07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 KASIM 2014 ÇARŞAMBA 6 HABERLER Bozdağ, Alkan’ın yargı paketi eleştirilerinin siyasi içerikli olduğunu ileri sürdü ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Meclis’te görüşmeleri süren ve Yargıtay ile Danıştay’a yeni üye seçimini öngören yargı paketi, hükümet ile yargı arasında gerginliğe neden oldu. Yargıtay Başkanı Ali Alkan’ın önceki gün yaptığı açıklamaya karşı Adalet Bakanlığı dün yazılı açıklama ile yanıt verdi. Açıklamada Yargıtay Başkanı siyasi içerikli değerlendirme yapmakla suçlandı. Adalet Bakanlığı’nın, dün yaptığı yazılı açıklamada, TBMM’nin yasama faaliyetlerinin yargıya müdahale olmadığı öne sürüldü. Yasama, yürütme ve yargının, TBMM’nin çıkardığı kanunlara uymak ve bunları uygulamakla yükümlü olduğu savunulan açıklamada, “Yargıtay’ın daire ve üye sayısı, kurulları, personeli ve işleyişine ilişkin yasal düzenleme yapma, TBMM’nin münhasır yasama yetkisi içindedir. Yargıtay Başkanı’nın vazifesi, bu düzenlemeleri doğru anlamak ve uygulamaktır” ifadesi kullanıldı. Yargıtay üyeliği ile Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu seçimlerinin hiçbir aşamasında hükümetin müdahalesinin olmadığı iddia Paralel suçlaması Alkan Ey Senin Fıtratını... Son sürat çalkantılı bir siyasal süreç içinde yaşarken, tarihin sayfalarını karıştırmak yerine yaşananlara bakmakta yarar var... Böyle dönemlerde kimin ne yapacağı, neler olacağı sorusunun çengeli daha da büyüyor... Bir giz perdesini açmak, olayları yakından görebilmek... İnsan olmanın, düşünce üretmenin temelinde bilgi ve birikim yatar... Boş sözlerle Amerika’nın, Avustralya’nın keşfiyle uğraşıp kafaları karıştırmak, acı ama gerçek ki siyasetin temel kurallarından biri oldu günümüzde... Gündem değiştirme ustaları, Ak Saray’lar, Küba’ya cami falan derken, kalkınan, gelişen, uygarlaşan Türkiye masallarını dinliyoruz... Alevi açılımını seçim öncesi, çözüm süreciyle yan yana koyup hem Türkleri, hem Kürtleri hem de Alevileri kandırıyorsunuz... RTE bu arada yeni gündem yaratmayı iç rahatlığıyla sürdürüyor, kadınerkek eşitliğine yine “fıtrat” diye karşı çıkıyor... Bir tartışma başlıyor böylece! Anlayış yeni değil aslında... Kadınla erkeği eşit konuma getirmek onların fıtratında yer almaz... Kimileri bu yüzden Mustafa Kemal’e karşıdır... HHH Karşıdır; çünkü Atatürk, 1934’te kadınlara seçme ve seçilme hakkı getiren yasayı koymuş, kadınları kara çarşaftan ve peçeden kurtarmış, çalışma yaşamına katmıştır... 1934 yılında pek çok Avrupa ülkesinde kadınların seçme ve seçilme hakkı yokken, kadınlarımız bu hakkı kazanmıştır... Cumhuriyet’in manşeti dün tüm çıplaklığıyla 2014’ün sonlarına doğru Türkiye’nin ne denli çağdaş bir ülke olduğunu gösteriyordu: “Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadınerkek eşitliğini bir kez daha ayaklar altına aldı...” Manşet haberin yanı başında Musa Kart’ın harika karikatürü... u Adalet Bakanlığı açıklamasında, “Öngörülen değişikliklerin kimleri ve hangi çevreleri rahatsız ettiği herkesin malumudur. Yargıtay Başkanı bu şahsi açıklamasıyla söz konusu çevrelere dolaylı da olsa destek vermiştir” denildi. Bozdağ edilen açıklamada, şöyle denildi: “2011 yılında yeni seçilen Yargıtay üyelerinin göreve başlaması üzerine de aynı uygulama yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi bu değişikliğin iptali istemini de reddetmiştir. O tarihte yargı bağımsızlığına halel getirmeyen ve anayasaya aykırı bulunmayan düzenlemenin bir benzerinin, anayasa değişmediği halde anayasaya aykırı nitelendirilip yargı bağımsızlığına müdahale olarak takdim edilmesi izaha muhtaçtır. HSYK’nin Yargıtay’a tetkik hâkimi ataması anayasa gereği görevi olup, Yargıtay’ın iç işleyişine müdahale değildir. Yargıtay’a yüksek mahkeme vasfını anayasa vermektedir. Yargıtay Başkanı’nın bu şahsi açıklaması, mevcut ve yeni seçilecek Yargıtay üyeleri ile HSYK’nin henüz oluşmamış iradesine karşı önyargıya dayanan açık bir güvensizlik itirafıdır.” Yargıtay Başkanı’nın Birinci Başkanlık Kurulu’nun oluşturulmasıyla ilgili olarak “Bu müdahale daha ne zamana kadar devam edecektir?”, “Yürütme, bu kurul nasıl oluşursa memnun kalacaktır?” sorusuyla hükümeti yargıya ve Yargıtay’ın iç işleyişine müdahale etmekle itham ettiği belirtilen açıklamada, şöyle devam edildi; “Bu yaklaşım, yargıdaki tüm olumsuzlukların sorumluluğunun ‘Yasama’ ve ‘Yürütme’ye yüklenmesi ve bu organların yegâne suçlu olarak gösterilmesi sonucunu doğuran bilinçli bir yanıltmadır. Hiçbir demokratik sistem, adalet dağıtmakla görevli yargı mensuplarının siyasi, ideolojik, zümrevi veya paralel bir yapının ilkelerine dayanarak keyfi muamelede bulunmasına, yetki ve görevlerini suiistimal ederek vatandaşların yargı eliyle mağdur edilmesine ve bu haksızlığın yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı adı altında yasama ve yürütmeye fatura edilmesine müsaade etmez, edemez.” Yasa teklifiyle Yargıtay’ın adli yıl açılış törenleri yapmasının yasaklanmadığı savunulan adli yıl açılış töreni düzenlemenin önünde yasal engel olmadığı belirtildi. Alkan’ın şahsi düşüncelerini sanki Yargıtay’ın kurumsal görüşüymüş gibi yansıtmasının etik bir davranış olmadığı savunulan açıklamada, “Teklifle Yargıtay Kanunu’nda yapılması öngörülen değişikliklerin kimleri ve hangi çevreleri rahatsız ettiği herkesin malumudur. Yargıtay Başkanı bu şahsi açıklamasıyla söz konusu çevrelere dolaylı da olsa destek vermiştir” denildi. Öte yandan, Türkiye Barolar Birliği (TBB) ise yaptığı yazılı açıklama ile Yargıtay Başkanı’na destek verdi. Yargıtay Başkanı’nın kaygılarının TBMM’nin eleştirileriyle örtüştüğü belirtildi. ‘Yargı paketi Uludere yeniden açılsın CHP, AYM’YE GÖTÜRECEK CHP’li Gök, Şahin’in açıklamalarını değerlendirdi: sivil darbe’ FIRAT KOZOK ANKARA CHP Grup Başkanvekili Levent Gök, eski İçişleri Bakanı ve Millet ve Adalet Partisi (MİLAD) kurucuları arasında yer alan Ordu Milletvekili İdris Naim Şahin’in, 34 kişinin hayatını kaybettiği Uludere olayının MİT’ten gelen birden fazla resmi istihbarat raporları ve telefon bilgileri üzerine yaşandığını açıklamasının ardından tüm yargı sürecinin yeniden başlaması gerektiğini söyledi. Gök, “Bu açıklamalardan sonra her şeyin sil baştan başlaması gerekir” dedi. Şahin’in yaptığı açıklamaları değerlendiren Gök, “muhalefet şerhiyle Uludere raporunu değerlendirdikleri raporlarındaki bilgilerin teyit edildiğini” söyledi. Sürecin başından beri Uludere’de MİT’in istihbarat bilgisi verdiğini, PKK yöneticisi Fehman Hüseyin’in öldürülen 34 kişi arasında yer aldığı bilgisinin de MİT tarafından TSK’ye iletildiğini söylediklerini anımsattı. Gök şunları söyledi: “İdris Naim Şahin, başından beri MİT’i koruma ve kollama gayreti içerisinde olan Tayyip Erdoğan’ı açığa çıkarmıştır. Erdoğan suçüstü yakalanmıştır. Çünkü Erdoğan 30 Aralık 2011 tarihinde yaptığı açıklamada ‘MİT’ten alınmış herhangi bir bilgi yoktur’ diyerek, MİT’i savunmuştur. Hangi MİT görevlisi bu istihbaratı vermiştir? MİT’le ilgili Başbakanlık soruşturmalarla ilgili izin verme yetkisini üzerine aldığına göre Başbakan bu konuda bir soruşturmayı niçin açmamıştır ve niçin gizlemiştir? Bu dosyadaki belge ve bilgileri bugüne kadar saklayanların da yasalar önünde hesap vermesi gerekir.” ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Grup Başkanvekili Levent Gök, hükümetin Danıştay ve Yargıtay’ı kendine göre şekillendirdiği yeni yargı paketi, polisin yetkilerini artıran iç güvenlik paketi ile AKP’nin kendi yargısını, emniyetini ve silahlı kuvvetlerini kuracağını belirterek “Yapılmak istenen, bütün kurumlarda sivil bir darbedir” dedi. Gök, her iki düzenlemeyi de Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşıyacaklarını söyledi. CHP’li hukukçu milletvekilleri yaptıkları toplantıda dün TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmeye başlanan yargı paketi ile önceki gün Meclis’e sunulan ‘iç güvenlik paketi’ni masaya yatırdı. TBMM’deki toplantının ardından bir grup milletvekiliyle basın toplantısı düzenleyen Gök, AKP’nin tüm kurumları ve kuralları kendisine göre şekillendirmeye çalıştığını söylerken “Yargı paketiyle AKP iktidarı yürütmeye uygun yargı yaratma çabası içerisindedir. Şu anda yargıyı ele geçirme operasyonu adı altında AKP kendi yargısını kurmak istediği kuralları bugün bize dayatmak istiyor. AKP getirdiği tasarıyla imtiyazlı bir sınıf yaratmak istiyor” dedi. Yargı paketinin anayasaya aykırı olduğunu iddia eden Gök, “Bu teklif bütünüyle anayasaya aykırı, böylesine anayasaya aykırı olan bir teklif Anayasa Komisyonu’nda görüşülmeden Meclis’e getirilmiştir. Temel kurumları baştan aşağıya değiştiren ve o kuralları yok eden bir anlayışla aslında AKP sivil bir darbe girişimi yapmak istiyor. Bunun adı sivil bir darbedir” diye konuştu. Bir ilkçağ adamı geri planda bir kadını bıçaklıyor, bir başkası ise elinde çivili sopayla bir kadını yerde sürüklüyor, göç eden kuş sürüsünün önderinin uyarısı: “Kafanız karışmasın arkadaşlar Türkiye üzerinden geçiyoruz... Yıl 2014...” Gazetelerimiz Türkiye’de yaşananları değil İran’da yaşananları haber olarak görüyor, birkaçı dışında... İran’da erkeklerin voleybol maçına giden İran kökenli İngiliz yurttaşı kızın tutuklanıp bir süre sonra serbest bırakılmasını birinci sayfalarından verirken, RTE’nin söylediklerini şöyle aktarıyorlar sayfalarına: “Eşit değil, eşdeğer!” Sevsinler! HHH Köleci toplumlarda kadın dışlanır, horlanır, aşağılanır... Bir meşguliyet bulunmuştur kadına: “Kadın evinde oturur!” Kadın, kimi şeriatla yönetilen ülkelerde, köle toplumlarında yanında erkek çocuğu, kocası olmadan dışarı çıkamaz, otomobil süremez... Özgürce düşünmek, dünyayı kavramak, bağımsız eleştirmek kadının işi değildir bizim ülkemizde... Yıl 2014... Erkek, zorla kadının beynine kelepçe takmak istiyor, babalar kız çocuklarını okula göndermek yerine 14 yaşında imam nikâhıyla evlendirmek istiyor, kimi İslam ülkelerinde 24 saatlik “muta nikâhı” aldatmacasıyla iş bitiriliyor... İnsan çoğu kez tarih kitaplarını kendisi dışında bir dünyanın öyküsü gibi okur; tarihin içinde yaşadığını aklının ucuna bile getirmez... Tarihin sayfalarını karıştırmayacaktım ama dayanamadım... Kadına baskı, kadına şiddet, adına töre denilen o vahşet... Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sormak gerekir: “Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?” Her şey işin fıtratında varsa, “senin fıtratına” derim ben... Kadın ve Adalet Zirvesi... Yıl 2014... Türkiye nereden nereye geldi... Ey bu ülkenin kadınları! Niçin suskunsunuz bu kadar, neden demokratik haklarınızı kullanıp alanları doldurmuyorsunuz, tepki vermiyorsunuz? kürt petrolü transfer edilebilecek NATO boru hattı özelleştiriliyor BARKIN ŞIK ANKARA Hükümet, NATO tarafında 1953 yılında inşasına başlanan ve 1959 yılında işletmeye açılan Türkiye NATO Boru Hattı Sistemi’ni (NATO POL), petrol piyasası faaliyetlerinde kullanmak için düğmeye bastı. TBMM’ye sevk edilen yasa tasarısına göre, yurdun 37 ayrı noktasında yaklaşık 1 milyon metreküp depolama kapasitesi bulunan, 3 bin 200 kilometre uzunluğundaki akaryakıt boru hattı sistemi ile petrol piyasası faaliyetlerinde bulunulacak. NATO boru hattının Kuzey Irak’tan alınan Kürt petrolünün transferi için de kullanılabileceği belirtildi. İzmit’teki Tüpraş Rafinesi’ne doğrudan bağlı olan NATOPOL boru hattının, yurt genelinde 1 milyon metreküplük de depolama tesisleri bulunuyor. TBMM’ye hükümet tarafından sevk edilen “torba askerlik kanun tasarısı” ile “Barışta ve savaşta Türk Silahlı Kuvvetleri ve NATO’ya bağlı dış takviye kuvvetlerinin akaryakıt stoklarını muhafaza etmek ve bunları boru hattı ve diğer araçlarla askeri birliklere ulaştırmak” üzere kurulan NATO POL tesisleri kullanılabilecek. Hükümet, söz konusu kanun değişikliğinin gerekçesini ülke ekonomisine katkı sağlamak olarak açıklandı ve “Yeniden kurulması yüksek maliyet gerektiren söz konusu akaryakıt boru hattı sistemi vasıtasıyla petrol piyasası faaliyetlerinde bulunulması, sistemin idamesi yönünden her geçen yıl artan bütçe yükü de azalacaktır.” Arşiv:AFP Ortaokul yurttaşlık bilgisi dersinden: Çağdaş devlet üç bileşenden oluşur. Meclis yasaları yapar; hükümet bu yasaları uygular; yargı bu uygulamaları denetler. Nokta... Peki, bir siyasal güç mecliste tam çoğunluğu elinde tutup yasaları dilediği gibi çıkarırsa ne olur? Çağdaş devlette anayasa mahkemeleri vardır ve bir yasanın anayasaya uygun olup olmadığını denetler. Değilse iptal eder. Nokta. Peki, mecliste tam çoğunluğu elinde tuttuğu için hükümeti de kuran siyasal güç, yürürlükte olan yasalara aykırı uygulamalar yaparsa ne olur? Yargı erki, o uygulamaları durdurur, sonra da iptal eder. Nokta. Peki, yargının iptal ettiği yürütme kararları iptal edildiği halde uygulanmazsa ne olur? Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde AKP iktidarı olur. Nokta. HHH Biliyorsunuz, cumhurbaşkanı olduktan sonraki birkaç hafta pek sesi çıkmayan, sanıldığı ve korkulduğu gibi Bakanlar Kurulu toplantılarına başkanlık etme yetkisini bile kullanmayan Kaçaksaray’da mukim zat birden açıldı. Güney Amerika Müslüman Âlimler Zirvesi’nden başladı. Amerika’yı Müslüman denizcilere keşfettirip Küba dağlarında cami buldu... Güldük. Meslektaşlar, “Bizlere iyi siyasal magazin fırsatı doğdu” diye keyiflendiler. Ardından Kadın ve Demokrasi Derneği’nin (KADEM) düzenlediği 1. Kadın ve Demokrasi Zirvesi’nde kürsüye çıktı. Kadın erkek eşitliği üstüne, işin içine insanın doğasını (fıtrat) filan karıştırarak felsefeden sosyolojiye bütün sosyal bilimlerde at koşturdu. Çok güldük. Meslektaşlar, “Abi bu adam bir hazine. Bize her gün siyasal magazinin ve siyasal mizahın kapılarını ardına kadar açıyor. Allah onu başımızdan eksik etmesin” diye el ovuşturup keyiflendiler... Ama aynı zirvede salonda zırva sınırında sözler de çınlamaya başladı. Herhalde Cumhurbaşkanı’nın yargıya, özellikle yüksek yargıya ilişkin sözlerini kaçırmadan, her satırının altında yatan ürkütücü hedefi göz ardı etmeden okudunuz. Sizin gibi ben de okudum. Bu defa gülemedim, gülemedik ama... Nasıl gülelim? Alın şu cümleyi: “Adalet bambaşka bir şeydir. Hukuk ve yasalar başkadır. Eşitlik başkadır. Bazıları hukukla yasayı karıştırıyor. Hukuk başka bir şey, yasa başka bir şeydir.” Bunlar hukuk fakültelerinin birinci ‘Yargısız Devlet’ Olsa Ne Güzel İdare Edecek sınıfında öğretilir. Bu devletin en yüksek iskemlesine oturmuş zat yeni öğrenmiş. Olabilir. Öğrenmenin yaşı da yok, rütbesi de... İyi de hukuk, adalet, yasa, eşitlik gibi birbiriyle ilintili, ama birbirinden bağımsız içerikler taşıyan kavramlar böylesine salataya dönüştürülürse bizim suçumuz ne? Devam edelim: “Ben hukuk arıyorum hukuk... Yasa benim için önemli değil” Buyrun burdan yakın... Çağdaş ülkelerde hukuk yasalarla ete kemiğe kavuşmaz mı? Yasa önemsiz ise her yargıcın kendi hukuk yorumu ile hüküm kesilirse ne olur? Adalet yargıcın sütüne kalırsa hukuk yerine guguktan söz etmek yanlış mı olur? Sıkın dişinizi, bir alıntı daha aktaracağım: “Eğer yasa hukuka uygunsa değerlidir. Eğer yasa hukuka uygun değilse hiçbir değeri yoktur.” Haydi buyrun bir defa da burdan yakın... Valla yurttaş yasalardan şikâyet edebilir. Mesela ülkenin bazı bölgelerinde Q, W, X harflerini kullanmak yasa marifetiyle yasaklanmışsa etkilenen yurttaşlar şikâyet edebilir... Mesela anayasasında “Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir” yazan bir ülkede düşünce ve kanaatlerini açıkladığı için yasalarla yıllar boyu hapishanelerde çürütülen yurttaşlar şikâyet edebilir... Mesela anayasasında “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir” yazan bir ülkede bu hakkı kullanan üniversite öğrencileri yasal kılıfa uygun gerekçelerle sille tokat dövülüp, hapislere tıkılıp gelecekleri yok ediliyorsa şikâyet edebilirler... Ancaaaak... Kendisi birkaç ay öncesine kadar başbakan olan, şimdi ise bir işareti ile hükümeti de, parlamentodaki çoğunluğu da harekete geçirebilecek bir zat, yasalardan şikâyet ediyorsa ortaya çıkana sadece kara mizah denebilir. Adama da “Yasaları beğenmiyorsan değiştireydin, hâlâ da yetkin var, haydi değiştir emmioğlu” denir ve haklı olunur... HHH Gel de o ünlü Bektaşi fıkrasını hatırlama. Hani camide imam vaaz verirken, Allah için “O ne sağdadır, ne solda, ne yerdedir, ne gökte, ne ordadır ne burda” deyince baba erenler dayanamamış, “İmam efendi sen şuna yok diyeceksin de dilin varmıyor zahir” deyivermiş ya... Bununki de o hesap... “Şu kuvvetler ayrılığı denen bela yok olsa, devlet dediğin yasama ve yürütmeden ibaret olsa, şu memleketi ne güzel idare edeceğim” diyecek de dili varmıyor... Tabii henüz varmıyor... Yasanın gerekçesi ÇAVUŞOĞLU, BÜTÇE GÖRÜŞMESİNDE İTİRAF ETTİ ‘Musul’un bir günde boşaltılacağını tahmin edemedik’ DUYGU GÜVENÇ ANKARA Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Musul’un bir günde boşaltılacağını tahmin etmediklerini itiraf ederken, bugüne kadar Türkiye’den IŞİD’e 600 kişinin katıldığını ve bunların 100’den fazlasının da çatışmalarda öldüğünü söyledi. Bu yıl Dışişleri Bakanlığı ve AB bütçeleri ilk defa Plan Bütçe Komisyonu’nda birlikte görüşüldü. Çavuşoğlu, AKP’nin panislamist bir yaklaşımı olmadığını savunurken de “Atatürk’ün ‘yurtta sulh cihanda sulh’ ilkesinden vazgeçmedik” dedi. Çavuşoğlu, İsrail askerlerini kast ederek, “Buraya (Mescidi Aksa) postalla giren askerlere mesaj yolluyorum. Eğer oradan hemen çıkmazsanız postalınızı elinize veririz, koşa koşa arkanızdan bakarız” sözlerini savundu. Çavuşoğlu, “Ben söyleyince orası boşaltıldı, onu biliyorum” iddiasında bulundu. l IŞİD Irak’ın yüzde 35’ini kontrol ediyor. Bir günde Musul’un boşaltılacağını tahmin etmedik. Vatandaşlarımız niye rehin alındı. Çünkü bir günde 70 bin kişi terk etti burayı. l PYD ve PKK birliktedir. Bizim Kobani’de karşı çıktığımız PYD’dir ve ikisi de birlikte hareket etmektedir. IŞİD de PYD de Suriye’yi bölmek istiyor. l Çözüm sürecinde samimiyiz. Ama terörle mücadelede de samimiyiz. PKK silahlı eylemlerini sürdürdüğü sürece, özellikle PKK’ye para kaynağı sağlamak için yurtdışında yayın yapan kuruluşlarla elbette Dışişleri Bakanlığımız o ülkeler nezdinde girişim yapar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle