23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 KASIM 2014 ÇARŞAMBA 12 DIŞ HABERLER dishab@cumhuriyet.com.tr BURASI IRAK DEĞİL ABD Brown için adalet” sloganıyla sokağa dökülürken, polis araçlarına saldırıldı, onlarca işyeri ateşe verildi, dükkânlar yağmalandı, alaşağı edilen vitrinlerin kırık camları asfaltları kapladı. İtfaiye yangınlara yetişmekte zorlandı. Demetrick Whitlock isimli bir protestocunun Ferguson Emniyeti’ne “Burası Irak değil, burası ABD” diye bağırması dikkat çekti. Ferguson’da siyahlar “Michael Obama’nın ‘Sessiz Savaşçısı’ ABD Başkanı Barack Obama, iki yıl önce savunma bakanlığına atadığı ‘sessiz savaşçı’ ile yollarını ayırdı. Chuck Hagel’in atanması Amerika’da 21’inci yüzyılın başlarına damgasını vuran neocon’ların başını çektiği ‘militarist’ ve ‘liberal müdahaleci’ politikaların “yenilgisi” olarak kutlanabilecek bir gelişmeydi. Peki ne oldu da Obama kalan iki yılında Hagel’den vazgeçti? “Barış zamanı savunma bakanı” olarak gelen Hagel’in gidişi, “yeni bir savaş zamanı” anlamına mı geliyor? Bizi de ilgilendiren olası tezahürlerini anlamak açısından bu vakıaya bakmak icap eder. Amerikan siyasetinin ‘derin sularında’ yaşananları kestirmek kolay iş değil. Ama böylesine önemli görevde bulunan birisinin kim olduğuna, hangi konularda nasıl tavır aldığına bakmak bir nebze aydınlatıcı olacaktır. Zira çoğu zaman “bildiklerimiz, bilebileceklerimizin garantisidir”… HHH Kendisini 15 yıla yakındır izlemeye çalışırım. 68 yaşındaki Chuck Hagel, “Hollywoodvari” yıldız potansiyeli taşımanın da “başarı kriterleri” arasında yer aldığı Amerikan siyasetinin en mütevazı isimlerinden. Görevi dolduğunda nasıl bir etiketle anılacağı sorulunca, “Görevi, bu benim etiketim demek için kabul etmedim. Ben böyle düşünmem. Bu Hagel dönemi değil, Obama dönemi” diyecek kadar… Laf dolandırmak yerine susmayı tercih eden, dürüstlüğü ve dobralığıyla Amerikan siyaseti için ‘sıra dışı’ bir isim Hagel. Cumhuriyetçi Parti üyesi olarak tutum ve çıkışlarıyla da öyle. HHH “Dubya” Bush döneminde Vietnam gazisi ve morkalp madalyalı bir Nebraska senatörü olarak aykırı duruşunu bildiğimden, Obama’nın savunma bakanı tercihi olmasını yadırgamamıştım. Tıpkı 2013 Şubatı’ndaki Senato onayının 41’e 58 gibi bir savunma bakanı için düşük çıkmasına şaşmadığım gibi.. Onay ‘filibustar’a dönüşmüş ve nihayetinde Obama kabinesinin tek Cumhuriyetçi üyesine kendi partisinden sadece dört senatör lehte oy vermişti. Sebeplerden bir demet sunayım: HHH Hagel senatörken partisinin sert tutumu sorulunca yaptığı Irak savaşı eleştirilerinden birini not almışım: “Hükümetinizi sorgulamanız vatansever olmamak değildir, hükümetinizi sorgulamamanız vatansever olmamaktır.” Hagel; Afganistan’a takviye birliğe karşı çıkmış; İran ile iştigal edilmesi gerektiğini savunup yaptırımlara karşı oy kullanmış; 2006’da İsrail’in Lübnan operasyonunu eleştirmiş, AB’nin Hizbullah’ı “terör örgütü” olarak tanımlaması için baskı yapan senatörlere katılmamış ve Yahudi lobisinin güçlü kuruluşu AIPAC’la ilgili 2008’deki röportajında “Burada pek çok insanın gözünü korkutuyorlar” demiş bir isim. HHH Obama’nın Ortadoğu angajmanlarından mümkün olabildiğince sıyrılıp dikkatini Asya’ya vermek, diğer yandan savunma bütçesini düşürerek Amerikan ekonomisini öncelik kılmak politikasının savunma bakanlığındaki tezahürüydü. Mütevazılığıyla iktidar koridorlarının başrol oyuncusu olmamaktan da memnundu. Amerikan dış politikasının görünür yüzü zaten John Kerry’yken, Kongre oturumlarında Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey’nin yanında ‘yıldızının sönük kalması’ kendi tercihiydi. Rivayet o ki, kabine toplantılarında medyaya sızdırılır diye fazla konuşmayan Hagel, Obama’nın da teslim ettiği üzere doğrudan kendisine kanaatini söylüyordu. “Ortadoğu’ya mümkün olduğunca az bulaşmayı” şiar edinen Obama, şimdi artık IŞİD gibi radikal tekfirci güruhlar ve “karaya inelim” diye tutturan neocon’lar karşısında vereceği tavizleri yürütmek durumunda. Anlaşılan Hagel’in “doğru isim” olmadığına hükmetti. Yoksa emektar siyasetçi Arap isyanlarını “demokrasi tezahürü” zanneden, “yanlış atlara oynayan” politikaların kusurunun yıkılacağı en son insan olsa gerek. HHH Görevden alınmasının perde arkası zamanla açığa çıkar belki. Ama son dönemde ortaya atılan “Hagel’in, Obama’nın Beşşar Esad’ı devirmek konusundaki isteksizliğinden yakındığı” iddiası Hagel’in kişiliği, duruşu ve söyledikleriyle son derece tutarsız. Bu iddia, 30 Ekim’de New York Times’a sızdırılan iki sayfalık bilgi notuna dayandırılıyor ki haber dikkatli okunduğunda bilgi notunda Hagel’in “Suriye politikasında kaygılarını dile getirip Suriye yönetimine dair daha net bir planları olması gerektiğinin” ötesinde bir tutumu yok. Bilgi notu, aksine, Amerikan kamuoyunda Şam’ın alternatifi olmadığı konuşulurken, pekâlâ “arzulanmayan seçenek” olsa da Esad’la birlikte hareket etmeyi daha realist bulduğuna bile yorulabilecek nötrlükte. Hagel’in bu meselede doğrudan sorulan sorular karşısında klasik söylemin dışına çıkıp “rejim değişikliği” arzusunu dile getiren tek cümlesi yok. HHH Şu sıralar kendi yarattıkları canavarları kontrol edemeyenlerin telaşından geçilmediği aşikâr. Ellerinden gelse Suriye’nin de Irak gibi işgal edilmesini istemekten kaçınmayacakları da öyle… Fakat Obama’dan da, Hagel’den de neocon çıkarmak mümkün değil, heveslilerin iki yıl sabretmesi gerekecek. Yoksa elbette Amerika Birleşik Devletleri’nden söz ediyoruz, Trinidad ve Tobago’dan değil. Hagel, ‘terörle savaşı gömmek için’ göreve getirilmişti. Şimdi ‘terörle savaşı’ gütmek için birisi gerekiyor. ABD’de Ferguson yangını Dış Haberler Servisi ABD’nin 2009’dan beri siyah bir başkan tarafından yönetilmesine rağmen ırkla ilgili sorununu hâlâ çözmemesi, tartışmalı bir yargı kararının ardından ülkenin yangın yerine dönmesine yol açtı. Missouri eyaletinin Ferguson kenti ağustosta Michael Brown isminde 18 yaşında silahsız bir siyah gencin beyaz polis memuru Darren Wilson tarafından öldürülmesinden beri protestolarla sarsılıyordu. Önceki gün açıklanan büyük jüri kararında Wilson’ın hiçbir düzeyde adam öldürmekle suçlanmaması ve yargılanmasına gerek olmadığına hükmedilmesi, adaletin yerini bulmadığı hissiyatı yarattı. Ferguson savaş alanına dönerken, New York’tan Los Angeles ve Beyaz Saray’ın önüne dek ülke çapında protesto gösterileri düzenlendi. Yerel polis şefleri Ferguson’da ağustosta çıkan olayların en şiddetlisinden çok daha beteriyle karşı karşıya olduklarını söyledi. Barikatların ardından molotofkokteyli, taş, pil atan eylemcilerin 150 elden fazla ateş ettiğini de öne süren polis, kendilerinin ise duman, göz yaşartıcı gaz, alevses bombası kullandığını, ateşli silaha başvurmadığını söyledi. Önemli bir yaralama vakası olmazken, polis en az 80 kişiyi gözaltına aldı. Missouri valisinin yine Ulusal Muhafızları konuşlandırdığı Ferguson, Federal Havacılık Dairesi tarafından da “uçuşa ya Siyah genci öldüren beyaz polis aklanınca Ferguson savaş alanına döndü. Protestolar ülkeye yayıldı Silahlı çatışmalar çıktı Başkent Washington DC’de Beyaz Saray önünde toplanan binlerce kişi Ferguson protestolarının simgesi olan “Eller yukarıda, ateş etme” sloganını bağırdı, bir kısmı da yere yatarak Brown’ın öldürülmesini temsil etti. Ferguson’da Brown’ın annesi kararla yıkıldı. (AFP/AP/REUTERS) sak bölge” ilan edildi. ABD çapında irili ufaklı 120 kentte Brown ailesiyle dayanışma törenleri düzenlendi. New York’ta binlerce kişi yürüyüşe geçerken Union Meydanı’nda ışıklı bir yazı açıldı: “Siyahların hayatı önemlidir”. Chicago, Oakland, San Francisco, Los Angeles’ta protestocular yolları kapattı. ABD Başkanı Barack Obama ve Brown ailesinin sağduyu çağrıları işe yaramadı. Jüri kararını Ferguson Emniyeti önünde beklerken öğrenen Brown’ın annesi Lesley McSpadden gözyaşlarına boğularak koşmaya başladı. Aile “Çocuğumuzun katilinin, eyleminin sonuçlarıyla yüzleşmeyecek olmasından derin hayal kırıklığı duyuyoruz. Ama sadece gürültü yapmayalım, bir fark da yaratalım. Bunlara izin veren sistemi düzeltmemiz lazım” açıklaması yaptı. Halka itidal tel Aile: Sistemi düzeltmeli Obama’dan itidal çağrısı kin eden aile, polise “vücut kamerası” takılmasını talep etti. Obama, halka “Her şeyden önce hukukun üstünlüğünü temel alan bir ulusuz, jürinin aldığı kararı kabul etmek zorundayız” diye seslendi. Polis avukatları ise “Wilson aldığı eğitimi uyguladı ve kanunlara uydu” dedi. 1992’de Los Angeles’ta siyah Rodney King’i döverken görüntülenen beyaz polis memurlarının mahkemede aklanması üzerine çıkan isyanda bir haftada 53 kişi ölmüş, 2000’den fazla kişi yaralanmıştı. BD’nin Missouri eyaletinin 21 bin nüfusA lu, nüfusunun yüzde 70’i AfroAmerikalı, yüzde 30’u beyaz olan, yerel yetkilileri beyaz, 53 polisten sadece 3’ü siyah olan Ferguson semti, 9 Ağustos 2014’ten beri manşetlerde. O gün 18 yaşındaki silahsız siyah Michael Brown’ın 28 yaşındaki beyaz polis Darren Wilson tarafından öldürülmesinin yaktığı isyan ateşi, önceki gün jürinin “polisin meşru müdafaa yaptığına ve yargılanmasına gerek olmadığına” hükmetmesiyle ABD’yi saran bir yangına dönüştü. Şaibeli dava süreci, çelişkili tanık ifadeleri, tartışmalı karar... ettiğini, 6’sının isabet ettiğini, Brown’ın sırtından vurulmadığını, ellerini kaldırıp teslim olduğu iddiasıyla çelişen kanıtlar olduğunu duyurdu. McCulloch, “Tanıkların çoğu vurulma anını görmediklerini kabul etti” diyerek ifadelerle fiziksel kanıtların uyuşmadığını söyledi. 25 gün toplanıp 60 tanığın 70 saatlik ifadelerini dinleyen ve delilleri inceleyen büyük jürinin raporu ile 76 delil dün kamuoyuna açıklandı. Tanıklar genelde şunu anlatmıştı: “Brown ve arkadaşı, Brown’ın büyükannesinin evinin yakınında yürüyordu ki, Wilson polis SUV’uyla yollarını kesti. Brown’ı arabaya almaya çalışıyor gözüken Wilson pence reden ateş etti, Brown koşmaya başlayınca, aracından çıktı, Brown bir noktada geri döndü ve ellerini başının üzerine koyarak teslim oldu, ama Wilson silahını art arta ateşledi.” Brown’ın birkaç saat önce marketten puro aşırdığına dair bir video da yayımlandı. Wilson, ifadesinde, markette soygun anonsu üzerine yol kestiğini, Brown’ın elinde puro kutusunu gördüğünü, araçtan çıkmaya çalışırken Brown’ın kapıyı suratına çarptığını, çıktığında da yumruklar atıp silahını almaya çalıştığını anlattı. “Yumruklarıyla beni öldüreceğinden korktum” dediği Brown’ın silah ateşlenince kaçmaya başladığını, sonra dönüp üzerine koştuğunu öne sürdü. Polis, kendisiyle aynı boyda ama daha ağır siyah genç için “O kadar saldırgan bir yüzü vardı ki, iblise benziyordu. Kendimi Hulk Hogan’la güreşen 5 yaşında çocuk gibi hissettim” dedi. W.Post’a göre, 78 siyah tanık Wilson’ınkine benzer ifade verdi. New York Times’a göre, adli tıpta Brown’ın kanının Wilson’ın tabancasında bulunması da silahı almaya çalıştığına yoruldu. ‘İblis gibiydi, Hulk’a benziyordu’ 12 kişilik büyük jürinin yargılama kararı alması için en az 9 üyenin oyu gerekiyordu ve jüri üyelerinin 3’ü siyah, 9’u beyazdı. Dosyaya bakan St. Louis Savcısı Bob McCulloch’ın babası, annesi, erkek kardeşi ve pek çok akrabası polisti ve babası siyah zanlılara müdahale ederken öldürülmüştü. Dolayısıyla ırkçılık tartışmalarına yol açan bu olay, tarafsızlığı tartışmalı ortamda görüldü. Pazartesi akşamı TV’ye çıkan McCulloch, Wilson’ın Brown’a 2’si otomobilden, 10’u dışarıda olmak üzere 12 el ateş Marketten puro aşırmanın bedeli Hamaney Batı’ya çattı, Ruhani’ye destek verdi DÜNYA TURU SOCRATES GÖZALTINDAN ÇIKAMIYOR: Portekiz’in cuma günü gözaltına alınıp vergi kaçakçılığı ve para aklama ithamlarıyla sorgulanan eski sosyalist Başbakanı Jose Socrates’in kefalet talebi reddedildi. 20052011 arasında ülkeyi yöneten Socrates, diktatörlük sonrası gözaltına alınan ilk başbakan oldu. İran’ın BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi ve Almanya ile önceki güne nükleer anlaşma yetiştiremeyip müzakereleri temmuza dek uzatmasının ardından, İran meclisinde muhafazakâr milletvekilleri Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin ABD ile yakınlaşma politikasını topa tuttu. Dini lider Ayetullah Ali Hamaney ise ABD’ye çıkışsa da, Ruhani’nin müzakere ekibinin temel ilkelerden ödün vermediğine dikkat çekti. Hamaney’e mal edilen Twitter hesabından “Küstah ABD ile Avrupalı sömürgeci ülkeler bir araya gelip İslam Cumhuriyeti’ne diz çöktürmek için ellerinden gelen çabayı gösterdi, ama başaramadılar ve başaramayacaklar” denildi. Ruhani ise “Dünya nükleer haklarımızı tanımalı” vurgusu yaptı. BULGAR POLİSİNDEN CAMİ BASKINI: (AFP) Bulgaristan’da polis ülkenin güneyinde 40 eve ve bir camiye baskın yaptı. Radikal İslamcı bir örgütlenmeye dair belgeler ele geçirildiği belirtilen operasyonda Hıristiyanlıktan İslamiyete geçen Ahmed Musa isimli zanlı dahil bazı kişiler tutuklandı. AB’ye ‘gençlik’ telkin eden Papa: IŞİD’le kapıyı kapatmayın Papa Françesko dün Avrupa Parlamentosu’na seslenen ikinci papa oldu. AP üzerinden AB liderlerine mesajlar veren 77 yaşındaki Arjantinli Papa, Avrupa için “ihtiyar, bitkin” dedi, “doğurganlığını kaybetmiş büyükanne” benzetmesi yaptı. Avrupa’yı öncü rolünü yeniden üstlenmeye çağıran ruhani lider, göçmenlere sahip çıkıp “Akdeniz dev bir mezarlık haline gelmemeli” uyarısı yaptı. Dönüşte uçakta da konuşan Papa, Ortadoğu’dan Hıristiyanları süren IŞİD için “Asla ‘her şey kaybedildi’ demem. Onlarla diyalog kurulması neredeyse imkânsız, ama asla kapıyı kapatmamak lazım” dedi. IŞİD İLK KEZ GAY ÖLDÜRDÜ: IŞİD Suriye’nin Der ez Zor bölgesinde iki genci gay oldukları iddiasıyla taşlayarak öldürdü. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre, 20’li yaşlarındaki gençlerin cep telefonlarından uygunsuz resimler çıktığı için öldürüldüğünü belirtti. ANASTASİADİS AMELİYAT OLACAK: Kıbrıs Rum lideri Nicos Anastasiadis, 4 Aralık’ta ABD’de kalp ameliyatı olacak. 68 yaşındaki Anastasiadis’in son AB zirvesinde burun kanaması yaşamasının ardından bir kalp kapakçığı değiştirilecek. Rum lider çok sigara içmesiyle tanınıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle