08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 KASIM 2014 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 Avustralya’nın keşfi sırasında yaşayan yerliler gibi bakarsak, Küba’ya cami yapmaya kalkarsak, yalnızlaşırız... Cumhuriyet Türkiyesi’ni kuran Mustafa Kemal ve arkadaşları, yaşadığımız toplumda kişiler ve çevreler arasında var olan zaman ayrılıklarını yok etmek için “Öğretim Birliği Devrimi”ni gerçekleştirmişti. Bu devrimin amacı neydi? Elbet bu devrimle ortaçağı yaşayanlar günümüze ulaşacaklardı... Köy Enstitüleri’nin kuruluş amacı buydu! Biz hem öğretim birliği devrimini hem de Köy Enstitüleri’ni yıktık! Saatlerimizi çağdaşlığa göre ayarlayacak akıl ve bilim yolundan uzaklaştık! Yozlaştık! İhanet ettik! Türkiye bugün bu acıların içinde kıvranıp duruyor, yakın tarihimiz unutturuluyor... Sık sık değindiğim gibi kendi tarihimizle, Dersim’le, 1915’le yüzleşememenin ezikliğini yaşıyoruz... Kürt sorunu vardır, demekten kurtulamıyoruz... Bu konuları Meclis gündeminde tartışmaktan öte, İmralı’ya heyetler göndererek çözmeye çalışıyoruz... O denli zor mu üniter devlet çatısı altında birlikte eşit yurttaş olarak yaşamak? O denli zor mu anadilinde eğitim? HHH Siyasal yaşam tepetaklak edildiğinde toplumsal yaşam da altüst olur... Biz bunları yaşadık! Böyle dönemlerde sağda ve solda kimileri karakterlerinin saatini ayarlayıverirler... Bakarsınız akreple yelkovan yer değiştirmiş... Sakın şaşırmayın! Bakın, özel yetkili savcılara bavul dolusu sözde belge taşıyan, adı “bavulcu gazeteci”ye çıkan genç arkadaş gözaltına alınıp, özgürlüğüne kavuştu!.. Çok masum insanın canını yakmıştı; tetikçilik yapmıştı... Beş yıl önceki fotoğraflarını unutmadım... Elbet onu alkışlayan gazeteci arkadaşları, polis müdürlerini... Savcıları ve yargıçları... El bebe, gül bebe! Yiğit bavulcu! Üzüldüm insan olarak! Hayat akreple yelkovan gibi... ‘İktidarlar ‘sınırlar’dan besleniyor’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye ile Ermenistan sınırının geleceğinin tartışılması amacıyla Ankara Üniversitesi’nde düzenlenen bir konferansa katılan Hrant Dink’in eşi Rakel Dink, “Eski Roma’da sınır taşları kutsal sayılırmış. Sınır taşlarının altında kurbanlar kesilerek taşların altına gömülürdü. Sınırlara kurban verme adeti artık yok ama sınırları korumak için verilen kurbanlar insanlar oldu. Ne yazık ki iktidarlar bu sınırların çoğalmasından besleniyor. Her sınır hayat alanımızı daraltır” dedi. Hrant Dink Vakfı “Mühürlü Kapı, Türkiye Ermenistan Sınırının Geleceği” adlı konferansı Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde düzenledi. Konferansta, Türkiye Ermenistan sınırının geleceğine ilişkin öngörüler ve sınırda bugün yaşananlar konuşuldu. Türk ve Ermeni konuşmacıların katıldığı oturumda, Kafkasya’da barış inşa etmenin olanakları tartışıldı. Konferansın açılış konuşmasını, öldürülen gazeteci yazar Hrant Dink’in eşi Rakel Dink yaptı. Dink konuşmasına, katılımcıları Ermenice, Türkçe ve Kürtçe selamlayarak başladı. Konuşmasının başında “sınır deyince içimiz daralıyor” diyen Rakel Dink, “Siyasal Rakel Dink Bilgiler ile işbirliği yapmak çok önemli ve çok güzel. Bazı sözcüklerin çağrışımları en başından olumsuzdur. Sınır da böyle bir sözcük. Eski Roma’da sınır taşları kutsal sayılırmış. Sınır taşlarının altında kurbanlar kesilerek taşların altına gömülürdü. Sınırlara kurban verme adeti artık yok ama sınırları korumak için verilen kurbanlar insanlar oldu. Ne yazık ki iktidarlar bu sınırların çoğalmasından besleniyor. Sınır sorununa çözüm aramak için bir araya geldik. Bizi diğerinden ayıran her sınır hayat alanımızı daraltır. Sınırlar bizi yönetenlerin bizlere bir dayatmasıdır” dedi. Hayat Akreple Yelkovan Gibi Hava soğuk, gökyüzü giderek grileşiyor... Kar havası mı ne? İnceden yağmur atıştırıyor! Böyle havalar beni hüzünlendirir. Zamanın gizine doğru yolculuğa çıkarım. Bir sessizlik kollar gecikmiş saatinde günün, bir yakarış, bir çığlık. Bir bardak çay ve göğün durgun aynasında, hayatın içinden akan bir nehir... Kendi kendime sorarım: “Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak nedir!” Peki, yaşadığımız topraklarda çağdaş uygarlık düzeyi nerede? İnsanın insanlaşması uzun, acılı, zorlu bir süreçtir. Bugün bile dünyada çeşitli toplumlar ayrı zamanlarda yaşıyorlar... Biz bugün Afganistan’da neler yaşandığını ucundan köşesinden biliyoruz... Yoksulluğun dibine vurmuş bir ülke Afganistan! Kobani’de insanlar bu sabah uyandıklarında ne yaptılar, güne nasıl başladılar? Çocukların gözleri gülüyor muydu? Ya Şam’da, Halep’te, Musul’da, Kerbela’da... Ya kendi ülkemizde! Türkiye’nin toplumsal gerçeğinde ayrı ayrı zamanlarda yaşayan kişiler ve kesimler çoğaldı... Öyle uzaklara gitmeye gerek yok! İstanbul Gülsuyu’nda, Sultanbeyli’de, varoşlarda... Moda’da, Beşiktaş’ta, Bakırköy’de... HHH Hayat, İlhan Selçuk’un deyişiyle “akrep ve yelkovan” gibidir... Bunun anlamı ise şudur: “Aklımızın akrep ve yelkovanını uygarlığın en ileri saatine göre ayarlayacağız. Sakın yanlış yorumlamayalım; Tanzimat kopyacılığına sapmayalım; yüzeysel Batıcılığı ‘Atatürkçülük’ diye yutturmayalım. Çağdaşlaşmak akıl ve bilim yolunda yürümek demektir.” Ak Saraylar yaptırarak çağdaş uygarlık düzeyine ulaşamayız... Bize yabancı ve ters gelen her konuya Amerika ve Karadeniz kıyısında Ordu, Fatsa köylerinde dört dönüp Alevilerle, Cumhuriyet’in yazı dizisi için konuşurken Başbakan Davutoğlu’dan ses geldi. Bana değil, Alevilere. AKP tayfasının en derin âlimi, bilgini, düşünürü olarak sunulan Davutoğlu, Filipinler gezisi için uçağına “kabul ettiği” gazetecilerle dönüş yolunda sohbet ederken Maraş ve Sivas (Madımak) olaylarından CHP’nin sorumlu olduğunu söyledi ve ekledi: “Alevilerin nasıl CHP’li olabildiklerine hep şaşmışımdır…” Ben de kimi Alevilerin niye AKP’ye oy verdiğine hep şaşmışımdır. Ama “Benim düşüncem bana kalsın” dedim ve bunu konuştuğum Alevilere sormayı yeğledim. Cevapların hemen hepsi soru biçimindeydi ve içerikleri hemen hemen aynıydı. Özetleyeceğim: “Madımak’ta bizi yakanlar, Maraş’ta, Çorum’da canımıza kastedenler CHP’liler değil gözü dönmüş, Alevi nefreti kuşanmış Sünni saldırganlardı. Ne yani, katillerimize mi oy verecektik?.. Bugün bizi eşit haklı yurttaşlıktan kanunen değil ama fiilen mahrum edenler Sünnilik bayrağını burnumuza sallayanlar değil mi?.. Zorunlu din Aleviler CHP’ye Niye Oy Veriyor? dersinde çocuklarımızı Hanefiliğin değerlerini, ibadet usullerini öğrenmeye, uygulamaya, benimsemeye zorlayanlar kim?.. Alevilerin laikliği savunan partilerden başka sığınacak neresi var?.. Camilerde cuma namazlarında okunan hutbeleri CHP mi hazırlıyor, yoksa AKP’nin Diyanet’i mi?” Cevaplar böyle uzayıp gitti ve gördüğünüz gibi üç aşağı beş yukarı birbirinin paralelindeydi. Haklılık payı yüksekti ve şaşılacak yanı da yoktu. O yüzden Davutoğlu’nu şaşkınlığı ile baş başa bırakıp devam edelim… HHH Biliyorsunuz, bugün Davutoğlu Dersim’e gidiyor. Ankaralı meslektaşların yalancısıyım, orada “özür” dileyecek(miş). Bunun, Dersimliliğini haykırarak dillendirmekten nedense çekinen Kılıçdaroğlu’nu köşeye sıkıştırmak; 1938 Dersim cankırımı yüzünden çok sert iç tartışmalar yaşayan CHP’yi daha da “kaşımak” için üretilmiş sefil bir siyasal manevra olduğuna kuşkum yok. Ama dedim a, benim düşüncem bana kalsın. Davutoğlu’nun özür dileme gerekçesini ve bunun anlamını da konuştuğum Alevilere sordum. Karadeniz kıyılarındaki Alevi yurttaşların büyük çoğunluğunun etnik kökeni kadim bir Türk boyu olan Çepniler. Soruya farklı cevaplar geldi. Kimileri dilenecek özrün Osmanlı’dan beri devletin sürekli “incittiği” Alevilerden bir Sünninin özür dilemesi olarak algıladılar ve “Elbette özür dilemeli” dediler ama yoğurdu üfledikleri için eklediler: “Ama samimi midir? Hiç sanmam…” Kimileri “Neyin özrüymüş ki bu” diye omuz silkip soruyu soruyla cevapladılar… Ancaaaak biri vardı ki, hem Çepni yani Türk hem Alevi biri vardı ki… Bak beyim, dedi. O özür bizden değil hem Kürt, hem Alevi olan Tuncelililerden dilenecek zahir. Ben doğmadan oralarda isyan olmuş, sonra askeri harekât olmuş. Derler ki dereler günlerce kan akmış… Bu kadarla kalsaydı anlayacaktım, anlamlandıracaktım. Ama o ekledi: Yani bizlen, bizim gibi Alevilerle alakası yok o işin… HHH Gördünüz; kendi görüşlerimin kıyısından bile geçmeden, Karadeniz kıyılarındaki Türk Alevilerin görüşlerini gazeteci yansızlığıyla aktardım. Kuşkusuz buradan bir genelleme filan yapacak; “Yani bu 1938 Dersim cankırımı, sadece Dersimlilerin kanayan yarası. Hatta Zazaları Kürt saymayan Kürt kitlelerinin bile umurunda değil” gibi bir sonuç çıkaracak değilim. Ustalarım bana “Tümüyle, hep, herkes, her zaman, hepsi” gibi sözcükleri mümkünse kullanmamayı öğütlediler; genellemelerin yanıltıcılığına hatta yanlışlığına dikkat çektiler. Usta öğüdünden sapacak değilim. Ancak Dersim 1938 ile yüzleşmeden, genel geçer ezberlerle, resmi tarihin yaveleri ile de konunun geçiştirilemeyeceğini de iyi biliyorum. Ama zaten daha Tunceli yerine Dersim yazdığım, “1938 Dersim cankırımı” gibi nitelemeler kullandığım için çoktan diş gıcırdatmaya başlayanlar olduğunu da biliyorum, hem de iyi biliyorum. O yüzden şu pazar gününü küfürsüz, saldırısız atlatayım; Davutoğlu, Dersim (Tunceli demek istedim tabii, dilim sürçtü sadece) gezisinde ne edecek, ne diyecek, özür dilerken özrünün içeriği ne olacak filan bir görelim, ondan sonra yazarım… Herkese öfkesiz pazarlar dilerim… Üsküdar Belediyesi borç kapattı Camiler bitti sıra hastane ve okullara geldi HAZAL OCAK Maliye’ye vergi borcunu kapatmak için ilçedeki camilerin arazilerini Hazine’ye devreden Üsküdar Belediyesi şimdi de hastane ve okul arazilerini elden çıkarıyor. Üsküdar Belediyesi Maliye hazinesine vergi borcunu kapatmak için 2 adet hastane 2 adet de okul arazisi olmak üzeri toplam 4 arazinin devri için verdiği teklif Üsküdar Belediye meclisinde oyçokluğuyla kabul edildi. Araziler toplamda 20 milyon 834 bin 788 lira değerinde. Arazilerin devrine itiraz eden CHP meclis üyesi Erdal Tüfekçi geçtiğimiz ayın başında Üsküdar Belediyesi’nin BosnaHersek’teki kardeş belediyesi Zenica Belediyesi’ne park düzenlemesi ve ambulans temini için 360 bin lira yardım yapıldığını belirterek “Okul, hastane arazileriyle borç kapatıyorlar. Zenica Belediyesi’ne para yardımında bulunuyorlar. Bu nasıl iş” diye isyan etti. Üsküdar Belediyesi, bütçe görüşmelerinde usule uygun oylama yapmadığı için geçen günlerde olağanüstü toplanarak bütçe oylamasını tekrar gerçekleştirdi. Belediye gündeminde bütçe görüşmeleri dışında bir de belediyenin vergi borcunu kapatmak için verilen teklif oylandı. Teklifte belediyenin vergi borcunu kapatmak için Çengelköy’de 2 sağlık tesisi, 1 mesleki ve teknik öğretim tesis alanı, Altunizade de 1 adet ortaöğretim tesis alanının devredilmesi istendi. Teklifte göre 20 milyon liralık borç karşılığında toplam 13 bin 500 metrekarelik arazi devredilecek. Üsküdar Belediyesi’nde yapılan toplantıda teklif CHP’lilerin ret oyuna karşı AKP’lilerin oyuyla kabul edildi. Kardeş belediyeye 360 bin lira Karara itiraz eden CHPli meclis üyesi Erdal Tüfekçi kasım ayının başındaki belediye meclis toplantılarında Bosna Hersek Cumhuriyeti’nde yer alan Üsküdar’ın kardeş belediyesine doğal afetten zarar gören Zenica Parkı’nın yeniden düzenlenmesi için 300 bin, ambulans temini için de 60 bin lira bütçeden yardım yapıldığına dikkat çekti. Tüfekçi söz konusu yardımın bir önceki dönem AKP Üsküdar İlçe Başkanı Sinan Aktaş ve AKP eski Üsküdar ilçe başkan Yardımcısı Ömer Saraç’ın sözüyle yapıldığını belirterek “Paramız yok ama gidip AKP ilçe başkanın sözüyle nakit yardım yapıyoruz. Sonra borcumuzu kapatmak için okul, hastane arazisi satıyoruz” dedi. Üsküdar Belediyesi geçtiğimiz yıl da Amine Hatun Camisi, Alvarlızade Camisi, Bağlarbaşı Huzur Camisi ve Çengelköy’deki Bahçelievler Camisi’nin arazilerini Hazine’ye devrederek 7 milyon 370 bin 571 liralık borcunu sildirmişti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle