27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 ARALIK 2014 ÇARŞAMBA 12 DIŞ HABERLER [email protected] Cameron, Ankara ziyaretinde IŞİD’le takas edilen Britanyalı cihatçıları sordu: ‘Rehineler için onları takas mı ettiniz?’ ‘Şimdi o teröristler nerede’ DUYGU GÜVENÇ ANKARA Avrupa Komisyonu’ndan üst düzey üç ismin ardından Britanya Başbakanı David Cameron da Ankara’yı ziyaret edip Türkiye üzerinden Suriye’ye yabancı savaşçı akışının durdurulmasını istedi. 500 Britanya vatandaşı cihada katılmış, 250’si dönüşte gözaltına alınmışken kalanların geri dönüşünün engellenmesi için Türkiye’nin işbirliğini isteyen Cameron, IŞİD’in Musul Konsolosluğu’nda rehin aldığı Türk vatandaşlarıyla hapisteki cihatçıların takas edildiği iddialarıyla ilgili hesap sordu. Ortak basın toplantısında konunun sorulduğu Başbakan Ahmet Davutoğlu ise takası doğruladı ve “İngiltereTürkiye gibi köklü devlet geleneğine sahip ülkeler için yürütülen istihbari operasyonlar konusunda basın önünde veya herhangi bir şekilde açıklama yapmak doğru olmaz” demekle yetindi. Dün Davutoğlu’nun konuğu olarak Ankara’ya gelen Cameron, ilk temasının ardından Cum u Görüşmede Cameron’ın IŞİD’e katılan Britanya vatandaşları ve Musul Başkonsolosluğu olayında IŞİD’le takas edilen iki cihatçı ile ilgili sorgusuyla karşılaşan Davutoğlu, “takas iddialarına yanıt vermenin Türk devlet geleneği olmadığı” yanıtını verdi dönüşünü engellemek için pasaportlarına el koymayı da içeren yasa çıkarmakla meşgul Cameron, Ankara’da 3 somut talepte bulundu: IŞİD’le mücadelede istihbarat paylaşımının artırılması, polisler arasında etkin işbirliği ve potansiyel yolcu bilgilerinin paylaşılması. Davutoğlu ise Musul Başkonsolos luğu’nda rehin alınan Türk vatandaşlarının serbest kalması için bu kişilerin takas edildiği iddialarına yanıt vermememin ‘Türk geleneği’ olduğunu öne sürerek şu yanıtı verdi: “Britanya Türkiye gibi köklü devlet geleneğine sahip ülkeler yürütülen istihbari operasyonlar konusunda basın önünde veya herhangi bir şekilde açıklama yapmak doğru olmaz.” Davutoğlu’nun, “iyi niyetli” olmak şartıyla bu konuda da ha çok işbirliğine “evet” dediği ve diğer örgütler için de işbirliği istediği öğrenildi. Ziyaret öncesinde Cameron’ın sözcüsü, “Türkiye gibi AB üyesi olmayan ülkelerin yüzde 90’ı Britanya’ya giden yolcuların uçuş bilgilerini veriyor ama biz daha fazla ve hızlı bilgi istiyoruz” demişken Türk kaynaklar, Türkiye’nin yolcu bilgilerini paylaştığı ama tüm uçak şirketlerinin paylaşımda bulunmadığını bilgisini verdi. Siyasal İslamcı Kibir Boşuna demezler “insanoğlu çiğ süt emmiş” diye… Bir zamanın ezilen yahut en çok ezildiğini zannedeni, eline iktidar geçti mi, daha önce “despot” dediğinden daha despot, “şımarık” dediğinden daha şımarık olabiliyor. Şu sıralar en iyi örnek, siyasal İslamcılar. İnançlı/inançsız/farklı inançlardan vatandaşları yalan dolan ve talanla sömüren, yaptıklarını inkâr bile etmeyen türden bir yüzsüzlük sergileyen bu aklın son dönemde en göze batan tezahürü ise kibri. HHH Ağlak Batı emperyalizmi eleştirileri eşliğinde liberal değerlerin sömürüsüne dayalı bu kibir, bir yandan Batı’ya giden Müslümanların nasıl ezildikleri, kültürel olarak asimile edilmeye çalışıldıkları tezini işler durur. Liberal dünya, “evrensel değerler” ve “insanlık” adına, siyasal İslamcıların her türlü siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik taleplerini karşılamak durumundadır. Misal, Londra’da, Paris’te, Berlin’de çarşafla, peçeyle dolaşmayı tercih eden bir kadının haklarını kendi hakları gibi savunmaları icap eder. Batı’dan biri çıkıp da “dinime küfreden Müslüman olsa” demeye kalkışsa, “ırkçı” ilan edileceği muhakkak. Zira siyasal İslamcılar nezdinde İslam coğrafyasına gelen Batılılar yine onların varoluş kodlarına biat etmek durumundadır. Müslümanların Batı’da maruz kaldıkları kültürel saldırılara direnen liberal Batılıların sayısı az değildir, ama siyasal İslam aklının hâkim olduğu coğrafyada karşılığı yoktur. Bunu sorun edinecek İslami aydın filan da kolay kolay bulamazsınız. Fazla kurcalamayın, İslam topraklarının her daim her kültüre açık olduğu safsatası eşliğinde en klişe yanıt “kültürel kodlar” veya “dinin gereği”; en derinlikli rövanşist yanıt “Batılıların sömürgeciliklerinin bedeli” olacaktır… HHH Mesele yabancılara karşı sergilenen bu kibirli çifte standartla bitmez. Bir eli yağda bir eli balda üçbeş ay hapis yatmış olanlar, utanmadan 12 Eylül darbesinin en acılı mağduru olduğunu iddia eder. Bir de bakmışsınız, çocuk katili polisin sırtını pışpışlamakla kalmayıp, bir de azmettiricisi oluverirler! Yüzde 304050 ile iktidara geldiler mi, kendilerini ülkenin “asıl sahibi” saymakla kalmaz; koca bir ulusun, bırakın onu, koca bir coğrafyanın tek yerli unsuru addederler. Ha, bu arada yerellik ile kasıtları, diktalarını kurmak için çiğnenecek şekeri bitmiş sakız misali. Yoksa biliyoruz ki, başlarına bir sürgün durumu filan gelse Allah muhafaza ilk koşacakları yer Batı’nın liberal kolları olur. HHH Bunlara göre herkes “yabancı”, bir tek onlar “yerli”… Cin olmadan şeytan çarpmaya kalkışıp, “eski yazı, eski yazı” diye diye karşıdevrime girişir, “Osmanlıca” kisvesi altında çoluk çocuğa Arap alfabesini belletmeye soyunurlar. Yerlilik lafını ağızlarına pelesenk edip, kendilerinden olmayanı ve hatta onlardan çok daha kök salmış yerli unsurları bu topraklardan kovma tehdidine kadar vardırırlar. Misal Hıristiyanlar, Şiiler yahut Aleviler gibi azınlıkları dünyaya karşı “retorik mezesi” olarak kullanırlarken, akıllarında “bir gün doğru (Sünni İslam) yolunu bulacakları” saklıdır. HHH Zorbadırlar, yalancıdırlar, sonradan görmedirler, ikiyüzlüdürler, güce taparlar, paraya taparlar… Ama onlara sıfatlarıyla hitap edip “zorba, hırsız, katil” derseniz nefretle üzerinize çullanırlar. Yine de en beter yanları içi boş kibirleridir. Sanırlar ki, dünya o beş para etmez yorumlarını bekler. Sanırlar ki bütün bölge bunlara muhtaç. Tüm dünyanın “deniz feneri” kendileridir. Nereye gitseler ahkâm kesip, boş vaatlerde bulunup kendilerini maskara ederler. Bir gün Açe olur, bir gün Polonya. Kibir gözlerini kör ettiğinden, alaycı gülümsemeyi hayranlık zannederler. HHH İlkgençliğimden bu yana bu ülkenin yerel kibrinden tiksinmiş biri olarak şöyle diyeyim. O kibir bir dönem Çevik Bir’de billurlaşmıştı. Bu ülkede hiçbir işi başaramayan bürokratın sırtını devlete dayamış iktidarının kibrini gördük. Beş kuruşluk fikrini milyona satan değersiz sözde aydınların kibrini de gördük. Ama hiçbiri bu kadar rezilce, hiçbiri bu kadar metelik etmez değildi. Hani kazıdığında üç kuruş insanlık çıkardı. Şimdi bu neoOsmanlıcı, uyduruk İhvancı kibri görüyor, kazıyor kazıyor, insana ait hiçbir şey bulamıyorsunuz. Fıtratı biat olanın kibri soytarılığa varır. Kula kul olanda ise zaten karakter aranmaz. Kibir dediğin, kendini “öküz zanneden kurbağa” hesabı şişinip şişinip dolaşmaktır ki, bir gün çatlar... ster Daiş, ister Deaş, ister IŞİD...’ Cameron, basın toplantısında, “Önceliğiniz Esad mı, IŞİD mi” sorusuna ise şu yanıtı verdi: “Suriye’de siyasi dönüşüm istiyoruz, farklı bir hükümet istiyoruz ve bunun Sünni veya Şii, Suriyede’ki tüm halkları temsil edebilecek bir hükümet olmasını istiyoruz. İster Daesh, ister Deash, ister IŞİD deyin; ister Irak rejiminden geliyor olsun, ki kendisi de tüm halkı temsil edemiyor; çünkü Suriye rejiminden kaynaklanan bir temele sahip, aşırı uçta bir ideolojisi var. Bizim bu sorunları uzun vadeli bir stratejiyle ele almamız gerekiyor.” ‘İ hurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la akşam yemeği yedi. Cameron’ın Davutoğlu ile görüşmesinde “takas gerilimi” yaşandığı öğrenildi. Buna göre, Türkiye’de cezaevindeyken bırakıldıkları ortaya çıkan 2 Britanya vatandaşının 19 yaşındaki Shabazz Suleman ve 26 yaşındaki Hisham Folkard akıbetini sorgulayan Cameron, “Türk rehineler için onları takas mı ettiniz”, “Şimdi o teröristler nerede” sorularını yöneltti. Britanya basını, Shabazz ile Hisham’ın Türkiye tarafından bırakıldıktan sonra IŞİD tara fından eğitimden geçirilip Suriye’deki kalesi Rakka’da görevlendirildiğini yazmıştı. Londra, takastan rahatsızlığını Ankara’ya iletmişken bir Britanyalı yetkili, “Resmi girişimlerimizi yapıp bize bilgi vermelerini beklediğimizi ilettik. Ekimin ilk günlerinden beri resmi yanıtı bekliyoruz” diyerek kızgınlığı dışa vurdu. Edinilen bilgiye göre Cameron da bu olayın asla tekrarlanmaması ikazı yaptı. “IŞİD’e katılanlar, Britanya tarihinin karşılaştığı en büyük ulusal güvenlik tehdidi” diyerek cihatçı vatandaşların gidiş CIA ile hesaplaşma Alman merkez sağı ‘Angie’siz yapamıyor nAlmanya’da iktidardaki Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU), Başbakan Angela Merkel’i 2000’den beri oturduğu genel başkanlık koltuğuna yeniden seçti. 914 oyun 884’ünü, yani oyların yüzde 96.7’sini alan Merkel, ayakta alkışlandığı kongrede 1 saatlik konuşma yaptı. Hükümet ortağı Sosyal Demokratlara Doğu Alman Komünist Partisi’nin uzantısı Sol Parti ile Thüringen eyaletinde koalisyona gitmesi üzerinden çatan Merkel, Ukrayna krizi üzerinden de Rusya’ya yüklendi. Rusya’ya yaptırımların Alman ekonomisine ağır bedelleri olsa da uygulamaktan kaçamayacaklarını söyledi: “Avrupa’da sınırların değişmesine, Kırım’ın ilhakına ve toprak bütünlüğünün sorgulanmasına tanık olduk. Güçlünün sözde hakkı, hukukun hakkını ezdi geçti. Hâlâ uluslararası hukuku ihlal eden Rusya için komşuları partnerleri olmaktan çıkıp nüfuz alanı haline geldi.” Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’dan ikaz gecikmedi: “AB ve Batı’nın Rusya ile ilişkilerinde geleneksel olarak yapıcı rol oynayan Almanya, birden emir verme rolüne geçerse, kimse kazançlı çıkmaz.” Dış Haberler Servisi ABD Senatosu, 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından esir alınan “terör zanlılarına” CIA’nın uyguladığı işkencenin ulaştığı korkunç boyutları ortaya seren raporunu nihayet yayımladı. 5 yılda 40 milyon dolar harcanan bir soruşturmanın sonucu olan 6300 sayfalık raporun Obama yönetiminin erteletme çabaları sonucunda kamuoyuna açıklanan 528 sayfalık özetine göre, Bush yönetimi dönemindeki sorgulamalarda bugüne dek bilinenden çok daha vahşi işkence yöntemleri çok daha geniş çapta uygulanmış. Bu şekilde alınan ifadelerden tek bir saldırı bile ön Guantanamo’daki esir kampı Bush döneminin sembolü olmuştu. ABD leyebilen bilgi elde edileme dün rapor yayımlanmadan önce dünyada temsilciliklerini alarma geçirdi. miş. Tersine, bir kısmı zaten tümüyle “masum” olan esiryanlış kimlik ya da kötü istihba çocuklarını öldürme tehdidi, çalıler işkenceden canlarını kurtarmak rat kurbanı. CIA’ya yardım eden şır matkapla delme tehdidi. için “uyduruk” hikâyeler anlat 47 ülke arasında Türkiye de var. mış. Ancak CIA, bunları yıllarca ine yapardım’ İşkence yöntemleri ise ortaçağ Beyaz Saray ve Kongre’ye “ha ile yarışıyor. Onlarca esire suda boBush yönetimi tepki gösterir enyatlar kurtaran çok değerli is ğulma hissi yaratan “waterboar dişesiyle işkenceleri dönemin dıtihbarat” olarak takdim etmiş. ding” uygulandığı yansımıştı. Ra şişleri bakanı Colin Powell’dan por sayesinde bilinmeyen bir yön saklamış. 2009’da başkanlık kolektal besleme tem de ortaya çıktı: Rektal sula tuğuna oturunca selefinin “pekişişkencesi ma ve besleme. Örneğin bir esire tirilmiş sorgu teknikleri” dediSenato İstihbarat Komisyonu rektumundan verilen öğle yemeği ği yöntemleri yasaklayan Barack Başkanı Demokrat Partili DianObama, dün raporu “Hiçbir ülke ne Feinstein’ın kameralar önünde mönüsünde humus, soslu makarmükemmel değil” diye karşıladı. na, kabuklu yemişler, kuru üzüm okuduğu özetin, işkenceyi insanlık Obama, “Ulus olarak değerlerivar. Bunlar püre halinde rektum suçu olarak ele almak yerine vemize uymadığı gibi güvenlik çıdan dökülmüş. Bu yüzden bazı rimli olup olmadığına odaklanan karlarımıza veya terörle mücaesirler anal yarılma, rektal çök üslubu dikkat çekti. Rapor, “kadeleye de hizmet etmedi” dediği me yaşamış. Küçücük kutularda muoyunu yanlış yönlendiren” işkence döneminden ders çıkarılCIA’nın tüm savlarını yerle yek 300 saat tutulanlar olmuş. masını istedi. CIA Başkanı John san etti. CIA’nın gizli hapishaneheney: Zırvalık Brennan, hataları kabul etse de, lerinde 100’den az esir tuttuğu ve Esirler başka işkencelerden de “elde ettikleri bilgilerin saldırılasadece üçte birine işkence uyguladığı iddiası da yalan çıktı. Ayrıca geçirilmiş: Dayak, uykusuz bırak rı önlenmeye yaradığında” ısrar Afganistan, Irak, Bosna, Litvan ma, acı veren poziyonlarda saat etti. İşkencelerin mimarı dönemin ya, Polonya, Romanya, Fas, Tay lerce tutma, saatlerce çok soğuğa Başkan Yardımcısı Dick Cheney land’daki “kara delik” denen giz maruz bırakma (bu yüzden ölen ise raporu “zırvalık” diye niteleli hapishanelerde 119 esir işken bir esir var), kendisine ya da eş yip “Doğru olanı yaptım, mecceden geçirilmiş, oysa en az 26’sı leri ve annelerine tecavüz tehdidi, bur kalsam yine yaparım” dedi. (AP) Gitmo esirleri Mujica’nın ülkesinde huzur bulacak Guantanamo’yu kapatma sözünü 6 yıldır yerine getiremeyen ABD Başkanı Barack Obama’nın aslında “teröre” karışmadığına hükmedilen esirleri başka ülkelere nakil formülüne destek veren Uruguay’a gönderilen 6 esir müteşekkir. 12 yıl Gitmo’da tutulmuş 4’ü Suriyeli, biri Tunuslu, biri Filistinli esirlerden Suriyeli Ömer Mahmud Farac, başkanlığı devretmeye hazırlanan ve kendisi de 13 yıl hapis yatmış eski bir gerilla olan Jose Mujica’nın kararına teşekkür eden açık mektup yayımladı. Farac, “Uruguay bizi almasaydı hâlâ o kara delikte olacaktık” diyerek şöyle devam etti: “Uruguay’a sadece iyi niyet ve olumlu katkı sunacağız, İspanyolca öğrenip yaşamımızı yeniden kuracağız.” Mektubun sonuna Uruguay milli takımının taraftarı olduğunu ekledi. Mülteci statüsünde önce hastanede tıbbi testlerden geçirilen 6 esire Mujica “İstedikleri zaman gitmekte serbestler” vaadinde bulunmuştu. Savunma Bakanı Fernandez Huidobro, altılıya tam serbestlik vaat etti.13 yılda 779 esirin gelip geçtiği Gitmo’da hâlâ 136 esir var, bunların 67’sinin bırakılması onaylanmıştı. ‘Y R C n Ukrayna’nın doğusundaki çatışma bölgelerinde ateşkes umudu dün Kiev yönetiminin ilan ettiği “sessizlik günü” ile canlandı. Bu adım, eylülde imzalanan ancak yürümeyen ateşkes için beklenti yaratırken, konuyu Minsk’te toplanacak “UkraynaRusyaAGİT Üçlü Temas Grubu” detaylandıracak. Rusya, Donbass bölgesindeki siviller için yardım konvoyu gönderirken Kiev’in Moskova’dan yeniden doğalgaz ithal etmeye başlaması da barış umudunu pekiştirdi. Ukrayna’da ‘sessizlik’ günü De Mistura Halep planını muhalefete sundu Dış Haberler Servisi BM’nin Suriye Temsilcisi Staffan de Mistura, Halep’ten başlayarak aşamalı ateşkes ilanına yönelik “dondurulmuş bölgeler” planını Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’dan sonra muhaliflere de sundu. Pazardan itibaren İstanbul ve Gaziantep’te muhalefetin temsilcileriyle uzun görüşmeler yürüten Mistura, Esad’ın “üzerinde çalışılmaya değer” dediği planın kendi aleyhlerine olmadığına muhalifleri iknaya çalıştı. 4 kişilik BM heyeti, Gaziantep’te 72 grubun oluşturduğu Suriye Devrim Komuta Konseyi ile ABD desteğine rağmen Nusra karşısında yenilgiye uğrayan Hazm Hareketi ve Suriye Devrimciler Cephesi’nin temsilcileriyle görüştü. İsyancılar, “dondurulmuş bölgeler” planının risklerini anlatıp “isyanın beşiği” diye anılan Humus’ta ateşkes anlaşmasının hükümet kontrolüyle sonuçlan(AA) dığını hatırlatan De Mistura, bunun Humus’taki De Mistura, Gaziantep’te muhaliflerle gibi olmadığını savundu. “Zira bu bir BM plagörüşmeye girişte pabuçlarını çıkardı. nı ve tek amacı var: Çatışmayı dondurmak, yardımı sokmak ve ihtilafı durdurmak. Tabii Halep’ten başlayarak” diye aktaran Mistura, “Herkesin bir güven sorunu olduğundan tüm taraflara güvence verebilmek için pek çok koşulu inceliyoruz” dedi. De Mistura, Esad’ın tam desteğini almak için yardımcısını Şam’a göndereceğini sözlerine ekledi. Suriye’nin Vatan gazetesine göre Esad ateşkesin Halep’le sınırlı olmasını, muhalifler ise Ceylanpınar’ın karşısındaki Bab el Hava’nın da dahil edilmesini istiyor. De Mistura Suriye Ulusal Konseyi’nin “Her türlü ateşkes planı Esad’ın iktidardan gitmesine yönelik stratejinin parçası olmalı” talebine ise “Çözümün dondurmadan ibaret olmadığını hepimiz biliyoruz. Dondurma sadece bir atlama taşı, siyasi çözümü inşa edecek taşlardan biri” karşılığını verdi. Halep’in batısı hükümetin, doğusu ise silahlı muhalefetin elinde. ‘Dondurma atlama taşı’ Samaras’tan cumhurbaşkanlığı seçimi kumarı n Yunanistan’da Başbakan Antonis Samaras’ın koalisyon hükümeti, iki ay önceye çekerek 17 Aralık’ta yapılacağını duyurduğu cumhurbaşkanlığı seçimi için eski bakan Stavros Dimas’ı aday gösterdi. Samaras, PASOK’lu ortağı Evangelos Venizelos ile ortak aldığı bu kararla ülkedeki siyasi belirsizliğin dağılacağını savundu. Ancak bu adım riskli görünüyor. Samaras sembolik önemde de olsa adayı için üç turlu seçimde parlamentodan onay alamazsa erken seçim yolu açılabilir. Cumhurbaşkanı Karolos Papulyas’tan boşalacak koltuğa aday gösterilen Dimas, AB’de üst düzey görevlerde de bulunmuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle