06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 KASIM 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 TBMM Başkanı Çiçek, 4 bakanın komisyona verecekleri savunma öncesi yayın yasağı getirdi Sakın millet duymasın EMİNE KAPLAN ANKARA TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in başvurusu üzerine Ankara 7. Sulh Ceza Hakimliği, eski bakanların ifade vermesinden bir gün önce 4 eski bakanın rüşvet aldığı iddiasıyla kurulan TBMM Soruşturma Komisyonu’yla ilgili haberlere komisyonun süresinin bittiği 27 Aralık tarihine kadar “yayın yasağı” getirdi. Karar, eski bakanların “kişilik haklarının zedelenmesinin önlenmesi, şöhret ve diğer haklarının korunmasının sağlanması” gerekçesine dayandırıldı. Geçmiş dönemlerde pek çok olayda mahkemelerin aldığı yayın yasağı kararları, kurulan soruşturma komisyonları haberleri için uygulanmadı. TBMM’nin, yayın yasağı konulan Uludere, Afyon ve Soma kazasıyla ilgili çalışmaları da haberleştirildi. TBMM tarihinde ilk kez TBMM Soruşturma Komisyonu’nun çalışmalarıyla ilgili yayın yasağı kararı alındı. Eski bakanlar Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar hakkında rüşvet aldıkları iddiasıyla kurulan Soruşturma Komisyonu’na ilişkin haberlerle ilgili olarak Çiçek, 21 Kasım 2014’te Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na bir yazı gönderdi. Yazıda, anayasanın 38, TBMM İçtüzüğü’nün 110, Ceza Muhakemesi Yasası’nın 157. maddelerinde düzenlenen “masumiyet karinesi” anımsatarak soruşturmanın bitim tarihi olan 27 Aralık 2014’e kadar yayın yasağı kararı alınması istendi. Basın Suçları Soruşturma Bürosunda görevli Cumhuriyet Savcısı Kürşat Kayral, bunun üzerine nöbetçi sulh ceza hakimliğinden, soruşturma bitim tarihi olan 27 Aralık 2014 AKSÜNGER: DÜNYADA ENDER KARARLARDAN BİRİ TBMM Soruşturma Komisyonu’nun CHP’li üyesi Erdal Aksünger, Türkiye’nin son dönemlerde toplumun bilgi sahibi olması gereken konularda yayın yasağı getirildiğine dikkat çekerek, “Uludere, Soma, Afyon kazaları. Şimdi de soruşturma komisyonu. Tüm zaafiyetlerin ortaya çıkması ihtimali olan konularda mesai sonuna kadar, söz konusu haberlere yayın yasağı getirmesini talep etti. Ankara 7. Sulh Ceza Hakimi Yavuz Kökten’in talebin kabulüne ilişkin kararında, şöyle denildi: “... Kişilik haklarının zedelenmesinin önlenmesi, TBMM Soruşturma Komisyonu’nun istemiş ve getirtmiş olduğu bilgi ve belge içerikleri ile komisyonun tanık, bilgi sahibi, bilirkişi sıfatıyla veya diğer ilgililer olarak beyanlarına başvurduğu kişilerin komisyona vermiş oldukları beyanlarına yönelik olarak 5187 Sayılı Basın Kanunu’nun 3/2. maddesi gereğince, soruşturma bitim tarihi olan 27 Aralık 2014 günü mesai sonu bitimine kadar tüm yazılı, görsel ve internet ortamında yapılan yayınlar hakkında yayın yasağı konulmasına karar verildi.” Yayın yasağı kararının, eski bakanların ifade vermesinden bir gün önce alınması dikkat çekti. Komisyona bugün eski Çevre ve Şehircilik antidemokratik yasaklar getiriliyor. Bugün Türkiye’nin gördüğü belki de dünyada ender kararlardan biri” dedi. Aksünger, komisyonun zaten doğru dürüst bile toplanmadığını vurgulayarak, yayın yasağı kararını “Olanların da üstünü kapatmak için olağanüstü bir eylem planı” diye nitelendirdi. Bakanı Bayraktar, yarın da eski AB Bakanı Bağış ifade verecek. Eski Ekonomi Bakanı Çağlayan ile eski İçişleri Bakanı Güler ise gelecek hafta komisyon tarafından dinlenecek. Son yıllarda çok sayıda soruşturma komisyonu kuruldu. AKP hükümetleri döneminde kurulan soruşturma komisyonları özetle şöyle: Halk Bankası’nı zarara uğrattıkları gerekçesiyle eski Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan ve eski Devlet Bakanı Recep Önal, 15 Haziran 2004’de Yüce Divan’a sevkedildi. Enerji ve doğalgaz anlaşmalarında Türkiye aleyhine uygulamaların yapılmasına yol açtığı, eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümer hakkında komisyon kuruldu. Ersümer, Yüce Divan’a gönderildi. Eski Başbakan Mesut Yılmaz ve eski Devlet Bakanı Güneş Taner hakkında Türkbank ihalesi için komisyon kuruldu. Yılmaz ve Taner, 13 Temmuz 2004’te Yüce Divan’a sevkedildi. Kimler soruşturuldu? Bugün ifade verecekler Eski Bayındırlık ve İskan Bakanı Koray Aydın hakkında ihalelerde usulsüzlük yaptığı gerekçesiyle komisyon kuruldu. Aydın, 9 Kasım 2004’te Yüce Divan’a gönderildi. Eski Bayındırlık ve İskan Bakanı Yaşar Topçu Karadeniz Sahil Yolu ihalesinde devleti büyük ölçüde zarara uğrattığı gerekçesiyle 10 Kasım 2004’te Yüce Divan’a sevkedildi. AKP hükümetleri öncesinde ayrıca eski bakanlar Metin Bostancıoğlu, Yalım Erez, Burhan Kara hakkında görevlerini kötüye kullandıkları; eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik hakkında SSK Genel Müdürlüğü’nün personel sınavında usulsüzlük yaptığı; Mesut Yılmaz ve eski Devlet Bakanı Işın Çelebi hakkında POAŞ’ın özelleştirilmesinde ihaleye fesat karıştırdıkları; eski Başbakan Yılmaz hakkında İzmit Körfez Geçiş Projesi ihalesinde devleti zarara uğrattığı; eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mustafa Kul hakkında SSK Genel Müdürlüğü’nce özürlülerin memurluğa alınması için açılan sınavda mezuata aykırı davranma; eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar suç işlemek amacıyla teşekkül oluşturduğu; eski Bayındırlık ve İskan Bakanı hakkında İzmit Körfez Geçiş Projesi ihalesinde devleti zarara uğrattığı; eski Başbakan Mesut Yılmaz ve eski Devlet Bakanı Eyüp Aşık hakkında yasadışı örgütlerle birlikte hareket ettikleri; eski Başbakan Yılmaz ve eski Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir hakkında Telsim ve Türkcell firmalarıyla imzalanan sözleşmelerde görevlerini kötüye kullandıkları; eski Başbakan Tansu Çiller ve eski Maliye Bakanı İsmet Atilla hakkında kurulan soruşturma komisyonlarında Yüce Divan’a sevke gerek olmadığına karar verildi. Aynı Değiller, Göreceksiniz Buyurdular; “Bundan böyle devletin resmi ideolojisi olmayacaktır”. Anlamı şudur: “Bundan böyle yalnız ve yalnızca bizim vaaz ettiğimiz ideoloji esas alınacaktır.” Hemen ardından en üst makamdan oldukça uzun bir süredir hazırlıkları yapılmış, neredeyse tamama erdirilmiş ideolojinin son çivisi çakıldı: “Kadınla erkek eşit değildir.” “Son çivi” sözümüz abartı sayılmamalıdır. Kadınların hak ve hukukuna saldırı yalnız Türkiye’de değil dünyanın her yerinde ideolojik baskı ve zulmün en temel göstergesidir. Başka ölçüleri, ölçütleri bir yana bırakın, kadınların hakkına, hukukuna dokunuluyorsa, laikliğin tabutuna son çivi çakılmış demektir. HHH Üstelik bunu sureti haktan görünerek yapıyorlar. Kadınların toplumsal hayattaki yerini yeni ideolojiye uygun bir şekilde nasıl ifade edecekler? Onların bolca bulunduğu bir Meclis’te erkek egemenliğinin nasıl bir şey olduğunu açık seçik gösterecek, “Siz işte busunuz, zayıfsınız, narinsiniz, korunmaya muhtaçsınız” üslubunda söyleyeceklerdir. Öyle de yaptılar. Anladım ki iş işten geçmiştir, “tehlikenin farkına” varılamamıştır. HHH Sözler birbirinin yerine geçirildiğinde egemen ideolojilerin başarı şansı artar. Kavram şaştığında ideolojinin erkek olanı, “işte tam da böyleydi” demeye başlar. “Kadınla erkek eşit olur mu hiç” diyorsa biri, “zinhar” diye alkış tutuyorsa erkek milleti; bir bakın bakalım hangi söz, hangi sözün yerini işgal ediyor, hangi kavram kapıdan kovuluyor. “Kadınla erkek aynı değildir” gerçeği nasıl ustalıkla “kadınla erkek eşit değildir”e dönüşüveriyor. HHH Öyledir; kadınla erkek aynı değildir. Fizikleri, duygusal dünyaya hâkimiyetleri farklıdır; o farklılıklarda erkek milletinin hiçbir zaman sahip olamayacağı özellikler, hasletler gizlidir. Zayıf gördüğünüz kadının dayanma gücü karşısında şapka üstüne şapka çıkarmanız gerekir kimi zaman. Çaktırmadan över gibi aşağıladığınız kadının fiziki farklılığı size bir kurtuluş gibi gelir de; “işte gördünüz mü, eşit değil işte”ye hızla, el çabukluğu ile geçiverirsiniz. Ne kadar yanıldığınızı bilir misiniz peki? Bilirsiniz de, işinize gelmez; onu sahte bir kutsallığın pamuğunda sarıp sarmalayıp harflerin, saçma bir hurufatın içine gizlemeyi yeğlersiniz. HHH Kadın erkekle aynı değildir ama eşit olmaması için tek bir “makul şüphe”, tek bir savunulabilir gerekçe yoktur yeryüzünde. Sizin kadını hor ve aşağı gören ideolojik saldırınız; “Kadın yüksek sesle gülmez, koşmaz” demeniz, şaka yaptığınızı sanan, şaka olmasını kendi varlıklarının sürüp gitmesi için çaresizce uman liberalleri bile korkutuyor artık. Çünkü onlar da biliyorlar; bu nokta son noktadır. Takıyye bitmiş, gerçek niyet ortaya çıkmış, parti ideolojisinin devletin ideolojisi olduğu ilan edilmiştir. HHH Bu ideolojide kadın “mülk”tür. Mülkünüzü istediğiniz gibi tasarruf etme hakkınızın aydınlanmacılar tarafından elinizden alınmış olması ne kadar da canınızı sıkıyordu. İşte zamanı geldi de beşuş bir çehreyle egemenliğinizi ilan etmenin tadını çıkardınız. “Bundan böyle devletin resmi ideolojisi olmayacaktır” dediniz. Bu, “ideolojisizliğin” başlı başına bir ideoloji olduğunun açık ilanıydı. Eşzamanlı olarak “ayak bağı yasaları tanımayacaklarını, kendi hukuklarının esas olduğunu” söylemenin muhteşem zevki nasıl da yayıldı dalga dalga. Nasıl da sevindi köşe başlarında bekleyen işi yarım kalmış HES’çiler, port’çular, köprücüler, müteahhitler. HHH Doğrusu, şu modern, şu kâfir dünyayla palamarların çözülmesine de az bir zaman kalmıştır. Öyle ya İmam Gazali’nin torunları için kadının özgürlüğü ve eşitliği ne büyük bir küfürdür. “Böyle yazmıyor kitap” derler. “Kitaba uymanın”, “kitabına uydurmanın” ustalarıdır onlar. Kadınların erkeklerle eşit olamayacağını belagatla anlatırken, “aynı olmamayı” “eşit olmamaya” nasıl ustalıkla çeviriverdiler. Bir şeyi unuttular yalnızca; “mülküne sahip çıkma” telaşındaki erkeğe gerçekten de hiç benzemeyen kadınları. Kadınların erkeklerle aynı olmadıklarını görecekler yakında. Yakında, yine bu ülkede, burada, bu sinemada... Çevrenin ölüm fermanı HAKAN DİRİK İZMİR AKP, çevre katliamının önündeki son engelleri de kaldırıyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yeni Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) yönetmeliğini dünkü Resmi Gazete’de yayımladı. Yeni yönetmelik, bir yandan “eski hileleri” içinde barındırırken bir yandan da AVM ve HES’lerin önünü, ÇED’den muaf tutarak açıyor. Son yönetmelikte, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği iptal kararı da dikkate alınmadı ve çevre katliamlarına yol açan 3. köprü, 3. havaalanı gibi 29 Mayıs 2013 öncesi projeler kapsam dışı bırakıldı. Toplu konut projeleri, maden arama faaliyetleri ve golf sahaları için de ÇED olumlu raporu aranmayacak. Yeni yönetmelikte ÇED raporu gerektirmeyen, yalnızca proje tanıtım dosyası verilmesi istenen dikkat çekici bazı maddeler şunlar: Kentsel dönüşüm alanları, 50 bin metrekarenin altındaki AVM’ler, 100 odanın altındaki turizm tesisleri, 500 konutun altındaki toplu konut projeleri, yıllık üretimi 30 bin tonun altındaki balık çiftlikler, golf tesisleri, toplam ısıl gücü 300 megavattan az olan termik güç santralları ile diğer yakma sistemleri, pist uzunluğu 2 bin 100 metrenin altındaki havaalanları, kapasitesi günlük 1 tonun altındaki tıbbi atık yakma tesisleri, yıllık 10 milyon metrekübün altında yeraltı suyu çıkarma tesisleri, akarsu havzalarında yılda 100 milyon metrekübün altındaki su aktarma projeleri, 10 milyon metrekübün altındaki baraj ve göletler, 10 megavatlık hidroelektrik santralları, yıllık 1000 tonun altında üretim yapılan kültür balıkçılığı tesisleri, 100 kilometre altı demiryolu projeleri, yeraltından geçen demiryolları, metrolar, beyaz eşya boyama projeleri, 3 milyon metreküp altındaki dip taraması ve denizden, göllerden ve nehirlerin dibinden malzeme çıkarılması, 300 bin tonun altında seramik üreten tesisler 10 bin metrekarenin altındaki deniz doldurma projeleri, tuz çıkarılması, orman ürünleri ve selüloz tesisleri, sanayi ve enerji tesislerinin sökümü, seramik üreten tesislerde ÇED uygulama sınırı 100 bin tondan 300 bin tona çıkarıldı. Çevre Mühendisleri Odası Genel Başkanı Baran Bozoğlu, yeni yönetmelikle AKP’nin çevre katliamlarına devam edeceğini kamuoyuna duyurduğunu söyledi. Bozoğlu, “Yeni yönetmelikle bir yandan yaban hayvanlarının yaşam alanları yok edilirken bir yandan da projelerin canlılar üzerine etkisinin araştırılması istenmiyor. Yeni yönetmelik sonrasında daha çok yaban domuzu kente inecektir” diye konuştu. Anayasa Mahkemesi kararlarının hiçe sayıldığını belirten Bozoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Benim için kanunlar değil, hukuk önemli” sözünü anımsatarak, “Bu sözler, vücut bulmuştur” dedi. ÇED YÖNETMELİĞİ DEĞİŞTİRİLDİ Gece yarısı EMİNE KAPLAN KORUMADAN ÇARPICI AÇIKLAMALAR saat operasyonu ANKARA TBMM Soruşturma Komisyonu’nun tanık olarak dinlediği eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın koruma amiri Emrah Sarıyüce, Çağlayan’ın 700 bin TL’lik saatinin gece yarısı uçağıyla Rıza Sarraf’ın adamı Murat Yılmaz tarafından getirilerek Özel Kalem Müdürü Onur Kaya’ya teslim edildiğini söyledi. 4 eski bakanın rüşvet aldığı iddiasıyla kurulan TBMM Soruşturma Komisyonu’nun tanık olarak dinlediği Sarıyüce, şu bilgileri verdi: Saat için Onur Kaya aramış: (Çağlayan’ın 700 bin TL’lik saatiyle ilgili sorular üzerine) Bakan Bey’in Özel Kalem Müdürü Onur Kaya beni aradı, dedi ki: “Böyle bir emanet alınacak, telefon numarası bu.” Kıymetli bir şey olduğunu söyledi. Ben de memurumu görevlendirdim, işte irtibat numarası verdim, uçağın iniş saatini söyledim, kişiyi söyledim. “Bundan gidip alacaksın, dikkatli ol, onu muhafaza et” dedim. O kişiyle ben görüştüm, adı Murat’tı herhalde. (Murat Yılmaz, Sarraf’ın gemisinin kaptanı) Onunla görüştüm, “Senden bir emanet alacakmışız, ne zaman geliyorsun” dedim. Onur Bey de “Sorup öğrenirsin” demişti. “Gece 12 gibi falan ineceğiz Ankara’ya” dedi.Memurum Onur Bey’e teslim etti.SAatin kıymetinin 700 bin lira olduğunu medyadan öğrendim, doğruysa. Saatin parasını ödemiştir diye düşündüm: (“Bakana kıymetli bir hediye gönderilmesi garibinize gitmedi mi” sorusu üzerine) Ben hüsnüzanda (iyi niyetli düşünce) bulundum, polisim her şeyi hesaplıyorum, evet ama Bakan Bey’in ekonomik durumu da ortada, yani sipariş vermiştir. Bana şey bahsetmişti mesela “Tekneyi gezdiriyorum, Avrupa’ya falan gidiyorum” demişti. Oradayken getirmesi kolay olmuştur, yani Bakan Bey parasını ödemiştir diye bir hüsnüzanda bulundum, içeriğini bilmiyorum. (“Olağanüstü bir hediye, anlamı var” denmesi üzerine) Ben de onu düşündüm, ama pek bir bilgi sahibi değiliz. Rıza Sarraf’ı bakanlıkta gördüm: Sarraf’ı bakanlıkta gördüm. Sarraf’ın asistanı Murat Yılmaz ile İstanbul’da münasebetimiz olmuştu. Yanında gelmişti zaten. (“O görüşmeleriniz esnasında Sarraf, bakanla görüşüyor muydu” sorusu üzerine) Evet. Bu olaylardan sonra görev değişikliğim oldu. Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’nde büro amiriyim. Hediye teklifini kabul etmedim: (Murat Yılmaz’ın tapelere göre kendisine “çocuklara çikolata falan göndereyim mi” diye sorduğunun anımsatılarak Çağlayan’ın yakınındaki insanlara hediye getirecek kadar hukuku olup olmadığının sorulması üzerine) Ben 3 senedir evliyim, henüz çocuğum yok, yani çocuğum olmadığını bilmiyor. Onu herhalde herkese söylediği bir cümle olarak söyledi. Ben de hediye kabul etmeyi sevmeyen bir insanım yapım gereği, orada da istemedim. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Ziya Altunyaldız da, komisyona şu bilgileri verdi: Tamam demedim, bakarım dedim: (Sarraf’ın 1.5 ton altın yüklü Gana’dan getirdiği uçakla ilgili) Onur Kaya beni aradı. Bir uçak geldiğini, beklediğini, bekletildiğini. Her sorunu olan vatandaşa ifade ettiğim gibi “Evet, bakarım, ilgilenirimi” demiştim. İşlemlerin yasalar çerçevesinde yürütüleceğine dair bilgi geldi. ‘Bizimki’ Çağlayan: (Onur Kaya’nın tapelerde ‘Bizimki de biraz önemsediği için sizi direkt aradım’ ifadesindeki “bizimki”nin kim olduğu sorusu üzerine) Ben Sayın Çağlayan’ın olduğunu düşünüyorum. 292 kg altın eksik: (Uçaktaki altının 292 kilosunun kayıp olduğu iddiasıyla ilgili olarak) 1500 olarak beyan edilmiş, net 1.208 kilogram. Öbürü sadece beyan. (Bu bir kaçakçılık sayılır mı, sorusu üzerine) Gümrük müfettişi kaçakçılığa dokunan bir husus olmadığını da raporunda belirtmiş. (Tespitin ne zaman yapıldığı sorusu üzerine) Emin değilim, uçak 1 Ocak’ta geldi, 4 Ocak gibi gözüküyor. Kargonun ne olduğunu bilmiyordum: (Onur Kaya ile görüştüğü zaman uçağın kargosunu biliyor muydunuz, sorusu üzerine) Bilmiyordum. Zaten anlaşılıyor. Ben ilk defa orada vâkıf oluyorum, bilgim yoktu. Fotoğraf: Vedat Arık geri adım attılar HAZAL OCAK Yedikule Bostanları ve civarına açık spor tesisi ve konut yapılmasını öngören plan değişikliği teklifi İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Kadir Topbaş tarafından meclise iade edildi. Topbaş, alanın nasıl değerlendirileceğine ilişkin çalıştay düzenleneceğini açıkladı. Fatih’te Yedikule bostanlarının da yer aldığı “dünya mirası alanı” ve “Kara Surları İş Koruma alanı”nda tesisler öngeren “Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı Tadilatı” geçen günlerde İBB Meclisi’nde CHP’li meclis üyelerinin ret oyuna karşın oyçokluğuyla kabul edilmişti. Topbaş dün İBB Meclisi’ne iade ettiğini açıkladı. Gazetemize kararı değerlendiren Mimarlar Odası Başkanı Eyüp Muhcu, “Topbaş redettmek yerine çalıştay önerisinde bulundu. Topbaş’ın çalıştay deneyimlerini biliyoruz. Plan kararlarını meş Yedikule bostanlarında rulaştırma yönünde birtakım girişimlere dönüştürdü. Haydarpaşa süreci bunun somut örneğidir” diye konuştu. Muhcu, bu kötü deneyimin Yedikule bostanlarında da yaşanmaması temennisinde bulundu. Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi ÇED Denetim Kurulu Sekreteri Mücella Yapıcı da kararın yeterli olmadığını ama olumlu olduğunu belirterek “Çalıştay meseleyi geciktirir. Bilimsel kararla bellidir” diye konuştu. Daha çok domuz inecek Gezi Parkı’nı yok saydılar HAZAL OCAK İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Taksim Topçu Kışlası projesine 20152019 yıllarını kapsayan Stratejik Plan’da yer vermesinin ardından bir skandal da Beyoğlu Kentsel Sit Alanı Koruma Amaçlı Nâzım İmar Planı taslağında yaşan dı. İptal edilen plan yerine hazırlanan koruma amaçlı imar planı taslağına Gezi Parkı ve Taksim Meydanı, “Siyasiler daha karar vermedi” denilerek konulmadı. İBB İmar ve Şehircilik Daire Başkanlığı Şehir Planlama Müdürlüğü’nün çağrısıyla, mahkeme kararıyla iptal edilen 1/5000 ölçekli Beyoğlu Kentsel Sit Alanı Koruma Amaçlı Nâzım İmar Planı için ikinci toplantı dün yapıldı. Beyoğlu Belediye Başkanlığı yetkilileri, koruma kurulları, muhtarlıklar ile Mimarlar Odası’nın da yer aldığı toplam 46 kurum ve kuruluşun katıldığı toplantıda ortaya çıkan koruma taslağı planında Gezi Parkı ve Taksim Meydanı’nın beyaz renkle kapatıldığı görüldü. Toplantıya katılan Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi ÇED Denetim Kurulu Sekreteri Mücella Yapıcı koruma imar planının yargı tarafından plan bütünselliği olmayışı ve kamu yararına aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edildiğini anımsatarak şunları söyledi: “İptal edilen planda yeşil alan özellikle yetersizdi. Bütün bunlar varken taslak plan bir kere bizim karşımıza anlaşılamaz bir görsel olarak sunuldu. Hiçbir plan notu ya da plan raporu yok. Deprem toplanma alanı yok. Neredeyse durak projesi gibi hazırlanmış. Bizi dehşete düşüren şey, bu planın içinde Beyoğlu kentsel sit alanının neredeyse kalbi olan Gezi Parkı ve Taksim Meydanı’nın plan kapsamı dışına çıkarılması. Orada boş kararsız bir leke haline getirilmesi ki bugüne kadarki 5 binlik planlarda Taksim ve Gezi Parkı park olarak konulmuştur ve Taksim Meydanı’na erişen bütün yollar korunmuştur.” Planı hazırlayan yetkililere gerekçe sorduklarında, “Bu konuda siyasiler burada henüz karar veremediler. Dava süreci sürüyor. Belki referandum yapılacak” yanıtı aldıklarını ifade eden Yapıcı, “İtiraz ettik. Katılımsa katılım gibi bir anlayışla bir oyunun parçası haline getirilmeye çalışıldık. Önümüze getirilen plan, usulen, teknik yanlış ve ahlaka aykırı” diye konuştu. Yapıcı sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu toplantı yok hükmündedir. Yenilen mesini bekliyoruz. Plan katılımcı ve şeffaf hazırlanmalı. Mahalle örgütleri ,meslek odalarının görüşleri önemlidir. Taksim Gezi Parkı ve Taksim Meydanı sadece Türkiye’nin değil bütün dünyanın koruması altındadır. Parktır, park olarak kalacaktır. Kimse politik manevralar medet ummasın.” USULSÜZLÜK VE YOLSUZLUKLARA PERDE KİT komisyonu görüşmeleri ertelendi MAHMUT LICALI ANKARA Usulsüzlük ve yolsuzluk tartışmalarının yaşandığı TBMM KİT Komisyonu’nda pek çok kamu kurum ve kuruluşun hesaplarının denetlenmesine ilişkin yasama yılının başında belirlenen gündem, “Genel Kurul’un yoğun çalışma programı” gerekçe gösterilerek ertelendi. Buna göre KİT Komisyonu 17 Aralık 2014 tarihine kadar gündeminde yer alan konuları görüşmeyecek. Bu tarihten sonra başlayacak bütçe görüşmelerinin ardından seçimlere yaklaşık 6 ay gibi kalacak olması nedeniyle parlamentoda etkin çalışma yürütülemeyeceği ifade ediliyor. AKP döneminde ilk kez KİT Komisyonu çalışmaları ertelenirken Ziraat Bankası, TKİ ve TCDD gibi pek çok kurumun hesapları henüz görüşülmediğine dikkat çeken muhalefet, komisyonda ortaya çıkan ciddi yolsuzluk iddialarının büyük yankı uyandırmasının AKP’de ciddi rahatsızlık yarattığını ve bu konuların gündeme düşmemesi için komisyon çalışmalarına ara verildiğini belirtiyor. KİT Komisyonu üyesi CHP’li Turgay Develi, “Bu durum AKP’nin seçim öncesi ortaya çıkan yolsuzluklardan ne kadar rahatsız olduğunu da ortaya koydu. AKP seçim öncesi denetimden kaçıyor” dedi. Başbakan’dan çevre dersi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Ahmet Davutoğlu, Resmi Gazete’de çevreyi talan etmesi öngörülen ÇED Yönetmeliği değişikliğinin duyrulduğu gün, yaptığı konuşmada “çevre ve doğa”nın önemine dikkat çekti. “Tabiat korunamazsa insanoğlu var oluşunu sürdüremez, insanoğlu varoluşunu sürdüremediği zaman da devletler anlamını kaybeder” ifadelerini kullandığı açıklamasında, hükümetin en önemli görevinin “doğa, insan, şehir, çevre” buluşmasını sağlamak olduğunu kaydetti. Davutoğlu ayrıca, çevreye verilecek zararların “gelecek nesillerin rahatından çalınmış sermaye” olacağını vurguladı. Davutoğlu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın açılış ve araç teslimi töreninde konuştu. Davutoğlu, çevre söz konusu olduğunda, siyasi farklılıkların göz ardı edilerek, aynı perspektiften bakma erdeminin gösterilmesi gerektiğini söyleyerek çevre konusunun milli boyutuna dikkat çekti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle