaz, deniyor. Bunların tamamı ırkçılık kokan açıklamalardır; aslında, ırkçılık ihtiva eden bir düşünüştür” buyurmuştu. Tamam, o gün öyle dedi, iki yıl sonra da Türkçe ile felsefe yapılamayacağını ilan etti. Belleği güçlü meslektaşlarımız, onların yanı sıra internet fırlamaları da bu yaman çelişkiyi anında yakaladılar ve önümüze (aslında: Önüne) koydular. Şimdilik Beştepe Sarayı’ndan gelen cevap, “Tısss, fıssss, fossss” gibi anlamsız ünlemlerden ibaret. Oysa çelişki gibi görünen bu sözlerin açıklaması pek kolay. Sultanımıza yardımcı olayım bari: O iki yıl önceki konuşmasında “Türkçe” derken sizin anladığınız gibi “arı Türkçe” denen rezaleti kastetmedi ki. Hani, sizin gibi halka yabancı züppeler uçakta iken bir bardak su istediğiniz de “Gökkonuksal avrat, ilacımı içmem gerekiyor, rica etsem bir bardak su verebilir misiniz” diyorsunuz ya, o öyle demiyor, “Hanımefendi bir bardak su istirham edeceğim, ilacımı vakti zamanında istimal etmem icap ediyor da” diyor. Sizler “ulusal düttürü” diyorsunuz, o “milli marşımız” diyor. Siz özdeksel diyorsunuz, o maddi diyor. Siz arsıulusal diyorsunuz, o milletlerarası diyor. Şey… İnandırıcı bir açıklama olmadı galiba? Ne “ulusal düttürü” diyen duydum, ne uçakta hostesi “Gökkonuksal avrat” diye çağıranı, ne borç isterken “Özdeksel durumum bugünlerde biraz sıkışık da” diyeni, ne “Üniversitede arsıulusal ilişkiler okuyorum” diyeni… Yardımcı olayım dedim ama galiba beceremedim. E, n’apayım? Zırva tevil götürmüyor. (İtiraf edin son cümleyi genç olanlarınızın çoğu anlamadı. Osmanlıca öğrenmezseniz başınıza gelecek olan budur işte!..) HHH Peki felsefe yapmak sadece bir dil sorunu mu? Biliyorum dil ile felsefenin kopmaz bağı var. Ancak felsefenin kültürel birikimle de kopmaz bağı var. Birikimi cılız birine ister transandantal deyin, ister müteâli deyin. Cevabı “Hönk”ten ibaret olacaktır. Arı dili yeğleyip “aşkın” deyin, felsefenin bu önemli kavramını belki yine anlamayacaktır ama hiç olmazsa “aşmak” fiilinden yola çı kıp “Ötesine geçmek” filan gibi bir anlamı en azından sezecektir… (Parantez açıyorum: Tutup “Peki, söyle bakalım, sen ne anlıyorsun bu kavramdan” gibi ahret soruları sormayın. Benimki de bir sezgiden ibaret. Yani ciddi bir felsefi tartışma beni aşar. Ama ben hiç olmazsa aştığını biliyorum ve parantezi kapatıyorum.) Erdoğan’ın Türkçe ile felsefe yapılmaz incisine en yalın cevap Türkiye Felsefe Kurumu Başkanı İoanna Kuçuradi’den geldi. Adını yazarken bile ayağa kalkıp ceketimi iliklemek istediğim, bu yaşamı felsefeye adanmış yurttaşımız, her zamanki “nezaketi ve sükuneti” ile konuştu: “Biz Türkçe felsefe yapıyoruz, yayınlarımız da var. Ama belli ki kendisi bunu bilmiyor. Şunu da söylemeliyim, Türkçe bugün felsefe yapmaya çok elverişli bir dil. Kullanılan terimler, Batı dillerindeki gibi yüklü değil. Bu da Türkçe felsefe metinlerinin okura ulaşmasını kolaylaştırıyor” dedi. Bana da laf kalmadı. Ben olsa olsa Beştepe Sarayı’nın felsefe meraklısı sultanına tertemiz bir Türkçe ile yazılmış, en demir leblebi felsefe kavramlarını bencileyin bir cahilin bile anlayabileceği durulukta ve yalınlıkta anlatan Macit Gökberk öğretmenimizin “Felsefe Tarihi” adlı kaynak kitabını önerebilirim. Üstat bir okusun ve görsün bakalım Türkçe ile felsefe yapılır mıymış, yapılmaz mıymış? Kılıçdaroğlu: Bu ülke böyle mi yönetilir?’ ANKARA (DHA) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Şırnak’ın Cizre ilçesinde meydana gelen olaylarla ilgili açıklamada bulundu. Sosyal paylaşım sitesi Twitter üzerinden yaptığı açıklamada Kılıçdaroğlu, “PKK Hizbullah çatışıyor, Güneydoğu’da kan gövdeyi götürüyor ancak Davutoğlu’nun gündemi Şişli Belediyesi... Böyle ülke mi yönetilir?” ifadelerini kullandı. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle