03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 ARALIK 2014 ÇARŞAMBA 6 HABERLER AKP yolsuzluk operasyonunun ardından soruşturmayı kapatmak için hukuku araç olarak kullandı 17 Aralık hukuku ‘sıfırladılar’ ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Bugün 17 Aralık 2014. Bundan tam bir yıl önce bugün, Türkiye’nin gündemine oturan ve hükümeti şaibe altında bırakan “rüşvet ve yolsuzluk” operasyonu gerçekleştirildi. Bu süreçte yaşananlar, yargının ve hukukun iktidar tarafından nasıl araç olarak kullanılarak ayaklar altına alındığının bir göstergesi oldu. Her fırsatta “üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü” diyen Erdoğan, 17 Aralık operasyonu ile bakan çocukları ve Rıza Sarraf gözaltına alınınca bizzat yargıya müdahale etmekten hiç çekinmedi. “Adli Kolluk” olan ve direkt yargıya bağlı görev yapan polisler, operasyon sonrası yürütmenin müdahalesi sonucu görevlerinden alındı. Operasyondan 4 gün sonra Adli Kolluk Yönetmeliği değiştirilerek başsavcıdan onay almadan, mülki idare amirine haber vermeden operasyon yapılmasının önü kesildi. Bunun sonucunda 25 Aralık deşifre edildi, polislere “Operasyona gitmeyin, savcının talimatını yerine getirmeyin” dendi. Böylece Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan yargıya “yedirilmedi.” Devlet, 25 Aralık’ta dönemin başbakanının oğluna siper oldu. İkinci hamle olarak HSYK 1. Dairesi’nin üyeleri değiştirildi ve bu yolla operasyon savcıları Zekeriya Öz, Celal Kara, Muammer Akkaş görevlerinden alındı. Bu sırada sosyal medyada Erdoğan ve bakanlarının yolsuzluk içerikli konuşmaları yayımlanıyordu. Ardından Dışişleri Bakanlığı’ndaki gizli Suriye toplantısının görüşmesi internete düştü. Hükümetin buna yanıtı ise You Tube ve Twitter’ı kapatmak oldu. İki sosyal paylaşım sitesi, uzun süre erişime açılmadı. Anayasa Mahkemesi, “ifade hürriyetini ihlal ediyor” deyince, yasak kaldırıldı. Buna karşın internette yasağı savunan hükümet, internet yasasını değiştirerek TİB’e 4 saat içinde mahkeme kararı olmadan site kapatma yetkisi verdi. Bu yetki AYM’den döndü. Ancak yine de hükümete karşı operasyonlar durmadı. İzmir’de Liman yolsuzluğu, İstanbul’da İtfaiye, Adana ve Hatay’da TIR operasyonları gelince, iktidar tehlikenin farkına vardı! Kapsamlı bir yargı paketi hazırlandı, özel yetkili mahkemeleri mart ayında kaldırdı. AKP, operasyonlara hedef olmaktan o kadar korkmuştu ki tutuklama, arama ve el koymak için yasadaki “kuvvetli suç şüphesi” veya “makul şüphe” kavramlarını yürürlükten kaldırdı, yerine “somut delil” şartı getirdi. Özel yetkililerin kaldırılması sonrası kapsamlı bir kararname çıkaran HSYK; cemaate yakın olan veya bir şekilde operasyonlarda rol alan yargı üyelerini yerlerinden alarak pasifize etti. Özellikle İstanbul’daki grup il dışına sürüldü. TIR operasyonları ile MİT üyeleri hedef alınınca, önemli bir yasal değişiklik de MİT’e yönelik yapıldı. 17 Aralık sürecinde hükümetin yanında yer alan MİT’in yetkileri genişletildi. Teşkilata, dış operasyon yetkisi, terör örgütleriyle görüşme, istediği kişi ve kurumdan bilgi, belge alma yetkileri verildi. Aynı zamanda MİT’e ilişkin belgeleri yayımlayanlara yönelik cezalar da arttırıldı. MİT’çiler hakkındaki soruşturmalar zorlaştırıldı, müsteşara başbakan izniyle Yüce Divan’da yargılama şartı getirildi. Artık hükümete yönelik operasyon tehditi ortadan kalkmıştı. Daha rahat Bir yılda Pankart nöbeti CHP Aydın il biinasına “1725 Aralık rüşvet ve yolsuzluk mücdadele haftası olsun” pankartı asıldı. Polis, ilk pankartı indirince CHP’liler astıkları 2. pankart için nöbet tutmaya başladı. CHP’liler, eski Bakanlar Muammer Güler, Egemen Bağış, Zafer Çağlayan ve Erdoğan Bayraktar’ın maskeli resimlerinin bulunduğu “1725 Aralık haftası ‘Hırsızlar Haftası’ olsun ve hırsızlar tarafından AKP Genel Merkezi’nde kutlansın” diye hazırlanan yeni afişine Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ı ve para sayma makinelerini de ekleyerek ‘Çekin Kirli Ellerinizi Bu Halkın Üzerinden” diye yazdılar. Polisin hakim kararı çıkarması bekleniyor. CANAN COŞKUN İlan yasağına karşı ayaklı billboard CHP Gençlik Kolları Genel Başkanı İrfan Yıldız, CHP Genel Merklezi’nde 1725 Aralık yolsuzlukla mücadele haftası kapsamında yapacakları faaliyetleri açıkladı. Yıldız, “Eylem kapsamında 81 ilde sokak eylemleri, bilgilendirme toplantıları ve imza kampanyaları düzenleyerek, vatandaşa KaçAk Saray için harcanan 1,8 milyar lira ile neler yapılabileceğini anlatacağız” dedi. Eylemlere bugün saat 10.00’da Ankara Konur Sokak’taki basın açıklaması ile başlayacaklarını anlatan Yıldız, “Eylemlerimiz bu hafta yoğun olacak fakat bundan sonraki dönemde de devam edecek, yolsuzlukları unutturmayacağız. AKP, yolsuzlukları unutturmak için dün basına operasyon yaptı bugün Çaşı Grubu’nu yargılamaya başladı. AKP’nin ideolojik saplantı ve israfla yaptığı bu harcamaları sokak sokak gezip vatandaşa anlatacağız” dedi. 17 ve 25 Aralık operasyonlarının yıl dönümü için hazırladıkları afiş ve bilboardların yasaklandığını anımsatan Yıldız, “Ayaklı bilboard olup, Türkiye’nin 81 ilinde bu operasyonları unutturmayacağız. Ayaklı bilboardlar yarın tüm Türkiye’de devreye girecek” diye konuştu. Öte yandan, Eğitimİş 17 Aralık’ın yıldönümünde Yatağan’dan Tandoğan’a yürüyecek. Eğitim iş’in bugün başlayacak olan yürüyüşü, 3 gün sonunda Ankara Tandoğan meydanında sona erecek. AKP ve Gülen cemaati arasında ilk olarak 7 Şubat 2012’de MİT müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılmasıyla günyüzüne çıkan savaşın en vurucu operasyonuydu 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonu. Takvimler 17 Aralık 2013’ü gösterdiğinde kanallarda peşi sıra önce işadamlarının ardından da bakan çocuklarının gözaltına alındığını öğrendik. Şüphesiz 17 Aralık sabahı en çok konuşulan konu eski İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler’in kendisini gözaltına almaya gelen polislere “Siz bekleyin. Bakanınızı arayayım” demesiydi. Oğul Güler babasını 3 kez aramış ancak babasına ulaşamamıştı. İstanbul Mali Suçlarla Mücadele ve Organize Suçlarla Şube Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen operasyon ile Emniyet’in gözaltı kararını yerine getirmediği için yapılamadığı ileri sürülen 25 Aralık soruşturmaları 12 yılık AKP iktidarının yolsuzluklarını görünür hale getirdi. Operasyonun ardından ise akıllarda kalanlar “para sayma makineleri” ve “ayakkabı kutuları” oldu. Soruşturmanın bir numaralı şüphelisi Rıza Sarraf, eski Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın evinde ayakkabı kutusundan çıkan paralardan 500 bin Avro’yu imam hatibe bağış için gönderdiğini belirtmişti. Eski İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler ise Rıza Sarraf’ı “hayırsever” biri olarak tanımlayarak, şüpheli Rüçhan Bayar’ın uzaktan akrabası olduğunu, Sarraf’ın yanında çalıştığını söylemişti. Mahkeme ifadelerinin ardından tutuklanan 2 bakan çocuğu ve Sarraf’ın tutukluluğu 74 gün sürmüş, hâkim İslam Çiçek tarafından iletişimin tespiti, kayda alınması ve teknik araçlarla izleme ve görüntülerinin kayda alınmasıyla elde edilen delillerin tek başına delil mahiyetinde bulunmadığı gerekçesiyle tahliye edilmişlerdi. 74 günlük tutukluluk Soruşturmanın başında koordinatör savcı olarak bir dönemin en tanınan savcılarından Zekeriya Öz bulunuyordu. Soruşturma sürerken dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile Öz arasında açıklamalar da birbirini izliyordu. Erdoğan, Öz’ün operasyondan önce 22 kez yurtdışına çıktığını, bu ziyaretlerin çoğunun da Dubai’ye olduğunu 77 bin TL’lik tatilin bedelini işadamı Ali Ağaoğlu’nun karşıladığını ortaya atttı. Öz de bunun üzerine yaptığı açıklamayla Bursa’da yüksek yargı kökenli 2 kişiyle görüştüğünü, Başbakan’ın onlar aracılığıyla soruşturmayı durdurması talimatı verdiğini söyledi. Bu açıklamaların ardından Öz, önce Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na ardından da Bolu’ya sürüldü. Takip eden günlerde 25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk savcısıyken dosyadan el çektirilen savcı Muammer Akkaş adliye önünde soruşturma yapmasının engellendiğini içeren bir açıklama yapacak, eski Başbakan Erdoğan da Akkaş’ı bildiri dağıtmakla suçlayarak “Seninle işimiz var daha” diyecekti... Akkaş da Öz ile aynı kaderi paylaştı ve Tekirdağ’a sürüldü. Bildiri savaşları İnternete yargısız sansür İstanbul Adliyesi toz duman Dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı, operasyondan haberi olmadığını açıkladı ancak yine de görev yeri değişti. HSYK’nin 16 Ocak 2014 kararnamesi ile Çolakkadı kâğıt üzerinde kurulu olan Bölge Adliye Başsavcılığı’na, Ergenekon savcılarının da aralarında olduğu çok sayıda başsavcı vekili, İstanbul dışına sürüldü. Çolakkadı’nın ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na getirilen Hadi Salihoğlu, “Esaslı görev değişikliği yapacağım. Buraya geldiğimiz belli olsun” açıklamasını yaptı. Bu açıklamanın aradından 17 Aralık soruşturması savcılarından Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç dosyadan el çektirildi. O polisler konuşacak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi’nin bugün düzenlediği “17/25 Sempozyumu”nda operasyonun polis müdürleri Nazmi Ardıç, Yasin Topçu ve Mehmet Akif Üner konuşma yapacak. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da katılacağı programda, yazarımız Can Dündar’ın rüşvet ve yolsuzluk operasyonunu anlatan “Erdoğan’ın En Uzun Günü” belgeseli gösterilecek. Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi (GÜSAM), 1725 Aralık’ın yıl dönümü nedeniyle bugün saat 10.30’da “17/25 Sempozyumu” düzenleyecek. Türkiye Barolar Birliği Av. Özdemir Özok Kongre ve Kültür Merkezi’nde yapılacak sempozyuma CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da katılacak. Sempozyumun “1725 yalın gerçek” konulu ilk panelinde, 25 Aralık soruşturmasının operasyon müdürleri Nazmi Ardıç ve Yasin Topçu’yla birlikte operasyon Başkomiseri Mehmet Akif Üner konuşacak. İkinci panel, gazeteci Tarık Toros yönetiminde, gazeteciyazar Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın katılımıyla gerçekleşecek. CHP Milletvekili Mahmut Tanal yönetiminde MHP Milletvekili Nevzat Korkmaz ve AKP kurucularından Dengir Mir Mehmet Fırat, gazeteciler Arzu Yıldız ve Emre Erciş katılacak. Makul şüphe kaldırıldı TAPELERDEN GERİYE ‘KÜLTÜRÜ’ KALDI 1725 Aralık yolsuzluk soruşturmasının ardından peşi sıra ortalığa dökülen ses kayıtları sosyal medyada yeni bir alışkanlık oluşturmuştu. Cemaate yakın olduğu iddia edilen birkaç hesaptan her akşam belirli saatte soruşturmaların şüphelilerinin konuşmalarını içeren ses kayıtları sızdırıldı. Bu ses kayıtları sosyal medyada günü birlik gündemler oluştururken, ses kayıtlarını yayımlayan basınyayın organlarına da cezalar kesildi. Tapelerden akıllarda kalan 10 tanesinin içerik konuşması şöyle: 1 Dönemin Başbakanı, Cumhurbaşkanı Erdoğan 17 Aralık 2013 sabahı oğlu Bilal Erdoğan’ı arayarak evdeki paraları (1 milyar dolar olduğu iddia edilmişti) “sıfırlama” talimatı verdiği ileri sürüldü. 2 Muammer Güler, oğlu Barış Güler’e arama yapılan evde ne kadar para olduğunu sordu, oğul Güler, “Hiçbir şey yok baba. Kendi param. 35 kuruş kalan param var. Zaten onu da sen biliyorsun. 1 trilyon civarı param var o kadar” karşılığını verdiği ileri sürüldü. 3 Rıza Sarraf, Muammer Güler’e, “Benimle ilgili bir soruşturma var mı” sorusu üzerine Güler, “Abicim sen rahat ol. Vallahi böyle bir şey varsa senin önüne yatarım ben ya” karşılığını verdiği ileri sürüldü. 4 Hüseyin Avni Paşa Korusu’na, “10 tane villa yaptıracağım” diyen Mehmet Cengiz ile işadamı Cengiz Koloğlu arasında şu konuşma geçtiği ileri sürüldü: “Bu milletin a... koyacağız sen merak etme”. 5 Eski AB Bakanı Egemen Bağış, gazeteci Metehan Demir ile yaptığı ve konuşmada, “Her cuma bir tane ayet sallıyorum... Bakara makara” ifadelerini kullandığı ileri sürüldü. 6 Rıza Sarraf, çalışanı Abdullah Happani ile konuşmasında eski bakan Bağış’a götürüldüğü iddia edilen 500 bin dolar için “Bir ayakkabı al, kutusuna paraları koy” dediği ileri sürüldü. 7 Erdoğan’ın Urla’da Latif Topbaş’a ait olduğu iddia edilen villa için eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’a talimat verdiği ileri sürüldü. 8 Medya patronu Erdoğan Demirören ile Erdoğan arasında Abdullah Öcalan BDP arasındaki görüşmelerin tutanaklarını haberleştirmesi üzerine geçen, Demirören’in, “Nasıl girdim bu işe ya, kim için?” dediği ileri sürülen ses kaydı. Kayıtta Erdoğan, Demirören’i ağlatana kadar azarladığı ileri sürüldü. Derya Sazak’ın Milliyet’teki Genel Yayın Yönetmenliği görevine bu konuşmanın ardından son verildiği ortaya çıktı. 9 Rıza Sarraf ile eski İçişleri Bakanı Muammer Güler’in akrabası Rüçhan Bayar arasında geçen konuşmada Sarraf, “Annemin babası derdi ki, orospu ile memurun bahşişini başından verin” dediği ileri sürüldü. 10 Dönemin Başbakanı Erdoğan ile dönemin Habertürk yöneticisi Fatih Saraç arasında Ciner Grup patronu ile ilgili Erdoğan’ın Saraç’a kızdığı tape. Tapede Saraç’ın “Kendimle ilgili gereğini yapacağım” dediği ileri sürüldü. MİT’e koruma kalkanı nefes almaya başlayan iktidar, bu kez yapılanların “hesabını sormak” için kolları sıvadı. Özel yetkili savcılıklar kaldırılınca yerlerine yeni operasyon büroları kuruldu. Bunun adı Ankara’da Anayasal Suçlara Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu oldu. Bu bürolar, Adana ve Ankara’da yasadışı dinleme operasyonları yaptı, ancak mahkemeler ortada ciddi delil olmadığı iddiasıyla tutuklama kararı vermedi. Bu kapsamda bir yargı paketi hazırlayan iktidar; arama, tutuklama, gözaltı kararı vermesi için “sulh ceza hâkimlikleri”ni haziranda oluşturdu. İstanbul’daki sulh ceza hâkimliklerine 17 Aralık operasyonunda tutuklanan bakan çocukları ile Rıza Sarraf’ı tahliye eden yargıçlar seçildi. pında Emniyet içinde cemaate yönelik çeşitli gözaltılar geldi, açığa almalar, meslekten ihraçlar yaşandı. Yine devlet kurumları içinde çok sayıda bürokrat görevlerinden alındı. Ancak bazı görevden almalar idare mahkemeleri ve Danıştay’dan dönünce hükümet torba yasa içinde bir düzenleme koydu. Meclis’ten geçen düzenleme kapsamında görevden almalara ilişkin mahkemelerin verdiği iptal kararları 2 yıl boyunca uygulanmadı. Ancak Anayasa Mahkemesi, bunu anayasaya aykırı bularak iptal etti. Yargıtay’a başarısız dizayn Adli yargıda istenilen dizaynı yapılınca, iktidar gözünü yüksek yargıya dikti. O sırada Yargıtay’dan istediği kararı alamayan hükümet, hemen Meclis’e bir yasa değişikliği teklifi verdi. Teklifle Yargıtay’da tüm dairelerin işbölümü değişecek, bunu yapacak olan Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’nda seçim yapılacak. Yasa Meclis’ten geçince Başkanlık Kurulu’nda seçim yapıldı. Ancak iktidar ağır bir yenilgi aldı, kurulda hâkimiyet kuramadı. Yeni oluşan kurul, mevcut işbölümünde değişiklik yapmadı. Ekim ayına gelindiğinde HSYK seçimleri yapılacaktı. Hükümet, 2010’da ki seçimlerde HSYK’ye cemaati taşımıştı. Bu nedenle pişmandı. Yargıdan cemaati tasfiye etmek isteyen iktidar, HSYK seçimlerini mutlaka almak istiyordu. Bu nedenle daha önce kanlıbıçaklı olduğu iki kesime yanaştı: Milliyetçiler ve sosyal demokratlar. Yargıda Birlik Platformu adı altında bir grup oluşturuldu. Devlet olanakları bu platformun seçim çalışmalarına harcandı. Milliyetçi ve sosyal demokrat üyelerin desteğini de alan YBP seçimleri kazandı. İktidarın HSYK’deki bu hâkimiyeti, tüm yargıya yansıdı. Hükümet, intikam operasyonlarına hız vermek ve muhalifleri sindirmek için iki önemli paket hazırladı. 67 Ekim Kobani eylemlerini gerekçe gösteren hükümet, kapsamlı bir yargı paketi çıkardı. 17 Aralık sonrası yasaya konulan “somut delil” tehlike geçince yasadan çıkarıldı, yerine yoruma dayalı “makul şüphe” getirildi. Paketle telefon dinlemelerinin kapsamı da genişletildi. “Hükümete karşı suçlar” artık telefon dinleme nedenleri arasına girdi. Hükümet, bu paketin içine ayrıca yüksek yargının üye sayısını artıran, Yargıtay ve Danıştay’da işbölümünün silbaştan yapılmasına ilişkin düzenleme de ekledi. Makul şüphe geri döndü 17 Aralık’ın polislerine ihraç Bir ay sonra 17 Aralık’ın rövanşı sayılan operasyonun düğmesine basıldı. Operasyonu gerçekleştiren Yakup Saygılı gibi polis şefleri tutuklandı. Yine Ergenekon, Balyoz gibi bir dönem İstanbul’da tartışmalı soruşturmalarda görev alan polis şefleri Yurt Atayün, Ali Fuat Yılmazer gibi çok sayıda polis de yasadışı dinlemeden tutuklandı. Bu tutuklamaların altındaki imza ise yeni sulh ceza hâkimleri oldu. Bu operasyondan sonra yurt ça HSYK’de tam hâkimiyet Bakan çocukları ve Sarraf’ın şüpheli olduğu rüşvet ve yolsuzluk dosyası kapatıldı Takipsizlik kararına itiraz reddedildi CANAN COŞKUN Şüphelileri arasında bakan çocukları ve Rıza Sarraf’ın da olduğu 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturması hakkındaki takipsizlik kararına yapılan itiraz reddedildi. Hâkim Fevzi Keleş kararında, eski İçişleri Bakanı Muammer Güler ve oğlu Barış Güler hakkında hukuken atfedilebilecek suç teşkil eden bir eylem bulunmadığını belirterek, takipsizlik kararının usul ve yasaya uygun olduğunu ifade etti. İstanbul 6. Sulh Ceza Hâkimliği’nin, Sarraf’ın sürdürdüğü iddia edilen eski Fatih İlçe Emniyet Müdür Yardımcısı Orhan İnce’nin de aralarında bulunduğu 42 ayrı itiraza ilişkin ret kararının ardından takipsizlik kararı kesinleşmiş oldu. İstanbul 6. Sulh Ceza Hâkimi Fevzi Keleş tarafından verilen ret kararında, itiraz hakkının suçtan zarar gören şikâyetçiye ve şikâyetçisi bulunmayan hallerde karar veren cumhuriyet savcısının bağlı bulunduğu ağır ceza mahkemesi nezdindeki cumhuriyet başsavcısına ait olduğu belirtildi. Bunun dışında yasal olarak karara karşı itiraz etme hakkının başkalarına tanınmadığı ifade edildi. Hâkimlik, Orhan İnce dışındaki kişi ya da kuruluşların itiraz haklarının bulunmadığını belirterek Orhan İnce’nin de dosyada müşteki olarak ifadesinin bulunduğu anlaşılsa da İnce’nin şikâyetçi olduğu konunun dosyanın tamamına dair olmadığını kaydetti. Kararda dosyanın Orhan İnce yönünden sadece kendisine ilişkin kısmı ile incelenmesi gerektiğine hükmedilerek, İnce’nin şikâyet ve itiraz dilekçesinde dosyada şüpheli olarak isimleri geçen Rıza Sarraf, Barış Güler ile Muammer Güler hakkında, önce tayinini İstanbul dışına çıkardıkları, sonra da meslekten ihraç edildiği gerekçesiyle şikâyetçi olduğu anımsatıldı. sının TBMM Meclis Soruşturma Komisyonu’na gönderildiği belirtilen kararda, bu hususta cumhuriyet savcılığının soruşturma yetkisinin bulunmadığı, böylelikle de Muammer Güler bakımından herhangi bir değerlendirme yapılmasının hukuken mümkün olmadığı ifade edildi. Kararda, şüpheliler Rıza Sarraf ve Barış Güler’in şikâyetçi Orhan İnce’nin tayin edilmesi ya da meslekten ihraç edilmesi olayında herhangi bir yetkilerinin bulunmadığı kaydedildi. Kararda, iki şüpheli hakkında da hukuken atfedilebilecek suç teşkil eden bir eylem bulunmadığı yönündeki kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın usul ve yasaya uygun olduğu ifade edildi. Orhan İnce dışındaki kişilerin itirazda bulunabilecek kişilerle ilgili olarak itirazın esasına girilmeden usulen reddine karar verildi. uat Avni efsanesi Tapelerin ortaya bir bir döküldüğü günlerde sosyal medyada “Fuat Avni” kullanıcı adıyla bir “kâhin” ortaya çıktı. Bu hesaptan olacak operasyonlar, kabine içi kulislerle ilgili iddialar ortaya atılıyordu. Operasyonun 1. yılında Fuat Avni’nin kim olduğu ise hâlâ merak konusu. F Hukuken mümkün değil Muammer Güler’in milletvekili olması nedeniyle hakkındaki soruşturma dosya C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle