14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 KASIM 2014 CUMA 6 AKP artık çözümde rol sahibi değil ‘Artık partner seküler güçler’ sözleri tartışma yaratan Van Millletvekili Aysel Tuğluk: TÜREY KÖSE HABERLER ULUSLARARASI KRİZ GRUBU: Hükümet çözümü kullanıyor u AKP hükümetinin çözüm sürecini seçim kazanmak için kullandığı saptamasını yapan Uluslararası Kriz Grubu, PKK’ye de “silahsızlanmaya hazır olduğuna kamuoyunu ikna et” çağrısı yaptı. DUYGU GÜVENÇ ANKARA Uluslararası Kriz Grubu’nun “Barış Sürecini Kurtarmak” başlığıyla dün yayınladığı raporda, çözüm sürecinin artık “dönüm noktasına ulaştığı”na vurgu yapılarak şu görüş ve saptamalara yer verildi: Ya uzlaşma ya çöküş: PKK’nin, 30 yıldır sürdürdüğü isyanı sona erdirecek barış süreci, bir dönüm noktasına ulaştı. Ya taraflar yıllardır süren çabaları heba edecekler ve barış süreci çökecek ya da gerçek bir uzlaşmaya bağlı kalacaklar ve süreç hızlanacak. Ancak halen, hükümet bir seçim daha kazanmak, PKK ise ülkenin çoğunlukla Kürtlerden oluşan güneydoğusunda devlet benzeri yapılar kurmaya devam etmek için zaman kazanmaya çalışıyorlar gibi gözüküyor. Seçim hesabı kaygısı: Belirgin taahhütler veya birbiriyle örtüşen nihai hedefler olmasa da sürecin kendisi tüm ülke için yarar sağladı. Bu nedenle katı tutum yanlısı Türk ve Kürt seçmenler nezdinde kısa vadeli siyasi kazanımlar uğruna tehlikeye atılmamalı. Güçlü liderlik var: Gerilim endişe verici şekilde artmakla birlikte, ülke içinde halihazırda çok az sayıda aşılması imkânsız engelle karşı karşıyalar ve hâlâ süreci destekleyen iki güçlü lider mevcut. Öncelikle barışa ulaşmaksızın başta Irak ve Suriye’deki İslam Devleti olmak üzere ortak düşmanları olan cihat tehdidiyle mücadelede işbirliği yapmaları mümkün değil. Dışarıya değil, içeriye bakın: Ateşkes ihlallerinin artması, kentlerdeki huzursuzluklar ve bölgesel çatışmalar dolayısıyla Türkiye’ye sirayet eden aşırı İslamcılık, bu hedefe ulaşmadaki gecikmenin maliyetini ortaya koyuyor. İki taraf da dış bahaneleri ve içerdeki durağanlığı bir kenara koymalı ve temel sorunları olan Türkiye içindeki TürkiyePKK çatışmasında uzlaşmaya varmalı. Gecikme sorunları artırıyor: Mevcut barış sürecinin ayrıca daha kapsamlı bir gündeme, daha acil bir takvime ve toplumun daha fazla katılımına, karşılıklı anlaşmaya varılmış temel kurallara ve gözetim kriterlerine ihtiyacı var. Tasfiye Türkiye içinde olur: PKK ile bağlantılı grupların Suriye ve Irak’ta Kürtleri cihatçılara karşı korumak için savaşması nedeniyle, PKK’nin tamamen silahsızlanması ve militanların tasfiyesi ancak Türkiye sınırları içinde gerçekçi olabilecek. Cihatçılara ve düşmanlara karşı PKK kalkanı: Türkiye ve PKK güven artırıcı önlemleri başarılı biçimde sergilerlerse Suriye sınırında PKK yanlısı grupların bulunması, Türkiye’ye cihatçı veya diğer düşman akımlar karşısında fiilen yardımcı olabilir ve komşuları üzerindeki nüfuz alanını daha fazla genişletmesini sağlayabilir. PKK artık hazır olmalı: PKK’nin de silahsızlanmaya, siyasi bir gruba dönüşmeye hazır, demokratik bir aktör olabileceğine dair Türk, Kürt ve uluslararası kamuoyunu ikna etmesi gerekiyor. Türkiye’deki Kürt ulusal hareketi şayet barış istiyorsa, aynı anda hem silahlı bir muhalif güç hem de yönetim sorumluluğuna aday olmayı sürdüremez. Hareket ne tür bir yerinden yönetim istediği konusunda da açık olmalı. ANKARA Van bağımsız milletvekili Aysel Tuğluk “Artık partner AKP değil, seküler güçler” değerlendirmesi üzerine kendisine yöneltilen “Taş attığı askeri göreve çağırıyor, darbeci” eleştirilerine “Bir taş attım, AKP’nin 40 akıllısı halen o taşla uğraşıyor! Ben askeri de taşlamadım, onları darbeye de çağırmadım. Hem çağırsam gelirler mi allahaşkına?! Bu jargon eskidi” karşılığını verdi. Tuğluk, “AKP partner değil, resmi muhatap. CHP de bu kafayla partner olamaz” derken, “2015 seçimlerine giderken süreç bitmez ama yürümez de” görüşünü dile getirdi. “Kobani’den sonra çözüm süreci ve AKP’nin tükenişi” başlıklı yazısı tartışma yaratan Tuğluk, Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı: Süreç bitti mi, durakladı mı? Süreç bitmedi ama ciddi bir kriz içinde ve Kürt siyaseti olarak AKP’ye rağmen çözüm süreci konusunda güçlü argümanlar oluşturamazsak, bu kriz derinleşerek sürer. Kobani eylemlerinden sonra süreç adeta sil baştan ele alındı. İşte “kamu güvenliği” denilerek Kürt hareketi ve siyasetinden “mutlak eylemsizlik” pozisyonuna geçmesi istendi. Yol haritası dedikleri 6 başlığın ilk maddesi de buydu. “AKP’nin ihsan etmesini bekleyin” diyorlar hepimize. Tek taraflı, dayatmacı ve şartlı şurtlu bir süreç yürütmek istiyorlar. Velhasıl süreç bitmedi ama yürümüyor da! Partner olacak ‘seküler güçler’ kim? Kanımca “muhataplık” ve “partner olma” konusu birbirine karıştırılıyor. Ben, AKP partner olmaktan çıktı, dedim. Bu rol gereğidir. Hükümet olarak ise elbette ki sorunların resmi muhatabı konumundadır. Bu da iş gereğidir. Ancak hem Türkiye’nin demokratikleşmesinde hem de Kürt meselesinin çözümünde artık rol sahibi değildir. AKP ile artık demokratik ve barışçıl süreç yürütülemez. Zira zihniyeti ve anlayışı buna imkân vermez. Ancak mücadeleyle demokrasiye duyarlı hale getirilebilir. Kobani’de yaşananlar sekülerliğin öneminin daha iyi kavranmasını mı sağladı? “Siyasal İslam” denilen anlayış karşısında kültürel İslam anlayışının giderek hem yaşam tarzı, hem temsil, hem de inanç özgürlüğü açısından değer kazanacağını düşünüyorum. AKP’nin de dahil olduğu siyasal İslam belki bir süre daha varlığını sürdürebilir ama yavaş yavaş önce parçalanacak, sonra orta sınıflar üstü ve kültürel İslama el pençe duracak! “Siyasalkültürel İslam” ayrımı Ortadoğu siyasetinin şu an en merkezi teması durumundadır. Obama’nın Hakan Fidan’ı işaret ederek “Hangi radikallerle iş tuttuğunuzu biliyoruz” demesi kritik bir uyarı ve dönemeçtir. Şimdi Kobani’de o uyarının gerekleri yapılıyor. IŞİD çetesinin daha uzun süre gündemde bir sorun olarak kalacağı anlaşılıyor. Ancak, kanımca bu sorunla en çok iştigal edecek olan ülke Türkiye olacaktır. Zira, AKP gırtlağına kadar IŞİD’le ilişki batağındadır. Bu yüzden koalisyona rağmen pozisyon değiştirmekte zorlanıyor. İşin içinde olan birçok devlet bile IŞİD belasından nasıl kurtulacağı paniğini yaşarken AKP çizgisi tam tersine giderek bu radikalizmin bir türevi gibi davranmaktadır. Mezhepçilik, dincilik, iktidarcılık ve yolsuzluklar ile siyasi kurumlardaki yozlaşma ve demokrasiyi kafa saymaya indirgeme tam da Türkiye’yi DAİŞ’in (IŞİD) kaymak ülkesi haline getirmiştir. Bu durum öteki/diğer tüm toplumsal kesimleri ciddi olarak tedirgin ediyor haliyle. Seküler güçler, işte bu dinciliğin ve mezhepçiliğin yaratacağı kırılmadan/çatışmadan kaygı duyan tüm diğer toplumsal/sivil kesimlerdir. Kılıçdaroğlu, ‘Biz partner olmayız’ dedi... CHP, Kürt meselesinde ciddi bir yenilenme ve demokratik paradigma oluşturmadan zaten Kürtlerle partner olamaz bu kafayla. “Öcalan’la görüşmeye karşıyız” diyor. Oysa Kürt hareketinin şu an en meşru figürü Öcalan’dır ve toplumsal güçlerin çoğu kendisiyle kurulan diyaloğu desteklemektedir. Ama Mustafa Kemal’in partisi CHP’nin genel başkanı ise halen 1921 anlayışının bile gerisindedir. AKP ideolojisi ne kadar sorunsa, CHP’nin dogmatikulusalcı ve 2015 seçimleri öncesinde süreçle ilgili ne öngörüyorsunuz?  Kemalist çizgisi de bir AKP hükümeti Rojava’da kantonlara dayalı bir o kadar sorundur bu irade istemiyor. IŞİD’i Kürtlerin başına bu sebeple ülkede. Önümüzdeki saldılar. Ama kısa süre içinde düşüreceklerini zaniki yıl içinde Türkinettikleri Kobani müthiş bir direniş sergiledi. IŞİD ye siyasetinde ciddi çeteleri geriletiliyor. Küresel güçler Kürtlerin direniçözülmeler, ayrışmaşini destekledi. AKP’nin tüm planları berhava oldu. Şu an ABD öncülüğündeki koalisyonla karşı karşılar olacak, buna şu an yalar. Velhasıl, Kürtler yeni ittifak ve kurgulamalarla en hazırlıklı güç Kürt sahnede iken Türkiye giderek pozisyon kaybediyor. hareketi. CHP bu yeBu da “süreci” etkiliyor. AKP özellikle de Öcalan’a ni dönemin trenini de karşı “süreci” bir tehdit gibi kullanıyor. “En çok zakaçırdı. ‘Askeri ben çağırsam gelir mi allahaşkına!’ ‘Taş attığı askeri göreve çağırıyor’ eleştirilerini nasıl karşıladınız? Gülüp geçiyorum. Bir taş attım, AKP’nin 40 akıllısı halen o taşla uğraşıyor! Önce “Vay askere nasıl taş atarsın nankör” dediler ve askerin önünde siper oldular. Bir yazı yazdım, bu kez de “Vay nasıl askeri yardıma çağırırsın” diyorlar. Ben askeri de taşlamadım, onları darbeye de çağırmadım. Hem çağırsam gelirler mi allahaşkına?! Taş meselesi bir saldırı karşısında refleksti ve o ana ait bir davranıştı. AKP’ye angaje yazarçizerler o kadar tutarsızlar ki... Bir dönem hepsi cemaatçiydi. Derken Ergenekon dedikleri kütleyle haşir neşir oldular. Kürt hareketine öfke doluydular. Şimdi Sayın Öcalan’ı yere göğe sığdıramıyorlar. Yani tamamen sultanın gölgesinde yaşayan şehzadeler gibi “âlâ” deyip duruyorlar. Bir özeleştiri konusudur ama Gezi sürecinde, 17 Aralık sürecinde ve en nihayetinde Kobani eylemlerinde Kürtler farklı davransalardı şu anda Türkiye’deki iktidar denklemi nasıl olurdu? Bir düşünsünler bir zahmet. Kürtlerin darbeyle, darbecilerle ne işi olur? 90 yıldır cefasını çeken biziz. Ama darbelerden en çok yararlanan kesim onlardır. Kalkmış “darbecileri çağırdı” diyorlar. Bu kadar ucuz davranmasınlar. Bu jargon eskidi, tedavülden kalktı. Yaratıcı olsunlar, yeni şeyler bulsunlar. Ayrıca Erdoğan’ı Mursileştiren bizzat kendileridir! Kürt siyasal hareketi sol bir harekettir. Bu Sayın Öcalan’ın çizgisidir. Mücadelemiz bu demokratik, sol ve seküler çizgiyi esas alarak yoluna devam edecektir. ‘Seçime kadar süreç bitmez ama yürümez de’ rarı o görür” diyorlar. “Tahmin edemeyeceğiniz şeyler yaşanır” diyorlar. Süreci araçsallaştırarak Kürt hareketini tavize zorluyorlar. Yeni dayatmalarla süreci krize sürüklüyorlar. Seçime kadar süreç bu haliyle gider sanırım. Bitmez ama yürümez de! Çatışmasızlık da korunur. Ancak demokratik eylemselliklerle AKP’yi adım atmaya zorlayacak Kürt hareketi. Eğer Kobani eylemlerinde olduğu gibi halka dönük saldırılar olursa, süreç tümden ortadan kalkabilir. Bu risk vardır. Esas hassasiyet Kobani ve Rojava yaklaşımındadır. Türkiye devleti ve hükümeti Kürtlerle barışacaksa Rojava’daki iradeyi ve statüyü tanımak zorundadır. Öcalan’ın iki haftadır yaşananlar karşısındaki tutumu sürecin geleceğini de belirleyecek Düğümü İmralı çözecek MAHMUT LICALI KÖYLÜLERE BİBER GAZI VE ÇİVİLİ TAHTALARLA SALDIRDILAR ANKARA AKP hükümetinin “çözüm sürecinin kararlılıkla süreceği” mesajına karşın HDP ile kesilen görüşmeler nedeniyle sürecin devamlılığı konusunda İmralı’nın tutumu belirsizliğin aşılmasında kilit önem taşımaya başladı. İki haftayı aşkın süredir yaşanan krizde İmralı’nın tavrının ne olduğu merak edilirken, Adalet Bakanlığı’nın resmi başvuruda bulunan HDP heyetine ada ziyareti için vereceği yanıt, süreçteki tüm belirsizliklerin yanıtı da olacak. AKP hükümeti çözüm sürecinde yaşanan tıkanıklığın başında “sürece mecbur ve mahkum olunmadığı” yönünde sert mesajlar verirken söylem değiştirerek sürecin kararlılıkla yürütüleceğini ifade etmeye başladı. Hükümet kanadındaki söylem değişikliğine karşın HDP ile diyaloğun kesilmesi sürecin nasıl yürüyeceği konusunda belirsizliğe neden oldu. Sürece devam mesajına karşın tıkanıklığın devam etmesiyle gözler İmralı’nın tutumuna çevrildi. Ancak HDP heyetinin resmi başvurusuna da henüz bir yanıt verilmemesi sürecin İmralı’da düğümlenmesine neden oldu. Önder’den Genelkurmay’a: KOBANİÇÖZÜM SÜRECİ düğümlendi Süreç İmralı’da Çağırsınlar anlatalım HDP İmralı heyetinde yer alan Sırrı Süreyya Önder, çözüm süreci konusunda bilgi vermek için talep edilmesi durumunda hazır olduklarını belirterek, “Gerçekten Sayın Başbakan Genelkurmay Başkanı’na söylemiyorsa bizi çağırsınlar, tutanaklar dahil her şeyi paylaşmaya hazırız” diye konuştu. Çözüm sürecinin kapalı kapılar ardında yürütüldüğü eleştirileri pek çok kesim tarafından dile getirilirken, 30 Ağustos resepsiyonunda Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in “Çözüm sürecinde yol haritasından haberimiz yok” açıklaması kamuoyunda tartışma yaratmıştı. Hükümetin süreç kapsamında yapılan görüşme ve Hükümetin HDP ile görüşmeleri tamamen kesmesinden sonra İmralı’ya en son 21 Ekim’de yapılan ziyaretin ardından adadan herhangi bir bilgi gelmedi. Abdullah Öcalan’ın zaman zaman avukat ve arkabaları aracılığıla mesajlar vermesine karşın son 17 gündür avukat ve akraba görüşmesi de gerçekleşmedi. Bu anlamda çözüm süreci İmralı’da düğümlenirken HDP heyetinin ada ziyareti için yaptığı başvuruya Adalet Bakanlığı’ndan gelecek yanıt merak konusu oldu. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş sürecin Öcalan istemeden bitmeyeceğini söylerken, AKP Genel Başkan Yardımcısı Beşir Atalay’ın sürecin kendi mecrasında devam ettiği açıklaması İmralı’nın bu konudaki tutumunu önemli hale getirdi. çalışmaları gizli kapaklı yürütmesi başta muhalefet olmak üzere sivil toplumun da tepkisini çekiyor. HDP İmralı heyetinde yer alan Sırrı Süreyya Önder, görüşmelerin şeffaf yapılmadığı eleştirileriyle ilgili olarak muhalefete bilgi verme teklifi götürdüklerini ancak muhalefetin bu teklifi kabul etmeyip hkümetin bilgilendirme yapmasını istediğini kaydetti. HDP’li Önder, Genelkurmay Başkanı dahil olmak üzere kim istiyorsa süreç hakkında bilgilendirmeye hazır olduklarını belirterek, “Gerçekten Sayın Başbakan Genelkurmay Başkanı’na söylemiyorsa bizi çağırsın, tutanaklar dahil her şeyi paylaşmaya hazırız” diye konuştu. Canikli’ye göre ‘üst akıl’ devrede ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli, Kobani üzerinden bölgede yeni bir “dizayn” peşinde olunduğunu savunarak “Üst akıl ülkeleri, Ortadoğu’nun daha yönetilebilir, istedikleri verimlilikte olmasını istiyor” dedi. Canikli, bir TV programında yaptığı açıklamada, çözüm sürecini hiçbir zaman sona erdiremeyeceklerini belirterek bunun Türkiye’nin tek vücut kalmasının teminatı olduğunu söyledi. Kobani ısrarı ve “üst akıl” yorumları yapan Canikli, “Bölgede IŞİD’in eline geçen kaç yer var, kaç bin insan varken Kobani diretmesi bilinçli bir dizayn ve kendi menfaatlarına Türkiye’nin de hizmet etmesi isteği” dedi. Bugün birilerinin 1. Dünya Savaşı sonrası bölgeyi şekillendirenlerin rolünü devraldığını savunan Canikli, “Haritalar yeniden çizilmek üzere, kendi amaçları doğrultusunda araç olarak gördükleri PKK’yi hareketlendirerek, destekleyerek, belki sözler vererek, kendi uzun vadeli amaçları için terörü harekete geçirdiler. 67 Ekim hadiseleri, Kobani ısrarı işte tam da bunun ürünü. Üst akıl ülkeleri; Ortadoğu’nun daha yönetilebilir, istedikleri verimlilikte olmasını istiyor. Suriye, Irak ve Türkiye’den parçalarla Büyük Kürdistan projesi olabilir, gibi duruyor” diye konuştu. Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan da dün bazı sivil toplum örgütü temsilcileriyle bir araya geldi. Çözüm sürecini hükümetin başlattığını, kamu düzeni ve güvenliğinden taviz vermeden de devam edeceğini belirten Akdoğan, şunları söyledi: “Bu sürecin paydaşlarını artırmak durumundayız. Bütün partiler, bölgedeki bütün sivil toplum örgütleri, vakıflar, dernekler, cemaatler çözüm sürecinin paydaşıdır, muhatabıdır.” Yırca’da yine özel güvenlik terörü YUSUF ÖZKAN İZMİR Soma’da Kolin şirketi tarafından yapılmak istenen termik santrala ve zeytin katliamına direnen Yırca köylüleri, dün yine şirketin özel güvenlik görevlilerinin şiddetine uğradı. Özel güvenlik görevlilerinin biber gazı ve çivili sopalarla saldırdığı köylülerden Emin Özkılınç, başından yaralanarak hastaneye kaldırıldı. Özkılınç’ın gaz kapsülüyle yaralandığı öğrenildi. Bakanlar Kurulu’nun acele kamulaştırma kararını gerekçe gösteren Kolin, Greenpeace ve Yırca köylülerinin açtığı iptal davalarına karşın, önceki ay hukuksuz biçimde bölgedeki zeytin ağaçlarını kesmeye başlamıştı. Buna karşı direnişe geçen köylüler, tarlalarında nöbet başlatmışlar ancak jandarma zoruyla acele kamulaştırma sahasının dışına çıkarılmışlardı. Yüzlerce zeytini “kes kaç” taktiğiyle katleden şirketin özel güvenlik görevlileri, geçen 21 Ekim’de, direnen köylüleri darp etmiş, bazıları da kelepçelemişti. Muhtar Mustafa Akın’ın verdiği bilgiye göre, bölgede tapulu arazisi bulunan bir avukat, tel örgü dışında bekleyen köylüleri tarlasına çay içmeye çağırdı. Ancak özel güvenlik görevlileri, araziye giren köylülere biber gazı ve çivili sopalarla saldırdı. Jandarma, karanlıkta saldırganları teşhis etmeye çalıştı. Greenpece avukatı Deniz Bayram da, “2 otobüsle gelen özel güvenlikçiler, bu saldırıyı gerçekleştirdiler. Söylenecek çok fazla şey kalmadı” dedi. Hafta sonu Greenpeace ve duyarlı yurtaşlarla birlikte zeytin hasat şenliğinin her şeye karşın yapılacağı belirtildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle