29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 ARALIK 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] 11 Dünya Bankası, Türkiye’nin 2014 büyüme tahminini yüzde 3.1’e düşürdü. 3. çeyrekte büyüme hayal kırıklığı yarattı Büyümede hayal kırıklığı u Dünya Bankası’na göre orta Ekonomi Servisi ABD eko Geçen ay nihai olmayan rakamlara gövadede Türkiye’nin büyüme nomisi nihai rakamlarla 3. çey re yüzde 3.9 büyüyen ABD ekonomisi rekte yüzde 5 büyüyerek Türkiye 3. çeyrekte yüzde 5 büyüme sağladı. beklentileri özel yatırımların ve diğer gelişen ülkeleri büyü Bu rakamla ABD birçok gelişen ülketoparlanmasına ve bu da yapısal mede katladı. Söz konusu bü nin büyüme oranını geçmiş oldu. Ekoyüme ABD’de 11 yıldır görülen nomistler ABD’nin yüzde 4.3 büyüme reformların uygulanmasına en iyi büyüme. kaydedeceğini bekliyordu. bağlı. Bunun için, hükümetin tüm ABD ekonomisi 3. çeyrek niABD tüketim büyümesi de yüzde hai büyüme rakamları açıklandı. 2.2’den yüzde 3.2’ye revize edildi. yatırımcılar için eşit bir rekabet ortamı sağlama yönündeki oranının yüzde 3’ün biraz üze ması sebebiyle işsizliğin arttığı le gelecek dönemde daha zayıf kararlılığına ilişkin bir sinyale rinde gerçekleşebileceğini gös nı vurguladı. bir ihracat performansı beklenihtiyaç duyuluyor. Petrol fiyatlarındaki keskin dü diğini belirtti. terdiği belirtildi. Bilgi notunda, Fed Sabrederken... 2014’ün en büyük belirsizliklerinden birisi, “Amerikan Merkez Bankası (Fed) politika faizlerini ne zaman yükseltmeye başlayacak” sorusu idi. Fed 2008’den bu yana “miktar kolaylaştırması (QE)” adı altında ve dalgalar halinde sürdürdüğü varlık alımlarını (karşılığında para basma işlemlerini) kasım ayında durdurduğunu ve “makul bir süre” sonra da faizlerini yükselteceğini açıklamıştı. Böylece Fed, söz konusu “makul süre” boyunca Amerikan ekonomisinin özellikle işsizlik ve milli gelir performansını takip edeceğini ve küresel krizin artık geride kaldığına ikna olduğunda da faizlerini yükselterek oluşabilecek enflasyonist baskıları göğüsleyeceğini vurgulamaktaydı. Geçen hafta yapılan Fed toplantısında, bu ezoterik söz oyunlarına bir yenisi daha eklendi: “Sabır”. Fed, artık “makul süre” kavramı yerine, istihdam ve milli gelir göstergelerini sabırla takip edeceğini duyurmaktaydı. “Piyasalar” Fed’in bu yaklaşım değişikliğini coşkuyla karşıladılar. Artık daha muğlak olan “makul süre” yerine, hepimizin günlük dilde sıkça kullandığı bir sözcük olan “sabırlı olmak” kavramı gelmişti; Fed faizlerini yükseltmek için acele etmeyecek, sabırlı davranacaktı. HHH Bu olumlu haber finansal yatırımcılarca son derece olumlu karşılandı. Özellikle aralarında Türkiye’nin de bulunduğu yükselen piyasa ekonomilerinde sermaye girişlerinin en azından 2015’in ilkyarısı boyunca da süreceği ve finans piyasalarının “canlı” tutulacağı öngörülmekteydi. Ancak, bu parlak söz oyunlarının ardında yatan gerçekler nelerdir? Kısa bir kuşbakışı ile Türkiye’nin kırılganlık göstergelerini anımsayalım. İki grafik aracılığıyla birbiriyle bağlantılı iki gösterge sunmaktayız. Birincisi cari işlemler açığının seyri ve finansmanın (kırılgan) niteliğine ilişkin. İkincisi ise kısa vadeli borç stoku ile Merkez Bankası rezervlerinin karşılaştırılması. Türkiye 2013’te 65 milyar, 2014’ün ilk on ayında da toplam 33.1 milyar dolar cari işlemler açığı (reel ekonominin döviz açığı) vermiştir. Cari işlemler açığı son 7 yıldır, kriz yılı olan 2009 hariç, ulusal gelirin yaklaşık yüzde 6 ile 8’i civarında süregelmekte ve özellikle finansman biçimleri açısından sağlıksız ve kırılgan bir görünüm sunmaktadır. Aşağıdaki ilk şekilde, cari işlemler açığının finansmanında (cari açığın yaratılmasında) net portföy girişleri ile net hata ve noksan (NHN) kalemlerinin boyutları sergilenmektedir. Cari açığın oluşumunda portföy girişlerinin payı 2012’de yüzde 73’e değin yükselmişti. 2013’te göreli gerilemenin ardından 2014’te yeniden yükseldi ve yüzde 60’a ulaştı. Portföy yatırımı girişlerine “yerli sıcak para” olarak nitelendirilen NHN kalemini de eklediğimizde, cari açığın finansmanında (yaratılmasında) rol oynayan sıcak para sermaye girişlerinin payının 2012’te gerçekte yüzde 76, 2013’te yüzde 33, 2014’ün ilk on ayında da yüzde 76 olduğu görülecektir. Söz konusu finansman biçimi, dış borç artırıcı (özellikle kısa vadeli) niteliktedir. Nitekim Türkiye’nin kısa vadeli dış borç stoku son sekiz senede üç misli artmıştır. Kısa vadeli dış borç stoku küresel krizin patlak verdiği 2008’in eylül başında 53 milyar dolar idi. Bu rakam 2014’ün eylül ayı itibarıyla 131.8 milyar dolara ulaşmıştır. Kısa vadeli dış borçlanmada özellikle 2011’in üçüncü çeyreğinden bu yana gözlenen sıçrama çarpıcıdır. Bu dönemde kısa vadeli dış borç stoku, Merkez Bankası’nın brüt döviz rezervlerinin de üstüne çıkmış ve 2014’ün eylül ayı itibarıyla oransal olarak 1.17’e yükselmiştir. Söz konusu oran, yerel ve uluslararası finansal yatırımcılarca önemli bir “kırılganlık” göstergesi olarak nitelendirilmektedir. Türkiye 2015’e daha da sağlıksız bir görünüm sunan yüksek cari işlemler açığı ve yüksek kısa vadeli dış borçlanma gereği ile girmektedir. Bu koşullar altında, Fed’in ve hemen tüm merkez bankalarının ezoterik bir biçime dönüştürülmüş muğlak söz oyunlarının büyülerine rağmen, Türkiye’nin 2015 boyunca ciddi biçimde finansal istikrarsızlık tehdidi altında kalacağı açıktır. ABD şeytanın bacağını kırdı Ekonomi Servisi Dünya Bankası Türkiye için 2014 büyüme tahminini yüzde 3.5’ten yüzde 3.1’e düşürdü, 2015 tahminini ise değiştirmeyerek yüzde 3.5’te tuttu. Dünya Bankası’nın açıkladığı Türkiye Ekonomik Bilgi Notunun 5. sayısında, bu yılın 3. çeyreği için açıklanan “zayıf” milli gelir verisinin, yılsonu büyüme stok birikimlerinden stokların eritildiği bir sürece geçişin, iç talebin diğer bileşenlerinde yaşanan toparlanmayı dengelemesiyle birlikte yılın üçüncü çeyreğinde ekonomik büyümede hayal kırıklığı yarattığı belirtildi. Dünya Bankası güçlü istihdam yaratma performansına rağmen, işgücünün hızlı bir şekilde art şüşün, gıda fiyatlarında beklenen oranlara dönüşle baz etkisinin, 2015 başlarında enflasyonun düşmesini destekleyeceğini savunan Dünya Bankası, “Liradaki değer kaybı eğiliminin tekrar başlaması olumlu enflasyon görünümündeki en önemli aşağı yönlü risktir” dedi. Banka ayrıca jeopolitik gerilimler nedeniy Kurda yeniden ortaya çıkan zayıflığın bir kez daha Türkiye’nin yatırımcı algısındaki değişikliklere karşı kırılgan, dolayısıyla para politikası alanında hareket alanının sınırlı olduğunu gösterdiği uyarısı yapılan bilgi notunda, özel tüketimin tekrar ekonomik büyümenin ana sürükleyici etkeni haline gelmesinin beklen diği ifade edildi. Bilgi notunda siyasi belirsizliklerin ve küresel piyasalardaki volatilitenin yatırımcı algısı üzerinde baskı oluşturmaya devam edeceğinin öngörüldüğü kaydedildi. Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Martin Raiser, “Türkiye’nin 2015 sonrasındaki büyüme beklentileri özel yatırımların toparlanmasına ve üretkenlik artışının tekrar başlamasına bağlıdır. Bunun için, hükümetin tüm yatırımcılar için eşit bir rekabet ortamı sağlama yönündeki kararlılığına ilişkin bir sinyale ihtiyaç duyulmaktadır. Yeni açıklanan 25 Dönüşüm Programı bu fırsatı sunmaktadır, ancak programın açıklanmasından uygulamaya geçiş kritik öneme sahip olacaktır” açıklamasını yaptı. Ekonomi Servisi Petrol Ürünleri İşverenler Sendikası (PÜİS) Genel Başkan Yardımcısı Fesih Aktaş, akaryakıt istasyonu sahiplerine “yüzde 40 kâr payı alıyorlar” ve “indirimleri pompa fiyatına yansıtmıyorlar” gibi ağır suçlamalar yöneltildiğini belirterek “Anlaşılan birileri akaryakıt ve vergi kaçıranlarla uğraşacaklarına, bayilerin üç beş kuruşluk karına göz dikmişler” dedi. Öte yandan İran petrol fiyatını düşürdü. Suudi Arabistan’ın ardından İran, petrol piyasasındaki yerini korumak ve eski müşterilerini elinde tutabilmek için ocaktan ititbaren petrol fiyatını varil başına 1.51 dolar indirdi. IMF ekonomistlerine göre ise, petrol fiyatlarında son dönemde yaşanan düşüş devam edecek ve gelecek yıl global ekonomik aktivitenin yüzde 0.7 oranında artmasını sağlayacak. Akaryakıtta kar payı kavgası Konut satışları hız kesti u Türkiye genelinde geçen ay 103 bin 783 konut satıldı. Ekim’de yüzde 25 civarında artış gösteren konut satışları kasımda hız keserek yüzde 1.1 oldu. Yeni konut satışı düştü. Ekonomi Servisi Satılan konut sayısı kasım ayında bir önceki aya göre yüzde 8.5, geçen yılın aynı ayına göre de yüzde 1.1 arttı. Konut satışları OcakKasım döneminde geçen yıl aynı döneme göre yüzde 1 düşüşle 1.03 milyon adet olurken; 2014’ü geçen yıla paralel tamamlayacak olan konut satışlarının, sektörde hayata geçirilen yeni düzenlemelere bağlı azalması beklenen yatırımcı iştahı ve olası yeni düzenlemelerin yarattığı belirsizliğin etkisiyle gelecek yıl da yatay kalması öngörülüyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), kasım ayına ilişkin konut satış istatistiklerini açıkladı. Türkiye’de ekimde 95 bin 645, geçen yılın kasımında da 102 bin 681 konut satılmıştı. Türkiye genelinde geçen ay 103 bin 783 konut satışı gerçekleştirildi. Kasımda Türkiye genelinde ipotekli konut satışları geçen yılın aynı ayına göre yüzde 0.9 artış göstererek 36 bin 925 oldu. Toplam konut satışları içinde ipotekli satışın payı yüzde 35.6 oldu. Kasımda, ülke genelinde 48 bin 128 konut ilk defa satıldı. İlk defa satılan konut sayısı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 0.3 azaldı. Koç’tan 5 yılda 910 milyon TL yatırım Ekonomi Servisi Borsa İstanbul Sürdürülebilirlik Endeksi’nde beş şirketi ile yer alan Koç Topluluğu’nun son 5 yılda çevresel etkilerde azalma sağlayan harcama ve yatırımlarının toplamı 910 milyon TL oldu. Koç Topluluğu Kurumsal Sosyal Sorumluluk raporlarına göre bu yatırımlar sonucu topluluk şirketlerinde son 5 yılda tasarruf edilen toplam enerji miktarı yaklaşık 1.7 milyon hanenin 1 yıllık elektrik kullanımına denk olan 17 milyon Gigajoule düzeyine ulaştı. Yine aynı dönemde topluluk şir Oya Ünlü Kızıl ketleri yaklaşık 74 bin hanenin su tüketimine eşdeğer olan 57 milyon metreküp su tasarrufu elde etti. Koç Topluluğu’nun 7’nci Kurumsal Sosyal Sorumluluk Raporu’nu değerlendiren Koç Holding Dış İlişkiler ve Kurumsal İletişim Direktörü Oya Ünlü Kızıl, kurucumuz merhum Vehbi Koç’un ‘Bugünün insanına ve gelecek kuşaklara karşı sorumluluklarımızı yerine getirmek öncüsü olduğumuz ve vazgeçemediğimiz ilkemizdir’ bakış açısını esas alıyoruz” dedi. 15 bin sanayi kuruluşu risk altında u Yassı çeliğe uygulanan yüzde 910’luk gümrük vergisinin üretim maliyetlerini yüzde 10 yükselttiğini kaydeden Yassı Çelik Kullanıcıları Platformu üyeleri, vergi oranının sıfıra çekilmesini istedi. Ekonomi Servisi Yassı çeliği hammadde olarak kullanan çelik boru, beyaz eşya, gemi sanayii, bisiklet ve ütü masası üreticileri, demir ve demir dışı metaller, kazan, makine, gemi yapımı, galvanizleme ve ambalaj sektörü temsilcileri, Yassı Çelik Kullanıcıları Platformu altında toplandı. Vergi oranının rekabet gücünü azalttığını belirten platform sözcüsü Ali Eren, 15 bin sanayi kuruluşunun bu yükü kaldıramayacağını söyledi. Eren, “Türkiye’deki yassı çelik üretimi yıllık 10 milyon ton, 2 milyonu ihraç ediliyor. Tüketim ise 14 milyon ton. Üretim talebi karşılayamadığı için 6 milyon ton ithal ediliyor. Türkiye’deki yassı çelik üretimini korumak için konulmuş olan gümrük vergisi, maalesef bu etkiyi yaratmıyor. Hatta ihracatı düşürüyor, cari açığı ve enflasyonu artırıyor ve yapısal bozukluk yaratıyor” dedi. Tüketicilerin ürünleri yüzde 10 daha pahalı aldığını söyleyen Yücel Boru Genel Müdürü Kemal Saraç, “Gemi sanayii, ütü masası ve bisiklet üreticileri üretimi durdurma noktasında” dedi. Türkiye’deki yassı çelik üreticileri; Ereğli Demir Çelik Fabrikaları, İsdemir, Tosçelik, Çolakoğlu, Habaş ve MMK. Cevher ve hurda fiyatları arasındaki fiyat farkından dolayı MMK iki senedir yassı çelik üretimi yapmıyor. Ucuz petrol büyümeyi artıracak Ekonomi Servisi IMF ekonomistleri, petrol fiyatlarında yaşanan düşüşün küresel büyüme hızını gelecek yıl 0,7 puan artıracağını öngörerek, dünya ekonomisinin koluna yapılan bir aşı niteliği taşıdığını söyledi. IMF Başekonomisti Olivier Blanchard ile IMF Emtia Araştırma Birimi Başkanı Rabah Arezki’ye göre, petrol fiyatlarındaki düşüş küresel büyümeyi olumlu etkileyecek. Petrolün fiyatı sürekli düşüyor, Rusya ciddi finansal kriz içinde, Avrupa Birliği’nin en büyük ekonomisi Al manya zor bir ekonomik süreçten geçiyor... Keza Japonya da... Brezilya’dan Endonezya’ya, Türkiye’ye kadar gelişmekte olan ülkelerin paraları değer kaybediyor. Çin’in bile büyümesi yavaşlıyor... İşte bu tablo içinde giriyoruz 2015’e... Küresel ekonominin tek kazanını şimdilik ABD gözüküyor. Dolar değer kazandı, işsizlik yüzde 4 ile son 30 yılın en düşük oranına ulaştı, yatırımlar özellikle de teknoloji yatırımları yeniden ülkeye akmaya başladı... Tabii burada silah satışlarını 3’e katlamasını, sadece 2014 yılında Ortadoğu’daki müttefiklerine sattığı savaş uçakları, füzeler ve mermi bataryalarından 34.2 milyar dolar gelir elde etmesini saymayalım bile... Gelinen noktada, petrol üreten ülkeler dışında tüm ülkeleri sevindiren, ekonomilerinin canlanmasında bir umut ışığı olarak gördükleri yegâne konu, petrol fiyatlarındaki düşüş. Zira petrol fiyatlarındaki yüzde 10’luk bir düşüş büyüme oranını yüzde 0.37 puan yukarı çekiyor. Doğal olarak Türkiye de aynı kervanın içinde. Zaten Dünya Bankası da aralık Petrolün Fendi Yine Çevreyi Yendi ayı Odak Notu Raporu’nda, Türkiye’nin GSYH’sinin yüzde 6’sı düzeyindeki dış enerji açığı, dış ticaret açığının yüzde 58’ini oluşturduğuna değinerek, enerji ithalat fiyatlarındaki keskin düşüşün devam etmesi durumunda, 2015 yılında daha güçlü büyümeyi, dış pozisyondaki düzeltmeyi ve enflasyonun düşürülmesini destekleyeceği ni belirtti. Geçen yıl Türkiye’nin petrol ithalatı için ödediği rakamın 54 milyar dolar olduğunu ve bunun neredeyse yarısının ulaşım sektöründe kullanıldığını göz önünde bulunduracak olursak olayın önemi daha iyi anlaşılır. yutu yine rafa kaldırılacak. Örneğin yenilenebilir enerji yatırımlarının sekteye uğrayacak olması. Hazır fiyatlar düşmüşken, sanayini talebinin düşük fiyatla karşılarken, yatırımların ertelenebileceği... Ve tabii bu alandaki araştırmalara ayrılan pay, teşvik ve desteklerin azalabileceği... Bu dediklerim bütün ülkeler için geçerli. Çünkü küresel ekonomi sadece “büyüme”, daha doğrusu “ne pahasına olursa olsun büyüme” üzerine kurulu. Öte yandan 14 Aralık’ta Peru’nun başkenti Lima’da gerçekleştiri len ve dünya liderlerini bir araya getiren iklim değişikliği zirvesinde zor da olsa birtakım kararlar alınabilmişti. Konferansta yeni bir küresel ısınma anlaşması için yapılan görüşmeler, önce uzlaşmazlıkların giderilememesi nedeniyle hafta so Küresel ısınma ile mücadele yine rafta Belli ki, işin küresel ısınma bo nuna sarkmış, ancak son anda bir çerçeve çizilebilmişti. Lima anlaşması önemli, çünkü bir sonraki adım 2015 yılında 30 Kasım11 Aralık arasında Fransa’nın başkenti Paris’te yapılacak konferans. Ve bu zirve bilim çevreleri tarafından küresel ısınmada sıcaklık artışının 2 santigrat derecenin altında tutulması için son şans olarak görülüyor. Aslında doğru politikalarla petrol fiyatlarındaki düşüş bu mücadelede bir avantaja çevrilebilir. Örneğin karbon vergisi insanların üzerine artı bir yük getirmeden yaşama geçirilebilir, doğru teşviklere yansıtılabilir... Dünya ekonomisinin büyüyor olması beraberinde sürdürülebilir kalkınmayı getiremiyor ne yazık ki... Üstelik insanların hâlâ açlıktan öldüğü, kölelik düzeninin hortladığı, kadına şiddetin durulmadığı bir düzen bu... Trilyonlarca doları finansal suni köpüklerde boş yere harcamanın, insanlık utancı haline gelen savaşları önlemenin, çevreye geri dönüşü imkânsız zararlar veren enerji politikalarına son vermenin çaresi bulunamıyor. Ve petrol üzerine kurulu politikalar yine her zamanki gibi doğayı ve insanlığı yok ediyor... C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle