06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 KASIM 2014 PERŞEMBE CUMHURİYET [email protected] SAYFA KÜLTÜR 15 Ali Berktay’ın yazdığı, Ayşe Emel Mesci’nin yönettiği ‘Kerbela’ İBBŞT’de sahneleniyor Çölde susuz kalmak gibi... Tiyatro çok kalabalışma sonucunda ‘Kerlık, herkes oyunu mebela’ metni ortaya çıkrakla seyretmeyi beklitı” diyor. Oyun ilk olarak yor, oyun üç saatten faz 20092010 yıllarında Ankara Devla... Büyük bir acı bu, ta let Tiyatrosu’nda yine Mesci’nin yörihi etkileyecek ve hiç netmenliğinde sahnelen miş, bu mevunutulmayacak trajedi üç sim ise İstanbul Büyüksaatte nasıl anlatılır. Bir şehir Belediyesi Şehir oyun için uzun bir zaman Tiyatroları yapımı olarak üç saat ama olayı düşününce... Bu olay sahnede. çölde bir çocuğun susuz kalması ve ‘su’ “Kerbela” İslam tarihinin önemli bir diye haykırması gibi... olayıyla, ülkemizin bugünkü gerçekleri “İslam tarihine bir bütün olarak arasında paralellik kuran, şiirsel ve desbaktığımızda izleri hiçbir zaman silin tansı bir oyun. Zulme, haksızlığa başmemiş büyük bir trajedi. Düşünsenikaldırının hikâyesi, kardeşliğin, sevgize: Bir dinin kurucusu olan peygambe nin, aşkın ama aslında bir direnişin öyrin ölümünün üstünden 50 yıl bile geç küsü... Acıyı ve hüznü danslarla, ritümeden, o din adına ülkeyi yönetenler ellerle, ağıtlarla anlatmış Mesci. Oyunpeygamberin en sevgida kullanılan müli torununu, onun akzik oldukça etkili, u “Kerbela” İslam tarihinin önemli rabalarını ve kafilesinacı dolu. bir olayıyla, ülkemizin bugünkü deki insanları katlediMesci, “Makgerçekleri arasında paralellik kuran, yorlar.” Bu sözlerin sateller, deyişler, şiirsel ve destansı bir oyun. Zulme, hibi, oyunun yönetmeni nefeslerle; taziAyşe Emel Mesci, oyun ye temsilleri, kahaksızlığa başkaldırının hikâyesi, ise “Kerbela...” sideler, ağıtlarkardeşliğin, sevginin, aşkın ama İslam tarihinin en la hem sözlü aslında bir direnişin öyküsü... kanlı ve trajik olaylahem de yazılı rından biri olan, Hz. edebiyatta geMuhammed’in torunu Hz. Hüseyin’e niş bir alanı kaplıyor Kerbela. Yani bağlı küçük bir topluluğun, Muharrem’in hem tarihsel gerçeklikte yanlış yapmaonuncu gününde, Kerbela’da Emevi hamak gerek, hem de bu kültürel kölifesi Yezit’e bağlı ordu tarafından katle kenler boyutunu ihmal etmeden güdildikleri olay Kerbela. nümüzün sahne esOyunun yazarı Ali Berktay, Mesci’nin tetiği içinde bir önerisiyle 1995 yılında başlamış çalışma yer bulmak lara. “Kerbela” bir yanıyla tarihsel bir gerek, işin gerçeklik, diğer bir yanıyla ise yüzyılasıl zorluğu lar boyunca çeşitli anlamlar eklenmiş, ta buydu. Ben bu anlamda hem taziye birihle efsanenin iç içe geçtiği kültürel bir çiminden esinlendim, onun belli öğeleodak noktası diyor Berktay. Oyunu yazrini kullandım, hem de o biçimin tüm ma aşamasında Prof. Dr. Metin And’dan kurallarını uygulayacağım diye bir yardım almış Berktay, “Onun taziyekaygıyla ilerlemedim. Çünkü tiyatroler ile ilgili çalışmalarından yararlanda biçimler soyut kavramlar üzerine dık. Yaklaşık bir buçuk yıllık bir çadeğil, somut sahneseyirci ilişkisi, daha guya katmama en uygun biçim buymuş gibi geldi bana” diyor. Oyunun müziklerini Berlin’de yaşayan ve yıllardır Mesci ile çalışan Tahsin İncirci yapmış. Oyunda kullanılan müzik metnin ruhuna çok uygun ve oyuna çok şey katmış. Üstelik metnin şiirsel dili ile Tahsin İncirci’nin müziklerinin birleşmesi birçok bölümün şarkı olarak söylenmesini, oyunun müzikal bir nitelik almasını sağlamış. Mesci, koreografide hem dansları hem hareketi öne çıkaran bir anlatım biçimi benimsemiş ve danslarda semah figürlerinden yararlanmış. Mesci, “Oyunda hiçbir ayrımcılık yok çünkü, herkes bu isyanda, bu acıda, bu insanlık kavgasında kendinden, daha doğrusu özlemlerinden, umutlarından bir parça buluyor. Bence bugün toplumda çok ciddi bir gerilim olduğu kadar, büyük ve gerçek bir kardeşlik özlemi de var. Gerginliklere de seslenmek mümkün, kardeşlik özlemine de. Biz ikinci yolu seçtik” diyor. Berktay ekliyor, “oyunun kendiliğinden birleştirici bir dokusu da var, çünkü Hz. Hüseyin’in her gönüle seslenecek bir sözü var.” Oyunda Hz. Hüseyin rolünde seyrettiğimiz Burak Davutoğlu yumuşak ve akıllarda kalacak oyunculuğuyla dikkat çekiyor. Oyunda anlatılmak isteneni yine en iyi Hüseyin söylüyor. Hüseyin düşünde gördüğü annesi Hz. Fatıma’ya “Nasıl anlatsam, bu bir iktidar sorunu da değil artık, insanlığımı koruyabilme savaşı belki de...” Sonuçta Mesci’nin dediği gibi, “Kerbela direnişin içinden yükselen bir kardeşlik çağrısı”. Teşekkürler Edebiyat! Brüksel’deyim. AB’nin kalbi burada atıyor. Ama bu gece konumuz politika ya da ekonomi değil. Bu akşam konumuz, edebiyat! Kentin en görkemli salonlarından birinde, “Avrupa Birliği Edebiyat Ödülleri” törenindeyim! (EUPL European Union Prize for Literature.) Her yıl Avrupa’daki yeni ve yükselen yazarlara verilen bu ödül 2014’te on üç genç yazara verildi. İçlerinden biri, benim ülkemdendi. Birgül Oğuz “Hah” adlı kitabıyla (Metis Yayınları) ödülü kucaklayanlar arasındaydı. Tören boyunca, şu sıralarda alay konusu olan ülkeme, onur kazandırdığı için de Birgül Oğuz’a minnet duydum… Avrupa Kitapçılar Federasyonu, Avrupa Yazarlar Konseyi ve Avrupa Yayıncılar Federasyonu işbirliğiyle Avrupa Komisyonu tarafından düzenlenen bu yarışmanın sonuçları Frankfurt Kitap Fuarı açılışında açıklanmıştı. Bu yıl ödülü kazananlar şöyle: Ben Blushi (Arnavutluk), Milen Ruskov (Bulgaristan), Jan Nemec (Çek), Makis Tsitas (Yunanistan), Oddny Eir (İzlanda), Janis Jonevs (Letonya), Armin Öhri (Lichtenstein), Pierre J. Mejlak (Malta), Ognjen Spahic (Karadağ), Marente de Moor (Hollanda), Uglješa Šajtinac (Sırbistan), Birgül Oğuz (Türkiye) ve Evie Wyld (Birleşik Krallık). İşte şimdi o gençler, 1700’lerden kalma, bir zamanlar asillerin buluşma yeriyken, bugün sanatın hizmetine verilmiş olan “Concert Noble” salonunda, kristal avizeler, ışığı çoğaltan aynalar, altın çerçeveler, sırmalı perdeler arasından süzülüp tek tek sahneye çıkıyor. Benim gözlerim kitaplarına hayran olduğum Birgül Oğuz’a kenetlenmiş durumda. Zaten içlerinde en genci de o! 1981 doğumlu. AB Eğitim, Kültür ve Gençlik Komisyon Başkanı Tibor Navracsics, aynı komisyonun Genel Sekreteri Silvia Costa, İtalya Başkanı, Avrupa Sorumlusu Sandro Gozi, her biri konuşmalarında, edebiyatı taçlandırmanın barışa katkılarını yüceltiyor; edebiyata ve sanata kayıtsız kalmamanın başlı başına bir erdem olduğunu vurguluyorlar. (Bizim yöneticiler duysun!) Sonra ödül kazanan her genç, önce dev bir beyazperdede kendini kısaca tanıtıyor. (Röportajlar bir gün önce Brüksel’de çekilmiş harika organizasyon.) Sonra sahneye gelip kendi dilinde eserinden minik bir paragraf okuyor. (Biz izleyiciler çevirisini ekranda izliyoruz.) Sunucu Damian Horner’in bir iki sorusuna yanıt veriyor. Eğer o ülkenin büyükelçisi davete katıldıysa o da sahneye çağrılıyor. Alkış kıyamet, sıra bir sonraki gence geliyor. Sıra ona gelinceye kadar adeta yaprak gibi titreyen Birgül Oğuz, hem perdedeki röportajda, hem sahnede, sevimli, sıcacık ve içten davranışları, İngilizceye olan egemenliği, okumadaki hızlı coşkusu, ritmiyle gönülleri fethetti. Hayır Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi yoktu. Düzenleyenlere sordum. Davete yanıt alamamışlardı. Gençlerin konuşmalarında sadece ikisinin doğrudan politik göndermesi vardı: Çek yazarın Vaclav Havel’e teşekkürü ve Arnavut yazarın ödülünü ISIS’in katlettiği yazarlara adaması… Bu gençler, ödülle birlikte (5 bin Avro) başka dillere çevrilme, başka ülkelerde yayımlanma imkânı da bulmuş oluyor; propaganda ve tanıtım olanaklarından yararlanıyor. Amaç “Avrupa’nın en iyi modern edebiyatını vitrine çıkarmak”… Yarışma birkaç aşamalı gerçekleşiyor: Önce her ülkede ulusal bir jüri var: Bizde de PEN Türkiye ve Yayıncılar Birliği işbirliği yaptı. Tarık Günersel, Metin Celâl, Mario Levi, Zeynep Aliye, Çiler İlhan ve benden oluşan jüri Türkiye’den birkaç genç yazarı aday gösterdik. Eserlerinden bölümler çevrilip uluslararası jüriye yollandı. Uluslararası jüri, ilk aşamada her ülkenin adayını bire indiriyor. Sonra onlar arasından seçimini yapıyor. Bu yıl 50’den çok ülke katılmıştı. Ne? Siz daha Birgül Oğuz’un kitabını okumadınız mı? (Yerim bitmek üzere, geniş tanıtım yapamam.) Birgül İstanbul Bilgi Üniversitesi Edebiyat Bölümü mezunu. Tezi “Oğuz Atay’da Yazarlık Kurumunun İflası ve Edebi İntihar” başlığını taşıyordu. İlk kitabı “Fasulyenin Bildiği” (Varlık Yayınları). İkincisi “Hah”. Ah’larla vah’ları kaynaştıran… Dile ve kavramlara taklalar attıran… Kendi özgün dilini ve biçemini yaratan… Oğuz Atay’dan Leylâ Erbil’e; Shakespeare’den Ahmed Arif’e alıntılarla edebiyat tadını yücelten… Ve insana “Hah” dedirten bu kitabı okumak için şimdi doğru bir kitapçıya gidin! Bir kez daha politikacıların yapamadığını yapan genç yazarlara ve bu anlamlı ödüle katkıda bulunanlara sonsuz şükran duydum… Teşekkürler edebiyat! Görkemin doruğu doğrusu bu ilişki hakkındaki algı, beklenti üzerine inşa edilmeli” diyor. Berktay, oyunu daha çok taziye ile modern tragedya arasında bir yere oturtmaya çalışmış. “Kerbela hakkındaki iç duygumu, bu tarihsel kesite bakışımı, Anadolu prizmasının renklerini kur On yılda beş buçuk ‘Konuşmalarımı milyon ziyaretçi Altın Portakal’da filmi sansürlenen Reyan Tuvi: Haber Merkezi 51. Antalya mayın, seyredemedik; ama bazı Altın Portakal’da filmi sansürle yerlerinde küfür olduğu söylennerek yarışmaya alınmayan Yö di’ şeklinde sürüp gitti.” netmen Reyan Tuvi, sessizliğini bozdu. “Kökenimden dolayı anat kurumu değil ucuz kahramanlık yapmamam dedektiflik bürosu’ gerektiği bile ima edildi” diyen Filmin geri çekilmesine gelen Tuvi, belgeselci arkadaşlarıyla tepkiler ve festival yönetimiyle kriyaptığı görüşmelerinin kaydının zi çözmek için yaptığı görüşmelefestival yönetimince dinlendiğiri anlatan Tuvi, “Sonrasında, sınin itiraf edildiğini söyledi. kıntı yarattığı söylenen küfürlü Ön jüri tarafından seçilmesi ifadenin altyazısına yapılan bir ne karşın 51. Antalya Altın Por müdahale sonucu, filmin ‘yenitakal Film Festivali yönetimince den düzenlenmiş’ versiyonunun programına alınmayan ve gün kabul edildiği açıklaması yalerce süren sansür tartışmalarını pıldı” hatırlatması üzerine, festiberaberinde getiren Gezi belge val yönetiminin mesajlarını okuseli ‘Yeryüzü Aşkın Yüzü Olun duğunu ve toplantı görüşmelericaya Dek’in yönetmeni Tuvi, ilk ni dinlediğini şu ifadelerle anlattı: kez konuştu ve olayın perde ar“Aslında öyle değil. Festival kasını Modern Zamanlar dergi Yönetimi beni arayarak, ‘Sizin sineden Tuncer Çetinkaya’ya belgeseliniz artık bütün Türkiye’de anlattı. “Politik önyargılardan Cumhurbaşkanı’na küfür eden film arınarak, inanarak, vicdanımla olarak anılıyor ve sizin çektiğim bir filmin Anyüzünüzden 50 yıllık talya izleyicisi ile bubir festival iptal olma luşmasını önemsiyortehlikesiyle karşı karşıya’ türünden ifadeler dum” diyen Tuvi, başsarf etti. Belgeselci langıçta kendisine stanarkadaşlarımla yapdart resmi bir “yarışmatığım ortak yazışmaya alınmadınız” mail’i ların Festival Yönetigeldiğini filminin beğemi tarafından okunnilmediğini düşündüğüduğunu öğrendim. nü ve fazla önem vermeBununla da kalmadiğini kaydetti. Tuvi, dadı; bizzat festival yöha sonra festival yönenetiminden bir yetkitimi tarafından iki kere liyle yaptığım telefon arandığını ve “filminikonuşmasında ‘mezi seçmedik çünkü…” Reyan Tuvi sajlarımızı nasıl okudiye başlayan cümleler yabilirsiniz?’ diye sorkurulduğunu belirterek, duğumda bana; ‘Sadece mesaşöyle konuştu: “İlk anda ikna jınızı okumadım, arkadaşlarınızsüreci başladı. Bunun bir san la yaptığınız toplantı kaydını da sür olmadığını, benden birşey dinledim’ dedi. Bu bir sanat kuleri değiştirmem istenirse san rumu muydu, yoksa bir dedektifsür olarak adlandırılabileceği lik bürosu mu? Benim nasıl düni söylediler. Bunu ilk kez size şündüğümü, nasıl dize getirileaçıklıyorum: Kökenimden do bileceğimi hesaplamaları unutulayı ucuz kahramanlık yapma lacak gibi değildi.” mam gerektiği bile ima edildi, düşünebiliyor musunuz? Koransürün azı, kum olmadığını, dört yıl önce çoğu olmuyor’ çektiğim, Antalya’da ödül kaTuvi, “sinema çevrelerinin tavzanan belgeselden de (gözal rını nasıl bulduğunuz?” sorusutında öldürülen Afrikalı Fes nu “Kuşkusuz ki sahiplenildim, tus Okey’i kamuoyuna duyu ancak sonuca bakmak gereran görüntüleri de içeren) bu kir. Neticede uzun metrajcılar nu anlayabileceklerini söyle Antalya’da bulunarak mücadedim. Korksam belgeselci olmaz le edilmesi gerektiğini söyledidım. Filmimi hiç seyretmemiş ler. Ortada başından bu yana itiolmalarına rağmen, sonrasın raz ettiğimiz gelişmeler varken, da da görüşmelerimiz; ‘Üzülme burada bildiri okunarak sansüyin’, ‘Avukat söyledi, Türk Ceza rün kınanmasının bizler adına Kanunu’na göre filminizde sakın bir kazanım olmadığını düşücalı yerler varmış’, ‘Kusura bak nüyorum” ifadeleriyle yanıtladı. İstanbul Modern, yaşgününü özel bir davetle kutladı dinlemişler’ ‘S hay gibi çeşitli kentlerde 17 yurtdışı sergisi düzenledik. Bu gecede İstan‘Türkiye’nin ilk Modern sabul Modern’in var olmanatlar müzesi’ olarak merhum sını sağlayan değerli saİKSV Başkanı Şakir Eczacıbanatçılarımıza en içten teşı ve Oya Eczacıbaşı tarafından şekkürlerimizi sunuyoaçılışı 11 Aralık 2004’te yapılan rum. Müzemizin açıldığı İstanbul Modern’in (İM) 10. yaşgünden bu yana desteğigünü, müzede önceki akşam veni hiç esirgemeyen medya rilen özel bir davetle kutlandı. 8 mensuplarına, sanat yazar bin metrekarelik alanda, İstanve eleştirmenlerine içtenbul Tophane’deki 4 No’lu Antlikle teşekkür repo binasında Tabanlıoğlu Mişı, müzenin açılışıyla, bienalleediyorum.” marlık imzasıyla kurulan müzerin başladığı 1987 yılından itiİM, dün aknin düzenlediği ve galericilerden baren kurdukşam da fotoğyazarlara, gazetecilerden kolekları 17 yılraf ustası Şalık düşü gersiyonerlere pek çok kişinin ilgi hin Kaygun’un çeğe çevirgösterdiği geceye, İM Yönetim günümüze dek diklerini kayKurulu Başkanı Oya Eczacıbaaçılan en kapdederek günüşı ve İKSV Yönetim Kurulu Başsamlı sergisine müzde beş bukanı Bülent Eczacıbaşı ile İM kapılarını açtı. çuk milyoDirektörü Levent Çalıkoğlu Geceye kanu aşkın izleev sahipliği yaptı. tılan isimleryiciyi kendiSarkis’in 2014 başınden bazıları ise ne çektiğinin alda müzeye dahil edişöyle: Kezban tını çizdi. İM’ye Oya Eczacıbaşı len ‘Gökkuşak’ isimli Arca Batıbeduyulan güven soyerleştirmesiyle ayki, Rabia Çapa, nucu, kurumun günüdınlanan ve renkleMehmet Güleryüz, Handan Bömüzde ev sahipliği yaptınen, The Uninvited rüteçene, Antonio Cosentino, ğı 93 sanatçıya ait 200 eseJazz Band sayeMustafa Pancar, Melih Fereli, rin, koleksiyonerler, sanatsinde, canlı müDerya Bigalı, Doğan Hızlan, İhçı vârisleri ve sanatçılar taziğin eksik kalsan Yılmaz, Cem Erciyes, Errafından bağışlandığına dikmadığı ve sakan Aktuğ, Ali Akay, Seza Pakat çeken ve yan etkinliknatçı Genker, Şükran Moral, Canan, Kalerle 500 bin kişiyi aşan bir co Gülan’ın ya Özsezgin, Ali ve Deniz Arkitleye ulaştıklarını vurElvis Prestun, Nur Koçak, Nevhiz Tanyegulayan Eczacıbaşı, müley kostümüyle li, Zeliha Berksoy, Komet, Orze kadrosu ve müze dihayranlık yarattığı ethan Cem Çetin, Feyyaz Yarektörü Çalıkoğlu’na da kinlikte, müze çalıman, Deniz Ova, Bedri Sibel özellikle teşekkür ederek şanları da sahneye Baykam, İpek Duben, Seyhun Genco Gülan şöyle konuştu: “...Bualınarak uzun süre Topuz, Rene Block, Halil Algeceye Elvis güne dek Berlin, Pa alkışlandı. tındere, Azra Tüzünoğlu, FerPresley ris, Londra, Mosko Gecede bir kohat Özgür, Burcu Pelvanoğlu, va, Rotterdam, Sekostümüyle nuşma yapan Maria Kılıçoğlu. (istanbulmoul, Bahreyn, Şang katıldı. Oya Eczacıbadern.org) EVRİM ALTUĞ u İstanbul Modern, 10. yaşgününü sanatçılar, gazeteciler, yazarlar ve koleksiyonerlere verilen davetle kutladı. Gecede bir konuşma yapan Müze Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı, kurumun bugüne kadar beş buçuk milyon sanatseveri kendisine çektiğine değinerek, emeği geçen her kesimden insana teşekkürlerini sundu. Zorlu yarışma Günday’a ödül n Kültür Servisi Her yıl Türkiye konulu roman veya deneme kaleme alan Türk veya Fransız yazara verilen TürkFransız Edebiyat Ödülü, bu yıl “Ziyan” isimli romanıyla Hakan Günday’a verildi. Günday’a ödülü 26 Kasım’da Paris’te düzenlenecek törenle verilecek. Kenize Murad’ın başkanlığını yaptığı ödül komitesinde Ali Kazancıgil, Gaye Petek, Timur Muhittin, Alexandre Jevakhoff, Nedim Gürsel ve Venus Khoury Gata bulunuyor. Van Gogh öldürüldü mü? n Kültür Servisi Ateşli silah yaralanmaları konusunda uzman doktor Vincent Di Maio, intihar ettiğine inanılan Vincent Van Gogh’un öldürülmüş olabileceğini iddia etti. Vanity Fair’e konuşan Adli Tıp uzmanı, Van Gogh’un bedenindeki ölümcül yaralanmaların kendisi tarafından ateş açtığı bir silahtan kaynaklanıyormuş gibi görünmediğini belirtti. Di Maio, sol tarafından vurulan Van Gogh’un kendisini sol eliyle vurmasının çok zor olduğunu, ancak bir başka kişinin silahı arkasından tutması ve başparmağıyla tetiği ittirmesi sayesinde bunun mümkün olabileceğini söyledi. Di Maio, sağ elin kullanımının ise çok daha absürd kaçacağını ekledi ve “Üstelik Van Gogh kendini vurmuş olsaydı parmaklarında yanık izleri olurdu. Ancak böyle bir şey söz konusu değil” diye konuştu. Romalılardan kalma lahit bulundu n Kültür Servisi Düzce Cumhuriyet Mahallesi’nde belediye ekipleri tarafından yapılan kanalizasyon çalışması sırasında, Roma dönemine ait olduğu İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü uzmanlarının incelemesi neticesinde belirlenen lahit bulundu. İş makinesiyle kanalizasyon çalışması yapan belediye ekiplerinin 6 metre derinlikteki insan kafatasıyla birlikte buldukları üç metre uzunluk, bir metre ene sahip üzeri kapalı lahidin müzeye götürüleceği belirtildi. Prof. Dr. Nutku sonsuzluğa uğurlandı n Kültür Servisi Felsefe Profosörü Dr. Uluğ Nutku dün mezun olduğu ve uzun yıllar görev yaptığı İstanbul Üniversitesi’nde düzenlenen törenin ardından Aşiyan’daki aile kabristanında sonsuzluğa uğurlandı. Törende konuşan Tüten Anğ, “Halis bir insan, bilim adamı, felsefeci olan sevgili dostum Uluğ Nutku’ya sevgi ve saygıyla güle güle diyorum” dedi. Nutku için önceki gün Mersin ve Çukurova üniversitelerinde de tören düzenlendi. ‘S
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle