05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 KASIM 2014 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 9 İstanbul’dan Romanya’ya kaçak göçmen taşıyan tekne aşırı yükten battı 24 ölü, 13 kayıp Yeni Bir Fotoğrafın Anatomisi Fotoğraf makinesi, onu kullanana bağlı olarak bir özgürlük meşalesi olabildiği gibi bir propaganda aleti de olabilir. Fotoğrafçı, çektiği kareyle iktidarı perçinlemek istiyorsa; bunun yollarını bilir. O yollardan biri, objeyi alttan çekmektir. Çekilen, çekene üstten bakınca, bakanlara da tepeden bakmış, onlarda bir üstünlük, bir heybet hissi yaratmış olur. Objeyi simetrik olarak ortalamak da bir başka yöntemdir. Böylece “Her şeyin merkezinde ben varım” algısı yerleştirilir. Fonda abidevi mekânların kullanılması, bu otoriter algıya hizmet eder. Böyle bakıp alt metnini okuyunca, Erdoğan’ın Ak Saray fotoğrafı, tam bir güç gösterisi… İlk bakışta bir anahtar deliğini andıran çerçeveleme, kırmızı halının resmiyet çağrıştıran ritmik çizgileri, gökten yağan ışık huzmeleri ve o huzmelerin işaret ettiği yüce lider portresi… Fotoğraf, sadece başrol oyuncusuna “Güç bende Bildiğimiz, erken dönem fotoğraflarında hep ekibiyle görüntülenirdi Erdoğan… Yanı yöresi, ona yakın görünmeye çabalayan bakanlar, danışmanlarla dolu olurdu. Sonra kitleler içindeki fotoğrafları geldi. Kalabalığın onu bağrına bastığı imajı pekiştirildi. Son dönem fotoğraflarında ise bakanlarının ve halkın yerini yakın korumalar almaya başladı. “Lider”in çevresi dış sese karşı yalıtılmış, tenhalaşmıştı. “Ak Saray haşmeti”, o serinin son fotoğrafı… “Tamamen muktedir ve artık yapayalnız” olmanın itirafı… HHH Bu fotoğraf bizi korkutmaya yeter mi? Sanmıyorum. Şatafatlı saraylar, heybetli duruşlar, despotik fotoğraflar muhalifleri sindirmeye, lideri sevdirmeye yetse şimdi Irak, Suriye, Türkmenistan dünyanın önder ülkeleri olurdu. İktidarı sürdürmeye bin odalı saraylarla altındaki sığınaklar yetse Saddam’lar filan hâlâ Yetişkin yeleklerini l Cesetleri denizin yüzeyinden toplayan balıkçılardan Emre Can Kolcu, saat 08.20 sıralarında denize açıldıklarını, daha ağlarını denize atmadan telsizden başka balıkçıların Sahil Güvenlik’e “Deniz üzerinde ceset gördük” anonsu duyduklarını belirterek “Bu anonsu duyunca ağlarımızı atmadan hızlı bir şekilde oraya doğru gittik. Gittiğimizde denizin üzerinde her yerde cesetler vardı. Cesetlerin üzerinde can yelekleri vardı. Belli ki boğularak ölmemişler, donarak ölmüşlerdi. Hepsi kaskatı kesilmişlerdi. Denizde çantalar, ayakkabılar, montlar, boş can yelekleri vardı. Büyük ihtimalle yetişkin can yeleklerini çocuklara umut rotasında facia SİBEL BAHÇETEPE İstanbul Boğazı’nda, 12’si çocuk, 7’si kadın, 23’ü erkek 43 kaçak göçmenin bulunduğu 8 kişi kapasiteli tekne, Rumeli Feneri açıklarında battı. Aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu tekneden 24 kişinin cansız bedenine ulaşıldı, donmak üzere olan 6 kişi ise sağ olarak kurtuldu ve tedavi için çevre hastanelere kaldırıldı. Kaptanın da aralarında bulunduğu kayıp 13 kişinin arama kurtarma çalışmaları ise devam ediyor. Umut yolcularının çoğunun Afgan olduğu, içinde Türkmenlerin de bulunduğu iddia edilen teknenin yolcularını Bakırköy’den aldığı ve Romanya’ya götürdüğü belirtildi. Göçmenlerin, insan tacirleriyle Romanya’ya gitmek üzere kişi başı 7 bin Avro’ya anlaştıkları söyleniyor. Teknenin aşırı yük nedeniyle su almaya başladığı ve alabora olduğu belirtilirken; kaçak göçmenlerin çoğunun can yeleği olduğu, ancak soğuk nedeniyle donarak yaşamını yitirdikleri belirtildi. Ön kısmı parçalanan ve yarı batık halde olan tekneden denize düşen göçmenlerin cansız bedenleri sabaha karşı 05.00 sıralarında balıkçılar tarafından bulundu. Denizin yüzeyinde çok sayıda ceset olduğunu gören balıkçılar, olayı hemen Kıyı Emniyet Müdürlüğü’ne bildirdi. Bu sırada ilk müdahaleyi 30’a yakın balıkçı teknesi yaptı. İhbar üzerine bölgeye TCSG74 gemisi, Sahil Güvenlik Marmara ve Boğazlar Bölge Komutanlığı’na ait 7 sahil güvenlik botu, 1 helikopter ve 1 dalış timi, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’ne bağlı 2 bot katıldı. Arama kurtarma çalışmaları gün boyu sürerken, denizden çıkarılan cansız bedenlerin bir kısmı Kıyı Emniyet Genel Müdürlüğü Rumeli Feneri Tahliyesi Bot İstasyonu İskelesi’ne getirildi ve üzerilerine battaniye örtüldü. Denizden çıkarılan cesetlerin bir kısmı da Büyükdere’deki Sahil Güvenlik Komutanlığı’na götürüldü. Kurtarılan 6 kişinin hepsinin erkek olduğu, yaralıların Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile Sarıyer İsmail Akgün ve İstinye Devlet Hastanesi’ne götürüldüğü öğrenildi. Cesetler ise otopsi için Adli Tıp Kurumu’na götürüldü. Arama çalışmaları devam ederken saat 11.00 sıralarında parçalanan teknenin üzerinde “Torun” yazan ön kısmı bir balıkçı teknesi tarafından Rumeli Feneri İskelesi’ne getirildi. Sahil Güvenlik yetkilileri, kazanın bir çarpmaya bağlı olmadığını, aşırı yük nedeniyle alabora olduğunu söylediler. Kaçakları taşıdığı ileri sürülen teknenin, Rumeli Feneri açıklarında alabora olması üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Soruşturma kapsamında, olay yeri inceleme ve otopsi işlemleri için İstanbul Cumhuriyet Savcıları Metin Kantar ve İsmail Göktürk görevlendirildi. Her iki savcının da olay yerine gittiği öğrenildi. giydirdiler. Çocuklar yeleklerden çıkıp, denizin dibine battılar. Yetişkinlerin üzerindeki can yelekleri çıkmamıştı” dedi. Kolcu şunları anlattı: “Boş can yelekleri de vardı. Sanırım yetişkin can yeleklerini çocuklara giydirmişler ve kaza anında çocuklar bunların içinden çıkmış. Bütün balıkçılar seferber oldu. Bu bir gezi teknesi, balıkçı teknesi değil. 78 kişilik bir tekne, 40 kişi alacak kapasitede değil. İnsanları yaşam mahalli, ambar ve makine dairesine her tarafına sıkıştırmışlar.” çocuklara giydirmişler Çocuklara büyük geldi Sıkı denetim kaydırdı Aşırı yük nedeniyle Bakırköy’den çıktı, Boğaz’ı geçti, battı Karadeniz’e l İstanbul Rumeli Feneri’ndeki facia, insan tacirlerinin, Ege Denizi’nde Sahil Güvenlik ekiplerinin denetimleri sonrasında elde ettiği başarının ardından kendilerine yeni bir rota belirlediklerini de ortaya çıkardı. İnsan tacirleri rotalarını Romanya ve Bulgaristan’a çevirdi. Sahil Güvenlik Komutanlığı ekipleri, 2013 yılında toplam 6 bin 937 kaçak yakaladı, bu rakam 2014 yılının ilk 10 aylık bölümünde ise 11 bin 750 oldu. Geçmiş yıllarda da bu tür kazalar yoğun olarak Ege’de yaşanıyordu. Sahil Güvenlik Ege Bölge Komutanlığı’nın Çanakkale’den Fethiye’ye kadar sorumluluk alanı bulunuyor. Bölgelerinde botlarla 24 saat sürekli görev yapan ekipler, yılın ilk 10 ayında, 34 bin saat deniz üzerinde devriye görevini yerine getirdi. Bu rakamın haricinde, üç uçak ve 14 helikopter de yine havadan denetimlerini sürdürdü. Fotoğraf: DHA Türkiye merkez oldu l CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı ve Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç kazayla ilgili bilgi almak üzere Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü Rumeli Feneri Tahliye Bot İstasyonu’na geldi. Yetkililerle görüştükten sonra basın mensuplarına açıklama yapan Salıcı, Türkiye son dönemde insan kaçakçılığının önemli merkezlerinden bir tanesine dönüştüğünü belirterek “Bu insan kaçakçılığı çerçevesinde bu işten gelir elde edenler var. Bu işi kendileri için bir iş edinmiş olanlar var” diye konuştu. AKP hükümetinin konuyla ilgili bir an önce gerekli tedbirleri alması gerektiğini vurgulayan Salıcı şöyle devam etti: “Bu yaşadığımız ilk olay değil. Ege kıyılarında da Mersin açıklarında da sık sık insan kaçakçılığı yapanların Türkiye’den başka ülkelere, Avrupa ülkelerine gitmeye çalışan Türkiye uyruklu olmayan insanları taşıdığını biliyoruz. ” Salıcı, Sarıyer Belediyesi’ne resmi ziyarette bulunan İngiltere’nin Enfield Belediye Başkanı’nın da beraberinde buraya geldiğini ve olayla ilgili bilgi aldığını kaydetti. Soruşturma başlatıldı Gönüllüler tüm engellemelere rağmen Üsküdar Belediyesi meclis toplantısına katılarak Başkan Türkmen’e tepki gösterdi Belediyeye Validebağ baskını İstanbul Haber Servisi İstanbul Kent Savunması ve Validebağ Gönüllüleri, dün Üsküdar Belediyesi meclis toplantısına özel güvenlik görevlilerinin engelleme çabalarına rağmen katılarak korunun komşu parselindeki cami inşaatına tepki gösterdi. Meclis toplantısı sırasında sık sık gerginlik yaşandı. Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen’in, “Caminin orada yaşayan halkın yaşam kalitesini etkileyecek bir durumu yok. Davanın kesin sonuca bağlanması 5 yıl sürer. Yaptığımız her şeyi yargı ile kontrol edecek olursak hiçbir şey yapamayız” sözleri tepki çekti. Meclis salonunun önünde toplanan mahalle sakinleri ve gönüllüler saat 16.00 sıralarında içeri girmek istedi. Özel güvenlik görevlileri grubu içeri almak istemeyince tartışma yaşandı. Daha sonra kapılar açıldı ancak bu kez de içeri girerken yaşanan izdiham gerginliğe neden oldu. Gönüllülerin bir kısmı içeri alınmayında yine arbede çıktı. Gönüllüler ellerinde “Adı üstünde koru”, “Validebağ bizimdir bizim kalacak” yazılı dövizlerle salondaki yerlerini aldılar. CHP’nin belediye meclis üyesi Olcay Kurt söz alarak Validebağ’da son günlerde yaşanan inşaat gerginliği hakkında konuştu. Daha sonra Başkan Türkmen kürsüye çıktı. Parsel tartışmasına yeni bir boyut getiren Türkmen davayı açan avukatı suçlayarak “Suç bizde değil parsel numarasını becerip doğru yazamayan avukatta. Yoksa bizim ne haddimize hukuk kararına karşı gelmek” dedi. Türkmen, şu an herkesin yargı kararlarını beklemek ve güvenmek zorunda olduğunu söylediği sırada salondan “siz niye beklemediniz” diye tepkiler yükseldi. Salondan çıkış sırasında da gerginlik yaşandı. Validebağ savunucularına tiyatro oyuncusu Damla Özen, Emine Umar ve Özlem Çakman da destek verdi. artık” dedirtmiyor, aynı zamanda onun totaliter yönetim tarzını ve devrin estetik anlayışını da ortaya koyuyor. HHH Fotoğraf sanatında neyin gösterildiği kadar, nasıl gösterildiği de önemlidir ya; belli ki burada, “Yeni Türkiye”nin fotoğrafı çekilmek istenmiş. Ve ideal fon olarak da, kaçak yapı olması nedeniyle dönemi en iyi yansıtan Ak Saray seçilmiş. Fotoğrafta aksayan tek şey, Erdoğan’ın duruşu… Anlaşılan o ki, fotoğrafı çeken, objeden korkusundan duruşa müdahale edememiş ya da sözünü dinletememiş. Yerçekimine teslim olmuş gibi sarkık duran kolların ifadesizliğinde, arkaya bakan avuç içlerinde ve aralık bacaklarda, okul müsamerelerine özgü bir “Bitse de gitsek” sıkkınlığı hissediliyor. Ne “Güçleri yetiyorsa yıksınlar” diyen ev sahibinin gür sesi var bu duruşta, ne özendiği beysbol sopalı liderlerin, “Ben size gösteririm” efelenmesi… Olsa olsa, mahcup bir megalomani denemesi… “Bana itaat edeceksin” diye gürlemekten ziyade, “Saraya da çıktık şükür” diye mırıldanan bir iç sesi... HHH işbaşında olurdu. Öyle olmuyor işte… İyisi mi ben fotoğraftakine, cenaze namazlarında tabutun üzerine serilen örtüdeki ayeti hatırlatayım: “Kullu nefsin zaikatulmevt” yazıyor orada... Yani; “Her nefs, ölümü tadacaktır.” Kendisi de fotoğraflarında bu kadar yalnız olmadığı dönemlerde sık sık bu ayeti hatırlatır ve şöyle derdi: “Yarın hepimiz ölmeyecek miyiz? Öleceğiz. Musallaya koyacaklar bizi... Ne diyecek orada hoca: ‘Cumhurbaşkanı niyetine’ mi diyecek? ‘Trilyoner niyetine’ mi diyecek? Hayır. ‘Er kişi niyetine’, ‘Hatun kişi niyetine’ diyecek. Patiskadan kefene saracaklar, ondan sonra da 2 metreküp mezara koyacaklar. Eğer geride bir şeyler bırakmışsan, hayırla yâd edecekler. Bırakmamışsan, ‘Bundan kurtulduk’ diyecekler.” Tabii, inananlar için bir de sonrası var. 1000 odalı saraydan farklı olarak 2 metreküp mezarda, “Kul hakkı yedin mi”, “Harama el sürdün mü”, “Mazlumun ahını aldın mı” diye soracaklar. Zor sınav. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden aldığım geçici mezuniyet belgemi kaybettim. Hükümsüzdür. Eser Erdoğdu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle