08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 KASIM 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER İBB’nin planlarında yer alan Topçu Kışlası projesine mimarlar ve avukatlardan tepki geldi 7 u Mimarlar Odası Başkanı Eyüp Muhcu, yargı tarafından iptal edilen plan kararlarının başka tarih ve sayıyla yeniden yürürlüğe sokulmak istendiğini belirtiyor. HAZAL OCAK ‘Oldubittiye izin vermeyiz’ beklenmesi söz konusu değildir” dedi. Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olmasına karşın İstanbul’u yönetmeye devam ettiğini vurgulayan Muhcu “Topbaş bu şehrin görünen yöneticisidir” dedi. Muhcu, yargı tarafından iptal edilen plan kararlarının bir başka tarih ve sayıyla yeniden yürürlüğe sokulmak istendiğini belirtti. Can Atalay da projenin hukuka aykırı olduğunu belirterek “Bütçenin iptalini doğurabilecek bir karardır. İstanbul 1. İdari Mahkemesi’nin kararıyla 2012 onaylı Gezi Parkı’nın yapılaşmaya açılmasına ilişkin hükümler içeren plan iptal edildi. Danıştay tarafından da bu iptal kararı onandı. İstanbul 10. İdari Mahkemesi tarafından 2009 onaylı büyük ölçekli Beyoğlu Koruma amaçlı imar planı iptal edildi” dedi. Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi ÇED Danışma Kurulu Sekreteri Mücella Yapıcı ise “Bırakın planların iptal edilmesini bütün dünyanın şahit olduğu büyük bir halk direnişiyle bunun istenmediği belirtilmiş. Bu konuda hâlâ Gezi’nin davaları sürüyor. Bu anlamda baktığınızda ciddi bir provokasyon görüyorum” dedi. Taksim Dayanışması’nda yer alan Cem Tüzün ise bu konuyla ilgili yargı süreci başlatacağını ifade etti. ‘Yönetişmeyelim’ Lütfen Türkiye’de söylemleriyle “sol”da yer alan, kitlelerde büyük umutlar yaratan kimi politikacılar aynı zamanda siyasette büyük rota değişikliklerinin de öznesi olabiliyorlar. Bülent Ecevit bu politikacılardan sayılabilir. 1973 seçimlerini kazanmış fakat hükümet kurmakta zorlanmıştı. Koalisyon ortağı olabilecek parti ise AKP hükümetlerinin öncülü olan Necmettin Erbakan’ın Selamet Partisi idi. Cumhuriyetin bu birbirine ideolojik olarak tamamen zıt iki partisi nasıl bir araya gelecekti? Çözüm Türkiye’de siyasetin kodlarını değiştirecek iki sözcükle bulundu: “Tarihsel uzlaşma.” Bu uzlaşma o tarihten sonra sosyal demokratları sola değil sağa bakmaya koşulladı. O gün bu gün “uzlaşma” arıyorlar. HHH Kim kiminle hangi ideolojik temelde uzlaşıyor tam belli olmasa da bu tarih, Cumhuriyetle hesaplaşmayı uzun vadeli gündemine almış olan siyasi hareketin kendine meşru zeminde sağlam bir temel edinmesine yol açtı. Sonrası biliniyor. Erdoğan’ın partisinin bu yolu ustalıkla kullandığı, Cumhuriyet savunucularının ise bigünah oldukları halde “hanelerine yazılmış bin türlü günahtan” kurtulamadıkları, Cumhuriyetin en önemli kazanımı laikliği demokrasi içinde tarif edemedikleri için o tarihten bu yana iktidar yüzü göremediler. HHH Göremediler çünkü, rotanın nasıl olup da yön değiştirdiği konusuna kafa yormadılar. Daha çok devletin 1950’lerden sonra biçimlenmiş “yeni” kodlarına sadakati Cumhuriyeti savunmakla karıştırdılar. Bu bir yanda NATO’culuksa, onun mütemmim cüzü olarak IMF’cilik, soğuk savaş zehrini sonuna kadar içine çekmek, ABD ile Batı ile bağımlılık ilişkilerini modernleşmenin doğal karakteri saymaktı. Bağımsızlık konusunda, “Başka bir dünya kurulur biz de orada yerimizi alırız” ya da “Haşhaş ekiminde karar bizimdir” gibisinden bir iki “tarihsel” söz dışında kahramanlık yoktur. HHH Peki, bu neden böyledir? Sosyal demokrasi ya da demokratik sol ya da her ne ad verirseniz verin bir siyasi parti neden “devlet”in politikalarıyla kendini bu kadar özdeşleştirir? Bunu yapar, yani devleti korumanın yollarını ararken yaşadığı ideolojik savrulmaları neden görmezden gelir? Türk sosyal demokratları Marksizmle ilişkisiz bir sosyal demokrasi olmanın “gururunu” yaşarken, Marksizmden sapma Batılı hemcinsleriyle neo liberalizmde buluştular. Her ne kadar küçük bir rötuşla bu ekonomik programı “sosyalleştirdiklerini” iddia ediyorlarsa da biliyorlar ki, bu bir yalandan ibarettir. Piyasa ekonomisi hiçbir koşulda sosyalleşemez. HHH İşte bu nedenle CHP’nin ekonomiden sorumlu uzmanı Selin Sayek Böke de çaresiz bir şekilde “sosyal piyasadan” söz ediyor, kendisine yöneltilen eleştirileri yeni öğrendiği politikacı diliyle karşılamaya çalışıyor. Akademisyen politikacı, AKP hükümetinin 2008’e kadar sürdürdüğü politikaları över, o tarihten sonra bu “müthiş” politikalardan sapmakla suçlarken, IMF politikalarının, AKP’nin ideolojisiyle bir sorunu olmadığını, “istikrarlı hükümet” modellerini her zaman pek “takdire şayan” bulduklarını, Kemal Derviş’in de “istikrarı” o zamanın koalisyonuna dayattığını anlatıyor aslında. Partililerin “Peki, 20022008 arasında uygulanan ekonomi politikası doğru ise biz ne demeye muhalefet ettik” diye sormalarını beklemiyor olmalı ki rahat konuşuyor. HHH O politikaların Türkiye’de işsizliği nasıl artırdığını, sendikaları nasıl esir aldığını, tütüne, pamuğa, zeytine, tarıma neler yaptığını bilmezden geliyor Selin Hanım. İşsizliği artıran pek “sosyal” kemer sıkma politikalarını canla başla savunurken hep makro konuşuyor, hep “büyümeden” söz ediyor; gelir dağılımı yerine şu meşhur “pastayı büyütelim sonra paylaşırız” masalını anlatıyor. İdeolojilerin kavramlarla vücut bulduğunu ve pek kolay yutturulabildiğini bildiği için Dünya BankasıIMF kökenli “yönetişim” gibi “sihirli” kavramlarla o eski ideolojinin propagandasını yapıyor partili arkadaşlarına. Ama CHP içinde de sokakta olmayı seçen, orada gerçekleri yerinde gören ve “yönetişim” tuzağına düşmeyecek birikime sahip partililer de var. Hiç değilse onlar “Selin Hanım, bu piyasanın neresi sosyal” diye sormazlar mı? “Bu bizim bildiğimiz kapitalizm hem de vahşisi, bağımlısı” demezler mi? İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) hem 2015 2019 stratejik planında, hem de 2015 2016 performans yatırım planlarında “Taksim Meydanı Kentsel Tasarım ve Taksim Kışlası Restitüsyon Yeni Kullanım” projesinin yer almasına mimarlar ve avukatlardan tepki geldi. Mimarlar Odası avukatı Can Atalay, Gezi Parkı’yla ilgili 2 ayrı mahkeme kararının olduğunu belirterek “Topçu Kışlası’na ilişkin hükümler de iptal edildi. İBB stratejik planında yer almasının hiçbir hukuki dayanağı yoktur. Mahkeme kararına uymadıkları somut örnekler gördük; ama koskoca bir kentin şehir belediyesi bütçesinin böylesi hukuka aykırılığa dayandırılması kabul edilemez” dedi. Mimarlar Odası Başkanı Eyüp Muhcu da “Taksim Meydanı ve Gezi Parkı’nın taşıdığı değerlere toplum haziran direnişiyle sahip çıkmıştır. Aynı anlayış ve kararlılıkla sahip çıkmaya devam edecektir. Oldubittiye izin verilmeyecektir” ifadesini kullandı. İBB’de önceki gün yapılan meclis toplantısında CHP Grup Sözcüsü Tonguç Çoban tarafından İBB’nin hem 2015 2019 stratejik planında hem de 2015 2016 performans yatırım planlarında “Taksim Meydanı Kentsel Tasarım ve Taksim Kışlası Restitüsyon Yeni Kullanım” projesinin yer aldığı gündeme getirilmişti. Avukatlar ve mimarlar, İBB stratejik planında projenin yer almasının hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle tepki gösterdi. Mimarlar Odası Başkanı Eyüp Muhcu, projenin İBB planında yer almasının tesadüf olmadığını belirterek “Or tada bir yargı kararı vardır. Üstelik Gezi Parkı ile ilgili toplum direnişi devam ettiği sıralarda dönemin Başbakanı Erdoğan’ın ‘kesinlikle yargı kararlarına uyulacak’ şeklinde de taahhüdü söz konusudur. Belli ki AKP uygun bir ortam yakalaması halinde bütün devlet gücünü kullanarak bu projeyi gerçekleştirmek isteyecektir. Erdoğan’ın başbakanlık dönemindeki ve cumhurbaşkanı olmasından sonra Atatürk Orman Çiftliği’nin yağmalanması ve hukukun katli anlamına gelen Kaçak Saray uygulamalarını da görüyoruz. Rasyonel bir yaklaşımın Erdoğan’dan ‘Yine yeniden direniş’ ERK ACARER GEZİ EKİBİ TETİKTE BEKLİYOR Özgürlük, adalet, hak mücadelesinin zirve yaptığı noktada “üç ağaçla” başlayan ve iktidara geri adım attıran bir direniş var. Haziran Direnişi Bileşenleri İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yeniden planına aldığı “Topçu Kışlası” için görüş bildirdiler. Çıkan anafikir gayet açık oldu; “Halk dikkate alınmazsa direniş meşru olur.” Taksim Dayanışması’ndan Ali Çerkezoğlu: Topçu Kışlası’nın yeniden gündeme gelmesi, şehirde yaşayan milyonlarca insana, saygısız, hürmetsiz ve halk karşıtı bir tavırdır. Aslında Topçu Kışlası’nın bir sembol olarak kurgulandığını düşünüyorum. Bu sembol üzerinden, “sizin özgürlüklerinizi, yurttaşlık haklarınızı dikkate almıyoruz, sizi istediğimiz gibi denetleriz ve özel yaşamınıza müdahale ederiz” demeye çalışıyorlar. Bu diktatoryal eğilim hayırlı değil, ülke için çok tehlikeli. Bu toprakların mücadeleci birikimi benzer yaptırımlara pabuç bırakmaz. “Topçu Kışlası dayatması” karşılığını bulacaktır. Halkevleri Genel Sekreteri Nuri Günay: Haziran Direnişi diye adlandırdığımız bu hareketin en büyük kazanımı, Gezi Parkı’na Toplu Kışlası yapılmasını engellemek oldu. Doğanın kıyımına müdahale edildi. O mücadelede biz aynı zamanda 8 arkadaşımızı yitirdik. Bu açıdan bakıldığında Gezi Parkı’nın daha önemli bir yer oluşturan anlamı ortaya çıkıyor. Gezi, büyük bir sembol. Biz, iktidarın zaman zaman yeniden Topçu Kışlası’nı gündeme taşıyacağından emindik. Emin olduğumuz bir şey daha var: O da böyle bir yaptırımda Türkiye’nin yeniden ayağa kalkacağı. Antikapitalist Müslümanlar’dan İhsan Eliaçık: 2012’de verilen yanlış kararın ertesinde büyük bir halk ayaklanması meydana geldi. Üçüncü günde bu inattan vazgeçmeleri gerekiyordu ama yapmadılar. İnsanlar, ağaçların yerine beton yığınlarından binaların dikilmesine tepki verdi. Doğanın katliamına karşı yaptığımız mücadeleyi kazandık. Aynı şeyi yaparlarsa, ağaçları savunmak için yine oraya gideriz. Direniş çağrısı yapmaktan da kaçınmayız! Kaos GL Ana Koordinatörü Evren Çakmak: Gezi’de iktidarın ezme pratiğiyle halkın direnme pratiği karşı karşıya geldi. Ekolik kıyımla homofobinin, emek sömürüyle milliyetçiliğin ne kadar birbirleriyle ilişkili dolduğunu gördük. İktidar, sembol haline getirdiği Topçu Kışlası’nı, kendisine muhalefet eden toplumsal gruplara karşı bir zafer dürtüsüne dönüştürdü. Bu inatla görülmemiş bir hareket şahlandı. Birimiz tutsaksak diğerlerimiz de özgür değildik! Bunu anladık. Dayatma karşısında yeni bir direnişin yaşanması kaçınılmaz olacaktır. çArşı ruhu: Bizim doğrudan topla ilişkimiz var, kışladan anlamayız. Kendi atalarından büyük ağaçları kesmenin doğru olmadığını düşünüyoruz. Tarihin dokusuna balta vurulmaz. Bu kadar olay üzerine, iktidarın ağaç kesmek değil ağaç sulamak üzerinden halkı bir araya toplamasını beklerdik. Fazla ısrar âşık usandırır. Ekip yine toplanır... Baba Şahap Korkmaz A li İsmali Vakfı’nın duvarına yapılan ağaç figürü Gezi Direnişi’nde öldürülen sekiz genci anlatıyor. Her tuğla ruhunu rahatlatıyor AKIN BODUR İSKENDERUN Gezi Direnişi’nde Eskişehir’de polislerin de aralarında bulunduğu eli sopalı kişilerce dövüldükten sonra beyin kanaması geçiren ve 38 günlük yaşam mücadelesinin ardından yaşamını yitiren Ali İsmail Korkmaz için kurulan vakıfta baba Şahap Korkmaz her tuğlayı elleriyle örüyor. Annesi Emel Korkmaz, babası Şahap Korkmaz, ablaları Aylin Taktuk ve Melike Çakırkaya ile ağabeyi Gürkan Korkmaz’ın kurduğu Ali İsmail Korkmaz Vakfı (ALİKEV), çocuklar, engelliler, hayvanlar, doğa için projeler yürütecek. Aile, Antakya Köprübaşı’nda Ulucami arkasındaki Bedesten Sokak’ta harabe halindeki binayı kiralayarak çalışmalara başladı. İnşaat ustası baba Şahap Korkmaz, binanın tadilatını da kendisi üslendi. Her tuğlayı oğlunun hayallerini gerçekleştirmek için sevgiyle ördüğünü ifade eden Korkmaz, “Bina harabeydi. Tuğla duvar, kalıp, sıva işinde çalıştım. Mermerleri de döşeyeceğim. Bunları yaparken birçok kişi gibi Ali’nin amcaları Suphi ve Semir, kuzenleri Okan ve Hasan da yardım etti. Zaman zaman yemek molası bile vermeden, sabahtan akşama kadar çalışmayı sürdürdüm, sürdürdük. Ali’nin bedeni belki yok, ama ruhu aramızda yaşıyor ve ördüğümüz her tuğlayla onun ruhu rahatlıyordu. Biz de çok büyük bir rahatlık hissediyoruz. Çünkü, orası Ali İsmail’in yapmak istediklerini gerçekleşeceği bir merkez olacak. Vakıfta, Ali’nin istediği gibi çocuk ve gençlere okuma sevdirilecek, maddi durumu iyi olmayanlara burs verilecek” diye konuştu. Ali İsmail’in ölümüne neden olan tekmeyi atan polis Mevlüt Saldoğan’ın psikolojisinin bozuk olduğu gerekçesiyle tahliye istemesine sert tepki gösteren baba Korkmaz, “Onun psikolojisi bozulmadı. O bir katil” dedi. Gürkan Korkmaz da “İnşaat duyarlı kesimlerin katkıları, yardımlarıyla yapılıyor ve bina şu anda boya aşamasında. Tahminen kabası ay sonu biter. Sonra döşeme işine girilecek ama döşenmesi ihtiyaçların karşılanmasıyla ilgili bir süreci oluşturacak” diye konuştu. Vakıf inşaatında çalışırken yorulmadığını, kardeşinin hayallerini gerçekleştirmeye çalıştıkları için onur duyduğunu vurgulayan Korkmaz, “İnandığınız bir amaç için uğraşıyorsunuz. Her çabanızla Ali İsmail’in ölümsüzleştiğini bildiğiniz için bu size bir nebze de olsa güç veriyor. Vakfı kurarken çıkış noktamız, ‘Ali İsmail yaşıyor olsaydı neler yapardı’ oldu. O toplum yararına çalışma yapar ve bunun kurumsal nitelikli kimlik kazanmasını isterdi. Onun bu düşüncesini vasiyet olarak kabul ettik ve onun gibi düşünen binlercesini yaratmak istedik” dedi. Ali İsmail Korkmaz Vakfı’nın duvarlarını baba Şahap Korkmaz elleriyle örüyor Erdoğan’ın Hâkimin tuhaf ‘tek’ istisnası çıkışı şaşırttı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 14 üniversiteye atama yaptı. On üç üniversite için YÖK’ün 1. sırada önerdiği adayı atayan Erdoğan, sadece Kafkas Üniversitesi’nde istisna yaptı. Erdoğan, Adnan Menderes Üniversitesi’ne Prof. Dr. Cavit Bircan’ı, Balıkesir Üniversitesi’ne Prof. Dr. Kerim Özdemir’i, Celal Bayar Üniversitesi’ne Prof. Dr. Ahmet Kemal Çelebi’yi, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’ne Durmuş Deveci’yi, Mersin Üniversitesi’ne Prof. Dr. Ahmet Çamsarı’yı, Mustafa Kemal Üniversitesi’ne Prof. Dr. Hasan Kaya’yı atadı. Bu rektörler, sandıktan 2. ya da 3. çıkmıştı. Kafkas Üniversitesi’nde ise seçimlerde en çok oyu, mevcut rektör Prof. Dr. Sami Özcan almıştı. YÖK, bu üniversitede de sandığa uymayıp, 204 oy alan Prof. Dr. Özcan’ı ikinci sıraya, birinciliğe ise 54 oy alan Prof. Dr. Cevdet Bozkuş’u yazmıştı. Erdoğan, Özcan’ı atadı. Erdoğan, Bülent Ecevit Üniversitesi’ne Prof. Dr. Mahmut Özer’i, Gaziosmanpaşa Üniversitesi’ne Prof. Dr. Mustafa Şahin’i, Gebze Teknik Üniversitesi’ne Prof. Dr. Haluk Görgün’ü, İzmir Yüksek Teknoloji Üniversitesi’ne Prof. Dr. Mustafa Güden’i, Kocaeli Üniversitesi’ne Prof. Dr. Sadettin Hülagü’yü, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ne Prof. Dr. Yalçın Karayağız’ı, Sakarya Üniversitesi’ne Prof. Dr. Muzaffer Elmas’ı rektör olarak atadı. Kocaeli Üniversitesi’ne atanan, gastroenteroloji uzmanı Hülagü, Erdoğan’ın sağlık ekibinde yer alıyor. CANAN COŞKUN İSTANBUL Gezi Parkı eylemleri sırasında gözaltına alınan birçok yurttaşa gönüllü hukuki destek sunan 4 avukatın yargılandığı davaya, başkan Alev Menteş’in ilginç sözleri damgasını vurdu. Avukat Ömer Kavili’nin müşteki polisleri ve sulh ceza yargıcını kastederek, İçişleri ve Adalet Bakanlığı’na bağlı memurların duruşmada hazır edilmesini istemesi üzerine hâkim, sulh ceza yargıcına memur denilmesinden rahatsız oldu. Kavili de, “görevli diyelim o zaman” karşılığını verdi. Hâkimin, “Bana giren çıkan bir şey yok” şeklindeki yanıtı salondakilerde soğuk duş etkisi yarattı. Kavili, “Çok erkeksi bir cümle oldu” deyince hâkim, “Ben erkeğim. Alt kültürümüzde var” karşılığını verdi. Kavili de, “Ama yıkmamız gereken bir alt kültür” diye cevap verdi. Gezi eylemleri sırasında tutuklanan müvekkillerine yemek götürdükleri sırada polislerce darp edilen tutuksuz sanıklar Tülay Odabaş, Elif Çalışkan, Sevinç Sarıkaya ve Tolga Çakır dün İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ilk kez hâkim karşısına çıktı. Avukat Sarıkaya tartışmaya gönderme yaparak “Kadın olarak vereceğiniz kararın tarafsız olmayacağını düşünüyorum. Heyetinizi reddediyorum” dedi. Başkan Menteş ise “O kasıtla hareket etmedim. Öyle algıladıysanız özür dilerim” dedi. Başkanın özür dilemesinin ardından avukatlar heyetin reddi talebinden vazgeçti. Mahkeme heyeti duruşmaya gelmeyen müşteki polisler Atalay Özdemir ve Ramazan Ekemen’in zorla getirilmesine karar verdi. Duruşma 5 Mart 2015’e erteledi. ‘Gizliliğin ihlaline izin vermeyeceğiz’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Soruşturma Komisyonu Başkanı Hakkı Köylü, Rıza Sarraf’ın saatçisi ve kuryesi başta olmak üzere komisyona bilgi veren isimlerin açıklamalarının basında yer almasının “soruşturmanın gizliliğini ihlal olduğunu” belirterek soruşturmanın ifşa edilmemesi için gerekirse başka önlemler alacaklarını söyledi. Eski bakanlar Zafer Çağlayan, Egemen Bağış, Muammer Güler ve Erdoğan Bayraktar hakkında rüşvet aldıkları iddiasıyla kurulan TBMM soruşturma komisyonun AKP’li Başkanı Köylü, komisyonun çalışmalarına ilişkin basına yansıyan haberlerle ilgili olarak bir çare bulacaklarını söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle