29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 ARALIK 2014 ÇARŞAMBA 8 HABERLER GÜNCEL KARAYILAN CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada ... yolsuzluk operasyonunu yapan polis ve savcılardan sonra şimdi de doğum kontrolü yapanları ekledi. Kendine, yaptıklarına karşı çıkan herkesi vatan haini ilan eden Bay RTE, ihanet listesine hemen her gün yeni bir hain ve hainlik ekliyor. Doğum kontrolüne karşı çıkarken, iki cins arasındaki doğal birleşmeyi de koşullara bağlıyor. Örneğin emrettiği gibi, yeni evlenen bir çift şayet dört çocuk yapmaya yazılı mı sözlü mü nasıl olacaksa, söz verirse cinsel birleşmede özgür kalacaklar. Aksi halde bu çiftlerin prezervatif, spiral, doğum kontrol hapları almaları yasakk! Zira çok veya hiç çocuk yapmak istemeyen, RTE’nin emri aksine doğum kontrolü yapan kişiler hain! Bu ülkenin bakacağı kadar nüfusu barındırmamasından ya da altı, yedi, sekiz çocuk doğurmaktan yakınan kadınların bu sorununu çözmek için, yıllarca önce doğum kontrolü uygulayan ve yapanlar, yani Bay RTE’ye göre neslimizi tüketenler vatan haini! Acaba hiç mi aynaya bakmıyor. HHH Bu liste nereye kadar uzanacak? Gidiş hayra alamet değil. Kuşku yok RTE’nin kafasındaki yeni Türkiye’de, o ne derse gık demeden onaylayan, eleştirmeyen, muhalefetsiz bir toplum var! Karşı çıkanın, eleştirenin derhal vatan haini ilan edileceği bir düzen. Yaratmak istediği Türkiye, George Orwell’in yıllarca önce, 1984 adlı kitabında yazdığı gibi bir Türkiye! İnsanların nefes alışlarını bile izleyen Büyük Birader (Turkish Big Brother) olmaya özeniyor. HHH Şimdi de başkalarına söyletip denemelerini yaptırdığı, örneğin hamile bir kadının sokağa, toplum arasına çıkmaması… Başbakan Yardımcısı Arınç açıkladı. Kadının sokakta kahkaha atması... yakında yasaklanması beklenen, okullarda kızlarla erkeklerin aynı sınıfta eğitim görmesi, çağdaş demokratik bir ülkede normal sayılan her şeyi savunmak, yapmak maazallah ihanet olacak! HHH Toplum ne kadar da gaflet içinde. RTE’nin artık insanların cinsel yaşamlarına müdahaleye varan gidişatını demokratik bir ülkenin adeta fantezisi görüyor... Oysa RTE Büyük Birader olma yolunda ilerliyor. Kim bu gidişe dur diyebilecek? Medyadan, muhalefet partilerinden hayır yok! HHH RTE’ye yetişebilmek için, hükümete emrettiği yolda ilerleyen çözüm sürecinde Öcalan’la masaya oturulmasına, hadi ülkede barış sağlamak için, zoraki ses çıkmıyor diyelim. Kürtçenin zorunlu olmasını sağlamak için anadilde açılıma önderlik etmek yetmiyormuş gibi, bir de anayasa değişikliği AKPÖcalan işbirliği görüşmelerinde bile daha taslak halinde iken hayda bunu da önermelerine ne diyeceğiz? Oysa Öcalan’ın istediği anayasa değişikliği demek, muhalefetin karşı çıkar gibi göründüğü bölünmenin masaya yatırılması demek. Bu, bir açıdan da RTE’nin başkanlık sistemine karşı, TC’nin Türklerle Kürtlerin kurduğu bir devlet olduğu iddiasının resmiyet kazanması demek! HHH Öcalan, AKP’ye diz çöktürdü. Adım adım PKK’yi kurduğundan beri amaçladığı hedeflere doğru sürüklüyor… Hemen her gün bu yolda örnek olayları izledikçe … Artık bu ülke nereye gidiyor, diye sormaya gerek kalmıyor! ‘Öcalan nisandaki kongreye katılacak’ Yurt Haberleri Servisi KCK Yürütme Konseyi Üyesi Murat Karayılan, “Çözüm sürecinin” başarıyla sonuçlanması durumunda, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın 2015 yılının Nisan ayında yapılması planlanan PKK’nın 12’nci kongresine katılacağını iddia etti. Karayılan, Kuzey Irak’tan yayın yapan Rojnews ajansına açıklamalarda bulundu. “Çö züm Süreci amacına ulaşırsa Abdullah Öcalan da 2015 Nisan ayında yapılacak kongreye katılacak” diyen Karayılan, “Son olarak Öcalan bize ve devlete çözüm için bir tasarı gönderdi. Bu çerçevede Kürt sorununun çözümü için biz hazırız. Ancak şu ana kadar AKP bu konu üzerinde görüşünü açıklamadı”dedi. “AKP, 2015 seçimlerinin sa kin geçmesini ve seçimlerden sonra tutumunu açıklamak istiyor” diyen Karayılan, “AKP, 2011’de yaptığını tekrarlamak istiyor. Buna fırsat vermeyeceğiz. Adım atılmazsa seçimlerden önce savaşa başlayacağız. Eğer samimilerse adım atmalılar. Eğer AKP bu yaklaşımı ertelerse bu savaş anlamına gelir” ifadelerini kullandı. GÜNDEM MUSTAFA BALBAY n Baştarafı 1. Sayfada Geçmişten günümüze pek çok hükümetin kaderini belirleyen yolsuzluk, ne kadar içte tutulursa, hükümeti o kadar çürütmüştür. Toplumun önemli bir kesimi bu iddialara alışmış gibi görünse de hükümet biraz zayıflayınca, yolsuzluk çürümesi koku yapmaya başlar. Bu kokunun yayılmaya başladığı, hissedilmemesi için de hükümetin ve hükümetten sorumlu Cumhurbaşkanı’nın çare aradığı günlerdeyiz. Bulabilirler mi? Çok kirlenmiş, pis kokan bir gömleği çıkarmak yerine, üzerine yeni bir gömlek giydiğinizi düşünün. Temiz gibi görünebilirsiniz, ama bunu uzun süre gizleyebilir misiniz? Hayır... O koku üstteki temiz gömleği de kirletmeye başlar. Hükümetin şu aşamada yapmaya çalıştığı, yolsuzluk iddialarının üzerine TBMM’den temiz bir gömlek geçirme hazırlığıdır. TBMM AKP grubu buna alet olur mu? Önceki günkü tablo, yanıtın belirsiz olduğunu, AKP içinde güç dengelerinin sarsıldığını gösteriyordu. HHH 22 Aralık Pazartesi günü bütçe görüşmelerinin tamamlanmak üzere olduğu saatlerde TBMM Yolsuzluk Komisyonu da son kararını vermek üzere toplanacaktı. Herkesin bir kulağı da oradaydı. Saat 15.00’te başlaması beklenen toplantı önce 15.30’a alındı, sonra bir saat daha eklendi. Bu sıralarda TBMM kulisinde sonuç toto oynanıyordu. Tartışma biçimi şöyleydi: Bence 4 eski bakandan 3’ü Yüce Divan’a gönderilir. 1’i kalır... “Kim kalır?” Erdoğan’a en çok zarar verme olasılığı olan kişiyi Yüce Divan’a göndermezler, ötekileri gönderirler. “O kim?” Ne yaptımsa Erdoğan’ın bilgisi dahilinde yaptım, diyen kişi... “Bence öyle yapmazlar, kamuoyundaki imajı düzeltmek için herkesi Yüce Divan’a gönderirler. Onlara, orada aklanacaksınız sözü verirler...” O kadar kolay mı, Yüce Divan dengelerini kontrol etmeleri çok zor... “İkiniz de yanılıyorsunuz, her şey saraydan gelecek habere bakar...” Sence saray ne der? “Kelle vermeyin der... Çünkü AKP 1725 Aralık, darbe sürecidir diyor. 4 eski bakandan biri bile Yüce Divan’a gönderilse, bu tez çöker...” O zaman Davutoğlu’nun yolsuzluk yapan kardeşimiz olsa kolunu keseriz, sözünü nereye koyacağız? “Koldan önemli kafa var... Saraylı kelle vermeyin derse, Davutoğlu karşı duramaz...” Ama Davutoğlu’nun da hırslı bir kişi olduğunu unutmamak gerek... HHH Bu tartışmalar sürerken komisyonun karar tarihini ertelediği haberi geldi. Doğal olarak bu haber bütün yeni olasılıkları beraberinde getirdi. Ne olmuştu? Saray, kelle vermeyin derken Davutoğlu olmaz mı demişti? Yüce Divan’a gönderilme olasılığı yükselen eski bakanlar arasından, böyle giderse farklı konuşuruz mesajı mı gelmişti? Komisyonun ömrü 9 Ocak’ta doluyor. Muhalefete fazla zaman vermemek için zaman daraltılmasına mı gidilmişti? Gelinen nokta bu soruların tümünün sorulmasına haklılık kazandırıyor. Bütün bunlar bir yana, TBMM Genel Kurulu’ndaki genel hava o ki, AKP’li milletvekillerinin vicdanı rahat değil. Bakanlar Kurulu’nun yüzde 20’si Yüce Divan’ın eşiğinde... Bu durum tek tek eski bakanların değil, AKP hükümetinin fotoğrafıdır. 12 yıllık icraatın yolsuzlukla çarpımıdır. 12 yıl çarpı AKP eşittir yolsuzluk! Aylarca süren operasyonla dağ temizlendi, IŞİD kentte de adım adım geriletiliyor Ezidiler Şengal’e dönmeye başladı E IŞİD’in Haziran ve Ağustos’ta iki kez saldırdığı Iraklı Kürt Ezidiler ve Türkmenlerin çocuğunlukla yaşadığı Şengal (Sincar) dağı ve çevresi bugünlerde kurtuluş coşkusu yaşıyor. Peşmerge güçlerinin, ABD öncülüğündeki koalisyona bağlı savaş uçaklarının desteği ve Irak ordusunun kısmi yardımıyla gerçekleştirdiği operasyonlar aylar sonra sonuç verdi. Peşmerge güçleri, bir grup YPG’li ile IŞİD saldırıları sonrasında Ezidiler tarafından kurulan “Ezidi Halkını Savunma Birliği” nin de desteğiyle Şengal dağını IŞİD varlığından tamamen temizledi. Durumu yerinde görmek üzere Diyarbakır’dan Şengal’e doğru yola çıkıyoruz. Pazartesi gecesi saat 21.00 sıralarında Habur’dan geçtiğimizde şaşırtıcı bir sakinliğe tanık oluyoruz. Türkiye’den Kürt Bölgesel Yönetimi tarafına geçişimiz 5 dakikayı bile bulmuyor. Kuzey Irak’a gitmek isteyen hiç kimse yok gibi. Gümrüğün Kürt tarafında omuzumdaki fotoğraf makinesini gören görevli özel bir ilgi gösteriyor. İçeriye davet ediliyoruz. Bir süre sonra istihbaratçı olduğu anlaşılan bir başka görevli yanıma gelerek nereye gittiğimi ve kiminle görüşeceğimi soruyor ısrarla. Kendisine daha önce birçok kez gümrükten geçtiğimi ancak ilk kez böylesine bir sorguyla karşılaştığımı söylüyorum. “Bundan sonra böyle” diyor. Daha sonra, “Şengal kurtarıldı ama ortada Türkiye’den hiç gazeteci yok. Daha önce çok geliyorlardı. Şengal’in kurtarılması önemli değil mi” diye soruyor. Bu konuşmasının ardından gümrükten çıkıp bir taksiye biniyorum. Dohuk’un çevresindeki Hayırsız dağlarının tepesinde kar var. Alışık olmadığımız bir görüntü. Önce Erbil’e ar zidiler, harabeye dönmüş köylerine dönmeye başlarken, kentleri onlar için hâlâ tehlikeli. Bölgede IŞİD’e destek veren Sünni Araplar ise, bedelini kendi yurtlarını terk ederek ödüyor. M e r k e z d e ç a t ışma Kuzey Irak kentlerinde, Şengal’in kurtuluşuyla ilgili bayram havası yaşansa da aslında kurtarılan alan sadece Şengal Dağı bölgesini kapsıyor. Aylardır Şengal dağının zirvesinde mahsur durumda olan 10 bin kadar Ezidi artık IŞİD tehdidinden kurtulmuş durumda ancak Dağın eteğindeki Şengal kent merkezinde çatışmalar sürüyor. Peşmergeler kent merkezinin yaklaşık dörte birini kurtarmış durumda. Bu küçük oran bile Şengal’i terk eden Ezidileri geri dönmeye ikna etmiş görünüyor. Az sayıda Ezidinin peşmergenin kurtardığı mahallelere geri döndüğü belirtiliyor. Şengal Dağı’na doğru hareket ettiğimizde ise “peşmerge” güvenlik gerekçesiyle bizi geri çeviriyor. dından Şengal’e gitmeyi planlıyoruz ancak şoförle konuştuğumuzda Şengal’e gitmek için Dohuk’un daha yakın olduğunu söylüyor bunun üzerine rotayı Dohuk’a çeviriyoruz. Şoför, “Oraya gidecek taksi bulamazsın. Orası çok riskli IŞİD var” diyor. “Ama peşmerge IŞİD’den geri alıyor” dediğimizde temkinli bir gülümsemeyle yanıt veriyor. Takside yol boyunca Peşmerge marşları dinliyoruz. Dohuk’a vardığımızda bir otele yerleşince, Şengal’e nasıl gidebileceğimizi araştırıyorum. Sabah görüştüğümüz birçok taksici, güvenlik gerekçesiyle beni Şengal’e götüremeyeceklerini söylüyor. Kabul edenler ise çok yüksek paralar talep ediyor. Sonunda Kawa adlı bir taksiciyle anlaşarak Şengal’e gitmek üzere yola çıkıyoruz. Bozuk yollarda, terk edilmiş köyler arasında güçlükle ilerliyoruz. Yolda zaman zaman peşmerge araçları yanımızdan geçiyor. Peşmergenin geçişi sırasında diğer araçlar onlara yol veriyor. Yolda çok sayıda peşmerge kontrol noktasından geçiyoruz. Terk edilmiş, yakılmış ve yıkılmış, bombalanmış köyler ve çok sayıda araç enkazı görüyoruz. Bu köyler daha birkaç hafta öncesine kadar IŞİD’in kontrolündeymiş. Önce koalisyon uçakları ardından da peşmerge güçlerinin kara operasyonuyla IŞİD’den kurtarılmış. Bu görüntüler eşliğinde son aylarda adını sıkça duyduğumuz Rabia kasabasına ulaşıyoruz. Rabia kritik bir yer, çünkü Irak’ın kuzeyini Suriye’ye bağlayan ana yolu tutan noktada. Ekim başında Peşmerge güçlerinin Rabia’nın kontrolünün ele geçirmesi, IŞİD’e destek sağlayan arterlerin kesilmesi Şengal’in geri alınabilmesi için önemli bir adım olmuştu. Çoğunluğu Araplardan oluşan yaklaşık 5 bin kişinin yaşadığı kasabada sessizlik hakim. Bulabildiğimiz peşmergelere bu sakinliğin nedenini soruyoruz? Bize anlattıklarına göre, IŞİD’e büyük bir destek veren kasabada halk, peşmergenin geldiğini duyunca IŞİD’in kontrolündeki Musul’a kaçmış. Kasabadan yer yer dumanlar yükseliyor. Peşmergelerin, IŞİD’in barındığı evleri ve onlardan kalanları yaktığını söylüyorlar. Burada bir yetkili arasak da operasyonlar nedeniyle kimseye ulaşamıyoruz. V A L İ L İ KTE N TE B L İ G A T ANTALYA / GAZİANTEP (DHA) Son kararnameyle MGK Genel Sekreterliği görevinden iki ay önce Antalya Valiliği’ne atanan Muammer Türker, Suriyelilere kenti terk etmeleri noktasında tebligat yapıldığını belirterek “Biz elimizden geldiği kadar onlarla da birlikte yaşamanın yollarını arıyoruz ama prensip olarak Suriyelilerin Antalya’da kalıcı olmaması planlanıyor. Suriyeli sayısının 10 bine yakın olduğunu söyleyebiliriz. Emniyet ve jandarmanın şu ana kadar yaptığı tespitlerde resmi kayıtlara giren 1500’ün üzerinde Suriyeliye tebligat yapıldı” dedi. Suriyelilere kamplara gitmelerini öneren Türker, “Kamplar müsait olmadığı zaman Antalya’ya nasıl geldiyse, bir başka şehre de kendi iradeleriyle gidebilirler. AFAD da artık belirli bir limite geldi. Biz Antalya’yı Suriyeliler için bir cazibe merkezi olmaktan çıkarmak istiyoruz” ifadesini kullandı. Gaziantep Kent Konseyi Başkanı Mehmet Aslan, kentte 300 bini aşkın sığınmacının bulunduğunu ve bu durumun beraberinde güvenlik gibi çeşitli sorunlar getirdiğini söyledi. Aslan, “Başta İstanbul olmak üzere birçok kentte asayişi bozan Suriyeliler kentimize gönderiliyor. Bu durum kentin asayişini olumsuz yönde etkiliyor. Gaziantep’e yeni kamplar yapılmamalı, kentimize göç teşvik edilmemelidir. Eğer mutlaka yeni bir kamp ihtiyacı doğarsa güvenli bir bölgede kamp oluşturma yoluna gidilmelidir” dedi. Aslan, hazırladıkları raporu pazar günü Gaziantep’e gelecek olan Başbakan Ahmet Davutoğlu ve beraberindeki bakan heyetine sunacaklarını da sözlerine ekledi. Suriyelileri ‘Şüphelerimizin olması doğal’ istemiyorlar FIRAT KOZOK ANKARA HDP’nin seçimlere parti olarak girme yönündeki kararı konusunda “Acaba İmralı’yla HDP ve AKP arasında yürüyen, başka bir yan yolda yürüyen görüşmenin bir parçası mı” sorusuyla gündeme gelen CHP Genel Başkan Yardımcısı Enis Berberoğlu, PM toplantısı öncesinde, dikkat çeken son açıklamasıyla ilgili sorularımızı yanıtladı. Berberoğlu, “Baraj sorunu bariz bir şekilde anketlerde gözüken bir partinin, 2 seçimdir uyguladığı bir yöntemden vazgeçerek parlamentoya bağımsızlarla girmek yerine, parti olarak seçime girmek istemesinin sebebi nedir” sorusunu yineleyen Berberoğlu, bu soruyu bir yurttaş olarak sorduğunu ifade etti. Berberoğlu, “HDP’nin Meclis’e girememesi AKP’nin oylarını artıracak, karşılığında da AKP anayasa değişikliği sürecinde HDP’nin taleplerini mi yerine getirecek” sorusuna da şu yanıtı verdi: “Haddimi aşmayarak devam ediyorum; burada eğer bir anlaşma varsa, Güneydoğu seçmeninin oyunun başka bir anlaşma çerçevesinde rehin edilmesi, ipoteklenmesi söz konusu. Burada iki tane soru çıkıyor. Birincisi, HDP eğer parlamento dışı kalırsa, AKP bu sayede sağladığı anayasal çoğunluğu hangi amaçla kullanacak? İkinci sorum ise HDP ile alakalı. Parlamento dışı kalırsa başka siyasi önermelere başvuracak mı? Mesela yerel meclis kurmak gibi… Bu soruların cevabını almak istiyorum.” Enis Berberoğlu: HDP’nin seçime girme nedenini açıklaması lazım DİYARBAKIR JİTEM ve Anter davaları birleşiyor DİYARBAKIR (DHA) Diyarbakır, Mardin, Batman ve Şırnak’ta çeşitli tarihlerde birden fazla adam öldürme, kundaklama ve bombalama eylemini gerçekleştirdikleri iddiasıyla yargılanan ve aralarında “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım’ın da bulunduğu 5’i firari 16 sanıklı JİTEM davasına devam edildi. Diyarbakır 1.Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ve 16 sanığın katılmadığı duruşmaya mağdur avukatları Barış Yavuz ve Tevfik Karahan katıldı. Duruşmada ilk olarak dosyaya gelen evrakları okuyan mahkeme başkanı, 2.Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Musa Anter cinayeti davasının, bu dosyayla birleştirilmesi konusunda görüş sorulduğunu belirtti. Söz hakkı verilen mağdur avukatları iki dosya arasında irtibat olduğunu ifade ederek birleştirme kararı verilmesini talep etti. Daha sonra kararını açıklayan mahkeme, dosyanın Anter cinayeti davasıyla birleştirilmesi konusunda muvafakat verilmesine hükmetti. JİTEM davası sanıklarından Abdulkadir Aygan’ın İsveç’ten iadesine ilişkin talebin de 1 Ocak tarihinde geçersiz kalacağı ortaya çıktı. Mahkeme iade sürecinin hızlandırılması için Adalet Bakanlığı’ndan talepte bulunulmasına karar vererek duruşmayı erteledi. Berberoğlu AYDINLAR İMZA KAMPANYASI İLE AKP’YE HUKUKA DÖNÜŞ ÇAĞRISI YAPTI: Demokrasi hızla kan kaybediyor İstanbul Haber Servisi Darbeye Hayır Platformu, www.change.org’da imza kampanyası başlatarak AKP hükümetine demokrasi ve hukuka dönüş çağrısı yapıyor. Kampanyaya çok sayıda gazeteci, akademisyen ve yazar destek verdi. Kampanya metninde, “Türkiye demokrasisi için çok geç olmadan AKP hükümetini bu girdiği tehlikeli yoldan dönmeye davet ediyoruz. Geçmişte askeri darbelerle kesintiye uğrayan Türkiye demokrasisi, bugün sivil bir yönetimin idaresi altında büyük bir hızla kan kaybediyor” denildi. Kuvvetler ayrılığını, yargının bağımsızlığını, parlamento denetimini, barışçıl toplanma ve gösteri hürriyetinin kullanılmasını ve basın özgürlüğünü kendisine bir tehdit/darbe olarak algılayan bir iktidarın Türkiye’de işbaşında olduğu vurgulanarak şöyle denildi: “Son birkaç yılda pek çok yasa değiştirilerek, hukuk sistemi evrensel hukuk normlarından uzaklaştırılmış ve temel kişi hak ve özgürlükleri aleyhine bir baskı aracına dönüştürülmüştür. Her geçen gün daha da otoriterleşen AKP hükümeti yüzlerce gazeteci ve köşe yazarını uyguladığı baskılarla işlerinden attırmış, kamu gücünü kullanarak birçok gazete ve televizyonların, kendisine taraftar sermaye sahiplerine devredilmesini sağlamıştır. Eleştirel medya tamamen susturulmak istenmekte, gazetecilik bir meslek olarak bitirilmeye çalışılmaktadır.” Kampanyanın imzacıları arasında Ahmet İnsel, Ataol Belramoğlu, Aydın Engin, Ceyda Karan Daron Acemoğlu, Ertuğrul Günay, Gençay Gürsoy, İbrahim Betil, koray Çalışkan, Nilüfer Göle, Oya Baydar, Pelin Batu ve Yavuz Oğhan gibi isimler yer alıyor. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle