Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
24 ARALIK 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 13 Türkiye’nin başlıca sorunu cehalettir. Demokrasinin de baş düşmanı, cehalet. Çünkü her halk, elbette kendisine anladığı dilden konuşan, halinden anlayıp, çıkarlarını ve umutlarını en iyi temsil edeni iktidara getirir. Cehaletin yaygın olduğu toplumlarda, cahil halk da kendisi gibi cahili seçer. Cahil demek, aptal demek değildir. Tam tersine. Zeki, masum ve iyi niyetli olabilir. Kurnaz, çıkarcı, bencil, ilkesiz ve hatta fırsatçı da olabilir. Ama her halükârda kolay kandırılır. Kolay kandığı için kandırmaya da yatkındır! Seçilen cahil de iktidarını nasıl bir seçmene borçlu olduğunu gayet iyi bilir ve zaten tabana yaygın cehaletin derinlere kök salması için gerekeni yapar. Teoride halka ait egemenliğin vekâleten yönetimi demek olan demokrasi, böylece cehaletin yaygınlaşması için kullanılan bir pratiğe dönüşür. Taban seçmenin egemenlik sözünü bile anlamadığı, neye yaradığını, nasıl işlediğini bile bilmediği bir ülkede, elbette ne özgür irade, ne de demokratik haklar, seçimle kazanılabilir. Demokrasinin baş düşmanı, işte bu anlamda cehalettir. Ve Türkiye’deki seçim sandıkları, tabandaki kronik cehaleti tepeye taşıyıp akut demokrasi düşmanı hükümetler, yolsuz ve ceberut muktedirler yaratmaya yaramıştır. HHH Atatürk ve yoldaşları, başka bir deyişle Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucuları, her şeyden önce ilkeli aydınlardı. Toplumsal cehaletin sağlıklı bir cumhuriyet rejimi için nasıl bir felaket ve o yıllarda, dünyada bile emekleme çağındaki demokrasinin düşmanı olduğunu biliyorlardı. Parlamenter rejime tek partili sistemle geçiş yapmak tercihinin temelinde, bu tehlike vardı. Atatürk, Osmanlı devletinin niçin (Kırmızı Kedi Yayınları) kitabımda ayrıntılarıyla yazılıdır. Hıristiyanlığın Ortodoks ve Katolik diye bölünmesi, aslen Latince ile Yunancanın din üzerinden evrensel hegemonya kapışmasıdır. Savaşı Latince ve alfabesi kazanmış, Fransız metrik sistemiyle birlikte evrensel iletişimin temel aracı olmuşlardır. HHH Atatürk, günümüzde “küresel dünya” dediğimiz gerçeği belki herkesten önce öngörmüştü. Laik Türkiye, evrensel iletişim araçları Latin alfabesi ve metrik sistemle, 700 yüzyıl geriden gelen İslam dünyasında, sanattan bilime her şeye rağmen yaratan, üreten tek ülke oldu. Ama toplumsal cehalet yenilemedi. Cehalet yenilmeden gelen çok partili seçim sisteminde, iktidara taşındı. Cehaleti yaymak için en uygun silah, elbette Osmanlı’da olduğu gibi dindi ve dindarlaşa dindarlaşa, geldik AKP iktidarına. Gericilik tam gaz. Dünya Mars’a giderken, bizi tarihte yolculuğa çıkarıyorlar. Osmanlıca zorunlu ders falan derken, Miladi takvimi Hicri takvime çeviren siteler tavan yapıyor. Öyle sualsiz ve batıl bir toplum oluştu ki; Latince niye evrenseldir, metre nedir, kilo nedir, nereden çıkmıştır, kim bulmuştur, kimse bilmez, merak da etmez… Ancak çakma Osmancık, hakiki cehil ceddine kötü bir haberim var: Türkçe yazılı değil, sözlü kültür dilidir. Göçebedir. Rüneiform alfabeyle başlayıp, tarihte her alfabeyle, Çin harfleriyle bile yazılmıştır. Osmanlı Sarayı, Arap alfabesine serptiği uyduruk bir dille 500 yıl uğraştı, Türkçeyi silemedi tarih sahnesinden. Ama Osmanlı’nın çakma lisanı, bir daha dirilmemecesine öldü. Çünkü toplumsal cehaleti delememiş, geçememişti. O cehalet, tıpkı o gün olduğu gibi bugün de Türkçeyi yaşatacak. Çünkü yazı uygarlık, ama söz de ölmez otudur! “Doğum kontrolü va tana ihanet ise demek ki vatana hizmet, kontr olsüz seks. Haydi genç ler, vatan sizden hizmet aşkı bekliyor!” ANONİM BİLGE Şer’in Hayrı, Cehaletin Yararı! gerilediğinin, dünyadan nasıl kopup sonunda da çöktüğünün analizini çok doğru yapmıştı. “Muasır medeniyet seviyesi”ne erişmekte “milli eğitim” ısrarı, Cumhuriyetin kuruluşundan öteye halkın hızla eğitilmesine verilen önem, eğitimin başına bu işe varlığını adamış kişilerin getirilmesi, bu yüzdendi. Ama dünya trenini yakalamak, her şeyden önce iletişim temelinde ortak işaretler gerektiriyordu. Bu ortak işaret dili; alfabeydi, sayılardı, takvimdi, ağırlık ve uzunluk ölçüleriydi! Bilgiye ulaşım için gerekli iletişim araçlarının eksikliği, yokluğu ya da uyumsuzluğu, cehaleti besler. Osmanlı’nın matbaa başta, dünyada yapılan en büyük buluşları ıskalaması, Hicri takvim kullanmasıdır. 1453’te yazdığı tarihi, 857 diye atmasıdır! Âlemin metreyle ölçtüğünü arşınlaması, kiloyla tarttığını okkayla hesaplamasıdır. HHH Bir ölçüde de Osmanlıcadır, Arapça alfabedir, geri kalmasının nedeni. Çünkü bilgi, bilenlerin birbirleriyle iletişiminden beslenir. Bugün hem sanat, hem de her bilim dalında çok ileri olan Rusya’nın, Çin’in ve diğer İslami ülkeler arasında bir istisna olarak teknolojide büyük atılımlar yapan İran’ın dünya ile iletişim kurabilmek için kendi alfabeleri dışında Latin alfabesi öğrenmek ve sayılarıyla çalışmak zorunda olmaları, sözlerimin kanıtıdır. Sözlerimin diğer kanıtı, bizim iktidarın gelişmişlik örneği Abu Dabi Emirliği’nin dünya televizyonlarına verdiği reklamlarla; Abu Dabi’de şubeleri açılıp Latince alfabeyle Batı dillerinde eğitim ve diploma veren Sorbonne Üniversitesi ile Oxford, Cambridge gibi “küffar” okullarıyla övünmesidir! Batı Avrupa’nın dünyaya Latince ile egemen ve önder olmasının tarihi, bu yıl yayımlanan Bir Hıristiyan Masalı Görününce takvimlerde zordur Aralık ayının işi insanlara aldırmadan hazırlar sahneyi kış çalgıcıları çıkar ortaya ve söylemeye başlarlar şarkılarını yani rüzgâr ve soğuk arkasından kar senfonileri neler oluyor bilemeyiz ki uzaklarda oysa şehirlerde ince bir kabadayı gibi gezen beyazlarla yaşarız artık bu mevsim her şeyi saklar ayrılıklar hep taze kalır üşüyerek özlediğimiz ne varsa uzaklaşır neyse ki akşamlar kurtarır çabuk çabuk evlere yoksa buz keser hasretimiz bile. A.KADRİ ERGİN KIŞ ÇALGICILARI Yazarımız yazılarına bir süre ara vermiştir. G NOKTASI n İstanbul Haber Servisi “Hamile kadınların sokakta gezmesi doğru değil”, “Kadının ekonomik özgürlüğü aldatmaca, çalışan kadın yuvasını dağıtıyor” ve ve Meclis çatısı altında söylediği “Bu ülkede inkilaplaştırma (köpekleştirme) yapıldı” sözleriyle tepki çeken Prof. Dr. Ömer Tuğrul İnançer’in kızı E.İ.L.’nin Türkiye’nin çok büyük şirketlerinden birinde 3 Kasım’da üst düzey bir pozisyonda çalışmaya başladığı ortaya çıktı. Olayın sosyal medyada yankı bulması üzerine bir açıklama yapan İnançer, “Kızım da olsa kimsenin haysiyetine karışmam. Yüksek lisans yapmış, iki çocuk anası, evli barklı kocaman bir kadın. İster çalışır, ister çalışmaz. Şimdi memleketin bütün meseleleri bitti benim kızımın çalışması mı tartışılıyor” dedi. Kadınların çalışmasına karşı çıkan İnançer’in kızı yönetici çıktı Fotoğraf: Hicri yılbaşı MEB: Mesleklerde cinsiyet ayrımı olmamalı n ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), ortaokullarda okutulan Rehberlik ve Kariyer Planlama dersinin yeni öğretim programındaki “Özellikle toplumsal cinsiyet rolleri ve meslek seçiminde cinsiyete ilişkin önyargılara değinilmeli ve meslek seçiminde buna dikkat edilmesi gerektiği açıklanmalıdır” ifadeleri için açıklama yaptı. Söz konusu dersteki “Meslekleri Tanıma” konusu için böyle bir açıklama yapılmasının nedeni bakanlık açıklamasında, “Toplumda bazı mesleklerin sadece erkekler ya da sadece kadınlar tarafından yapıldığı gibi bir önyargı bulunmaktadır. Bu önyargının ortadan kalkması ve tüm meslekleri cinsiyet ayrımı olmaksızın tüm kişilerin yapabileceğini öğrencilere kavratmak amacıyla bu kazanım listesine eklenmiştir” ifadeleri ile anlatıldı. Ancak bu ifadeler, Rehberlik ve Kariyer Planlama dersi öğretim programında yer almaması dikkat çekti. Okullara mescit genelgesi Türkiye’de yargıya güven azaldı İstanbul Haber Servisi Türkiye Barolar Birliği Başkanı (TBB) Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, Ankara’da 20 Aralık’ta öğretmenlere yönelik gazlı, TOMA’lı polis müdahalesini kınayarak “Bu işin takipçisi olacağız” dedi. İstanbul Barosu Başkanı Doç. Dr. Ümit Kocasakal da kalıcı bir sıkıyönetim kanununun geldiğini, vali ve kaymakamın savcı mertebesine çıkarıldığına dikkat çekti. Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencilerinin düzenlediği “Sulh Ceza Hâkimleri Perspektifinden Ceza Adaletinin Güncel Durumu” konulu sempozyum dün Cibali’deki Kadir Has Üniversitesi’nde gerçekleşti. Ceza yasasındaki değişikliklerinin konu alındığı sempozyuma katılan Feyzioğlu, İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı Masume Ebtekar’ın “Hükümetler eleştiriye açık olmalı ve basın özgürlüğü kısıtlanmamalı” dediğine dikkat çekerek, “Son derece önemli, hepimizin altına imza atabileceğimiz, çağdaş ve belki de Batılı manada bu sözleri kim belirtti? Türkiye, Almanya ile Fransa ile kıyaslanırken şimdi Cezayir’le, Tunus’la, İran’la kıyaslandı. İran büyük bir demokratikleşme, şeffaflaşma atağı içinde. Türkiye maalesef İran’dan ders alır hale geldi” dedi. Yargıtay’ın yapısındaki değişikliği de eleştiren Ebtekar, “Hükümet, Yargıtay ve Danıştay üyelerini emekliye sevk edemediği için tersten işi çözmek adına üye sayılarını artırıp eskilerin etkinliğini kırmak gibi bir siyaset uygulamıştır. Yargıtay’a 160 üye seçildi. O ana kadar kadın hâkim oranı yüzde 35’in üzerindeyken bir gecede yüzde 3’e düştü. Sonuç, yargı bildik bileli bir öç alma mekanizması şeklinde işlemektedir. Bugün yapılan yanlışlara dünü mazeret gösterenlere şunu söylüyorum. Bugünün gençliğine en büyük saygısızlığı yapıyorsunuz. Hataları onlar çekemez. Dünden ders alıp demokratik hesap verdiren, keyfilikten uzak, tarafsız, bağımsız adil yargılama yapabilen sistemi elbirliğiyle kurmalıyız” dedi. İstanbul Baro Başkanı Doç. Dr. Kocasakal ise kalıcı bir sıkıyönetim kanununun geldiğini, vali ve kaymakamın savcı mertebesine çıkarıldığını belirterek “Hükümet anayasanın 6. maddesindeki ‘egemenliğin kullanılması hiçbir suretle bir zümreye bırakılamaz’ hükmüne aykırı olarak elindeki siyasi gücü, şimdi paralel dediği yapıyla 12 yıl boyunca paylaştı ve el ele Türkiye’yi bu hale getirdiler” dedi. Türkiye’de yargıya güvenin yüzde 22’ye düştüğünü söyleyen Kocasakal, “Türkiye’de yapboz hukuku devrede. Sulh ceza mahkemeleri, sulh ceza hâkimliğine dönüştürülmesinin sebebi hükümetin birtakım operasyonlar içinde olmasıdır. İnanıyorum ki operasyonlar bitince bu hâkimlikler kaldırılacak ve sulh ceza mahkemeleri tekrardan devreye girecektir” diye konuştu. Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencilerinin düzenlediği sempozyumda konuşan Kocasakal: n İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü, okullara mescit açılması için kaymakamlıklara genelge gönderdi. Okullara da gönderilen söz konusu genelgede, mescitlerin açılması için belirli koşulların sağlanması gerektiği vurgulandı. Bu koşullar ise şöyle sıralandı: “Kız ve erkek öğrenci mescitlerinin ayrı ayrı mekânlarda açılması. Mescitlerde ısıtma sistemlerinin olmasının sağlanması. Mescit zeminlerinin ahşap malzemeden yapılması ve üzerine halı kaplanması.” n ANTALYA (AA) Antalya’da Akdeniz Üniversitesi Kampüsü içinde 6 Nisan 2008’da öğrenciler arasında çıkan olaylarda tabancayla ateş eden Ömer Ulusoy Yargıtay’ın cezayı az bularak bozmasının ardından Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden yargılandı. Mahkeme, Ulusoy’u “Kasten öldürmeye teşebbüs” suçundan önce müebbet hapis cezasına çarptırdı eylemin teşebbüs aşamasında kalmasından dolayı 9 yıl hapse indirdi. Sanığın eylemi “haksız tahrik” altında gerçekleştirdiği belirtilerek, ceza yarı yarıya indirildi. Sanığa, “ruhsatsız silah” taşımaktan önce 1 yıl 3 ay hapis ve 36 gün adli para cezası veren mahkeme heyeti, silahın eğitim öğretim kurumlarında taşınması nedeniyle cezasını iki kat artırdı. 2 yıl 6 ay hapis cezası ve 72 gün adli para cezasına çarptırdı. Mahkeme heyeti diğer 13 sanık hakkında verdiği cezaları erteledi. Ulusoy’a tahrik indirimi KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr n İstanbul Haber Servisi Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü’nün oğlu Murat Erdal İnönü, Ece Başkal ile dünyaevine girdi. Maçka Evlendirme Dairesi’ndeki nikahı, “Belediye Başkanı” sıfatı ile baba Hayri İnönü kıydı. Nikâh törenine, aralarında işadamı Rahmi Koç ve Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’in de bulunduğu çok sayıda davetli katıldı. Endüstri mühendisi olan gelin Ece Başkal ile elektrik mühendisi Murat Erdal İnönü’nün 2002 yılında Alman Lisesi’nde okurken tanıştığı, genç çiftin ABD’de yaşayacağı öğrenildi. İnönü oğlunun nikâhını kıydı Fotoğraf: DHA BULMACA SEDAT YAŞAYAN Sarıkamış şehitleri 100. yılda anıldı Yurt Haberleri Servisi Sarıkamış Harekâtı sırasında 1914’te Allahuekber Dağları’nda donarak şehit düşen binlerce asker Türkiye Dağcılık Federasyonu (TDF) tarafından düzenlenen etkinlikle anıldı. 21 Aralık günü Erzurum Kars karayolu kenarındaki Sarıkamış Şehitliği’nde dağcılar tarafından ilk tören düzenlendi. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın söylenmesinin ardından dağcılara Sarıkamış Herakâtı ile ilgili bilgi verildi. Sarıkamış’tan Selim ilçesine bağlı Sarıgün köyüne otobüslerle geçen dağcılar, üç saatlik bir tırmanışla deniz seyivesinden 2 bin 650 metre yüksekliğe çıkarak kamp kurdu. Dağcılar, binlerce OsmanlıRus askerinin hayatını kaybettiği Allahuekber’de karlar üzerine kurdukları kutup çadırlarına yerleşti. Çadırlarda geceleyen dağcılar, Sarıkamış Harekâtı’nın başladığı gün olan 22 Aralık sabahı Allahuekber’e tırmanışa geçtiler. Kar kalınlığının yarım metreyi aştığı Allahuekber’e tek sıra halinde 3 saatte tırmanan dağcılar, bayraklı zirvede şehitler için 100. yılda saygı duruşunda bulunup İstiklal Marşı’nı söylediler. Şehitlerin karlar altındaki mezarlarını ve “Meçhul Asker” anıtını da ziyaret eden dağcılar, daha sonra aynı yollardan Yoğun ilgi vardı dönerek kamplarını topladılar. Türkiye Dağcılık Federasyonu Başkanı Alaattin Karaca, “Yurdumuzun değişik bölgelerinden gelen Mehmetçikler, bir asır önce vatanları uğruna şehit olmuşlar. Sarıkamış Herakâtı’nın 100. yılı nedeniyle yurdumuzun yine değişik yörelerinden gelen dağcılarla iki gün süren bir etkinlikte Allahuekber şehitlerini andık. Vatanın birliği, bütünlüğü, bölünmezliği uğruna şehit düşenleri rahmet ve minnetle anıyoruz. Türk gençleri, Sarıkamış’taki şehitlerimizi anma törenlerine her yıl büyük ilgi gösteriyor” diye konuştu. Bisiklet Federasyonu tarafından Sarıkamış Harekâtı’nın 100. yılı kapsamında düzenlenen Sarıkamış Şehitlerini Anma Bisiklet Turu’na katılan sporcular, geçen cumartesi İstanbul’dan aldıkları toprakla yola çıktı. 11 bisikletli, önceki akşam Karabük’e ulaştı. Sporcular, sabah valilik önünde yapılan törenle uğurlandı. Sporculara Kars’a götürmeleri için Karabük toprağı veren Vali Orhan Alimoğlu, “Bu toprak, uğrunda ölebilen varsa vatandır. O bakımdan bizim vazifemiz önce bu toprak üzerinde insanca yaşamak, ama icap ettiği zaman gereğini yapmak” dedi. Toprağı teslim alan sporcular, Kastamonu’ya hareket etti. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaracı@gmail.com HARBİ SEMİH POROY SOLDAN SAĞA: 1 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Mısır unu, tereyağı ve 2 peynirle ya 3 pılan bir tür 4 bulamaç. 2/ 5 Şarkı, tür kü... Anado 6 lu’nun bazı 7 yörelerinde 8 içkili, çalgılı ve kadınlı 9 eğlentiye verilen ad. 3/ Hü 1 2 3 4 5 6 7 8 9 cum, hamle... 1 K A N L I C A A Adları sıfat yapan 2 A G A R İ ME L bir yapım eki. 4/ 3 Tatlı sularda yaşa 4 K O S T A R İ K A I R A K A R E T yan bir tür gelin5 R A N T N A N cik balığı... Evren6 C O Y A L E Ş sel alıcı olan kan K İ grubu. 5/ Soyun 7 A S T A N A K A NO L A L dan gelinen kim 8 se... Bir metinden 9 S İ M T İ R Ş E çıkarılmış bir ya da birkaç cümle. 6/ Camilerde Kuran okunurken, hafızların da karşılık olarak ezbere Kuran okumaları. 7/ Utanma, hayâ... Giysilerin dik ve düzgün durması için kimi yerlerine konan yassı ve uzun çubuk. 8/ Arnavutluk’un plaka imi... Evcil bir geyik. 9/ Ağızda güç eriyen bir cins şeker... Bir mal ya da hizmetin piyasaya sürülmesi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Soğanlı kıyma ya da pastırma üstüne yumurta kırılarak yapılan yemek. 2/ Siirt yöresine özgü, kıyma ve bulgurla yapılan bir yemek... Tahtadan alçak iskemle. 3/ Gözü pek, cesur... Lityum elementinin simgesi. 4/ Sivas ilinde bir göl... Avrupa Birliği’nin kısa yazılışı. 5/ Hediye, bağış... Bir anlatımı oluşturan sözcüklerin tümü. 6/ Karşılık verme. 7/ Güzel sanat... Memeli bir deniz hayvanı. 8/ “İçimde renkler uçuşur / yanar, yeşil tutuşur” (B. R. Eyüboğlu)... Batı Avrupa’da bir ırmak. 9/ İnanç haline getirilmiş ilke ya da kural... Yeryüzü. C M Y B