27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 ARALIK 2014 ÇARŞAMBA 6 HABERLER Hükümetle taslak üzerinde anlaşma sağlanamayınca Kandil heyeti acil olarak çağırdı Çözümde restleşme Brüksel’de BUGÜN BAŞLIYOR MAHMUT LICALI Kürt AYDIN ENGİN konferansı BRÜKSEL AB başkentlerinden Brüksel’de bugün uluslararası bir konferans başlıyor. Konferans “Kürt sorunu”nu AB, Türkiye ve Ortadoğu bağlamında ele alacak. Uluslararası düzeyde çok zengin bir katılıma sahne olacak konferans Avrupa Parlamentosu (AP) binasında toplanıyor. Ev sahipliğini Avrupa Parlamentosu Sol Grubu’nun üstlendiği konferansın çağırıcıları arasında Nobel ödüllü Güney Afrikalı rahip Desmond Tutu, Nobel ödüllü İranlı insan hakları savunucusu Dr. Shirin Ebadi, ABD’li düşünür ve yazar Naom Chomsky ve Türkiye’den yazar Yaşar Kemal, yazar Vedat Türkali ve Sakharov ödüllü Leyla Zana dikkati çekiyor. Konferansın bugünkü programında açılış konuşmalarından sonra “Türkiye ve Kürt barış sürecini güçlendirmek” konulu ve “Süreç Türkiye ve bölge için bir şans mı” sorusuna cevap arayacak bir panel var. Bu panelde Türkiye’den konuşmacı olarak Kürt sorunu üstüne araştırmaları ile tanınan akademisyen ve yazar Arzu Yılmaz, yazar Hüseyin Yayman var. Programda henüz kesin olmamakla birlikte CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu yer alıyor. Tartışmacıları arasında bulunan Pervin Buldan’ın ise Kandil’e gittiği için katılamayacağı öğrenildi. Konferansın ikinci gününün ilk oturumunda “Ortadoğu’da Kaosun alternativleri nedir” sorusuna yanıt aranacak. Oturumun moderatörlüğünü Avrupa Birliğj Türkiye Yurttaşlık Komisyonu (EUTCC) Genel Sekreteri Prof. Michael Günter ve Türkiye’den TESEV adına Osman Kavala yapacaklar. Tartışmacılardan biri de PYD Eşbaşkanı Salih Müslim. İkinci günün ikinci oturumunun başlangıcında rahip Desmond Tutu bir sunum yapacak. Gazeteci Aslı Aydıntaşbaş bu oturumun moderatörleri arasında yer alıyor. Tartışmacılar arasında, uzun yıllar Türkiye’de gazetecilik yapmış, halen Almanya Bilim ve Politika Vakfı’nda görevli Günter Seufert, Fransız hukukçu Antoine Comte dikkati çekiyor. “Ortadoğu’daki krizleri çözmek için sorumluluklar” üst başlığı altında “AB Türkiye ilişkileri ve Kürt sorunu, Paris’te öldürülen üç Kürt kadını konusunda iki yıl sonra neler biliyoruz, Ortadoğu’da radikal İslam” gibi konuların ele alınacağı bu oturumda Türkiye’den gazeteci Şirin Payzın da konuşmacılar arasında. Aynı oturumda HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş konuşuyor. Demirtaş “Demokratik bir Türkiye için çeşitlilik içinde birlik hedefine Kürtlerin katkısı” konusunu ele alacak. Konferansın kapanışında EUTCC’den Francis Wurtz ve HDP Genel Başkan Yardımcısı Nazmi Gür konferans sonuç bildirgesini sunacaklar. ANKARA Çözüm sürecinde kamu düzeni sağlanması şartı getiren Önder, Davutoğlu’nun Demirtaş hakkındaki AKP hükümeti; Abdullah Öcalan’ın açıklamalarına da değinerek, “Demirtaş bu hazırladığı müzakere taslağında yer olayların sorumlusudur diyorsa; bu direk ceza alan “yasal zeminde tutanaklıhukukunu ilgilendiren bir şeydir. Bizim hakkımızda imzalı görüşme yöntemi”; “geri Yargıtay Başsavcılığı başta olmak üzere bir suç çekilmeyle ilgili yasal düzenlemeduyurusunda bulunması gerekir” dedi. Demirtaş’ın ler” ve “demokratik özerklik talesokağa çağrıyla neyi kastettiğini defalarca dile bine” karşı çıktı. Hükümetle taslak getirdiğini söyleyen Önder, “Anayasal ve yasal üzerinde uzlaşma sağlanmamasının haklarımızı kullanmamızın ötesinde hiçbir vurgu utanakimzaya karşılar ardından Kandil’in acil çağrısı üzerisöz konusu değildir, olmamıştır da” dedi. ne HDP heyeti KCK yöneticileriyle Hükümetin taslakta karşı çıktığı konulara görüştü. HDP heyetinde yer alan değinen Önder, müzakere yöntemi olarak taslağını da kamuoyuna açıklaması bekleniyor. İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya görüşmelerin tutanıklı ve mutabakatların imzalı Önder, “Bu köprüden önce son çıkış. Hüküolmasına hükümetin karşı çıktığını kaydetti. e değişti?’ metin bu işe gönlü yok. Seçimi atlatma izlenİzleme heyetinin kurulması gerektiğini söyleimi ediniyoruz. Buna seçim patinajı da diyen Önder, “‘İzleme kurulunu oluşturacağız ama Heyetin diğer üyesi Sırrı Süreyya Önder de yelim. Öcalan da, Kandil de AKP’nin bu siz önce kamu düzenini sağlayın.’ Davutoğlu TBMM’de bazı gazetecilere önemli açıklamalarda işi zamana yayıp seçim döneminde argübunu HDP’den değil Sayın Ala’dan isteyebulundu. TBMM’de bulunan güvenlik paketine man olarak kullanmasını istemiyor” debilir” dedi. Önder, ikinci sıkıntının geri çekiltepki gösteren Önder, “Ne değişti de birdi. Hükümetin bölgedeki hendek kazma, yol den sıkıyönetim şartları geliyor. Hükümet mede yaşandığını belirterek, “Bu insanların kesme gibi sokağa yansıyan eylemlerin sona bir kan kaybı endişesi taşımaktadır. Yeni gelip siyaset yapabilmeleri gerekiyor. Geri erdirilmesi talebine karşı Öcalan’ın da süredönemin seçim argümanı olarak ellerinde dönüşün ve bunların demokratik siyaset cin seçim sonrasına bırakılmaması ve taslakla herhangi bir şey yok. Biz HDP olarak bu yapmasının önün açmazsanız kimin nereye en kısa sürede hükümetin görüşünü istemesi enstrümanların oyuncağı olmayacağız” diçekilmesini istiyorsunuz? Gözünüzde bunlar süreçte yeni bir tartışma yarattı. ye konuştu. Taslak üzerine hükümetle bir muhâlâ kriminal varlıklar” dedi. Önder üçüncü Akdoğan ile önceki gün görüşen HDP heyetabakat olmadığını söyleyen Önder, ancak bubir başlık olarak da demokratik özerklik talebine ti görüşmeden uzlaşmaya varılamadığı sonunun bir kriz de olmadığını, hükümetin taslağın karşı çıkıldığını kaydetti. Genel affın da içinde cunu Kandil’e aktardı. Kandil’in bunun üzeribaşlıkları üzerinden bir müzakere yürütülebileceği bulunduğu bir dizi demokratikleşme hamlesi ne heyeti acilen görüşmeye çağırması üzeriizlenimi aldıklarını kaydetti. Önder, şunları yapılması gerektiğine işaret eden Önder, hüküne heyette yer alan Pervin Buldan, Brüksel kaydetti: “Hükümetin kamu düzenini dar metin süreçle ilgili adım atmadıkça kendilerinprogramını iptal etti. DTK Eşbaşkanı Hatip bir asayiş meselesi olarak görüyor. Bizim de bu işi zamana yaymaya çalıştıkları yönünde Dicle’yle birlikte Buldan ve İdris Baluken gördüğümüz de demokratik her türlü hakkın algı oluştuğunu belirtti. Önder açıklamalarının önceki gece acilen uçakla Erbil’e giderken, kullanımının önüne bariyerler konulması. ardından Meclis kulisinde Çözüm Süreci Kukarayoluyla seyahat etmeyi tercih eden Önder Hükümetin kamu düzenininden anladığı herrulu üyesi AKP’li Mahir Ünal ile yaklaşık 30 bu nedenle Kandil’e gitmedi. HDP heyetinin kes evinde otursun, hiç kimse demokratik dakika sohbet etti. Ünal’ın sohbetin ardından tepkilerini göstermesin. Demokratik alanı Kandil’deki görüşmelere ilişkin bugün ya da görüşmeye dair AKP grubuna çıkarak, diğer darlaştıracak pratikler gerçekleştirirseniz, kurul üyelerine bilgi verdiği belirtildi. yarın açıklama yapması ve Öcalan’ın müzakere DEMİRTAŞ, ANAYASAL HAKKI VURGULADI bizi her alanda; sokakta da, parlamentoda da karşınızda bulursunuz.” Süreçte adım atılması gerektiğini kaydeden Önder, hükümetin son tutumuna göre böyle bir irade ve kararlılık olmadığını söyledi. Öcalan ve Kandil’in AKP’nin çözüm sürecini zamana yayarak seçim döneminde bir argüman olarak kullanılmasını istemediğini kaydeden Önder, “Hükümetin seçimi atlatıp, süreci yaymak istediği izlemini ediniyoruz. Buna patinaj da diyelim” dedi. Sıra ‘Ötekinin’ Dilini Kesmeye Geldi AKP döneminde, “pasif devrim” modeli içinde ilerleyen bir geçiş sürecindeyiz. Bu siyasal İslamın, liderliğini yapan SünniMüslüman entelijansiyanın simgesel üretim araçlarına sahip olma özelliklerine göre şekillenmiş totaliter bir kapitalist devlet biçimine geçiş sürecidir. Bu sürecin üzerinde düşünmeden, Latin harflerine geçişle ilgili olarak, “bir gecede halkı/milleti/toplumu cahil bıraktılar” yakınmasının kini, “Osmanlıca eğitime, Arapça harflere dönme” arzuları tam olarak kavranamaz. Üretim araçları yalnızca, kazma, kürek, makine, bilgisayar gibi nesnelerden oluşmaz. Bilgi de olmazsa olmaz bir üretim aracıdır. Sermayenin simgesel üretimi (kültürü) birikim sürecinin içine giderek daha fazla çektiği son 50 yılda, üretim, yeniden üretim araçlarının içinde bilginin yeri, önemi giderek artmıştır. T ‘N ilgiye’ dayanarak sömüren bir ‘sınıf’ Müslüman entelijansiya da (ulema) Osmanlı toplumunda, bilginin (bu üretim aracının) mülkiyetini, üretimini ve yeniden üretimini, toplum düzenini koruyacak, sultanın iktidarını meşrulaştıracak biçimde kontrol ediyor; toplumsal artık üründen bu yolla pay alarak halkı sömürüyordu. Cumhuriyetin ilanı, Halifeliğin kaldırılması, Latin harflerine geçiş, tekkelerin kapatılması, unvanların, statü belirten giysilerin yasaklanması, kadınerkek eşitliğinin, kadın haklarının yasalaştırılması ama özellikle de Latin harflerine geçiş, bu tabakanın elinden ekonomik artığa ulaşmasına olanak veren, ona özgün üretim araçlarını, sömürü mekanizmasını aldı. Pazartesi günü Orhan Bursalı’nın yazısında da ayrıntılarıyla vurguladığı gibi böylece “mülksüzleştirilen” (“cahilleştirilen”) aslında toplumun son derecede ufak bir kesimiydi. Radikal bir jestle bir gecede “cahilleştirilen” bu tabakanın konumunu korumak için halka/topluma dayanamamış olması da ayrıca anlamlıdır. Ne ki bu “cahilleştirilen” entelijansiya yok olamamış, çok özel konumundan (soğuk savaşın emperyalist desteklerinden de) yararlanarak, dinci muhafazakâr çevrelerde varlığını, merkezi siyasi iktidarın dışında kalmasına karşın, yerel düzeyde “mikro” iktidar alanlarında sürdürebilmiştir. AKP ile birlikte Müslüman entelijansiya, liberal entelijansiyanın da katkılarıyla devletin yönetimini yeniden ele geçirdi. Bu entelijansiya, bir tür (diniahlaki) bilgisinin üretiminin, yeniden üretiminin, giderek de güncel yaşamın bilgisinin (haber ve yorumların) dolaşım kanallarıyla araçlarının, kendi tekelinde toplanmasının, varoluşunun önkoşulu, toplumsal ekonomik artığa, kapitalist birikim süreçlerine ulaşmasının aracı olduğunu biliyor. Tekeline almaya çalıştığı bu özel bilginin, toplumun simgesel evrenini tüm farklı söylemleri (ulusal kimlik, etnikdini aidiyetlerden, komünizme kadar) dışarı atarak doldurması, ait olduğu hakikat rejiminin tamamen egemen olması için, devletin disiplin, cezalandırma araçlarının (yargı ve güvenlik güçleri) kontrolünü elinde topluyor. İkincisi, devlet, bu entelijansiyanın elinde bir dönüşüm geçirirken, bu “yeni düzene” uygun yeni bireyin üretimini (nüfuseğitimsağlık politikaları), yeniden üretimi (ailecinsel pratikler, tercihler), bedenleri denetleyen, yeniden şekillendiren bir biyopolitik rejimini kararlılıkla inşa ediyor. Bu proje, demokrasinin seçimlere, siyasi iktidarın hükümete, hükümetin, hatta hukukun da liderin iradesine indirgendiği, yalnızca “egemen hakikat rejimiyle” çelişen değil, lideri eleştiren, hükümetin uygulamalarını, bu sınıfın sömürü yöntemlerini sorgulayan seslerin de susturulduğu, devlettoplum ayrımının kalktığı bir organik yapı kuruyor. Bu “organik yapıda”, Müslüman entelijansiyanın, iktidarda kalma, toplumsal artığa ulaşma olanaklarını garanti altına alması, bu olanağı kullanarak servet yığması, medya vb. kültürel araçların neyi ne zaman, nasıl, hatta hangi dille ve simgelerle ifade edeceğine karar verebilecek güce sahip olmasına bağlıdır. Bu nedenle, şimdi sıra son derecede önemli bir düğümü çözerek, düşünmenin ve konuşmanın araçlarını, dili, yeniden bütünsel bir kontrol altına almaya, denetim altındaki alanın dışında kalanları susturmaya olanak verecek, Sünni Müslüman olmayan “öteki”nin dilini kesecek bir kültür ortamını yaratmaya geldi. Böylece Müslüman entelijansiya, kendi dışındaki herkesin, toplumun hemen tamamının elindeki en önemli simgesel (kültür) üretim aracını gasp ederek, onları “cahilleştirerek”, bilgiyi yeniden tekeline alıp Cumhuriyetle birlikte kaybettiği iktidarı restore etmeyi amaçlıyor. ‘B ‘Akacak kandan Demirtaş sorumlu’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Güvenlik Paketi gelirse, sokaklarda durdururuz” diyen HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a, 6 7 Ekim’de yaşanan olayları anımsatarak “Tekrar uyarıyorum kendisini, bu çağrılar devam ederse bunun sorumlusu, dökülecek tek damla kanın sorumlusu Sayın Demirtaş’tır” dedi. Davutoğlu, Demirtaş’ı yine ‘paralel yapı’yla hareket etmekle suçladı. Davutoğlu, İngiltere Başbakanı David Cameron ile Başbakanlık Merkez Bina’da düzenlediği basın toplantısında, gazetecilerin sorularını da yanıtladı. Çözüm sürecine ilişkin dün yaptığı açıklamaların ardından, HDP heyetiyle yapılan görüşmeler kapsamında, HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in yanıtına ilişkin değerlendirmeleri sorulan Davutoğlu, hükümeti kurar kurmaz çözüm süreci mekanizmasını kurduklarını, son derecede olumlu bir havada gelişmeler yaşanırken 67 Ekim olaylarının yaşandığını söyledi. Olayların ardından İç Güvenlik ve Özgürlüklerin Korunması Reformu’nu hazırladıklarını dile getiren Davutoğlu, birçok HDP yetkilisinin bu olaylar sırasında “kışkırtıcı tweet’ler attığını”, olayların ardından da “Durdurun bunları” denildiğinde ise birçok HDP yetkilisinin bu konuda yanlış tavır aldığını ifade ettiğini kaydetti. Davutoğlu, Polonya Cumhurbaşkanı Bronislaw Komorowski ile görüştü. Basına kapalı görüşmeye ilişkin açıklama yapılmadı. Başbakan Davutoğlu, “Şimdi sormak lazım Yasin Börü’nün annesine İç Güvenlik Reformu gerekli mi gerekli değil mi? Doğu’daki, Güneydoğu’daki Kürt vatandaşlarımıza sormak lazım, huzur içinde dükkânlarını açmaya eve gitmeye mi istiyorlar, yoksa molotofkokteyli atan birtakım vandalların hâkimiyetini mi istiyorlar? Sayın Demirtaş karar vermelidir. Çok açık bir çağrıda bulunuyorum. Biz çözüm sürecinde güçlü bir iradeye sahibiz ama kamu düzeninin olmadığı yerde çözüm süreci yürümez, eğer kamu düzeni ihlal edilirse bundan demokratik siyasi parti olma iddiasındaki HDP olumsuz şekilde etkilenir” ifadesini kullandı. Davutoğlu, “Tekrar uyarıyorum kendisini, bu çağrılar devam ederse bunun sorumlusu, dökülecek tek damla kanın sorumlusu Sayın Demirtaş’tır. Bu çağrılarını derhal durdurmalı. Varsa kanuna muhalefeti, TBMM’de dile getirir, demokratik siyaseti yapar. Türkiye’de herkes istediği toplantıyı ve gösteriyi yapma hakkına sahiptir. Ne kadar insanla toplanırlarsa onların güvenliğini sağlamak da bizim görevimizdir ama molotofkokteyli kullanan birisi, kesinlikle ‘Ben barışçıl gösteri yapıyorum’ iddiasında bulunamaz” dedi. Bir cevap da aralel yapı’ iddialarını yineledi Davutoğlu, şunları söyledi: “Biz de şöyle düşündük; demek ki HDP ve ilgili yapılar buradan yeterli dersi çıkardılar. Tekrar çözüm süreciyle ilgili yeni bir momentum oluşturduk, görüşmeler tekrar başladı. Sayın Sırrı Süreyya Önder, bundan birkaç gün önce Ada’ya gidip görüşmeler yaptı. Bu süreci treni rayına oturtacak irade gösterdik, bekledik ki bu iradeye uygun tavır alınsın ama Sayın Demirtaş’ın bugün (dün) gazetelerde yer alan ifadelerine baktığınızda ki gazetelerin hangisine manşete çekildiğine de dikkatinize getiririm, onun için bu bağlantıları paralel yapıyla kurdum. Hangi gazete manşete çektiyse birlikte hareket ediyorlar. Bu açıklamada diyor ki, eğer İç Güvenlik Reformu uygulanırsa ve yasalaşırsa sokaklara çıkacağız ve molotof kokteyli yasaklanamaz. Demek ki hiç ders alınmamış.” ‘P Demirtaş’tan AYDIN ENGİN BRÜKSEL Bugün Avrupa Parlamentosu salonlarında başlayacak olan ve ağırlıklı olarak Ortadoğu’da Kürt sorununun ele alınacağı uluslararası konferansta konuşmak üzere Brüksel’e gelen HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Başbakan Davutoğlu’nun kendisine yönelik sözlerini kısa bir cümle ile cevapladı. Davutoğlu’nun sözlerini aktardığımız Demirtaş, gülümseyerek “Bunlar siyasetin sadece Meclis’te oturarak yapılacağını sanıyorlar. Sokak da bir siyaset alanıdır ve bunu kan dökülecek diye anlamak sokak korkusundan ibarettir” diye cevapladı. Demirtaş, Pervin Buldan’ın Kandil’e gittiği için konferansa katılamayacağını söyledi ve milletvekili olarak HDP’yi kendisinin temsil edeceğini de sözlerine ekledi. AB uyardı: Asıl engel DUYGU GÜVENÇ ANKARA AB Komisyonu Komşuluk Politikası ve Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu Komisyon Üyesi Johannes Hahn, Türkiye ile yeni fasılların açılmasına tek engelin Rum Kesimi’nin tavrı olmadığını belirterek “Bazıları Türkiye ile yeni fasılların açılmamasını sadece Kıbrıs’ın tutumuna bağlıyor ama diğer ülkelerin başka gerekçeleri var; özgürlükler, insan hakları gibi. Bugüne kadarki reformları belli bir seviyeye getirmeden yeni fasıl açılmasının uygun olmadığını düşünen ülkeler de var” dedi. Hahn, üyeliğin garanti olmadığı mesajı da verdi. AB Dışişleri ve Güvenlik Politikasından Sorumlu Yüksek Temsilcisi ve Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Federica Mogherini ve beraberindeki heyet, Türkiye ziyaretleri sırasında HDP ve CHP ile görüştü, sivil toplum temsilcileriyle bir araya geldi. AB heyetinin, hükümet yetkilileriyle görüşmelerinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kadın erkek eşitliğinin “fıtrat”a aykırı olduğu iddiaları da gündeme geldi. Dışişleri Ba insan hakları kanı Çavuşoğlu’nun bu sözlerin medya tarafından abartıldığını ileri sürerek “Erdoğan bu sözlerle kadınların üstünlüğüne işaret ediyor” diye savunduğu öğrenildi. Hahn’a, sivil toplum örgütleri ve partiler şu mesajları verdi: 4 Meclis iki işlevini de, yasama ve denetleme görevini yapamıyor. Muhalefet partilerinin görüşü alınmadan torba kanunlar çıkartılıyor, hatta AKP’liler bile haberdar değil. Soru önergelerine yanıt verilmiyor. Başkanlık sistemi için kılıf hazırlanıyor. 4 Güvenlik paketi yasalaşırsa adli kolluk görevini de vali ve kaymakamlar yapacak ve yolsuzluklarla ilgili soruşturma olanağı kalmayacak. Otoriter bir devlete geçiş olacak. 4 Devlette partileşme sürecini yaşıyoruz, dini ve etnik özgürlüklere saygı duyulmuyor. 4 Ülkede yargı güvenliği yok. 4 Basın ve akademisyenler özgür değil. Evrensel kadın hakları konusuna bile karşı çıkılırken insan hakları çok daha büyük tehlike altında. CANAN COŞKUN 3. isim istihbaratçı nu ve Hayal’in bu olaya karıştığını nereden bildiğini sordu. Samast olaydan dakikalar sonra 3 ilden Yasin Hayal’in telefon numarasının sorgulandığını belirtti. Bunun açıklığa kavuşturulması gerektiğini belirten Samast, “Çünkü ben daha yakalanmamışım ve cinayet konusunda hiçbir bilgi yok. Ama cinayetten çok kısa bir süre sonra bu kişi cinayetin azmettiricisi Yasin Hayal’in telefonunu buluyor ve sorguluyor. Bu kişi kimdir? Kiminle bağlantısı vardır? Onu Hayal’in ismini kim verdi? Bu olayın yapılacağını nereden biliyorlar? Bu kişilerin paralel yapı ile bağlantıları var mı? Operasyonda adı geçiyor mu?” dedi. Bu kişinin “istihbarat görevlisi” olduğu, gözaltına alınarak ifadesinin alınacağı öğrenildi. Samast, Rahip Santaro cinayetine katılan Oğuzhan Akdil’in durumunun kendisinden farksız olmadığını anlatarak, “Bu iki dosya bağlantılı incelenirse bağlantı kurulacaktır” ifadelerini kullandı. Samast tanık olarak verdiği ifadesinde, cinayetin azmettiriciliği ile yargılanan Yasin Hayal’in kendisini Erhan Tuncel’in evine götürdüğünü ve aralarında tanık olduğu konuşmayı şöyle aktardı: “Erhan’ın ‘Ramazan Akyürek ve Fuat Müdür’ diye konuştuğunu duyunca döndüm, dinledim. Yasin dedi ki ‘o zaman sırtımız sağlam’ dedi. Evden çıkınca Yasin’e sordum. ‘Ben Ramazan Akyürek’i tanıyorum. Ama Fuat Müdür kim’ dedim. Yasin de bana ‘Erhan’ın tanıdıkları. Biz bu işi öteki çocuğa yaptıracaktık. O çocuk vazgeçti. Erhan onlardan referans almış. Ramazan müdür hatta İstanbul emniyet Amiri bile biliyor ama arkamızda hepsi. Düşün, iş büyük. Kahraman olacaksın. Cayarsan fena olur yakarım seni’ dedi.” Hayal’in kendisine “Direkt ola Samast: Cinayetten hemen sonra bir kişi Hayal’in telefon kayıtlarını inceledi Beş yıllık yol haritası Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in katledilmesine ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında geçtiğimiz günlerde tanık olarak dinlenen cinayeti işleyen Ogün Samast ifadesinde bahsettiği üçünçü kişinin istihbarat görevlisi olduğu ortaya çıktı. İfadesinde ismi hiç duyulmamış üçüncü kişi olarak tanımlanan bir kişi den bahseden Samast, bu kişinin cinayetten bir saat sonra Yasin Hayal’in telefonlarını sistemden kontrol ettiğini bu kişinin cinayetten hemen sonra Hayal’in telefonunu nereden bulduğu rak vuracaksın. Bu şekilde imzamız olacak. Ayrıca bana bayrak verdi. ‘Otobüsten Trabzon’a dönerken Samsun’dan seni alacaklar. Eğer burada alınırsan Ramazan Müdür açığa çıkar’ dedi” ifadelerini kullandı. Samast, olay günü Şişli’de iki kişinin kendisini takip ettiğini gördüğünü bunun üzerine ankesörlü telefondan Hayal’i aradığını belirterek, “Yasin onlar bizden’ dedi. Takip yeri Akbank’ın yanıdır. Kamera görüntüleri silindiği için tespit edilemedi. Daha doğrusu mahkeme aşamasında ‘Kameralar öğleden önce çalışıyordu. Öğleden sonra bozuktu’ dendi” diye konuştu. Samast, Şişli’de internet kafe ararken kendisini takip eden kişileri teşhis edebileceğini kaydederek, “Biri kısa boylu, kafasında kasket vardı. Gri mont ceket giyiyordu. Diğeri de sakallı uzun boylu kafası da keldi. Saçlarının ön tarafı dökülmüştü” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle